dexamethasone ivermectin ivermectine fluvoxamine generique plaquenil apranax aprovel aralen arava arcocillin arcoxia aricept arilin arimidex aristocort artane arthrotec artofen asacol asasantine asmaxen at 10 atarax atenil ateno basan comp ateno basan atesifar athrofen atridox atrovent augmentin avalide avana avapro avelox aventyl aviral avodart aygestin azaimun azarek azelex aziclav azulfidine bactrim basiron
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » ____????bu devlet kimlerinmiş????__   Cevap ekle

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
sonsuzdiyar su an offline sonsuzdiyar  
____????bu devlet kimlerinmiş????__ Alıntı yaparak cevapla

27 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 30.03.2006
En Son On: 25.05.2007 - 19:39
Cinsiyeti: Erkek 
Devlet Onlarınmış!
Mehmet Şevki Eygi
KİTAPLARININ büyük reklamı yapılan, romanları yabancı dillere çevrilen ve kısa zamanda hayli şöhret-i kâzibeye sahip olan bir yazarımızın Sabataycı olduğunu ilk defa Yalçın Küçük Aydınlık'ta yazdı. Küçük bu istihbaratı nereden elden ediyor, doğrusu merakımı mucib oluyor.
Her neyse işte bu ünlü Sabataycı romancı New York'ta biriyle konuşurken, Sabatay Sevi'nin dinine inanan Yahudilerin niçin Müslüman olduklarını şöyle anlatmış: Bizim bir devlete ihtiyacımız vardı. Önce Müslüman olduk ve uzun maceralardan sonra Türkiye'yi elimize geçirdik.
Yahudi Türk veya Sabataycı şunu demek istiyor: Yahudiler yirminci asırda iki devlet kurmuştur, biri Türkiye, öteki İsrail...
Cür'etin böylesine pes...
Bu devlet, Türkiye'de yaşayan ve Türkiye'yi vatan olarak benimseyip seven herkesin devletidir. Sabataycıların tekelciliği gülünçtür.
Türkiye devleti yeni kurulmuş bir devlet değildir, mâzisi Anadolu'da bin yıl ötesine dayanmaktadır. 1923'te kurulan, rejimdir, cumhuriyettir. Bu cumhuriyet de Sabataycıların değil, hepimizindir.
Türkiye'de birtakım egemen azınlıklar cumhuriyete sahip çıkmak perdesi altında onu kendi tekellerine almak, kendi emellerine hizmet ettirmek istiyorlar.
Sabataycılar (Tabiî ki, militan olanları) bu kafadadır. Farmasonlar da böyle tekelci bir zihniyet sergiliyorlar.
Peki bu ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden Müslüman Türkiyeliler ne oluyor? Efendim, onlar ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, gerici, mürteci, parya, zencidir.
Tekelci egemen azınlıkların gözünde en büyük tehlike, çoğunluğun tam mânasıyla siyasî haklara kavuşması ve onların millî iradesinin ülke idaresinde son sözü söylemesidir.
Sabataycılar devleti kendi dinleri, ideolojileri; siyasî, sosyal, kültürel, iktisadî ilkeleri ve emelleri ışığında idare etmek hak ve hürriyetine sahiptirler ama Müslümanların böyle bir hakkı yoktur. Niçin yoktur? Çünkü onlara göre İslâm dini bir Ortaçağ kurumudur, karanlıktır. Peki Sabataycıların kabbalistik felsefeleri, sahte Mesih İzmirli Sabatay Sevi ile ilgili mitolojik inançları, İstanbul'daki gizli sinagoglarda İbranî ve Ladino diliyle yaptıkları âyin ve ibadetler nedir? Bunlar tabu konulardır... "Biz bunları sizden öğreniyoruz..." gibi tiyatrolar ve daha ne numaralar.
Farmasonlar, Türk devletinin temel nizamlarını kendi inançları, itikadları, felsefeleri üzerine oturtmak için çalışırlarsa bu bir suç teşkil etmez, bir tehlike olmaz ama Müslümanlar çalışırsa en büyük suç olur.
Farmasonlara sorarsanız, kendileri en birinci ve âlâ Atatürkçüdür. Atatürk Mason localarını kapattırmıştı. Kemalist devrimlerin biri de budur. Masonluğu yasaklayan, yasadışı ilan eden bir inkılapçıyı nasıl sevebilir, benimseyebilir Masonlar? Mümkün müdür bu? Türkiye'de ne tiyatrolar oynanıyor...
Bazı militan, fanatik Sabataycıların Türkiye'yi ne kadar sevdiklerini görüyoruz. Adam bir bankanın dibini deliyor ve katrilyonluk bir serveti zimmetine geçiriyor. ABD'nin Boston şehrinde, Boğaz'da, dışta ve içte milyonlarca dolarlık kıymetli mülkler, villâlar, kâşaneler... Denizleri köpürte köpürte seyr eden şâhâne bir yat (İngiliz bandıralı imiş)... Milyonlarca dolar... Bu adama sorarsanız en büyük tehlike irticadır, dindar Müslümanlardır. Hani şu, Mason bir bakanı protesto ettiği için kırk küsur gün hapiste yatan onbeş yaşındaki başörtülü kız yok mu, işte o zavallı kızcağız ülkenin en tehlikeli mahlukudur.
Şimdi bütün militan Sabataycılar gece gündüz kulis yaparak varlığıyla iftihar ettikleri o sevgili dindaşlarını ve ırkdaşlarını kurtarmak için çırpınıyorlar.
Müslüman çoğunluk vergi ödesin, askerlik hizmetini yapsın, PKK kurşunlarıyla kimi evlatlarını şehid versin; tarlalarda tahıl ve sebze yetiştirsin, madenlerde çalışsın, bazen grizu patlaması sonunda ölsün; militan Sabataycılar, Farmasonlar, egemen azınlıklar da zevk ü sefa sürsün, yesin içsin...
Bir gazetede kurt bir Sabataycı İslâm'a, Müslümanlara verip veriştiriyor. Sakın ha, diyor, Müslümanlara tam bir hürriyet verilmez.

Çünkü onlara İngiltere'de, İsviçre'de olduğu gibi hürriyet verilir, demokratik haklar sağlanırsa ülkeye hâkim olurlar ve bizim egemen azınlık saltanatımızı yıkarlar... Vay canına! Ne felsefe, ne felsefe...
Adamlar dolaylı olarak şunu söylemek istiyor: Türkiye sizin değil, bizimdir. Egemenlik bizimdir, devlet bizimdir, Cumhuriyet bizimdir. Size bu topraklarda lütf edip yaşama hakkı tanıyoruz; çalışıp karnınızı doyurmanıza da bir şey dediğimiz yok. Lakin fazla ileri gidip de ülkeyi çoğunluğun millî iradesiyle yönetmeye kalkmayınız, size böyle bir şey için asla izin vermeyiz...
Yine şöyle diyorlar: Size din ve inanç hürriyeti de tanıyoruz. Ama onun da bir sınırı vardır. Din hürriyetiniz vardır ama başörtüsü hususunda ileri gitmeyiniz. Din hürriyeti vardır ama yaz tatillerinde on iki yaşından küçük çocuklarınıza din ve Kur'ân dersleri verdiremezsiniz. Biz size ne kadar din ve inanç hürriyeti veriyorsak, o kadarıyla yetinin ve fazla zırlamayın.
Ve ilâve ediyorlar: Derin devlet bizimdir ve en son sözü o söyler. Size kim dedi ki, çocuklarınızı okutup memur kadrolarına yerleştiriniz. Fazla ileri gittiniz. Kırk bin dindar memuru işten atacağız. Karısı başı örtülü olan valileri, kaymakamları işten çıkartacağız. İçki içmeyen, kadınların ellerini sıkmayan, namaz kılan herkes bize karşıdır...
Adamların tuzları kuru... İçlerinde bir tek fakir yok. Dünyanın en ünlü ve güçlü üniversitelerinde okumuş binlerce Sabataycı ve Farmason var. Şehir kültürüne sahipler, kimisi üç beş yabancı dil biliyor. Çevreleri var, tekelleri var... Zavallı çoğunluk... Terazinin bir kefesine bin militan Sabataycı ve Farmason konulsa, öbür kefesine ise bir milyon Müslüman halk konulsa, birinci kefe ağır basıyor.
Biz bu devleti, bu rejimi, bu tekeli sokakta bulmadık, ne zahmetlerle kurduk diyorlar, yıktırtmayız size diyorlar.
Yahu devleti yıkmak isteyen var mı? Biz Müslümanlar kendi ülkemizde tam bir hürriyet ve güven içinde yaşamak istiyoruz. Din, inanç, fikir ve inandığı gibi yaşamak hakkı ve hürriyeti istiyoruz. Kendi öz yurdumuzda en az Sabataycılar ve Farmasonlar kadar hür olmak istiyoruz. Onlar kendi din ve ideolojilerini devlete ne kadar hâkim kılabiliyorsa biz de kendi kimliğimizi o derecede hâkim kılmak istiyoruz. Velhasıl tam bir demokrasi, tam bir hukuk, temel hak ve hürriyetlere tam hürmet ve riayet istiyoruz.
Hayır!.. Büyük yanılgı içindesiniz. Bu ülke, bu devlet, Türkiye sadece sizin değil, hepimizindir ve öncelikle Müslüman halkındır. Tekelciliği bırakın, boş hayalleri bırakın. Bugünkü imtiyazlı ve egemen durumunuzu ilelebed sürdüremezsiniz.BUNLARDAN BAZILARI
• Mahir Tokay (Guzel Sanatlar Akademisi'nin kurucusu)
• Fevziye Hanim (Isik Lisesi'nin kurucusu)
• Karakoy Borekcisi Hasan bey (Meshur yagma Hasan Boregi)
• Feriha Sanerk (Ilk Kadin emniyet muduru)
• Halide Edip Adivar (Yazar)
• Ziya Gokalp (Turkculugu ilk telaffuz edenlerden)
• Dr. Sefik Husnu (Cumhuriyet tarihinin ilk sosyalistlerinden)
• Fatin Rustu Zorlu(Menderes Hukumeti'nde Bakan)
• Fazli Necip Bey (Yeni Asir'in kurucusu)
• Dinc Bilgin (Sabah gazetesinin sahibi)
• Erol ve Sedat Simavi (Hurriyet gazetesi'nin sahipleri)
• Ahmet Emin Yalman (Vatan gazetesinin kurucusu)
• Abdi Ipekci (Milliyet Gazetesi'nin eski Genel Yayin Yonetmeni)
• Rahsan Ecevit (Bulent Ecevit'in karisi)
• Tansu Ciller (Eski Basbakan, DYP Genel Baskani)
• Ismail Cem (Disisleri Bakani)
• Cevik Bir (Emekli General)
• Leyla Gencer (Dunyaca unlu soprano)
• Engin Noyan(Sarkici)
• Cemil Ipekci (Unlu Modaci)
• Dede Cemil Ipekci (Turkiye'de Ilk sinemanin kurucusu)
• Izak Ben Zwi (Israil'in ikinci cumhurbaskani)
SABETAYCILIK VE SİYASET
Türkiye'de Sabetaycılık giderek daha fazla tartışılmaya devam ediyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri Sabetaycılığın gizli karakteri sebebiyle merak uyandırması, diğeri ise Sabetaycılar arasındaki mücadeleler ve bu mücadeleler esnasında bazı gizli bilgilerin açıklanmasıdır.
Son olarak, Şişli Terakki Lisesi çerçevesinde meydana gelen mücadeleler sebebiyle ortaya atılan bazı isimler ve CHP ile Sabetaycılar arasında kurulan ilişkiler kamuoyunda ilgi çekti. Konunun ayrıntılarına geçmeden Sabetaycılığın ne olduğuna kısaca bakalım.
Sabetaycılık Nedir?
İspanya'daki Engizisyon zulmünden kaçan Yahudiler 1492 yılında Osmanlı tarafından kabul edildiler ve başta Selanik ve İzmir olmak üzere çeşitli şehirlere yerleştirildiler. İşte Sabetaycılar bu Yahudiler içinden çıkan bir guruba verilen isimdir.
Sabetaycılığa ismini veren Sabetay Sevi, 1626 Yılında İzmir'de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Haham olarak yetişen ve Yahudi mistisizmi olan Kabbalizme ilgi duyan Sevi, 1665 yılında kendisinin Tevrat'ta beyan edilen ve dünyaya gelip "vadedilen topraklar" da Yahudiliği tekrar hakim kılacak olan Mesih olduğunu iddia etti.
İzmir'li hahamlar Sabetay Sevi'nin Dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine karar verdiler, ama bu kararı uygulayamadılar ve onu Osmanlı sarayına şikayet ettiler. Osmanlı, artan şikayetler karşısında İzmir'li hahamlar gibi onu öldürmedi, ama tutuklayarak Çanakkale'de bir kaleye hapsetti. Faaliyetleri burada da devam eden Sevi'yi yine Yahudi hahamlar Saray'a şikayet edince, Osmanlı bu talepler karşısında kayıtsız kalamadı. Sevi'yi Saraya çağıran Sadrazam hayatı ile iddiaları arasında bir seçim yapmasını istedi. Sevi hayatı yönünde seçim yapmakla kalmadı, Müslüman oldu ve Aziz Mehmet adıyla maaşa bağlandı.
Sabetay Sevi Mesihlik iddialarını terk etmedi. Adamlarına haberler göndererek, kendisinin sadece görünüşte Müslüman olduğunu, gerçekte ise kendi kurduğu Mesihi inancı yaşamaya devam ettiğini duyurdu. Yine faaliyetlerine devam ettiği anlaşılınca, Arnavutluk taraflarına sürgüne gönderildi ve orada öldü. Ama kendisini takip eden 200 aile Selanik'e yerleşerek dış görünüşte Müslüman, gerçekte ise Sabetaycı-Yahudi olarak yaşamaya devam etti.
Sabetaycı yahut dönme olarak adlandırılan bu grup, Selanik'in Yunanistan'da kalması ile, 1924 yılında yapılan nüfus mübadelesi sonucu Türkiye'ye göç etti ve başta İstanbul'un Şişli ve Nişantaşı semtleri olmak üzere çeşitli bölgelere yerleşti.
Karakaşlar, Kapancılar ve Yakubiler adlı kollara ayrılan Sabetaycılar, şu anda Feyziye Mektepleri, Şişli Terakki Lisesi, Işık Liseleri ve Işık Üniversitesi gibi eğitim kurumlarına, Sabah Gazetesi gibi bir medya grubuna, çok sayıda öğretim elemanı, yazar ve işadamına sahipler. Nüfuslarına oranla etkileri çok fazla olan bu kesim, Sabetaycı kökenlerini gizleyerek hareket ediyor.
Basında Çok Güçlüler
Sabetaycılar, uzun yıllar Türk basınında en büyük gazeteleri ellerinde bulundurdular. Selanik'ten İzmir'e taşınan Yeni Asır'dan sonra, Ahmet Emin Yalman'ın Vatan Gazetesi ile basın sektöründeki ağırlıkları devam etti. Daha sonra Sabetaycı medya grubu olarak Hürriyet Gazetesini uzun süre ellerinde bulundurdular. Erol Simavi'nin bu gazeteyi Aydın Doğan'a satarak yurt dışına (sanırım Belçika'ya) çıkmasıyla, basın sektöründe Sabetaycı olarak Yeni Asır ve Sabah grubu kaldı.
Diğer basın organlarında da çok sayıda Sabetaycı kökenli gazeteci ve köşe yazarının olduğu söylenmekte ve yazılmaktadır. Zaman zaman kendi arasında da mücadelelere girişen Sabetaycı kökenli yazarların önemli bir bölümü halen kendilerini gizlemeyi başarıyorlar. Sabetaycıların gerek medyada gerekse toplumun diğer alanlarında önemli yerler işgal etmelerinin sebebi, onların üstün bir eğiti,m almaları ve bir-kaç dil bilecek şekilde yetişmeleri ile mümkün olmaktadır.
Masonluk Rağbette
Masonluğun kuruluşundan itibaren Yahudiliğin etkisinde olduğu ve masonluğu Yahudilerin yönettiği artık sır olmaktan çıkmıştır. Yahudilerin Tanrı tarafından seçilmiş ırk oldukları ve diğer bütün insanları yönetmekle görevlendirildikleri şeklindeki inançlarını iyi bilmek gerekir. Bu inanç sebebiyle Yahudiler kendilerinden olmayanlara karşı her zaman çeşitli kurnazlıklar yaparlar ve böyle bir kültür geliştirmişlerdir. İşte Masonluk, Yahudilerin dünyayı yönetme ideallerine hizmet eden ve Yahudiliğin kontrolünde olan gizli bir teşkilattır.
Osmanlı Devleti'nin son dönemine damgasını vuran İttihat ve Terakki ile Selanikteki mason locaları ve Sabetaycıların ilişkileri incelendiğinde, Sabetaycıların diğer ikisi üzerinde önemli bir etkiye sahip oldukları görülecektir.
Kendisi de bir sabetaycı olan Ilgaz Zorlu'dan nakledelim: "...Dikkatle incelendiğinde de görülecektir ki Selanik'te o dönemde mason locaları ve tarikatlerde etkili olan Türk ve Müslüman kimlikli aydınların pek çoğu sabetaycıdır, aslında bunu da normal karşılamak gerekiyor, çünkü sabetaycılar 20.yy'ın başlarına gelindiğinde dini kurumlarını giderek ortadan kaldırmışlardı ve o dönemlerde de Yahudilik dinine geri dönme arzularının da kabul edilmemesi neticesinde neredeyse ateist bir hayat yaşamaktaydılar. Hiçbir manevi dayanakları kalmayan bu insanların bu yıllarda ve köken olarak ta onların soylarından gelen diğer kuşakların üyelerinin de sabetaycı kökenli olmaları bir rastlantı değildir.
Nitekim bugün bile Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locası'nın Grand Comandör (ya da Türkçe karşılığı ile Hakim Büyük Amir) leri'nin de yine Kapancılar koluna mensup bir aileden gelmesi de şaşırtıcı olmamalıdır."
Sabetaycıların ekonomik güçleri, yüksek kültür seviyeleri ve masonluğun gücü de dikkate alındığında bu grubun çok önemli bir güç haline geldiği ortaya çıkar.
Siyasette Sol ve Özellikle CHP Tercih Edilmiş
Sabetaycıların siyasette İttihat Terakki ile etkili olmaya başladıklarını söylemek sanırım yanlış olmaz. Nitekim İttihat Terakki'nin ilk kabinesinde Maliye Nazırı olan Cavid Bey Sabetaycı bir siyasetçiydi. Cumhuriyet döneminde de ilk kabinede yine Maliye Vekili olarak bulunan Cavid Bey, Atatürk'e karşı düzenlenen İzmir suikastine katıldığı gerekçesiyle idam edilmiş...
1924 yılında Karakaş Rüştü adlı şahsın cemaatin içyüzünü Atatürk'e ve TBMM'ye mektup yazarak açıklaması ile siyasi baskı altında kalan Sabetaycılar, 1942 yılında uygulanan Varlık Vergisi uygulamasında "D" grubu adı altında vergiye tabi tutuldular. Bezmenler, Atabekler, Dilberler gibi aileler bu vergiyi ödemek zorunda bırakılmışlardır. 6-7 Eylül olayları da Sabetaycıları olumsuz etkiledi.
Sabetaycıları olumsuz etkileyen bu olayların ilk ikisi CHP döneminde meydana geldiği halde Sabetaycılar CHP'de siyaset yapmayı tercih ettiler. Yine Sabetaycı Cavid Bey Atatürk tarafından idam ettirildiği halde ve Karakaş Rüştü olayında Atatürk döneminde baskı gördükleri halde aşırı Atatürkçü görünmeye özen gösterirler.
Ilgaz Zorlu tarafından kaleme alınan "Gülçin Telci'nin Yazamadıkları, Şişli Terakki Yolsuzluğu" adlı broşürde bazı Sabetaycılarla CHP arasındaki esrarengiz ilişkiler şöyle anlatılıyor:
"Sabetaycı cemaatin "Kapancılar" koluna mensup olan Sayın Can Paker Türk Henkel isimli bir Alman firmasının yönetim kurulu başkanıdır. Sayın Paker uzun yıllar politika ile ilgilenmiş, bir dönem Deniz Baykal'ın danışmanlık görevini üslenmiştir. 1970 li yıllarda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi içinde Turan Güneş ve Deniz Baykal'ın bir arada oluşturdukları bir grup vardır. Bu grubun içinde şu an Şişli Terakki'nin Yönetim Kurulu üyesi olan Prof. Ahmet Yücekök'te görev almıştır ( Sayın Yücekök'ün eşi de sabetaycı kökenli bir aileden gelmektedir). ( Aynı grupta yer alanlar arasında Şişli Terakki'nin yönetiminde uzun yıllar yer alan Bülent Tanla'da bulunmaktadır)
Bu kişilerin (şu an elimizde belge olmadığı için tam olarak bilinemeyen bir şekilde) bir siyasi partiye ait bazı taşınmazlara sahip olduklarına dair bir iddia vardır. Sabetaycı cemaat içinde yer alan bazı söylentilere göre bu kişilerin arasında varolan bazı ilişkilerden dolayı menfaat teminleri olduğu da iddia edilmektedir. Ancak bunlar şu an elde belgeler olmadığından ispat olunamamaktadır. Tabii bu, iddiaların araştırılmayacağı anlamına gelmez!"
Zorlu'nun yanısıra, Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak da konu ile ilgili bir makale yazdı ve şu görüşlere yer verdi:
"CHP ile bu parti arasındaki ilişkinin araştırılması gerek. İddialar son derece mide bulandırıcı. Bilgin ailesi gerçekten Terakki Vakfı'na ait mal varlığının denetimini ele geçirerek, cemaati kendi siyasi ve iktisadi çıkarları için kullanmak mı istiyor? Can Paker bu işin neresinde. Bülent Tanla ve Haluk Arı'nın ortak reklam şirketi CHP'nin seçim kampanyasını alarak, bu cemaatle parti arasında iktisadi manüplasyonlarda mı kullanılıyor? Tanla, Arı ve İlhan Selçuk ortak şirketi Medya C malum sermaye ile Cumhuriyet ve bazı gazeteler arasında haber politikalarına endeksli reklam dağıtımı mı yapılıyor? Bu soruları soruyorum, çünkü bu tür söylentiler artık kulak tırmalamaya başladı. Hatta CHP İstanbul il yönetiminden bazı isimler, laik CHP'nin bir tarikatın arka bahçesi gibi kullanıldığı iddialarının yaygınlaşmasından son derece rahatsız. CHP mi Sabatayları kullanıyor, Sabataylar mı CHP'yi, o da belli değil."
Dilipak şu anda aktif siyasette bulunan Sabetaycıları da şu şekilde açıklıyor:
"Sabatayların bir diğer adı "Dönme" ya da "Selanikli". İsmail Cem, Rahşan Ecevit, Tansu ve Özer Çiller, Coşkun Kırca, Altan Öymen, Ercan Karakaş bu ekipten olarak bilinir. Bunlar kendilerini zahiren Müslüman olarak takdim etseler de, gizli olarak Yahudi dini, ritüelleri ve geleneklerine bağlıdırlar. Yani takiyye yaparlar."
Dilipak'ın söyledikleri doğruysa, CHP lideri Altan Öymen, Ercan Karakaş ve Bülent Tanla'nın yanında, DYP lideri Tansu Çiller ve DSP'li Rahşan Ecevit de sabetaycı kökenden geliyorlar.
Okullar ve Şişli Terakki Yolsuzluğu
Sabetaycıların eğitim sahasında çok büyük yatırımları olduğu ve 1885'te kurulduğu söylenen Feyziye Mekteplerinin 100 yıldan fazla bir tarihe sahip oldukları bilinmektedir. Son zamanlarda Işık Liseleri ve Işık Üniversitesini kuran Feyziye Mektepleri Vakfı eğitim faaliyetlerine devam ediyor.
Lise seviyesindeki sabetaycı okulların en eskilerinden biri ise Şişli Terakki Lisesidir. Bu okulda son zamanlarda çeşitli yolsuzluklar yapıldığı yine bir sabetaycı olan Ilgaz Zorlu tarafından ortaya atılmaktadır. Zorlu, Sabetaycıların kökleri ile bağlarını güçlendirmeleri ve asıllarına dönmelerini savunuyor.
Cumhuriyet Gazetesi'nin de iddialarda adı geçmekte ve Şişli Terakki Lisesi'nin yönetiminde çeşitli yolsuzluklar yapıldığı öne sürülmektedir.
Zorlu ile Şişli Terakki Lisesi yöneticilerinin bu vesile ile mahkemelik olacakları Zorlu'nun broşüründe zikredilmektedir. Eğer bu gerçekleşirse, gizli cemaatin daha pek çok kirli çamaşırı ortaya çıkabilir ve bazı isimler daha verilebilir diye düşünüyoruz
Ekleme Tarihi: 01.04.2006 - 14:29
Bu mesajı bildir   sonsuzdiyar üyenin diğer mesajları sonsuzdiyar`in Profili sonsuzdiyar Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

  Cevap ekle Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 475 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
veysel1998 (26), kercanoglu (73), sivaslým (50), serdar03 (55), sevgi gülü (50), bahçe gülü (50), oslem (43), mehmet021 (36), _313_ (44), cahal (43), mpaktimur (55), aylacansu (42), sapanca (49), turab (49), shayperson (39), hacý (47), düþünmek (43), asbihal (45), karal60 (63), nefi (39), Sandy (45), talealbedru (39), mondragon (31), KAYSERI-INCESU (60), fatmabetül (50), umitvar (42), Yozgatli Nuri (61), ess (43), ibrahimergin (37), nursina (63), metinakkaya (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54670 saniyede açıldı