generique plaquenil hydroxychloroquine ivermektin lopinavir ritonavir hydroxychloroquine epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » BEDİUZZAMAN HAZRETLERNİN HAYATI

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 7 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
yusuf kuyu su an offline yusuf kuyu  
BEDİUZZAMAN HAZRETLERNİN HAYATI

26 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.04.2006
En Son On: 29.04.2006 - 13:33
Cinsiyeti: Erkek 
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN HAYATI
Bediüzzaman Said Nursi Bitlis’in Hizan İlçesine bağlı İsparit Nahiyesi’nin Nurs Köyünde dünyaya geldi (1876). Yenilikçi, atak, cesur bir mizaca, son derece parlak bir zekâya ve güçlü bir hafızaya sahipti. Bunlar katıksız iman ve ilim aşkıyla birleşince, normalde onbeş yıl kadar süren klâsik medrese eğitimi üç aya sığdı. Bu olağanüstü gelişmeyi kavrayamayanlar tarafından düzenlenen münazaraları (ilmi tartışmalar) kazanarak kendini ispatladı. Bu yüzden "Molla Said"e, "zamanın emsalsizi, benzersizi" anlamında "Bediüzzaman" lâkabı verildi.
Dönem tüm dünyada maddeciliğin öne çıktığı bir dönemdi. İnsanlık kendi geleceğini tahribe yönelmişti. Bu değişimden Müslüman milletler de etkilenmiş, meselâ yeryüzünün tek bağımsız İslam devleti olan Osmanlı Devleti çoktan eski haşmetini ve kudretini kaybetmişti. Büzülme ve çözülme noktasındaydı.
İnsanlığın ortak problemlerinin yanı sıra yaşadığı toplumun özel problemlerine de eğilen Bediüzzaman, açık bir gerçekle yüz yüze geldi: Batı maddeciliğe saplanmış, Doğu ise eskiyen kurumlarını yenileyip iman eksenli bir yapılanmaya dönüştürememişti. Osmanlı Devleti de aynı açmazda tükeniyordu. Devlet ve millet şeklen İslâma bağlı olmakla birlikte mânâ plânında İslâmdan kopmuştu. Batı’yı da anlayamamıştı. Asıl problem buydu.
Teşhisini bu şekilde koyan Bediüzzaman tedavi metodunu da geliştirdi: "Tahkiki iman" geliştirdiği metodun özü ve özetiydi.
Sıra "tahkiki iman" ekseninde gelişip çağın teknolojisiyle zenginleşecek insanlar yetiştirmeye gelmişti. Bunun da yolu eğitimden geçerdi.
Bu maksatla bir eğitim projesi geliştirdi. Buna göre Doğu ve Güneydoğu öncelikli olarak tüm vatan sathı "Medresetüzzehra" adını verdiği eğitim kurumlarıyla donatılacak, bu kurumların ilk, orta, lise bölümleri olacak, ayrıca din ve fen dersleri bir biri içinde, bir bütün halinde okutulacaktı. "Vicdanın ziyası (ışığı), ulûm-u diniyedir, aklın nuru fünun-u (fenler) medeniyedir. İkisinin imtizacıyla (bütünleşmesi, iç içe girmesiyle) hakikat tecelli eder... İftirak ettikleri (ayrıştıkları) vakit, birincisinde taassup (tutuculuk), ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder (doğar)" diyordu.
Görüşlerini Padişaha sunmak için 1907 yılında İstanbul'a geldi. Fakat İmparatorlukla birlikte İmparatorluğun başkenti İstanbul da çürümüştü. Düşüncelerini gazetelere yansıtması sarayı tedirgin etti. Padişah ateşîn bir zekâyı etkisizleştirmek için altınla ödüllendirmek istedi. "Maarifi tehir, maaşı tacil nedendir?" diye sorup ihsan-ı şahâneyi reddedince de akıl hastahanesine kapatıldı. Fakat doktorlardan aklî melekelerinin sapa sağlam olduğuna dair bir rapor alarak görüşlerini açıklamayı sürdürdü.
Bediüzzaman, Şark ulemasından sonra İstanbul’daki meşhur alimlere de kendisini kabul ettirmekte zorlanmamıştı. Onunla görüşenler en girift sorularına cevap alıyor, "Sen gerçekten de Bediüzzamansın" demekten kendilerini alamıyorlardı. Meşrutiyeti İslam eksenine oturtan ve "meşrutiyet-i meşrua"yı öngören hürriyetçi fikirleri özellikle ilgi çekiyordu. Bediüzzaman'a göre mutlakıyet İslami dirilişin önünü kapatıyordu. Ancak meşrutiyete yumuşak geçiş yapılmalıydı. Bunun için de evvelâ "üç büyük düşman" saydığı cehalet, zaruret ve ihtilâfla mücadele edilip kazanılması gerekiyordu.
"31 Mart Olayı" ismiyle tarihimize geçen (1909) keşmekeş esnasında yatıştırıcı rol oynamasına rağmen, Bediüzzaman’dan daha önce tedirgin olmuş yönetim tarafından tutuklanıp Divan-ı Harb Mahkemesinde yargılandı. Beraat etti. Van’a döndü. Birinci Dünya Savaşı sırasında gönüllü talebelerden bir milis alayı kurup doğduğu toprakları savundu. Bitlis savunması esnasında yaralanıp Ruslara esir düştü. Yaklaşık üç yıl süren esaret hayatını kaçışla noktaladı. Ordu adayı olarak devrin tek İslâm Akademisi "Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye"ye üye oldu. İstiklal Savaşı sürerken, Anadolu harekâtını "isyan" sayan fetvaya Anadolu ulemasıyla birlikte karşı fetva verdi. İstanbul işgali sırasında İngiliz işgalcilere karşı yayınladığı bir eser yüzünden İşgal Kuvvetleri tarafından gıyabında ölüme mahküm edildi.
Zaferden sonra Ankara’ya Büyük Millet Meclisi’ne dâvet edildi (1922). Meclis'te resmi karşılama töreni yapıldı. Fakat devletle millet arasında "kıble farkı" oluşmak üzere olduğunu görüp milletvekillerine hitaben on maddelik bir beyanname dağıttı. Tekrar Van'a döndü.
Şeyh Sait isyanıyla bir ilgisi bulunmadığı, esasen her fırsatta "Dahile kılıç çekilmez" dediği halde bir çok mazlum gibi Bediüzzaman da önce Burdur'a, ardından Barla'ya sürüldü. Barla'da Risale-i Nur Külliyatı'nı telife başladı. Tek başına bir mektep oldu ve "cevher insan" yetiştirmek için insanüstü bir gayret gösterdi.
1925'li yıllarda Türkiye'de uygulama alanına giren dini dışlama politikalarına karşı Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur adını verdiği eserleriyle İslam’ın temel altyapısını oluşturan prensipleri açıklamaya yönelik bir tarz geliştirdi.
Bediüzzaman Said Nursi geliştirdiği bu Kur'ânî tarz ile akıl, kalp ve duygu bütünlüğünü temin ederek iman hakikatlerini anlatmıştır. Böylece kelam, tasavvuf ve pozitif bilimleri terkip ederek Müslümanlara yepyeni bir bakış açısı sunmuş, mektep, medrese, tekke ayrılığını ortadan kaldırmıştır.
İslam uleması yüzyıllar boyu insanın temel soruları olan "ben kimim, nereden gelip, nereye gidiyorum, vazifem nedir?" gibi konulardan ziyade hep dış alem ve siyaset üzerine mesailerini teksif etmişti. Oysa "iman ve temele ait" meseleler halledilmeden ve doyurucu cevaplar bulunmadan afaki meselelere yönelmek bunalımın derinleşmesini sonuç veriyordu. İslam dünyasının siyasi düzenleme ve projelerden ziyade ve fakat onları da ihmal etmeden zihniyet düzenlemesine ihtiyacı vardı. Problemin çözümü Kur'ân'ın çağlar üstü mesajının günümüze bakan yönünü ortaya çıkarmaktı. Risale-i Nur külliyatı ise bu mesajın açıklamasıdır.
Bediüzzaman İslam dünyasının karşılaştığı en köklü ve yıkıcı krize (fen ilimlerinden kaynaklanan dinsizlik veya dinde laubalilik) karşı ilim ve mantık yoluyla cevaplar vererek milyonların imanının kurtulmasına vesile olmuştur.
Risale-i Nur Külliyatını telif etmesiyle birlikte Bediüzzaman önceki hayatını Eski Said dönemi diye isimlendirmiştir. Bediüzzaman’ın haya-tını Eski Said, Yeni Said diye ayırması bir değişiklikten ziyade bir tarzı ifade içindir. Eski Said, daha çok imanın dışavurumu olan kurumlar, davranışlar ve siyasetle ilgileniyordu. Yeni Said ise imanın tahrip edilmek istendiği bir ortamda imanı korumak ve güçlendirmek için gayretini bu temel meseleye tahşid etti.
Bediüzzaman’a göre temel mesele; insanın kendisini, diğer varlıkları, kainatı ve hemcinslerini iman ekseninde algılamasıdır. En önemli görev bunu sağlamaktır.
Bundan ürkenler onu defalarca tutukladılar, Eskişehir (1935), Denizli (1943), Afyon (1947) hapishanelerinde yatırdılar. Fakat inançlarını yaşamaktan ve yazmaktan vaz geçiremediler.
1960 yılının 23 Mart'ında Urfa’da Hakk'ın rahmetine kavuştuğunda arkasında bıraktığı tüm maddî servet bir demlik, birkaç bardak, eski bir gömlek, yamalı bir cübbe, sarık, misvak, biraz çay-şeker ve on liradan ibaretti. Mânevi miras olarak ise bütün asrın insanını aydınlatabilecek Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur külliyatı ile dünyanın her tarafında milyonlarca "Kur’an talebesi" bırakmıştır.
Allah ondan razı olsun.
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN KRONOLOJİSİ
Bediüzzaman’ın hayat seyri ve safahatından mühim bir kısmının tarihleri:
1877
Said Nursî Hazretlerinin Bitlis Vilayeti Hizan İlçesi Nurs Köyü’nde doğumuştur.
1885
Yaş 9
Said Nursî ilk tahsile başlamak için ailesinden ayrılıp Tağ Köyü Medresesine gelmesi… Burada çok az bir süre kalıp tekrar köyüne dönmüştür.
1891
Yaş 14
Hz. Üstad’ın Resulullah’ı (A.S.M.) rüyasında görmesi ve emsalsiz üç aylık tahsilini yaptığı yer olan Doğu Beyazıt’a gitmesi… Bu sıralarda kendisinin lakabı, Molla Said-i Meşhur’dur.
1892
Said Nursî Hazretleri, görülen hârika haller ve zamana uymayan durumlar karşısında Bediüzzaman ünvanının kendisine verilmesi ve böyle anılmaya başlanması
1893
Yaş 16
Bitlis ve Siirt civarında çeşitli yerlerde bulunup, daha sonra Siirt’in Tillo kasabasında bir kubbede inzivaya çekilmesi… Karınca ve arı milletlerinin cumhuriyetçi olduklarını söylemesi…
1894
Bediüzzaman Hazretleri, Abdülkadir-i Geylanî Hazretlerinden rüyasında aldığı emir üzerine, Cizre’de aşiret reislerinden Mustafa Paşa’yı ikaz için Cizre ve Mardin taraflarında bulunması…
Mardin’de siyaset-i İslâmiye ve içtimaî mes’elelerle ilgilenmesi…
1895
Mardin’den nefiy ile Bitlis’e gelmesi ve iki yıl orada valinin ilme hürmetinden dolayı tahsis ettiği odada kalması…
1897
Van Valisi Hasan Paşa’nın daveti üzerine Van’a gitmesi ve Valinin konağında kalması
Müsbet ilimlerle meşgul olarak hârikulâde bilgi sahibi olması
Bu zamana kadar hıfzına aldığı 80-90 cild kitabı, üç ayda bir ezberden devretmesi
1900
İngiliz Müstemlekât Nâzırı Gladiston’un gazetelerde çıkan beyanatı üzerine Bediüzzaman o zamana kadar elde ettiği bütün ilimleri, Kur’anın hakikatlerine çıkmak için basamak yapmaya karar verir ve der:
“Kur’anın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya isbat edeceğim ve göstereceğim!”
1907
Din ilimleriyle fen ilimlerinin beraber okutulacağı ve Arapça, Türkçe, Kürtçe tedrisat yapabilecek bir İslâm Üniversitesi’nin Şark’ta tesisi için İstanbul’a gelmesi
Kaldığı yerin kapısına “Her suale cevab verilir” levhasını asıp, âlimleri sual sormaya daveti
Sultan Abdülhamid’e Şark’ta üniversite açılması için müracaatı
Yıldız Divan-ı Harbi’ne verilmesi
1908
Meşrutiyete, yani seçim ve meclis sistemine (tam meşruiyete istinadı için) sahip çıkması
1909
31 Mart’ta Bediüzzaman’ın yatıştırıcılığı
İsyan etmiş olan sekiz taburu itaata getirmesi
Bediüzzaman’ın Divan-ı Harb’e verilişi
Divan-ı Harb’de beraet edişi ve serbest bırakılması
1910
Divan-ı Harb’den beraet eden Bediüzzaman’ın Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılması
Şark’ta aşiretleri dolaşarak hürriyeti, meşrutiyeti anlatması ve içtimaî dersler vermesi
1911
Şam’a gelişi ve Câmi-i Emeviye’de muhteşem bir hutbe ile İslâm Âleminin dertlerini ortaya koyması ve hal çarelerini göstermesi
Sultan Reşad’la beraber Rumeli seyahatine çıkması
1913
Van’a gitmesi ve Şark Üniversitesinin temelini attırması
1915
Milis Kumandanı Bediüzzaman, Pasinler cephesinde Ruslarla çarpışıyor
1916
Bediüzzaman’ın Ruslara esir düşmesi ve iki yıl esaret hayatı
1918
Bediüzzaman’ın Kosturma’dan firar edişi
17 Haziran 1918: Bediüzzaman’ın Varşova, Viyana ve Sofya üzerinden İstanbul’a avdeti
Enver Paşa’nın vazife teklifini kabul etmeyen Bediüzzaman’a, Harbiye Nezareti ikramiye ve harb madalyası veriyor
13 Ağustos 1918: Ordu-yu Hümayun’un tavsiyesiyle Dâr-ül Hikmet’e âzâ oluşu
1919
19 Nisan 1919: Bediüzzaman’ın Dâr-ül Hikmet’ten altı ay izne ayrılması
Sultan Vahdeddin, Bediüzzaman’a “Mahreç” pâyesi veriyor
1920
İngiliz işgaline karşı “Hutuvat-ı Sitte”yi neşrederek mücadele etmesi
1921
Bediüzzaman’ın Anglikan Kilisesi’ne cevabı
Bediüzzaman, Kuvâ-yı Milliyeyi destekliyor
1922
Bediüzzaman davet üzerine İstanbul’dan Ankara’ya geliyor
9 Kasım 1922: Bediüzzaman’a Meclis’de hoşâmedî yapılması
1923
19 Ocak 1923: Bediüzzaman Meclis’de mebuslara hitaben bir beyanname neşrediyor
17 Nisan 1923: Ankara’da umduğunu bulamayan ve kendisine yapılan bütün teklifleri reddeden Bediüzzaman’ın Van’a gitmek üzere yola çıkması
1925-1927
Bediüzzaman’ın Van’dan nefyi
Bediüzzaman Van’dan İstanbul’a oradan da Burdur’a getiriliyor
Isparta’da bir müddet kalan Bediüzzaman, önce Eğridir oradan da Barla’ya getiriliyor
Başta Sözler, Mektubat, Lem’alar’ın bir kısmı olmak üzere Risale-i Nur’lar te’lif edilmeye başlanıyor
1934
Barla’dan alınan Bediüzzaman’ın Isparta’ya getirilişi
27 Nisan 1935: Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya ve Jandarma Umum Kumandanı askerî bir kıt’a ile Isparta’ya geliyor ve Bediüzzaman tevkif olunuyor
Tevkif edilen Bediüzzaman ve talebeleri, muhakeme edilmek üzere Eskişehir’e götürülüyor
Tesettür âyetinin tefsirinden dolayı Bediüzzaman’a 11 ay ceza veriliyor
1936
Temyiz edilen mahkûmiyet kararının neticesi Temyiz’den gelmeden hapis müddeti tamamlandığı için Bediüzzaman tahliye ediliyor
27 Mart 1936: Tahliye edilen Bediüzzaman, Kastamonu’da ikamete mecbur ediliyor
Üç ay karakolda kalan Bediüzzaman, karakol karşısında bir eve yerleştiriliyor. Burada da bir kısım insanlar ona talebe oluyorlar. Âyet-ül Kübra ve bir kısım risalelerin telifi yapılıyor. Başka yerlerdeki talebeleriyle, Kastamonu Lâhikası adıyla toplanan kitaptaki mektublarla haberleşiyor ve hizmet metodları hakkında ikazlarda bulunuyor.
1943
20 Eylül 1943: Bediüzzaman’ın tevkif edilerek Ankara, Isparta ve oradan Denizli’ye getirilmesi
1944
Denizli mahkemesinin başlaması
15 Haziran 1944 Denizli Ağırceza Mahkemesi Bediüzzaman’ın beraetini ilân ediyor
Ağustos 1944 sonlarında Ankara’dan gelen emirle Bediüzzaman Emirdağ’da ikamete mecbur ediliyor
1948
23 Ocak 1948 Emirdağ’da kış ortasında Bediüzzaman ve talebelerinin tevkif edilişi ve Afyon mahkemesine sevki
6 Aralık 1948 Afyon Mahkemesinin mevhum ve mesnedsiz iddialarla Bediüzzaman ve talebelerine mahkûmiyet kararı verişi ve temyiz
1949
20 Eylül 1949 Yirmi ay mevkuf tutulan Bediüzzaman Hazretleri, halkın tezahüratına mâni olmak için Afyon hapishanesinden şafak vakti tahliye ediliyor
20 Kasım 1949 Bediüzzaman’ın tekrar Emirdağ’a getirilişi
1952
Ocak 1952’de Gençlik Rehberi mahkemesi için Bediüzzaman İstanbul’a geldi.
22 Ocak 1952 Salı Gençlik Rehberi mahkemesinin ilk duruşması
5 Mart 1952 Salı: Bediüzzaman’ın Gençlik Rehberi dâvasından beraeti
1953
Nisan 1953: Bediüzzaman tekrar Emirdağ’a geldi
Mayıs 1953: İstanbul’a gelen Bediüzzaman’ın üç ay kadar kalması
Bediüzzaman’ın Patrik Athenagoras’la görüşmesi
Onsekiz yıllık ayrılıktan sonra Barla’ya gelişi
1956
23 Mayıs 1956: Sekiz senedir devam eden Afyon Mahkemesinde Risale-i Nurların beraeti ve iade edilmesi
1957-1958
Nur Risalelerinin ve bu arada Tarihçe-i Hayat’ın matbaalarda neşredilmesi
1960
23 Mart 1960 Çarşamba: Bediüzzaman, Ramazan’ın 25. günü gece saat 03.00 civarında bu fani âleme veda etti
12 Temmuz 1960 Salı: Mezarı açılan Bediüzzaman’ın naaşı çıkarılarak askerî bir helikopterle meçhul bir istikamete götürülüyor.

Kaynak: Bediüzzaman Said Nursi- Mufassal Tarihçe-i Hayat, Abdülkadir Badıllı
Ekleme Tarihi: 18.04.2006 - 09:35
Bu mesajı bildir   yusuf kuyu üyenin diğer mesajları yusuf kuyu`in Profili yusuf kuyu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
FilizEnsar su an offline FilizEnsar  

274 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2006
En Son On: 29.07.2008 - 04:43
Cinsiyeti: Bayan 
Peygamberimiz Sallallahi Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“ Derinlikler sahibi öyle bir şahsiyettir ki; Allah onunla düşmanları hezimete uğratır,
Onun iki elindede yardım vardır.
Allah ona yardım ettiği için Ona “Nasr&#8221aglayardım) denilmiştir.
Onun asıl ismi
SAİD’dir.”
Kenzül Ummal: ( İbni Asakir’den naklen.) c.11.s.258. hn.31

ALLAH RAZI OLSUN SELAM VE DUA İLE
gül gül
Ekleme Tarihi: 18.04.2006 - 09:59
Bu mesajı bildir   FilizEnsar üyenin diğer mesajları FilizEnsar`in Profili FilizEnsar Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
.-.MeLiKe.-. su an offline .-.MeLiKe.-.  
Bedüzzaman'ın Tatar camiindeki esareti

108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.04.2006
En Son On: 18.11.2008 - 00:25
Cinsiyeti: Bayan 
Haber Aktüelden İrfan KARABULUT'un

Sibirya'da Hava Soguktu yazı dizisinden alıntı...

Kosturama'ya gidecektim ama nasil?.. Ne tanidiginiz bir isim ne de bildigimiz bir isim vardi. Bana verilen bilgiler arsinda sadece Tatarlarin yasadigi Saboda(bölge) nin adresi vardi. Ama bir kere karar vermistim, içimdeki ask atesi bir türlü dinmiyordu. Gidecektim..Rus kütüphanelerini arastirmaya basladim, bulduklarim; Kosturamay' la ilgili birkaç bilgi kirintisi, çekilmis fotograflar hatta bu fotograflar içerisinde Bediüzzaman'in 2 yil 8 ay 14 gün esir kaldigi Tatar Caminin resmi de vardi.. O caminin mollasinin ismi; Molla Taguyiddin...

2 yil 8 ay 14 günlük esaret.. Dile kolay, uzak Kuzey Sibirya'da eksi 60 lara varan sogukta , yazda beyaz gecelerin - Kisda siyah gündüzlerin yasandigi volga kiyisinda geçen 2 yil 8 ay 14 günlük esaret..
Üstadin dilinden Kosturama'yi ögrenmek lazimdi. Eserlerinde kisa da olsa bahsetmisti. Lemalar kitabinin 234 üncü sayfasindaki birinci beyanin dokuzuncu ricasinda söyle diyordu:
DOKUZUNCU RICA
"Harb-i Umumide, esaretle, Rusya'nin sark-i simalisinde, çok uzak olan Kosturama vilayetinde bulunuyordum. Orada Tatarlarin küçük bir camii, meshur volga nehrinin kenarinda bulunuyordu. Orada oradaki arkadaslarim olan esir zabitler içinde sikiliyordum. Yalnizlik istedim. Disarida izinsiz gezemiyordum. Tatar mahallesi kefaletle beni o volga nehrinin kenarindaki küçük camiye aldilar. Ben yalniz olarak camide yatiyordum. Baharda yakin o simal kit-asinin pek çok uzun gecelerinde çok uyanik kaliyordum. O karanlik gecelerde ve karanlikli gurbette volga nehrinin hazin siriltilari yagmurun rikkatli sipirtilari ve rüzgarin firkatli esmesi, beni derin gaflet uykusundan uyandirdi. Gerçi kendimi ihtiyar bilmiyordum; fakat harb-i Umumiyi gören ihtiyardir. Güya "Yev me yec alu vildane siben" sirrina mazhar olarak öyle günlerdir ki çoçuklari ihtiyarlandirdigi cihette 40 yasinda iken 80 yasinda bir vaziyette buldum. O karanlikli, uzun gece ve hazin gurbet ve hazin vaziyet içinde hayattan ve vatandan bir me'yusiyet geldi. Aczime, yalnizligima baktim, ümidim kesildi. O hallette iken, Kur'an-i Hakim'den imdat geldi. Dilim "Hasbünallahu vem-mel vekil " dedi. Kalbim de aglayarak dedi:
"gariben bi-kesem zaifem natuanem elemane güyem.
Affu cuyem medet hahem zidergat ilahi"
(GARİBİM, KİMSESİZİM, ZAYIFIM, GÜÇSÜZÜM, İMDAT DİLERİM. AFFINI, YARDIMINI DERGAHINDAN..EY ALLAH'IM.)
Ruhum dahi vatanimdan eski dostlari düsünüp o gurbette vefatimi tahayyül ederek, Niyazi-i Misri gibi dedim:
Dünya gamindan geçip, yokluga kanat açip,
Sevk ile her dem uçup, çagiririm dost dost.
Diye dostlari ariyordu.
Her neyse.. o hüzünlü, Rikkatli, firkatli, uzun gurbet gecesinde, Dergah-i Ilahi de zaaf ve aczi o kadar büyük bir sefaatçi oldu ki simdi de hayretteyim. Çünkü birkaç gün sonra gayet Hilaf-i me'mul bir surette, yayan gidilse bir senelik mesafede , tek basimla, Rusça bilmedigim halde firar ettim. Zaaf ve aczime binaen gelen inayet-i Ilahi'ye ile harika bir surette kurtuldum. Ta Varsova ve Avusturalya ya ugrayarak Istanbul'a kadar geldim ki , bu surette kolaylikla kurtulmakpek harika olmustu. Rusça bilen en cesur ve en kurnaz adamlarin muvaffak olamadiklari çok teshilet ve çok kolaylikla, o uzun firari seyahati bitirdim.



Rabbim bu zatin nurundan ve ilminden bizlere de bir zerre ver
Ekleme Tarihi: 19.04.2006 - 02:15
Bu mesajı bildir   .-.MeLiKe.-. üyenin diğer mesajları .-.MeLiKe.-.`in Profili .-.MeLiKe.-. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
fatihreis su an offline fatihreis  
Meyve veren ağaç taşlanır.

2 Mesaj

Kayıt Tarihi: 21.02.2004
En Son On: 23.04.2006 - 01:38
Cinsiyeti: Erkek 
Merhum Ziya Paşa diyor;

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde!..
Ekleme Tarihi: 23.04.2006 - 01:32
Bu mesajı bildir   fatihreis üyenin diğer mesajları fatihreis`in Profili fatihreis Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
*satukbugra* su an offline *satukbugra*  
bu konu hakkındaki yazımı niye silidniz

3 Mesaj

Kayıt Tarihi: 25.04.2006
En Son On: 25.04.2006 - 14:25
Cinsiyeti: ----- 
bu kanuda yazdığım gerçekleri silişşiniz hadi üyeliğimi iptal ediyorsunuz yazdığım yazıyıo neden siliyorsyunuz neden eleştiriye yanıt vermek yerine hemen üyelik iptal ederek tabularınızı yaşıyorsunuz. fatih kardeş benimle bir konuşup yazdığımı yazıda bir yanlışlık var iseydi tamam yazımı da sil üyeliğimi de eiptal et önemli değil ancak hemen hemn bir dini forum olan bu forum da sen gerçeğe değilde inanmak istediğine inanmak için sildin yazımı ve üyeliğimi diğer üyelerin yazımı görmesine dahi tehammül etmedin
bir tatrtışma ortamını yok ettin ben o gün yazdıklarımın arkasındayım aksine iddia edecek kimse dse yok bunu yalanlıyabilecek kimse de yok. bu ihanetinizde vaz geçin insanımızı yeteri kadar dinden korkuttunuz
EĞER ALLAH'A İNANIYOR HZ. MUHAMMED'İ DE ONUN KULU VE RASULU OLARAK GÖRÜYORSANIZ
belki bilinçli belki bilinçsiz ihanetinizden vaz geçin bu ve buna benzer kişile r yanlış insanlar ispatımı kanıtlamaklada yükümlüyüm
isteyen bana (mail adresiniz kurallar gereği silinmiştir) adreinden ulaşsın gerçek bilgileri onlalada paylaşayım...


Bu mesaj 1 kez ve en son KaRaGuL tarafından 25.04.2006 - 14:11 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 25.04.2006 - 13:59
Bu mesajı bildir   *satukbugra* üyenin diğer mesajları *satukbugra*`in Profili *satukbugra* Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
**Su_DamlasI** su an offline **Su_DamlasI**  
s.aleykum

1420 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.04.2006
En Son On: 07.04.2013 - 11:54
Cinsiyeti: Bayan 
siz o yazınızda diyorsunuzki müslüman kendini gizlesin niye gizlesin ben hala çözemedim ve tepkimide dile getirmiştim ondan sonra yazının niye silindiğini merak ediyorsunuz bu siteye binlerce yeni yetişen çocuklarımız giriyor niye onları yanlış yönlendiriyorsunuz ki allahu teala demişmik öyle bir ayet veya hadis varmıkı hani merakımdan soruyorum müslüman her zaman açık ve net olmalı bildiklerini tebliğ etmekle mükelleftir ve ben sizin safınızı çok merak ettim sanki bizim safhımızda değilsiniz gibi ve ben fatih beyden yine silmesini rica ediyorum çünkü orada email adersi vermişsiniz herhangi bir çocuğumuz oadresi alsa baştan aşagı çocukların kafasını yanlış bilgilerle doldurursunuz FATİH BEYİN DİKKATİNE
Ekleme Tarihi: 25.04.2006 - 14:18
Bu mesajı bildir   **Su_DamlasI** üyenin diğer mesajları **Su_DamlasI**`in Profili **Su_DamlasI** Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
*satukbugra* su an offline *satukbugra*  

3 Mesaj

Kayıt Tarihi: 25.04.2006
En Son On: 25.04.2006 - 14:25
Cinsiyeti: ----- 
emin ol semnin kadar karıştırmam kimsenin kafasını sizler yüzünden bu hale gheldik hala doymadınız amacnıız evimizde anamızın bacımızn baş örtüsünü de yoldurmak kime hizmet ettiğiniz bir abnlasam sizin gibibler yüzünden Türkiyede binlerce müslüman madur oldu..
bırakın bunları müslümanları raht bırakın aretık sizin gibiler yüzün den başımız ağrıyor...
fatih betyin de dikkatini çekmeye devam edin çünkü ben sizinm dikkatiniz çekmeye devam edeceğim 50 defa üyeliğimi ipta edersiniz 50 defa girerim bundan emin olun beni atmaktan baş bulamazsınız.
ya adam gbii tartışır beni ikna edrrsiniz yada ben yazılarıma bir şekilde devam edrim
Ekleme Tarihi: 25.04.2006 - 14:24
Bu mesajı bildir   *satukbugra* üyenin diğer mesajları *satukbugra*`in Profili *satukbugra* Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 903 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ibrahim45 (46), ebabil54 (51), _EM!NE_ (36), talat (55), nerfa (58), yakupbozseki (59), NeWBaHaR (37), Akbulut (52), vahdet_ahmet (44), saripapatyam (50), bilo78 (46), gurbetten_silay.. (39), Rabbia (52), akaya20 (38), El- Metin (43), rapidhack (42), muazbinismail (40), SANDOKAN (56), SANKOCINK (56), efuli2 (50), hollanda (46), braskim (45), benreceb (42), ergin32 (55), Ozlem (42), suheyla cabuk (52), selman77 (47), kenankara (39), bilalxx (40), iskenderpasa (46), mstfakin (42)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55674 saniyede açıldı