kamagra ivermectine ivermectin generique stromectol dexamethasone 3tc abilify aceon acepril acerpes achromycine aciphex acivir acnecolor acnefuge acticin actigall actisite active pack actonel actoplus met actos acular adalat cc adalat adapress adartrel adcirca addyi adipur advair diskus advair rotahaler aerius aerodiol aggrenox agofenac agoprim agopton agorex airol airomir akneroxid aknex aknin n aknoral albenza
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » GÜZEL SÖZLER » KADININ ÇIKIŞ YOLU.....

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
**Su_DamlasI** su an offline **Su_DamlasI**  
KADININ ÇIKIŞ YOLU.....

1420 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.04.2006
En Son On: 07.04.2013 - 11:54
Cinsiyeti: Bayan 
ES SELAMUN ALEYKUM
Yüce Allah, kadını ve erkeği kendisine kulluk etsinler ve birbirlerine yardım edip-dost olsunlar, birbirlerine huzur verip yatıştırsınlar diye yaratmış, her iki cinsi de bir diğerinin olmaması durumunda eksik kabul etmiştir.

Yaratıcı, alemlere örnek olsunlar diye erkekleri seçtiği gibi kadınları da seçmiştir. Kadını yaratılış özelliklerinden ötürü daha fazla muhafaza etmeye çalışmış, art niyetli nefislere karşı onu koruyup gözetmiştir.
''Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz Allah katında sizin en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.'' (Hucurat /13)

Allah indinde kadının erkekten, erkeğin kadından üstünlüğü yoktur. Üstünlük yalnız takva iledir.Bu ilahi ölçülerden uzaklaşan günümüz toplumlarında ise,üzerinde oynanan binlerce oyun sonucu kadın birçok fitneye uğramış ve fitnelerin yayılmasında kullanılmıştır. Sözkonusu oyunlar kimi zaman hak ve özgürlükler adına, kimi zaman zulüm ve sapıklık uğruna oynanmıştır. Bu talihsiz serüveni içerisinde kadın,gitgide kendine yabancılaştırılmış veya farkında olmadan "Kadın"lığından uzaklaşmıştır.

Nedir kadının kendine yabancılaştırılması? Her varlığın bir aslı(özü) vardır. Zamanla iç ve dış etkenlerden ötürü bu öz(asıl), değişimlere, farklılaşmalara uğrar. Bir yere kadar değişim doğal olmakla beraber, ipin ucu sıkı tutulmazsa bu farklılaşma bir süre sonra bozulmaya, dejenere olmaya dönüşebilir. Ve bunun da önü alınıp, sorun giderilmeye, hastalık tedavi edilmeye başlanmazsa, durum daha vahim bir hal alır. Gittikçe özünden tamamen uzaklaşmaya başlayıp, öze uygun olmayan bazı ters durumlar meydana gelir. Öze olabildiğince uzaklaşıldığı an yabancılaşma başlamış demektir. Ve bu yabancılaşma son nokta değildir. Bu süreçte gereken önlemler zamanında alınmaz ise özle savaşma, ona hayat hakkı tanımama hatta ve hatta öz kırıntılarına dahi düşman olup onları yok etmeye çalışma başlar ki bu bir felaketi doğurur. Kadın da bu yabancılaşmayı yaşamıştır. Gereken önlemler alınmaz ise, kadın kendi kendisinin düşmanı haline gelecektir, ki bazı kadınlarda bu durum da görülmüştür.
Kadın hep gündem konusu, tartışma, araştırma konusu olmuştur. Ancak kadını bu denli gündemleştirmek pek de iyi niyetle ve kadının hak ettiği değeri alması için olmamıştır. Kadın, insan olma özelliğinden önce kadınlık yanıyla gündemdedir. Bu da kadına yönelik yanlış yaklaşımlardan biridir.

Kadın her şeyden önce insandır. Kadın cinsiyeti ile ön plana çıkar yada çıkarılırsa, bazı istismarlara maruz kalabilir. Ve ondan beklenilenler de çoğu zaman cinsiyetine yakıştırılan rolle ilgili olabilir.
Kadının kadınlığıyla ön planda olmaması, cinsiyetini inkar etmesi manasında değildir. Yada erkekleşeceği manasında da değildir. Her ortamda erkeklik kimliğini ortaya çıkarmak ne denli yanlış ve sosyal hayatın bozulmasına sebep olacaksa, kadın kimliğini öne çıkarmak da o derece yanlıştır. Kadın, kadınlığını asla unutmamalı ve kadınlığından utanmamalıdır. Ama cinsiyetini her şeyin önünde de tutmamalıdır.

Zulme, sömürüye, aşağılanmaya, kullanılmaya, katledilmeye maruz kalmış kadın, çaresizliğin ve cehaletin de etkisiyle kendisine sunulan ve sonunda aydınlık olabilme ihtimalini taşıdığı her kapıya umutla adımını atmıştır. Ve bu kapıların çoğu, kadını; bir öncekinden daha büyük bir çözümsüzlüğe, tıkanıklığa, sorunlar yumağına itmiştir. Kadının yaşadığı her başarısız girişim onu daha bir yıpratmış, umudunun azalmasına, kendisine olan güvenini yitirmesine, ezilmişliğine teslim olup mücadele etmemesine ve hatta aşağılık kompleksine girip, kendisine dayatılan geri özellikleri içselleştirmesine sebep olmuştur.
Tabi bu arada girdikleri kapıların açtığı ortamları, sahte cennetleri gerçek zanneden; özgürlüğü, adaleti ve hakkı bu ortamlarda, alanlarda bulduğunu sanıp, büyük bir yanılgı içerisinde olan kesim de az değildir. İşte vahamette burada yatmakta. Çünkü doğruyu bulamadığını düşünenlerin hala doğruya ulaşabilme şansları, ihtimalleri varken, sahte doğruları hakikat zannedenlerin böyle bir ihtimalleri de yoktur ne yazık ki.

Kadının içine düştüğü çözümsüzlük ve özgürlük arayışı her gün ve zamanda daha bir artarak devam etmektedir. Hiç bir ideoloji, beşeri sistemler, yaklaşımlar ve reçeteler kadını girmiş olduğu cendereden tam anlamıyla çıkaramamıştır. Farklı ideoloji, yaklaşım veya düşüncelerin esiri olan kadınlar yeri geldiğinde kadına en büyük darbeyi yine kendileri vurmuştur. Oysa asırlardır artarak devam eden ve kadına karşı yürütülen politikaların sonucu olan; kadının gerçekliği ve özüyle mücadelenin sonuna bir nokta koymak ve olayları-durumu, kadını en iyi bilen tanıyan yaratıcının yaklaşımına teslim olarak bu kaosu çözmek sanıldığı kadar da zor değildir. Kadının hak ettiği değeri almasını isteyen tüm kesimler çözüme ulaşma adına böyle bir yolda birleşselerdi sonuca daha çabuk da ulaşılırdı. Fakat bu gün böyle bir ittifak mümkün görünmemektedir. Çünkü kadını gündemleştirenlerin bu tavırlarının altında farklı sebepler ve hesaplar yatmaktadır.

Gelelim Müslüman kadının içine düştüğü karmaşa, çelişki, hoşnutsuzluk ve kendine yabancılaşma durumuna..
Ne oldu da Müslüman kadın hayatından hoşnut olmamaya, adaletsizlikten, zulümden yakınmaya başladı.
Bunun birden çok sebebi vardır. İlk sebep kadının, İslam'ın özünden uzaklaşması, Kuran ve sünnete yabancılaşmasıdır. Bu onun neden, niçin, niye sorularına gömülmesine ve iç huzuru kaybetmesine sebep olmuştur. Rabbini bilme noktasında gereken adımları atmayan kadın, Allah sevgisi ve Allah korkusunu da kalbine tam yerleştirmemiş ve takvadan uzaklaşmıştır.

Ayrıca İslamiyet'ten önce her toplumda kadının durumu içler acısıydı. Resulallah'ın (SAV) hitap ettiği ilk toplum da bundan nasibini almıştı. Kadın yüzyılların kirini İslam ile üzerinden atmaya başladı. Çünkü inen ayetlerden anlaşılıyordu ki Yüce Allah kadına yapılan bu zulme razı değildi ve ona hak ettiği değerin verilmesini istiyordu. Kadının adını erkeğin yanında zikrediyor, kul olarak kulluk vazifesini yükümlülük olarak iki cinsiyeti birbirinden ayırmıyor ve her ikisini birden kamil insana ulaştırmak istiyordu. Kadının gasp edilen haklarını tek tek geri veriyor, onu bir birey olarak değerli kılıyor ve ona da hitap ediyordu. Toplumu, erkekleri kadına adaletsizce yaklaşmaktan men ediyordu. Kadının önüne Rabbinin rızasına ulaşabilmek için tek yol sunuyordu; o da takvaydı. Erkeğin kadının üstünde hakları olduğu gibi kadının da erkeğin üstünde hakları olduğunu, mümin erkek ve kadınların birbirinin velisi(yardımcısı,dostu) olduklarını belirtiyordu.Allah’ın Resulü de en güzel pratiklerle, eylemlerle Allah'ın kadına karşı yaklaşımını gözler önüne seriyordu. Resulullah'ın eş olarak, baba olarak, bir önder, bir peygamber olarak kadınlara yönelik tavrı takdire şayandır. O dönemde yaşamış olan Müslüman kadınlar en şanslı kadınlardı. Resulallah'ın hanımları en onurlu, en şerefli Allah'ın en çok nimetlendirdiği eşler, Resulullah'ın kızları en seçilmiş, nimetlendirilmiş kızlardı. Onlar Kur'an'ın yaklaşımıyla muamele gördüler.
Resulullah kendisiyle en küçük meseleyi dahi konuşmaya gelen sahabe kadınları dinler, onların sorunlarını çözerdi. Hanımlarına, kızlarına ve Müslüman hanım ve kızlara merhametle, anlayışla yaklaşır ve bu tarz muamele ederdi. Bazı sahabeler tarafından yumuşaklığı ve şefkati sebebiyle bazen gereğince anlaşılmasa ve farklı önerilerle karşılaşsa da, o anlayışlı tavrını değiştirmezdi. Daha önce kadının kendine has günlerinde, necaset olarak görüldüğü için, bir ortama girdiğinde, ortamın bereketini, hayrını kaçırdığı söylenen kadın Resulullah döneminde Kur'an'ı öğrenen, öğreten, tebliğ eden, savaşlara, fetihlere katılan, dinin yücelmesi için fedakarlık yapıp kendini adayan hanımlara dönüştüler. Bu denli kısa bir sürede bu anlamdaki bir değişim imkansız gibiydi. Resulullah(s.a.v) "İlim, her Müslüman kadın ve erkek üzerine farzdır.'' buyurmaktaydı ve kadını da öğrenmeye, amel etmeye yönlendirmekteydi. Onun kadına bakış açısı ve onu görmek istediği yer Allah'ın yönlendirmesi ile o günün cahili toplumlarına nazaran çok farklıydı.

Resulullah'ın vefatından sonra İslam'ın mantığını kavramamış kişilerde, İslam öncesi kadına bakış açısındaki cahili anlayışlar yeniden gündeme gelmeye başladı. Yavaş yavaş bazı hak ihlalleri ortaya çıktı. O günden bugüne İslami anlayışın hakim olduğu zamanlar ve ortamlarda, kadınlar insanca muamele görürken, İslam'dan uzaklaşıp işe bid'atler karıştırılınca, İslam toplumu içerisinde de kadına zulüm baş gösterdi. Ki veda hutbesinde Resulullah kadınları, 'emanet' olarak bırakmıştı. Bu kutsal emanete yüzyıllar boyu gerek kadınların kendileri, gerekse erkekler ihanet ettiler. Erkek kendi kaba kuvvetinin yaptırım gücünü, kadına baskı yaparak kullandı. Kadının bazı noktalardaki zayıflığını görüp ona zulmetti. İslami toplumda İslam anlayışı ile yetişip, adaletli bir sistemin egemenliği altında yaşamayan erkeğin gerek Allah'ın bazı sınırlarına riayet etmedeki nefsi yaklaşımları, gerekse de ezilmişliğinin verdiği kendisinden daha zayıf gördüklerine baskı uygulama psikolojisi veya toplumun kendisine dayattığı erkeklik rolünü başarıyla gerçekleştirme isteği sonucu kadın, gerek baba, gerek kardeş, gerekse eşi veya oğlu tarafından zulme maruz kalmış, insani pek çok hakkı görmezden gelinerek çiğnenmiştir.


Günümüz Müslüman kadını zulüm kıskacı altındadır ve artık nefes alamaz hale gelmiştir. İnandığı gibi yaşama hakkından veya yaratıcının kendisine sunduğu onurlu hayat tarzından uzaklaştırılmak istenen, böyle bir hayattan mahrum bırakılmak istenen Müslüman kadın, zulmün hayatını dikenli tellerle, Filistin'deki ayrım duvarı gibi duvarlarla sınırlaması ve çok yönlü baskılar sonucu kendisini bir cenderede hissetmektedir.


Her dönem ve her şahısta olduğu gibi, Müslüman kadının da en çok ihtiyacı olan şey yaratılışından getirdiği hakların muhafaza edilip, bu hakların çiğnenmemesidir.


Zalimler, küfrü-batılı yaygınlaştırmak ve etki alanını arttırmak amacıyla araç olarak kadını belirlemiş ve özellikle Müslüman kadın üzerine planlarını yapmıştır. Çünkü bilmektedirler ki, Müslüman kadını kendi değerlerinden uzaklaştırdığı, değerlerine yabancılaştırdığı müddetçe İslam toplumunu yozlaştıracak ve kendi istediği mecraya çekecektir.


İmanı kuvvetli Allah'a teslim olmuş ondan umudunu kesmeyen Müslüman kadın tüm bu zulümleri ensesinde hissetmesine rağmen; Allah'a olan bağlılığı, kararlılığı ve yüce Allah'ın muhafazası sayesinde bu zorluklardan başı dik çıkıp imtihanını en iyi şekilde vermiştir. Daha zayıf olanlar ise yüklenilmesi ağır baskılara maruz kalıp ne yapacağını bilememiş zulmün niçin ve nedenlerini sorgularken daha bir bunalmış kendisini farklı türden ısrarla oyalamış, düşünmemeye çalışmıştır. Ve kimi Müslüman kadın ezilmişliğin temelinde İslam'ın yattığı sonucuna vararak olabildiğince İslami unsur ve değerlerden uzaklaşmaya çalışmış, farklı arayışlara girmiştir. Girdiği bataklıktan çıkmaya çalışırken yanlış ele sarılıp bataklığın daha çok derinliğine gömülmüştür.


Birileri kadına özgürlük adına, birileri çağdaşlık adına, birileri toplumun muhafaza edilmesi gereken değerleri adına, zulmetmiştir.
Türkiye'de de dönem dönem uygulamaya koyulan, İslami gelişimi baltalama çalışmalarının bir bölümü olan Müslüman kadını kısıtlama, haklarından mahrum etme, ona, ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesi yapma ve en masum haklarını dahi kullandırmama davranışlarına muhatap olan kadının içinde, dışlanmışlık hissi yer etmiş ve zamanla büyümüştür. Hakim sistem tarafından kendisine uygulanan insanlık dışı muameleler yetmiyormuş gibi geleneksel toplumun ağır yüklenmeleriyle ve kısıtlamalarıyla baş başa kalmış, hatta kendi evinin içinde dahi bu zulüm halkası devam etmiş "şunu yapamazsın, şöyle konuşamazsın, şuraya gidemezsin, şu işte çalışamazsın" türünden yüklenmeler, ana-baba, eş-çocuk üçgenine hapsedilmeye çalışılmış kadın, tam bir boşluğun içine düşüp, bir bunalımın girdabına girmiştir.


Çözüm bulma adına girdiği değişim süreci onu daha yoz, daha karanlık ve özüne yabancı ilişkilere itmiş, Allah'ın Hz.Adem'le beraber yarattığı Hz.Havva validemizin hür ve huzurlu halini kaybetmiş, kaybettirilmiştir.
Bunalımların, depresyonların, mutsuzluğun, huzursuzluğun şaşkına çevirdiği kadın görüntüsü, tahammül edilemez bir gerçeklik halini almıştır. Bu derece bozulmuş bir kadın gerçeği, depresyonlu bir toplumu meydana getirmeye gebedir.


Dünyanın her yerinde kadın ezildiği gibi İslami toplumlarda da hak ettiği yeri alamamış, Yüce Allah tarafından kendisine sunulan hakların bir kısmından faydalanamamıştır. Bu ezilmişlikten Müslüman Kürt kadını da payını almıştır.
Müslüman Kürt kadının içine düştüğü çözümsüzlük ise kat be kat daha fazladır.


Yüzyıllardır katlanılması güç olan yok sayılma, katledilme, sürgün, işkence politikalarına maruz kalmış Müslüman Kürt kadınının direniş potansiyeli eritilmeye, yok edilmeye çalışılmıştır.


Ezilmiş bir toplumda kadın olmanın apayrı külfetleri vardır ve Müslüman Kürt kadını buna en büyük örnektir. O, hem Müslüman olduğu, hem Kürt olduğu, hem de kadın olduğundan ezilmekte, hor görülmekte, sinsi amaçlara hedef olmaktadır. Köyleri yakılan; eşi, oğlu, gözleri önünde katledilen , kızına ve kendisine tecavüz edilen bir kadın gerçekliği vardır. Müslüman Kürt kadını bu zulümleri ya birebir yaşamış veya yaşama ihtimali ile karşı karşıya kalmış, bunun psikolojisini her an üzerinde hissetmiştir.
Kullarını en iyi bilen, onların yaratıcısıdır. Bizleri yaratan Xalık, Allah'tır. Ve O, dinini en mükemmel hale getirmiş ve insanlara nimetini tamamlamıştır. Bu dinin daha iyisi, daha güzeli yoktur.


Kadın özüne, kadın Rabbine dönmelidir.Kadın gerek kendisinin, gerekse toplumun diğer kesimlerinin hür olabilmeleri ve hak ettikleri değerlere sahip olabilmeleri adına hiç vakit kaybetmeden harekete geçmelidir. Rabbinin emirlerine teslim olmalı ve ne kendisine ne de başkasına zulmedilmesine müsaade etmemelidir. Kimseye hakları gümüş tepside sunulmaz. Bazı hakların elde edilmesi pek ağır bedellerin ödenmesi ve fedakarlıklarla olabilmiştir ancak. Durumdan şikayet etme ama durumu değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmeme, insana, özellikle Müslüman kadına yakışmaz.


Müslüman kadın ve Müslüman erkek haklarını ancak ve ancak birlikte tek güç olarak küfür ve zulümle mücadele etmekle elde edebilirler. Yüce Rabbin de dediği gibi Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar birbirlerinin velileridirler.


"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar." (Tevbe:71)
Bugün bunca zulüm varken oturmak, sinmek, pasifleşmek, bedel ödemeden çekinmek ve fedakarlık yapmadan Hakka ulaşmak mümkün değildir. Yapılmaması durumunda zulüm devam edecek ateş herkesi yakacaktır.


Yüce Allah'ın arzu ettiği tarzda bir yaşamın sahibi olduğumuzda ise Rabbimizin şu ayetiyle muhatap olacağız; "Erkek veya kadından her kim inanarak iyi işlerden bir iş yaparsa işte öyle kimseler cennete girerler. Ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.'' (Nisa/24)
Ekleme Tarihi: 11.08.2006 - 11:27
Bu mesajı bildir   **Su_DamlasI** üyenin diğer mesajları **Su_DamlasI**`in Profili **Su_DamlasI** Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 22.01.2023 - 00:33
Cinsiyeti: ----- 
gül Allah Razı Olsun gül


Yüce Allah'ın arzu ettiği tarzda bir yaşamın sahibi olduğumuzda ise Rabbimizin şu ayetiyle muhatap olacağız; "Erkek veya kadından her kim inanarak iyi işlerden bir iş yaparsa işte öyle kimseler cennete girerler. Ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.'' (Nisa/24)
gül



Bu mesaj 1 kez ve en son rifat56 tarafından 28.10.2006 - 13:31 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 28.10.2006 - 13:30
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
astaravista253 su an offline astaravista253  

791 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.08.2005
En Son On: 10.06.2009 - 12:40
Cinsiyeti: Erkek 
gülAllah Razı Olsungül
Ekleme Tarihi: 28.10.2006 - 13:35
Bu mesajı bildir   astaravista253 üyenin diğer mesajları astaravista253`in Profili astaravista253 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 634 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55545 saniyede açıldı