chloroquine ivermectine chloroquine ivermectine budesonide epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

27 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Van’da Gazze için Ömer Karaoğlu konseri
_ADA_ su an offline _ADA_  
Van’da Gazze için Ömer Karaoğlu konseri
27 Mesaj -
Van’da Gazze için Ömer Karaoğlu konseri

Van Kapalı Spor Salonu’nda Filistin yararına Ömer Karaoğlu konseri düzenlendi. Gazze’ye destek konserine binlerce kişi katıldı



İHH Van gönüllüleri Filistin halkı için başlatılan yardım çalışmasına destek vermek amacıyla Ömer Karaoğlu konseri organize etti. Konser öncesi İHH Van Gönüllüleri adına yapılan selamlama konuşmasının ardından Yazar Necmettin Irmak kürsüye çıktı.

Irmak konuşmasında Filistin’de yaşanan ambargoyu ve Siyonist kuşatmayı anlattı. Irmak, Gazze’nin düşmemesi için tüm İslam dünyasının Filistin davasına sahip çıkması gerektiğini vurguladı. Irmak, tüm Van halkını İHH’nın başlatmış olduğu ambargoyu delme çalışmasına destek olmaya çağırdı. “Hepimizin Filistinli kardeşlerimize göndereceğimiz bir şeyler var” dedi.

Irmak’tan sonra sanatçı Ömer Karaoğlu sahne aldı. Binlerce kişi Ömer Karaoğlu’nun eskimeyen eserlerine eşlik etti. Ardından sanatçı Seyfullah’ın seslendirdiği Kürtçe ve Türkçe parçalar yoğun bir ilgi ile dinlendi. Düzenlenen bu konsere katılımın yoğun olması Van halkının konuya duyarlılığını bir kez daha göstermiş oldu.

Salon dışında kurulan stantlarda satışı yapılan ürünlerin ve kitapların geliri Filistin’e bağışlandı.

“Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” çalışmasının Van halkına duyurulması için şehrin en işlek caddelerine kampanyanın bez afişleri asıldı. Beşyol mevkiinde kurulan stantta ise, afişlerin gösterimi ve kitap satışı gerçekleştirildi. İldeki sivil toplum kuruluşları ziyaret edilerek bilgilendirildi ve destekleri alındı.
Ekleme Tarihi: 13.04.2010 - 13:07
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Gazze’ye Özgürlük Filosu
_ADA_ su an offline _ADA_  
27 Mesaj -
Allah razı olsun...

Aslında başka bir açıdan bakılacak olursa yardımdan ziyade abluka altına alınmış, ambargo uygulanan en ufak bir insani ihtiyacın bile içeriye sokulmadığı Gazze'nin bu ambargo'dan kurtulmasını sağlamaktır.

Daha önce yapılan Filistin' YOLAÇIK konvoyu, şimdi Gazze'ye Özgürlük Filo'sunun ve bundan sonra Rabbimizin izni ile yapılacak bin araçlık konvoy, ve tabii ki ondan sonra yapılacak konvoylar her seferinde Dünya kamuoyunda daha kuvvetli bir etki bıracaktır.

Rabbim bu mücadele içine girip gerek konvoy içinde bulunup mücadele edenlerden, gerekse elindeki en ufak bir yardımı esirgemeden veren insanlardan razı olsun. İlla bir şeyler vermek önemli değil Dua en büyük ihtiyaçtır.

Selam ve dua ile....
Ekleme Tarihi: 19.02.2010 - 15:48
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Gazze’ye Özgürlük Filosu
_ADA_ su an offline _ADA_  
Gazze’ye Özgürlük Filosu
27 Mesaj -
Gazze’ye uygulanan ambargoyu karadan delen İHH ve Free Gazze hareketi, şimdi de ambargoyu denizden delmeyi hedefliyor. Hazırlıklara başlandı. Özgürlük Filosu 20 gemiden oluşacak. Gemiler Gazze’ye tıbbi malzeme, ilaç ile çimento ve demir gibi inşaat malzemeleri götürecek. 5 gemi hazırlamayı hedefleyen İHH, hayırseverlerin bağışlarını bekliyor

Bu Limanda senin de adın olsun

Filistin’e Özgürlük Konvoyu ile Gazze’ye uygulanan ambargoyu delen İHH İnsani Yardım Vakfı ve Free Gazze grubu şimdi de deniz yoluyla ambargoyu delecek. 20 Nisan tarihinde düzenlenmesi planlanan organizasyona "Son Liman Özgürlük" adı verildi. Organizasyonun içerisinde İngiltere’deki Free Gazze hareketiyle, Amerika, Yunanistan, Fransa, İtalya, Almanya, Malezya ve Venezuella’dan katılım olması bekleniyor. Filistin’e Özgürlük Filosu’nun 20 gemiden oluşması planlanıyor. Gemilerin bir kısmı yük gemilerinden oluşacak. Bu gemilere ilaç, tıbbi malzeme gibi sağlık malzemeleri ile demir, çimento gibi inşaat malzemeleri yüklenecek. Bilindiği gibi ambargo sebebiyle inşaat ve yapı malzemelerinin Gazze’ye girişine izin verilmiyor. Gemilerde ayrıca sivil toplum kuruluşu temsilcileri, gazeteciler ve aktivistler olacak.

İstanbul’dan yola çıkacak olan gemiler Akdeniz üzerinden Gazze’ye ulaşmayı hedefliyor. Gemilerin deniz üzerinden Gazze’ye gitmeleri noktasında uluslar arası bir hukuki engel bulunmuyor.



Gemilerin alımı için yardım kampanyası başlatıldı
İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, 20 gemiyle yola çıkmayı hedeflediklerini söyledi. İHH olarak 5 gemi satın alacaklarını ifade eden Yıldırım, gemileri almak için araştırmalarının devam ettiğini belirtti. Yıldırım, “3 gemi alımı için görüşmelerimiz devam ediyor. Yunanistan ve diğer ülkelerde gemi bakıyoruz. Fakat bu gemileri tek başına alacak gücümüz yok. Gemileri almak için bir yardım kampanyası başlatıyoruz. Bu çorbada herkesin tuzu olsun istiyoruz. Hayırsever halkımızın bağışlarını bekliyoruz” dedi.

Gazze’de 2006 yılından beri uygulanan ambargoya dikkat çeken Yıldırım, “İsrail Gazze halkına ambargo uyguluyor. Mısır’ın Refah Sınır Kapısı’nı kapatmasıyla Gazzelilerin nefes alacakları son kapı da kapatılmış oldu. Buradaki insanlar, tünellerden gelen sınırlı sayıda malzeme ile ayakta durmaya çalışıyorlar. Dünya ile bütün irtibatları kesilmiş durumda. Hiçbir şekilde insani ve hukuki olmayan bir ambargo ile karşı karşıyayız. Biz sivil toplum kuruluşları olarak sivil insiyatif alıyoruz. Bu ambargonun artık bitirilmesini istiyoruz. Aralık 2009’da başlattığımız konvoy ile ambargoyu deldik. Konuyu bir kez daha dünya gündemine taşıdık. Bu sefer ambargoyu denizden deleceğiz. İnşallah bu hareketten sonra devletler de harekete geçer” şeklinde konuştu.

Bilgi için telefon numarası 0212 631 21 21, http://www.ihh.org.tr


Ekleme Tarihi: 19.02.2010 - 11:11
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: FİLİSTİN'E YOL AÇIK...
_ADA_ su an offline _ADA_  
27 Mesaj -
Allah razı olsun gerçekten desteklenmesi gereken bir girişim.

Yardımlardan ziyade bu kadar aracın Gazze yolunda olması oradakilerin yalnız olmadığının gösterilmesi daha önemli.

Ayrıca benim ilgimi çeken ve tuhafıma giden konu bu özgürlük konvoyu hakkında hiçbir ulusal tv kanalının ya da yazılı basının söz etmemesi.

Belki de ben atlamışımdır kim bilir....
Ekleme Tarihi: 11.12.2009 - 14:49
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: FİLİSTİN'E YOL AÇIK...
_ADA_ su an offline _ADA_  
FİLİSTİN'E YOL AÇIK...
27 Mesaj -
Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek ve Filistin halkı üzerindeki ambargoyu kaldırmak için Londra’dan yola çıkan Filistin’e Özgürlük Konvoy’u Fransa’yı geçerek İtalya’ya ulaştı. Uğradığı her ülke ve bölgede büyük ilgi gören konvoya güzergâhı üzerindeki ülkelerden de katılımlar devam ediyor. Konvoyun 15 Aralık tarihinde Edirne’den Türkiye’ye giriş yapması bekleniyor.




Filistin’e Özgürlük Konvoyu Türkiye’den büyük bir ilgi görüyor. Konvoyun Türkiye ayağını organize eden İHH İnsani Yardım Vakfı’na Gazze’ye ulaştırılmak üzere 60 araç bağışlandı. Bu araçların içerisinde minibüs, otobüs, ambulans ve binek araçları yer alıyor.

İHH Başkanı Bülent Yıldırım, bu araçların İngiltere’den gelecek konvoya dahil olacağını belirtti. Yıldırım, bütün araçların Filistin’e götürülerek Gazze halkına bağışlanacağını söyledi. Araç bağışlarını almaya devam ettiklerini ifade eden Bülent Yıldırım, “İnşallah Gazze’deki ambargoyu deleceğiz ve savaşın yıl dönümü olan 27 Aralık’ta Gazze’de olacağız. Burada büyük bir insan hakları yürüyüşü organize edeceğiz. Uluslar arası bir niteliğe sahip olan bu eyleme dünyanın her tarafından büyük bir ilgi ve destek var. Arap ülkelerinden de konvoylar yola çıkacak. Bu konvoylar, Mısır’da birleşecek. Filistin halkının yalnız olmadığını hem İsrail’e hem de bütün dünyaya göstereceğiz” dedi.



15 Aralık’ta Edirne’den Türkiye’ye giriş yapması beklenen konvoya büyük bir karşılama töreni yapılacak. İstanbul’daki etkinliklerden sonra 16 Aralık akşamı yola çıkacak olan konvoy; Adapazarı, Ankara, Konya, Adana ve Kilis üzerinden Suriye’ye giriş yapacak. Konvoy daha sonra Suriye üzerinden Ürdün ve Mısır’a geçerek Refah Sınır kapısından Gazze’ye girmeyi hedefliyor.

Siz de Gazze için araç veya ayni ve nakdi bağışta bulunabilirsiniz. Konvoyla ilgili detaylı bilgi HYPERLINK "http://www.filistinkonvoyu.org" http://www.filistinkonvoyu.org adresinden ve ya 0212 631 21 21 numaralı telefondan alınabilir.
Ekleme Tarihi: 11.12.2009 - 13:06
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ümmet, Ümmetçilik ya da açılım
_ADA_ su an offline _ADA_  
RE: Ravda Yönetimine Rica!!!
27 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı _ADA_

S.A.

Farklı bir başlıkta açtığım konunun alakası olmayan bir tartışma ortamına çekildiğini görüyorum.

Ümmet sevgisinin ve Ümmet olma bilincinin hepimizin içindeki yerini kendimizce sorgulayalım istedim. Ama konu değişmiş farklı yerlere çekilmiş.

Ravda yönetiminden istirhamım bu konunun kapatılması...

Selam ve dua ile....


Ekleme Tarihi: 18.11.2009 - 09:57
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ümmet, Ümmetçilik ya da açılım
_ADA_ su an offline _ADA_  
Ravda Yönetimine Rica!!!
27 Mesaj -
S.A.

Farklı bir başlıkta açtığım konunun alakası olmayan bir tartışma ortamına çekildiğini görüyorum.

Ümmet sevgisinin ve Ümmet olma bilincinin hepimizin içindeki yerini kendimizce sorgulayalım istedim. Ama konu değişmiş farklı yerlere çekilmiş.

Ravda yönetiminden istirhamım bu konunun kapatılması...

Selam ve dua ile....
Ekleme Tarihi: 14.11.2009 - 12:41
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Üye Adınızı (Nickname) niçin seçtiniz? ...
_ADA_ su an offline _ADA_  
RE: RE:
27 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı rahil

Alıntı
Orijınalı _ADA_

a.s.

Bu sitede bir çok isim kullandım son kullandığım _ADA_

_ADA_ Soyadımdan geliyor....

Avatarda bana çok benzediği için sevinçli



_ADA_ Kardeşim şu meşhur en sevdiğim ilahi yorumcusu CELALEDDİN ADA'nın akrabasımısınız???düsün

(konuyla pek alakası yok ama aklıma takıldı sevinçli )



Yok kardeş... _ADA_ soyadımın bir kısmı sonunda ek var.
Ekleme Tarihi: 12.11.2009 - 12:15
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Üye Adınızı (Nickname) niçin seçtiniz? ...
_ADA_ su an offline _ADA_  
27 Mesaj -
a.s.

Bu sitede bir çok isim kullandım son kullandığım _ADA_

_ADA_ Soyadımdan geliyor....

Avatarda bana çok benzediği için sevinçli
Ekleme Tarihi: 07.11.2009 - 10:26
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ümmet, Ümmetçilik ya da açılım
_ADA_ su an offline _ADA_  
Ümmet, Ümmetçilik ya da açılım
27 Mesaj -
s.a.

Dil, ırk, ten rengi, mevki, makam, zenginlik vs. farklılıklarımıza rağmen bizi birbirimize bağlayandır Ümmetçilik.

Ebu Zerr Gıfari'nin Bilal-i Habeşi'nin ayakları altına yüzünü koymasıdır Ümmetçilik.

Çanakkale'de Türk'ün Çerkez'in Arab'ın Kürd'ün şehit olmasıdır Ümmetçilik.

Kısaca bizi bize bağlanyandır, kalplerimizi birbirimize açandır Ümmetçilik.

Yüzyıllardır bu şiar ile yaşadık, Doğusu batısı, Türk'ü Kürd'ü bu şiar ile birbirine kaynaştı, Hısım oldu akraba oldu. Dost oldu kardeş oldu.

Biz Ümmet'iz. Bir Allah'a secde eden, O'na el açan, aynı Peygamber'e (s.a.v.) iman eden müslümanlarız.

Şimdi günlerdir bir açılım konusu kamuoyu tarafından tartışılıp duruyor.

Bu konunun derinliğine girip, yıllarca oynanan oyunun, bu ümmetin içine atılan nifakın sonucunda neler olduğunu anlatmak değildir niyetim.

Ama ırkı, dili ne olursa olsun bu ülke insanlarını din dışında farklı sistemlerle bir araya getirmek, onların sorunlarına çözüm aramak, dipsiz kuyuda iğne aramaya benzer. Bu tür açılım hareketleri niyet iyi olsa bile çok kötü sonuçlar doğuracağı aşikardır.

Bu ülke insanın içinden Ümmet sevgisini çıkarırısanız geriye kalacak olan Irkçılık, kavmiyetçiliktir.

Ondan sonra yapacağınız ya da yapmak istediğiniz her çözüm arayışı hüsrana uğramaya mahkumdur.

Selam ve dua ile
Ekleme Tarihi: 29.09.2009 - 18:35
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: bir tesbitimdir doğrumu cevaplarmısınız
_ADA_ su an offline _ADA_  
27 Mesaj -
s.a.

Kardeşimiz nerde Hz. Ömer'in adaleti deyince aklıma birden Haccac'ın meselesi geldi.

Malum Haccac zulmüyle, adaletsizliği ile halkı yıldırmaya başlamış halk bu zulümden şikayet eder olmuştu. Haccac bir sabah evinin penceresinden bahçesine bakınca halktan birinin kendi bahçesinde toprağı kazarken gördü.

Hemen yanına gidip ne yapıyorsun diye sorunca toprağı kazan kişi kafasını kaldırmadan:

- Hz. Ömer'in adaletini arıyorum. demişti.

Bunun üzerine Haccac hiçbir şey demeden bir süre ortalıktan kaybolur. Bir müddet sonra toprağı kazan kişi bakar ki yanı başında Haccac elinde kazma o da toprağı kazıyor. Adam şaşkın bir halde Haccac'a sorar:

- Ben adalet arıyorum, sen ne diye kazıyorsun.

Haccac cevap verir:

- Bende Hz. Ömer'in adil halkını arıyorum.

Kendisi Adil olmayan bir halkın, Adil olmayan yöneticilerinin olacağını düşünmekteyim. Kendi durumumuza bakıp, hayatta en azından kendi ailemizde adaleti sağlayabiliyor muyuz diye bakarsak sorunu çok net bir biçimde görmüş olacağız.

selam ve dua ile....
Ekleme Tarihi: 04.09.2009 - 22:02
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: "Doğdular, yaşadılar ve öldüler."
_ADA_ su an offline _ADA_  
"Doğdular, yaşadılar ve öldüler."
27 Mesaj -
Bir zamanlar doğuda çok akıllı ve bilgili bir hükümdar varmış. Bu hükümdar, yeryüzünde yaşayan insanlara ilişkin her şeyi bilmek istiyormuş.

Vezirlerini yanına çağırmış ve:

- Bana dünyadaki tüm ulusların tarihini yazın, geçmişte ve şimdi nasıl yaşadıklarını, hangi savaşlara katıldıklarını ve çeşitli ülkelerde gelişmiş iş ve sanat kollarını anlatın! diye buyurmuş. Ve onlara beş yıl süre tanımış.

Vezirler önünde saygıyla eğilmişler.

Sonra krallıktaki akıllı adamların en akıllılarını bir araya toplamışlar ve hükümdarlarının dileğini iletmişler. Beş yıl sonra vezirler sarayda tekrar toplanmışlar.

- Büyük hükümdarım, dileğiniz yerine getirildi! Dışarıya bakarsanız isteğinizin karşılandığını görürsünüz... demişler.
Hükümdar hayretle gözlerini açmış. Sarayın önünde sonu ufukta kaybolan bir deve kervanı duruyormuş. Her devenin sırtında iki dev heybe ve her heybenin içinde de, marokenle güzelce kaplanmış on büyük cilt varmış.

- Bu nedir? diye sormuş hükümdar.
- Bu, dünya tarihidir, diye yanıtlamış vezirler.
- Buyruğunuz üstüne bilge kişiler beş yıl durmadan çalıştılar!
- Benimle alay mı ediyorsunuz? diye kükremiş kral.
- Ömrüm bunların onda birini bile okumaya yetmez! Söyleyin kısa bir tarih yazsınlar. Ama tüm önemli olayları içersin. Ve onlara bir yıl daha süre vermiş.

Bir yıl geçmiş ve yine kervan sarayın önünde durmuş. Bu kez yalnızca on deve boyundaymış ve her devenin sırtında iki heybe, bunların içinde de on cilt kitap varmış.
Kral çok öfkelenmiş.

- Bugüne kadar tüm ulusların yaşadığı yalnızca en önemli olayları yazmalarını söyleyin onlara. Ne kadar süre isterler?
Akıllı adamların en akıllısı öne çıkmış ve:
- Yarın efendim. İsteğinize yarın kavuşacaksınız, demiş.
- Yarın? diye yinelemiş hükümdar şaşkınlıkla.
- Çok iyi. Ama beni aldatıyorsanız başınızı yitireceksiniz!

Sonunda mavi gökyüzünde güneş yükselmiş, uyku çiçekleri tüm büyüleyicilikleriyle açmışlar ve hükümdar bilge kişiyi yanına çağırtmış.

Yaşlı bilge elinde ufacık bir tahta kutuyla içeri girmiş.
- Ey ulu hükümdarım, tüm insanlık tarihinde yaşanmış en önemli olayları burada bulacaksınız, demiş kısık bir sesle.
Kral kutuyu açmış. Kadife bir yastık üstünde küçük bir parça parşömen duruyormuş. Ve orada tek bir cümle yazılıymış:
- "Doğdular, yaşadılar ve öldüler.


(Alıntı İNZAR Dergisi)
Ekleme Tarihi: 20.08.2009 - 13:24
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: İşte bir öğrencinin ağzından ÇYDD
_ADA_ su an offline _ADA_  
İşte bir öğrencinin ağzından ÇYDD
27 Mesaj -
s.a.

Yaşadığım yer olması itibari ile VAN'DA ÇYDD ile alakalı şeyler duymuştum özellikle bir hocamız bunu söylediğinde çok şaşırmıştım. Aşağıda bir öğrencinin ÇYDD ile alakalı maili var.

selam ve dua ile


İşte bir öğrencinin ağzından ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği)
Bu aslında ilk ve tek değil. Ergenekon operasyonlarının ardından ÇYDD'nin ismi de gündeme gelince, geçmiş dönemde dernekten burs alan ve bugün pişman olan çok sayıda öğrenci maillerle ÇYDD'nin gerçek yüzünü gözler önüne sermeye çalışıyor. O maillerden bir tanesini yayınlıyoruz. İşte ÇYDD'den burs almış bir öğrencinin ağzından şok eden gerçekler....



"Merhaba ben K H.

Güvenlik nedeniyle soyadımı, oturduğum ili ve okuduğum üniversite hakkında bilgi vermek istemiyorum ama memleketim Van'dır. Üniversite son sınıfta okuyorum. 2 gün önce medyadan ÇYDD'ye karşı Ergenekon operasyonun yapıldığını öğrendim. ÇYDD ile ilgili bir kısım medyada eğitim gönüllüleri oldukları ve öğrencilere burs sağladıkları, özellikle kız çocuklarının eğitimi için çaba harcadıkları yazıyordu. Bir kısmında da ÇYDD'nin misyonerlik faaliyetlerinin MİT ve Genelkurmay raporlarıyla sabit olduğu haberleri vardı. Ben de bir ara ÇYDD'den burs almış birisi olarak bu ÇYDD'nin gerçek yüzünün ortaya çıkması için bilgi verme ihtiyacı hissettim ve bu maili göndermeye karar verdim.

Ben Van'da liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi kazanıp geldiğim de maddi durumumuz kötü olduğu için çok zorluk çekiyordum. Aynı sınıfta okuduğumuz bir arkadaşım vardı. O ÇYDD'den burs alıyordu bende onun gibi alabilir miyim diye onunla konuştum. O da bana sen doğulusun sana kesin verirler diyerek cesaretlendirdi. Ben de onların bulunduğumuz yerdeki şubelerine gidip görüşmeye karar verdim. Hakikaten beni çok sıcak karşıladılar. Sen merak etme sana her türlü yardımı yapacağız, para, kalma konusunda bize güven dediler. Bir süre sonra bana bir ev gösterdiler burada kalabilirsin dediler ve burs da bağladılar. Evde kızlarla erkekler beraber kalıyorlardı hatta odalar da bile karma şekildeydi. Evde 5 kişi kalıyordu. Evin 3 odası vardı, 2 oda da kızlı erkekli kalınıyor diğer kalan küçük odada da bir kız yalnız kalıyordu ancak zaman zaman eve farklı erkeklerle geliyor ve beraber kalıyorlardı. Çok gece onların kahkahalarından ve gürültülerinden uyuyamadığımı bilirim. Evde temizlik anlayışı pek yoktu. Zaten herkes kafasına göre takılıyor istediği zaman girip çıkıyordu. Ben de bir kızla aynı odada kalmaya başladım. O da doğuluydu. Onu iki yıl öncesi alıp oraya getirmişler ve burs vermeye başlamışlar. Yani iki yıldır onlarla berabermiş. Kız bana hiç aklından bir şey geçirme benim gözüm dışarıda dedi. Tabi bu durumlar benim aile yapıma tersti. Verdikleri bursun bir kısmını sosyal etkinlik için kesiyorlar ve katılmak zorundasın diyorlardı. Parti gibi yapılan ve kırmızı şarap içilen bu etkinliklerde, sohbet grupları kuruluyordu. Bu gruplarda konuşmalara geçilmeden önce, Filipeliler, Markos diye biten ve numaraların okunduğu metinler okunuyordu. Sanki böyle din dersi gibi sohbetler oluyordu ama ben ilk zamanlar onları pek anlamıyordum. Taki 5. Toplantıda bunların İncil'in bölümleri olduğunu ve oradan bir şeyler anlattıklarını anladım.

Ben bazen memleketten kalma alışkanlık cumalara giderdim. Cumaya gittiğimi fark eden kız arkadaşım yani oda arkadaşım benden bir süre sonra rahatsız olmaya başladı ve galiba başkalarına söyledi. Daha sonra baskılar başladı ve bunu bırakmamı aksi takdirde bursu keseceklerini ve evden çıkaracaklarını söylediler. Ben maddi olarak çok zor durumda olduğumu benim kimseye bir zararımın olmadığını neden böyle davrandıklarını anlayamadığımı söyledim ancak onlar kararlılardı. Çok zor durumda olduğum için tamam dedim ve bundan sonra cumaya filan gitmeyeceğimi söyledim. Ben böyle söz verdikten sonra bursu kesmediler ancak tam güvenemedikleri için bazen cuma zamanlarında beni çağırıyorlar, görüşmek istiyorlar, böylece beni kontrol etmiş oluyorlardı. O sene böyle gitti.

İkinci sene yine evde kalmaya devam ettim ve bursumda devam ediyordu. Gittiğim ilk sene ramazan geçtiği için oruçla ilgili bir sorun olmamıştı ama ikinci sene ramazan geldiğinde yine bursu kesecekler korkusuyla oruç tutmayı aklımdan bile geçiremedim. Maddi olarak onlara ihtiyacım olduğu için onların her dediğine evet demek durumunda kalıyordum. Ben böyle davranırken bir gün Van'dan teyzem enişteyle beraber tedavi için buraya geleceklerini ve benim eve de uğrayacaklarını söylediler. Ben direk yok diyemedim ama kabulde edemiyordum. Gelmemeleri için çarem yoktu, engelleyemedim. Teyzemler gelip onlarda teyzemleri gördüklerinde şok oldular, buz kesildiler. Teyzem bizim oralardaki normal kadınlar gibi kapalıydı. Ancak bundan onlar hiç hoşlanmadılar ve iki gün sonra senin bize faydan olmaz, sen bize uygun değilsin diye beni evden çıkardılar ve bursumu da kestiler.

İşte ÇYDD'nin gerçek yüzü budur. Ne eğitim meraklısı ne de yardımseverdirler. Kendi amaçları için insanların zaaflarından faydalanarak kendi amaç ve hedeflerine ulaşmaya çalışan bir dernektir. Bunu da şundan biliyorum. Hemen hemen ayda bir okuduğumuz okuldaki hocalar ve öğrenciler ile ilgili tüm bilgiler bütün teferruatıyla yazılırdı. Bunlar odasında tek başına kalan o kız arkadaşımız organize ederdi. Bu kız hiçbir kural tanımazdı, hatta ben cumaları bıraktıktan sonra ödül olarak olduğunu anladım, benimle …. Cumhuriyet yürüyüşlerine gitme işini de o ayarlıyordu. Şehir dışına giderken otobüs bileti için falan biz para vermiyordu. Zaten böyle harcayacak kadar durumumda iyi değildi. Ayrıldığım sene o mezun olmuştu, o … sonra ben ona ilgi gösterince bana, orada kal ben kaymakam karısı olacağım dedi.

Bazen kendimden utanıyorum. Ama o zaman maddi olarak çok zor durumdaydım. Mecburdum. Ben kimsenin kötülüğünü istemedim. Onlardan korkmuyorum. Çünkü korkak olduklarını biliyorum. İsmimi yazmıyorum çünkü bu defterin kapanmasını istiyorum. Ama bunların çirkin yüzünü herkes bilmesi lazım.

Bu mailimi yayınlarsanız, halka yarar sağlamış olursunuz. Gençler içinde bulundukları zor durumlardan dolayı tuzağa düşürülmesinler."
Ekleme Tarihi: 23.05.2009 - 19:23
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Firavun’un cesedi
_ADA_ su an offline _ADA_  
Firavun’un cesedi
27 Mesaj -
S.A.

Sevgili Ravda dostları İhsan Eliaçık'ın güzel bir yazısını sizinle paylaşmak istedim.


Firavun’un cesedi

“Firavun’un müzedeki cesedi”, “Tatlı su ile tuzlu su”, “Petekteki Lafza-i Celal”, “Erciyes’in tepesinde Allah yazısı” türünden anlatıları oldum olası garipsemişimdir.


Neden derseniz, “olmakta olana/oluş halinde” olana sağır, kör ve kalpsiz kesilip, “olağandışılık” beklentisinin Kur’an mu’minliği değil; Tevrat ve İncil inanlılarından olmak olduğu kanaatindeyim.


Malum eldeki Tevrat mucize, İncil de kehanet anlatılarıyla doludur.


Kur’an’da ise yoğun bir şekilde yaşanmış tarih, yaşayan hayat ve canlı doğa tasvirleri vardır. “Olmuş olan” birer ibret tablosu olarak tarihten kesitler, “olacak olan” ise ölüm, afet ve kıyamettir.


Bunlar ise hep “yaşayana” hitaptır. Şu denmek istenir: Ey yaşayan insan! (Yâsîn, Tâhâ!) “olmuş olan” gibi olman mümkündür; ibret al, “olacak olana” ise dikkat et; uyanık ol, kendine gel!


Haliyle bu söylem olağandışılığa değil; olmuş olana, olmakta olana ve olacak olana dikkat çeken bir söylemdir. Ne olmuş olanda, ne olmakta olanda, ne de olacak olanda olağandışılık yoktur! Geçmiş ve gelecek şu an nasılsa öyledir. Dün ve yarın, bugün nasılsa öyledir. İbn Haldun’un dediği gibi suyun suya benzediği gibi mazi (geçmiş) de hale (şimdiye) benzer.


Buna rağmen yaratılışta tekrar yoktur. Boyuna “halk-ı cedid” (yeniden yaratılış) ve hep bir “ezeli şimdi” içinde “ebedi devinim” vardır. “Devinim” belirlenemezliği değil; olmamış olanın kestirilemezliğini ifade eder. Olmakta olan ise içkinlikle devam eden “sürecin” kendisidir ve kestirilebilirdir.


**

Bu çerçevede Kur’an’da bir çok ibretlik olaylar anlatıldığını görüyoruz.


Bunlardan birisi de “Firavun’un cesedi” olayıdır.


Acaba bunun olmuş olan, olmakta olan ve olacak olan perspektifinden anlamı nedir? Yani “Yaşayan Kur’an” açısından ne anlama geliyor?


Malum, ölü Kur’an anlatıcılarına göre Allah ibret-i alem için Firavun’un cesedini korumuş ve şu an İngiltere’deki British Museum’de sergilenmektedir.


Müzeye gitmenize bile gerek yok, Youtube’da videosunu izleyebilirsiniz, internet çağındayız nede olsa.


Oysa müzedeki cesedin Firavun’a ait olmadığı, bunun bir “şehir efsanesi” olduğu çeşitli defalar yazılıp çizildi. Ben bunlardan sadece birini aktarmakla yetinecek ve asıl “Firavun’un cesedi” ile ilgili ayette ne deniyor onu göstermeye çalışacağım.


***


“Bu ceset, bizim ‘doğal mumya’ dediğimiz türden bir arkeolojik buluntudur. Gerek bizim müzemizde, gerekse dünyanın diğer pekçok müzesinde bunun gibi daha yüzlerce ‘doğal mumya’ mevcuttur. Benzer görünümlü doğal mumyalara Mısır'ın daha birçok çöllük bölgesinde ve Peru'nun Nazca ovasında da rastlayabilirsiniz… Elimdeki resmî kayıtlara göre, Geç Hanedan Öncesi Dönem'e ait olan (M.Ö. 3500-3250 arası) bu ceset, Yukarı Mısır'daki Cebeleyn kasabasında yapılan resmî bir kazıda bulunmuştur. Öncelikle, kazı mahalli Kızıldeniz'e aşırı uzaktır (300 km). Eski Mısırlılar sevdiklerini gündelik hayatta kullandıkları eşyalarla gömmeyi âdet edinmişlerdi. Altından yapılma gündelik eşya ve mücevherat, bu kültürde bütün asillerin mezarlarında mutlak surette karşılaşacağınız çok önemli sınıfsal göstergelerdir. Bizdeki mumyanın çevresinde gördüğünüz kap-kacak, cesedin bulunduğu mezardan çıkan orijinal eşyalarıdır. Bunlar ise gayet sıradan, o çağda avamın kullandığı türden toprak malzemelerdir. Eğer ki bu kişi kutsal metinlerde sözü edilen 'lanetlenmiş firavun' ise o halde içi ve çevresi başka insanlarca düzenlenip süslenmiş olan nizamî bir mezarda değil; gelişigüzel bir biçimde bulunması gerekirdi… Bu kişinin 2. Ramses olduğunu ileri sürmek ise, tarihsel gerçeklerle tam anlamıyla alay etmek demek. Çünkü, Ramses 2'nin mumyalanmış bedeni Mısır'ın Krallar Vadisi'ndeki özel mezarından zaten yıllar önce bilim adamları eliyle çıkarılmıştı ve şu anda da Kahire Müzesi'nde koruma altında bulunuyor. Bütün bu gerekçelerin ışığında, gerçekliğini araştırdığınız iddianın hiçbir tarihî ya da bilimsel geçerliliği ve tutarlılığı bulunmadığını bilmenizi isterim. Böyle bir iddiayı destekleyecek en küçük bir bulguya sahip olsaydık, bu mumyayı müzemiz galerilerinde şu anki konumunda değil zaten çok daha farklı ve görkemli koşullarda sergilerdik.” (Eski Mısır uzmanı Derek A. Welsby’in açıklaması, Ali Murat Güven; 20 Kasım 2005, Yenişafak).


Ali Murat Güven’in araştırma/haberine göre müzede böyle 10-15 mumya ceset daha var. Bu da onlardan biri ve Mısırlı bir köylüye ait. Firavun olduğuna dair hiçbir kanıt yok!


***


“Var, Kur’an’daki ayet!” diyeceksiniz…


İmanlarını “Firavun’un cesedi” gibi şehir efsanelerine dayandıranlar yazının sonunda imansız kalacaklarından en iyisi yazının bundan sonraki bölümünü okumasınlar derim…


Kur’an’da geçen ayet şöyle: “Bugün senin ‘bedenini’ kurtaracağız. Arkandakilere ibret olsun. Ne var ki insanların birçoğu ayetlerimiz karşısında hiç oralı olmuyor.” (Yunus; 10/92)


Bu kökten (b-d-n) gelen kelime Kur’an’da bir yerde daha kullanılır: “Büyükbaş hayvanları da (el-budne) size Allah’ın şiarlarından kıldık” (Hacc; 22/36).


Ayette geçen “beden” kelimesi büyükçe olmak, gövdeli olmak demektir. Cüssenin büyüklüğüne bakılarak söylenirse beden, rengine bakılarak söylenirse cüsse manasına gelir. Bu açıdan semiz deveye de bedene denir. Beden aynı zamanda vücudu koruduğu için zırh manasına da gelir. Nitekim beden de iç organları korumaktadır. Tıpkı gömlekte elin geldiği yere el, sırtın geldiği yere sırt, karnın geldiği yere karın dendiği gibi, zırh da, bedenin üzerinde durduğundan beden adını aldı denilmiştir.(Rağıp, el-Müfredat, b-d-n mad.).


Şu halde ayette iki tefsir mümkün görünüyor.


1-Büyükçe olmak, iri gövdeli olmak manasına bakılarak “Senin büyükçe, iri, gövdeli, devasa (yapılarını) arkandan bırakacağız, koruyacağız. Böylece insanlar arkandan bu kadar budn (büyükçe) hale gelmiş Firavun’un nasıl yok olup gittiğini görerek ibret alacaklar” denmiş olur… Musa zamanında ki Firavun vücut itibariyle sıska birisi olmasıyla tanınırdı. Hemen anlaşılabileceği gibi buradaki büyükçe olmaktan maksat onun görkemli yapıları yani pramitleridir. Nitekim başka bir ayette Firavun “Yere çakılı dev kazıklar/pramitler sahibi” (zu’l-evtad) olarak da anılır. (Sad; 12, Fecr; 10).


2- Zırh manasına bakılarak “Seni bedenini saran altın işlemeli zırhınla birlikte bırakacağız, kenara çıkaracağız. Böylece ‘Firavunlar ölmez’ diyenler ardından senin zırhınla da olsan nasıl öldüğünü görecekler, ibret alacaklar” denmiş olur…


Her iki halde de verilmek istenen “yaşayan mesajlar” ise şunlar olur;


Birinci tefsirden: Görkemli binalara, devasa ordulara, imparatorluk saraylarına sahip nice despotik tiranlar göçüp gitmiştir. Bunların halini görmek istiyorsanız Firavun İmparatorluğu’nun geride kalan devasa yapılarına/pramitlerine bakın. Oralara dünyanın yedinci harikası diye boş gözlerle turistik ziyaretler yapacağınıza ibret alın. Kendi çağınızın görkemli ordu ve binalarına sahip imparatorlukları da bir gün böyle olacak. Onlardan korkmayın, Allah’tır en büyük olan ve ebediyen yaşacak olan…


İkinci tefsirden: “Ben sizin en büyük Rabbinizim” (Naziat; 24) diyen Firavunlar da ölür, öldü, ölecek! Üstelik bedenlerini sarmış altın işlemeli zırhlarıyla… Altından zırhı bedenini ölümden kurtaramaz. Zırhıyla olsa dahi öldürürüz. Her kim ‘Bize ölüm yoktur, biz yıkılmayız, liderimiz ölümsüzdür, ona bir şey olmaz; altın, gümüş, servet, iktidar, zenginlik bize yeter’ diyerek kendini müstağni görürse bilsin ki her nefis ölümü tadacaktır. Dünya kimseye kalmadı, herkes ölecek ve Allah’ın huzuruna gelecektir. Bu nedenle ey insanlar kimseye Rab/ilah gibi davranmayın, Allah’tan başka Rab/ilah yoktur!


Ve siz ey zenginliğini kendine yeterli görerek altın ve gümüşle korunduğunu, güvende olduğunu sanan, görkemli binalara, devasa ordulara ve zırhlı araçlara sahip modern bedenler! ‘Yeryüzünün Tanrılarıyız, İlahlarıyız, Rableriyiz’ diye efelenmeyin! Sizin de sonunuz budur! Siz de ölür, altınla korunmuş bedenleriniz ibret-i alem için yerlere serilir, su kenarlarına atılır. Altını ve gümüşü Firavunlar gibi bedeninizi koruyan zırh gibi kendinize saklamayın… Her şey fanidir, baki olan sadece Allah’ın vechi (yüzü/zatı/kudreti) dir…


***


Görüldüğü gibi ayette geçen “beden” kelimesinin Yunan felsefesindeki ruh-beden ikilemi ile alakası yoktur. Nitekim Kur’an’ın hiç bir yerinde ruh ve beden kelimesi bu ikilemde kullanılmaz. Ruh maddi (hava) veya manevi (vahiy) canlılık veren şey, beden/budne de büyüklük, irilik, devasalık veya koruyucu zırh anlamındadır. Yukarıdaki iki tefsir her ikisine de uygundur.


Nitekim eski müfessirlerin çoğu da yukarıdaki yorumların benzerini yapmışlardır. Örneğin dil alimlerinden Leys beden kelimesinin zırh demek olduğunu söylemiş, İbn Abbas da “Firavun’un üzerinde sayesinde tanınıp bilindiği altın bir zırhı vardı. Allah onu tanınıp bilinsin diye sudan bu zırhı ile çıkardı” demiştir (Razi, Mefatuhu’l-Ğayb, c.12, s. 464).


Meselenin Kur’an metni ve tefsiri açısından durumu bundan ibrettir.


Müzedeki cesedin ise bir köylüye ait olduğunu, dünyanın değişik müzelerinde böyle bir çok mumya ceset olduğunu (Ki mumya çok eski bir mezar ve ölü kültürüdür. Rusya’da Lenin’in cesedi de mumyalıdır) Firavun’a ait olmakla alakasının bulunmadığını, bunun bir “şehir efsanesi” olduğunu yazının girişinde aktarmıştım.


***


Gelelim kıssadan (yazıdan) hisseye…


Batıda bir bilimsel buluş ortaya çıktı mı, biz hemen “Kur’an bunu 14 asır önceden haber vermişti” diye böbürleniriz. İmanımız batıdaki bilimsel buluşların Kur’an’da haber verilmiş olduğuna dayanacaksa yandık demektir.


14 asır önce bu tür buluşlardan hiç haberleri olmadığı halde imanları ile dünyayı sarsan sahabeler, acaba, Firavun’un cesedini müzede mi görmüşler veya tatlı su ile tuzlu suyun birbirine karışmadığını keşfeden Kaptan Custo’yu mu dinlemişler ya da petekte Allah yazıldığını görüp de mi sarsmışlar dünyayı?


Tabiî ki Allah’ı tarihin bütün yelpazesinde, hayatın tüm mecralarında ve tabiatın her zerresinde görmüşler. Külliyen varlığı Allah’ın ruhu/nuru olarak kavramışlar. Onunla her zerrede ilişkiye geçmeyi Allah ile ilişkiye geçme olarak anlamışlar.


Oysa biz de öyle mi?


Cesetler (mezarlar) yetmez, illa Firavun’un mumyadan cesedini görmek isteriz.


Denizler yetmez, illa tatlı ile tuzlu suyun keşfini bekleriz.


Dağlar yetmez, illa dağın tepesinde Allah yazısını görmek isteriz.


Arı yetmez, illa petekte Lafza-i Celal yazısı ararız.


Ay yetmez, illa ayın yarıldığını görmek isteriz.


“Keşf” perdeyi kaldırmak “müşahede” de görmek, tecrübe etmek demek olduğuna göre, doğrudan doğruya tarihin, hayatın ve tabiatın olmuş olan/olmakta olan/olacak olan (kevnî) ayetlerine derinlemesine nüfuz etmek/perde gerisine inmek (vera’il-hicab) ve bizzat tecrübe etmek yani keşf ve müşahede lazımdır. Asıl keşf ve müşahede budur. Bu da ancak sağır, kör ve dilsiz olmaktan kurtulmakla mümkündür.


Bundan daha sağlam bir kulp (urvetu’l-vuska) var mı?


Böyle olunca Firavun’un cesedi ile değil; bizzat kendisi ile uğraşırsınız. Altın tanrısı Mammon’a tapan modern Firavunları gözlerinizle görür, kulaklarınızla duyar, dillerinizle hakkı (gerçeği ve adaleti) haykırır hale gelirsiniz. Modern Firavunlar’ın büyücülerini Musa gibi bir bir deşifre edersiniz.


Mü’minlerin “yaşayan imanı” böyle olmak icap eder.


İnanlıların “ölü itikadı” ise define avcısı gibi ceset arar.
Ekleme Tarihi: 23.05.2009 - 11:43
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN
_ADA_ su an offline _ADA_  
27 Mesaj -
S.A.

Tüm islam aleminin kurban bayramı mübarek olsun.

Ümmet bilinci ile yaşanacak nice bayramlara ulaşmak dileği ile...
Ekleme Tarihi: 07.12.2008 - 13:03
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HANZALA
_ADA_ su an offline _ADA_  
HANZALA
27 Mesaj -
Naci el-Ali Hanzala’yı cizmistir, ama Ali’yi korkudan, geri adım atmaktan koruyan da Hanzala olmuştur. Hanzala Filistin’e sadıktır ve yenilginin dev dalgalarının Ali’yi alıp götürmesini engellemiştir. Yine de Naci el-Ali bir korkuyu her zaman taşıdı: “Sınırlamalardan korkmuyorum ve hiç hesabını yapmıyorum. Tek korktuğum yeisin kalbime ulaşması.

Flistinli çizer Naci el-Ali’nin Hanzala’sı İsrail’in vahşet ve yıkım politikasından doğmuş bir çocuktur, diş görünümünün, onu mülteci kaplarının diğer çocuklarından –Zeyneplerden, Muhammedlerden, Fatmalardan ayıran- belirgin hiçbir özelliği yoktur. Besili, şımartılmış ya da rahat bir çocuk değildir Hanzala. Tıpkı kamp arkadaşları gibi yalınayak, çirkin, bakımsız ve kirpi saçlı bir çocuktur. 10 yaşındaki bu çocuğu diğerlerinden ayıran, onun “negatif” ve küskün biri olmasıdır. Bağladığı elleri arkasında bu çocuk Amerika ve İsrail’in bölgedeki politikalarını ve önerdikleri “çözümü” protesto etmektedir. Hanzala elini bağlamaktadır, buna Henry Kissinger’ın Filistin politikasını öğrendiğinde karar vermiştir.

Hanzala'yı mülteci çocuklardan ayıran, onun bize sırtını dönmesidir. Negatif bir kişiliktir o; reddeden biri ve reddettiği sadece Amerika ve İsrail’in politikaları değildir. Hanzala nadiren yorum yapan ve eyleme geçen bir tanıktır; bazen onu bir taşa uzanırken ya da taş fırlatırken de görürüz, ama eses olarak Filistin’de olup bitenleri izlemektedir. Filistin mücadelesinin direnişçi unsurlarını ve Arapların acısını temsil etmektedir, ama bir yandan da Arapların bölünmüşlüğünü ve Filistin halkının acılarına kayıtsızlığını eleştirmektedir. Arapların sessizliğine, İsrail’in işlediği savaş suçlarına, dünyanın ikiyüzlülüğüne ve Arap yönetimleri ile FKÖ içindeki yozlaşmaya da sırtını dönmüştür.Doğanın kanunları Hanzala üzerinde etkili değildir, çünkü o 10 yaşında doğmuştur ve her zaman o yaşta kalacaktır. Hanzala’nın büyümesinin, 10 yaşını geçebilmesinin tek koşulu onun Filistin’e dönebilmesidir. Hanzala bu bakımdan, diğer kamp çocukları gibi, çizeri Naci el-Ali’nin acısını da temsil etmektedir. Naci el-Ali, 1948’de, on yaşındayken ayrılmak zorunda kaldığı Celile’deki köyüne dönememiştir. Tıpkı büyümesi gibi, Hanzala’nın yüzünü görebilmemizin de bir koşulu vardır: Okur, onun yüzünü ancak Arap halkı özgürlüğünü ve tehdit altındaki haysiyetini yeniden kazandığında görebilecektir.

kendi küçük gövdesine hapseden ve içini acıyla dolduran Naci el-Ali’nin acımasızlığı değil, bizzat yaşadıklarıdır. Hanzala’nın elleri arkasında sessizlik içinde tanıklık ettiği göç, yoksulluk ve kamp hayatı, büyük ölçüde Naci el-Ali’nin de kişisel gerçeğidir. Karikatür çizmeyi cezaevinde öğrenen Ali, ilk çizimlerini mülteci kampının duvarlarına yapar. 1960’ların başında Filistin mücadelesinin önderlerinden Gassan Kanafani onun yeteneğini farkeder ve bu alanda profesyonel olarak çalışmasını sağlar. Filistin mücadelesinin Nasırcı Arap milliyetçiliğinden devrimci bir çizgiye kaymasında önderlik edenlerden biri olan Kanafani onun ilk çalışmasını El-Hürriyet dergisinde yayımlar.

Çizmeyi ciddiye alan Naci el-Ali, daha sonra Kuveyt’teki Tali’a dergisinde çizer olarak çalışmaya başlar. 1968’den 1975’e kadar Es-Siyase gazetesindedir. Bu tarihte Lübnan gazetesi Es-Sefir’e geçer. Artık çizimleri yayılmaya ve çizgisinin karakteristik özellikleri belirginleşmeye başlamıştır. Çok keskin ve detaycı çizgilerinin olduğu söylenemez ve fikrin daha ön planda olduğunu kabul etmek gerekir. Yine de hareketin fazla olmadığı bu çizimlerin donuk olduğunu söylemek haksızlık olacaktır. Naci el-Ali’ninki açik sözlü, cesur, mitlere ve hiziplere teslim olmamış bir çizgidir. Ama kabul etmeli ki, onun çizgisi yenilgilerin ortasına düşmüştür; 1967 ve 1982 yenilgilerinin ortasında biçimlenmiştir.

Öyle ki, hayatının son on yılında (1977-1987) hep kendi kuşağının yenilgisinin sonuçlarıyla boğuşmuştur. Yenilenler mücadelede “düşenler” ve “göbekliler”dir, o ise Filistin’in direnişçi unsurlarını temsil etmeye devam etmektedir. Bu o kadar da kolay bir şey değildir ve en büyük dayanağı kendi kahramanı Hanzala’dır. Naci el-Ali, Hanzala’yı yaratmıştır, am Ali’yi korkudan, geri adım atmaktan koruyan da Hanzala olmuştur. Hanzala Filistin’e sadıktır ve yenilginin dev dalgalarının Ali’yi alıp götürmesini engellemiştir. Yine de Naci el-Ali bir korkuyu her zaman taşıdı:

“Sınırlamalardan korkmuyorum ve hiç hesabını yapmıyorum. Tek korktuğum yeisin kalbime ulaşması.”


























Ekleme Tarihi: 02.12.2008 - 13:31
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ninni yavrum ninni
_ADA_ su an offline _ADA_  
27 Mesaj -
s.a.

Yok kardeş daha o zamanlar gelmedi...

Can boğaza gelmeden, Dünya müslümanlarına yapılan zulümler, işkenceler, bize veya evdeki yakınımıza yapılmadan kılımızı bile kıpırdatmayız.

Çünkü biz "BİZE DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN" ilkesini düstur edinmiş, öyle bir hayat yaşıyoruz işte...

Bizim üniversiteye gidipte başörtülü olduğu için okula alınmayan kızımız, kızkardeşimiz yok ki bize ne, varsın onlar düşünsün, hem niye okuyacaklar ki evde oturacakları yerde...

Gece yarısı evlerimize suçsuz olduğumuz halde baskın yapılmadı bizim, evdeki hane halkı o baskın sonucu psikolojik travmalar yaşamadı, hem onlar niye rahat durmuyorlar ki, size ne işkence varmış, zulüm varmış, bu insalar dinini tanısınmış, rahat mı batıyor tabiri caizse...

Bizim yüreklerimizde İslam dini ile ilgili kaygılarımız olmadı, hem niye olsun ki camilerimiz açık değilmi isteyen gider isteyen oturur evinde, hem dışarda niye kendimi açık edeyim, evimde ister yaşarım ister yaşamam bu böyle biline...

Hem biz etliye sütlüye karışmayan müslümanlarız, nasıl olsa birgün girecez cennete tatlı canımızı üzmeye değer mi bu yalan dünya da. İslam barış dini değil midir hem ne gerek var ortalığı bulandırmaya...

Velhasılı kelam, daha o zamanlar gelmedi kardeş. Biz böyle oldukça geleceği de yok.

selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 03.11.2008 - 19:10
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: 5 YAŞ SENDROMU
_ADA_ su an offline _ADA_  
5 YAŞ SENDROMU
27 Mesaj -
Ramazan 1

Bu gün evde bir acaiplik var.

Herkes sessizce işine okuluna gidiyor.

Annem 'Zeynep hadi sana kahvaltı hazırlayalım' dedi.

Kimse yemek yemiyor, su içmiyor.

Ablam bile!


Ramazan 5

Önce diyet yaptıklarını sanmıştım.

İzledim hepsini.

Akşama doğru hepsi sessizleşiyor.

Sofrayı hazırlayıp ezanı bekliyorlar.

Onları böyle seyretmek, öyle hoş ki.

Başka zaman, susmak bilmeyen ablamın bu hali içten içe güldürüyor beni.

Ama gülmeye cesaretim yok.


Ramazan 9

'Niye böyle yapıyorlar?' Ablama sordum, 'Büyüyünce anlarsın..' dedi.

Zaten başka ne der ki…

Anneme sordum, Ramazan dedi.

Babama sordum, Oruç dedi.


Ramazan 11

Bu Ramazan ve Oruç isimli iki kişi, bizimkilere yeme-içme yasağı koymuş demek.

Arkadaşım Fatıma'ya sordum.

Onun ailesine gündüzleri yemek yemiyor su içmiyormuş.


Ramazan 14

Kaşık çatal sesleri, konuşmalar duydum.

Uyandım.

Babama haber vermeye koştum, yatağında yok!

Çaresiz, huysuz ablamın odasına koştum.

O da yok!

Korkmadım, Ben bu hırsızların hakkından gelirim!' dedim.

Aldım elime paspasın sapını, aniden açtım mutfak kapısını.

Sopamı havaya kaldırdım öylece kaldım oracıkta.

Bizimkiler yemek yiyorlar!

Vay uyanıklar.

Gündüz Oruç ile Ramazan'dan korkup gece yiyorlar.

Birde üstüme gülüyorlar…

Korkaklar.


Ramazan 17

Önceleri, Oruç ile Ramazan'ı bulup şikayet etmeyi düşündüm.

Fakat ablamın yemek yemedikçe pamuk gibi yumuşadığını fark ettim.

Babam ile Annem de artık tartışmıyorlar.

O zaman devam.

Belli ki Oruç ve Ramazan iyi kalpli iki amca.

Ramazan 19


Her gün bize beyaz başörtülü teyzeler geliyor.

Oturup birlikte Kur'an okuyorlar.

Her zaman ki gibi mobilyadan, gelinden, kaynanadan, konuşmuyorlar.

Ellerini açıp herkese dua ediyorlar.

Sevim teyze de başını örtmüş.

Çok da yakışmış


Ramazan 22

Her şey aynen devam ediyor.

Televizyonlar bile uslu uslu konuşuyor.

Hepsi akşam ezan okuyor.

İftar iftar deyip bütün şehir birden yemeğe başlıyor.

Ne hoş.


Ramazan 24

Oruç'u mer ak ediyorum.

Geçen gün Ayşe teyzem Annemle konuşuyorlardı.

Şöyle şöyle yaparsam Oruç bozulur mu?

Yok böyle olursa Oruç kaçar mı?

Demek ki Oruç, çok duygulu birisi.

İnsanlar kötü bir şey yapınca bozuluyor.

Kötülüğü gördüğü yerden kaçıyor.

Oruc'u ve Ramazan'ı artık iyice merak ediyorum.

Onlarla tanışmaya can atıyorum.


Ramazan 25

Bu günlerde herkes Kadir gecesinden bahsediyor.

Şimdiye kadar gecesi olan bir adam göremedim.

Bu Kadir de kim?

Bin aydan hayırlı gecesi varmış.

O gece uyumamak, namaz kılmak, Kur'an okumak önemliymiş.


Ramazan 26

İftarı çok sevdim.

Akşam yemek yemeye İftar diyorlar.

Gece yemek yemenin adı da Sahur.

İftar sonrası eğlenceler oluyor.

Babam camilere götürüyor bizi.

Herkes sokaklarda, camide, neşe içinde.


Ramazan 28

Merak içinde beklerken uyuyakaldım.

Kadir, gecesiyle beraber gelmiş gitmiş.

Ben göremedim.

Anlayamıyorum.

Bu yüzden ağabeyimi çok özlüyorum.

Ablama soru sormaya kalksam, bana doya doya gülüyor.

Sonra da arkadaşlarına anlatıyor, birlikte gülüyorlar.

Sinir oluyorum.

Abim uzak bir şehirde üniversitede okuyor.

'Abim ne zaman geliyor?' diye aneme soruyorum.

'Bayram gelsin, o da gelecek' diyor.

Oruç, Ramazan, gece gelen Kadir'den sonra şimdide Bayram!..

Soramıyorum 'Bayram kim?' diye.

Neden o gelmeden abim gelemiyor?

Belki de abimin arkadaşıdır.

Çok özledim abimi.

Bayram'ı da alsın gelsin tanışalım.


Ramazan 29 / Arefe

Sonunda bir hanım ismi duydum.

Arife diyemiyorlar mı ne?

Arefe diyorlar.

Niye Arefe?

'Arife' olması gerekmiyor mu?

Yengemin adı gibi yani...

'Arefe geliyor, daha temizliği bitirmedik.' diyor Annem .

Demek ki Arife teyze çok titiz.

İyice telaşlandılar.

Bir Bayram diyorlar, bir Arefe, harıl harıl çalışıyorlar.

Temizlik yapılıyor.

Yemekler hazırlanıyor.

Anneme 'Bayram ne zaman gelecek?' dedim, 'Arefe'den sonra' dedi.

Demek ki Bayram ile Arefe evli değil.

Akraba da değil.

Kafam karma karışık.

Salih abim bi gelse de her şeyi bana anlatsa.

Ve Bayram geldi

Sabah kalktığımda, herkesi kahvaltıda yakaladım!.

Oruç öldü heralde diye düşündüm.

Gece Abim gece gelmiş.

Sevinçten haykırdım.

Çok özlemişiz birbirimizi.

Bütün olanı biteni bir güzel anlattım Abime.

Yüzüme bakarken, bana tebessüm ettiğini gördüm.

Ablama sormamakla ne iyi ettiğimi anladım.

Abimin tebessüm ettiği yerde, Ablam kahkaha atar.

Abime küser gibi yaptım, hemen gönlümü aldı.

Bana her şeyi baştan anlattı, bu sefer de ben gülmeye başladım.

***

Abimden söz aldım.

Kimseye anlatmayacak, konuştuklarımızı yazmak için izin istedi.

Ben de verdim..

Ramazan günlüğü işte böyle ortaya çıktı.

Abim buna bir de isim buldu: 5 Yaş Sendromu.

Sendromu anlamadım.

Ama olsun, Abime güveniyorum.

Gerçi Ablam'a göre 4 yaşındayım.

Annem 5 yaşında olduğumu söylüyor.

Babam daha 4 yaşından gün almadı diyor.

Abim bu konu beni aşar diyor.

Bayramı çok sevdim.

Ama Ablam tekrar o sinirli haline dönecek diye, Ramazanın gidişine çok üzüldüm.

Bizim için her gün Ramazan olsa!..

Ne iyi olur...
Ekleme Tarihi: 11.10.2008 - 19:48
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Koca Fazla Bilgili Olursa!!
_ADA_ su an offline _ADA_  
Koca Fazla Bilgili Olursa!!
27 Mesaj -
Koca fazla bilgili olursa


Karı - koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar.

Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır.Adam uyku sersemidir;

güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:

'Ne oldu?Ne istiyorsun?' diye sorar.

Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.' Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir:

-'Bunun için mi uyandırdın beni?.Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum,ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.

Karısı tekrar sorar.Peki, bu sana neyi gösteriyor?

Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:

'Teolojik olarak Allahin kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum.

Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.

Astronomik olarak galaksilerin,yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum.

Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.

Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.

Niye sordun bunu bana?

Sana neyi gösteriyor?

'Necati, çadırımızı çalmışlar!
Ekleme Tarihi: 18.08.2008 - 18:37
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Babam icin Dualarinizi bekliyorum :-((
_ADA_ su an offline _ADA_  
27 Mesaj -
Yüce Rabbim Babanıza şifa, sizlerde sabırlar ihsan etsin.

Derdi veren Rabbim, dermanını da verir muhakkak.

Geçmiş olsun...


Bu mesaj 1 kez ve en son _ADA_ tarafından 09.08.2008 - 10:04 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 09.08.2008 - 10:03
_ADA_ üyenin diğer mesajları _ADA_`in Profili _ADA_ Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 623 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
meleknur58 (71), fatih4194 (45), F.U (43), güngör (51), mematii (41), ravza81 (43), turgay gnl (63), mgs 41 (55), ilknurakan07 (44), islamicboy (40), eminefendi (51), mirac6363 (45), adempece (52), AKKUS61 (50), binerve (41), ahirzaman (57), akay-350 (46), nuraymelek95 (29), AydinG (39), batuhan_ (47), markad (50), simales (39), bülent21 (43), mucahide33 (39), polat0000 (59), gülkokuþl.. (41), minik (43), Baykara (38), mecide_sümeyye (35), mustafakumbar (53), gringo (51), vefalidost (50), saidmirza (55), yaramaz (41), vuslateli (37), pascal (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56271 saniyede açıldı