kaletra generique luvox colchicine generique luvox chloroquine epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

27 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 24.01.2007 - 01:52
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -



Ekleme Tarihi: 23.01.2007 - 01:04
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 21.01.2007 - 14:09
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -













Ekleme Tarihi: 21.01.2007 - 03:37
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 21.01.2007 - 03:31
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 21.01.2007 - 03:11
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 22:30
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Candan Oluruz Olmayız Canandan...
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 12:39
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 02:26
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 01:35
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 01:33
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 01:32
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 01:31
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 01:28
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Kan, Zulüm,vahşet ve Şehadet Burası Filistin
27 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 01:26
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Radyo Vahdet
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Radyo Vahdet
27 Mesaj -
http://www.flatcast.com/de/Player.aspx?sid=161921

Cihad Marşları ve Kuran hadis dersleri ile deneme yayinina başlamıştır.
Ekleme Tarihi: 15.08.2006 - 14:48
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Cihad Marşları mp3
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Cihad Marşları mp3
27 Mesaj -
Lübnanlı Mücahidlerden Allahu Ekber Marşı mp3

http://www.hemenpaylas.com/download/1258250/Allahu_Ekber.mp3.html

Allahu Ekber Ya Aksa (Mutlaka Dinleyin)

http://www.abo-ali.com/mp3/alllah_akbar_ya_aqsa.mp3

Sene Hudu

http://ia300212.us.archive.org/1/items/Hayyealelcihad7/Hayyealelcihad7-senehudu.mp3



http://www.hemenpaylas.com/download/1258203/Ah_Filistin.mp3.html
Ekleme Tarihi: 26.07.2006 - 18:03
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Erihna Ya Bilal (R.a)
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Erihna Ya Bilal (R.a)
27 Mesaj -
Kesif bir kuşatılmışlığın içinde çırpınmanın yorgunluğudur üzerimizdeki. Kasırgalar, zayıf bedenimizi oradan oraya çarpıp durmakta. Nicedir güneşe hasret gözlerimiz ufku tarıyor umut içinde. Uzayan bu gece ne zamana dek? Ne zamana dek sürecek güneşe hasretliğimiz ey Bilal?!
Kalbimiz çelik bir mengeneyle sıkılıp duruyor. Necis ayaklar sinelerimizi çiğnemekte. Küfrün kirli pençeleri gırtlağımızı sıkıyor acımasızca. Boğulduk boğulacağız, daha ne duruyorsun ey Bilal? Ferahlat bizi, en hüzünlü anlarında ferahlattığın gibi Sevgililer Sevgilisini.
Garip bir zamanın çocuklarıyız. İman, elimizde bir kor parçası, yakıyor inan. Sırtımızda ateşten bir gömlek, giymek ne zormuş ey Bilal! Ahir zamanmış içinde yaşadığımız. Ve bundanmış demek sünneti ihya etmenin fazileti. Dağlar gibi belaların altında eziliyoruz! Lut (as)'un çaresizliğidir an be an yaşadığımız. Erihna ya Bilal, sabahın yakın olduğu müjdesi bize de verilsin.
Küfrün necis eli, en kutsal değerlerimize bile dokunmanın cür'eti içinde. Necaset gözlüğüyle görenler, örtüsüne tahammül edemiyor bacılarımızın. İnancını yaşamak isteyenlere ha bire daraltılıyor dünya. Bundan daha acısı da ey Bilal, kabahat işleyen insanların suçluluğu var inançlı insanlarda. 'Ehad!' diyecek insanları ne çok özlüyor gözlerimiz, bir bilsen! Erihna ya Bilal, dağ taş göğsünü gere gere İslam'ını haykırsın.
En vahşi işkenceler üzerimizde denendi. Bileklerimizden kelepçeler hiç eksilmedi inan. Esaretin hüzünlü kokusu ilmek ilmek genlerimize dokundu. Kanlarımızla karılıyor harcı, karanlık hücrelerin. Karanlık ve soğuk, zehirli akrepler gibi etlerimizi ısırmakta. Rüyasına tabir isteyen arkadaşlardan da yoksunuz şimdi, ey Bilal! Züleyhalar çoğaldı, haddi hesabı yok kaprislerinin. Erihna ya Bilal, Yusuf (as)'u vezirliğe götüren yol bize de açılsın.
Eriyip gidiyoruz bir kardeş kavgasının içinde. Sen-ben mücadelesinin üzerine kuruluyor bütün hesaplar. Gücümüz tükendi birbirimizle uğraşmaktan. Dağılıp parçalandık, bölünüp yutulduk. Sonra da azgın iştahlıların kursağında yem olduk. İmanla fethedilen topraklar bir bir çıktı elimizden. Kardeşliğimizi unutalı üşüştü üzerimize çakallar. Köleler konumuna düştük kendi vatanımızda. Erihna ya Bilal, uhuvvet anlamını bir kez daha bulsun.
Kutsal bildiğimiz beldelerin hepsi işgal edildi. Mallar talan, canlar heder edildi. Oluk oluk kan akıyor mescidlerimizden. Oturup seyrettik kadınlarımızın namusuna el uzatılırken. 'Bana dokunmuyor ya, yılan bin yıl yaşasın' dedik. Kanıksamış gözlerle seyrediyoruz, biliyor musun çiğnenirken ırzlar. Ölüm sessizliğiyle izliyoruz Kudüs'ün, Mescid-i Aksa'nın harabiyetini. Erihna ya Bilal, Ben-i Nadr'i dize getiren gayret bize de verilsin.
En azgın belaların ortasında yapayalnız kaldık. Bizi bağrına basacak bir Habeş ülkesi, adaletine güveneceğimiz bir Necaşi yok bugün. Yüzümüzü nereye çevirsek, yeryüzü daralıyor üzerimize. Vatan olacak bir Yesrib'e, evini paylaşacak Ensar'a büyüyor hasretliğimiz. Nereye dönsek Taif yüzlüler çıkıyor karşımıza. Üzerimize ha bire taşlar atılıyor sefih ellerden. Sığınacağımız ne bir bahçe, ne de haklılığımızı ikrar edecek Ninovalı Addas var. Resul (as)'ün hüzün ve şikâyetini daha iyi anlıyoruz şimdi. Erihna ya Bilal, Cebrail (as) dağlar meleğini bir kez daha getirsin.
Eskisi gibi net değil saflar ey Bilal! Azizler tard edilip sefihler azizliğe soyundular. Tarumar edildi emanet ehliyetsizlerin elinde. Başımıza en radikal dindar kesildi çatal dilliler. Öncü diye takdim edildi İbn-i Selul'ün, Baura'nın torunları. Dinden nasibi olmayanların dilinde en temel farizalar bile tartışılır oldu. Hiç utanmadan, pervasızca değerlerimizi küçümsedi âlim bildiğimiz şahsiyetler. Durup izliyoruz bütün bunları bağlanan ellerimiz, gem vurulan dillerimizle. Temeli takva ile atılan mescitlerin yerinde yeller esiyor. Nifakın konuşulduğu mekânlar daha revaçta şimdi. Erihna ya Bilal, daha ne duruyorsun? Öyle bir ferahlat ki, fitne kokan mekânlar bir bir yıkılsın, münafıklar secdeye kapansın.
İman sahipleri sıkışıp kaldı yüzlerce tercih arasında. Dünya mı, ahiret mi önceliği zorluyor bizi. Firavun daha bir pervasız şimdi elimizden düşeli asâ. Ateş dolu hendeklerin başında bekletiliyoruz kahkahalar arasında. İbrahim (as)'in tevekkülünden yoksunluğumuz daha bir kudurgan yapıyor ateş sahiplerini. Erihna ya Bilal, ateş bir kez daha serin ve selamet olsun.
Hançereni yırtarcasına yükselt sesini yeniden, ins-u cin duysun tekbirlerini. Bizi de ağlat, Kudüs'te, Ömer (ra) ve arkadaşlarını ağlattığın gibi. Üzerimizdeki ölü toprak silkelensin, kırılsın boynumuzdaki esaret zincirleri. Kâinata meydan okuyan iman bir kez daha dolsun sinelerimize. İmdadımıza gelsin yeniden Cebrail (as)'in önderliğinde melekler, kalplerimize sekineyi indirsin. Kâfirin kalbi bir kez daha çatlasın, "Yürü ya Hayzum!" nidasıyla. Fetih Suresi'nin indiği ortamı yaşatsın bize ezanın. Bir öndere olan ihtiyacımız sinelerimizi dağlamasın artık. Erihna ya Bilal, Resul (as)'ün ardı sıra bağladığımız saflar yeniden sıklaşsın.
Ekleme Tarihi: 25.06.2006 - 20:42
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Takva Sahipleri...
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Takva Sahipleri...
27 Mesaj -
O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir.” (Al-i İmran Suresi: 134)

MUTLULUK ŞAKASI

Ağır ağır adımlıyordu havalandırmayı. Böylesine düşünmemişti zindanı. Sonbaharı olmayan bir kardeşliğin, bir fedakarlığın atlas iklimindeydi. Hiç mi öfkelenmezdi bu insanlar? Hiç mi başkalarının kusurlarına kızmazlardı bu dar mekanda? Bollukta ihsan etmek iyi de, ya bu darlıkta… Hem kendileri muhtaçken ihsan etmek… Ya güler yüz ve tebessüm sadakaları dağıtmak, yapılan iyiliği unutmak, başa kakmamak… Bilmeden de olsa yapılan kötülüğe iyilikle mukabele etmek… “O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir.”
“Allah’ım! Bunlar melek mi? diye geçirdi içinden genç adam. Henüz üç-dört ayını doldurmuştu tutuklanalı. Adaşı Yusuf’un medresesine uğramıştı yolu. Yusufi endişeyi yüreğinde taşıyan herkes gibi..
Suçu; hizmet-i Kur’aniyede bulunmak… Suçu; hakikat-i imaniyeyi büyük bir aymazlık yaşayan halkına duyurmak… Suçu; Allah’ın evinde Allah’ın kitabını öğretmek… Netice; Yusufi duraktı; sabır ve irfan mektebiydi.
Geldiği günden beri şu koğuşa, gönlünde inkılaplar yaşanmıştı. Meğer dört duvar, meğer zindan ne hakikatlere gebeymiş: Kardeşliği öğrenmişti fedakârlıkla beraber. Bir an muhacirler gibi hissetti kendini Ensar’ın kucağında, kardeşliğin bağrında. Kinsiz, öfkesiz bir mekanda… Allah’ın rızasının ve hoşnutluğunun hedeflendiği bir ortamda… Gecelerin secdelerle, gündüzlerin kutsal nidalar ve ilimle hayat bulduğu bir zeminde…
Çok şey öğrenmişti bu kısa zamanda. Rabbine hamd etti bu güzellikleri yaşattığı için, şahid ettiği için. Yüreğinde kardeşlik ikliminin meltemini hissetti. Serinlik sardı içini. Zindandaydı, ama mutluydu kardeşleri arasında.
Yorulduğunu fark etti. Bir köşeye çekildi. Sırtını bir dosta dayar gibi güvenle dayadı duvara. Artık duvarlar da şirin görünüyordu ona. Bu yapının her tarafına kardeşlerinin kokusu sinmişti adeta. Çoğunluktaydılar bir çok cezaevinde olduğu gibi bölgenin. Güzel duygularının kaynağını aradı alem-i efkârda. “Demek ki marifet kardeşlerimde” diye düşündü. “Betonu bile güzelleştiren kardeşlerimde…”
Elini duvara dayalı duran süpürgeye uzattı. Aklına mahkemesi geldi. Celb faksı gelmemişti. “Neden acaba? diye düşünürken, elindeki süpürgeyi sağa sola sallıyordu. “Neyse, önemli değil. Vardır elbet bir hayır ” diyerek kalktı, koğuşa yöneldi.
Merdivenleri çıkarken Burhan ile karşılaştı. Tebessümle baktı gözlerine. Aman Allah’ın yanılıyor muydu? Hayır, hayır! Yanılıyor olamazdı. Burhan’ın bakışlarında kızgınlığın seli akıyor, şimşekler çakıyordu. Öfkeyle bakıp geçti Burhan.
Acaba bilmeden bir hatası mı olmuştu Burhan’a karşı? Kendini kontrol etti. Hatırlayamadı. Hatta henüz bir saat önce samimi bir şekilde konuşmuşlardı. “Belki de ben evhamlandım. Su-i zanda bulundum” diye düşündü. Nefsini kınadı.
Banyo yapmak düşüncesindeydi. Temiz elbisesinin kalmadığını hatırladı. Koğuştaki en samimi arkadaşına koştu:
-Salih, dedi. Fazla elbisen varsa, benimkiler kuruyana kadar emaneten alabilir miyim?
Ağır ağır döndü Salih. Yüzü somurtuyordu:
-Ne elbisesi? Elbise-melbise yok! Dedi öfkeli bir ses tonuyla.
Şoka girdi, neye uğradığını şaşırmıştı. Can kardeşi Salih miydi bu? İnanamıyordu olanlara. Halbuki neler düşünmüştü neler? Normalde Salih, emanet etmez hediye ederdi. Ama karşılaştığı bu muamele… Sustu. Hiçbir şey demeden sükunet denizine daldı ranzasına uzanarak.
Öğle yemeği için aşağı kata indi. Tüm koğuş yemekteydi. Neşe saçan gözleriyle kardeşlerine baktı fakat hepsi somurtuyordu. Her zamanki neşeli ortam yoktu. Sessizce masaya oturdu. Bakışların negatif elektriğini üzerinde hissedince başını önüne eğdi, sessizliğe gömüldü.
Bir yandan da düşünüyordu. Neler oluyordu? Ne yapmıştı? Neden herkes bir anda düşman kesilmişti? Bir türlü bulamadı zihninde cirit atan soruların cevabını. Aniden Zeki’nin sesini duydu:
-Yusuf’tan şikayetçiyim arkadaşlar!
-Evet, evet! Ben de şikayetçiyim!
-Ben de, ben de…
“Aman Allah’ım! Neler oluyor” diye şaşkınlıkla baktı arkadaşlarına. Tüm gözler masada oturan koğuşun saygın kişisine döndü. “Dayı” diye hürmet edilen, o ana kadar sükunet içinde yemek yiyordu. Ağır ağır döndü müştekilere:
-Ne oluyor? diye sordu. Bir durum mu var?
Burhan, Salih ve Zeki ileri atıldılar hep birden üçü bir ağızdan:
-Yusuf’tan şikayetçiyiz. Yargılanmasını istiyoruz.
-Peki, dedi dayı. Sofrayı toplayıp mahkemeyi kuralım.
Çabucak sofra kaldırıldı. Hakim makamına oturdu dayı. Müştekiler ve Yusuf ise karşısına…
-Evet Zeki! Önce sen söyle bakalım, dedi dayı ciddi bir ses tonuyla. Niçin şikayetçisin Yusuf’tan?
Zeki ciddi, ciddi doğruldu. Büzülmüş, adeta bir yumruk kadar küçülmüş, olanlara hâlâ bir anlam verememenin şokunu yaşayan Yusuf’a baktı:
-Onu, deyip parmağıyla Yusuf’u işaret etti. Havalandırmada oturmuş elindeki süpürgeyi sağa-sola sallarken gördüm. Şikayetçiyim.
Böyle bir iddia daha çok şaşırtmıştı Yusuf’u. İkinci bir ses şaşkınlığını daha bir artırdı. Salih’ti konuşan:
-Benden elbise istedi. Bende şikayetçiyim.
-Merdivende karşılaştığımızda bana tebessümle baktı. Bende şikayetçiyim, sesi Burhan’dan yükselmişti.
Zihni allak bullak olmuştu Yusuf’un. Bunlar ne biçin şikayetlerdi. Neler oluyordu? Bu melek insanlara ne olmuştu böyle? Bu güne kadar gördüğü izzet, ikram, kardeşlik yalan mıydı? Dilini ısırdı. Elini çimdikledi. Rüya görüyor olmalıydı. İnanası gelmiyordu olanlara. Dili tutulmuşçasına ağzını bıçak açmıyor, aval aval bakıyordu.
Yusuf’a baktı dayı.
-Hımm! Ağır ve ciddi iddialar bunlar, dedi sakalının kaşıyarak:
“Karar” diye bir ses çınladı kulaklarında Yusuf’un. Herkes ayağa kalktı. Tüm bakışlar Dayı’nın ağzına kilitlenmişti. Yusuf, ölgün ölgün seyrediyordu olanları. Kulakları uğulduyor, gözleri kararıyordu. Dizlerinde derman kalmamıştı.
Dayının sesi ortalıkta yankılandı:
-Böylesine ağır suçlamalar için verilebilecek tek karar..
“Neler söylüyor?” diye düşündü Yusuf. “Neyin kararını verecek?”
-…sanığın tahliyesidir” sözleri duyulur duyulmaz ortalıkta bir ses gürledi:
-Tekbiiir!
-Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Nidalar koğuşun duvarlarında yankılandı. Karşısında Dayı’yı gördü önce. Tekrar tebessüm fışkıran bakışlarla bakıyordu. Tüm bakışlar, sözler, hareketler birden kardeşlik koktu. Kendini sırayla Ensar’ın kucağındaymış gibi kardeşlerinin kucağında buldu. Bir muştu dolaştı dillerde…
-Bu bir şakaydı, dedi dayı. Paylaşılan bir mutluluğun şakası… Sen havalandırmadayken “Tahliye” olduğuna dair haber geldi mahkemeden. Gözün aydın üzdükse hakkını helal et…
Tebrikler, tekrar tekrar sarılmalar, Yusuf’u uykudan uyanır gibi getirdi kendine. Sevinmişti; tahliyesinden çok, yaşananların gerçek olmadığına…
Demek hepsi şakaydı, kardeşleri ona öfkeli değildi. Her şey sevincini paylaşmak, mutluluğuna ortak olmak içindi. Paylaşıldıkça artan mutluluklar… “Olsun değer…” dedi içinden. “Yeter ki kardeşlerim mutlu olsun.”
Ekleme Tarihi: 21.01.2006 - 01:52
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Asiye Şöheret mi? Malzeme mi?
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Asiye Şöheret mi? Malzeme mi?
27 Mesaj -
14 yaşındaydı Asiye. Teni de, kömür karası gözleri gibi kapkaraydı. Asiye bir köleydi. Köle doğmuştu, belki de öyle ölecekti. Hürriyet denilen bir şey vardı ki, meçhuldü Asiye için. Kölelikten iyi olduğunu biliyordu hem de çok iyi biliyordu. Ama yaşamamıştı hürriyeti, özgürlüğü. Denedi bir gün. Özgür olmayı, hürriyetin tadını… Kaçtı, bir bilinmezliğe doğru… Yakalanma pahasına da olsa tatmak istiyordu özgürlüğün tadını… Heyhat! Güneş doğmadan gaddar efendisinin ayakları dibine bir paçavra gibi atıldı Asiye… Akla hayale gelmeyen işkencelerle tanınmaz hale getirildi. Dövüldü, sövüldü, her türden tacize, eziyete maruz bırakıldı. Artık kömür karası gözlerindeki çocukça, saf ve masum ifade gitmiş, yerine korku yüklü bir ifade çökmüştü. Bir anlık özgürlüğün lezzetini çok pahalıya ödemişti.

Bir gün efendisi Ammar, onu sıkı sıkıya zincirleyip esir pazarının yolunu tuttu. Yalınayak, yarı çıplak, zincirlenmiş bir halde itile kakıla esir pazarına götürüldü Asiye. O gün her günkü gibi tıka basa doluydu esir pazarı kölelerle, efendilerle… Hummalı bir alışveriş içindeydiler. Köleler, alıcıların arasında dolaştırılıyor, sahipleri öve öve bitiremiyordu. Alıcılar da köleleri inceliyor, erkeklerin gücünü-kuvvetini, kadınların da güzelliğini ön planda tutuyorlardı. Zaten fiyatları da bu özellikleriyle yükseliyor ya da düşüyordu. Asiye’yi de dolaştırdılar, incitici bakışların dayanılmaz ağırlığı altında. Sonra sattılar onu, bir eşya gibi. Kime mi? Zulmü Ammar’dan aşağı kalmayan bir zalime…

Aradan çok uzun yıllar, asırlar geçti. Asiye kölelikten, zulümden kurtuldu. O artık özgür. Kendisine ait evi, arabası, çok ama çok parası var. Çalışıyor çünkü. Hem de yine eski efendisi Ammar’ın şirketinde çalışıyor. Ammar da çok zengin oldu. Paraya para demiyor. Şirketinde çalışanların sayısını bilmiyor. Parasının miktarını da bilmiyor. Bilmediği şeyler böyle uzayıp gidiyor. Asiye’ye de çok değer veriyor. Çünkü ona çok para kazandırıyor Asiye. O, Ammar’ın en gözde reklâm yıldızı. Şirketinin tüm ürünlerinde reklâm yıldızı olarak Asiye çalışıyor. Araba, beyaz eşya, giyim, her türlü tüketim malzemesi, hatta çiklete kadar her şeyin reklâmını Asiye’ye yaptırıyor. “Akıllıyım” diyor Ammar, “Televizyonlarda sakızın reklâmını pala bıyıklı biri yapsa kim ürettiğim sakızı alır?” diye düşünüyor Ammar. Asiye de aynı düşünceyi efendisiyle paylaşıyor, izleyenler de. Şirketinde çalışan tüm Asiyeler de öyle düşünüyor. Birçok genç kız, Asiye olabilmek için her şeylerini feda edebiliyorlar. Asiyelerin ve Ammarların imrendirici hayatları var çünkü. Attıkları her adım olay oluyor, konuşuluyor, tartışılıyor. Attıkları minicik bir adımdan bahseden dergiler, gazeteler, radyolar, televizyonlar, reyting ve tiraj rekoru kırıyor. Memlekette savaş çıksa mühim değil, pek konuşulmaz, ama Asiyelerden birinin ayağı burkulsa günlerce konuşuluyor.

Yani anlayacağınız Asiye büyük, erişilmez, çok konuşulan, kıskanılan biri artık. Eskisi gibi alınıp satılmıyor. Ammar canını sıksa kontratı Ammar’ın yüzüne fırlatır, gider başka bir efendiyle –pardon- işverenle kontrat imzalar. Öyle esir pazarında zorla, incitici bakışların altında sergilenmiyor Asiye. Artık kendi isteğiyle modern podyumlarda, çağdaş ve elit tabakaya sergiliyor kendini –pardon- üstündeki giysiyi. Eskiden zorla yarı çıplak vaziyette sergilenirdi. Şimdi öyle zorlama filan yok. Özgür iradesiyle ne dilerse onu giyer Asiye. Hatta dilese hiçbir şey giymez, kim ona karışabilir ki. Çünkü o artık özgür. O kendi ayakları üstünde durabilen hür bir kadın.

Ammar da emrindekileri zincirlemek zorunda değil artık. “Beğenmeyen defolup gider, işçi mi yok?” diye düşünüyor Ammar. Hani haksız da değil doğrusu. “Elini sallasa ellisi” derler ya, öyle işte. Çok akıllanmış çok. Aklı arttıkça parasını da arttırmış Ammar.

Ben de dua ediyorum eskisi gibi. Eskiden Asiyeleri görür, zulümden kurtulsunlar diye için için dua ederdim. Bedenleri köleydi onların. Ama ruhları özgür… Duam çok şükür kabul gördü bir süre sonra. Bedenleri de ruhları gibi özgürlüğe kavuştu. Şimdi daha fazla, daha içli dua ediyorum. Çünkü bedenleri özgürleştikten bir süre sonra, parası ve aklı artan Ammar ve onun gibiler, ruhları satın almayı öğrendiler. Ruh satın alınınca beden kendi isteği ve arzusuyla köle oluyordu zira. Asiyelere ve onlar gibi olmak için can atanlara hep beraber dua edelim kardeşlerim. Belki Asiye, Ammar’ın eskisinden daha zalim olduğunu idrak eder ve kölelikten bir kez daha kurtulur.
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 21:17
Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 614 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
***Murat*** (48), behlul (50), hatice57 (44), GaZZe (60), erveysel (61), Abdulkadir22 (31), samyeli13 (47), candeniz (24), balacan (54), abdulkadir (31), babam veben (55), askbumu (43), sahra_yagmur (37), halit42 (39), Babacan52 (56), gurbetcigenc (33), Fikret1972 (52), NuR_EFSAN (39), jopp777 (47), pempe1987 (37), Nur baçesi (28), seyhzadem (36), Mustafa Alptug (41), gunes_akca (35), KanKaZ (36), hsusal (72), olimp_ (45), ufkumuzvar (42), gakkosfatih (42), HIKKI (51), Selale1 (49), Yasin Tural (36), nebitdag (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.51355 saniyede açıldı