dexamethasone kaletra generique stromectol kaletra kaletra 3tc abilify aceon acepril acerpes achromycine aciphex acivir acnecolor acnefuge acticin actigall actisite active pack actonel actoplus met actos acular adalat cc adalat adapress adartrel adcirca addyi adipur advair diskus advair rotahaler aerius aerodiol aggrenox agofenac agoprim agopton agorex airol airomir akneroxid aknex aknin n aknoral albenza
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

1572 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (79): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Themenicon Cok acil türk asilli avukat araniyor..!
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
.
1686 Mesaj -
Öncelikle Mevla Yar ve Yardimciniz olsun...

Ben almanyada yasiyorum ama dediginiz sehir bize uzak...yani bu tür tavsiylerde bulunurken bilmeli...

Ne yazik ki yardimci olamiyorum...

Insallah en kisa zamanda sorununuz cözülür...

Selam ve dua ile .....
Ekleme Tarihi: 23.09.2008 - 18:30
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Yüregime Vurma Anne!
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Yüregime Vurma Anne!
1686 Mesaj -



'Sen büyüksün, senin sorunların var. Sorumlulukların, problemlerin, streslerin var. Kızıyorsun ve çok sinirleniyorsun bazen, ama bunların sorumlusu ben değilim inan bana. O kadar büyük sorunlara, bu kadar küçük bedenimle nasıl sebep olabilirim...
Çoğu zaman beni göz ardı ediyorsun. Herhangi bir eşyadan farksız hissediyorum çoğu zaman kendimi. Yalnız ve değersiz... Sen hep meşgulsün, hep yapacak işlerin var. Büyüyünce ben de öyle mi olacağım anne?.. Bebekken beni ne kadar çok severdin oysa. 'Canım benim kıyamam sana' derdin. Kucağına alır, göğsüne bastırır, öper koklardın beni. Ne kadar mutlu olurdum biliyor musun? Seni, beni sevdiğinden daha da çok severdim o zaman. Fakat biliyor musun anne, ben seni hala çok seviyorum. Belki bu kadar işin ve sorunun olmasa yine beni kollarına alıp sevgilerini söylerdin. Ve beni her şeyin sorumlusu olarak görmezdin belki. Seni anlamaya çalışıyorum anne. Evet; kızıyorsun, sinirleniyorsun ve bana bağırıyorsun. Sinirini ve öfkeni boşaltmak için bana vuruyorsun bazen. Yüzüme, kollarıma, bacaklarıma vuruyorsun. Biraz acıyor ama sonra geçiyor. Tıpkı senin bana vurduğunda öfkenin geçtiği gibi. Fakat yüreğim hep acıyor anne, sen bana bağırdığın ve vurduğun zaman yüreğim çok acıyor ve onun sızısı hiç geçmiyor. Ne olur yüreğime vurma anne!'

...........

Bu kaç çocuğun acı çığlığıdır sayısını bilemem. Fakat kaç tane olurlarsa olsunlar, hatta bir tane bile olsa onlar hep var... Bir yerlerde sessiz feryatlarıyla ve kanayan yürekleriyle hazırlanıyorlar geleceğe, geleceklerinin ne olduğunu bilmeden...
Bizler biliyor muyuz onları nasıl bir geleceğin beklediğini? Kır çiçekleri kadar hassas ve narin yavrularımızın böyle itilip kakılarak; sevgi dolu ve merhametli, büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgili, işinde başarılı ve ailesinde huzurlu birer yetişkin olmalarını mı hayal ediyoruz yoksa? Umutlarımızı mucizelere ve olağanüstü şeylere bağlamışsak belki bu hayallerimiz gerçekleşir...

Kendi işlerini kendileri yapabilecek yaşa gelinceye kadar karınlarını doyurup, üst-başlarını temizledik mi çocuklarımıza bakmış oluyoruz. Biraz büyüdüklerinde bakım işlerini onlara devrettikten sonra biraz rahatlıyor, onları okula ya da sokağa gönderince kafamızı dinliyoruz. Okul yıllarında onlara birer yarış atı muamelesi yaparak sınavdan sınava hazırlıyor, aldıkları her iyi notu kendi karnemize 'iyi anne-baba' notu olarak geçiriveriyoruz ve eşimize dostumuza anlata anlata bitiremiyoruz. Düşük notların hesabını da birer yargıç edasıyla sormayı ihmal etmiyor, 'sana verdiğim emeklerin karşılığı böyle mi olmalıydı?' gibi zehir zemberek bir soru cümlesiyle odalarına hapsediyoruz onları. Soru sordukları zaman başımızdan savıyor, eve biraz geç geldiklerinde ise önce sıkı bir sorgulamanın ardından okkalı bir ahlak dersini de ihmal etmiyoruz. Saatlerce nasihat ettikten sonra yine vazifemizi yaptığımızı düşünerek vicdanımızı rahatlatıyoruz.

Bizim gibi düşünmeyip, bizim doğrularımızı sorgulamaya başladığı zaman da 'kime çekti bu bilmem ki?' gibi saçma sözlerle çocuğumuzu 'sen bu ailedekilere benzemiyorsun, bir yabancısın' izlenimini vererek, onda derin yaralar açacak ve evinden uzaklaşmasına sebep olacak düşünce ve davranışlara ittiğimizi düşünemiyoruz. İçinden çıkılmaz durumlara gelindiğinde ise, inançlarımız aklımıza geliyor ve (artık neye inanıyor, neden medet umuyorsak) türbeden türbeye, falcıdan falcıya, psikologdan psikologa koşturuyor, adaklar adıyor, sonra da 'Allah'ım beni nasıl imtihan ediyorsun böyle?' ya da 'Ben bunu hak edecek ne yaptım?' diyerek bu defa kadere isyan ediyor ve Allah'ı bile suçlamaya başlıyoruz. Sonrası mı? Sonrası evden ayrılarak kendine farklı bir yaşam tarzı seçip ruhsuz ve duygusuz bir hayatı yaşamayı tercih etmek, ya da kendi hayatını ve ailesini kurduktan sonra anne ve babasını huzur evine terk etmeye kadar varabiliyor. O zaman da 'biz üstümüze düşeni yaptık; yemedik yedirdik, giymedik giydirdik, hayırsız evlatmış ne yapalım' demek kolayımıza geliyor fakat biz de derin yaralar açılıyor. Hangi anne-baba bunları yaşamak ister ki?..

Bunca sıkıntı ve soruna sahip olmadan önce belki de yapmamız gereken bir tek şey vardı: Çocuğumuzun; hani doğacağını öğrendiğimiz zaman sevinçten deliye döndüğümüz, doğduğunda ise kime ne hediye alacağımızı şaşırdığımız yavrumuzun; ağladığında gece gündüz demeden yanında hazır bulunduğumuz, bir toz tanesinden sakındığımız ciğerparelerimizin; o her şeyden çok kıymet verdiğimiz, 'benim oğlum' ya da 'benim kızım' diyerek gururlandığımız, geleceğimiz, umutlarımız ve yarınlarımız olan tomurcuklarımızın yüreğine inebilmekti belki de yapmamız gereken... Onları yüreklerinden yakalamayı ve oradan iletişim kurabilmeyi deneseydik yine gururlandığımız ve onları bize bağışladığı için Allah'a şükrettiğimiz evlatlarımız olmaya devam edeceklerdi.

Üzerlerinde her türlü tasarruf hakkına sahip olduğumuz kölelerimiz olmadıklarını, bizim birer kopyamız değil de onların da farklı birer insan, farklı birer kişilik, farklı yürekler ve bize sadece yetiştirme ve hayata hazırlama sorumluluğu verilmiş kutsal emanetler olduğunu idrak edebilseydik...

Hadi soralım şimdi: 'Peki bunun suçlusu kim? Bu defa kimde arayacağız yanlışı?'
..................


Bunlar sadece kendi çocuklarımızla ilgili olan kısımdı. Ya bizim olmayıp da üzerimizde hakları olan yetimler, öksüzler ve kimsesizler... Onlar da bizim çocuklarımız, bizim geleceğimiz. Anne ve babaları kim olursa olsun onlar bu memleketin umudu ve yarınları ve belki de en yaralı yürekleri... Başları sevgi dolu bir elin okşamasına muhtaç, sıcak bir evin verdiği huzura hasret yetişen gül goncaları...

Unutmayalım, o gül goncalarını susuz ve sevgisiz bıraktıkça hiçbir iyi yetişmiş evlat bizim anne-baba olma görevimizi başarıyla tamamladığımız anlamına gelmez...

Tomurcuklanmış bütün güllere selam olsun.


El-âciz

http://www.morveyesil.desenblog.com/#7108


*icim titredi....kendi cocuklugumdan tanidik bir kac kare...belki zaman zaman simdilerde benim de annelik adi altinda uyguladigim dayatmalardan...evet cok mesgulüz...hep bir takim sorun yumagiyla bogusuyoruz....gerekce mi hayir asla...olmaz...olamaz....

Affedin bütün cocuklar annelerinizi...affedin ki icinizdeki bu yarayla bir ömür yasamayin....yoksa bu hayatin hüzünlü yani olursunuz hep...emanetlerimize kiymayalim...bu bedenler bize emanetken....benim cocugum istedigimi yaparimdan hemen uzaklasalim....imtihanimiz cetin olur...derin olur...yüregime vurma anne olur....

Ekleme Tarihi: 22.09.2008 - 00:09
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Allah Belanı Versin İnternet!
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
.
1686 Mesaj -



Bu mesaj 1 kez ve en son KaLBeNuR tarafından 23.09.2008 - 12:35 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 21.09.2008 - 18:13
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ALLAH Rizasi Icin Salati Tefriciye
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
1686 Mesaj -
son durum nedir...eksik varsa yine alabilirim...
Ekleme Tarihi: 21.09.2008 - 17:59
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ALLAH Rizasi Icin Salati Tefriciye
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
RE:
1686 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı KaLBeNuR

Mevla Yar ve yardimcimiz olsun...
Bebegimize de sifalar versin insallah...
Simdilik 100 tane alayim ...



Okunmustur...

Ekleme Tarihi: 21.09.2008 - 16:26
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Yetimin bir dikeni
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Yetimin bir dikeni
1686 Mesaj -
Bir adam bir gün bir yetimin ayağına batan dikeni çıkarmış, diyor ki:








"B i r_
d i k e n_
y ü z ü n d e n_
b a n a_
n e_
g ü l l e r_
a ç ı l d ı."



Bu mesaj 1 kez ve en son KaLBeNuR tarafından 21.09.2008 - 00:52 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 21.09.2008 - 00:51
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Direnişin Kekik Kokulu Şairi: Mahmud Derviş
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Direnişin Kekik Kokulu Şairi: Mahmud Derviş
1686 Mesaj -



Gölgeyi Yüksekten Övmek


"Ey kızım seviyorduk seni

Şimdi yüksek suskunluğu bekliyoruz

Huş ağacından süpürgeler taşıyoruz

Üstümüzde öfkeyse dağıtırız… dağıtırız

Ah ondan… ne diye avuçlamadık göbeğini ufkun

Her uzanışında ellerini

Bizi boğmaya yeltendiğinde

Beyrut yok

Sırtımız önümüz denizin sırları yok

Kanımızı yitirene kadar evet

Anıların sözcüklerini yitirene kadar

Ancak söylerim şimdi yok

O son bombardımanda yok

O yer çukurda başka bir şey kalmadı yok

O ruh içinde kalmadı yok

Beyrut yok!"


Direnişin şairi; Mahmud Derviş'in defnine binlerce müslüman katıldı. Uluslar arası bir haber ajansından canlı olarak şahitlik ettim define. Bazı aksaklıklıklardan dolayı ancak aktarabiliyorum size. Az da olsa Yahudilerden de cenazeye katılanların olduğunu söylüyor sunucu. Ve bir yahudi barış aktivisti hanıma söz veriyorlar.

Mahmud Derviş'in mazlum, sesi kısılmaya çalışilan bir halkın sesi olduğunu söylüyor bayan. "Muhabir İsrailli diğer yahudiler de sizin gibi mi düşünüyor?" diye soruyor.

Bayan "böyle olmasını isterdim ama malesef buradaki Yahudilerin çoğu Filistinlilerin aşık olamayacağını, içlerinden şair çıkamaycağını düşünür, çünkü onlar Filistinlilerin insan olduklarına bile inanmazlar" diye cevap veriyor.

Bir Yahudi bunu diyebiliyorken, bizim ülkemizde birçok insanın Filistinlilerin durumunu ve Siyonizmi görmezden gelmeleri içimi burkuyor. İnternet üzerinden filim izleyebildiğimiz birkaç siteye Filistin, Irak, Afganistana dair bazı filim isimlerini verip yayına koymalarını rica ediyorum, günlerdir cevap bile vermiyorlar. Oysa sitede Nazi kaplarına, Avusturalya Yerlilerine dair bir çok filim var. Bu filimlerde de göz yaşlarımı tutamıyorum ama Siyonistler, geçmişte yaşanılanları şimdi fazlasıyla farklı beldelerde başka masum insanlara yapıyorken, hala geçmişin filimlerini pazarlayarak bu günü örtbas etmeye çalışmanlarını da hazmedemiyorum!



***


“Kuşlar bana bıraktı şarkılarını

Ve ben koştum

Yürek atışına tarlaların.

Kanımın derinliklerine in

Derinliklerine in

Derinliklerine ekmeğin

Yalın bir yurdumuz olsun

Yasemin bir düşün beklediği.

Her günkü Ahmed

Saf ve Basit Ahmed

Nasıl kaldırdın ayrılıkları

Meyveyle taş arasında

Kurşunla geyik?

Arap Ahmed, diren!

Kuşatma altında gezeceğiz

Ulaşıncaya dek kıyısına

Ekmeğin ve dalgaların.

Öleceğiz düşü uğruna

Bir yurdun

Ve bekleyen yaseminlerin.”


Mahmud Dermiş/Filistin





http://dilsizmutercim.blogcu.com/direnisin-kekik-kokulu-sairi-mahmud-dervis_21914841.html

Ekleme Tarihi: 20.09.2008 - 22:18
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Sevgili Dost;
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Sevgili Dost;
1686 Mesaj -



Sevgili Dost;


Bildiği şehirlerden, bilmediği şehirlere, bildiği yüzlerden bilmediği yüzlere sığınmayı aklından geçirmemiş kaç insan vardır? “Başımı alıp gitmek istiyorum” cümlesi kim bilir hayatımızın kaç kilidini kurcalamış, açayım derken kaç yeni kapı örtmüştür üstümüze. Arkaya bakmamayı başarabilenler, acaba gittikleri yere başlarını götürmeyi başarabilmiş midir?

Sevgili Dost;

Dostluk gündüz görünmez; o, ateşböceği gibi yalnız geceleyin parlar…



Sevgili Dost;

Kürersen kahkahayı, hüznü görebilirsin.



Sevgili Dost;

Kelimeler, karınca yuvası gibi kaynıyor zihnimde. İçlerinden biri kağıda düşüyor; yedi harfli: DOSTLUK



Sevgili Dost;

Birileri tarafından sürekli izlenildiğini düşünmek bir delilik belirtisidir de, biri tarafından izlenildiğini düşünmemek neyin belirtisidir? Sevgili Dost,ALLAH HER ŞEYİ BİLİR.



Sevgili Dost;
Seni gerçekten sevenleri, tatlı sözlerle seni onaylayanların içinde değil, arılarını sana gönderenlerin içinde ara.



Sevgili Dost;

Tahterevalliye tek başına binen, aşağıda durmayı hak eder.



Sevgili Dost, GEL VE YÜKSEL!

Ali Ural

http://www.aliural.com

Ekleme Tarihi: 20.09.2008 - 02:58
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Sevap biriktirilebilir mi?
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Sevap biriktirilebilir mi?
1686 Mesaj -


Ayağımızı kaydıran tuhaf bir bahanedir. Ben sizin adınıza itiraf ediyorum. “Nasılsa çokça sevabım var, ucundan kıyısından yenirse çok şey kaybetmem herhalde…” Böylece birikmiş sevaba güvenip günahın avuçlarına bırakırız kendimizi. Peki ya sevap biriktirilebilir mi? Üste üste konulabilir mi sevaplarımız?

Bir şeyi biriktirmemiz için harcadığımızın kazandığımızdan az olması gerek değil mi? Bir şeyi üst üste koyabilmek için elimizde kalanın elimizden çıkandan çok olması gerek değil mi? Bir iyilik edebilmemiz için bedenimiz için yapılan harcamalar, dünyamızın ayakta durması için gerekli masraflar, bizim ürettiğimiz iyilikten çok çok fazladır. Mesela, bir an sadece bir defalık “Elhamdulillah…” diyerek nefesimizle, sesimizle ürettiğimiz şükür için, yıllar yıllar öncesinden peygamberler gönderilmiş olması, onların sözünün ve sesinin yüzyıllar içinde milyonlarca güzel insanın akıl almaz çileleriyle bize ulaştırılmış olması gerekir. Ayrıca, o andaki şükrü üretebilmemiz için bize doğduğumuz (hatta doğumumuzdan da önce) andan itibaren sayısız nimet verilmesi, sevdiklerimizle ve hatıralarımızla o an’a taşınmış olmamız gerekir. O an şükrettiğimiz şeyi tadacak zevk, duygu, dil, damak, dudak, mide, göz, koklama gibi sayısız yeteneklerimizin hazır edilmesi gerekir. Ayrıca, o şükre yetecek nefeslerimiz verilirken, güneşin tepemizde duruyor, yıldızların üzerimizde bekliyor, dünyanın altımızda dönüyor olması gerekir…. Üretim hızımız tüketim hızımızdan çok çok az… Hem sonra ne kadar kaliteli ürün ortaya çıkardığımız da şüpheli. Ne kadar sahici söyledik “Elhamdülillah”ı? Anlamına kendimizi ne kadar kattık? Hem sonra, “Elhamdülillah…”diyebilenler arasında olmakla da yeni “Elhamdülillah”lar demelere borçlandığımız ortadayken, ürettiğimiz hamdleri stokladığımızı söyleyebilir miyiz? Ürettikçe daha çok hamd ham maddesini borçlanmıyor muyuz bize hamd etmeyi öğreten ve hamd edilesi nimetler veren Tedarikçimize?

Üst üste koyabilmek için sevaplarımızı elimizden kalanın elimizden çıkandan fazla olması gerekiyor? Ya gıybetle yakmışsak elimizdekileri? Ya hasetle yiyip bitirmişsek depoladıklarımızı? Ya ürettiklerimizin hepsi de defolu diye pazara sürülmemişse?

Nasıl olur da sevabımıza güveniriz şu halde?


http://www.senaidemirci.net

Ekleme Tarihi: 19.09.2008 - 13:37
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: imza günleri
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
imza günleri
1686 Mesaj -
19 EYLÜL CUMA, 20.00-23.00 Sultanahmet Kitap Fuarı, Timaş Yayınları Standı

20 EYLÜL CUMARTESİ, 20.00-23.00, Eyüp Kitap Fuarı, Timaş Yayınları Standı

22 EYLÜL PAZARTESİ, 21.00-23.00, Sultanahmet Kitap Fuarı, Kaknus Yayınları Standı

Senai hocamizin imza günleri...

Ekleme Tarihi: 19.09.2008 - 13:25
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ALLAH Rizasi Icin Salati Tefriciye
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
1686 Mesaj -
Mevla Yar ve yardimcimiz olsun...
Bebegimize de sifalar versin insallah...
Simdilik 100 tane alayim ...

Ekleme Tarihi: 19.09.2008 - 13:17
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ASRIMIZIN ""deccali"" internet mi...?
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
1686 Mesaj -
"İnternetin felaket olduğunu anlayacak Müslümanlar" diyor Hekimoğlu İSMAİL.

Hocam canimdir...elbette bilipte söylemistir...basim gözüm üstüne...

Ablacim hep konustugumuz bir konudur bu...
Felaket olan biziz "BIZ".
Gerisi tefaruat bence...

"Aydinliga asik olanlarin karanliga lutfu yoktur.."

Tercihlerimizi dogru yapalim insallah...
Mevla nin hosnut olacagi yollarda yüreyelim insallah....

"Iyilestir bizi Rabbim sifa bulalim;
Kurtar bizi ve kurtarilmislardan olalim."

İnsanlar İkiye ayrılır...
Yol'a çıkanlar... Yol'dan çıkanlar...gül



Selamun Aleyküm



Bu mesaj 2 kez ve en son KaLBeNuR tarafından 18.09.2008 - 17:15 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 18.09.2008 - 16:58
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Fatih Okumuş (Kur'an'i Hayat Dergisi, 1. Sayı)
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Fatih Okumuş (Kur'an'i Hayat Dergisi, 1. Sayı)
1686 Mesaj -



Mustafa İslamoğlu'nun, 6.000 dipnot içeren meal-tefsiri çıktı.
Kitab'ı anlamak, onu hayatlarına hayat kılmak, hayatlarını Kur'an'la anlamlandırmak isteyenler için'

Elhamdülillah' Hasretle beklediğimiz, özlediğimiz, gözlediğimiz ve inşaAllah okuru olmayı hak edeceğimiz mealimiz çıktı. İkra emrine masadak bir metn- i metînle karşı karşıyayız. Mustafa İslamoğlu Hoca'nın ömrünü vakfettiği, Hilal Televizyonu'nun yeryüzünün dört bucağındaki Kur'an talebelerine ulaştırdığı çalışması Hayat Kitabı Kur'an: Meal-Tefsirin nihayet duvağı açıldı. Ümmete kutlu olsun!

Bizim okuyuşumuza göre İslamoğlu mealinin istinat ettiği en önemli asıl: parçacı değil bütüncü, dağıtıcı değil toparlayıcı özelliğidir. Bu, İslam'ın temel prensibi tevhidin Kur'an okumaya tatbiki ve müellifin icma'-ı 'ulûmi'd-din tezinin de uygulamasıdır.

Müellif her ayeti bütün bir Kur'an'ın ışığında; ama bütün bir Kur'an'ı da tek ayet gibi okumaya çalışmıştır. Bunu her yerde başarmış olmak iddiası büyüktür; fakat bundan daha önemlisi, böyle bütüncül bir tasavvura ve usûle sahip olmaktır. Ameller niyetlere göre, eserler usûllerine göre değer kazanırlar.

İkinci asıl adalet prensibidir. Meal rivayet ile dirâyetin, aklı işletmek ile vahye tabi olmanın, lafız ve mananın, bağlamsal ve tarihsel olanla makâsıd ve ilkesel olanın altın dengesini aramıştır. Sabık olanla sadık olan çeliştiğinde, müellif sadık olanı tercih etme dirayet ve cesaretini göstermiştir.

Kur'an'ın Kur'anla tefsiri

Bu yöntem, Kur'an tefsirinin kadim ve en geçerli yöntemidir. İslamoğlu mealinde ayetler, kelimeler, kavramlar Kur'an'ın bütünlüğü içerisinde anlaşılmaya çalışılmış ve çoğu zaman bunda muvaffak olunmuştur. Adeta kelime ve kavramların üç boyutlu bir haritası çıkarılmış, meal bu harita esas alınarak kaleme alınmıştır. Ayetin indiği zaman dilimi bu haritanın bir boyutudur. Matematik kesinlikte tespiti mümkün olamasa bile, doğruya en yakın bir kronoloji oluşturularak mealde dikkate alınmıştır. Bu sayede mesela salih amel, infak, salât, zekât gibi kavramların 23 yıllık nüzûl sürecinde kazandıkları anlam zenginleşmeleri takip edilebilmiştir.

Surelerin kimlik kartı

Mealin bir meziyeti de surelerin başında efrâdını câmi, ağyârını mâni bir giriş bölümünün yer alması' Giriş bölümü hem sureyi mümkün olduğunca tarihlendiriyor, hem de ana konularını ve nirengi noktalarını işaretliyor. Genellikle surenin Hz. Peygamber'in (sa) hayatında neye tekabül ettiğine, onun ve mü'minlerin şahsiyetlerinin inşasında nasıl bir role sahip olduğuna işaret ediyor. Böylece surenin şimdi ve buradaki okurunun da hayatına nazil olmasının kapısını açıyor. Sure ile bir ünsiyet kuran okuyucuya da artık bu kapıdan içeriye girmek kalıyor. Meal ve tefsirde sure bütünlüğü de gözetiliyor. Sure girişleri bile müstakil bir kitap gibi okunabilir.

Kitab'ı organik bir bütün olarak okumak

Meal-Tefsir, Kur'an talebeleri için, aynı zamanda bir eşbah ve nezair kitabı gibi. Kur'an'ın lafzî ve semantik arkeolojisinin yapılması, topografyasının çıkarılması sonucunda, kendisinden önceki, özellikle klasik çalışmalardan sonuna kadar istifade etmekle birlikte taklide düşülmeyip tahkik mesleği ihtiyar olunarak dirayetli genellemeler ve titiz istisnalar yapılmış.

Deryadan damla misali birkaç örnek: Tesbih, zamanla kayıtlı olarak geldiğinde namaza delalet eder. Kur'an'da insanların çoğu formu tam on yedi yerde sadece üç şekilde gelir. Kur'an'daki tüm dua ayetlerinin maksadı Allah'tan istemeyi öğretmektir. Kur'an'ın semboller dünyasında; yüz bir şeyin varlığını, akıl o şeyin ruhunu, eller o şeyin eylemini temsil eder. Nefyin haberinin bâ ile gelmesi ihtimal yokluğuna delalet eder. Metâ' Kur'an'da geçtiği her yerde na'îm'in mukabili olarak dünyevi hazlar için kullanılır ve üç ana niteliği vardır: Daim olmayan, sabit olmayan, kâmil olmayandır.

Müellif vahyin zengin anlamlılığı bir imkân ve üslûp olarak kullandığını görerek bu imkânı da mealin özellikle yekûnu 6.000 (altı bin) tutan notlarında yer yer göstermiştir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in üslûbu gereği, birçok yerde aynı zamir birden fazla yere ait olabilir ve bir kelimeyi hem öncesiyle hem sonrasıyla birlikte okumak ve ona göre anlamak caiz olabilir. Bu incelikleri görebilmek ilim yanında edebî zevk ister.

Fiil veya isim tercihi meale bir biçimde yansıtılmaya çalışılmıştır. Mesela: Ellezîne keferû küfürde ısrar edenler; kâfirûn küfrü, nankörlüğü cevherine yedirmiş kimseler olarak anlaşılmıştır.

Kitab'ı organik bir bütün olarak okumak, ayetin özellikle Hz. Peygamber'in hayatında neye ve nereye tekabül ettiği sorusunu akılda tutmayı gerekli kılmıştır. Buradan da okur, peki benim hayatımda neye karşılık gelir' sorusuna yönelmektedir. Mesela: Kur'an-ı Kerim'de en sık anlatılan kıssa Hz. Musa kıssasıdır. Hz. Musa'nın hayatının Mısır'dan çıkmadan önceki dönemine ve Firavunla mücadelesine atıfta bulunan ayetler Mekkîdir; oysa çıkış sonrası kavmiyle yaşadıklarına atıfta bulunan ayetler Medenîdir. Bir kez bu tespiti yaptınız mı, artık vahiy sizin de hayatınıza nazil olmaya başlar. Veya inzal vahyin muhatabına; tenzil kaynağına (Allah'a veya meleklere) izafe edildiğinde kullanılır. Şeytan aynı varlığın insanla ilişkisi öne çıktığı durumlarda; iblis ise Allah'la ilişkisi öne çıktığında kullanılır. İnsan için bir şeytandır, ayartır; Allah içinse 'Allah'tan ümitsiz bir vak'a'' Bu tespitleri yapmak i'nin noktasını koymaktır.

Peygamberlerin şanına yakışır yorumlar yapılması

Halk için değil; fakat ehlinin sahihini sakîminden ayırt ederek okuyup istifade etmesi için yazılmış rivâyet tefsirlerinin etkisiyle olsa gerek, dünya dillerindeki meallerin büyük bir bölümü, muharref Tevrat'taki boyutlarda olmasa dahi, peygamberlerin şanına yakışmayan yorumlara meyledebilmişlerdir. İslamoğlu mealinin bir özelliği, Kur'an-ı Kerim'i Yahudi kültürü altında oluşmuş bu yorumlardan bağımsız olarak okumayı denemesidir (Mesela: Yusuf, 12/23; Sâd, 38/31-32, Mü'min, 40/55; Şuarâ, 26/20).

Saffât, 37/88-89: 88 Ardından yıldızlara bir göz attı 89 ve Ben rahatsızım! dedi. [Muhtemelen tevriyeli bir ifade (Hz. Yusuf'a ait benzer bir ifade için krş: 12:23). Etrafındakiler onun yıldızlara bakarak hastalanacağını okuduğunu sandılar. Fakat o, kavmin bu yönelişinden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu.]

Ben hastayım meali, bir peygamberin yalan söylediğini, bir hile olarak yalan söylenebileceğini îmâ eder. Oysa peygamberler asla yalan söylemezler. Zor durumda kaldıklarında iki anlama gelen sözler kullanırlar. Nitekim Hz. Muhammed (sa) hicret esnasında nereden geldiklerini soranlara sudan cevabını vermişti. Muhatap onun yukarı sudan mı, aşağı vahadan mı geldiğini düşünedursun; o yoluna devam etti. Onun kastı ise bütün canlıların yaratılışının özü ve esası olan su idi. İbrahim (as)'ın da eşi Sare'yi zalim bir kralın şerrinden korumak için onun kardeşi olduğunu söylediği rivayet edilmiştir. Eşim deseydi Sare'yi elinden alacaklardı.

Klasik mealler bu ayetin mealinde bu inceliği genellikle yansıtmamışlardır. Ayrıca, bizzat Resulullah tarafından yasaklanmış bulunan Allah'ın peygamberlerini birbiriyle yarıştırma tuzağına düşülmemiş; farklılıkları üstünlük olmaktan ziyade çeşitlilik olarak okumayı yeğleyen bir yol izlenmiştir. Meselâ: Bakara, 2/253'ün meali şöyle verilmiştir:

Söz konusu elçilerden her birine diğerinden farklı meziyetler bahşettik. [Lafzen: Onlardan bazılarını bazılarına üstün kıldık. Buradaki tafdil değil tefadul'dur. Esas itibarıyla çeşitlilik ve farklılığa delalet eder (Bkz: 17:55; krş. 4:34). Merhum Elmalılı şöyle der: Dikkat olunursa tefadul-i enbiya esasta müttehid olmak üzere bir tenevvu ifade eder ki bu tenevvu bizzat murad-ı İlahi'dir. Âyette geçen bazısını bazısı üzerine (ba'dahum 'ala ba'd) formu, niteliğe ilişkin bir ayrımı değil niceliğe ilişkin bir ayrımı ifade eder (Krş: 2:136; 285). Yani: bazı hususlarda bazısını bazı hususlarda ise bazısını üstün kıldık, demektir.]

Peygamberlerin ismet sıfatı meale titizlikle yansımış. Bunda, edatlar ve bağlaçlar gibi, metnin küçük kahramanlarının haklarının yenmeyerek meale aksettirilmeye çalışılması da etkili olmuştur. Mesela: Fakat Biz eğer kalbini iman üzere perçinlememiş olsaydık, belki o zaman birazcık olsun onlara eğilim göstermen mümkün olabilirdi. (İsra, 17:74).

Sonuç

Hayat Kitabı Kur'an: Meal-Tefsir lafız-mana-maksat sacayağına istinat etmiş ifşâ edici ve inşâ edici bir meal' Kur'an'ın Allah ve Peygamber tasavvurunu nasıl inşâ ettiğini gösteren ve izleyicisine de öğreten bir meal. Vahyin inşâ edici özelliğini ifşâ eden, gün yüzüne çıkaran, tecdit eden bir meal'

Bu mealin usûlü ve medeniyet tasavvuru var. Mezhebi var. Dilde, nahivde ve kıraatte' Mezhebi olmak, nesebi olmaktır. Tasavvura ve usûle sahip olmak, anlamı taşırken yol kazalarını en aza indiren tertibatlardır. Usullü olmak fotoğrafın bütününü görmeye niyet ederek tutarlı olmaktır.

Üreten bir meal, tüketen değil'

İlim ocağında ve irfan kucağında yetişmiş bir âlimin ömrünü vakfettiği, fiili telif süresi dolu dolu 11 yıla baliğ olan bir eseri birkaç sayfada tanıtmak cesaret ister. Daha geniş tahliller erbabı tarafından yapılacaktır. Bu yazı bir tanıtım yazısı değil işaret fişeği' Meal mi diyordunuz' İşte!


http://www.mustafaislamoglu.com/makaleler.php?Kat_id=25&Makale_id=1860

Ekleme Tarihi: 17.09.2008 - 15:22
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Faili/ne meçhul cinayet
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Faili/ne meçhul cinayet
1686 Mesaj -


Bir cinayet işlendi. Katil kesin olarak biliniyor. Öldürülen ortalıkta görünmüyor. Öldüren öldürdüğünün farkında değil. Öldürülen öldürüldüğünü bilmiyor. Cinayet kesin. Faili meçhul değil. Failine meçhuldü cinayet.
***
Bir cinayet işlendi. Katil özellikle kurbanının uzakta olduğu zamanı kolladı. Cinayet işlendiğinde kurban çok uzaklardaydı. Öyle olması gerekti, yoksa cinayet işlenemezdi. Olay mahallinde ceset bulunamadı. Bir ceset hiç olmadı. Failine meçhul değil sadece. Kurbanına da meçhuldü cinayet.
***
Bir cinayet işlendi Gizli saklı olmadı cinayet. Tanıkların toplanması gerekiyordu önce. Yoksa, cinayet işlemeye değmezdi. Tanıklar da cinayete katıldı. Cinayet tanıkların gözü önünde işlendi. Sadece öldürülene gizli saklı kaldı. Tanığın sanık kadar suçlu olduğu bir cinayetti. Tanıklarıyla meşruydu cinayet.
***
Bir cinayet işlendi. Katil kurbanı seviyordu. Aralarında hiç husumet olmadı. Düşman değillerdi. Kardeş biliyorlardı birbirlerini. Sevdiği için öldürdü. Cinayetin tanıkları da kardeş biliyordu kurbanı. Sevdikleri için katıldılar cinayete. Öldüren niye öldürdüğünü bilmiyor. Öldürülen niye öldürüldüğünün farkında değil. Sebebi meçhuldü cinayetin.
***

Bir cinayet işlendi. Katil elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Katledilen yaşıyor. Ölen yok gibi. Öldüren de yok. Şikayetçi yok. Aranan yok. Polis peşinde değil katilin. Savcılar dikkate almıyor cinayeti. Yargılanmıyor failler. Vicdanlara meçhuldü cinayet.
***
Bir cinayet işlendi.Katil pişman değil. Severek öldürüyor. Öldürdüğüne seviniyor. Öldürülen de sevildiğini biliyor. Sevildiği için öldürülmeye razı oluyor. Katil defalarca öldürüyor. Maktul defalarca öldürülüyor. Öldüren öldürdüğüne doymuyor. Öldürülen öldürüldüğünü duymuyor. Kulaklara meçhuldü cinayet.
***
Bir cinayet işlendi. Suç aleti bulunamadı. Kesici delici bir şeye rastlanmadı. Hiç silah patlamadı. Ne kan izi kaldı ne barut kokusu. Katil, nefesiyle bıçakladı kurbanını. Hiç kan akıtmadı. Kurban dille damakla vuruldu. Teninde tek bir çizik olmadı. Gözlere meçhuldü cinayet.
***
Bir cinayet işlendi. Katil yargılanmadı, ayıplanmadı, suçlanmadı. Maktule acıyan olmadı. Ağlanmadı. Güle oynaya dolaştı dostları arasında. Asıl ölen katil oldu. Maktul hayatta kaldı. Cinayet süsü verilmiş bir intihardı. Kınayanlara meçhuldü cinayet.
***
Bir cinayet işlendi. Katil her cinayetten sonra sevindi, belki de sevildi. Seçtiği kurban en sevdiğiydi. Sevdiğini söylediğini seve seve öldürdüğünü herkese söyledi. Pişman olmayı beklemeden, bir başka cinayete daha yöneldi. Seve seve seri katil olmayı kabul etti. Kurbanlarının sayısı arttıkça itibarını artırdığını sandı. Alkışlandı. yüceltildi. El üstünde tutuldu. Cürmünü açık ettikçe, aklandı. Sırdaşlara bile meçhuldü cinayet.
***

Cinayetin tek sebebi kardeş olmak. Düşmanlarını öldüremiyorsun bu cinayette. Birbirlerini sevenler fail ve kurban oluyor. Hasımların fail olması ya da kurban seçilmesi mümkün değil. Dostların ve kardeşlerin gıybeti yapılır ancak. Kardeşini öldürmek için uzaklaşmasını bekliyorsun. Onun hiç duymadığı bir köşede, ona hiç duyurmayacak tanıkların huzurunda işliyorsun cinayeti. Kardeşini öldürmeyi, hem de tanık kardeşlerini de seve seve suç ortağı edecek kadar planlı bir şekilde öldürmeyi seçtiğin halde, canını yakmak istemiyorsun. Dişlerini geçirirken etine, sözlerinin keskin ucunu batırırken göğsüne, nefesinle yırtarken tenini, karşı koymasını, bağırıp çağırmasını arzu etmiyorsun. Olabildiğince sessiz gerçekleşiyor cinayet. O kadar ki bu sessizlik; kardeşin kendi etini dişlediğini hissetmiyor bile, bedenini yağmaladığını asla bilmiyor. Öldürüyorsun ama öldürdüğün kardeşin bundan haberdar olmuyor. Kınanmıyorsun. Ayıplanmıyorsun. Aranmıyorsun.
***
Gıyabında, yani yokluğunu kollayarak, yani işitmediğinden emin olduğunda, kendisine bildirilmeyeceğini garanti bildiğinde, kardeşin hakkında söylediğin doğru şeyler, kardeşini öldürüp cesedini dişlemiş gibi iğrenç bir cinayet. Cinayetine ortak ettiğin diğer kardeşlerinle birlikte, hayalini hep birlikte önünüze koyuyorsunuz gıybetini ettiğin kardeşinin. Yüzü orada hayâlen ama sen "yüzü olsa söylerdim!" kalkanıyla ayıplanmaktan korunarak kardeşinin ayıplarını bir bir sayıyorsun. Bir ölü gibi, yüzü var ama tepki vermiyor sana kardeşin. Yüzünü hep birlikte hatırlıyorsunuz; ağzı var, dili var, yanağı var, gözleri var, elleri var hayalinizde. Ama sen "yüzüne de söyledim" diyerek, sakladığı ayıplarını, gizlediği kusurlarını, pişmanlık duyduğu/duyacağı günahlarını bir bir ortaya döküyorsun. Ne itiraz ediyor sana diliyle ne gözleriyle sitem yolluyor ne de etini oradan buradan kopardığınız halde elini kaldırıyor. Aslında, bir kardeşinizin gıybetini birlikte ettiğiniz kardeşlerine de "Siz de beni bir ölü gibi dişleyebilirsiniz yokluğumda..." diye mesaj veriyorsun. Kendini de öldürüyorsun; bilmeden. Aslında, bir kardeşinin gıybetini birlikte ettiğiniz diğer kardeşlerine "Yokluğunuzda ben de sizi bir ölü gibi dilim damağım arasına alıp ayıplarınızı sayarak dişleyebilirim" diye tehditler gönderiyorsun. Yeni kurbanlar buluyorsun kendine; bilmeden. Yeni yeni kurban oluyorsun sonraki cinayetlere.
***
"İçinizden ölü kardeşinin etini dişlemekten hoşlanan biri çıkar mı hiç?" [Hucurat, 12] Hiç yakışır mı bize?
***
"İğrendiniz değil mi?" [Hucurat, 12] İğrendim mi?
***
Bir iğrençlik kendisiyle iğrenebilen vicdanlar arıyor kendine...

http://www.senaidemirci.net

Ekleme Tarihi: 17.09.2008 - 14:43
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bilmem ki ne kadar sustum,her tevbede suçluyum....
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
1686 Mesaj -
güzel insan
gül

Ekleme Tarihi: 17.09.2008 - 04:26
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: SendenKalan `a ...
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
SendenKalan `a ...
1686 Mesaj -



Hayirli ömürler olsun...
Mevla cok sevsin seni...
Her daim sevilensin kardesim...

Hep hatirlatirsin ya "ümitsizlik haramdir " diye ablana...
Ümit var olasin insallah...
gül

Ekleme Tarihi: 17.09.2008 - 01:46
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon 'ERİHNA YA BİLAL![RAHATLAT BIZI YA BILAL]
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
RE:
1686 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı elshukran

Sözlerin kuru zandan baska birsey degil. Bu duygusal yaklasimlarla sadece kendinle celisiyorsun. Neyse bosuna zaman kaybi, deymez.

Sizinkisi hak meselesi degil, ne oldugunuda burda söylememe gerek yok.

Utanmada birde itiraz etseydin bari. Kur`anin söz geciremedigi insanlara laf anlatmaya calisiyoruz. Ahmaklik bizde. eyvallah.



Degerli kardeslerimiz forumumuzda her görüste kardesimiz bulunmaktadir....
Lakin fikirlerimizi paylasirken uslubumuza dikkat edelim...
Karsimizdaki kardesimizi rahatsiz edebilecek bir konusma tarzindan kacinalim mümkünse...
Yakisani budur...
Selametle..

Ekleme Tarihi: 16.09.2008 - 20:02
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Dostlar ... ayse53 .... yyasarali....
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Dostlar ... ayse53 .... yyasarali....
1686 Mesaj -
Masallah ne güzel bir tevafuk....
Kardeslerimize hayirli,bereketli ömürler dilerim...
Mevla`nin Rizasinda bir yol duasi ile...
Kalplerin sahibine emanetsiniz...

gül

Ekleme Tarihi: 16.09.2008 - 02:27
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: kalb-i selim isterler
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
kalb-i selim isterler
1686 Mesaj -



Ne mühendis,ne müderris,ne hekim isterler

Yevme la yenfeu da kalb-i selim isterler

Sanma ey hace ki senden zer-u sim isterler

Yevme la yenfeu da kalb-i selim isterler

Bağdatlı Ruhi

Ekleme Tarihi: 15.09.2008 - 01:27
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Abdestsiz emzirilen süt
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
1686 Mesaj -
Hayirsiz evlat yoktur,hayirsiz ana baba vardir der Hekimoglu Ismail hocamiz...
Cokta güzel söylemis...
Emanetlerimizin Rabbimin sevecegi sekilde büyütmek,yönlendirmek dilegiyle...
Allah razi olsun aysenimgül

Ekleme Tarihi: 14.09.2008 - 16:21
KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (79): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 462 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
veysel1998 (26), kercanoglu (73), sivaslým (50), serdar03 (55), sevgi gülü (50), bahçe gülü (50), oslem (43), mehmet021 (36), _313_ (44), cahal (43), mpaktimur (55), aylacansu (42), sapanca (49), turab (49), shayperson (39), hacý (47), düþünmek (43), asbihal (45), karal60 (63), nefi (39), Sandy (45), talealbedru (39), mondragon (31), KAYSERI-INCESU (60), fatmabetül (50), umitvar (42), Yozgatli Nuri (61), ess (43), ibrahimergin (37), nursina (63), metinakkaya (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.61987 saniyede açıldı