colchicine stromectol stromectol generique plaquenil dexamethasone prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » *** NAMAZ PLATFORMU *** » Nazlım, Niyazlım! Namazım! Niye Terk Ettin Beni!?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
Nazlım, Niyazlım! Namazım! Niye Terk Ettin Beni!?

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 11:25
Cinsiyeti: Erkek 
Bekledim... Baktım ki geldiğin yok... Dedim hele şuna bir mektup yazayım... Hâlimi anlatıp, "Gel!” diye yalvarayım... De hele, neye gücendin? De hele, niye bıraktın beni?
Hakkını veremedim hiç tamam... Bir zamanlar hiç unutmazken buluşacağımız vakti, sonraları unutur oldum... Bazen yük geldiğin oldu bana... Seni beklerken, eski heyecanım kalmadı... Sana aşkla bakamadım... Seni ilgisiz bıraktım... Ettim bir eşeklik! Ama be canım, ne demeye uydun sen bana! Ne demeye çekip gittin!?
Gerçi, haksız değilsin... Ne desen, ne etsen haktır bana... Oyalanmazsın elbet ben gibi dökük bir handa... Herkes gibi sen de pek, sağlam yerler ararsın... Çürükle halvetlikten, elbette hoşlanmazsın... De ki mecnûn ararım, beni unutmayacak... Benimçün işin gücün bir kenara koyacak... Ne diyeyim, doğrudur, gün geldi, işim için seni ihmal ettim.
Bilenler, farzını, sünnetini, hükmünü anlatıyor... Edebinden bahsediyor. Seni huşû ile ifâ etmekten, sana dalıp, dünyayı unutmaktan bahsediyor. A canım, ben ne anlarım o işlerden... Ben senin az biraz huyunu bilirim o kadar. Ve sanırım, huyuna suyuna gidemedim...
Az biraz dedimse, küçümseme!.. Aslında tanırım seni... Bilirim ne nazlı olduğunu... Bilirim incelik beklediğini... Şimdi, aramızda yabancı yok, bak, hadi söyle, niye bıraktın beni?
Derdin ki bana, abdestini al... Güzel elbiselerini giyin... Kokularını sürün... El âleme giderken süslenmeyi biliyorsun! Hadi, benimle buluşacağında da şık ol... Ama ben, bazen pek güzel geldim sana... Bazen pek darmadağın... Acep diyorum, bu mu zoruna gitti? Kılığımı kıyafetimi, kokumu mu beğenmedin? Hani suyla, sabunla, miskle gidermeye çalıştım da, yine de o hassas burnun, kalbimdeki necâsetin kokusunu aldı, beni ondan mı terk ettin?
İsterdin ki, buluşacağımız yer tertemiz olsun... Ne bileyim, temizdi zannederim... Öyle pek sevmem iş yapmayı bilirsin... Ama be canım; toz, necâset değil ki... Yine de, acep diyorum, ona mı gücendin?
Ört derdin... Ört kendini... Tek teli görünmesin saçlarının... Topuklarını kapatsın çorapların... Bana edeple gel... Nizamla gel... Ama ben, üşendim bazen, çorap giymeye bile... Bazen, özensiz olurdu başörtüm... Yoksa, buna mı içerledin?
Yoksa hiçbiri değil de... Sana hakkıyla yönelemeyişim mi üzdü seni? Yönümü, bir silüet olarak sana dönmüşken, aklımın nice başka yönlere koşturması mı zoruna gitti... Hani, sana doğruymuş gibi dururken, aslında, nice yerlerde gezinir gelirdim... Bedenim seninleyken, kalbim, ruhum, dolaşır dururdu uzaklarda... Seninle hemhâl olmuş görüntümün altında, nice keder, nice şüphe, nice vesvese yaşayışım mı mâlûm oldu ki, bırakıp gittin?
Nazlım! Yoksa, dediğin saatte gelmediğim için miydi sitemin? Hani, sana yönelmem gerekirken, işlerimi bitirmeye çalıştığım, hattâ bazen, seni her şeyden sonraya bırakıp mahzun ettiğim zamanların acısını mı çıkartıyorsun? De hele, ne olur! Tâ ezelden verdiğim: "Vaktinde gelmek” sözünü tutamadığım için mi kırıldın? Tamam haklısın... Vakitli olursa güzeldir, her iş... Ve elbet sen, vaktinde hazır olunmaya pek lâyıksın...
Ya da belki, o firâsetli gözlerinle, kim bilir nasıl derûnuna baktın da, gördün, kalbimin harap vaziyetini... Hani, sana niyetlenirken dilimle, kalbimin nasıl da başka başka arzulara dalıp gittiğini fark ettin... Ne bileyim, belki, sana niyet ederken, nice gaflet yaşadı da kalbim, riyaya, kibre sürüklendim, bunun için terk ettin...
Ah be nazlım! Ne yapayım, kalbimin bir ipi yok, ki tutsam da çeksem, uzağa kaçtığı zaman... İşte, sana bunları yazarken bile, sırf gidişinin değil, başka düşlerin kederiyle içi yanmada... Ne yapayım ki, sadece sana değil, bu sebeple, kalbim herkese yaban kalmada...
A nazlım! Sana niyetlenip de, başkalarına dalışım üzdüyse seni... Sende gibi görünüp de, uzaklarda oluşum üzdüyse, ne diyebilirim?
Ama kim bilir, belki de, seninleyken, dünyayı ellerimin arkasında bırakamayışımdan rahatsız olmuşsundur. Başım secdede iken, az mıydı sanki, kaybettiğim bir eşyayı düşünmelerim? İsterdin bilirim... Seninleyken, bütün kâr-zarar hesaplarından sıyrılıp, sadece sana bakayım, bakışlarınla sarhoş olayım isterdin... Seni seveyim, o kadar ki, sana durmuşken, ne sağımı, ne solumu göreyim... Hani, aşkın gözü kördür derler... Bilirim sana aşk ile durmamı beklerdin.
Kim bilir ne de çok özlüyorsun, sahabenin kıldığı o namazları... Hani, baldırlarına bir ok saplansa, kendilerini unutmak için sana niyetlenir de... Okun çıktığını hissetmezlermiş bile... Ah be nazlım! Şimdi âhir zaman bilmez misin? Bilmez misin ki, imanımız elimizde kor gibi durmada! Zaten o kor dahî hikâye! Zaten her şeyim şüpheli, her hâlim defolu! Ne olduğum belli değil zaten! Sırası mıydı yani, bir de sen bıraktın gittin!?
Belki de, sadece sendeyken ayakta durup, haksızlıklar karşısında pısmışlığımdır, seni kızdıran... Hani, sendeyken, başım, sırtım dimdik kıyama durup, sağda solda ezilmekte olan nicesi için, parmağımı bile kımıldatmayışıma kızmışsındır belki... Öyle ya... Kıyam, sadece senin bir parçan olarak kalmamalıydı. Tüm hayatıma yayılan ve cesurca, haksızlıklar karşısında da dimdik durabilmemi sağlayan bir idman olmalıydı. Kıyam... Evet ya... Kıyamı sadece sana mahsus bir basit harekete dönüştürüp, korkaklığa ve yılgınlığa düşüşümden rahatsız olmuşsundur belki... Nefsimin azgınlığı ve yersiz istekleri karşısında da... Şeytanın fısıltıları karşısında da kıyama geçebilmeliydim... Tabi yaa... Seni, bütün hayatımı kaplayan bir sevda gibi yaşayamadığıma içerledin!
Ya da, belki sadece dilde kalan duâlarımdı seni üzen... Doğru düzgün hissetmekten geçtim, anlamlarından bile gâfil olduğum âyetleri, sadece, ağız alışkanlığıyla, hızlı hızlı okuyup da, bunu da okumadan sayışıma mı bozuldun? Ki dile gelişleri bile yarım yamalak, eksik gedikti... Hâlbuki Hak'la konuşmak olmalıydı, sende okumak! Bulaşık yıkarken türkü mırıldanmaya benzememeliydi. Ne yalan söyleyeyim, çoğu zaman, sendeyken alamadığım hazzı, bir türkü söylerken hissettim. E tabiî bakmazsın yüzüme! Ben sana âşık olamadım!
Eğildim... Kıyamlarımın beni dik başlı yapmaması için, eğilmemi öğütlerdin çünkü. Yoksa, diyorum, rukûlarda söylediğim o, "Sübhâne Rabbiye'l-Azîm”lerin içi mi boştu ki? Hani hem, O'nun bütün eksikliklerden münezzeh bir güç olduğunu söyleyip, hem de yine O'nun yaptıklarında kusur buluşlarım mıydı seni küstüren? Öyle ya, mademki eksiklikten münezzehti, her yaptığı da mutlaka, bir sebeple, bir hikmetleydi... Sabredemeyip, şikâyet ettim. Bel çalıştırmaktan ibaret bir beden hareketinden öteye geçmeyince... Ubûdiyete götürmeyince rukûlar beni, dedin ki belki: Boşa kürek sallıyorum, burada vakit kaybetmeyeyim!
Âhh, neler neler geliyor aklıma... Yoksa diyorum, alnım yere değmişken, aklım havada olduğu için mi darıldın? Kalıbım, sevgilisinin ayaklarına kapanmış, mahcup ve yanık birininkini andırırken, kalbim, ukalaca ve âsice çarptığı için mi? Hani "Subhâne Rabbiye'l-A‘lâ!” sözleriyle yüceltirken Rabbini, bir yandan, o en Yüce'nin râzı olmayacağı laflar edişine mi kızdın dilimin? Âhh, o dil var ya, o dil! Kemiği yok işte mübâreğin! Hem canım, sen ne diye takıldın ki, o densize?!
Ya da ona takılmadın da belki, yerinde duramayan, jet hızıyla bir çukura, bir zirveye gidip gelen hâllerimdi seni üzen... Ânı yaşayamadım doğru-düzgün, evet... Sadece, anlık yaşadım her şeyi... Samimiyet ve istikrar bekledin... Veremedim...
Selamlarım, Kirâmen Kâtibîn'e idi ama... Beş vakit selam verip, yine de onların varlığından gaflete düşüşümdü belki, gidişinin sebebi... Her yaptığımı... Ve yapmam gerekirken yapmadıklarımı yazan... Her söylediğimi... Ve söylemem gerekirken sustuklarımı yazan... Her kaçtığımı... Ve kaçmam gerekirken yakalanıp kaldıklarımı belgeleyen o yazıcılar mı şikâyet etti beni sana? Bilmiyorum ki...
Şimdi söyle! Sıradan bir kumaş parçası, işe yarar bir elbise olana kadar, kaç iğne darbesi alıyor, kaç kez ateş altına yatıyor bilir misin?! Sitem yüklü gidişini, hasret çektirişini, işte buna yoracağım! Zira, sen benimleyken, ben benimleydim. Seni benden ötürü zannederdim. Ben sana sahibim, sen bana tâbîsin sanırdım... Meğer ben, başıma bile sahip değilmişim nazlım! Meğer tâbî olmak öyle kolay mesele değilmiş! «Kıldım» demesi kolay da seni... «Kılması» zor imiş...
Diyorlar ki: O gittiyse gelir... Sen ondan gittiysen, seni beklemededir... Ben işte burada, eli-kolu kırık, gücü bitik, kendine pek yenik ve ezik bir hâlde, gelişini bekliyorum. Bir yere gitmedim... Şimdi, dersin ki belki, ben seni nasıl duyayım, uzaklara gittim, seni terk ettim...
İnanmam be güzelim! Hissediyorum, yakınlarımdasın... Sana bunca ihtiyaçlıyken, seni bunca dibimde hissederken, Fîzan'da olsan ne çıkar?
Bilmem mi seni! Terk etmiş gibi yapıp, beni peşine düşürmek niyetin... Ama işte... Peşine düşüp de yakalayacağımı ve seni hiç bırakmayacağımı söyleme zamanlarım gerilerde kaldı. Büyük konuşmamayı öğrendim. Anladım ki, sen benim hakkıyla beklemeye ve karşılamaya güç yetiremeyeceğim, ancak, bana lûtfedilen ve şükründen âciz kaldığım bir nimetsin... Emirsin... Boynumun borcusun... Fakat o kadar miskin ve öylesine fakirim ki... VALLAHi, senden ancak, âmirler âmiri seni bana hediye ederse, istifade edebilirim. Hakkında, "Ben namaz kıldım!” demekle, ancak gafletteymişim. Bütün hayatıma yayılmayan kıyamlar, kıraatlar, secdeler ve rukûlardan ötürü, seni de sahte etmişim.
Şimdi, işte tüm bunlara rağmen, gel!.. Ben böyle çürükken, sen sapasağlam lûtfet, bana kendini... Ben böyle hastayken, sen sıhhatle lûtfet seni... Ben yaşayan bir ölüyken, sen, dipdiri, capcanlı ve coşkulu bir âşık gibi, bana gel! Hakkını veremeyeceğimi bil, râzıysan gel! Yok, işte ne yapayım, yok, sarhoş olamıyorum! Ben böyle yarı ayık ve kayıkken, sen mest ü hayran ol, bana rağmen bana gel! Ben eksikken, bütün varlığınla sen koş bana... Zira "Ben” sana koştuğunu zannedince, burnu havaya dikiliyor. Burnumu sürtercesine utandır da, tüm pişkinliğime karşın, hadi, gel! "Ben” i beklersen, işte, dokuz canlı bir nefisle, keçi gibi inat edip, ayak diremede! Yahu ne olur ki, uyma da ona, yola çık, gel!
İşte dedim diyeceğimi! Daha bundan sonra da uğramazsan, senden sorsun hesâbını! A benim nazlım! A benim niyazlım! Sana, "Gözümün nûrudur” diyenin hatırına, yalnızca beş vakit değil, ah keşke, vakitli vakitsiz, çat kapı çık gel! Yetsin artık, küskün durduğun bana...
Hem, beni sakın cehennemle korkutma! Yokluğun zaten yangın! Yokluğun zaten musibet! Cehennemden kurtulayım diye değil! Hem bırak, isteyenine kalsın üstelik cennet!! Çok naz, âşık usandırır derler... "Gafil Ben”in zaten canına minnet... Ne olur, uzatma artık hasreti... Ne olur, insâf et!
Yahu her şeyi ko!! Beni de ko da kenara, gel! Mâbudun aşkına çık gel! Kucaklaşalım..
Neslihan Nur Türk....

Ekleme Tarihi: 10.03.2008 - 12:03
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 13:01
Cinsiyeti: Bayan 
Kalbin son kez atsin secde yerinde....


yazan kardesimizden ve bizlerle paylasan abimizden
Ekleme Tarihi: 10.03.2008 - 18:02
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
Namazla Kurtar Kendini

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 11:25
Cinsiyeti: Erkek 


Onun gibi secde ede ede seccadeyi lime lime etmeye var mısın?

Veysel Karani gibi geceleri gündüzleri namazla geçirmeye var mısın?
Öyle güzel bir namaz kılarmış ki mübarek bir geceyi sadece kıyamda, bir gece sadece ruküda, bir gece sadece secdede geçirirmiş...



Hz. Ali gibi, savaşta yediği okun acısından çıkaramıyorlar, ancak Hz. Ali namaza durunca çıkarıyorlar hem de kılı bile kıpırdamıyor, soranlara da "biz namaz kılarken can kuşumuzu salıveririz" demiş, var mısın böyle namaz kılmaya?,..

Hz.Rabia gibi, gözlerinde yaş kalmayıncaya kadar namaz da ağlamaya var mısın?

Ve O GÜZELLER GÜZELİ, namazı en güzel kılan O kimse onun gibi Kılamazdı, var mısın onun ümmeti olarak namaz kılmaya?

Biliyorum sen onlar gibi namaz kılamazsın, onlar gibi olsan zaten bahane uydurmaz, namaz kılmak için kendine yollar arardın bu zamanda... nasıl mı namaz kılacaksın?

Öyle bir namaz kılacaksın ki ezanı okuyan Bilal-i Habeşi olacak, namaz kıldığın yer Mescid-i Haram (KABE) olacak ve imamın Hz. Muhammet Mustafa (SAV) olacak ve Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz.Osman, Hz.Ali ve sahabeyle birlikte namaza duracaksın....

Öyle bir namaz kılacaksın ki, sırat köprüsünün üzerinde olacaksın aşağısı cehennem ve karşında YÜCELER YüCESİ Allah TEALA (CC) ve meleklerle saf tutarak...

Öyle bir namaz kılacaksın ki Mevlana'ca:


Namaza tekbirle girmek,"İlahi, biz Senin huzurunda kurban olduk!" demektir. Tekbir getirerek kurban kesildi gibi, tekbirle namaza başlamak da, "Allah’ım canımız Sana feda olsun!" anlamındadır.

Namazda kıyama durmak, Allah'ın huzurunda kıyametteki muhasebeyi hatırlatır. Kul, biraz sonraki hakkıyla yerine getiremediği kulluğundan ve işlediği günahlardan dolayı, utancından ayakta durmaya dermanı kalmaz, rükuya eğilir.

Başı rükûda iken "Hakk'ın suallerine cevap ver" diye İlahi ferman gelir. Kul, rükûdan başını mahcup olarak kaldırır. Ayakta duramaz, yüzüstü secdeye kapanır.

Tekrar ona, "Secdeden başını kaldır! Yapmış olduklarından haber ver" diye ferman gelir. O, yine mahcup bir halde başını kaldırsa da, tekrar yüz üstü kapanır.




Aslında sen namazı Kâbe de kılıyorsun biliyor musun? Evet, sen o safın içindesin aslında, ilk saf Kâbe’nin etrafını çeviren ilk halkadır ve sende gittikçe büyüyen bu halkanın içindesin, bu safın içindesin sen namazı orda kılıyorsun, sadece biraz arka saflardasın o kadar, inşaallah ön saflarda da kılmak nasip olur...

Var mısın böyle namaz kılmaya?

Hadi ey kalbim durma artık tövbe et ve Yaratanına en güzel hamdını sun, temizle kalbini pislikten, dünyalıktan ve kula yakışır bir şeklide MEVLA'ya yaklaş...


Hadi be ruhum hadi be kalbim uymayın siz o nefsime o hep konuşur ve sizi kötüye götürür, siz ondan güçlüsünüz, siz ona hükmedersiniz hadi kırın onun gücünü

Biliyorum yapacaksın sen bunu hadi o zaman bak Bilal-i Habeşi ezanı okumaya başladı



Haydi şimdi namaz zamanı, haydi şimdi kurtuluş zamanı...

KURTAR KENDİNİ" ağlar
Ekleme Tarihi: 28.03.2008 - 18:13
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Ah namazım, canım namazım

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Rebi' b. Heysem yaşlılığında felç geçirmişti.
Yine de mahalle mescidine gidip gelmeyi bırakmamıştı.
Sıkıntı çektiğini görenler:'Allah ruhsat vermiştir.
Keşke namazını evde kılsan, bu zahmeti çekmesen' dediler.' Rebi: 'Doğrudur, fakat müezzin ezan vakti, 'Hayye alel felah' diye çağırdığını duyuyorum. Sizden hanginiz, kurtuluşa çağırıldığını duyar da, sürünerek bile olsa ona icabet etmez ki?' dedi..
Ekleme Tarihi: 29.03.2008 - 22:27
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 726 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
jakup (32), muzocel26 (58), salihhazar (55), Beyza (56), cs7014 (50), oezkan (51), kara61 (66), aetkral (51), kubratalp (48), K.GOCERLI (27), cecenmucahidi (33), yaburka (49), violine (44), mavi_ruya (48), mbahaddin (55), Kerim_Bey (36), Süreyya (66), yemenici68 (56), mecid (43), kerime (42), mehmet_eyigör_6.. (28), tokayca (51), hasan5335 (36), volkan33 (54), mgunhan (48), ttufan (42), isvec (65), beyazguel (38), atay (62), sonromeo2 (47), kulibo (38), Zeynepgul (44), nihat 60 (44), g_neferalperen3.. (46), sebiarus (55), hace (41), EsmerKiz-NL (39), n@ksýben (43), pedino (54), hatice 1975 (49), hesbollahi (45), hafýz_ (37), ozel (68), fethic (55), hacimeryem (54), telve (52), Levent75 (49), züleyha hanc&ya.. (47), erciyas tamer (46), m.kýl&ya.. (53)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55101 saniyede açıldı