fluvoxamine ivermektine lopinavir ritonavir lopinavir ritonavir stromectol epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

23 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: hadis
msk02 su an offline msk02  
hadis
32 Mesaj -
Günün Ayet-i Kerimesi
Allah, onunla (o Kitab ile) rızâsına uyanları selâmet yollarına eriştirir, onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir.br>aglaMaide, 16)




Günün Hadis-i Şerifi
Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.
(Tirmizi, 1624)



Günün Sözü
Kim ramazan ayı içinde hayırdan herhangi bir çeşidiyle bir hayır yaparsa, bu ayın dışında yapmış olduğu yetmiş farîza edâ etmiş gibi olur
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN (Rh.A)
Ekleme Tarihi: 28.09.2006 - 20:08
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: hadis
msk02 su an offline msk02  
hadis
32 Mesaj -
Günün Ayet-i Kerimesi
Yarattıklarımız içinde (öyle) bir ümmet vardır ki, (bâtılla değil) hak ile rehberlik ederler ve onunla adâleti sağlarlar.
(Araf, 181)




Günün Hadis-i Şerifi
Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucu arasında hudut, sahur yemeğidir.
(Müslim, 6, 60)



Günün Sözü
Bu ayda bir oruçluyu iftar ettirir, akşamleyin yemek yedirtirse, kendi günahlarının mağfiret edilmesine sebep olursunuz.
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN (Rh.A)
Ekleme Tarihi: 28.09.2006 - 20:05
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: DUA
msk02 su an offline msk02  
DUA
32 Mesaj -
KÂİNATIN DUASI DUAdmin

SİCİM

KÂİNATIN DUASI

MUHAMMED SAİD

“Akşam; sırma saçlı bir ceviz ağacının yapraklarında gülümsüyordu. Köyde bir telaş, bir telaş... “Ramazanda da sular kesilir mi canım?” “hökümetin hiçbir işi doğru düzgün değil ki zaten” “hele şehre adam yollayıverin de belediyeye gitsinler”

İki köylü belediyeye gider, ama kimse onları kaale bile almaz. Ne yapsınlar çaresiz geri dönerler. Ertesi gün grup hâlinde gidilir. Bu sefer de görevliler başlarından atmaya uğraşırlar. Başarılı da olurlar. Böylece aradan bir hafta geçer. Köyde millet susuzluktan kırılır. Kimse gelip de kaynak suyu çıkarılan yerdeki çatlak boruyu tamir etmez ve su akar akar akar...en sonunda köylü dayanamaz, bütün köy halkı toplanarak belediyenin kapısına dayanır. Bu kadar insanı başından atamayacağını anlayan görevliler çaresiz köylülere yardım ederler. Artık köylüler “hâcet-i amme” olan sularına kavuşmuşlardır. Nede olsa koca köy halkının isteğini geri çevirecek değildir zaten bu o başkanın makamına yakışmaz. Hele bir de aralarında yakın akrabaları falan varsa...” diye devam edip gider işte hikaye.

İsimler, cisimler ve resimler o kadar da önemli değillerdi. Geçer akçe; ismin ardındaki karakter, cismin içindeki ruh, resimde saklı mânâdaydı. Ceset her sene değişse de insan aynı insandı. Şablonlar kendileriyle değil, uygun düştükleri kalıplarla bir değer ifade ederlerdi. Hikayeler de sadece elbiseden ibaretti, mânâlarındaydı asıl güzellikleri.

Bunun içindi bütün benzetmeler, Onu ve Habibini anlamak, en azından anlamaya çalışmak için açılan kapı aralıklarıydı. Bu bakış açısıyla; O Zât(asm) da öyle bir sâlât-ı kübrâda dua ediyor ve kainatın şefkatli padişahına öyle bir “hâcet-i amme” için dua ediyordu ki, küçücük ipek böceğinden azametli gezegenlere kadar, mikroskobik bir hayvandan semâvâttaki meleklere kadar, belki bütün yaratılmışlar, Onun niyâzına “Evet Yâ Rabbenâ, ver biz dahi istiyoruz”deyip duasına iştirak ediyorlardı. O Resul-i Ekrem(asm) “beka için” dua ediyordu. “Hem öyle fakirâne, öyle hazinâne, öyle sevimli bir tarzda, öyle özlercesine, öyle yalvarıp yakararak niyaz ediyordu ki; bütün kainatı ağlattırıyor, duasına iştirak ettiriyordu.” Kainatın Halık’ı en sevdiği kulunun duasını hiç geri çevirir miydi? hele O duasını tüm kainatı arkasına alarak yapıyorsa elbette kabul etmek büyüklüğünün, Uluhiyetinin iktizasındandı.

Bu cihetle Resul-i Ekrem(asm) ehl-i imanın gönüllerini de ittihad ettiriyordu. “bu ittihat ile kainat içinde bir zerre gibi zayıf, korumasız, kimsesiz olan şu insan, ubudiyetiyle gelen duanın vesilesiyle yedi gök ve yerin yaratıcısının sevgili bir abdi, ve arzın halifesi, sultanı ve hayvanâtın reisi ve hilkat-i kainatın neticesi ve gayesi oluyordu. Bu sebepledir ki; kainat insana hizmet ediyordu. Tabii bu da insanın, mahlukâtın ibadetlerinde tasarruf edebilme imkanını sağlıyordu.

Bahar mevsimine yakın yaşlı bir kiraz ağacının gerekli gördüğü dallarını budayıp hangi dalının zikredip hangi dalının zikretmeyeceğini belirliyordu. Ve o dalların içindeki milyonlarca hayattar hücrenin de ibadetlerine müdahale edebiliyordu. Yeni bir fidan dikse, onun hayat bulup Halık’ına dua ve ibadette bulunmasına vesile oluyordu. Ya da bir çekirdeğin kabiliyet diliyle neşv-ü nemâ bulma duasına kararıyla ortaklık edebiliyordu.

Bundan dolayı insan mahlukâtın trafik polisi gibiydi. “dur, geç, senin zamanın doldu parka çek...” yani oldukça “özgür bir kul”du insan.

İnsan; kendisine sonsuz acizliği ve fakirliğiyle birlikte ihsân edilen bu yetki sayesinde, Bir örümceğin göz alıcı nakışlarla dokuduğu ağını örerken fıtrî ihtiyâcıyla yaptığı duasıyla, bir arının, hünerli, kimyâger bir açı gibi bal yaparken yaptığı dua ile, bir ipek böceğinin acizliğiyle beraber sırtında taşıdığı fakirliğiyle, ebedî rahmet hazinelerinden gönderilen ipeği “mucizevâri” nesc ederken yaptığı dua ile dua edebiliyordu.

Elbette ki, ufak bir mahlukunun bile duasına ehemmiyetle cevap veren böyle merhamet sahibi bir Rahîm en sevdiği abdi olan insanın bütün mahlukatın duasını içine alarak dergâh-ı ilâhinin kapısında el açıp örümceğin ağı gibi kusursuz, arının balı gibi tatlı, ipek böceğinin ipeği gibi yumuşak ve sükûnetli bir hayat isteyecekti. Belki verilecek, belki verilmeyecekti. Fakat o kul bilirdi ki; “birisi var; kalbinin en ince duygularını dahi işitir, her şeye eli yetişir, her arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına meded eder.” Ve anlardı ki bir tek Ondan yardım isteyerek kainatın güzel bir takvimi olabilirdi.
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 02:01
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: DUA
msk02 su an offline msk02  
DUA
32 Mesaj -
Ey bütün çiçeklerin, bütün bitkilerin, yerin, göklerin ve bütün Alemlerin Rabbi;
Ben Senin yarattığın tohumlardan cansız bir tohumdum bir zamanlar.

Sen bana can verdin.
Dualarımı kabul ettin,beni bir çiçek yaptın.
Bana kendi dilediğin gibi bir şekil verdin.
Renklerle,desenlerle süsledin yüzümü.
Bana bir koku sürdün,koklayanları mest eden.
Güzellerden bir güzel yaptın,görenlere! gösterdin.

Senin verdiğin cazibeyle kuşları,böcekleri çağırdım kucağıma,dayanamadılar koştular.Onlara,Senin Rahmet çeşmelerinden şerbetler sundum Senin izninle.
Birbirimize güldük,birbirimize sarıldık.el ele,kucak kucağa Sana şükrettik.
Seni zikrettik günler boyunca.
Nice kuşlar nice böceklerle tanıştım böylece..
Hepsiyle mutlu beraberliklerim oldu.
Nihayet bir gün...
Beni bir mümin kulun gördü,yanımdan geçiyordu,beni fark etti durdu,geri döndü eğildi.
Yüzüme baktı uzun uzun,önce gözleriyle sonra elleriyle okşadı kokladı,kokladı.
Bir öpücük kondurdu yanaklarıma ayrılmadan.
Ne güzel yaratılmış dedi sessizce.
İşte o an niçin var olduğumu anladım.melekler sardı etrafımızı ansızın.
İmrenerek seyrettiler olup biteni.
Görmediği Rabbine görmüş gibi inanan bir insanın yücelişini gördüler.
Ve her şeyi en ince ayrıntısıyla kaydettiler.
çekilen resimlerde bende vardım.

Ey dualara cevap veren Rabbim,
Ben cansız bir tohumdum.
Dualarımı kabul ettin,güzel bir çiçek oldum.
Senin Kudretinle canlandım,Senin Sanatınla süslendim,Senin Lütfünle güldüm.
Şimdi bir duam daha kaldı mahşere sakladığım
Beni gören gözleri ateşte yakma Yaaaa Rabbimmm!
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:57
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: EVLİYALAR NASIL DUA EDER OKUYUNUZ..
msk02 su an offline msk02  
RE:
32 Mesaj -
BİSMİLLAHİ RAHMANİRRAHİM HAYRÜ_NİSA


Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adı ile*

Ey Rabbim! Yüce Esmai Hüsnan hürmetine senden istiyorum* Ey Allah’ım! Senden başka ilah yoktur* Ey Merhametli Rabbim! Yüce K*abımız Kur’an’ı öğreten, affeden ve acıyan sensin* Ey mülkün ve kıyamet denilen dehşet verici günün sahibi ve hakimi Rabbim!* Ey bütün eksik ve noksanlıklardan münezzeh, Malik, güven veren ve yüce olan Rabbim!* Melik, Hak ve selam isimlerinin sahibi olan Allah, imansızların vasfından beridir....
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:53
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Selamullah Salatullah
msk02 su an offline msk02  
Selamullah Salatullah
32 Mesaj -
Selamullah Salatullah



selamullah selatullah
sanadir ya nebi allah
sil gözlerimde ki yaşı
ya resul allah

dilimdesin hece hece
hasret kokar her nefeste
şeref eyle bu rezile
ya resul allah

haktan gelen elcimizsin
aşikların aşkı sensin
bu akşamda gelmezmisin
ya resul allah

binler selavat getirdim
hasta düştü bu yetimin
son nefeste gel gayri gel
ya resul allah

MUHAMMED SAİD
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:46
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Şefaat senindir ya Resul Allah.
msk02 su an offline msk02  
Şefaat senindir ya Resul Allah.
32 Mesaj -
Şefaat senindir ya Resul Allah.



Ehli imanlar saf saf durmuşlar
Mahkameyi kibriyada hesap sormuşlar
Günahı olanlar af dilemişler
Şefaat senindir ya Resul Allah..

Onların yardımcısı cümle enbiya
Onların serdarı habibi Kibriya
Onlar için rica ediyor hatımel enbiya
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Günahı olmıyan ağlayıp geziyor
Günahkar dostunun afını istiyor
Kelimeyi tevhit bülbül gibi okuyor
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Aşıklar feryadı arşı titretti
Cabrail onların aşkından gürledi
Yer gök onların azameti dinledi
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Rica ediyorlar ehli imanı
Onların boynunda berat fermanı
Muhammed Mustafa’dır onların din imanı
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Ehli aşk orda ediyor niyazı
Feryadı fiğanı türlü avazı
Hakk huzüründe ediyorlar nazı
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Saf saf durmuşlar ne güzel canlar
Yüzünde parlıyor nurun imanlar
Hakk’ından bekliyor büyük fermanlar
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Diyer yarab çaresiz derdimin dermanı
Senin lütfündür emru fermanı
Nuri Ahmed aşkına yürüt bu aşkın kervanı
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Ehli imanın nuru parlıyor
Fatma anam hüngür hüngür ağlıyor
Ehli imanı rica ediyor
Şefaat senindir ya Resul Allah.

Bir yanında Muhammed bir yanında o şahi Haydar
Hatice anamız elinde ferman
Günahkar ümetimin derdine derman
Şefaat senindir ya Resul Allah.
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:42
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: RUMEYSA KARDEŞİM
msk02 su an offline msk02  
RUMEYSA KARDEŞİM
32 Mesaj -
HOŞGELDİN SEFALAR GETİRDİN
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:25
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HADİS
msk02 su an offline msk02  
HADİS
32 Mesaj -
Suçsuz yere (mazlumen) öldürülen kişinin, Allah katında 5 ödülü vardır. Kanının ilk damlası yere düştüğünde günahları bağışlanır. Cennetteki yerini görür. Keramet (soyluluk) elbisesi giydirilir. Büyük korkudan, yani kıyametin dehşet dolu sıkıntılarından güvencede olur
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:23
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: FIKRA
msk02 su an offline msk02  
FIKRA
32 Mesaj -
Dil Bilgisi

Dilbilgisi dersinde Karadenizli öğretmen,

Erzurumlu öğrencisini sözlüye kaldırıp sormuş:
- Bakmak fiilinin çekiminu yap bakalım...
Erzurumlu öğrenci hemen atlamış:
- Bakirem, bakirsen, bakir..
Öğretmen,

öğrencisinin bu cevabı karşısında onu azarlamış:
- Uy diluni eşekarisu soksun.

Öyle mi denur daa! Onun aslı pöyledir:

Pakayrum, pakaysun, pakay
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:12
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: fıkra
msk02 su an offline msk02  
fıkra
32 Mesaj -
Matematik Finali

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:03
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: tebesum
msk02 su an offline msk02  
tebesum
32 Mesaj -
http://by121fd.bay121.hotmail.msn.com/cgi-bin/getmsg?&msg=E4CA673B-0B05-4722-B160-368C7DB6C351&start=0&len=927043&mimepart=5&curmbox=00000000%2d0000%2d0000%2d0000%2d000000000001&a=533c4cf3bb7171eaa6b7f3c45c965d907b10bbb24846407fdf63fbd939b0a1c5&vscan=scan
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 01:00
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Cocuklari hayata hazirlama..
msk02 su an offline msk02  
RE: Cocuklari hayata hazirlama..
32 Mesaj -
Alıntı
Orijinali MeLiSSaNuR



-Cocuga saygi demek onun bagimsiz bir varlik oldugunu kabullenmek demektir. Hosgörü, cocugunuzu sizin istediginiz gibi davranmaya isteklendirir. Anne , baba olmanin en zor tarafi, bir seyin nasil dogru yapilacagini bildigi halde, yanlis yapilmasina sabir göstermektir.
-Cocugunuza ögüt vereceginize ona örnek olun.
-Cocuklariniza degerlerinizi benimsetmek istiyorsaniz, az kizin ve yumusak olun.
-Cocugunuza karsi yaptiginiz bir davranisiniz sizi üzüyorsa, ondan özür dilemekten cekinmeyin.
-Sabah kalktiginizda caniniz SIKKIN olsa bile, cocugunuza güleryüzle yaklasin ve hayirli sabahlar diyin.
-Cocugunuza paranin degerini ögretin. Her konudaki alim kararinin öncelikle ucuzluk veya pahalilikla degil, alinacak nesnenin bu paraya deger veya degmez olusu ile ilgili oldugunu anlatin.
-Cocugunuzu zorla degistiremessiniz. Onu ancak degisim icin cesaretlendirebilir, isteklendirebilirsiniz.
-Cocugunuzun yaptigi elinden gelendir.
-Cocugunuzun sinirlarini kabullenin.
-Cocugunuza bir saticidan istedigi tenzilati veya tavizi kavga etmeden almasini ögretin.
-Cocugunuzla iddialasmayin. Yumusak bir sesle Ben böyle düsünüyorum deyin ve susun. Dediginizi kabul etme ihtimali artar(hemen degilse bile,biraz sonra). Ne söylediginizden daha cok, nasil söylediginizdir. Iliskiniz istemediginiz gibi gelisiyorsa, ifadenizi ve beden dilinizi kontrol edin. Iletisim kisiye degil, kisi ile yapilir. Siz konusurken cocugunuz susuyorsa, bosa konusuyorsunuz demektir.
-Cocugunuza düsünce ve duygularini ifade etme firsati verin ve cevap veriyor diye ona kizmayin.
-Cocugunuzun yaptigi bir seyden hoslandiginizda bunu sebebiyle belirtin. Böylece otomatik tesekkür yerine insanlari mutlu eden, özel tesekküre gecebilirsiniz. Egitmek dogru tepki vermektir. Egitim dogrulari söylemek degil, dogrulari yapmaktir.
-Cocugunuza örnek olmaya gayret edin.Gerisi gelir.
-Cocugunuza vereceginiz egitimin amaci, onun sorumluluk düzeyini gelistirmek ve olgunlasmasini saglamak olmali.
-Cocugunuza size islerinizde yardim etme firsati verin.
-Cocugunuza kücük basarilari karsisinda olumlu sifatlarla yaklasirsaniz, ona en büyük hazine olan, kendine güven duygusunu kazandirirsiniz.
-Cocugunuzun hatasini asla baskalarinin yaninda konusmayin.
-Cocugunuzu asla baskalarinin yaninda elestirmeyin.
-Cocugunuzun yaptigi Bu yanlis demek yerine, Su bölümü iyi acaba diger bölümü daha farkli olabilirmiydi? diye yaklasin.
-Yanlisini söyleyerek cocugunuzu düzeltemessiniz.
-Cocugunuzu gayrete getirmek icin olumlu bir tavir icinde olun.
-Cocugunuzu olgunlastiracak olan sey sorumluluk almasidir. Bunun icinde hata yapilmasini göze almak ve bunu kabullenmek gerekir.
-Cocugunuzla ilgili kurallari onunla birlikte koyun. Onu isin icine kattiginiz konularin, sorun olmadan cözüldügünü göreceksiniz.
-Cocugunuza ne kadar cok kural koyarsaniz o kadar cok catisir, kizar, disiplin sorunu cikmasina yol acarsiniz. Güce dayanan otorite cocuklari sizden uzaklastirir. Bilgi ve hosgörüye dayanan otorite yaklastirir, danisma ihtiyaci dogurur. Size yakin insanlari daha kolay etkilersiniz.





güzel kardeşim çok güzel yazmışsın
TEBRİKLER
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 00:49
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ayet - hadis- söz
msk02 su an offline msk02  
ayet - hadis- söz
32 Mesaj -
Günün Ayet-i Kerimesi
O halde herşeyin mülkü ve hükümdârlığı kendi (kudret) elinde bulunan (Allah&#8217göz kırpmaın şânı çok yücedir. Siz ancak O’na döndürüleceksiniz.
(Yasin 83)



Günün Hadis-i Şerifi
iki kişilik yiyecek dört kişiye de yeter, dört kişilik yemek sekiz kişiye de yeter.
(Müslim, Eşribe 179)



Günün Sözü
İyiliği emreden insan, iyiliği evvelâ kendisi yapmalı!.. Kendisi yaptığı zaman sözünün tesiri çok olur. Manevi bakımdan da müessir olur.
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN (Rh.A)
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 00:39
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: TEVBE
msk02 su an offline msk02  
TEVBE
32 Mesaj -
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır:
Ben, Abdullah hasta iken onu ziyaret etmek maksadıyle yanına girdim. Kendisi bize biri kendinden, biri de Allah Resulü'nden olmak üzere iki hadis söyledi: Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işittiğini söyledi: "Muhakkak Allah mümin kulunun tevbesi sebebiyle şu kimseden daha fazla sevinir: Öyle bir kimse ki çorak bir arazide devesi ile birlikte bulunuyor. Devesinin üzerinde yiyeceği ve içeceği vardır. Derken uyuya kalır. Uyandığında bir de bakar ki devesi gitmiş. Devesini aradı. Nihayet kendisine şiddetli bir susuzluk erişti. Sonra kendi kendine: Artık ben ilk bulunduğum yere döneyim de orada ölünceye kadar uyuyayım dedi. Gitti, ölmek üzere başını kolunun üzerine koydu. Bir aralık uyandı. Bir de baktı ki devesi yanıbaşında. Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devenin üzerinde! İşte Allah mümin kulunun tevbesine bu kimsenin devesini ve azıklarını bulması anındaki sevincinden daha fazla sevinir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4929

Enes b. Malik (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Allah'ın, kulu kendisine tevbe ettiğinde sevinmesi: Birinizin, çorak bir arazide devesi üzerinde bulunduğunda, üzerinde yiyeceği ve içeceğinin bulunduğu devesi kaçar. Devesini bulmaktan ümidi kesip de nihayet bir ağacın gölgesinde yatar; devesinden ümidini kesmiştir. Tam bu haldeyken birdenbire devesini yanıbaşında dikiliyor bulur. Hemen devesinin ipini tutar. Sonra sevincinin şiddetinden dolayı: Allahım! Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim! diyerek sevincinin şiddetinden dolayı böyle hata etmesindeki sevincinden daha fazladır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4932

Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah mahlûkatı yarattığı zaman kendi nezdinde Arş'ın üzerinde bulunan kitabına: "Muhakkak benim rahmetim gazabıma üstün gelir" yazmıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4939

Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü'nden (a.s.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Yüce Allah rahmetini yüz parçaya ayırıp doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını da yer yüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün mahluklar birbirlerine merhamet ederler. Hatta hayvan, üzerine basarım endişesiyle ayağını yavrusundan kaldırır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4942

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü'nün huzuruna bir takım esirler gelmişti. Bunların içinde bir kadın vardı ki çocuğunu aramakta idi. Kadın esirler arasında çocuğu bulunca hemen onu aldı bağrına bastı ve emzirmeye koyuldu. Allah Resulü (a.s.) bize: "Şu kadının, kendi çocuğunu ateşe atacağını sanır mısınız?" dedi. Biz de: Hayır vallahi. Atmamak elinden geldiği sürece atmaz, dedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "İşte muhakkak ki yüce Allah, kullarına bu kadının çocuğuna acımasından daha merhametlidir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4947

Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Asla hiçbir iyilik yapmamış olan bir adam ailesine: Öldüğüm zaman beni yakın. Sonra külünün yarısını karaya, yarısını da denize doğru savurun. Allah'a yemin ederim ki eğer Allah ele geçirmeğe kadir olursa alemlerden hiç bir kimseye azap etmediği bir azaba çekecektir, dedi. Bu kimse öldüğü zaman emrettiği işleri yaptılar. Neticede Allah karaya emretti. Kara hemen kendisinde bulunanları topladı. Allah deryaya emretti, o da derhal kendisinde bulunanları toplayıverdi. Sonra Allah o kimseye: Bunu niçin yaptın? diye sordu. Adam: Senden korktuğumdan dolayı ya Rabb! Sen daha iyi bilirsin! dedi. Bunun üzerine Allah onu affetti."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4949

Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
Hz. Peygamber'den (a.s.) şunları nakletmiştir: Sizden önceki ümmetlerden bir kimse vardı. Allah ona mal ve evlat ihsan etmişti. Bir gün evladına hitaben: Vallahi ya benim emredeceğim şeyi yaparsınız, yahut da ben mirasımı sizden başkalarına vasiyet ederim: Öldüğüm zaman beni yakınız. (Zannederim şunu da söylemiştirsevinçli Sonra beni öğütüp rüzgârda savurunuz. Çünkü ben Allah katında hiç bir hayır biriktirmedim. Şüphe yok ki Allah beni azap etmeğe kadirdir, diyerek bu hususta çocuklarından söz aldı. Rabbime yemin ediyorum ki çocukları da vasiyet ettiği şeyleri yaptılar. Nihayet yüce Allah; Bu yaptığına seni sevk eden nedir? diye sordu. O zat: Senden korktum, dedi. Allah Teala: "Zaten bunu da başkası affedemez dedi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4952

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) Aziz ve Celil olan Rabbından rivayet ederek şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir kul bir günah işledi. Müteâkiben: Allahım! Günahımı bağışla, dedi. Yüce Allah: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret eden ve günah sebebiyle cezalandıracak bir Rabbı olduğunu bildi buyurdu. Sonra kul tekrar dönüp günah işledi. Ardından: Ey Rabbim! Günahımı affet diye yalvardı. Yüce Allah yine: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret eden ve günah sebebiyle cezalandıracak bir Rabbı olduğunu bildi buyurdu. Sonra kul tekrar dönüp günah işledi. Ve: Ey Rabbim! Günahımı mağfiret et diye yalvardı. Yüce Allah bu sefer yine: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret eden, günah sebebiyle ceza veren bir Rabbı olduğunu gereği gibi bildi. Sen istediğini yap, ben seni mağfiret ettim, buyurdu." Ravi Abdul Ala "İstediğini yap!" sözünü üçüncü yahut dördüncü defa da mı söyledi, bilmiyorum dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4953

Abdullah b. Mesûd (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu demiştir: "Allah kadar medh ve sena olunmayı seven hiç bir kimse yoktur. Bunun için Allah kendisini medh etmiştir. Allah'tan daha kıskanç hiç bir kimse de yoktur. Bundan dolayı Yüce Allah bütün çirkin fiilleri haram kılmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4955

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Allah kıskanır. Mümin de kıskanır. Allah'ın kıskanması, haram kıldığı şeyleri müminin işlemesidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4959

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre:
Yabancı bir kadını öpen biri Hz. Peygamber'e geldi ve olayı anlattı. Bunun üzerine: Gündüzün iki tarafında ve gecenin bazı saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere büyük bir hatırlatmadırayeti nazil olunca o zat: Ey Allah'ın Resulü! Bu yalnız benim için mi? diye sordu. Allah Resulü (a.s.): "Ümmetimden onu yapan herkes içindir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4963

Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber'e bir adam geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Ben had cezası gerektirecek bir kabahat işledim. O cezayı bana tatbik et dedi. Ravi der ki: Bu anda namaz vakti de gelmişti. Adam da Allah Resulü ile beraber namaz kıldı. Namaz bitince yine: Ey Allah'ın Resulü! Ben ceza gerektirecek bir kabahat işledim. Binaenaleyh hakkımda Allah'ın Kitabı'nı tatbik eyle! dedi. Allah Resulü (a.s.): "Sen bizimle birlikte namazda bulundun mu?" diye sordu. Evet bulundum dedi. Allah Resulü: "Sen affolundun" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4965

Ebu Saîd Hudrî'den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
Allah'ın Peygamber'i (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden evvelki ümmetler içinde bir adam vardı ki doksan dokuz insan öldürmüştü. Bu zat, yeryüzü insanlarının en aliminin kim olduğunu sordu. Kendisine bir rahip gösterildi. O da rahibe gelerek kendisinin doksan dokuz kişi öldürdüğünü ve tevbesinin kabul edilip edilmeyeceğini sordu. Rahip: Hayır, edilmez diye cevap verdi. Bu cevap üzerine katil o rahibi de öldürdü. Bununla sayıyı yüze tamamladı. Sonra yine yeryüzü halkının en alimini sordu. Alim bir kimse gösterildi. Onun yanına gelince: Bu adam yüz tane insan öldürmüştür. Acaba Onun için bir tevbe yolu var mıdır? dedi. O: Evet vardır, insan ile tevbesi arasına kim girebilir? Sen filan yere git. Çünkü orada Allah'a ibadet etmekte olan bir takım insanlar vardır. Sen de onlarla beraber Allah'a ibadet et ve sakın bir daha kendi memleketine dönme. Çünkü orası kötü bir çevredir, dedi. Bunun üzerine adam gitti. Nihayet yolun yarısına vardığı zaman eceli geldi. Bu sefer rahmet melekleri ile azap melekleri çekişmeye başladılar: Rahmet melekleri: Bu adam tevbe ederek ve kalbi ile Allah'a yönelerek geldi dediler. Azap melekleri de: Bu adam hiç bir hayır işlememiştir dediler. Bu sırada insan kılığında başka bir melek geldi. Her iki taraf bu meleği aralarında hakem yaptılar. O melek: Şimdi siz buradan itibaren geldiği yer ile gideceği yerin mesafesini ölçün. Bulunduğu bu yer, hangisine daha yakın ise bu kimse oraya ait olur dedi. Melekler mesafeleri ölçtüler ve adamın gitmek istediği yere daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onun ruhunu rahmet melekleri aldılar."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4967

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) bir sefere çıkmak istediği zaman kadınları arasında kura çekerdi. Kura kime düşerse Allah Resulü onunla birlikte sefere çıkardı. Aişe devamla: Gazaya gitmek istediği bir gazvede de aramızda kura attı ve bu kurada benim ismim çıktı. Ben Resulüllah ile beraber sefere çıktım. Bu sefer, hicap ayeti indirildikten sonra idi. Ben havdecimin içinde bindirilir ve (konak yerine) onun içinde indirilirdim. Bütün yolculuğumuzda böyle oldu. Nihayet Resulüllah bu gazasından ayrılıp da döndüğü ve Medine'ye yaklaştığımızda bir gece yürüyüşü bildirdi. Hareket izni verildiği zaman ben kalkıp yürüdüm. Hatta orduyu geçtim. Hacetimi yerine getirdiğim zaman dönüp yerime geldim. Bir de göğsümü yokladım. Baktım ki Yemen'in gözboncuğundan dizilmiş gerdanlığım kopup düşmüş. Hemen dönüp gerdanlığımı aradım. Fakat onu aramak beni yoldan alıkoymuştu. Benim devemi hazırlayan kimseler gelip havdecimi yüklemişler ve havdecimi bindiğim deve üzerinde götürmüşlerdi. Onlar beni havdecin içinde sanıyorlarmış. O zaman kadınlar hafif idiler, şişmanlamazlardı. Et ve yağ onları bürüyüp kaplamazdı. Çünkü onlar az yemek yerlerdi. Bu cihetle bana hizmet edenler havdeci yüklemek üzere kaldırdıklarında havdecin ağırlık derecesinin farkına varmayarak yüklemişler. Bilhassa ben küçük yaşta genç bir kadındım. Deveyi kaldırmışlar ve gitmişler. Ordu gittikten sonra ben gerdanlığımı buldum. Akabinde konakladıkları yerlere geldim fakat oralarda ne bir çağıran, ne de bir cevap veren kalmıştı. Bunun üzerine ben orada evvelce bulunduğum konak yerime geldim. Ve onlar beni havdecde bulamazlar da beni aramak üzere dönüp yanıma gelirler diye düşündüm. Yerimde otururken uykum geldi ve uyumuşum. Safvan b. Muattal Sulemi sonra Zekvani, ordunun arkasında mola vermişti. Bu zat sabaha yakın yürümüş, benim bulunduğum yere gelmiş, uyuyan bir insan karaltısı görünce benim yanıma gelmiş ve beni görünce tanımış. Beni tesettür farz kılınmadan önce görür idi. Ben onun beni tanıdığı sırada onun istirca sözlerini söylemesi ile uyandım. Uyanınca hemen çarşafıma bürünüp yüzümü örttüm. Allah'a yemin ediyorum ki o bana bir tek kelime söylemiyordu. Ben ondan, istirca sözünden başka hiç bir kelime işitmedim. Devesini ıhtırıp çöktürdü, ön ayağına bastı. Ben de deveye bindim. Safvan bindiğim deveyi önünden çekerek yürüdü. Nihayet kafile konak yerine indikten sonra öğlen sıcağında orduya yetiştik. Bu sırada benim yüzümden helak olan helak olmuştu. İftiranın çoğunu Abdullah b. Ubey b. Selül yapmıştı. Müteâkiben Medine'ye geldik. Medine'ye geldiğimizde ben bir ay hasta oldum. Meğer bu sırada halk iftiracıların sözlerine dalmışlar. Ben ise bunlardan hiç bir şeyin farkında değildim. Yalnız hastalığımda beni işkillendiren bir cihet vardı: Peygamber'den, hastalandığım başka zamanlarda gördüğüm lutuf ve şefkâti bu hastalığımda görmüyordum. Ancak yanıma giriyor, selam veriyor, sonra da: "Nasılsınız?" diyordu. Bu hâl beni işkillendiriyordu. Fakat bir kötülük hissetmiyordum. Nihayet iyileştikten sonra dışarıya çıktım. Benimle beraber Mistah'ın annesi de çıktı. Biz, Menası tarafına doğru çıktık. Bu yer bizim helamızdı. Buraya biz ancak geceden geceye çıkardık. Bu âdet evlerimizin yakınında helalar edinmemizden önce idi. O zamanlar bizim hâlimiz ilk Arapların âdeti idi. Biz evlerimizin yakınında helalar yapmaktan eziyet duyardık. İşte ben Mistah'ın annesi ile dışarı çıkıp gittim. Bu kadın, Ebu Ruhm b. Muttalib b. Abdu Menafın kızıdır. Annesi de Sahr b. Âmir'in kızıdır ki bu kadın da Ebu Bekr Sıddık'ın teyzesidir. Ebu Ruhm kızının oğlu da Mistah b. Usase b. Abbad b. Muttalib'dir. Orada hacetimizi gördükten sonra ben ve Ebu Ruhm kızı evimden tarafa dönüp gelirken Mistah'ın annesinin ayağı çarşafı içinde sürçtü. Kadın: Mistah helak olsun! dedi. Ne fena söyledin! Bedir'de hazır bulunan bir kimseye mi sövüyorsun? dedim. Kadın bana: Ah kadın! Sen onun söylediği sözü duymadın mı? dedi. Ben: O ne dedi ki? diye sordum. Bunun üzerine o bana iftiracıların sözünü haber verdi. Artık hastalığım kat kat arttı. Evime dönünce yanıma Allah Resulü geldi. Selam verdikten sonra: Nasılsınız? diye sordu. Ben de: Ebeveynimin yanına gitmek üzere bana izin verir misin? dedim. Ben o sırada bu haberi ebeveynim tarafımdan tahkik etmek istiyordum demiştir. Allah Resulü bana izin verdi. Ben de ebeveynimin yanına gittim ve anneme: Ey anneciğim! İnsanlar ne konuşuyorlar? dedim. Annem: Ey yavrucuğum! Sakin ol. Vallahi bir erkeğin yanında sevgili, parlak, güzel bir kadın olsun ve onun bir çok ortakları bulunsun da onun aleyhinde çok laf etmesinler pek nadirdir dedi. Ben de: Subhanallah! İnsanlar bunu mu konuşuyorlarmış? dedim. Bunun üzerine bütün gece ağladım. Sabaha kadar gözümün yaşı dinmiyor, gözüme de uyku girmiyordu. Sonra ağlayarak sabahladım. Allah Resulü de o sabah Ali b. Ebu Talib'i ve Usame b. Zeyd'i yanına çağırmıştı. Vahy gecikince ailesi ile ayrılması hususunda onlarla istişare etmişti. Usame b. Zeyd, Peygamber'in ailesinin beraatını bildiğini ve onlara karşı beslediği sevgiye işaret ederek: Ey Allah'ın Resulü! Onlar senin ailendir. Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmeyiz dedi. Ali b. Ebu Talib'e gelince, o da: Allah senin başını dara sokmaz. Aişe'den başka kadınlar çoktur. Cariyeye de sorsan sana doğruyu söyler demişti. Bunun üzerine Allah Resulü Berire'yi çağırıp: Ey Berire Aişe'de sana şüphe veren bir hâl gördün mü? diye sordu. Berire de: Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki ben Aişe'den kendisini ayıplayabileceğim hiç bir şey görmüş değilim: Yalnız, Aişe yaşı küçük, genç bir kadındı. Ailesinin hamurunu yoğururken uyurdu da evin besi koyunu gelir hamuru yerdi demiş. Bunun akabinde Allah Resulü minber üzerinde ayağa kalktı ve Abdullah b. Ubey b. Selul'den özür dilemesini istedi. Kendisi minber üzerinde şöyle hitabetti: Ey Müslümanlar topluluğu! Ev halkıma verdiği ezası son dereceye varan bir şahıs için bana kim yardım eder? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiş değilim. Bir adamın da ismini ortaya koydular ki bu zat hakkında da ben hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Bu kimse ailemin yanına da ancak benimle beraber girerdi. Bunun üzerine Ensar'dan Sa'd b. Muaz ayağa kalkarak: Ey Allah'ın Resulü! O kimseye karşı sana ben yardım edeceğim. Eğer Evs'ten ise biz onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec kardeşlerimizden ise yapılacak işi sen bize emredersin biz de emrini yerine getiririz demiş. Bu defa Sa'd b. Ubade ayağa kalkmış. Bu da Hazrec kabilesinin büyüğü idi. Ve bu vakıadan evvel iyi bir kimse idi. Fakat bu defa kabile hamiyeti onu cahilliğe sürükledi de Sa'd b. Muaz'a karşı: Sen yalan söylüyorsun. Allah'ın ebediyetine yemin ediyorum ki sen onu (yani Abdullah b. Ubey'i) öldüremezsin ve onu öldürmeye muktedir olamazsın! demiş. Bu defa da Sa'd b. Muaz'ın amcasının oğlu olan Useyd b. Hudayr ayağa kalkarak Sa'd b. Ubade'ye karşı: Allah'ın beka ve ebediyetine yemin ediyorum ki sen yalan söylüyorsun. Vallahi biz onu elbette öldürürüz. Sen mutlaka münafıksın ki, münafıklar hesabına bizimle mücadele ediyorsun diye mukabele etmiş. Bu suretle Evs ve Hazrec kabileleri ayaklanmışlar. Hatta birbirleri ile vuruşmaya niyetlenmişler. Allah Resulü ise henüz minber üzerinde ayakta duruyordu. Allah Resulü onları yatıştırmaya devam etti. Nihayet onlar susunca sustu. (Bana gelincesevinçli Ben o gün ağladım. Ne gözümün yaşı dindi, ne de gözüme bir uyku girdi. Sonra ertesi gecemde de ağladım. Yine gözümün yaşı dinmiyor gözüme hiç uyku girmiyordu. Babam ile anam, ağlamak ciğerimi parçalayacak sanıyorlardı. Bu şekilde Ebeveynim yanımda oturdukları, ben de ağlamakta bulunduğum sırada Ensar'dan bir kadın izin istemişti. Ben de o kadına izin vermiştim. O da oturup benimle ağlıyordu. Biz bu hâl üzere iken Allah Resulü yanımıza girdi, selam verdikten sonra oturdu. Halbuki Allah Resulü bundan evvel hakkımda dedikodu başladığı günden beri yanımda oturmamıştı. Ve Allah Resulü bir ay beklediği halde kendisine hakkımda bir şey vahyolunmamıştı. Allah Resulü oturduğu zaman, şahadet kelimelerini söyledikten sonra: Ey Aişe! Hakkında bana şöyle şöyle sözler geldi. Eğer suçsuz isen yakında Allah seni muhakkak beraat ettirecektir. Yok eğer bir günah işledinse Allah'tan mağfiret dile ve Allah'a tevbe et! Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra tevbe edince Allah da onun tevbesini kabul edip mağfiret buyurur dedi. Allah Resulü sözlerini bitirince gözümün yaşı kesildi. Hatta göz yaşından bir damla bulamıyordum. Hemen babama: Allah Resulü'nün söylediği sözlere benim adıma cevap ver dedim. Babam: Vallahi Allah Resulü'ne ne diyeceğimi bilmiyorum dedi. Sonra Anneme: Allah Resulü'nün söylediği söze benim adıma cevap ver dedim. O da: Vallahi Allah Resulü'ne ne diyeceğimi bilmiyorum dedi. Bunun üzerine ben, henüz Kur'an'dan çok şey bilmeyen küçük yaşta bir genç olduğum halde şöyle dedim: Vallahi ben kesinlikle anladım ki siz bu dedikoduyu işitmişsiniz. Hatta bu söz sizin gönüllerinizde yer etmiş ve ona inanmışsınız. Şimdi ben size suçsuzum desem (ki Allah suçsuzluğumu biliyor) bu konuda bana inanmazsınız. Ve eğer ben size bir itirafta bulunsam (ki Allah suçsuz olduğumu bilir) sizler beni hemen tasdik edeceksiniz. Vallahi ben kendimde size verecek bir misal bulamıyorum. Ancak Yusuf'un babasının dediği gibi: Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Sizin şu söylediklerinize karşı yardımına sığınılacak ancak Allah'tır.Aişe şöyle devam etmiştir: Sonra dönüp yatağıma yattım. Halbuki vallahi o zaman ben suçsuz olduğumu ve Allah'ın da muhakkak beni temize çıkaracağını biliyordum. Lâkin vallahi hakkımda okunan bir vahy indirileceğini hiç zannetmiyordum. Benim hâlim de kendimce Aziz ve Celil Allah'ın hakkımda okunan bir şeyle konuşmasından daha aşağı idi. Lâkin Allah Resulü'nün uykuda bir rüya göreceğini ve Allah'ın da o rüya ile beni beraat ettireceğini umuyordum. Vallahi Allah Resulü oturduğu yerden kalkmamıştı. Ev halkından bir kimse de dışarı çıkmamıştı. Aziz ve Celil Allah Peygamber'ine vahy indiriverdi. Kendisini vahy inerken basan şiddet yine bastı. Kendisine indirilen kelamın ağırlığından kış gününde bile inci tanesi gibi ter dökülürdü. Allah Resulünden vahy hâli kalkınca kendisi sevincinden gülüyordu. Söylediği ilk söz şu oldu: "Müjde ya Aişe! Allah seni beraat ettirdi." Bunun üzerine annem bana: Kalk, O'nun yanına git, dedi. Ben: Vallahi ne ona kalkarım, ne de beraatımı indiren Allah'tan başkasına hamd ederim dedim. Aziz ve Celil Allah şu on ayeti indirdi: "O uydurma haberi getirenler içinizden bir cemaattir.(ayetinden itibaren) on ayet indirdi (Nûr, 11-21). Aziz ve Celil Allah işte bu ayetleri benim beraatım hakkında indirmiştir. Ebu Bekr, akrabalığından ve fakirliğinden dolayı infak etmekte bulunduğu Mistah b. Usame için: Aişe hakkında bunları söyledikten sonra vallahi ben de Mistah'a bir şey vermem! diye yemin etti. Bunun üzerine de Aziz ve Celil Allah: Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar, akrabasına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere yardımda bulunmayacağına yemin etmesin..."ayetini, "Allah'ın size mağfiret etmesini arzu etmez misiniz?" sözüne kadarindirdi. Hibban b. Musa'nın dediğine göre, Abdullah b. Mübarek İşte bu, Allah'ın kitabı içinde en ümit bahşeden ayettir, demiştir. Bunun üzerine Ebu Bekr Vallahi, ben Allah'ın beni mağfiret etmesini isterim, dedi ve Mistah'a veregeldiği yardımı tekrar vermeye başladı ve: Ben bunu ondan ebediyen kesmem dedi. Aişe Allah Resulü, zevcesi Zeynep bt. Cahş'a benim durumumu sormuş: Ne bilirsin, ne gördün? demişti. O da: Ey Allah'ın Resulü! Ben kulağımı, gözümü muhafaza ederim. Vallahi hayırdan başka bir şey bilmem, diye cevap verdi. Bu hususta Aişe Zeynep, Peygamber'in hanımları arasında bana rekabet eden bir kadındı. Fakat Allah onu vera ve takvası sebebiyle muhafaza buyurdu. Kızkardeşi Hamne bt. Cahş ise onunla mücadele etmeye başladı da bu sebeple helak olanlar içinde helak oldu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4974
Ekleme Tarihi: 20.04.2005 - 02:33
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: selamlar kardeşlerim
msk02 su an offline msk02  
selamlar kardeşlerim
32 Mesaj -
O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). O, her şeyi hakkıyla bilendir.
Bakara süre:(29.ayet)
Ekleme Tarihi: 10.04.2005 - 11:17
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: SELMLAR
msk02 su an offline msk02  
SELMLAR
32 Mesaj -
GÜZEL DÜŞÜNEN GÜZEL GÖRÜR GÜZEL GÖREN GÜZEL DÜŞÜNÜR.
(~)
Ekleme Tarihi: 08.04.2005 - 03:04
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: RABİMİZ BİZLERİ YOLUNDA SABİT KIL
msk02 su an offline msk02  
RABİMİZ BİZLERİ YOLUNDA SABİT KIL
32 Mesaj -
Süphesiz ki Rabb'in, hakkiyla yaratan, (herseyi) pek iyi bilendir.
(Hicr, 86)
Ekleme Tarihi: 07.04.2005 - 23:47
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ŞEFATÇIMIZ
msk02 su an offline msk02  
ŞEFATÇIMIZ
32 Mesaj -
Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil (Muhammed) geldi ve size apaçik bir nur indirdik.
(Nisa, 174)



--------------------------------------------------------------------------------
Ekleme Tarihi: 07.04.2005 - 23:42
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HZ NUH'UN ÇAĞRISI
msk02 su an offline msk02  
HZ NUH'UN ÇAĞRISI
32 Mesaj -
Hz. Nuh'un Çağrısı
Yüce Allah , Nuh peygamberle ilgili ayeti kerimelerin başlangıç kısmında onun kavmine gönderildiğini vurguluyor. Burada onun gönderilmesiyle kastedilen peygamber olarak gönderilmesidir. Çünkü Yüce Allah insanı yarattıktan sonra ona görev ve sorumluluklarını da bildirmiştir. Çünkü o diğer canlılardan farklı olarak belli bir sorumluluk ve görev için yaratılmıştı. Fakat bu sorumluluk ve görevini yerine getirme konusunda kendisine seçim hakkı da verilmişti. Bir görev ve sorumlulukla yaratılmasıyla hayvanlardan, bu konuda kendisine seçim hakkının ve imkanının verilmesiyle de meleklerden ayrılıyordu. Bundan dolayı görev ve sorumluluğunu inkar ederek sadece zevklerine ve arzularına göre bir hayat yaşar, doğruları reddederse hayvanlardan aşağı dereceye düşer. Ama görev ve sorumluluklarını yerine getirerek hayatını buna göre düzenlerse meleklerden üstün dereceye yükselir.

Allah, insana görev ve sorumluluklarını peygamberler yoluyla bildirmiştir. Hz. Nuh (a.s.) da kendi döneminin insanlarına Allah'ın emirlerini ve yasaklarını bildirmekle görevlendirilen bir peygamberdi.

O insanlara: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım" dedi ve onlara sorumluluklarını, görevlerini hatırlattı. En başta hatırlattığı şey ise Allah'tan başkasına kulluk etmemeleriydi. Çünkü bütün diğer sorumlulukların özünde ve temelinde bu yatar. Bir kimsenin Allah'tan gelen emirlere tam olarak uyması, yasakladıklarından tümüyle çekinebilmesi için her şeyden önce Allah'ı tek, eşi olmayan bir ilah olarak tanıması gerekir. Bu aynı zamanda insanın kendi hayatında çelişkiler yaşamaması için zorunludur. Allah'tan başka ilahlar tanıyan bir kimse hayatında mutlaka ciddi ve tehlikeli çelişkiler yaşayacaktır. Her şeyden önce başka ilahlar tanıyan kimse Allah'ın mutlak ve eşsiz ilah olduğunu kabul etmediğinden dolayı inancın özünde ve temelinde çelişkiye düşecektir. İkinci olarak görev ve sorumlulukları konusunda neyi esas kabul edeceği hakkında çelişkiye düşer. Allah'ın tek ve mutlak ilah olduğuna inanan kimse O'ndan gelen emirleri eksiksiz ve tartışmasız kabul eder. Bu kimsenin hayatında uyması gereken daha başka emirler de olabilir. Ama onların, Allah'ın emirlerine ters düşmesi durumunda Allah'ın emirlerini esas kabul eder, diğerlerini ya o emirlere uydurur ya da tümüyle reddeder. Ama Allah'ın tek ve mutlak ilah olduğunu kabul etmeyerek birden fazla ilaha inanan kimse böyle bir çelişki karşısında ne yapacağını şaşırır. Yahut yaptığı seçimiyle bir tarafı kabul ederken diğerini inkar etme, yani kendi kabullerini reddetme gibi bir çelişki içine düşer.

Şunu da özellikle vurgulayalım ki farklı ilahlar kabul etmek sadece geçmişteki insanların yaptığı gibi taşları yontarak onlardan heykeller yapmak sonra onlara tapınmak değildir. Bir şahsın, bir sistemin veya bir ideolojinin kurallarını Allah'ın koyduğu kurallara eş tutuyor, hatta yerine göre Allah'ın bildirdiği kurallar ile söz konusu şahısların, sistemlerin veya ideolojilerin kuralları arasında çelişki ortaya çıktığı zaman Allah'ın kurallarını terk ederek ötekilerin kurallarını tercih ediyorsak hayatımızda ismi konmamış, üstü kapalı bir şirk yaşıyoruz demektir. İşte bu yüzden Allah'ın tek ilah olduğuna inanmak yani her türlü şirkten arındırılmış bir tevhid inancına ulaşmak her şeyin temelini oluşturur. Bu yüzden Hz. Nuh (a.s.) da kendi döneminin insanlarına önce bunu hatırlatmıştı.

Şimdilik bu noktaya parmak basmakla yetinmek istiyoruz. İnşallah önümüzdeki sayıda Hz. Nuh (a.s.)'a karşı kavminin sergilediği tavrın değerlendirmesini yapmaya çalışacağız.
Ekleme Tarihi: 05.04.2005 - 02:11
msk02 üyenin diğer mesajları msk02`in Profili msk02 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 797 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
meleknur58 (71), fatih4194 (45), F.U (43), güngör (51), mematii (41), ravza81 (43), turgay gnl (63), mgs 41 (55), ilknurakan07 (44), islamicboy (40), eminefendi (51), mirac6363 (45), adempece (52), AKKUS61 (50), binerve (41), ahirzaman (57), akay-350 (46), nuraymelek95 (29), AydinG (39), batuhan_ (47), markad (50), simales (39), bülent21 (43), mucahide33 (39), polat0000 (59), gülkokuþl.. (41), minik (43), Baykara (38), mecide_sümeyye (35), mustafakumbar (53), gringo (51), vefalidost (50), saidmirza (55), yaramaz (41), vuslateli (37), pascal (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.68656 saniyede açıldı