ivermektin kamagra colchicine generique plaquenil generique rhinocortcipralex ciprine cipro med cipro clamycin clarinex clarithrocine claritin claritine claromycine claropram clavamox clavu basan cleocin climara clobex clocim clomid clopin clot basan clozaril co acepril co atenolol co diovan co enalapril co enatec co epril co lisinopril coaprovel colcrys colofac combivir compazine competact concor plus concor confortid conjugen convulex copegus corangine
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

40 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Kestim yüreğimin bileğini...
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Kestim yüreğimin bileğini...
41 Mesaj -


İçimdeki karanlığı büyütüyorum herkesten gizleyerek

Kestim yüregimin bilegini..


ruhum kara teslim..

üşüyorum ...


Açtığın derinliği saklamak için kendimden, daha büyüğünü esir ediyorum içimde

Tutunacak dallarımı çoktan kırdın..

Şimdi söyle..

Söyle

Dinliyorum ...



Zamanın öyle bir yerine geldim ki artık geriye dönüp eski anları yaşamak mümkün değil. Öyle bir kaymışız ki zamanın boşluğunda neyi nereye koysak uyuşmuyor, uymuyor.


Kelimeler yetersiz geliyor anlatmaya. Koşar adım ilerliyoruz zamanın ardından, sanki tutabileceğiz de kıyısından, çırpınıyoruz işte.


Kelimelerin zincirlerini kırıp doyasıya yazmak istiyorum ama olmuyor be hayat!


Yazamıyorum işte. Sanki elim, ruhum, kalbim demirden zincirlerle bağlanmış, prangalar vurulmuş her bir uzvuma…


Yüreğimin kıyısındaki o küçücük çırpıntıları ortaya çıkarsam belki eski ben oluvereceğim. Körelmiş duygulara esir olmaktan kurtulacağım. Yalnızlığın o dayanılmaz acısını sileceğim ruhumdan. Neden? Neden hayat böyle hep acımasız? Neden zehrini hep benim içime akıtıyor? Yapmak istediklerimi ne zaman yapacağım? Ne zaman içimde bulunan çırpınıp duran o kuşu serbest bırakacağım?


Bırakmalıyım...


Aslında şu anda ne istiyorum biliyor musun? Sahil kenarına gidip çay ve simit yemek. Sadece gecelerin beni göreceği ve yalnızca martıların tanıklık edeceği bir sahile. Artık rüzgarda savrulan yaprak olmak istemiyorum, rüzgar olmalıyım, yağmur damlalarının vurduğu küçük pencere olmak istemiyorum, yağmur olmalıyım ve bir melodi gibi özgürcesine yağmalıyım dünyaya. Belki de sevdiğinin saçları arasında süzülüp dudaklarına düşmek ve ölümsüzlüğe kavuşmak…


Keşke martılar kadar sınırsız olsam, sınırları tanımasam. Çirkin sesimle haykıra haykıra şarkı söylesem, denize, göğe, yeryüzüne, dağa, taşa, toprağa..




Anlıyor muyum kendimi, ya da anlatabiliyor muyum içimden geçenleri bir çırpıda. Çıkarabiliyor muyum o doyumsuz ezgileri ruhumun derinliğinden. Dökebiliyor muyum hissettiklerimi bir çay kıvamında bu kağıda…


İşte en büyük benim o zaman. Rüzgarım, yağmurum, martıyım,

Ve bir mavinin içinde kaybolan küçücük dalgayım. Yaşamanın sebebini sorsalar mavi derdim. Mavi deniz, mavi gökyüzü ve mavi bir çift göz.


Her şey bundan ibaret şu kocaman dünyada başka neyin önemi var ki…

Ekleme Tarihi: 08.07.2008 - 00:18
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Gözlerin umut ettiğin kadar uzakları görür
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Gözlerin umut ettiğin kadar uzakları görür
41 Mesaj -


Umudun varsa, gün uğurlar, karanlıklar dehlizindeki gecelerini, bahar umudunun büyüklüğünde bir buket bırakır yüreğine…


Gözlerin umut ettiğin kadar uzakları görür. Sükûnetin umut ettiklerini haykırıverir derinliklerinde… Umudun varsa kavurucu güneşlere baş kaldıracak yeterlilikte, koylar bambaşka sarmalar hislerini. Deniz dalgalarını fedakârlığın tepelerinden aşırıp ayaklarının altına serer. Okyanus kusursuz fırtınalarını gömer bağrına, yüreğindeki umudunla ancak deli rüzgârların yönünü bambaşka bir iklime savurursun. Yeri ve zamanı geldiğinde yıkıp geçen tayfunların kolundan tutup, hoşluğu yudumlatan meltemlerin kapısına bırakır, bir tutamda olsa avuçlarında kalmış umut…


Umudun varsa, ellerin hiç titremeden uzanır, her şeyin alnına müptela semaya, dizlerin dermansızlık bilmeden koşmanın neşesini yudumlar, görülmemiş başkalıklar bir bir dökülür beklemekte ısrar ettiğin rıhtımın sancaklarına. Bulutlar çekinmez rahmet yüklerini kucağına boşaltmaya, çaresizlik bile bir gün uğramaz, kaybedeceğin sandığın zamanlarda gönlünün umut çiçekleriyle süslenmiş kapılarına. Toprak bile koynuna bıraktığını değil, umut ettiğini doldurur avuçlarına, yorgun düşen yüreğini tutup çıkarır bitti hükmü verilmiş zamanın bağrından… Umut işte öyle bir şey ki, umulmadık bir anda beliriveriyor, çok uzak sanılan bilakis tamda derinliklerimizde çırpınan bir yüreğin serin ve mutluluk dolu koylarında…


Umudun varsa, atılan taşları bile hissetmezsin simanda, kör kuyuların karanlıkları bile ürkütmez seni, nehirlere teslim edersin masumiyetini, ateşler dokunmaz umudu hisseden yüreğinin surlarına, ayrılığın dağladığı gözleri, umudun serinliği ışığa kavuşturur, yaraların esir aldığı bedenin umududur, faniliği kemirenlerin takatlerini kesen, bir çarmıhtan koparılıp, ötelerin kapısına getiren umudundur.


Umut ki, gidilecek olanın kapısındaki eşiğin parkelerinde bekleyen tek solmayan güldür, zor sanılan yolların taşlarını söküp kenara sürükleyen bir yeldir, hazan mevsimindeki bahçelerin çitlerini hazan gülleriyle süsleyen, şafaklardan siyah bulutları silip, maviliğin berraklığını döşeyen, gönülleri kuytu uykularından alıp, mutluluğun hazzıyla süsleyendir.


İşte sen ey her şeyi kendine dert edinen yüreğim, bil ki, umudun olduğu müddetçe yalnız kalmazsın, şimdi sil gözyaşlarını, sen şu faniliğin koylarında umudun kadar varsın


Umutsuzluk acizlerin gafletidir.
ne yazıkki bende o acizlerden biriyimağlar ağlar ağlar

Ekleme Tarihi: 07.07.2008 - 23:35
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Hüzün ki en ziyade yakışandır bize!..
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Hüzün ki en ziyade yakışandır bize!..
41 Mesaj -
Hüzün, bir hazin kelime. Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de. Bazan bir gözde görürüz onu, bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazan lodoslarla.

Hüzün tarih olur, Bağdat ufuklarını Osmanlı tuğları misali bekleyen hurma fidanlarıyla; Tuna boylarını hatem yakutları gibi süsleyen kaleler ve burçlarla gelir yedi yüz yıllık hafızamıza.

Elhamra avlusunda derin uykulara dalmış mağrib güneşi olur kah; kah Kudüs gecelerinde savrulan Selahaddin rüyaları.

Aziz-i vakt idik a da zelil kıldı bizi...

Hüzün gözyaşı olur, bazan bir eylül bulutundan dökülüp dilemmalarımıza karışır; bazan bir Kanuni mersiyesinden akıp güneşlerimizi buharlaştırır. Paramparça olmuş kutsal kitapların mürekkeplerini dağıtır bazan, bazan kandil gecelerinin pişmanlıklarına dökülür yüreklerimizden.

Kimi zaman bir bayram sevincinin ardına gizlenen yetimin gözünde acı; kimi vakit fersudeleşmeye yüz tutmuş gülün yaprağında kırağı sıfatında belli eder kendini.

Hurşide baksa gözleri halkın dola gelir...

Hüzün söz olur, yarı yollarda bırakılmış yeminlerin ve vaadlerin peçesinden yüz gösterir kimi, kimi bir elyazmasının derkenarına yazılır bir ayrılık türküsü niyetine. Bir mücelled güldeste olur yazılsa tüm hüzün sözleri ve binbir geceyi dolduran tutilerin dilinde şeker niyetine çiğnene çiğnene tutar şöhreti alemleri.

Sabahların kokusuna karışan bir pişmanlığın terennümüdür bazan ve bazan da gecelerin korkusunu damıtan bir şarkının dizesi.

Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir...

Hüzün mevsim olur, böler bir uykuyu bazan; bazan bir paranteze alır acıları. Güz mü, eylül mü bilinmez; ortası mı sonu mu anlaşılmaz anın. Şakaklarına düşen benek benek karlar mı densin yılların gölgesini taşıyan, başında gül rengi bulutlardan Lahuri tüller mi olsun Hicaz şarkılarında bestelenen?!.. Hüzün karanlıktır, yalnızlıktır, korkudur. Ve hüzün bazan en büyük umutlara gebedir.

Bir mevsim-i hazanına geldik ki alemin...

Hüzün renk olur, son dalın son yaprağında sararırken yakar içimizi; son fırtınanın son dalgasında köpürürken kanatır yüreğimizi. Mavi gecelerin ve kurşuni bulutların örtüsüdür hüzün. Hatırlamanın mestliğinde eflatuni bir ırmağın hasret yarasıdır, gül gül olup açan ateşin kederlerin masum çiçeğidir. Sahilde bir gurubdur o, ufukta bir şafak. Perde perde solan hayatımız...

Gül ateş, gülbün ateş, gülşen ateş, caybar ateş...

Hüzün sevda olur, hayalini getirir annelerin, yavruların ve süveydaya durup melankolisini yaşatır sevenlerin, sevgilerin. Fuzuli lerin Galib lerin kinayeleri ve tevriyeleri onun üstüne yazılır, bülbüllerin kumruların şeyda tenasüpleri ve mecazları ona dillendirilir. Umman gemicilerinin ufuklarında deniz feneridir hüzün, semavat müneccimlerinin kadrlerinde Ayyuk.

Mahabbet bir bela şeydir giriftar olmayan bilmez...

Hüzün, alışkanlık olur, acıların yol dönemecinde azığını kuzgunlara kaptıran gönüllerin ömre süren Selva sıyla tartılır. Yüzbin yıl sonra yeşerecek tohumlar için saklayıp suyu, vahalardan kurumuş dudaklarla geçer delikanlıca. Mermer beyazında ayetlere teslim olmuş bir buhur-ı Meryem in nazenin tebessümüne Namus-ı ekber vasıtasıyla gelen nefestir o.

Hazan ki durmadan evrakı su-be-su dökülür...

Hüzün, Kureyş te Süheyb-i Rumi; Yemen de rahip Bahira, Konstantinepol de Ulubatlı Hasan olmaktır.
Hüzün, mazlumlar adına bir saman çöpüyle devleri yere sermektir.
Hüzün, Şeyh Şamil toprağında alnından vurulan bir çocuktur.
Hüzün, harflere sığmayan bir nimet-i İlahi dir.
Hüzün, her hale şükretmenin diğer adıdır.
Hüzün, seyerandır maverada.
Hüzün, özleyiştir
Hüzün ki en ziyade yakışandır bize!..

İSKENDER PALA

Ekleme Tarihi: 06.07.2008 - 00:15
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Azîzim! Aşkı karıncadan öğren!
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Azîzim! Aşkı karıncadan öğren!
41 Mesaj -
KARINCANIN AŞKI


Hz. Süleyman kuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rastladı.
Karıncaların hepsi ta‘zîm etmek üzere huzuruna koştular.
Bir anda binlerce, hatta daha da fazla karınca huzuruna vardı.
Fakat bir karınca hemencecik huzura gelmedi.
Yuvasının önünde bir toprak tepe vardı.
O tepeyi düzeltmek için toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.
Süleyman bu karıncayı yanına çağırıp dedi ki:
“Ey karınca! Görüyorum ki pek güçlü sayılmazsın. Nûh’un ömrüyle Eyûb’un sabrına sâhib olsan yine bu tepeyi kaldırmaya güç yetiremezsin. Böyle bir iş senin gibisinin kol kuvvetiyle yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın!”
Karınca dile geldi:
“Padişahım bu yolda ancak himmetle yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma. Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var bende. Göremiyorum onu. Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki: ‘Sen şu toprak tepeyi dümdüz yaparsan ben de senin yolundan hicran kayasını kaldırırım!’ Hemen şimdi ben de bu işe bel bağladım. Toprağı taşımaktan başka çarem yok. Bu toprağı kaldırır, toprağı dümdüz hâle getirirsem onun vuslatını elde edebileceğim. Çalışıp çabalarken ölebilirim ama hiç olmazsa yalan yere bir da‘vâya kalkışmış sayılmam ya!”

Azîzim! Aşkı karıncadan öğren!
Gözün kıymetini körden belle!
Karıncanın kilimi karadır ama, gayret kemeri vardır belinde.
Karıncaya bile hor bakma sakın!
Onun da gönlünde bir arslan yatar.
Bu yolda hâl böyle; bir karınca, bir arslanın kulağını çekmede.
Ferîdüddîn Attar
Ekleme Tarihi: 05.07.2008 - 16:22
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Salaten-tefriciye
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
41 Mesaj -
Allahın izninle pazartesi biter kardeşim
Ekleme Tarihi: 04.07.2008 - 20:31
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Salaten-tefriciye
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
41 Mesaj -
Senınde geçmiş kandilin mubarek olsun kardeşim

ben 1000 tane okurum inşAllah

süresi bir haftamı??

Rabbım hakkınızda hayırlı olanı nasip etsin inşAllahhh

selam ve dua ile

Ekleme Tarihi: 04.07.2008 - 20:17
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon HAYIRLI KANDILLEEEER..
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
RE:
41 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı SaYaCGIN

Üç aylar ismiyle şöhret bulan bu aylar ve içinde barındırdığı özel geceler, Allah’ın rahmetinin müminlere bol bol ikram edildiği, mağfiretinin, lütuf ve kereminin üzerimize sağnak sağnak yağdığı zaman dilimleridir.

HEPINİZİN KANDİLİNİ TEBRİK EDER ESENLİKLER DİLERİM SELAM VE DUA İLE….


Ekleme Tarihi: 03.07.2008 - 16:35
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ULAŞILMAZLARA SEVDALANMAK...-
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
ULAŞILMAZLARA SEVDALANMAK...-
41 Mesaj -
UlaŞılmazlara sevdalandım ben.... Yıldızlara...Yıldızlara ıŞığını veren güneŞe....O güneŞe ıŞığını verene.....Ne hayallerim vardı benim....Mutluluktan uçtuğum,heyecana kapıldığım....Meğer ben ne ulaŞılmaz hayaller kurmuŞum.....

GÖnlümde o yıldızlardan,onlara ıŞığını veren güneŞten,güneŞe ıŞığını verenden baŞkası olmayacaktı hani....hani gÖzlerime haram değmeyecekti......

Hani benim tek derdim Ötelere uzanmak olacaktı....Musab bin Umeyr misali ilim aŞkıyla yanacaktım, tek derdim onun rızası için Öğrenmek ve Öğretmek olacaktı....baŞaramadım........
Hani Ebû Eyyub el Ensâri misali baŞka diyarlara gidecektim....Tek derdim oradaki insanlar olacaktı....

o insanların dertleriyle dertlenip,halleriyle hallenecektim....hani gittiğim o topraklarda kalacaktım....mezarım o topraklarda kalacaktı....kalamadım...
Hani Hz Sümeyye misali olacaktım....

Hiç bir Şey beni davamdan ayıramayacaktı....Öldürülesiye mücadele edecektim....ama yapamadım...pes ettim.....
Hani bir hayalim vardı o Mübarek topraklara doğru uzanmak , o kutlu insanları orada yaŞayabilmek...Efendimizin yürüdüğü o yollarda yürüyebilmek....

hani sadece beden olarak değil manen olarakta gidenlerden olacaktım....hani dünya namına hiçbirŞey olmayacaktı aklımda....yapamadım...o mübarek topraklara gittim ama manen ulaŞamadım....manen yaŞayamadım oraları....

Rabbim hani sana layık bir kul olacaktım....BaŞımı her secdeye koyduğumda o anın lezzetini taa yüreğimde hissedecektim...Hani Senin aŞkınla yanıp kavrulacaktım....
Halbuki...............

Halbuki Rabbim Sen bana Şah damarımdan daha yakınsın,halbuki Rabbim Sen bana Öle yollar açmıŞtın ki....ama ben Sana gelen o yollarda takılıp kaldım....Sana gelen o yollarada nefsime uydum....Sana gelen yollarımı kendi ellerimle bozdum...SANA ULAŞAMADIM...SANA ULAŞAMIYORUM...

Aramıza girmek isteyenlere engel olamıyorum......
Ama ben umutluyum Rabbim...çünkü inanıyorum ki ben Senin izninle sana geleceğim...çünkü ben biliyorum ki ben Seni unutsamda Sen beni unutmazsın....çünkü biliyorum ki her düŞtüğümde beni yine kaldıran sendin....her ŞaŞırdığımda bana yeni kapılar açan sendin.....

Rabbim Sen bu dünya namına ulaŞamadığım ama mahŞer anında ulaŞtığım olacaksın....çünkü inanıyorum ki Sen beni mahŞer anında adaletinle değil rahmetinle yargılayacaksın.....

yaŞadıklarımla değil hayallerimde kurduğum dünyam ile yargılayacaksın.....hayallerimde yaŞadığım yıldızlarla yargılayacaksın....çünkü Efendimiz diyor ya '' İnsan Sevdiğiyle Beraberdir'' .....

İŞte Rabbim ben seni sevdim,Habibini sevdim,Habibinin Ashabını sevdim......

Rabbim ne olur beni bağıŞla,ne olur beni Sana ulaŞtır,Ne olur beni senin ve Habibinin AŞkı ile yandır......
ALINTI

Ekleme Tarihi: 02.06.2008 - 10:20
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: uNuTTuM aFeDeRSiN (RABBİM)
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
uNuTTuM aFeDeRSiN (RABBİM)
41 Mesaj -
UnutmuŞum, affedersin...

- Yalnızım, çok yalnızım. - Hatırlıyor musun; "çok yakınım ben" demiŞtim sana, "çok yakın!" Senin sana olduğundan bile yakın. Kendi kendini çağırdığında ne kadar yakından duyuyorsan, ondan da yakınım.
Kendinden bir Şey istediğinde ne kadar çabuk cevap veriyorsan, bundan daha hızlıyım.

- Doğru. Sen hep yakınsın ama, nedense, ben uzaklardayım. Bana küsmüŞsün sanıyorum.

- öyleyse, secde et ve yaklaŞ! Alnına dokunacak yakınlığım. Aslında alnına yazılıdır yakınlığım. Araya benliğini koyduğun için, bencilliğini Öne sürdüğün içindir bana uzaklığın.

- Yüzüm yok yakınında olmaya. çok kusurluyum. Günah üstüne günah iŞledim. SÖzüm yok sana sakladığım. Kirli dudaklarım. Yalanlar sÖledim, boŞ sÖzlere değdi dilim.

- PiŞmanlığını gÖrüyorum elbet. İçindekileri, yakıcı sızıları duyuyorum. SÖlemek isteyip de sÖleyemediklerini de Özür olarak kabul ediyorum. Yüzünün kızarması bile kabulüm. Bilmiyor musun ki, bağıŞlamayı seviyorum ve seve seve bağıŞlıyorum.

- Biliyorum ama yine de unutup hata ediyorum. GÖrdüğünü gÖre gÖre, gÖrmüyormuŞsun gibi yaŞıyorum. İŞittiğini bile bile, iŞitmiyormuŞsun gibi boŞ Şeyler konuŞuyorum. SÖzümden dÖnüyorum yine. Utanıyorum. BağıŞlar mısın sahiden?

- Dedim ya; bağıŞlamayı kendime ilke edindim. Hiçbir Şeye mecbur olmadığım halde, merhamet etmeyi kendime kural diye yazdım. Affetmeyi her Şeyin Önüne koyuyorum.

- Ben seni hep yakar diye tanıyorum. Hemen kızıp gazaplandığını düŞünerek, korkuyorum, titriyorum. Çarparsın diye keyfimce yaŞayamıyorum. Gazabın da var senin.

- Rahmetim gazabımdan Önce gelir. Kızmam bile rahmetimin hatırınadır. Ben yakmam seni. Sen ateŞe atarsın kendini. Seni senden korumak içindir tehditlerim.

- Yine de korkuyorum. çok korkuyorum.

- Defalarca ve en Önce merhamet sahibi olduğumu hatırlattım sana. Her sÖzün baŞında. Her iŞin eŞiğinde. Daha çok, hatırımı saymanı isterdim. Bir hatırlasana; bir zamanlar hatırlanmaya değer bir Şey değildin. Eksikliğini kimsenin dert etmediği dÖnemlerde, seni var kılmak istedim. Kendi yokluğunu kendinin bile fark etmediği yıllarda, seni insan etmeye karar verdim. Şimdi seni en çok sevdiğini sÖleyenlerce insafsızca çÖpe atılabilecek biçimsiz bir et parçasıydın; sana yüz verdim. Sana yaptığım iyiliğini bilmeni istedim. Hep teŞekkür etmeni bekledim.

- çürüyecekmiŞ bedenim. Toprağa girecekmiŞim. Yüzüm eriyecekmiŞ. İsmim silinecekmiŞ. Dar bir yere bırakılıp terk edilecekmiŞim. Bu dehŞet içinde nasıl teŞekkür etmemi istersin?

- İlk sÖlemede, anlamamıŞ olmanı anlayıŞla karŞılıyorum, yine sÖlüyorum. Unutabileceğini bile bile yeniden hatırlatıyorum. Kolayca gÖzden çıkarılacak, leke diye silinebilecek, kirli ve isimsiz bir damlaydın; seni adam ettim. Yokluğunda seni yakıp yok edebileceğim halde, varlığından niye Öç alayım, niye seni Önemsiz sayayım? Senin varlığını herkes inkâr ederken ben inkâr etmediğim halde, seni niye unutulmuŞluğa terk edeyim? Seni kendime muhatap seçecek kadar Önemsediğim halde, niye kurumuŞ kemiklerini toprakta bırakayım? Seni hiç yoktan yarattığım halde, hiç sebepsiz var eylediğim halde, ikinci defa yaratmaktan niye usanayım, niye vaz geçeyim?

- KeŞke bunu daha sık hatırlatsan!

- Hatırlasana kuŞluk vaktini. Her sabah uyandığında yeniden bulmuyor musun bedenini? GÖzlerini açar açmaz, hatırlamıyor musun unuttuğun kendini? Ayrıca, bir bak yeryüzünü Ölümünün ardından nasıl dirilttiğime. KurumuŞ çubukları, ÖlmüŞ dalları, soğumuŞ kÖkleri çiçek çiçek, rengarenk, terü taze tenlerle, sıcacık meyvelerle yeni baŞtan dirilttiğimi gÖrmüyor musun bugünlerde?

UnutmuŞum, Rabbim, affedersin, çok affedersin. Sen affetmeyi çok seversin.




senai demirci



Bu mesaj 1 kez ve en son HaNýMeLi tarafından 02.06.2008 - 10:11 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 02.06.2008 - 10:09
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Sadece oku
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Sadece oku
41 Mesaj -




Sadece oku
Aç gÖzlerini ve sadece okumayı dene. Usanmadan, sıkılmadan, yılmadan sadece oku.
Alemi oku.
Hayatı oku.
Al kitabı eline, gerekirse hiç bırakma.
Sarıl kitaba sadece oku.
Okudukça anlayacaksın sana en luzumlu Şeyin okumak olduğunu.

Sonra

Sonra düŞün. Sadece düŞünmeyi dene.

DüŞünebildiğin kadar düŞün
Hayatı düŞün
DüŞündükçe düŞün.
Hatta düŞ bahçelerinde bir gezintiye çık.
Belki düŞlerin gerçek olur?


Kainat kitabını düŞün.
Ve hatta alemin sayfalarında bir gezintiye çık.
Kainat, beyninden kat kat büyük ama beynin onu kapsayacak kadar geniŞ bir kabiliyete mazhar.
Neler okumuŞtun?
Okuduklarını düŞün.

DüŞündükleri ise gÖrmeye çalıŞ ve hisset.

Sonra düŞündüklerini yaz
Bakalım sayfalar, mürekkepler düŞüncelerini içine alacak kadar yeterli olacak mı?
Bil ki bundan mürekkep de, kağıt da hoŞnut olacaktır.
' Korkmadan yaz.
Yazmaktan korkma

Ve paylaŞ
Sadece paylaŞmayı dene

Yazdıklarını paylaŞ insanlarla.
Olur ya birinin aklına kalbine manevi bir yol açmaya vesile olursun.
Olur ya, birinin ruhuna bir huzur damlası sepersin.
Belki bir kapı açarsın huzur iklimine doğru.
Ne dersin olamaz mı?
Belki bu sayede yıkılmayan duvarları yıkarsın!
TaŞ kalplileri yumuŞatırsın.
SÖlesene bundan büyük bir mutluluk duymazmısın?
Duyarsın elbette, duyarsın

Bir de sadece gülümsemeyi dene.
Denemekten korkma.
Küçük bir tebessüm kondur sevdiklerinin kalbine.
Sakın esirgeme onlardan sevgi dolu bir gülümsemeyi


Ve son
En son mütevazi ol.
En güzel bir sona eriŞmek için mütevazi ol.
Oku

Yaz

PaylaŞ

Şükret

Zikret

Sade yaŞa hayatı
Sadece hayırlı yaŞamayı iste dualarında.

İstemekten korkma!

Sonsuz merhamet sahibine sığın.
Bil ki, Ona sığınan, inanan, dayanan her iki cihanın en mesut ve bahtiyarıdır.

Sadece ona sığın.

Sadece ondan iste.

Her iŞin baŞında onun ismini an.

Ve bil ki, her yolun sonu Ona çıkar.

Sadece Ona

Ekleme Tarihi: 02.06.2008 - 02:18
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Rabbimin emaneti, gözümün nuru yavrum!
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
41 Mesaj -
Daima faydalı, sâlih dostlar edinin ve onlarla hayırlarda yarışın. Ben de sana en son ve en önemli vazifem olan duâlarımı asla eksik etmeyeceğim.


Cok güzel bir paylasim
Allah (cc) razi olsun
Elinize aglik
Dua ile ...


Elinize Saglik Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 22.05.2008 - 20:57
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: TÜRK TELEKOM NEDEN SATILDI ??
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
RE:
41 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı ebu_hanzala

rıza-i teala....

amaç, gaye

unutmaki bizi ilk satan ATATÜRK
ikinciside İSMET İNÖNÜYDÜ.....


SON OLARAK ŞUNU SUYLUYORUM LA-İLAHE-İLALLAH...... ALLAHTAN BAŞKA İLAH YOKTUR ..... TEK KURTARICIM SERVERİM HZ MUHAMMED ASM DIR! ONUN HAYATI BANA ÖRNEKTİR! NE SARHOŞ KEMALİZM NE LAİK TC! YERYÜZÜNDE ÖRNEK ALINACAK TEK BİR İNSAN VARDIR ODA MUHAMMED RESULULLAHTIR! EĞER HALA AKLIN ALMIYORSA MUSALLA SANA ÇOK YAKIN......








[red]BU CÜMLELER HERSEYİ ANLATIYOR ZATEN[/red]


KARDEŞİM

RABBİM SİZİ CENNETİNE HAPSETTİN İNŞALLAH

Ekleme Tarihi: 21.05.2008 - 19:30
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Müslümanız ama neyimiz islami?
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Müslümanız ama neyimiz islami?
41 Mesaj -
Toplumsal yapımızı inceleyen her akıl sahibi, şu acı hakikati tüm çıplaklığıyla görecektir. Bizim söylemlerimizle fiiliyatımız birbiriyle uyumlu değil.


İnancımız Sosyal Sorumluluk Gerektirir

Fahri Razi derki; “Eğer bir gül kokuyorsa, bu o gülün kokan cinsten olduğunu gösterir. Eğer kokmuyorsa, kokusuz demektir. Biri çıkıp ‘efendim bunun kokusu var amma kokusunu hapsediyor’ derse, bu batıl bir iddia olur. Eğer bir insan iman etmişse, imanı onun sosyal hayatına yansımalıdır. Eğer yansımıyorsa, ya yoktur ya da yok denilecek kadar zayıftır.”

Burada; nasıl iman edilmesi gerekiyorsa öyle iman edin veya imanınızı hayatınıza yansıtın, davranışlarınızla ve ahlakınızla bunu isbat edin deniliyor. Müslümanın her zaman salih amellerle inancını kuvvetlendirmesi gerekmektedir.

Çevresinde yaşananlara duyarlı olmalı. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisinin işaret buyurduğu üzere, mümin sadece imanını ibadetlerle güçlendirmez, aynı zamanda dünyada olup biten her hadiseyi tefekkür eder. Ve ne yapması gerektiği noktasında teyakkuzda olur. Sosyal sorumluluğunun bilincindedir. Komşusu aç iken kendisi tok yatmaz.

Müslümanların Dağınıklığının Sorumlusu Kim?

İkiyüzyıldır İslam âleminin yaşadığı makûs talih bence budur. Bugün müslümanların birinci kıbleleri ellerinden alınmış, ikinci kıbleleri de zülüm altında inliyor. Müslümanlar yaklaşık elli parçaya bölünmüş, birbirlerine yabancılaştırılmış ve yaşadıkları coğrafyalara ait özel İslami anlayışlar oluşmuştur. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri talan edilmiş ve dünyanın her tarafında zulüm ve baskı altında kalınmıştır.

İşte bu durumdaki Müslümanlar, ne yapmalı ve nerden başlamalılar? Acaba şu an yeryüzünde egemen olan zalimleri ve gayri İslami anlayışları mı suçlayacağız ve kendimizi mazlum ve hakları gasp edilmiş olarak düşüneceğiz? Ya da oturup kendi nefis muhasebemizi mi yapacağız?

Ben diyorum ki, önce kendimizden başlayalım. Şu halimize bir bakalım; şikâyet edip durduğumuz ehli dünyadan ne farkımız var? Acaba, adil olan kaderi ilahiyeye ne kadar teslim olmuşuz? Acaba bu çektiklerimizin sebebi, ehli dünyaya gösterdiğimiz riyakârlık olamaz mı? Bizi onlardan farklı kılan neyimiz var?

Bakın İslam âleminin ünlü şairi Muhammed İkbal içinde bulunduğumuz hal ile ilgili olarak ne diyor;

Kaç bu Müslümanlardan
Sığın Müslümanlığa

Mehmet Akif ise şöyle der;

Müslümanlık denilen ruh-u ilahi arasak
Müslümanız diyen insan yığınından pek uzak

Biz bu yazıda, ne durumda olduğumuz ve ne yapmamız gerektiği noktasında kendimizi sorgulayacağız.

Müslümanız Ama Neyimiz İslami?

Toplumsal yapımızı inceleyen her akıl sahibi, şu acı hakikati tüm çıplaklığıyla görecektir. Bizim söylemlerimizle fiiliyatımız birbiriyle uyumlu değil. Adeta ameli bir nifak yaşıyoruz. Belki bazı İslami ibadet ve sembolleri üzerimizde taşıyoruz ama ahlakımız ve davranışlarımız asla İslami değil. Belki garip gelecek, biz dindarız ama İslam ahlakıyla ahlaklanmamışız. Belki de bu ucube halin tarihte ilk mucidi de sayılabiliriz.

İslam ahlakı; konuşurken yalan konuşmamamızı, ses tonumuza dikkat etmemizi, insanlarla olan muamelelerimizde dürüst olmamızı, eleştirirken daha medeni ve vakar sahibi olmamızı, komşumuzun haklarına saygılı olmamızı emreder. İnsanların yüzlerine tebessümle bakmanın büyük bir erdem olduğunu bildirir. Sevgili Peygamberimiz, ancak bu kurallara uymakla ahlaklı olabileceğimizi buyurur.

Evet, İslam ahlakı, insanların dillerinin ve renklerinin, Allah’ın ayetlerinden olduğunu ve bu şekilde kabul etmemizi, sevmemizi ve ayırım gözetmememizi emreder.

Zengin de olsak, fakir de olsak, yine İslam ahlakına sahip olmalıyız. Zenginlerimiz sahip oldukları malların Allah’a ait olduğunu, kendilerinin sadece vekil olduklarını unutmamalıdırlar. Haram yollardan mal kazanmak haramdır, helal yollarlardan kazanılmışsa bile, israf etmek yine haramdır.

Bugün toplumsal hayatımızda gördüğümüz o ki, zengin olan müslümanlar büyük oranda debdebe ve israf içinde yaşıyor. Adeta kendi hallerine uygun bir İslami anlayış icat ettiler, ‘sosyete müslümanlar’ tabirine uygun düştüler. Özel yaşam alanları oluşturdular, adeta kendi özel ‘getto’larını kurdular. Fakir halkın sorunlarından uzak durdular. İslam’a hizmet için kapılarına gidildiğinde büyüklendiler ve yardımcı olmadılar. Yardımcı olduklarında da karşılarındaki insanları minnet altında bıraktılar. Fakir müslümanların hali de bundan pek farklı değil.




Medine Modeli’ne Uzak Düştük

İslam’ın Medine’de oluşturduğu medeni yaşam tarzı, maalesef ne ahlakımızda, ne de tasavvurumuzda kaldı. Hâlbuki İslam, Medine’den yayıldığı vakit, insanlara hem onları dünya ve ahirette mesut edecek bir inanç, aynı zamanda fiziki hayatlarında da şehirin kültür ve güzelliğini getirdi. Badiyeden Medine’ye gelip müslüman olan bir insan, çöle sadece sağlam ve güzel inançla dönmüyordu, aynı zamanda, çöle şehrin yaşam ve kültürünü taşırdı. Böylelikle, İslam kültürü adeta şehirden kırsal kesime doğru bir ışık gibi yayıldı.

Evet, insanlar Medine’de yere tükürmezdi, çöplerini orta yere atmazlardı. Hiç kimse burnunu kulağını karıştırmaz, insanların rahatsız olacağı davranışlardan sakınırlardı. Bağırarak kimse bir başkasını çağırmaz veya konuşmazdı.

Kadına Her Zaman Özel Muamele Edilmeli

Kadınlar pazara veya panayıra gittiklerinde, insanlar onlara özel yer verir ve saygı gösterirlerdi. Hiçbir kadın Medine toplumunda küçük düşürülmemiş ve asla zamanımızda sıkça karşılaştığımız şiddete maruz kalmamıştır. Beni Kaynuka ile yapılan savaşın sebebinin, bir kadına yapılan saygısız bir davranış olduğunu unutmamalıyız.

İslam’ın ilk zuhur ettiği çağda, hem Arap yarımadasında hem dünyanın diğer coğrafyalarında, kadın adeta ikinci sınıf insandı. Verasetten mahrum bırakılır, kız çocukları diri diri torağa gömülürdü. Hindistan’da, ölen erkekle beraber hanımı da diri diri toprağa gömülürdü. Avrupa’da ise kadının insan olup olmadığı tartışılıyordu.

Peygamberimiz ise tebliğ ettiği dini en güzel kendisi yaşardı. Çocuklara şefkatle muamele eder, namazda dahi çocukların kendisine sıkıntı vermelerini hoş görürdü. Kendi işini kendi yapar, söküğünü kendisi dikerdi. Sevmediği bir yemek sofraya gelince, sesini çıkarmaz bir sonraki yemeğe kadar aç kalırdı. Hayatında hanımlarına ‘lima?’ (Neden? Niçin?) demedi. O zarif ve ince bir insandı.

Cahiliye Kültürü ve Hayat Tarzı Hortladı

Ve Resulullahtan sonra da cahili kültür, belirgin bir şekilde İslam kültürü karşısında tutunamayıp hayat sahnesinden çekildi ama yok olmadı. O, varlığını hınzırca ve bir alt kültür olarak korudu. Cehaletin ve bedeviliğin olduğu yerlerde, hep lokal olarak varlığını sinsice sürdürdü.

Ta ki, İslami yaşam tarzı ve gerçek İslami bilgi aramızdan kayboldu ve insanlar İslam’ın medeni yaşam tarzını kaybettiler, işte olan oldu! Ve tekrar o cahiliye kültürü nüksetti.

Kabalık yapanlar ‘taş fırın erkeği’ oldu ya da ‘kazak’ veya ‘Osmanlı erkeği’. Nezaketli olmanın adı ise ‘kılıbıklık’ oldu. Ne kadar korkunç ve ne kadar acı verici…

En hüzünlü olanı da, bu kaba-saba halimize bir de kalkıp dinden delil uydurmaya çalışmamız…

Maalesef batı kültürünün İslam topraklarını istila etmesinden sonra, bu durum daha da kötüleşti. Batının temel düşünce yapısı, kadının aşağılanması üzerine inşa edilmiştir. Büyük bir filozof olarak bilinen Nietzsche bile kadının, erkekle aynı cins olmadığını, benzer davranışlar gösterdikleri için beraber yaşadıklarını söyler.

Çıkış Yolunu Ararken…

Müslümanlar iman ettikleri Kur’an ve Resulüllahın sünnetini canlı bir şekilde hayatlarında yaşamadıkları sürece, bu kötü durumdan kendilerini asla kurtaramayacaklardır.

Bu kaba-saba halimiz, ancak iyi bir irfan mektebinde alacağımız eğitimle düzelir. Resulullahın zuhur ettiği topraklarda, insanlar adeta birer sırtlan gibi vahşice birbirlerini yerdi. Resulullah (sav) o kupkuru çölde, vahşi yaşam tarzını değiştirdi ve medeni bir toplum inşa etti. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anhum) gibi efsanevi insanlar yetiştirdi.

Evet, Resulullaha vahyedilen Kur’an ve kendi Sünnet-i Seniyyesi dipdiri duruyor. Yeter ki, günlümüzü avuçlarımızın arasına alıp onlara iltica edelim.

İlahi rahmetin eseri olarak, bu ümmette nurani bir silsile ile Resulullaha bağlı ulema her zaman vardır. Ve var olmaya devam edecektir, inşallah.

Ve onların nebevi tebliğlerine günlümüzü açmalıyız.

Allah onların velayetlerini üzerimizden eksiltmesin.




Rızkım için tevekkül ettim yaratıcım olan Allah’a
Şüphesiz iman ettim Allah’ın rızkımı veren olduğuna

Rızkımdan bir şey eksilmez asla
Derin denizlerin dibinde de olsa

Yüce Allah fazlıyla ulaştırır onu bana
Konuşan bir dilim olmasa da

Neyin hasretini çekiyor ki nefis
(O yüce) Rahman mahlûkatın rızkını taksim etmiş

MUHAMMED Z. YILDIZ

Ekleme Tarihi: 18.05.2008 - 21:21
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: TÜRK TELEKOM NEDEN SATILDI ??
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
RE:
41 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı *selsebil*

İTİRAF EDİYORUM ,
CANIM O GÜN BİRAZ SIKKINDI BİRŞEY YAPAYIM DEDİM , TELEKOMU SATMAK AKLIMA GELDİ VE SATTIM.
SATMASAMIYDIM KAFAM KARIŞTI ŞİMDİ düsün

sevinçli



günlerdir telekom satıldı dıye başlık gecıyordu.
Oleyyyy suçlu suçunu itiraf etmişşkahkaha kahkaha
niye bize halka millete sormadan sattınız bakam??
kaça sattınız barii degdimi aldıgınız parayakahkaha kahkaha
inşAllah canınız son derece cok sıkılmaz yoksa siz
ülkeyi milletinle birliktede satabilirsiniz..
satın satınn sudan ucuz yetişen alıyor..

Ekleme Tarihi: 17.05.2008 - 19:55
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Sevgi İnsanı İncitir mi?
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Sevgi İnsanı İncitir mi?
41 Mesaj -
Sevgi İnsanı İncitir mi?

Sevgi insanı incitir mi? Sevgiyle incinmek nasıl olur? Bir yerlerimiz hep sevgisizlik veya hoyratlıktan mı kırılır, incinir? Sevgi insanı incitemez mi? Bu ters bakışı incelemek istiyorum. Herkesin sevgi , sevgi diye el avuç açtığı dünyada sevginin insanı incitebileceğini söylemek zor bir iş. Farkında mısınız, dünyada değişen sadece kullandığımız araçlar, insanlık aynı hoyratlık ve avcı toplayıcı haliyle devam ediyor, altıbin yıl öncesinde insanlık neyse hala aynı davranışları yapıyor. Bana öyle geliyor olabilir, bana insanlıkta nelerin değiştiğini de anlatabilirseniz sevineceğim. Bu ara sözden sonra inciten sevgi kavramına geri dönelim.

Sevgi eğer tercih etme durumunda iseniz insanı incitir. İki kardeşten birini, anne babadan birini, tercih etmek durumunda kaldığınızda bir sevgilinin incinme ihtimali çok fazladır, çünkü seçiminiz bir başka sevgiliden yana olmuştur. Bu sevginin de incitebileceğinin tercih olduğu zamanki örneği.

Tercih yokken sevgi incitir mi? Bir sevgiliniz olduğunu düşünün, onu o kadar çok seviyorsunuz ki, isterse hayatınızı bile verebilirsiniz. Bu durum aslında, tüm özgürlüklerin elden gittiği bir durumdur. Kıskançlık had safhadadır. Çünkü uğruna öleceğiniz biri vardır hayatınızda. O şekildeki bir sevginin sevdiğinizi incitmesi an meselesidir. O’nun sizden başkası ile olmasını istemezsiniz. Şüphe denilen lanet duygu içinizde dolaşıyorsa, ve aniden “o adamla/kadınla ne yapıyordun, bu ne samimiyet, gibi sorular kıskançlığın, aşırı sevginin sevgiliyi incitmesi ile sonuçlanabilir. Ne kadar anlatılması ve anlaşılması zor bir durumdur bu durum. O’nu çok sevdiğiniz için incitmiş ve elinizden kaçırmışsınızdır.

Sevgi karşınızdakine ihtimam ederek sürdürülemiyor, aynı zamanda kendi duygularınıza da gerekli ihtimamı göstermeniz gerekiyor.



Bakın sevginin incitmesi ne kadar kolay oluyor. sevgi sadece seviyorum sözcüğü ile yaşanabilecek bir duygu değildir. Sevgi gerçekten ihtimam ister, üzerinde çalışmak ister. “Ben seni çok sevdiğim için böyle davrandım” sözünü ediyorsanız, sevginin ne demek olduğu ile ilgili olarak biraz çalışma yapmanız gerekiyor demektir. Çünkü, çok sevdiğiniz için yaptığınız davranış karşınızdakini incitmiş ise, davranışınız sevgi davranışı olmaktan çıkmaktadır.

Kıskançlık, şüphe ve terbiye etme insiyakları ile yapılan davranışlar. Sevgiye rağmen insanı incitebilir, kırabilir ve sevdiğinizi sizden uzaklaştırabilir. Bu tür duygular sonucundaki sert tepkileriniz sevdiğinizi yalana başlatır. Yalan da bu kez sizi incitir ve çileden çıkarır.

Düşünerek davranmak, aslında insana önem vermektir. Düşünerek ve empati yaparak severseniz sevginiz daha güzel olur, her dem taze kalır.



Severken dikkatli Eğer çocuğunuz varsa , çocuğunuzu seviyorsanız, o abuk “gönlünün dediği yere git” lafı sizin için çalışmıyor demektir. Haberiniz olsun arkadaşlar. Her çocuk büyüyüp onsekiz yaşını geçinceye kadar, gönlünüz çocuğunuzun yanında olmak zorundadır. Böyle düşünmüyorsanız doğurmayın, doğurtmayın. Sevginin anlamını kavrayamıyor, incitebileceğini bilmiyorsanız, sevgiyi öğrenmeyi yani insanı tanımayı tavsiye ederim.


Ekleme Tarihi: 15.05.2008 - 23:17
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: İPEK BÖCEGİ GİBİ OLMALI İNSAN…!!!
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
İPEK BÖCEGİ GİBİ OLMALI İNSAN…!!!
41 Mesaj -
Ölüm korkunç olduğu halde, insanların ölümden habersiz gibi yaşamaları, ölümü az düşündüklerindendir. Hatta dünya zevkleri ile meşgul olan kalb ile düşününce etkisi az olur veya hiç olmaz. Korkunç olan ölümün kolay geçmesi için, ölümü hatırdan hiç çıkarmamak gerekir. Bunun için de, kendi arkadaşlarından kendinden önce ölüp, çoluk çocuklarını, mallarını, dostlarını bırakarak toprak altına girenleri düşünmelidir. Makam sahibi olanların etki ve yetkilerinin kalmadığı, toprağın onları nasıl çürüttüğü, düşünülmelidir. Hayatta iken neler yapıyor, nasıl konuşuyorlardı. Yapılacak birçok işi vardı. Ölümü unutup yaşıyorlardı. Kimi malı ile kimi makamı ile, kimi gençliği ile gururlanıyordu. Ölüm bunları ansızın yakaladı. Şimdi hepsi unutulup gitti, hayal oldu.



İşte bir kimse de, bunları düşünüp mezarlarını ziyaret ederek kendisinin de aynı akıbete uğrayacağını bilirse, kalbi yumuşayabilir, dünyanın faydasız şeylerine dört elle sarılmaktan vazgeçebilir.



(Allah’tan utanın! Başkalarına kalacak şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyin! Kavuşmayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayın; ihtiyacınızdan fazla bina yapmakla hayatınızı harcamayın!) [Beyheki]



Azrail aleyhisselamla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki:

- Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana haber ver!

- Sana birkaç haberci gelir.
Bir müddet sonra Hz.Azrail yine gelir. Hz.Yakub sorar:
- Ziyaretime mi geldin?
- Canını almaya geldim.
- Hani bana birkaç haberci gelecekti?
- Sana haberci gelmedi mi? Saçların ağarmadı mı? Vücudun zayıflamadı mı? Dimdik duran belin bükülmedi mi?



İnsan öleceği zamanı bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet olmasaydı, hiç kimse bir işine bakmazdı. Gaflet ve uzun emel, kötü olduğu kadar aynı zamanda iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, müslüman sokakta yürüyemez hale gelirdi.



İnsan genelde ahmak olarak yaratılmıştır. Eğer her şeyi inceden inceye düşünebilseydi, hiç kimse geçimi için çalışmazdı. Dünya, mamurluğunu, ahmakların gafletine borçludur.



''Ne gariptir ki, ölüm senin peşinde, sen ise dünyalık peşindesin.

Zahitlik, kaba kumaş giymek değil, uzun emeli bırakmaktır. ''



Ölüm boyna asılı, dünya ise sırtınıza yüklenmiştir. İnsan, kılıç, boynuna vurulacak gibi ölüme hazır olmalıdır.



Her gün ölüme yaklaşmaktasın. Ecelin geldi denilmeden ölüme öyle hazırlıklı ol ki, Azrail aleyhisselam gelince, (Az izin ver de, bende hakkı olanlarla helalleşeyim, oğluma telefon edeyim, şu işimi şöyle yapsın, kiminde borcum var, kiminde alacağım var. Bu işlerimi bir halledeyim) demek ihtiyacını hissetmemek gerekir. Vasiyeti her zaman hazır bulundurmalıdır.



Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Sonunu düşünmeyip dünyaya aldanan insan, ipek böceği gibidir. İpek böceği kendine yuva örer ve sonunu bilmez. Sonra oradan çıkmak ister, çıkacak yer bulamaz, ördüğü yuvasında ölür ve çalışması başkalarına yarar.) [ Münire

Ekleme Tarihi: 15.05.2008 - 21:12
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon AĞLAMA MELEĞİM...:'(
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
Themenicon    AĞLAMA MELEĞİM...:'(
41 Mesaj -
Ağlama meleğim, kendini mahvetme!...
Başını eğip de "Başlarını açamasak bile baş eğdirdik" dedirtme... Unutma, "Şeref ve üstünlük Allah'ındır, bir de Resûlünün ve müminlerin"...
Sana "başını ört!" diyen Allah böyle buyuruyor.

Sen başını yiğitçe örterek gerçek kişiliğini ortaya koydun... başörtünü inancınla bütünleştirdin...
Onu kimliğinin bir parçası haline getirdin ve böylece dünya aleme "Ben müslümanım" diye haykırdın... Başını örtmeni emreden Allah'a yemin ederim, sen bu yiğit duruşunla her zaman şanlı ve
galipsin...
Seni mağlup edecek adam daha anasından doğmadı...

Senin başın dumanlı dağlardan daha yüce... Başörtün bulutlardan daha güzel...
Cennette Allah, ayın on dördü gibi ayan beyan görüldüğü zaman,
eminim o gün sen, Kâinatın Rabbini, daha yakından göreceksin o yücelerdeki
başınla...

Seni ezmek isteyene ezilme!..
Allah'ın sana doğduğun gün verdiği hakkı söke söke almaya çalış!...
Bu gün vermezlerse yarın verecekler.

Yorulduğuna, yıprandığına üzülme...
Dünya didinme ahiret dinlenme yeri...
Rabbine kavuşuncaya kadar mü'mine rahat yok...
Rahat cennette, o ebedi yurdumuzda...
Dünya denen şu ağacın altında biraz nefeslenip yeniden yola
koyulacağımızı aklından çıkarma...

Ayağımıza batan dikenler bizi yıldırmasın...
Belli ki cennet yakınımızda...
Çünkü cennet dikenlerle çevrilidir...
yorgunluk, sürekli hastalık, tasa,
keder, sıkıntı ve gam, hatta ayağa batan dikene varıncaya kadar başa gelen her şey müslümanın hatalarının bağışlanmasına vesiledir... Allah hayrını dilediği kişiye sıkıntı verir...
Biraz korku, biraz açlıkla imtihan bizim kaderimizde var...

Çetin bir imtihandasın, dayan...
Seni zor yıldırmasın...
Elbette her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır...
Şüphesiz her güçlükle birlikte bir kolaylık...
Ve Allah sabredenlerle beraberdir...

Kainatın Efendisi şu dünyada rahat yüzü görmedi...
Öz yurdunda, müslüman kimliğiyle yaşayamadı...
Zalimler bastırdıkça o dayandı...
Her şeye Allah için katlandı...
Ama davasından taviz vermedi...
İyice tıkandığı zaman, yurdunu terk edip hicret etti...
Boynu bükük, gönlü kırık, boğazında hıçkırık gurbet ele gitti... Çünkü Allah'ın arz-ı genişti...
Gittiği yere İslam'ın ışığın götürdü...
İnsanlar bilmediklerini öğretti...
Gerçek varlığı, gerçek hayatı, gerçek mü'mini...
Ve bir gün yurduna zaferle girdi...
Onu öldürmek isteyenler ondan aman dilediler...
Zulmün süngüsü düştü, cihanın tarihi değişti...
Gerekirse sen de git...
Mekke devrini yaşayan topraklara Medine'yi getir...
Sabrın meyvelerini devşir...
Sen varsın Allah var, dünya var, ahiret var... Bunlar inkarı mümkün olmayan gerçekler...
Sen ebediyetin kokusunu almış bir bahtiyarsın...
Gönüllere cennetin kokusunu sen taşıyacaksın...

Her şeyi diplomadan ibaret sanma.. Ashab-ı Kirâmın diploması yoktu...
Tâbiînin diploması yoktu... daha sonra gelen İslam büyüklerinin de diploması yoktu...
Ama dünyanın bir ucundan diğer ucuna İslâmı onlar götürdüler...
Bir an bile susmadan kainatı çınlatan ezanı gök kubbeye onlar perçinlediler...
Bir gün medreseler açılıp da diplomalı tahsil başlayınca, büyüklerimiz çok üzüldüler; artık ilmin sonu geldi dediler...
İlmin sonu gelmedi, yine devam etti ama, Onlar sırf Allah rızası için okuyup okutmanın daha bereketli olacağına inancından vazgeçmediler...
Büyüklerimizin aydınlık yolundan ayrılma...
Elinden diplomayı alanlar ağzını da bağlayamazlar ya...

İşte sen o büyüklerin izinden gideceksin...
Sen peygamber yurdunu ev ev dolaşarak aydınlatan sahâbî analarımız gibi, ev ev dolaşarak yurdunu aydınlatacaksın... Peygamberimizi, kendine örnek alacak, onun ahlakını
özümseyeceksin...
Yüzünden eksilmeyen tebessümünle; insanları hoş görüp
bağışlama merhametinle; gösterişe pirim vermeyen sadece yaşayışın ve eşsiz tevazuunla; müslüman hanıma en çok yakışan o zarif nezaketinle; herkesi imrendiren iffetinle; özü, sözü doğru güvenilir şahsiyetinle; elinde olanı başkasıyla paylaşmaktan zevk alan cömertliğinle; tabansızlara pabuç bırakmayan cesaretinle; haksızlığa haddini bildiren asil öfkenle; Allah için
gözyaşı dökmeyi ihmal etmeyen duygulu halin, ibadet ve tâatinle; özellikle de dilinden düşürmediğin dua ve zikirlerinle gittiğin yere Peygamber kokusu götüreceksin...
Seni görenler Peygamber'i görmüş gibi sevinecekler; evimize
Peygamber nefesi geldi diye bayram edecekler...
Başındaki o aziz örtüye "siyâsal simge" diye seni mektebi kapısında işkenceye tâbi tutanlar yapmasa bile, onların çocukları utanıp senden af dileyecekler...

Sen ağlama yavrum, senin işin çook...
Sen torunlarımı büyüteceksin...
"Bismillâh" diyerek emzireceksin onları, zemzem kadar temiz, ak sütünle...
Konuşmaya başlarken kelime-i tevhidi öğreteceksin onlara...
"La ilâhe illallah" diye diye büyüyecekler...
Dillerine, gönüllerine, beyinlerine Allah kelâmını nakşedeceksin, silinmemecesine O nur topu yavrular,
"Bismillâh" diyerek dikecek kelime-i tevhid fidanını dikecek bütün
gönüllere...
Aşkla sabırla teenni ile...
Usanmadan, bıkmadan, yılmadan...
İşte o zaman güzel yurdum bir cennet olacak. Orada hiç kimse
horlanmayacak... İnansa da inanmasa da...
Gözyaşını boşuna harcama...
Ağlamasını bilmeyen elbette bizden değildir.
Daha iyi kulluk edemedim diye ağla...
Allah için gözyaşı dök...
Resûlullah'ın karasevdalısı ol...
Seccaden kurumasın kızım

Ekleme Tarihi: 15.05.2008 - 21:07
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: TUZLU KAHVE (lütfen okuyun pişman olmayacaksınız)
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
41 Mesaj -
:( ağlar ağlar ağlar

Elinize Saglik

Gerçekten imrenilecek bir sevgiymiş Allah cc herkese nasip etsin diyim başka söze hacet kalmamış...

selam ve dua ile.
Ekleme Tarihi: 15.05.2008 - 19:31
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: maksat kelam olsun dogumgünün kutlu olsun ((:
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
RE:
41 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı VuSlaT_ZaMbaK

bende dedimki neden bu değerli abimizin doğum gününü kutlayan yok o kadar da baktım konulara göremedim,yaşlandım mı ne sevinçli meğer varmış konu...

Nice güzel senelere abicimgül

RABBİM ;kendisine has kul,habibine has ümmet,sevdiklerinede has kardeş eylesin inş...En güzel cennetinde CEMALULLAHINI perdesiz görenlerden,habibiyle ve dostlarıylada beraber cennetinde beraber olanlardan eylesin inşşş...

Efendimiz kokulu bu gülleri sana hediye ediyorum kabul buyur abicim...

gülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgülgül


Ekleme Tarihi: 14.05.2008 - 18:59
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: GÜZEL SÖZ, SOLMAK BİLMEYEN BİR BAHÇEDİR
HaNýMeLi su an offline HaNýMeLi  
GÜZEL SÖZ, SOLMAK BİLMEYEN BİR BAHÇEDİR
41 Mesaj -
GÜZEL SÖZ, SOLMAK BİLMEYEN BİR BAHÇEDİR



Güzel söz denen yeşil bahçe, onun uzayıp giden gölgeleri ve tatlı tatlı esen meltemi nerede, biz ne-redeyiz? Onun, en hoş kokuları yayan çiçekleri ve en güzel nağmeleri terennüm eden kuşları nerede, biz neredeyiz?
Güzel söz, sadakadır. Böylece biz, bir söz söy-leyerek sadaka vermiş oluruz. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi kusur ve hatayı giderir. Bu güzel bahçede, başka hangi büyük lütuf var acaba?
“Sizler tek hurmanın yarısıyla, bunu bulamaz-sanız, güzel bir sözle de olsa bile ateşten korunun.”
Güzel bir söz mü?
Evet, güzel bir sözün seni, kıyamet gününde, cehennemin ateşinden koruması mümkün.

Güzel söz nasıl oluyor da bu büyük ilgiye lâyık oluyor?
Namazla güzel söz arasında yakın alaka vardır. Çünkü namaz, tamamen Kur'an, zikir, dua, tesbîh ve tahmîddir. Oruçla güzel söz arasında da alaka vardır. Çünkü oruç ancak, dili kötü sözden alıkoy-makla gerçekleşir. “Kim yalan söylemeyi ve ya-lanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah'ın onun yemeyi içmeyi bırakmasına ihtiyacı yoktur.”

“Birisi kendisine sataşır veya hakaret ederse, oruçlu olan: 'Ben oruçluyum!' desin.”
Evet, Allah için oruç tutana ancak, güzel söz yakışır!
Zekatla güzel söz arasında da, alaka vardır: “Sa-dakalarınızı (zekatlarınızı) başa kakma ve eza et-mekle boşa çıkarmayın.” Başa kakma ancak dille olur.
Sadaka veren kişi, ister farz olsun, ister nafile olsun, başa kakarak kendisine muhtaç durumda olanın duygularını incitir.
Güzel söz, solmak bilmeyen bir bahçedir.

Enes b. Mâlik (r.a.) bize şunu aktardı: Rasülul-lah (s.a.v.) sövmez, müstehçen ve utanç verici söz söylemez ve lânet etmezdi. Bizden birisine darıl-dığında: “Ona ne oldu? Alnı toprak olasıca!”(1) derdi. Ne kadar yumuşak ve nazik bir sitem değil mi?
Enes kendisi bize, on yıl Rasülullah (s.a.v.)'a hizmet ettiğini ve Rasülullah (s.a.v.)'ın ona: “Of”, “Niye böyle yaptın?” ve “Şöyle yapsaydın!” de-mediğini belirtmiştir.
Güzel sözü, bize öğreten ne büyük okul!

Hz. Âişe anlatıyor: Bir grup Yahudi, Rasülullah (s.a.v.)'ın yanına geldi ve: “es-Sâmu 'aleyküm (ölüm üzerinize olsun)” dediler. Ben onların ne dediklerini anladım ve: “Sâm ve lânet, sizin üzeri-nize olsun!” dedim. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.):

“Yavaş ol, Âişe! Allah, her şeyde yumuşaklık ve inceliği sever.” dedi. Ben de:
“Allah'ın Rasülü! Söylediklerini duymadın mı?” dedim. O da:
Ben de: “Sizin üzerinize dedim.” diye cevap verdi.
Başka bir rivayette, Rasülullah (s.a.v.)'ın Âişe'ye:
“Yavaş ol, Âişe! Yumuşak davranman lazım! Katılık ve aşırılıktan sakın!” dediği aktarılmıştır.

Gerçekten bu büyük ahlâk değil mi? “Sen büyük bir ahlâka sahipsin.”
Muhammed (s.a.v.)'in okulunda katılık ve aşı-rılığa yer yok. O'nun okulunun cephesine:

“Allah'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söy-lesin, ya da sussun!” yazılmıştır.
Ben size demedim mi? O, solmak bilmeyen bir bahçedir.
O okulun giriş kapısına da şöyle yazılmıştır:

“Müslümana sövüp kötü sözler söylemek, fâsıklıktır.(2) onunla savaşmak küfürdür.”
Bu bahçede sövmeye ve hakaret etmeye yer yoktur. Çünkü o, kendisinde sadece güzel sözün yetiştiği bahçedir.
“Bir mü'mine lânet eden, onu öldürmüş gibidir. Bir mü'mine iftira eden de onu öldürmüş gibidir.”

Lânet, dilin söylediği, yaralayıcı ve incitici sözlerdir. O kelimeler, haksız yere kan akıtmak demektir.
İftira da, dilin söylediği, yaralayıcı ve incitici kötü sözlerdir. O kelimeler de haksız yere kan akıtmak demektir.
Dil, lânetten, iftiradan, sövmekten ve hakaret et-mekten vazgeçtiğinde, karşısında sadece güzel söz vardır.

Güzel söz, kötü sözü her taraftan ablukaya almış-tır. Bundan dolayı Rasülullah (s.a.v.) dedikodudan ve çok soru sormaktan men etmiştir.
Güzel söz bahçesinin sınırları buraya kadar mı?
Asla, o, gözün sadece hep güzel bir manzaraya iliş-tiği geniş alanlara sahiptir.
Rasülullah (s.a.v.)'a İslâm'da en iyi davranış han-gisidir? diye soruldu. Peygamber de (s.a.v.): “Yemek yedirmen, tanıdığın tanımadığın herkese selâm ver-men.” diye cevap verdi.

Selâm mı? Bu mübarek kelimeden daha güzeli var mı?
Allahümme! Ente's-selâmü ve minke's-selâm, te-bârakte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm
"Allahım! Sen Selâmsın ve selâm sendendir. Ey celâl ve ikram sahibi! Sen ne kadar yücesin!”

Dinimizde güzel sözün derecesini gördünüz mü?
Güvenlik, huzur, sevgi, dostluk, iyi olanı isteme ve uyumlu olma anlamına gelen, kötü niyeti kabul etmeyen selâmı, Rasülullah (s.a.v.), tanıdığımız ta-nımadığımız herkese vermemizi emrediyor.

Güzel söz, gerçek Müslümandan hayatı bo-yunca ayrılmaz.
Yaratıkların en üstünü olan Peygamber (s.a.v.), çocuklara selâm verir, onların içini huzur ve sev-giyle doldurur, onları selâmla ve güzel sözle eği-tirdi.
Güzel söz, solmak bilmeyen bir bahçedir. Gü-zel söz, sadakadır.
Biz Müslümanlar, bunu, bütün dünyaya müj-deleme hakkına sahip değil miyiz?(3)





Prof.Dr.Tacettin Uzun

Ekleme Tarihi: 14.05.2008 - 13:18
HaNýMeLi üyenin diğer mesajları HaNýMeLi`in Profili HaNýMeLi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 589 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
***Murat*** (48), behlul (50), hatice57 (44), GaZZe (60), erveysel (61), Abdulkadir22 (31), samyeli13 (47), candeniz (24), balacan (54), abdulkadir (31), babam veben (55), askbumu (43), sahra_yagmur (37), halit42 (39), Babacan52 (56), gurbetcigenc (33), Fikret1972 (52), NuR_EFSAN (39), jopp777 (47), pempe1987 (37), Nur baçesi (28), seyhzadem (36), Mustafa Alptug (41), gunes_akca (35), KanKaZ (36), hsusal (72), olimp_ (45), ufkumuzvar (42), gakkosfatih (42), HIKKI (51), Selale1 (49), Yasin Tural (36), nebitdag (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54120 saniyede açıldı