fluvoxamine generique kaletra kaletra colchicine dexamethasone cordarone coreg coridil corpamil corprilin corpriretic corticotherapique cosaar plus cotrim coumadin cozaar crestor crixivan cyclogyl cycrin cyklokapron cymbalta cytotec cytoxan dalacin c dalacin t dalacin v danatrol danocrine daonil deflamat deltasone demadex demolaxin dentomycine depakine chrono depakine depakote depo provera dermestril dermovate deroxat desogen desoren desyrel detrol la
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

60 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Themenicon Allah(c.c.) razısı için Bu ankete katılın
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
tşk ederiz katıldım bende inş. rabbiminde yardımı ile bu zulüm kalkıcak.........
Ekleme Tarihi: 22.01.2008 - 13:36
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: lütfen bakın.........önemliii sahte hadisler?
birbenim su an offline birbenim  
lütfen bakın.........önemliii sahte hadisler?
62 Mesaj -
selamun aleyküm....
öncelikle sizlerin yardımına ihtiyacım olduğunu bildirmek ve bu konuda bilgisi olanlardan.. vardır mutlaka yardım rica ediyorum aşağağıda ekliyeceğim hadislerle ilgili sorum sahte olduğu ile ilgili ne kadar doru ??? bunları okuyunca kafamda birsürü şeyler oluştu şimdi sizin görüşleriniz en önemliside bu konuda aydınlatılmak istiyorum...şimdiden teşekkür ederim aeo

sahte hadisler?????
Geçmişten bugüne sahih hadisler yavaş yavaş yerini sahih olmayan ve Kuranla zıt sözlere bırakmıştır.Ama yinede elimizde sahih sayılacak bir çok hadis mevcut elhamdulillah.Kurana uygunluğu kabul edilen.

Şimdi sizlere Kuranla taban tabana zıt uydurma sözler yazacağım.Dayanak olarak tek bir ayet bile olmayan sözde hadisler..! Dikkatle okuyun ve sizlere bunları hadis diye sunanlara verecek cevabınız olsun.Bu sözde hadisler birde mübarek zatlardan rivayet edilmiş gibi gösterilmektedir.


"Adem henüz su ile toprak arasında iken ben peygamber idim.” (Ahmed bin Hanbel, c. 4, s.127-128)
Bunun dayanağı nedir acaba merak ediyorum..!
-----------
Ümmü Harâm (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Deniz tutması sebebiyle (gemide) kusan kimseye şehit sevabı verilir. Boğularak ölene de iki şehit sevabı vardır”. (K.S. 1151 C.5 S.260 Akçağ, alıntısı Ebû Dâvûd Cihad 10,(2493) )

Denizde boğul şehit ol..!
-----------

Bu söz kaldırılmıştır.

-----------
Ebû Hûreyre (R) şöyle demiştir: Ölüm meleği Mûsâ Peygamber’e gönderildi. Melek Mûsâ’ya gelince, Mûsâ, meleğe bir tokat vurdu.Melek Rabb’ına döndü ve:
- Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin, dedi.
Allah, meleğe gözünü iâde etti ve tekrar Mûsâ’ya dön (dedi)..........
(Buhâri, Kitâbu’l-Cenâiz 95 C.3 S.1261 Ötüken 1987. )

Allah cc bunu uyduranı ıslah etsin..! Yazık..
------------

........... Peygamber’in zevcesi Ümmü Seleme’den (o şöyle demiştir): Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: “Gümüş kaptan bir şey içen kişi var ya, muhakkak o kişi karnına ancak (curp curp diye) cehennem ateşini göndermektedir”. (Buhâri, Kitâbu’l-Eşribe H.57 C.12 S.5678 Bâb 27 Ötüken 1988. )

Burada gümüş kaptan su içen cehenneme gidiyor..Bu uydurma hadisin birde zıttı var okuyalım..Peygamberimiz gümüş kaptan su içiyor ;

--.............. Enes ibn Mâlik(R)’ten: Peygamber (S)’in su bardağı kırıldı, akabinde kırık yerine gümüşten bir bardak edindi dediğini tahdis etti.
Râvi Âsım el-Ahvel: Ben bu kadehi gördüm ve (teberruken içine su koyup) ondan su içtim, demiştir. (Buhâri, Kitâbu’l-Humus H.18 C.6 S.2895 Bâb 5 Ötüken 1987.)

Yok böyle bir şey..Bir hadisle Rasulu cehennemlik yapmışlar..Kaynaklar Buharidir arkadaşlar..Kimbilir kaçıncı baskı..! Yenisi basıldıkça uydurmalar artıyor..!
------------

"Sol elinizle yemeyiniz, içmeyiniz; çünkü şeytan sol eliyle yer içer" (Hanbel 2/8,33).

Solaklar ne yapacak ? Hepsi şeytanmı..Hasbinallah..! Böyle mantıksız bir sözü nasıl hadis yaparlar..!
------------

"Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir" (Buhari 97/24, 10/129 ve 68. surenin tefsiri).

İşte bu Allah kelamıdır derler ya..! O ayeti ne güzelde ispat etmektedir..Bunları uyduranların sonu ayetlerde ebedi cehennem olarak yazılmaktadır..!
-------------

".... Abdullah b. Ömer (r.a.)’den, şöyle demiştir:
“Ben Resûlullah (s.a.) zamanında bekâr bir genç idim ve Mescid de gecelerdim. kufuryokler mescide girerler çıkarlar, bevlederler(yani tuvaletlerini yaparlar), sahabiler de bundan dolayı hiçbir şey (su) dökmezlerdi.” (Ebû Dâvud K. Tahâre (1), Bâb 137 H.382 C.2 S.97 Şamil 1988, diğer tahdis edenler, Buhari, tabir 36, fedaili ashabın-Nebi 19; Müslim, fedaili’s-sahâbe 140 )

İslam dinine duyulan öfke nasılda su yüzüne çıkartılmış bu hadiste..! Halbu ki Kuran ;

Rahmân ve Rahim Allah’ın adıyla
- Ey elbisesine bürünen, 74/1
- Kalk, uyar. 74/2
- Rabb’ini tekbir et(O’nun büyüklüğünü an), 74/3
- Elbiseni temizle, 74/4
- Pislikten kaçın. 74/5

emretmektedir..!
----------------

“Her kim kertenkeleyi ilk vuruşta öldürürse ona şu ve şu kadar sevaba vardır, ve her kim onu ikinci vuruşta öldürürse, birinciden aşağı olmamak üzere ona şu kadar sevap vardır. Ve her kim onu üçüncü vuruşta öldürürse ona da ikincisinden aşağı olmamak üzere şu ve şu kadar sevaba vardır.” buyurdular. (Müslim 146/695 C.9 Sönmez Neşriyat A.Ş. )

... Câbir b. Abdullah (r.a.)’den; demiştir ki:Resûlullah (s.a.)
“- Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın-”
(Câbir) dedi ki: “ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olmadan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım. Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar)ını gördüm de onunla evlendim. (Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12), Bâb 17-18 C.8 S.148 Şamil Yayınları. )

Görüldüğü gibi, evlenmek isteyen bir kimsenin evlenmeyi düşündüğü kadının, eğer imkan buluyorsa en gizli yerlerine bakabileceği, hatta böyle bir davranışın kadının haberi olmadan gizlice yapılabileceğini tahdis etmişlerdir. Röntgenciliği meşru kabul eden bu iddiaya göre bir kimse niyetim evlenmedir deyip bekar olan, nikahlanabileceği bütün kadın ve kızlara meşru olarak bakabilir. Bu iddia Peygamber üzerine uydurulmuş bir iftira olduğu gibi, çeşitli fitnelere sebep olabilecek ve Müslümanlara saldırı amacıyla uydurulmuş..İslamda böyle bir şeyin yeri olsa idi eğer 1400 yıl önce bu din başlamadan son bulurdu..!
----------

... Abdullah b. Übeydullah dedi ki: Beni Haşim gençlerinden oluşan bir toplulukla beraber İbn Abbâs’ın yanına vardım. İçimizden bir genç dedi ki:
Sor (bakalım) İbn Abbâs’a Peygamber (s.a.) öğle ve ikindi namazlarında (Kur’an) okuyor muydu? (O genç bu soruyu sorunca İbn Abbâs; “hayır, asla!” diye cevap verdi. Bunun üzerine İbn Abbâs’a; “Belki de içinden okuyordu” denildi. O da “Tuh sana bu birincisi (olan hiç okumamak)dan daha fene! (Çünkü) O (s.a.) kendisine gönderileni tebliğle memur idi. Üç özelliğin dışında bizi diğer insanlardan ayırmadı:
1. Bize abdesti güzelce almamızı; 2. Sadaka yemememizi; 3. Eşeği ata çekmememizi emretti” dedi. (Ebû Dâvûd, K.salât (2), Bâb 126,127 C.3 S.258 H.808 Şamil, ayrıca: Tirmizi, cihâd 23; Nesâi, tahâre 105, hayl 10. )

Bu uydurma rivayette, peygamberin öğle ve ikindi namazlarında asla Kur’an okumadığını tahdis ettiler. Bunun manası hiç kimsenin öğle ve ikindi namazlarında Kur’an okumaması gerektiği demektir.Kuranda bahsedilen ise namazda Kuran okunmasıdır..!

--------------

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden biri cariyesini veya kölesini veya ücretlisini evlendirdi mi, artık onun avretine bakmasın." (Kutubu Sitte Hadis no : 2680)

Bire utanmazlar millet cariyesini, kolesini, ucretlisini evlendirmeden onlarin avretinemi bakiyordu.. Bu hadisden su anlam cikiyor Koleniz cariyeni ayninizda calisanlar evli degilse onlarin avretine bakabilirsiniz.

-------------

Daha sonra devam edecek..Bazı topluluklar ne yazıkki bunları hadis kabul edip hiç itiraz bile etmiyorlar..!!

Bunlar apaçık İSLAMI BALTALAMAYA ÇALIŞAN BALTALARIN munafıklıklarıdır..! İSLAMİYETTE böyle sözlere asla ve kata yer yoktur..Hele hele Alemlere Rahmet Rasulullah nasıl böyle söz söyleyebilir ki..! ve gökteki yıldızlara benzeyen ashab bunları nasıl rivayet edebili ki..!

739- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) demiştir ki: “(Kur’an) her bir namazda okunur. (Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize hangilerini işittirmişse biz de size işittiriyoruz. Hangilerini de gizlemişse biz de size gizliyoruz.” (K.S.2570 C.8 S.433 Akçağ, alıntıları: Ebû Dâvud, Salât 129,(737); Nesâi, İftitâh 58,(2,163); Buhari, Ezân 104; Müslim, Salât 43,(396). )

Bu hadis kuran ile çelişmektedir nedenmi ;

- De ki: “İster Allah diye çağırın, ister Rahmân diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, nihâyet en güzel isimler O’nundur. Namazında pek bağırma, pek de (sesini) gizleme, bu ikisinin arasında bir yol tut. 17/110
742- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Erkeklerin teşkil ettiği safların en hayırlısı birinci saftır. En kötüsü en son saftır. Kadınların teşkil ettikleri safların en hayırlısı en son saftır, en kötüsü en öndekidir.” (K.S. C.9 S.145 Akçağ, alıntıları: Müslim, Salât 132,(440); Ebû Dâvud, Salât 98,(678); Tirmizi, Salât 166,(224); Nesâi, İmâmet 32, (2,93). )

Şerrli ifadenin kullanılması Kurana terstir.Kimin ne sevap kazanacağını Allah bilir.Namaza geç kalan biri son saflarda yer tutabilir.Bu onun sevabını ne azaltır nede çoğaltır.Bunu en iyi Allah cc bilir..!
783-. ... Sa’id el-Makburi’nin Ebû Hureyre (r.a)’den rivâyet ettiğine göre:
Peygamber (s.a.) (dört rekatlı) bir farz namazın ikinci rekatından (sonra namazdan) ayrıldı. Bir adam kendisine:
- Ya Resûlullah, namaz kısaldı mı, yoksa unuttun mu? dedi. Efendimiz:
“-Bunların hiç biri olmadı” buyurdu. Bunun üzerine cemaat:
- Bunu yaptın (namazı eksik kıldın) ya Resûlullah! dediler.
Bu sefer Peygamber diğer iki rekâtı de kılıp (namazdan) ayrıldı ve sehv secdelerini yapmadı................ (Ebû Dâvud, K.Salât (2), Bâb 188, 189 C.4 S.75 H.1015 Şamil. )

Rasulullaha nasıl namaz kılındığı , namazı eksik kıldırdığı belirtiliyor..!
Eğer insanlar, Ömer Allah'ın Kitabına ilave yaptı demeyecek olsalar, "ihtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ettikleri..." ifadesini Mushaf'ın haşiyesine yazardım" (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, IX, 37).

"Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet, Ayşe'nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve böylece taşlama cezası Kuran'dan çıktı; ama hükmü devam ediyor" (İbni Mace 36/1944; Hanbel 3/61; 5/131,132,183; 6/269).

"Keçinin yemesi sonucu Kuran'dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran'a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi" (Buhari 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Muslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34).

"Bir grup maymun zina yapan bir maymunu yakalamış ve taşlama cezasını uyguluyorlardı. Onları bu haklı işte desteklemek için ben de taş atarak yardım ettim" (Buhari 63/27).

---------


Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz. Hicr-9

İnanmak elde değil..! Kuran Allah tarafından korunurken ve ayetle sabitken bu nasıl kabul edilir..! Okudukça gülüyorum.Çünki öyle şeyler uyduruluyorki , Allah cc ıslah etsin..!
"Dinini değiştireni öldürün.” (Nesei 78/14,Buhari 12/1883)
---------

Allah'ın hükmünü hadisle aşmaya, Allah'ın dinini kendi kafalarına uydurmaya çalışanların bu uydurması yüzünden çok kelleler gitmiştir.

Bakara 256 : ..."Dinde zorlama yoktur.”

elhamdulillahki ayetler açıkça bildirilmiş , yoksa halimiz ne olurdu..

"Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu. öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.”

Hanbel 5/243

----------------

Bu hadis diye yazılan bir sözdür.Kuran ile bağdaşmamaktadır.
Ayette mealen buyuruluyorki ;
ihlas 4 : "Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.”


ölü ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.”

Buhari. Cemiz 32,33,34

---------------

Bu hadis diye sunulan bir sözdür.Kuran ile bağdaşmamaktadır.
Ayette mealen buyuruluyorki ;

Necm 38 : “Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez.”



--------------------------------------------------------------------------------

Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.

Buhari 9/1391

----------------

Bu hadis diye sunulan uydurma sözün Kuran ile bağdaşmadığını şu ayete mealen bakarak görebiliriz ;

Ai imran 195 : "Ben sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz.”


Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır.

Buhari Tesavir, 89

------------------

En şiddetli azaba uğrayacak olanlar ortak koşanlardır.Ressam yada fizikçi yada bir başka meslek sahibi kişiler , ortak koşuyorsa azap onadır.
Mealen ;

Nisa 48 : "Gerçekten Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise dilediğini bağışlar.”
Allah-u Tealaya karşı iftira ve saygısızlık..!

1- Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “ Resûlullah a.s.v. buyurdular ki :
“ Cehennem içerisine âsiler atıldıkça: “ Daha var mı?” demekten geri durmaz. Bu hal, Rabbu’l-İzze’nin cehennemin içine ayağını koyup, iki yakasını dürüp birleştirmesine kadar devam eder. işte o zaman Cehennem: “Yeter, yeter. İzzet ve keremine yemin olsun yeter” der. Cennette fazlalık devam eder. Allah, ona mahsus yeni bir halk yaratır ve bunları cennetin fazla kısmına yerleştirir.
(Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, Akçağ Yayınları 1992 - Ankara. Cilt 14 s.445 Hadis sırası 5226, Alıntıları: Buhari, Tefsir, Kâf 1. Eymân 12. Tevhit 7, Müslim, Cennet 37, ( 2848), Tirmizi, Tefsir, Kaf, (3268) )

Putperestler dahi, taptıkları putlarına böyle bir şeyi yakıştırmazlar, tercümeyi yapan , asıl metinde geçen cehennemin içine ifadesini tam tercüme etmeyerek, (belli ki, ifade ona da ağır gelmiş) cehennemin üzerine ifadesini kullanmış. Halbuki asıl metinde “aleyhe” değil, ifade “fiyhe” yani “içerisinde” şeklindedir.

Bunlar, Allah’ı tecsim ederek O`na ayak isnat ettiler ve bu ayağı da cehenneme koydular. Cennet için ise doldurulmak üzere imtihansız halk yaratılacağını iddia ettiler. Cehennemin boşluğunu Allah’ın ayağıyla, Cennetin boşluğunu ise hiç dünyaya gelmemiş halkla doldurmak öylemi! Allah, bunların bu küfründen münezzeh ve yücedir. Allah’a ayak isnat etmeleri teşbih değil tecsimdir. Zira cehennem cisimdir ve cisimlerin doldurulması ancak cisim ile olur.

Allah’ın, cehennemi neyle dolduracağına dair Kur’an’dan mealen:

- Eğer Rabb’in dileseydi insanları tek bir ümmet yapardı. Oysa, işte ihtilaf edip durmaktadırlar. 11/118

- Ancak Rabbının merhamet ettikleri, (Bu ihtilaftan) istisna teşkil ederler. Zaten Allah, onları bunun için yaratmıştır. Ve böylece, Rabbının “muhakkak cehennemi hep cin ve insanlarla dolduracağım” sözü yerine gelmiş olacaktır. 11/119

- Dileseydik, herkese hidayetini verirdik, (herkesi doğru yola getirirdik). Fakat (hikmetim uyarınca) benden (çıkan) şu söz gerçekleşecektir: “mutlaka cehennemi, cinlerden ve insanlardan bir kısmıyla tamamen dolduracağım.” 32/13
Yazık..! Bunları hadis diye yazanlara ve hadis diye kabul eden zihniyetlere yazık :

2- Hz. Ebû Hüreyre r.a. Anlatıyor: “Resûlullah a.s.v. buyurdular ki: Sizden biri kardeşiyle dövüşünce yüze vurmaktan sakınsın.” (Buhari, Itk 20, Müslim, Birr, 112, (2612). )

Müslim’in ifadesinde şu ziyade var. “... Zirâ Allah Âdem’i kendi sûretinde yaratmıştır.” ( K.S. 3483 Cilt 10 Baskı 1990)

3- Yine Ebu Hüreyre r.a. Anlatıyor: “Resûlullah a.s.v. Buyurdular ki: Allah’u teala hazretleri, Hz. Adem a.s.mı kendi sureti üzere ve boyunu da atmış zira olarak yaratınca:.... (K.S. 3382 C.10 S.177 B.1990, alıntısı Buhari, İstizan 1, Müslim, Cennet 28 (2841) ).

4- İbnu Abbâs r.a. Anlatıyor: Resûlullah a.s.v. Buyurdular ki : Bu gece Rabb’imden bir (melek, elçi olarak) geldi. -Bir rivayette ise şöyle demiştir: “Rabbim bana en güzel bir surette geldi” -ve : Ey Muhammed.” dedi.
“Buyur Rabbim, emrindeyim.” dedim.
“Mele’i A’la (da bulunanların) nelerde yarıştıklarını biliyor musun dedi.
“Hayır” dedim. Bunun üzerine elini omuzlarımın arasına koydu. Hatta onun serinliğini göğüslerimde hissettim.......” (K.S. 4668 C.13 B 1992 alıntı: Tirmizi, Tefsir Sâd, (3231,3232) ).

5- Hz. Übey İbnu Ka’b r.a. Anlatıyor: Resûlullah a.s.v. Buyurdular ki: “Hakk’ın musafaha ettiği ilk kimse Ömer’dir. İlk selam verdiği kimsede o olacaktır.” (K.S.6012 C.16 B. 1993) Alıntı İbn!i Mace 104.

Allah’a insan şeklin de suret iddia ettiler, öyle bir benzerlikten dolayı yüze vurulmamasını tavsiye ettiler. Aslında istedikleri saygı gayreti değildir. Allah’ın yüzü ile insanın yüzünün aynı olduğunu vurgulamak için yüze vurulmamasını tavsiye etmişlerdir. Allah’ın eline serinlik atfetmeleri de tecsim vurgulamasıdır, aynı şekilde Allah’ın Ömer ile tokalaştığını ve onun elinden tutup cennete koyduğu iddiası da apaçık tecsimdir. Allah’ı tecsim etmek yani cisim saymak apaçık küfürdür.Ayetleri defalarca yazdık..!
Ayrıca Ömer’i Peygamberimiz dahil tüm Peygamberlerden ve Müslümanlar dan üstün olarak rivayet etmeleri, karışıklık çıkarma amaçlı bir yalan uydurmasıdır, yoksa Ömer’i sevdiklerinden falan değildir.
6- Hz. Ebu Hüreyre r.a. Anlatıyor: Resûlullah a.s.v. buyurdular ki:
“Üzümü Kerm diye isimlendirmeyin. “Vay şu dehrin mahrumiyet ve hüsranına” diye kahırlı söz söylemeyin. Zira Allah’ın kendisi dehr (zaman) dir.”(K.S. 5938 C.16 B.1993 Alıntıları, Buhari Edep 101, Müslim Elfaz 516, (2246, 2247), Ebu Davud, edeb 81 (4974), Muvatta, Kelam 3.(2.984).)

Allah hiçbir şekilde zaman olarak tavsif edilemez, zira zamanın kendisi yaratıktır. Geçer ve noksanlaşır, bağlı olduğu olaya ilişkin tükenir. Yoktan var edilmekte ve vardan yok edilmektedir. Dün yok olmuştur, yarın yaratılmakla yoktan varlığa gelecektir. Var iken yok olan, yokken var olan hiçbir şekilde İlah olmaz, zira bu hususlar noksanlık ve acizliktir. Allah ise hiçbir şekilde zamanın bu özelikleriyle noksan ve aciz değildir. Zira Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.

Zaman konusunda Kur’an’dan mealen:

-İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi. 76/11

Görüldüğü gibi zaman gelip geçici bir şeydir, Allah zaman olarak tavsif edilemez, hadis diye iddia ettikleri Kur’an’a aykırıdır.
7- Ebu Hüreyre’den gelen diğer bir hadiste Resûlullah şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâla hz.şöyle buyurdu: “Ben, kulumun benim hakkımdaki zannına göreyimdir.” (K.S.5849 C.16 B.1993 alıntıları Buhari, Tevhit 35, Müslim, Zikr 1, (2675), Tirmizi, Züht 51, (2389) )

Kullar, Allah hakkında iyi veya kötü zanda bulanabilirler. Bir kimsenin Allah hakkında iftira en kötü zanda bulunması mümkündür, o taktirde iddia ettikleri hadise göre Allah kötüdür manası çıkar ki, Allah’ı öyle bir şeyden tenzih ederiz. Allah kullarının zannına göre değil, kendi zatına göredir. Zan kendi başına hakikatten hiçbir şey ifade etmez.

Bununla ilgili olarak Kuran’da şöyle bildirilmiştir. Mealen:

-Onların çoğu zandan başka bir şeye uymuyorlar. Zan ise gerçekten hiçbir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah onların ne yaptıklarını bilir.10/36

-Allah’ı gereği gibi bilemediler. Halbuki Kıyamet günü yer, tamamen O’nun avucu içindedir, göklerde sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.39/67

-Allah’a yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Onlar Rab’lerine sunulacaklar, şahitler de: “İşte Rab’lerine karşı yalan söyleyenler bunlardır.” diyecekler. İyi bilin ki Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir. 11/18

-Bak nasıl Allah’a yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. 4/50

Görüldüğü gibi uydurdukları hadis, Kur’an’a aykırıdır ve Allah’a karşı bir iftira ve isyandır.



8- İbnu’l -Museyyib, Ata İbnu Zeyd el- Leysi, Ebu Hureyre r.a. den naklen anlatıyor: Resûlullah’a atfen mahşerde içlerinde münafıkların da olduğu halde (yalnız) bu ümmet kalacak, derken Allah Tebareke ve Teala onlara evvelce tanıdıklarından başka bir surette tecelli edecek ve:
-Ben sizin Rabb’inizim, diyecek. Onlar (Allah’ı tanımadıkları için)
“Biz senden Allah’a sığınırız! Rabbımız geldiği zaman biz onu tanırız” diyecekler. Bunun üzerine Allah Teala hazretleri (karşılarında) onların tanıdıkları suretiyle tecelli edecek ve : “Ben sizin Rabb’inizim” buyuracak. Onlarda:
“Evet, bizim Rabbımız sensin” diyerek ona tabii olacaklar......(K.S.5072 C.14 B.1992 alıntılar Buhari, Rikak 52, Ezan 129, Tevhit 24, Müslim, İman 299, (182), Tirmizi, Cennet 20, (2560) ) (Sahih-i Müslim,Ahmed Davudoğlu, Sönmez neşriyat A.Ş. C.2 299/665 )

Birinci seferki, Allah’ın tecelli ettiği iddialarında, Allah’ın kendisine uygun gelmeyen ve münafıklar içlerinde olduğu halde tüm Muhammed ümmetinin onu tanımayacakları bir surette tecelli ettiğini iddia etmeleri, Allah’a bir saygısızlığı ifade eder. Zira Allah’ın, hem müminler, hem de münafıklar tarafından reddedilecek, (haşa O’ndan) çirkin bir surette tecelli ettiğini iddia etmişlerdir. Öyle ki, inancı ve ameli ne olursa olsun Allah’ı kimse beğenmemiş demektedirler. Ayrıca bu hususu vurgulamak için rivayet yalanlarına münafıkları da dahil etmişlerdir. Ayrıca, Allah’ın suretten surete şekil değiştirme ile tecelli edip göründüğünü iddia etmeleri tecsimdir. O tecsim edilmekten yani yaratıklara benzetilmekten onlarla bir sayılmaktan münezzehtir.

Devam edecek..!
ALLAHI EN COK SEVEN ONU EN COK ZIKREDENDIR.


Arifane
Kıdemli Üye

Üye Bilgileri
Kayıt Tarihi: 22-Eylül-2007
Konum: Sivas
Kullanıcı No.: 2313
Mesajlar: 161
Üye Durumu:
Teşekkür Bilgileri
Hak Puan : 150
Kidem : 16
OrtalamaHak : % 5
Irtibar :16


Gönderim Zamanı: Dün Saat 17:31
9-......Ebu’d- Derda:
--Abdullah ibn Mesûd “ Ve’l - leyli iza yağşa..”yı nasıl okuyor diye sordu.
Ben kendisine (Alkame)
-- “Ve’l leyli izâ yağşa ve’n -nehari izâ tecelli ve’ zekeri ve’l ünsâ”
şeklinde okudum.
Ebu’d- Darda:
--Vallahi Resûlullah beni böyle okutmuştur. Ben Resûlullah tan ağız ağıza böyle öğrendim dedi. ( Sahih- i Buhari, Ötüken yayınları, Mütercim, Mehmet SOFUOĞLU, cilt 8 B.1987 Kitabu Fedailü Ashâbi’n-Nebi Rivayet 82 s.3521)

Böylece Leyl süresi (92/3) Ayette geçen yaratma kelimesinin fazlalık olduğunu, Kur’an’dan olmadığını iddia etmişlerdir. Yani, Kur’an’a ekleme yapılmış olduğunu iddia etmişlerdir.

10-........ Said ibn Cubeyr şöyle demiştir: Bizler muhakkak İbn Abbas’ın Yanında bulunduk: O şöyle dedi: Bana Ubeyy İbn Ka’b tahdis edip şöyle dedi: Resûlullah (s):....... “ Gemiye gelince, o denizde iş yapan yoksulların dı. Onun için ben onu kusurlu yapmak istedim ki, arkalarında her sağlam gemiyi zorla almakta olan bir hükümdar vardı” (el-Kehf 79). “Verâehum (= Arkalarında)” sözünü “ Emenehum melikun” (= Önlerinde bir melik vardır ) şeklinde okumuştur. (Buhari, Kitabu’ş-şurut 15 Cilt 6 s. 2551 Ötüken 1987 ).

Bu hadis rivayetleriyle Kur’an’da geçen (18/79) “Verâehum” (=Arkalarında) kelimesini. “Emenehum” (=Önlerinde) şeklinde olduğunu iddia etmekle yine Kur’an’da tahrifat olduğunu iddia etmişlerdir. Bu kabil örnekler uydurmuş oldukları hadislerde epey vardır, böylece elde mevcut Kuran’ın orijinal olmadığını iddia etmek suretiyle insanlarda şüphe meydana getirmek istedikleri açıktır. Böyle bir iddia Kuran’ın Allah tarafından korunmuş olduğunu inkar manasında olduğu ve bu itibarla da Kur’an’ı inkar etmek olduğu meydandadır. Gerçeklere de aykırıdır, zira dünyada iki ayrı kelime ihtiva eden iki Kur’an mevcut değildir.

11-............ Zeyd İbn Sabit el-Ensâri ye atfen yaptıkları rivayette: Ebu Bekir ve Ömer’in görevlendirmesiyle Zeyd diyor ki, “Ben kalktım, Kuran’ın ardına düşüp gereği gibi araştırdım ve onu yazılı bulunduğu deri parçalarından, kürek kemiklerinden, hurma dallarından ve hâfızların ezberlerinden bir yerde topladım. Ve et-Tevbe Sûresinden iki ayeti, Ebû Huzeyme el-Ensâri’nin yanında buldum. O iki âyeti ondan başka kimsenin yanında bulmadım.
Neticede içlerinde Kur’an toplanılan bu sahibeler, Allah kendisini vefât ettirinceye kadar Ebû Bekr’in yanında kaldı ..........................(Buhari, Kitabu’l-Tefsir 199 Cilt 9 s. 4423-4424 Ötüken 1987)

12-............ Ebû İshak şöyle dedi: Ben el-Berâ ( R )’ dan işittim, şöyle diyordu: “ Mü’minlerden oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar müsâvi olmaz... “ Ayeti indiği zaman, Resûlullah (S) Zeyd’i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile geldi ve o ayeti yazdı..... (Buhari, Kitabu’l-Cihâd ve’s-siyer 47 cilt 6, s.2674. Ötüken 1987 )

Kuran’ın, Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olmadığı, sonradan rast gele bir araştırmayla, hurma dallarından, deri parçalarından, taş levhalardan, kürek kemiklerinden, hafızların ezberlerinden toplanmış bir kitap olduğu hususunda müteaddit rivayetler uydurmuşlardır. Öyle ki, Kur’an bu dedikleri şeylere yazılı bir Kitab olmuş olsaydı, bir ambarı doldurması gerekirdi, bu iddiaları Kur’an’a bir iftira ve saygısızlığın ifadesidir. Allah, Kur’an’da Kitab indirmiş olduğunu ayetlerle bildirmiştir. Kur’an Kitab halinde Peygamber zamanında mevcut değil idiyse insanlar Kitab mevcut olmadığı halde, ayetlerde niçin Kur’an’dan Kitab olarak bahsediliyor diye sorarlardı. Peygamber zamanında Kur’an Kitab olarak mevcut idi, ve iddia ettikleri gibi, taş parçalarına , hurma dallarına v.s. yazılmıyordu. İnce ceylan derileri üzerine yazılan bir Kitab halindeydi.

Bu hususta Kur’an’dan mealen:

- Andolsun Tûr’a (52/1)
- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
- Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

İfadeleri Kuran’ın nasıl yazılmış bir Kitab olduğunu belirtir. Ayetler peygambere inmişti, eğer Kur’an ince deri üzerine yazılıp tespit edilmemiş olsaydı bu ayetleri duyanlar, siz hangi ince deri üzerine yazılmış kitaptan bahsediyorsunuz diye sormaz mıydılar! Kuran’ın peygamber zamanında özenle yazılmış olduğuna dair diğer bir örnek, Kur’an’dan mealen:

- Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)
- İsteyen onları idrak eder. (80/12)
- Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)
- Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)

Bu örneklerden anlaşıldığı üzere, Kuran’ın sonradan rast gele, taş parçalarından,ağaç kabuklarından, kürek kemiklerinden toplanmış bir kitab olduğu yolundaki rivayetler Kur’an’a uymamaktadır, ve aslı yoktur.
Rivayetler uydurulurken, daha öncede belirttiğim gibi bazen kasıtlı, bazen de tutarsızlık şeklinde bir çok çelişkilere düşülmüştür. Fert ve kişilere kabul ettirmek ve sıkıştıklarında kendilerini kurtarmak için bazen doğrulara da yer vermişlerdir. Öyle ki bir konu hakkında bir rivayet uydurduklarında, muhakkak ona muhalif bir veya birden fazla rivayet uydurmaya özen göstermişlerdir. Sık sık bu tür çelişkili ifadeleri yan yana yazarak okuyucunun bu hususa dikkatini çekmeye çalışacağım. Zira hadis uydurma sistemlerinin kökü budur. Örneğin, Kur’an’ın sonradan rast gele toplanmış bir kitap olduğunu söylerken başka bir yerde, peygamberin onu Mushaf halinde bıraktığını rivayet etmek onlar için gayet normal bir durumdur. şöyle ki, uydurdukları diğer bir rivayette şöyle diyorlar:

13- ......Abdülaziz İbn Rufey’ şöyle dedi: Ben Şaddat İbn Ma’kıl ile beraber İbn Abbas’ın yanına girdim. Şaddat İbn Ma’kıl, Abbas’a:
-Peygamber (s) bir şey bıraktı mı? diye sordu.
İbn Abbas:
- Mushaf ‘ın iki yanını kuşatan ciltler arasında bulunandan başka bir şey bırakmadı, dedi.
Biz yine beraberce Muhammed İbnu’l -Hanefiyye’ nin yanına girdik ve ona’da aynı suali sorduk. Muhammed İbnu’l Hanefiyye de:
- İki kapak arasında bulunandan başka bir şey bırakmadı, dedi. (Buhari,Kitâbu Fedail’l -Kur’an 39 Cilt 11 sayfa 5112 Ötüken 1988)

Bu hadis evvelki hadislerle çelişkili olduğu gibi, Kur’an’ın Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olduğunu ve Peygamberin hiçbir rivayet bırakmadığını itiraf etmişlerdir.

14-Ammâr İbnu Yâsir (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (a.s.v.) buyurdular ki: (Kur’an’ı Kerimde zikri geçen) sofra gökten ekmek ve et olarak indirildi. Bu mucizeye mahzar olanlara, ihânet etmemeleri ve ertesi gün için, o yiyeceklerden ayırmamaları emredildi. Ancak onlar bunu dinlemediler, hem ihânet ettiler hem de yemeklerden ayırıp ertesi gün için sakladılar. Bunun üzerine ceza olarak maymun ve hınzır sûretine çevrildiler”. (K.S. 597 C.3 S.465 B.1988. Alıntısı, Tirmizi, Tefsir, Maide, (3063) ).

Bu rivayet Kur’an’a uymadığı gibi. İsa Peygamberin ‘ Havarilerine hakaret kastıyla uydurulmuştur. Havarinin kelime manası: Seçilmiş halis kimse olup, Peygamberlere taraftar çıkıp yardım edenler hakkında kullanışı ile şüyu’ bulmuştur.

İsa Peygamberin havarileri ve onlara inen sofrayla ilgili olarak, Kur’an’dan mealen:

- Ve Ben, Havarilere: “Bana ve elçime iman edin” diye vah yetmiştim. Onlar : “Biz iman ettik, Sen şahit ol ki, biz Müslümanlardanız!” dediler. 5/111

- Havariler demişlerdi ki: “Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” (İsa) : “Eğer mü’min iseniz Allah’tan korkun” demişti. 5/112

- “ İstiyoruz ki, ondan yiyelim, kalbimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bizzat görenlerden olalım.” dediler. 5/113

- Meryem oğlu İsa da: “Allah’ım, Rabb imiz, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için (o gün) bir bayram olsun ve ( o olay ), senden bir delil olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın.” dedi. 5/114

- Allah buyurdu ki: “Ben onu sizin üzerinize indireceğim, ama ondan sonra sizden kim küfür ederse, ben ona alemlerden hiç kimseye yapmayacağım azabı yaparım.” 5/115

Görüldüğü gibi, İsa peygamberin Havarileri Allah’ın vah yetmesiyle iman etmiş kimseler olup, İsa peygamberin yardımcılarıydılar. Onların sofradan yemek çalmış olmaları söz konusu olmadığı gibi, maymuna ve hınzıra çevrilmiş olduklarının rivayet edilmesi bir iftiradır.
15-Ebû Seleme’nin yaptığı diğer bir rivayette şöyle gelmiştir: “Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)’nin yanına girmiştim. Yanımda Hz. Aişe’nin süt kardeşi vardı. Kendisine, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ın cenâbetten nasıl yıkandığını sorduk. Bir sa’ miktarında bir kap getirtti ve onunla yıkandı. Aişe ile aramızda bir perde vardı. (Yıkanırken) üzerine üç kere su döktü ve dedi ki: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın zevceleri, saçları kulak memesi civarında olması için saçlarının başlarını alırlardı.” (K.S. 3760 C.10 S.542 Akçağ-1990, alıntıları; Buhari, Gusl 2, Müslim Hayz 41,42, (319-320); Muvatta, Tahâret 68, (1,44,45); Ebu Dâvud, Tahâret 97, (238); Nesâi, Tahâret 144, (1,127) )

İddia ettiklerine göre, bir tanesi ki kim olduğu belli değil, iki kişi Aişe’ye giderek Peygamberin cünüplükten nasıl yıkandığı konusunda soru sormuşlar. Güya, Aişe yıkanarak onlara öğretide bulunmuş. Arada perde vardı demeleri ise lafı dallandırmalarından başka bir şey değildir. Zira yıkanan görünmeyecekse, yıkanmak suretiyle tarifte bulunmanın bir manası yoktur. Görünmesi halinde yıkanarak tarifte bulunması mümkün olur. Nitekim, başına üç kere su döktü demeleri ve saçın kısalığından bahsetmeleri bunu ima etmek içindir. Olay iddiaları sırf başa su dökülmesi olayı da değildir, zira cenâbetten yıkanmada bütün vücudun yıkanması söz konusu olduğundan asıl anlatmak istedikleri, Aişe’nin bu yıkanmayı tatbiki olarak gösterdiğidir. Aişe’ki, müminlerin annesidir. Ona yapılmış bir iftira bütün müminleri derinden yaralar. Yıkanma merak ediliyorsa, neden gidip kendisinden bayan sahabeler sormadı da, erkek sahabeler gidip sorsun. Kaldı ki yıkanmayı bir çocuk bile anlaya bilirken, Aişe yıkanmayı niçin tatbiki olarak erkeklerin önünde göstersin ki? Kaldı ki, belli bir yaştan sonra, İslam dinine göre çocuklar dahi öz anne babalarını çıplak olarak göremezler. Bu konuda daha birçok şey yazılabilir. Fakat konu üzücü olup uzatmak istemiyorum. Zira hakaret kastıyla bu rivayeti uydurdukları çok açıktır.

İslam ahlakıyla ilgili olarak, Kur’an’dan örnek verecek olursak, mealen:

- Ey müminler, ellerinizin altında bulunan (köleler, cariye)ler, ve sizden henüz erginliğe ermemiş (çocuk)lar. Üç vakitte (odalarınıza girebilmek için) izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleden sonra elbiselerinizi çıkar(ıp yat)acağınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bunlar sizin üstünüzü açabileceğiniz üç vakittir. Bunların dışında (köle, cariye ve çocukların, izin almadan içeri girmelerinden dolayı) ne size, ne de onlara bir günah yoktur. (Onlar sizin) yanınızda dolaşırlar, birbirinizin yanına girip çıkarsınız. Allah ayetlerini size böyle açıklar, Allah bilendir, hikmet sahibidir. 24/58

Görüldüğü gibi, bir müminin, üstünün açık olabileceği üç vakitte, müminlerin odalarına, köleleri, cariyeleri ve bülüğ çağına ermemişlerse dahi, yeğenleri ve diğer mümin çocukları izin almadan yanlarına giremezler. Kendi öz çocukları da Ergenlik çağına (bülüğe) ermeleri halinde, onların da izin almaları gerekir. Şöyle ki, Kur’an’dan mealen :

- Çocuklarınız ergenlik çağına erdikleri zaman, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi (kendileri de ) izin istesinler. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor, Allah bilendir, hikmet sâhibidir. 24/59

Bu duruma göre ergenlik çağına ermiş bir çocuk kendi öz anne ve babasını çıplak olarak göremez, dolayısıyla kendi öz anne ve babasından tatbiki olarak yıkanmayı öğretmelerini isteyemez. Bu itibarla, Aişe anamız hakkın da uydurulan rivayetin, İslam dininde yeri yoktur. Ancak ona yapılmış bir iftiradır.
Ekleme Tarihi: 22.01.2008 - 10:20
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BaŞöRTüSü TaKaNLaR ve BaŞöRTüSüNe TaKaNLaR..
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
"Hâkim bey, şu bayrak da iki metrelik bir bezdir. Yırtıp atabilir miyiz?"

İşte o bayrak nasıl ki bizim istiklalimize alâmettir, başörtüsü de kadının istiklaline alâmettir.

alkıs alkıs alkıs alkıs alkıs alkıs alkıs alkıs
Ekleme Tarihi: 25.12.2007 - 09:36
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: EFENDIM
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 25.12.2007 - 09:33
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: RIZE -Karadenizin Incisi
birbenim su an offline birbenim  
Rize'liler varmudur aranızda daa
62 Mesaj -
o deniz öyle bi deniz ki aşkımın ta kendisi
öyle bi göz varmı karadenizin mavisi

benim sevdam ne denizdir ne da mavisidur
öyle bir kalp varki dünyada bir tanedur

sen git rize ye bul derdune deva
kader de olmazsa etme kenduni heba




Bu mesaj 1 kez ve en son birbenim tarafından 24.12.2007 - 23:26 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.12.2007 - 23:25
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: "Bugün ALLAH icin ne yaptim?"
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
Bu gün ALLAH' rızası için fakir doyurdun mu?
Bu gün ALLAH rızası için küsleri barıştırdın mı?
Bu gün ALLAH rızası için kaç kişi ile selamlaştın?
Bu gün ALLAH rızası için düşküne sadaka verdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için kaç yardıma muhtaca el uzattın?
Bu gün ALLAH rızası için sofrana, evine misafir davet ettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için akraba ziyaretlerinde bulundun mu?
Bu gün ALLAH rızası için sana yapılan haksızlıkları affettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için tartıda, terazi de kul hakkını gözettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için tanıdık, tanımadık cenaze takip ettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için küçükte olsa birilerine hediyeler verdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için yerdeki taşı, poşeti çalı, çırpıyı topladın mı?
Bu gün ALLAH rızası için tanıdık, tanımadık hasta ziyaretinde bulundun mu?
Bu gün ALLAH rızası için elinden geldiğince ağaç dikip, yeşillikleri suladın mı ?
Bu gün ALLAH rızası için ilim öğrenmeye veya bildiklerini öğretmeye çalıştın mı?
Bu gün ALLAH rızası için başıboş hayvanları elinden geldiğince besleyebildin mi?
Bu gün ALLAH rızası için çocuk yuvalarına uğrayıp sevgiye susamışları sevindirdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için otobüste, trende, vapurda yaşlıya, hastaya, yorguna yer verdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için insanların senden istediklerini yerine getirip onların gönüllerini aldın mı?
Bu gün ALLAH rızası için huzur evlerini ziyaret edip yaşlıların ellerini öperek hayır dualarını aldın mı?
Bu gün ALLAH rızası için hiç bir şey yapamadın ise gıybet veya dedikodu yapmayıp sükut etmeyi denedin mi?
Ekleme Tarihi: 24.12.2007 - 22:55
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: "Bir hikaye işte" değil...
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
Allah herkese hayırlı evlatlar olmayı ve hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip etsin.Amin.

amin...... amin........amin.




Bu mesaj 1 kez ve en son birbenim tarafından 24.12.2007 - 22:28 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.12.2007 - 22:28
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: "Bir hikaye işte" değil...
birbenim su an offline birbenim  
"Bir hikaye işte" değil...
62 Mesaj -
"Bir hikaye işte" değil...

İhtiyar adam tapu dairesinden çıkarken sevinçliydi. Kendi
kendine düşünüyordu; "-Oh. . be ferahladım. Ölümlü dünya".

Oturduğu evin tapusunu, çocuğunun üstüne kaydettirmişti. Tapu
dairesinde çıktıktan sonra bir küçük lokantada öğle yemeğini yedi,
vakit geçirmek için parkları dolaştı. Bir parkta Cem Karaca'nın
şarkısı çalınıyordu; "Allah Yar! Allah Yar!".

Akşama doğru eve gitmek için yola çıktı. Bir yandan düşünceler içindeydi;

-Biz öldükten sonra bir sürü işlemle uğraşması gerek. Ne
diye eziyet çeksin yavrum.

Oğlunun kendisini nerdeyse zorla doktora götürüşü aklına
geldi; "-Kerata amma ısrar etmişti. Sağlığıma verdiği önem kadar,
ziyarete gelmeye de önem verse ya. "

Bir an dalgınlaştı; "-Gerçi, gelin bizle geçinmeye çalışmıyor ama..."
derin bir nefes aldı "-Boş ver canım, ne de olsa torunlarımın annesi.
Eşine, çocuklarına iyi baksın da..." biraz da kendini teselli etmek
için söylendi ...biz bu gün varız, yarın yoğuz. "

Evine yaklaşınca yine durgunlaştı, "-Bakalım hanım ne
diyecek? Gelin gelip-gitmiyor diye biraz kırgın ama.... " Düşünceler
içinde zili çalarken, güleryüzlü olmaya çalıştı; "-Yook, iyi oldu
canım. Biz ölünce oğlan rahat edecek, kötü mü?"

Hanımı kapıyı açtı. Gülümsemesini bozmamaya çalışarak hanımına;

-Nasılsın hanım bu gün bakalım?

Hanımı elindeki çiçek suladığı kabı gösterdi;

-Ne yapayım, bir iki çiçekle uğraşıyorum yeşillik olsun diye.

Eve girerken devam etti;

-İnsan şehirde özlüyor çiçeği, yeşilliği.

-Eee. . köy gibi olmaz buralar tabii.

Kadının durgun yüzünde acı bir tebessüm dolaştı;

-Köy gibi olmaz dimi? Şimdi köyde olsak ne güzel olurdu.

İhtiyar adam bir an yüzüne baktı hanımının;

-Sen köyü pek sevmezdin! Geçen sene bir ay kalalım demiştim de "-Ben
torunları özlerim. " Diye tutturmuştun.

Kadın, yüzünü çiçeklere doğru döndü;

-Ne bileyim ben, düşündükçe bunalır oldum buralarda. İnsan
çocukluğunun geçtiği yerleri özlüyor. Ağaçların altında, bahçelerde
yürümeyi özlüyor.

-Allah Allah ! Tamam hanım gideriz. Sen iste yeter ki. Hele havalar
ısınsın biraz gideriz

-Havalar kim bilir ne zaman ısınır. Beklemek şart mı?

-Yahu hanım, bunca yıllık eşimsin hala seni tam anladım diyemiyorum.
Bir gün köye gitmem diye tutturuyorsun, bir gün de hemen gidelim diye.
Dur da bu gün ne oldu anlatayım.

Kadın endişeyle baktı kocasına;

-Noldu, oğlanı mı gördün?

-Yok canım, nerden göreyim !

Koltuğuna oturdu, koynundaki tapu kağıdını çıkardı.

-Bu nedir biliyor musun?

-Hayırdır?

-Hanım, yarın ne olacağı belli olmaz, vademiz gelir de ölürsek,
oğlumuz kapı kapı uğraşmasın, diye evin tapusunu onun üstüne yaptım.

Hanımının tepkisini beklerken, onun yüzündeki acı gülüşü gülümseme
sandı. Hanımı fısıldar gibi söylendi;

-Oğlumuz da bu gün buraya gelmişti, öğleden önce.

-Öylemi, vay hayırsız. Demedin mi, 'uzun zamandır niye gelmiyon' diye.
Seni üzülmesin diye söylemiyordum ama 'bizi unuttu', diye kızmaya
başlamıştım. Torunları da getirdi mi?

-Murat'ı getirmiş. O da "-Sıkıldım, gidelim. " Deyip durdu.

-Vay kerata vay. Akşam gelse de ben de görseydim. Neyse, hayırdır,
gündüz vakti niye gelmiş ?

Hanımı elindeki kapta suyu bitmiş olduğu halde, çiçekleri sular gibi
durarak masadaki kağıdı gösterdi;

-Şu kağıdı getirmiş.

İhtiyar adam, hanımının sesinde bir titreme hissetti ama emin olamadı.
İçindeki sevinci kaybetmemeye çalışarak masadaki kağıda uzandı.

Bir mahkeme kararı olduğunu gördü. Yaşlı kadın kızaran gözlerini
kocasının görmemesine dikkat ederek, eşinin kolundan tuttu koltuğa
oturmasını sağladı, tekrar çiçeklere doğru uzaklaştı.

İhtiyar adam, yakın gözlüğünü çıkardı ve içinden yavaş yavaş okudu. "
Yaşı ilerlediği ve aklı muhakemesi yerinde olmadığına ve ekonomik
varlığını idare ve idame edemeyeceği, ekteki doktor raporuyla da
tespit edildiğinden, taşınır ve taşınmaz varlıklarının, resmi varisi
oğlu Süleyman tarafından idaresine karar verilmiştir. "

Resmi kağıt, yaşlı adamın elinden yavaşça yere kaydı. Başını yere
eğdi, kağıda boş boş bakmaya başladı. Hanımı, gözlerini sildikten
sonra çiçeklerin başından ayrılıp yanına geldi. Eşinin titreyen
ellerini tuttu. İhtiyar adam, oğlunun neden kendini doktora
götürdüğünü anlamıştı. Yüreğindeki sızıyı bastırmaya çalışarak;

-Üç senedir uğramadık, köydeki ev ne haldedir?

-Canım ne olacak, bir gün de temizlerim ben.

-O evde, dizlerin üşürdü senin.



İhtiyar kadın, daralan göğsünü hafifçe bastırdı, "Yüreğimin üşümesi
daha kötü diye düşündü".

-Merak etme, üşümem...üşümem...

-Yarın mı gidelim diyordun?

-Sen bilirsin bey.

-Eşyaları bir taksiye atarsak, Son otobüse yetişiriz.

-Olur. . Köyde zaten iyi kötü eşya var, ben hemen hazırlanırım.

-Hazırlan. Şu kağıdı da tapuyla beraber masaya koyuver, oğlan gelince aramasın.

İhtiyar adam, içinden düşünüyordu, "-Dünya fani, Allah Yar"



İhtiyar kadın, birileri gelmeden gitmek ister gibi telaşla
hazırlanıyordu. Giysileri bir çantaya tıkıştırdı. Fotoğrafları
duvardan toplarken oğlununkine bir an baktı, aldı, bir an düşünüp
çantaya koymaktan vazgeçti. Masadaki kağıtların üstüne ters olarak
bıraktı. En son duvardaki bir küçük patiği aldı, öptü. Bu büyük
torununa ördüğü ama küçük gelmeye başlayınca hatıra olarak sakladığı
mavi patiklerdi. Çantaya, fotoğrafların üstüne yerleştirirken, mavi
patiklerin üstüne düşen göz yaşlarını yavaşça sildi.

ağlarağlar
Ekleme Tarihi: 24.12.2007 - 15:52
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Ezanda Geçen "Haydi Felâha" Çağrısı...
birbenim su an offline birbenim  
Ezanda Geçen "Haydi Felâha" Çağrısı...
62 Mesaj -
Felah, kurtuluş demektir. Kurtuluş kelimesi değişik çevrelerce farklı şekilde yorumlanır.

Bir fakirin âleminde bu kelime, başını sokacağı rahat bir yuva, karnını yetesiye doyuracağı kadar gıda ve örtüneceği bir elbise olarak canlanır. Kısacası, onun kurtuluştan anladığı, fakirlikten ve dilencilikten azat olmaktır.

Bir hastanın dünyasında, bu kelime, şifa ile eş anlamlıdır. Asker, bu kelimeyi terhis mânâsında anlar, talebe ise okulu bitirme olarak değerlendirir. Mazlumun dünyasında kurtuluş, zalimin ölümüdür.

Bunların hiçbirine itiraz edecek değiliz. Ama bunların hiçbirin de gerçek kurtuluş olmadığını çok iyi biliyoruz. Çünkü, bir gün gelecek bütün bu arzular, gerilerde kalacak. Ölümle noktalanan dünya yolculuğundan sonra, bütün bu hedefler mazi olacaklar. O halde, gerçek kurtuluş, yani mazi olmayan felah, ebedî necat bunların hiçbirisi değildir.

Fatiha Suresini hemen takip eden Bakara Suresinin beşinci âyetinde mealen “Felaha (kurtuluşa) erenler de bunlardır.” buyrulur. Nur Külliyatında bu âyet-i kerimenin tefsiri olarak şu hikmetli ifadeler yer alır.

“Neye felah bulacaklarını tayin etmiyor. Güya o sükûtla der: “Ey müslümanlar!.. Müjde size. Ey müttaki!.. Sen Cehennem’den felah bulursun. Ey sâlih!.. Sen Cennet’e felah bulursun. Ey ârif!.. Sen rıza-yı İlâhîye nail olursun. Ey âşık!.. Sen rü’yete mazhar olursun.” ve hakeza...” (Sözler)

Bütün bu kurtuluşlar ebediyet yurduyla ve ebedî saadetle ilgilidir. Hiçbiri fâni hayata ve geçici zevklere bakmıyor.







Felah meselesi, Müminûn Suresinde de yer alır. Ve bu surenin ilk âyetinde, “Müminler muhakkak felah bulmuştur.” buyrulur. Bu âyet-i kerime ile en büyük kurtuluşun iman dairesine girmek olduğu ders verilir. İman nimetine kavuşan, küfürden ve şirkten felah bulmuştur. En büyük kurtuluş budur. Zira, bunun zıddı ebedî hüsrandır.

Kör olan bir adamın gözü açılsa, onun kurtulduğunu söyleriz.

Neden kurtuldu? Karanlıktan. Gözü önündeki eşyayı fark edememekten. Renk, şekil, biçim, güzellik ve daha nice mefhumların cahili olmaktan. Sadece elinin erişebildiği varlıklara ulaşıp ötesiyle ilgi kuramamaktan. Şimdi artık nazarını güneşe gönderebiliyor.

İmana kavuşmak, görmeye erişmekten çok daha ileri bir felah, çok daha büyük bir kurtuluş: Eseri görüp de yaratıcısını bilememe körlüğünden necat...

Nimette boğulup, onu vereni düşünmeme zindanından kurtuluş...

Bu âlemin sahibi, kim? Beni bu dünyaya kim getirdi? Elimi bileğime, gözümü yüzüme kim taktı? Damarlarımı kim döşedi? Sinir sistemimi kim kurdu?

Böyle, daha nice soruların cevabını bilmemekten kurtuluş...

“Bu mülkün bir maliki var.” deyip nefsini Ona teslim ederek başıboşluktan ve sahipsizlikten kurtuluş...

Kainatı çok gerilerde bırakan bir ulviyete çıkmakla, bayağılıktan ve aşağılıktan kurtuluş...




Bir sonraki âyette, müminlerin en önemli sıfatı nazara veriliyor:

“Ki onlar, namazlarında huşû içindedirler.”

Bu da bir başka kurtuluş müjdesi: İtaatsizlikten ve isyandan kurtuluş; kibirden, gururdan, gafletten necat. İşte ezanda felah kelimesinin geçmesinin bu ayetle ilgisi vardır.

Bundan sonra, müminin çok önemli iki sıfatı zikrediliyor: “Faydasız şeylerden yüz çevirmek” ve “zekât vermek”.

Bunları takiben diğer bir sıfata geçiliyor:

“Onlar ırzlarını korurlar.”

İman ve ibadeti takip eden güzel ahlâkın, en önemli şubesi böylece nazara veriliyor: Irzlarını, namuslarını korumak. İffetsizlikten, hayasızlıktan kurtuluş.

Ameller, imanın kuvveti nispetinde işlenir ve ameller işlendikçe de kalp kuvvet bulur.

İmanla amel arasındaki bu kuvvetli ilgi, bir çok âyet-i kerimede imandan sonra hemen salih amelin zikredilmesiyle bize ders verilir.

Bu mânâyı her gün dinlediğimiz ezanlar da bize adeta haykırırlar. Tekbirleri takiben şahadetler gelir; Allah’a ve Resulûllaha (asm.) iman hatırlatılır. Ve bu şahadet cümlelerini “namaza ve felaha davet” takip eder.

İman etmekle küfür karanlığından kurtulan müminler, ibadet vazifelerini de yerine getirmekle de isyandan uzak kalmaya ve gerçek kurtuluşa ermeye çağrılırlar.

hanımlar.com........... Prof. Dr. Alaaddin Başar
Ekleme Tarihi: 24.12.2007 - 15:43
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: AHİR ZAMAN HADİSLERİ ...
birbenim su an offline birbenim  
:
62 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı meernus

allahu tealanin merhameti ve bereketi üzerimize olsun kardesim böyle bir bilgi aktardiginiz icin cok etkileyici mevlam muhammet ümmetini korusun amin


Ekleme Tarihi: 24.12.2007 - 15:40
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Pembe Kurdela’nın Sırları
birbenim su an offline birbenim  
Pembe Kurdela’nın Sırları
62 Mesaj -
Koştur, koştur, koştur.

Bir türlü işler bitmiyor.

Zaman yetmiyor.

Ne kendimize, ne de aile fertlerine, çocuklarımıza, eşimize, anne-babamıza yeteri kadar zaman ayırabiliyoruz.

Öyle bir gayret hali ki, çoluk çocuk büyüyoruz fakat bir gün acıları takdir edip, bağrımıza basamıyoruz.

Yahut, çocuklar bizi güvenmiyorlar ki bizleri bağırlarına bassınlar.

Karşılıklı takdir eksikliğimiz, şefkat eksikliğine dönüyor.

Neredeyse en yakınlarımızla dahi robotla iletişim kurar gibi iletişim kuruyoruz.

Böyle mi olmalıydı? Hayatımızı hep şekilciliklerle biçimlendiriyoruz. Anneler gününde annemizi bir çiçekle hatırlamamız gibi.

Şöyle bir hatırlamaya çalışalım.

Çocuğumuzu bağrımıza basıp ta, onun bizim için önemli olduğunu en son ne zaman söyledik?

Evladımıza, annemize, babamıza, eşimize onların bizim hayatımızla ne kadar değerli olduklarını hiç söylüyor muyuz?

Bu konuda sizinle paylaşmak istediğim bir yazıyı aşağıya alıyorum.



“SİZ ÇOK ÖNEMLİSİNİZ!”

“New York’da yaşayan bir öğretmen lise son sınıf öğrencilerinin diğer insanlardan farklı özelliklerini vurgulayarak onurlandırmaya karar vermişti. Her bir öğrencisini tahtaya kaldırıp onlara kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtip sonra her birine üzerine altın harflerle “siz çok önemlisiniz” yazılı birer pembe kurdela verdi. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine 3’er tane pembe kurdela verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada da sürdürmelerini istedi.



Çocuklardan biri, yakınlarında olan bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış adamın yakasına pembe kurdelayı iliştirmişti. İki kurdela daha vermiş, “sizden onurlandırmanız için başkalarını da bulmanızı istiyoruz. Böylece onlarda başkalarını bulup kurdela ağını fazlalaştırabilirler. Daha sonra lütfen bana sonucu hakkında bilgi verin.” diye rica etmişti.



O gün üst düzey yönetici suratsız biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verdi. Patronunun odasına girdi ve ona, iş dünyasında bir dahi olduğu için takdir edip örnek aldığını ve yakasına, pembe kurdelayi takması için izin verip vermeyeceğini sordu. Şaşkına dönen patronu. “Tabii ki!” şeklinde cevap verdi. Yönetici pembe kurdelayı patronunun tam kalbinin üstüne ceketine iliştirdi. Diğer kurdelayı verirken de “Bana bir iyilik yapar mısınız?” dedi. “Siz de bu kurdelayı onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz?”



O gece patron evine geldiğinde 14 yaşındaki oğlunun yanına oturdu, “Bugün inanılmaz bir şey oldu” diyerek olayı anlattı. “Ofisteydim üst düzey yöneticilerinden biri geldi, bana iş dünyasında ne kadar başarılı olduğumu, örnek aldığını ve takdir ettiğini söyleyip göğsüme bu kurdelayı taktı. Bir hayal etmeye çalış… Benim bir dahi olduğumu düşünüyor “Siz çok önemlisiniz” yazılı bu kurdelayı tam kalbimin üstüne taktı ve bir kurdela daha vererek onurlandıracağım başka birini bulmamı istedi. Arabayla eve gelirken bu kurdelayla kimi onurlandıracağımı düşünürken aklıma sen geldin. Ben seni onurlandırmak istiyorum!”

“Çünkü,” diye devam etti patron. “Günlerim aşırı yorucu geçiyor. Eve gelince sana ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden kırık not alınca sana bağırıp çağırıyorum.

Oysa bu gece bir şekilde seninle odan da oturup, benim için ne kadar farklı olduğunu, özel olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insanlarsınız. Sen mükemmel bir çocuksun. Seni seviyorum” diye devam etti.

Şaşkına dönen çocuk ağlamaya başladı. Bütün vücudu titriyordu. Başını kaldırarak gözleri yaş içinde babasına baktı “Babacığım” dedi, “yarın intihar edecektim” durakladı. “Baba, ben senin… ben senin… beni hiç sevmediğini… beni hiç önemsemediğini düşünüyordum. Ama artık her şey çok farklı, baba sen şu an oğlunun hayatını kurtardın!”



Bizim sevgimizi de bilmek isteyen insanların var olduğunu sakın unutmayın. Hepimize yetecek kadar kurdele olduğunu unutmayalım. Sevgilerimle. Gülşen Akça”.

* * *

Gülşen hanımın yazdığı bu olay, karışıklıklar dolu hayatımızda ne kadar farklı, anlamlı mutluluklar sunuyor. Ne kadar sıkıntılı, sıkıcı, koşuşturmalı bir hayatın içinde olursak olalım, kendimize bu tür güzellikler bulmaya çalışalım.

Şimdi var mısınız anneler, babalar? Çocuklarınızın sizin için ne kadar değerli olduklarını söylemeye var mısınız? Çocuklar annelerinize, babalarınıza sizin için ne kadar önemli olduklarını hatırlatmaya var mısınız?




Unutmayalım hepimize yetecek kadar kurdelalar daima vardır.



NOT: Bu yazıyı gönderen Gülşen Akça hanımefendiye ilgisinden dolayı çok teşekkür ediyorum.

Moral Dünyası Dergisi,
Haluk İmamoğlu ..........


Bu mesaj 1 kez ve en son birbenim tarafından 24.12.2007 - 15:36 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.12.2007 - 15:35
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: SAHABE BULALIM
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
hz.zeyd b. harise olabilirmi???
Ekleme Tarihi: 22.12.2007 - 16:27
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: dua kardeşi arıyorum
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı sila1

bayramınız mübarek olsun arkadaşlar. isterseniz birbenim kardeşimize başlayabiliriz. niyetini ve ne okunmasını istedini yazarsan başlarız inşallah...


Allah Razı Olsun ama ..... layla41 veegeli_20 kardeşlerimizin sanırım durumu daha vahim onun için dua etsek olurmu sila1 kardeşim.......... sonrada bana okuruz inş. aeoGüle Güle
Ekleme Tarihi: 20.12.2007 - 21:42
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: KURBAN BAYRAMI ]
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
müslüman aleminin mübarek kurban bayramını en içten dileklerimle kutluyorum herkese hayırlı bayramlar gül
Ekleme Tarihi: 20.12.2007 - 21:39
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: -- ARKADAS HAKKINDA UC KAIDE ---
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
çok doğru bunu okuyunca çok beğendiğim bir yazıyı buraya eklemek istedim
üçlü filtre testi
Sokrates, saygıdeğer bir düşünür olarak Eski Yunan’da hatırı sayılır bir ün yapmıştı. Bir gün bir tanıdık büyük filozofa rastladı ve dedi ki: “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”
“Bir dakika bekle.” diye cevap verdi Sokrates: “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna 3’lü Filtre Testi deniyor.”

“Üçlü Filtre mi?”

“Doğru” diye devam etti Sokrates;

“Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup; söyleyeceğini gözden geçirmek iyi bir fikir olabilir. Bu, ona üç filtre testi dememin sebebi. Birinci filtre Gerçek Filtresi. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”

“Hayır” dedi adam, “Aslında bunu sadece duydum ve...”

“Tamam” dedi Sokrates;

“Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi 2. filtreyi deneyelim, İyilik Filtresi’ni. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?”

“Hayır, tam tersi” dedi adam.

“Öyleyse” diye devam etti Sokrates; “Onun hakkında bana bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı: Yararlılık Filtresi. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?”

“Hayır gerçekten yaramaz.” dedi adam.

“İyi” diye tamamladı Sokrates. “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar bir şey değilse bana niye söylüyorsun ki?”

Hiç kimse hakkında başı boş konuşup boşuna günaha girmememiz, gıybet edilen ortamlarda da bulunmamamız gerekiyor.

SELAM VE DUA İLE
Ekleme Tarihi: 18.12.2007 - 15:31
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: dua kardeşi arıyorum
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
s.a kalan 800 alıyım ben inş
Ekleme Tarihi: 18.12.2007 - 15:25
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: SEVGİYİ EN GÜZEL YAŞAYAN VE YAŞATAN GÜLİZAR!SANA EY SEVGİli!
birbenim su an offline birbenim  
SEVGİYİ EN GÜZEL YAŞAYAN VE YAŞATAN GÜLİZAR!SANA EY SEVGİli!
62 Mesaj -
Sana müptela olan her varlığın adedince salât ve selamlar üzerine olsun
Ey yüreğimde katmer katmer açan GÜL!
Gelişinle bahar, renklerini SENDE bulmuştu
Gidişinle de bahar hazan olup;
Ayrılığın soğukluğunu yine SENDE bulmuştu.
Asırlar geçti
Bahar gelemez oldu yüreklerimize,
Aydınlatmayı senden öğrenen güneş, ısıtamaz oldu bizi
Çünkü;
Sevgini kâinata Gül kokunla yayan sen;
Asırlar öncesi,
Aramızdan süzülüp HABİB'ine kavuşmuştun.
Kavuşmuştun ya
Ardından;
Ne güller kokunu saçabiliyor,
Ne canlar kendini biliyor,
Ne de;
Yıldızlar doğduğun an parlarken,
Eski sevincini yaşayabiliyordu parlayarak.
Kalemler de küskündü Azrail'e yazamıyordu SENİ;
Firkatin acısını yüreğimizin ta derinlerinde hissettik
Ağıtlar yaktık
Gelsen de görsen nice benlerin ne halde olduğunu
Gelsen de görsen seni görmeden seni özleyen yüreklerimizin nasıl yandığını
GEL EY SEVGİSİYİ EN GÜZEL YAŞAYAN VE YAŞATAN GÜLİZAR!..

Öyle bir zaman yolculuğunda sallanıyoruz ki; rüzgârla titreyen yaprak misali� Kimimiz "Müminin derdini dert edinmeyen bizden değildir" hadisini umursamayıp yüz çeviriyoruz yardıma en muhtaç kardeşimize. Yalanlar, riyalar, nankörlüklerle donattık yeryüzünü. Nice canlar acıttık, nice kalpler kırdık. Sen, sana yapılan zulümlere hep sabrettin ve gül attın sevginle. Bizler sabredemedik, gül atamadık bizi üzenlere. Hâlbuki Sen "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbiriniz sevmedikçe de(gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız" hadisini buyurmamış mıydın? Hep O'nun için sevdin ve O'nun için sevin dememiş miydin? Sevgi sözcüğü anlamını sen de bulmamış mıydı? GEL EY SEVGİYİ ANLAMLI KILAN "SEVGİ ÇİÇEĞİM!.."

Nice benler sevgiyi, vefayı öğreten sana karşı bivefayla yaşıyor ve ömrünün biteceğinin farkında değil. Sevginin adı haset, vefanın adıysa unutmak, unutulmak olmuş. Çoğumuz birbirimizi menfaatimiz için sevdik. Sensizliğin acısından yüreğimizin ta derinlerinde yankılanan feryadı duyamadık gafletimizden. Benliğimizi kendimize unutturan cahilliğe kaptırdık. Sevgiden mahrumca yaşadık asırlarca. Ama Eneslerimiz var rüyalarında seninle buluşan. Ebubekirlerimiz var hasretinden yürekleri büryan olan. Sümeyyelerimiz var sevdasından vazgeçmeyen yürek dağlayan, can acıtan işkencelere rağmen. Bilallerimiz var ismini anınca dizlerinin bağı çözülen.


"Ümmetim, ümmetim" dedin ilk bizleri düşündün. Bizler gözyaşının zerresini hak edemedik. Nefse hoş gelenleri yaşadık, sünnetlerinle yaşamayı erteledik hep. Lakin seni sevmek, sevebilmek, özleyebilmek hayat ışığımız, bizi Mevla'ya götürecek tek yolumuz olmuşsun. Pişmanlıklarımızla, cürmümüzle merhametine geldik, seni görmeden seni özledik, müptela olduk sana. Ey uğruna gözyaşları akıttığımız, sevgililer sevgilisinin en merhametli HABİBİ!..

Senin sevgindir bize varlığımızı hatırlatan
Senin sevgindir benliğimizi sen de bulduran

Yaratılmışların en güzel yaratılan insanı en çok sen sevdin, seni de öyle sevenler var ki; hani Ebu Süfyan, Zeyd' e yaklaşıp sormuştu ya:"söyle bakalım! Şimdi senin yerinde Peygamberin olsaydı da seni bırakıp, O'nu öldürseydik razı olur muydun? Zeyd:
"-ASLA" demişti, "Resul-i Ekrem'in hayatı yanında benim hayatım bir hiçtir. Canımın kurtarılacağını dahi bilsem Rasulullah'ın değil burada sizin elinizde öldürülmesine hatta Medine'de ayağına bir dikenin bile batmasına katlanamam!.. Ebu Süfyan Zeyd'in gül kokan bun cevabının karşısında hayretinden nasıl da haykırmıştı:
"BEN YERYÜZÜNDE O'NUN KADAR SEVİLEN BİR TEK KİŞİ GÖRMEDİM".

İnsanlık can çekişmede. Düşünemedik her şeyin birbirimizi sevmekle güzelleşeceğini. Doyasıya tadamadık kardeşliğin o güzel hazzını. Ve bilemedik gerçek imanın en güzel ispatı "insan sevgisi" olduğunu. Ey sevgisiyle yeryüzünü cennet eyleyen sevgili!..

"ey şairlerin ŞİİRİ
Şiirlerinse MISRALARI

Ey insanı en çok seven ve en çok sevilen sen; "YEGANE GÜLİZARIMIZSIN!.."
gül sevgimle gül sevdalısı sizlere duayla...

yazan: sümeyye gül.....

Ekleme Tarihi: 14.12.2007 - 19:00
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BEŞ VAKTE BEŞ YAZI
birbenim su an offline birbenim  
62 Mesaj -
tşk kardeşim Allah Razı Olsun inş bu bilinçle eda edenlerden olalım
Ekleme Tarihi: 14.12.2007 - 17:45
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ÇiNLi GeLiN & KaYNaNA
birbenim su an offline birbenim  
RE:
62 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı DEMOKRAT

BUNLAR ÇİNLİ DEĞİL...TÜRKsevinçli

KİM ÇİNLİ DEDİYSE BUNLARA...

HEM ÇİNDE GELİN KAYNANA OLAYI YOKTURsevinçli



niye cinde gelin kaynana olayı yok kahkaha kahkaha kahkaha
Ekleme Tarihi: 14.12.2007 - 14:55
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ÇiNLi GeLiN & KaYNaNA
birbenim su an offline birbenim  
ÇiNLi GeLiN & KaYNaNA
62 Mesaj -
. "Uzun yıllar önce, Çin'de Lili adlı bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Birkaç ay sonra, bitmez tükenmez gelin-kaynana kavgalarından ev, hem onun hem de annesi ile karısı arasında kalan eşi için çekilmez hale gelmiştir.

Bir şeyler yapmak gerektiğine inanan gelin, doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya gider ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona, bitkilerden bir zehir hazırladığını ve bunu üç ay boyunca, her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır.

Yaşlı adam genç kıza, kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını, ona en güzel yemekleri yapmasını da söyler. Sevinçle eve dönen gelin bunları aynen uygular. Her gün kaynanasına en güzel yemekleri yapar. Ona çok iyi davranarak tabağına azar azar zehri damlatır.

Bir süre sonra kayınvalidesi de çok değişir ve ona kendi kızı gibi davranmaya başlar. Evde artık barış rüzgarları eser. Bu ara gelin, yaşlı kadının artık ölmesini istemez olur ve verdiği zehirlerden pişman bir vaziyette baharatçı dükkanının yolunu tutar.

Yaşlı adama, kaynanasına verdiği zehirleri temizleyecek bir çare için yalvarır. Yaşlı adam, yaşlı gözlerle şöyle konuşur: "Sevgili Lili, sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Gerçek zehir, senin beyninde idi. Sen ona iyi davrandıkça, onunda nefreti sevgiye dönüştü. Böylece siz gerçek bir ana-kız oldunuz. Gül veren elde, gül kokusu kalır." Der.

Gerçekten de öyle, değil mi?

Gerçekten de her şeyde olduğu gibi gelin-kaynana meselesinin en önemli ilaçlarından biridir sevgi.


Bu mesaj 1 kez ve en son birbenim tarafından 14.12.2007 - 14:40 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 14.12.2007 - 14:39
birbenim üyenin diğer mesajları birbenim`in Profili birbenim Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 828 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
meleknur58 (71), fatih4194 (45), F.U (43), güngör (51), mematii (41), ravza81 (43), turgay gnl (63), mgs 41 (55), ilknurakan07 (44), islamicboy (40), eminefendi (51), mirac6363 (45), adempece (52), AKKUS61 (50), binerve (41), ahirzaman (57), akay-350 (46), nuraymelek95 (29), AydinG (39), batuhan_ (47), markad (50), simales (39), bülent21 (43), mucahide33 (39), polat0000 (59), gülkokuþl.. (41), minik (43), Baykara (38), mecide_sümeyye (35), mustafakumbar (53), gringo (51), vefalidost (50), saidmirza (55), yaramaz (41), vuslateli (37), pascal (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56931 saniyede açıldı