generique colchicine kaletra kamagra chloroquine dexamethasone bedranol bekunis dragees beloc cor beloc zok beloc benicar hct benicar benzoyl betagan betapace betaprol betnesol betnovate biaxin bilol comp bilol bimatoprost binaldan binordiol blocadren bocatriol bondronat bonidon boniva brand cialis brand levitra brand viagra brexidol buspar butohaler butovent bystolic cabaser calan sr calan calcijex calcium sandoz canasa canestene cardaxen plus cardaxen
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

53 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Ramazan Bayramı
efsa su an offline efsa  
Ramazan Bayramı
53 Mesaj -
Bugün Bayram! Mübarek Ramazan Bayramı. Tüm inananlar birbirlerine daha çok yakınlaşsın, dargınlıklar ortadan kalksın, kardeşlik ve dostluk duyguları daha da kuvvetlensin. Tüm insanlar neşe ve mutluluk denizinde yüzsün. Bugün sevinç günü, kederleri bir yana bırakıp mutlu olalım. Ramazan Bayramı.nı doya doya yaşayalım. Hayırlı bayramlar! Her şeye kadir olan Yüce Allah, bizleri, doğru yoldan ve sevdiklerimizden ayırmasın! Hayırlı ve bereketli Ramazan Bayramları dileğiyle.
Ekleme Tarihi: 12.10.2007 - 14:04
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bazı Avrupalı ve ABD lilerin Türkler hakkındaki düşünceleri
efsa su an offline efsa  
Bazı Avrupalı ve ABD lilerin Türkler hakkındaki düşünceleri
53 Mesaj -
“Yer yüzünden silmek istediğim iki millet vardır. Bunlar İspanyollar ve Türklerdir.”

ABD Başkanı Truman

Bugün Türkler'in ayakları altında ezilip inleyen Hıristiyanlar vakti gelince onları yargılayıp cezalandıracaktır. Türk Ordusu Şeytan'ın Ordusudur.
Martin Luther

İnsanlar arasında Türkler, anlayış bakımından sonuncudur. İnançtan ötesini kavrayamazlar ve anlamaya da çalışmazlar.
L.Cahun

Bir Türk bir Hıristiyana karşı gerçek bir dostluğa yetenekli değildir.
Paul Rycaut

Türkler, Hıristiyanlığın, sanat ve bilimin doğal, ezeli ve yeminli düşmanıdır. Bu nedenle onları Avrupa'dan kovmak gerektir. Ancak önce taksim konusunda anlaşılmalıdır.
Jean Louis Carra

Oradan Türkler geçti: Her şey harabe ve matem.
Victor Hugo

Avrupa' da, Asya' da ve hatta Afrika' da herhangi bir ülkeye yerleşen Türk hakimiyetini her zaman, o ülkenin refahının azalması ve kültür seviyesinin alçalması izlemiştir. Bunun aksini gösteren tek bir örnek yoktur. Türk galip geldiği her yeri harabeye çevirmiştir.
Georges Clemanceau

Türkler Avrupa' dan atılmalıdır. Amerika'lı senatör Lodge'un dediği gibi İstanbul Türkler'den tamamen alınmalı, bir veba tohumu olan, harplerin yaratıcısı, komşuları için bir küfür olan Türkler Avrupa' dan silinmelidir.
Lord Curzon

Ermenilere yapılacak yardım, 1453'te Müslümanlar tarafından alındıktan sonra bile bir Hıristiyan şehri olarak kalan İstanbul'un Türklerden temizlenmesi için yardımcı olacaktır.
Lord Byrce

Geleceğin Avrupa'sında Türkler asla yer alamayacaklardır.
Lord Owen

Fanatik ve cahil insanlar. Barbar millet. Türkler her zaman Türk kalacaklardır ve Avrupalılaşamayacaklardır. Parlamentoları var diye Türkler'e zaaf göstermeyelim. Ne tip insan olduklarını unutmayalım.
Lord Salisbury

Türkiye'ye gerçek söylenmiyor. Türkiye'nin adaylığını kabul edelim diyenlerin gerçek eğilimi, Türkiye'nin AB'ne asla üye olamayacağı yönündedir.
Avrupalı yöneticilerin büyük bir kısmı Türkiye'nin bu projede yeri olmadığını biliyorlar ve biraraya geldiklerinde bunu dile getiriyorlar.
Valerie Giscard d'Estaing

Avrupa'nın geleceğinde ne olursa olsun Türkiye'nin yeri yoktur. Bu ülkenin globalleşmenin temel prensiplerine sahip olmadığını ve uluslararası kardeşliği içine sindirmediğini de görmeliyiz.
Türkiye'nin birliğe girmesine asla izin verilmemelidir. Aydınlanma Türkiye'ye ulaşmadı, ulaşmayacaktır.
Helmuth Schmidt
BU DÜŞÜNCELER ANCAK GERİ KALMIŞLIGIN, DAR DÜŞÜNCENİN BİR ÜRÜNÜDÜR...
BUGÜN BUNLARI SÖYLEYENLER AFRİKAYI SÖMÜRMÜŞ
DÜNYAYI İKİ KEZ SAVAŞA SÜRÜKLEMİŞ
GÜÇSÜZÜ EZMİŞ VE MASUM KADIN ERKEK ÇOCUK DEMEDEN ÖLDÜRMÜŞ OLAN İNSANLARIN DÜŞÜNÜRLERİDİR?....
Ekleme Tarihi: 09.06.2007 - 16:04
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Cuma Gününde Duâ
efsa su an offline efsa  
Cuma Gününde Duâ
53 Mesaj -
Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyet olunduğuna göre Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki:

"Cum'a gününde bir saat vardır. Allah'ın kullarından bir müslim namazda ve kıyamda iken Allah Teâlâ'dan niyâz ile bir şey isteyip duâsı o saate tesadüf ederse Allah teâlâ Hazretleri o kimsenin dileğini verir." Böyle buyurduktan sonra mübarek küçük parmağının ucuna işaret buyurdu.

Cum'a gününün içindeki saat, küçük parmağına nisbetle parmağın ufak ucu ne kadar ise, güne nis-betle o kadar az bir müddetdir ki o saat içinde her halde duâ müstecâb olur demektir.
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri:



- 'Cum'a günü, ibâdet ve ezkâr ile mü'minle-rin kalbi mesrûr olacak bir bayram günüdür' buyurmuşlardır.


-"Size bir sûre haber vereyim mi ki, azameti semâ ile arz arasını doldurmuş, onu yetmişbin melek teşyî' etmiştir? O sûre Kehf süresidir. Kim cum'a günü bu sûreyi okursa Allah onu öteki cum'aya kadar bu sûre ile mağfiret eder, sonunda üç gün de ziyâdesi vardır. Ve semâya ulaşan bir nûr verilir ve Deccal'in fitnesinden muhafaza edilir. Yatacağı vakit bu sûrenin sonundan beş âyet okuyan hıfz olunur ve gecenin istediği vaktinde kaldırılır."

"Ey Rabbim! Perşembe günü ümmetimin erkenden yaptığı işleri bereketli kıl."

Hadîsin şerhinde deniliyor ki, bugünün evvelinde bir ihtiyacını tedarik etmek, nikâh akdetmek ve bunun gibi mühim işler sünnettir.

"Cum'a gününde; Yani perşembeyi cumaya bağlayan gece iki rek'at namaz kılıp Fâtiha'dan sonra onbir defa Zilzâl Sûresini okuyan kimseyi Allah Teâlâ kabir azâbından ve kıyâmet korkularından emin kılar. "

"Şu duâ ile cum'a günü herhangi bir saatte dua edilirse sâhibine muhakkak icâbet olunur."
"Cum'a gününde bir saat vardır, mü'min bir kul namazda duâ ederken Allah 'dan bir şey ister ve o saate denk gelirse Allah muhakkak ona icâbet eder. Ashab-ı kirâm: 'Bu saat hangi saatdir yâ Resûlellah" dediklerinde: "İkindi namazı ile güneş batması arasındaki vakittir." buyurdular.

"Cum'a namazından sonra daha oturduğu yerden kalkmadan yüz defa diyen kimsenin yüzbin günâhını, ana ve babasının da yirmidörtbin günâhını Allah mağfiret eder."
Ekleme Tarihi: 08.06.2007 - 18:50
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Efendimizi (S.A.V.) Ağlatan Ayet
efsa su an offline efsa  
Efendimizi (S.A.V.) Ağlatan Ayet
53 Mesaj -
Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir.
İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur.
Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir.
Onun için, Allah’ın yarattığı varlıklar hakkında tefekkür mümkün;
fakat Allah’ın zatı hakkındaki tefekkür mümkün değildir.
Çünkü Allah hiçbir şekilde suret olarak vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez.
Efendimiz (sas)’e en çok tesir eden ayetlerden biri, tefekkürle ilgilidir.
İki kişi Hz. Âîşe (r.anhâ)’yı ziyaret etmişler.
Onlardan biri, “Hz. Muhammed (sas)’de gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?” deyince,
Hz. Âîşe (r.anhâ) şöyle demiştir:
“Allah Rasûlü (sas) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı.
Namazda çok ağladı.
Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı.
Sabah ezanı için gelen Hz. Bilâl (ra), “Ya Rasulullah (sas)!
Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?” deyince, O,
“Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır” dedi ve ayeti okudu:
“Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
ardınca gelişinde düşünen insanlar için elbette birçok dersler vardır.” (Âl-i İmrân, 3/190)
Ondan sonra Rasulullah (sas), “Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan,
düşünmeyen kişilere yazıklar olsun.” dedi.
Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl sahiplerinin durumunu açıklayan bir sonraki ayetin meâli de şöyledir: “
Onlar ki Allah’ı gâh ayakta divan durarak,
gâh oturarak, gâh yanları üzere zikreder, göklerin ve yerin yaratılışı
hakkında düşünürler ve derler ki:
“Ey büyük Rabbimiz! Sen bunları gayesiz, boşuna yaratmadın.
Seni bu gibi noksanlardan tenzih ederiz.
Sen bizi o ateş azabından koru!” (Âl-i İmrân, 3/191)
Ekleme Tarihi: 04.06.2007 - 16:41
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: DUA
efsa su an offline efsa  
DUA
53 Mesaj -
BİSMİLLAHİRAHMANİRRAHİM
Kalp Katılığından,
Gafletten,Başkalarına Yük Olmaktan ,
Aşağılıktan, Aşağılanmaktan ,
Miskinlikten, Cehaletten ve Faydasız Bilgiden ,
Ürpermeyen Gönülden ,Doyma Bilmeyen Nefisten,
Kabul Edilmeyen Duadan, Nimetlerinin Zeval Bulmasından ,
Lütuflarının Değişip Başkalaşmasından ,
Ansızın Bastıran Azabından, Gelip Çatan Gazabından
SANA SIĞINIYORUM

Sen’den Her Zaman , Yalvaran Diller , Haşyetle Ürperen Gönüller İstiyoruz.
Tövbelerimizi Kabul Buyur,
Bizi Günahlardan Arındır,
Dua ve İsteklerimize Cevaplar Lütfeyle !!
Delil Ve Burhanlarımızı Hedefine Yönlendir,
Kalplerimizin Ufkunu Aç,
Dilimizi Doğruluğa Bağla ve Gönül Kirlerimizi Temizle !

Allah’ım, Senden Her İşimizde Sebat, Kur’an Yolunda Kararlılık
ve Nimetlerine Karşı Da Duyarlılık Hissi Bekliyoruz.
Kapına Yönelenleri Boş Çevirme ,
İtaatte Bulunanlara Bol Bol Karşılık Ver,
Sana Baş Kaldıranlara da Doğru Yolu Göster ;
Muzdariplerin Dualarını İcabetle Taçlandır,
Sıkıntıda Bulunanları Lütfunla Şad Eyle,
Hasta Ruhlara Hususi Muamelede Bulun,
Küfür ve İlhad İçinde Bocalayanlara da Nurunu Göster;
Göster de Kalmasın Hiçbir Yanda Muzlim Nokta….!!

Ya Rab!
Önümüzde Şu Upuzun Hayat Yolculuğunda ,
Bizi Kendi İdrak ve İhsaslarımızın Darlığıyla Baş başa Bırakma;
Akıllarımızı İnhiraf Ve Sürçmelerden,
Nefislerimizi Cismaniliğin Baskılarından ,
Gönüllerimizi de Heva ve Heveslerin Öldürücü Oklarından Sıyanet Eyle
AMİN
Ekleme Tarihi: 04.06.2007 - 09:28
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: PEYGAMBERİMİZE UYANLAR KURTULUŞA ERENLERDİR
efsa su an offline efsa  
PEYGAMBERİMİZE UYANLAR KURTULUŞA ERENLERDİR
53 Mesaj -
Peygamber Efendimizin ahlakını, onun hangi koşullarda nasıl bir tavır gösterdiğini öğrenmenin en önemli nedeni ona benzemeye çalışmak, takvada, tavırda, ihlasda, tevazuda, temizlikte, iman şevkinde onu örnek almaktır. Günümüzde insanların pek çoğu kendilerine birçok insanı örnek almakta, onların tavırlarına özenmekte, onlar gibi konuşup, onlar gibi davranmaya çalışmaktadır. Oysa, özenilmesi, benzemeye çalışılması gereken kişiler, Peygamberimiz (sav) ve onun ahlakça ve takvaca benzeri olan diğer peygamberlerdir.

Allah, ayetlerinde Allah'a ve Resulüne iman etmenin, peygamberi savunup desteklemenin ve onu izlemenin önemine dikkat çekmekte ve bu kişilerin kurtuluşa ereceklerini şöyle müjdelemektedir:

Ki Allah'a ve Resûlü'ne iman etmeniz, O'nu savunup-desteklemeniz, O'nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için. (Fetih Suresi, 9)

… Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)

Bu dönemde Peygamberimiz (sav)'i desteklemek ise ancak Kuran'a tam tabi olmakla ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uymakla, Kuran ahlakını onun gösterdiği çabanın bir benzeri ile tüm dünyaya yaymaya çalışmakla, ahlakça ve tavırca gücünün yettiğinin en fazlasıyla ona benzemek için gayret etmekle olacaktır. Böyle bir tavır gösterildiği takdirde Allah Peygamberimiz (sav)'e nasıl yardım ettiyse, ona destek olanlara da yardım edecek ve yollarını açarak, onlara umulmadık başarılar verecektir. Ancak en önemlisi Peygamber Efendimize benzeyerek, Rabbimizin rızasını, rahmetini ve cennetini kazanabilmektir.
Ekleme Tarihi: 04.06.2007 - 09:16
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: PEYGAMBER EFENDİMİZİN SEVDİĞİ YEMEKLER
efsa su an offline efsa  
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SEVDİĞİ YEMEKLER
53 Mesaj -
Çok sıcak yemeği sevmezdi.

"En çok hoşlandığı yiyecek etti."

"Kabağı çok severdi."

"Avlanan kuş etlerini yerdi."

"Hurmalardan Acve hurmasını severdi."

... Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur...
(Bakara Suresi, 25)


Hz. Aişe (ra) Peygamberimiz (sav)'in sevdiği yiyeceklerle ilgili şunları söylemiştir:

"Tatlı ve balı severlerdi."

"Hazreti Peygamberin katık olarak yediği yemeklerin bir kısmı şöyle sıralanabilir: Koyunun ön kolu ve sırt eti, pirzola, kebap, tavuk, toy kuşu, et çorbası, tirit, kabak, zeytinyağı, çökelek, kavun, helva, bal, hurma, pazı, anber balığı

Hz. Aişe (ra) ek olarak şunları bildirmiştir:

"Kavun, karpuzu yaş hurma ile yerlerdi."

Hz. Cabir (ra)'den:

"Taze hurma ve kavun çok yerlerdi ve 'bunlar güzel meyvedir' derlerdi."

"Hiçbir zaman bir yemeği yermemiştir. Hoşuna giderse yer gitmezse yemezdi. Hoşlanmadığında da bir başkasına kötülemezdi."


Pieter Gysels Antwerp, (1621-1690)
Bahçe isimli tablo.

Peygamber Efendimizin sevdiği bazı yiyecekler için söylediği sözlerden bir kısmı ise şöyledir:

"Etin en güzel yeri sırt etidir."

"Sirke ne güzel katıktır."

"Mantar kudret helvasıdır."

"Sinameki ve sennut (tereyağ tulumuna konulan bal) yemeye devam ediniz. Çünkü bu iki şeyde samdan (ölümden) başka her hastalıktan şüphesiz şifa vardır."

"Zeytinyağını yiyiniz ve kullanınız. Çünkü bu yağ mübarektir."
Ekleme Tarihi: 04.06.2007 - 09:11
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: OSMANLI'DA YAŞANMIŞ BİR OLAY
efsa su an offline efsa  
OSMANLI'DA YAŞANMIŞ BİR OLAY
53 Mesaj -
İşte Osmanlı ...

19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında
Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.

Fransızlar, her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü
toplayıp götürüyorlardı.

O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses
çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına
durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.

Mektupta şöyle denmektedir:

"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar.
Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet'in de
halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi
bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."

Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen
padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker
elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.
Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp

mektubu okurlar:

"Fransızlar korkak ademlerdir.
Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur.
Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir."

Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin.
Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın. Karşıdan gören
Fransızlar için bu kâfidir."

Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar.
Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında
dolaşmaya başlarlar.

Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına
sebep olur:

"Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini
de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar.
Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."

Bu olay, Mülhaymli'lerin gönüllerin de taht kurmuştur.
Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.

Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen
olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip ,
hadiseyi temsilen kutlarlar
Ekleme Tarihi: 01.06.2007 - 08:56
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hz. ÖMER‘İN SON SAATLERİ
efsa su an offline efsa  
Hz. ÖMER‘İN SON SAATLERİ
53 Mesaj -
Ömer yaralanınca yere seriliyor. Bu haliyle Abdürrahman bin Avf a işaret edip onu imamlığa geçiriyor. Bakın, namaz borcunun kudsîliğine ki, ortada can çekişenler varken bile bırakılmıyor, hızlı hızlı kılınıyor ve ondan sonra yapılacak işlere girişiliyor.


Ömer, kendisini yaralayanın Ebul Lü‘lü olduğunu öğrenince şöyle diyor:

- Hamd ederim Allaha ki, bana bu işi yapan Müslümanlık iddiasında biri değildir!

Evine kaldırıyorlar. Oğlu Abdürrahman‘a borçlarının ne kadar olduğunu soruyor.

- 85 bin dirheme yakın...

- Malım yetişirse ödeyiniz, yetişmezse aile kolumdan isteyiniz. Onlarınki de yetmezse Kureyş‘e başvurunuz! Başkalarından istemeyiniz!

Sonra, en büyük dileğini bildiriyor:

- Gidiniz; Allah Resulünün yanına gömülmem için, Müminlerin Annesi Ayişe‘den izin isteyiniz!

İzin geliyor ve Hazret-i Ömer, o haliyle saadetinden uçacak gibi oluyor.

Kızı Hazret-i Hafasa gelip başında gözyaşı döküyor. Sahabîler de dalgın dalgın gelip ziyaret etmekteler... Soruyorlar:

- Yerine kimi tavsiye edersin?

- Ben bu işi, Allah Resulünün kendilerinden hoşnut olduğu insanlara havale ediyorum. Toplanıp karar versinler...

- Oğlunu tavsiye etmez misin?

- Etmem! O ancak rey verici şûrada bulunabilir. Ve bazı tavsiyelerde bulunuyor.

Sonra oğluna hitap ediyor:

- Başımı yastıktan al da yere koy! Umulur ki, Allah beni bu halde görüp merhamet eder.

Son nefesinedek Allah ismini dudaklarından düşürmedi.

Gaslini, oğlu Abdullah yerine getirdi. Namazını Sahiyb-i Rumî kıldırdı. Naşı, Allahın Resulünü ve Ebu Bekir‘i taşımış olan sedye ile Nur Ravzasına getirilerek Sıddîk-i Ekber‘in yanına gömüldü. Kabrine, oğlu Abdürrahman‘dan başka, Osman; Zübeyr, Abdürrahman bin Avf ve Saad bin Ebî Vakkas indiler.
Ekleme Tarihi: 26.05.2007 - 08:38
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Barbaros Hayreddin Paşa
efsa su an offline efsa  
Barbaros Hayreddin Paşa
53 Mesaj -
Barbaros Hayreddin Paşa, 1478 yılı civarlarında Midilli'de doğdu. Aslen Vardar yenicesinden olan babası Yakup Ağa, bir Osmanlı sipahisiydi ve 1461 yılında Midilli'nin fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed ile birlikteydi. Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplarıyla tanınır. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barbarossa" adını daha sonra Hızır içinde kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.


Barbaros Hayreddin Paşa, kardeşleri İlyas ve Oruç ile beraber birçok deniz savaşında bulundu. Diğer kardeşi İshak ise Midilli'de kaldı. Barbaros Hayreddin Paşa, Cezayir seferine Oruç Reis ile birlikte çıktı. Cezayir'in fethedilmesinden sonra Oruç Reis, Cezayir'e Bey oldu. Barbaros Hayreedin Paşa, İshak ve Oruç Reis'ler şehit olunca Cezayir Beyliği'ne atandı. Beylerbeyi ünvanını alan Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a gelip 1534 yılında Kaptan-ı Derya oldu.


Bir çok zafer kazanan Barbaros, Avrupa'da nam saldı. Avrupalılar çocuklarını Barbaros geliyor diye korkutur hale geldiler. 5 Temmuz 1546 tarihinde vefat eden Barbaros Hayreddin Paşa, sağlığında Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanındaki türbesine defnedildi. Onun ölümü için "Mate reisü'l-bahr-Denizin reisi öldü" denildi. Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaşmış, onun mektebinde yetişen değerli denizciler ve teşkilatlı tersane sayesinde bu güç varlığını bir süre daha devam ettirmiştir.


Barbaros Hayreddin Paşa, alim ve cesur bir komutandı. İri yapılı ve kumral tenliydi. Saçı, sakalı, kaşları ve kirpikleri çok gürdü. Ömrü denizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini çok iyi bilirdi. Çinili Hamam kendisine aittir. Oğulları Mehmed Paşa, Hasan Paşa ve Vali Paşa'dır.
Ekleme Tarihi: 24.05.2007 - 20:06
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kanunî'nin Meşhur Fermanı ve Bugünkü Fransız Meclisi
efsa su an offline efsa  
Kanunî'nin Meşhur Fermanı ve Bugünkü Fransız Meclisi
53 Mesaj -
Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Şarlken ile 24 Şubat 1525'te Kuzey İtalya'da yaptığı savaşta yenik düşen Fransa Kralı Fransuva'nın yardım istemesi üzerine Kanunî Sultan Süleyman’ın gönderdiği meşhur Ferman’ın metni:

"Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Azerbaycan’ın ve Şam’ın ve Halep'in ve Mısır’ın ve Mekke ve Medine'nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım. Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva'sın.

Hükümdarların sığındığı kapıma elcinizle mektup gönderip, ülkenizi düşman istila edip, şu anda hapiste olduğunuzu bildirip, kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz.

Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum. Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz.

Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır. Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz. Gece gündüz daima atimiz eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır. Yüce Allah hayırlara bağışlasın. Allah’ın istediği ne ise olur. Bundan başka haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenesiniz. Böyle biliniz."

Sözde Ermeni Soykırımı’nın temelsiz iddia olduğu gerçeğinin konuşulmasını yasaklamak için yasa çıkarmaya çalışan Fransız parlamenterlere, Kanuni'nin bu fermanını, hatırlatarak diyoruz ki:

"Biz ki, Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Sarlken'e savaşta yenilerek esir düşen Kralınız Fransuva'yi esaretten kurtaran Kanuni Sultan Süleymanların evlatlarıyız; sizler ki, başınız darda düştüğünde bizden yardım isteyen kralların torunlarısınız. Bunu böyle bilesiz ve velinimetiniz olanlara, bir kaç oy hesabıyla, nankörlük etmeyesiz!"



Ek Bilgi: Kanunî Sultan Süleyman'ın Fransa'da etkisi öylesine büyüktü ki; Kanunî Fransa'da dansı yasakladığında, bu yasak onun ölümünden sonra dahî yüz yıl boyunca devam etti
Ekleme Tarihi: 24.05.2007 - 19:58
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Balkanlarda Asıl Hedef Türk-İslam Medeniyeti
efsa su an offline efsa  
Balkanlarda Asıl Hedef Türk-İslam Medeniyeti
53 Mesaj -
Öte yandan, Balkan Müslümanlarının geneli de, milliyetçi söyleme adapte olmadıkları için ve Balkanlar'daki ulus-devlet oluşumları tarafından dışlandıkları için, kendilerini ayrı bir "millet" sayan bir toplumsal bilinci bugüne kadar korumuşlardır.1

Todorova'nın da belirttiği gibi, Balkan Müslümanları için, dini kimlikleri her zaman için etnik kimliklerden çok önce gelir. Bosna'daki durum daha da belirgindir; Sırplarla ya da Hırvatlarla tamamen aynı etnik kökene sahip olan ve aynı dili konuşan Boşnaklar, bu iki halka hiç bir zaman bütünleşmemiş, kendilerini hep Osmanlı ekseninde görmüşlerdir.

Balkan uzmanı Eran Frankel, aynı durumun Makedonya için de geçerli olduğunu vurgular. Frankel'e göre, "Makedonyalı Müslümanlar hiç bir zaman Makedonyalılık adına İslam'ı geri plana atmış ya da reddetmiş değildirler. Aksine, çoğu kez kendi Slavlıklarını reddetmişler ve Slav olmayan bir İslam kimliğini benimsemişlerdir."2 Yine Frankel'e göre Makedonya'daki Müslüman Arnavutlar ya da Çingeneler, kendilerine Slav kimliğini benimsemektense, "Türk" olarak tanımlanmayı tercih ederler.3

İşte bu nedenle de, Türkiye'nin Balkan yarımadasındaki "uzantısı" olan halklar, yalnızca birkaç milyonluk Balkan Türkü değil, nüfusları 10 milyonu bulan Balkan Müslümanlarıdır. Çoğu etnik olarak Türk olmayan ve Türkçe konuşmayan bu insanlar, kendilerini aynı dili konuştukları Sırplar'dan ya da Bulgarlar'dan çok Türklere yakın hissetmektedirler.

Çünkü bu insanlar herşeyden önce "Osmanlı"dırlar ve Türkiye de Osmanlı'nın yegane mirasçısıdır. Üstteki satırları yazan Maria Todorova, bu konuda şöyle söyler:

"Türkiye'nin Balkanlar'daki etkisi oldukça komplekstir. Bu etki, öncelikle Balkanlardaki Türkçe konuşan nüfusa yöneliktir. Bu nüfusun büyük bölümü Bulgaristan'da yaşar, kalan kısmı ise çok daha az sayılarda Yunanistan, Romanya ve eski Yugoslavya'dadır. Ancak Türkiye'nin etki alanı bununla sınırlı değildir. Aynı zamanda Slav diliyle konuşan Müslümanlar da Türkiye'nin etki alanı içindedirler".4

Todorova, Türk-olmayan Balkan Müslümanlarının kendilerini Türklükle özdeşleştirme eğilimlerine gösterge olarak ilginç bir noktanın daha altını çizer: 20. yüzyıl boyunca Balkanlar'dan Türkiye'ye göç eden Slav Müslümanlar (Arnavutlar dahil), Türk kimliğini benimseyerek Türk toplumu içinde asimile olmuşlardır. Bu durum, Todorova'ya göre, "Osmanlı mirasının Türk etkisine dönüşmesinin açık bir örneğidir".5

Kuşkusuz bu tarihsel gerçek Türkiye açısından son derece önemli bir stratejik avantajdır. Tüm Balkanlar'da, aslında etnik olarak "Türk" olmamalarına karşın, kendilerini "Türk" olarak gören ya da görmeye eğilimli büyük bir Müslüman nüfus vardır. Bu "fahri soydaşlarımız"ı bize bu denli bağlayan unsur ise, Osmanlı mirasıdır.

İşte Türkiye'nin Osmanlı kimliğine sahip çıkması gerektiğini, çünkü bunun Türkiye için büyük bir stratejik avantaj oluşturduğunu söylemekle tam da bunu kastediyoruz. "Osmanlı" kavramı, Türkiye'nin etkisini sınırlarının çok ötesine taşıyan büyük bir vizyonun adıdır. Bu, Balkanlar'da olduğu gibi Ortadoğu'da da böyledir.
Ekleme Tarihi: 15.05.2007 - 19:39
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: hadisi şerif
efsa su an offline efsa  
hadisi şerif
53 Mesaj -
Kur’ân, hayırlı evlad olması istenen yavruya kazandırılması istenen kulluk bilinci ile sosyal kimliği Lokmân (as)’ın oğluna nasîhatinde şöyle özetlemektedir: “Evladım namazını hakkıyla eda et, iyiliği yay! Kötülüğü de önlemeye çalış ve başına gelen sıkıntılara sabret! Çünkü bunlar azim ve kararlılık gerektiren işlerdendir. Kibirli davranarak insanlara yüzünü eğme! Yerde yürürken çalımlı çalımlı yürüme. Çünkü Allah kibirle kasılan ve öğünüp duran kimseleri sevmez” (Lokman 31/15-19). Allah Rasûlü insanların hayır ve bereketinin üç şeyde olduğunu ifâde buyurmuşlardır: “İnsanoğlu ölünce amel defteri kapanır. Üç şey sebebiyle amel defteri açık kalır: Sadaka-i câriye, yararlanılan ilim ve hayırlı sâlih evlâd” (Tirmizî, Ahkâm, 36)
Ekleme Tarihi: 09.05.2007 - 17:24
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Arkadasini al, beraber cennete girin
efsa su an offline efsa  
Arkadasini al, beraber cennete girin
53 Mesaj -
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:
Resûlüllah (s.a.v.) ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:
-Ümmetimden iki kişi Allâh'ın huzuruna gelirler.
Birisi,


-Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der.
Allah Teâlâ da ötekine,
- Hakkını ver, buyurur.
Adam,
-Yâ Rab, bende sevap nâmına bir şey kalmadı, der.
Cenâb-ı Hakk,
-Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? buyurur.
Adamcağız,
- O halde benim günahlarımdan alsın, der.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bunu anlatırken gözleri yaşardı ve, 'O gün büyük bir gündür. İnsan; günâhının alınmasını ister' dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ hak sahibine,
-Başını kaldır ve cennete bak, buyurur.
Adamcağız,
- Yâ Rab, inci ile işlenmiş, gümüşten ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler içindir? der.
Allah Teâlâ,
-Bunlar, bana ücretini verenler içindir, buyurur.
Adamcağız,
-Bunların hakkını kim ödeyebilir? der.
Hz. Allah,
-Sen istersen bunlara sahip olabilirsin, buyurur.
Adam,
-Nasıl olur, yâ Rab? deyince,
Cenâb-ı Hakk,
-Hakkını bu adama bağışlamakla, buyurur.
Adam,
-O halde ben bunu affettim, der.
Allahü zû'l-Celâl hazretleri de,
-Arkadaşını al, beraberce cennete girin, buyurur.
Sonra Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz,
'Allah'tan korkun, Allah'tan korkun ve siz de kendi aranızı düzeltin. Bakınız, bizzat Hazret-i Allah mü'minlerin arasını buluyor' buyurmuşlardır
Ekleme Tarihi: 09.05.2007 - 17:21
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: 700 YILLIK ALTIN ÖĞÜT
efsa su an offline efsa  
700 YILLIK ALTIN ÖĞÜT
53 Mesaj -
"Oğul insanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın,
ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen sabah
rüzgarında savrulur gidersin...
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve
iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük
değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler,
görülmeyenler ancak senin fazilet erdemlerinle gün ışığına
çıkacaktır. Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere
dönersin. Açık sözlü ol, her sözü üstüne alma. Gördün söyleme,
bildin bilme.

Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.

Üç kişiye acı:
* Cahiller arasındaki alime,
* Zenginken fakir düşene,
* Hatırlı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğunda mücadeleden korkma.

"Bilesin ki atın iyisine DORU,"
"Yiğidin iyisine DELİ derler."
Ekleme Tarihi: 08.05.2007 - 23:42
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Uydurma hadîs nasil anlasilir?
efsa su an offline efsa  
Uydurma hadîs nasil anlasilir?
53 Mesaj -
Peygamber efendimizin vârisleri, vekîlleri olan âlimlere olan i'timâdi sarsmak için, Ingilizler asirlardir, Islâm âlimlerinin kitaplarinda uydurma hadîs olabilecegini telkîn etmeye çalismislar, bunda da oldukça basari sagladiklari, bir çok genci zehirledikleri anlasilmaktadir.
Bir müctehid, baska bir müctehide hatâ ettin demez. (Ictihâd ictihâd'la nakzedilemez) [Mecelle m.16)

Dört mezhebde birbirinden farkli hükümler vardir. Fakat hiçbiri, digerini sapiklikla, hatâ etmekle ithâm etmemistir. Çünkü hadîs-i serîflerde buyuruluyor ki: (Âlimlerin farkli ictihâdlari, mezheblere ayrilmalari rahmettir.) [Beyhekî]

Hanefî ve Hanbelî'de gusülde agzin içini yikamak farz iken, Mâlikî ve Sâfiî'de farz degildir. Bunun için mezhebin birine dogru, ötekine yanlis denemez.

Her müctehidin bir hadîsten hüküm çikarmasi farklidir. Bir müctehidin sahîh dedigi bir hadîse, baska bir müctehid mevdû' diyebilir.

Muhaddis mevdu derse

Hadîs ilminde müctehid bir âlim, bir hadîse mevdû' derse, diger müctehidler buna sahîh diyebilir. Çünkü mevdû' diyen müctehid, bir hadîsin sahîh olmasi için lüzûm gördügü sartlari tasimiyan bir hadîs için, "Mezhebimin usûlünün kâidelerine göre mevdû'dur" der. Ya'nî bu sözün hadîs oldugu bence anlasilamamistir, der. Yoksa, "Bu söz, Peygamber efendimizin sözü degildir" demek istemez. Ayni hadîs için baska bir müctehid sahîhtir diyebilir. Sahîh oldugunu söyleyen müctehid ötekine, "Peygamber efendimizin bu sözüne nasil mevdû' dersin?" demedigi gibi, öteki de, "Bu uydurma söze sen nasil hadîs diyebilirsin?" demez. Diyelim ki, Süyûtî ve Zehebî gibi hadîs âlimleri, Imâm-i a'zâm ve Imâm-i Gazâlî hazretlerinin sahîh dedigi bir hadîse mevdû' dese, o hadîs, ancak bu iki zâta göre mevdû' sayilir. Hadisi bildiren imâmlara göre yine sahîhtir. Fakat Aclûnî, hadîs imâmlarinin bildirdigi hadîs-i serîflere mevdû derse, o hadîs mevdû olmaz.Peygamber efendimizin, mu'cize olarak gelecekten haber veren birçok hadîs-i serîfleri vardir. Bunlarin çogu çikti. (Uydurma hadîs çoktur, Kur'ân okuyalim) diyenlerin de çikacagini bildirerek buyurdu ki:

(Bir zaman gelir, beni tekzib edenler çikar. Söyle ki, kendisine benden bir hadîs söylenince, "Resûlullah böyle sey söylemez. Bunu birak, Kur'ândan söyle" der.) [Ebû Ya'lâ]

Eger herkes Kur'ân-i kerîmden hüküm çikarabilseydi, hadîs-i serîflere, Eshâb-i kirâma ve âlimlere ihtiyâç kalmazdi. Onun için Allahü teâlâ da, Peygamber efendimiz de âlimlere uymamizi emrediyor. Imâm-i Rabbânî hazretleri buyurdu ki:

(Hadîs-i serîflerle amel etmek, bize câiz olmaz. Mezhebimizin hükmüne aykiri gibi görülen hadîs-i serîfler, âlimlerin sözlerini reddetmek için delil ve senet olamaz.) [Müj.Mek. 312]

Muhammed Hadimî hazretleri buyuruyor ki:

(Dindeki dört delil, müctehidler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdigi hükümdür.

Çünkü bizler, âyet ve hadîsten hüküm çikaramayiz. Mezhebin bir hükmü, âyete, hadîse uymuyor gibi görünse de yanlis degildir. Bunun için tefsîr ve hadîs okumamiz uygun olmaz.) [Berîka s.94]

Uydurma hadis nakli

Imâm-i Gazâlî gibi büyük âlimlerin kitaplarinda uydurma hadîs oldugunu söyleyen Aclûnî' ve M.Semseddin Sehâvî Peygamber efendimizin ana-babasina kâfir diyen Aliyyül kâri ve benzerlerinin sözlerine aldanarak, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarina dil uzatmak ve onlarin kitaplarinda uydurma hadîs var demekten sakinmalidir. Hiç bir Ehl-i sünnet âliminin kitabinda uydurma hadîs olmaz.

Islâm âlimleri, hadîs uydurmanin ve uydurulmus hadîsi nakletmenin vebâlinin büyüklügünü bildikleri için, Allahtan çok korktuklari için, tek kelime ile sâlih âlim olduklari için kitaplarina uydurma hadîs almazlar. Asagidaki hadîs-i serîfler hadîs âlimlerinin kitaplarindan alinmistir.

(Benden duydugunuz âyet ve hadisi teblig edin! Benî Isrâil'den bildirdiklerimi de söyleyin! Yalniz bana bilerek yalan isnat eden Cehennemdeki yerine hazirlansin!) [Buhârî]

(Iftirâcilarin en büyügü, söylemedigim bir sözü, bana isnat edip nakledendir.) [Beyhekî]

(Söylemedigim sözü, hadîs olarak bildiren veya Ku'âni kendi re'yi [görüsü] ile tefsîr eden, Cehennemde azâb görecektir.) [Tirmizî]

Bu hadîs-i serîfleri nakleden ve bilen bir âlim, nasil olur da kitabina uydurma hadîs alabilir? Yoksa uydurma hadîsi bilemiyecek kadar hâsâ câhil miydiler?
Ekleme Tarihi: 08.05.2007 - 23:31
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Namaz anne kucağıdır.
efsa su an offline efsa  
Namaz anne kucağıdır.
53 Mesaj -
Namaz anne kucağıdır. Anne nasıl çocuklarının hepsini karşılıksız sever, onları kucağına alır, bağrına basarsa, namaz da bütün ibadetleri kucağına alır, şefkatle sinesine basar. Namaz kocaman bir kalptir. Bütün ibadetleri içine alır.


Namaz, Allah’ın varlığı ve birliğine inancın duygusal, zihinsel ve ruhsal tasdikidir. Allah’tan başka ibadet edilecek bir varlığın olmadığının itirafıdır. Böylece namaz, tevhidin hakikatini ifade eder.


Namazda yemeden-içmeden ve cinsel isteklerden vb. uzak kalarak, bütün olumsuz duygu, düşünce ve davranışların kaynağı olan nefis kontrol altına alınır. Böylece namaz, insanın zihnini kötü düşüncelerden, gönlünü kötü duygulardan, dilini kötü sözlerden, kulağını kötü seslerden koruması yönüyle oruç ibadetini içine alır.


Namaz zamanı, canı, malı Allah’ın sevgi ve yakınlığını kazanma yolunda feda ederek ömrün hesabına hazırlanma olması sebebiyle zekât ibadetini içinde barındırır.


Eksi yirmi derecede Çeçen mücahidin arkasında bombalar düşerken namazına devam etmesi, namazın insanı, Allah yolunda canını bile feda edebilecek bir ruh zenginliğine ulaştırabileceğini gösterir.


Namaz insanlar arasındaki kardeşlik, birlik ve bütünleşme duygularını kuvvetlendirmesi, sevgi ve güven duygularını yaygınlaştırması sebebiyle hac ibadetini de içine alır. Hacda kurban kesilir; namaz ibadetinde de nefsin olumsuz duygu, düşünce ve istekleri Allah yolunda kurban edilir. Yine hacda, vakfe esnasında insan dua edip hatalarını sorgular, Allah’tan bağışlanma diler; namazda da kul, “O hesap gününün sahibidir” diyerek aynı ruh halini yaşar. Safa ile Merve arasında Rabbine ve Allah yolunda mücadeleye koşan kul, namazda, “Bizi kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet” diyerek Rabbini tercih ettiğini ve O’na sonsuz muhabbet duyduğunu belirtir.


Namaz tesbih ve tenzihi de engin gönlünün içine alır. Namaz kılan kul, “Rabbimi övgüyle ve sonsuz bir şükürle anıyor, secdede yüceler yücesi Rabbimi tesbih ediyor, O’nu kullara ait bütün eksik sıfatlardan tenzih ediyorum.” diyerek bütün kâinatla beraber Allah’ı anmanın ayrıcalığına kavuşur.


Namaz müminin kalbinin ilâcı olan dua ibadetini de içine alır. Namaz kılan kul, “Beni doğru yola hidayet et” diyerek istikametini diler. Namaz kılan mümin, “Allah’ım, Hz. İbrahim’in ailesine, dostlarına rahmet edip onları yücelttiğin gibi, Hz. Peygamber’in ailesine, dostlarına da rahmet edip onları yücelt” diyerek geçmiş ve gelecek bütün insanlık ailesi için duada bulunur. Namaz âşığı, “Rabbim, bana dünyada da ahirette de iyilik ver, beni ateş azabından koru; beni, annemi, babamı ve bütün inananları hesap gününde bağışla” duasıyla namazını tamamlar.

Esma Sayın Ekerim
Araştırmacı - Yazar
Ekleme Tarihi: 28.04.2007 - 09:16
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MİRAC
efsa su an offline efsa  
MİRAC
53 Mesaj -
Arapça'da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek
anlamlarını dile getirir. İslam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in göğe yükselerek
Allah'ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da
onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması
vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e
(Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını
alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a
yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz,
ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır.



Hadislerde verilen bilgiye göre Hz.
Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi
Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile
yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek
Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı
peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer
peygamberlere namaz kıldırdı.



Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü'l-Makdis'te
kurulan bir Mirac'la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe
yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve
Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz.
Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü.
Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail,
"Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek Sidretü'l
Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir
binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini,
Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi.
Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların Cennet'e gireceği müjdelendi,
Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farz kılındı. Yeniden
Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye
döndürüldü.



Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac
olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz.
Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı
müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını
araştırmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana
ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i sınadılar. Hz. Peygamber
(s.a.s)'in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da
müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve
düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki
tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)'ce "Sıddîk" lakabıyla
onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip
etmeyeceğini soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur" cevabını
vermişti.



Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının
gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi
İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn
Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda
gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada
değil, uyanık iken gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac'ın
yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye
ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı
uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir. İçlerinde Hz. Aişe'nin de
bulunduğu bazı bilginlerle mutasavvıfların büyük çoğunluğuna göre ise uyanık
durumda iken ama yalnız ruhla gerçekleşmiştir.



Mirac olayının gerçekleştiği gece
müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin
ibadetle ihyası gelenekleşmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle
donatıldığı için Mirac kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve
tekkelerde Mirac olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması,
dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti.




MIRAC GECESINDE PEYGAMBERIMIZE VERILEN
HEDIYELER




Mirac günü peygamber efendimiz (S.A.V)
hediye olarak üç şey verilmişti: Bunlar; Beş Vakit Namaz, Bakara Suresinin Son
Ayetleri, Ve Şirk Koşmamak şartı ile ‘’LA İLAHE İLLALLAH ‘’diyen her Müslümanın
cennete girebileceği müjdesi.
Ekleme Tarihi: 28.04.2007 - 09:05
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Namazı Doğru Kılmak
efsa su an offline efsa  
Namazı Doğru Kılmak
53 Mesaj -
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz, bir gün mescitte ashabıyla birlikte otururken, İslam ı yeni öğrenmiş bedevi bir zat girdi. Rüku ve secdesini tam yapmadığı bir namaz kıldı.

Sonra huzura gelerek selam verdi. Resulullah Efendimiz selamını aldı ve.
- Dön namazını tekrar kıl, buyurdu.
O zat dönerek, önceki kıldığı gibi namazını tekrar kıldı. Resul-i Zişan (s.a.v.),
- Dön tekrar kıl; çünkü sen, namaz kılmış olmadın!, buyurdu.
Bu hal üç defa tekerrür edince o zat:
- Ya Resulullah! Seni hak ile gönderen Allah a yemin olsun ki, ancak bu kadar biliyorum, doğrusunu bana öğretirmisin? dedi.
Bunun üzerine Efendimi z (s.a.v.):
- Namaz kılmak isteyince güzelce abdest al, kıbleye dön, iftitah tekbirini al, kolayına geldiği kadar Kur an oku, sonra rükua varıp sukunet buluncaya kadar dur. Sonra başın büsbütün doğruluncaya kadar ayakta kal, sonra secdeye varıpmutmain oluncaya kadar dur, başını kaldırıp hareketsiz kalıncaya kadar otur. Bunları bütün namazlarda böylece yaparsan namazın tam olur, bundan neyi eksiltirsen namazı eksiltmiş olursun, buyurdu.
Ekleme Tarihi: 28.04.2007 - 08:57
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: İLK İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
efsa su an offline efsa  
İLK İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
53 Mesaj -
Hicretin 17. senesinde Halife Hazreti Ömer, ziyaretçi çokluğundan dolayı Resulüllah'ın mescidini genişletmek istemişti. Bunun için Türbe-i Saadet'in etrafındaki arsaları istimlak edip mescide katması gerekiyordu.
Çevredeki arsa ve ev sahiplerine tekliflerde bulundu:
- Evinizi, arsanızı Resulullah'ın mescidini genişletmek için satın almak istiyorum. Kimse malına değerinden aşağısını vereceğimi sanmasın. Herkes kıymetini söylesin, gönlünden geçirdiği fiyatı bildirsin. Resulullah'ın mescidine zorla alınmış arsa ilave etmeyi düşünmüyorum.
Herkes arsa ve evinin değerini söyler, binalar, arsalar satın alınır, Resulullah'ın mescidi genişletilmeye müsait duruma gelir. Ancak bir pürüz var. Onu da halletmek gerekiyor.
- Nedir o pürüz?
Hazreti Abbas. Abbas, arsasını satmak istemiyor. Mescide de olsa vermeyi düşünmüyor.
Halife bizzat meşgul olur, tekliflerini tekrar eder:
- Ya Abbas, arsanın değerinden aşağısını vermeyi düşünmüyoruz. Resulullah'ın mescidine böyle zorla alınmış bir arsa ilave etmeyi de uygun bulmuyoruz. Şayet verilen fiyat az geliyorsa emsallerinden de fazla fiyat vereyim, arsanı ver de bu iş bitsin. Mescid-i Nebi ziyaretçileri içine alacak genişliğe ulaşmış olsun, ihtiyacı karşılayacak hale gelsin.
Hayret! Abbas'tan beklenmeyen tavır:
- Hayır, mülk benimse fazla fiyat verseniz de satmak istemiyorum. Zorla alacaksanız o başka!
İçinden çıkılmaz bir durum söz konusu olunca Halife olayı mahkemeye intikal ettirir. Hakim meşhuk hukukçu Übeyd bin Kab.
Taraflar huzurdalar. Devletin iddiası:
- Biz yönetim olarak Abbas'a değerinden fazla fiyat verdik, artık diretmemeli, arsasını vermeli ki, Resulullah'ın mescidi ihtiyacı karşılayacak şekilde genişleme imkanı bulsun.
Abbas'ın cevabı:
- Arsa benimse, mülküme ben sahipsem, değerinden fazla da verseler vermek istemiyorum. Ne para zoruyla, ne de mescide ilave etmek iddiasıyla mülkümü elimden kimse alamaz.
Mahkemenin kararı:
- İslam hukukunun gereği kimse başkasının mülküne ve arazisini isterse para zoruyla olsun, alamaz. Mescid için de olsa mal sahibini zorlayamaz. Abbas'ın mülkü Abbas'ta kalacak, hükümet istimlak için zorlamayacaktır.
Mahkemenin tartışma götürmez bu kararı kesinleştikten sonra taraflar kalkıp gitmek üzere kapıya yönelmişken bir ses işitilir. Bu ses Abbas'tan başkasının sesi değildir.
Bakın ne diyor Abbas:
- Ya Übey, mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir değil mi?
- Evet mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir. Kimse senin arsanı fazla fiyat vererek de olsa zorla alamaz.
- Öyle ise der, şimdi beni dinleyin. Mahkemenize açıkça ifade ediyorum. Arsamı şu andan itibaren Resulullah'ın mescidine ilhak edilmek üzere hibe ediyorum. Hem de tek kuruş almadan, hiçbir maddi menfaat beklemeden. Hepiniz şahit olun, parayla alınamayan arsam, hiçbir karşılık verilmeden Resulullah'ın mescidine hibe edilmiştir ve mülk bu andan itibaren halifenin tasarrufuna girmiştir.
Übeyd bin Kab'ın sorusu:
- Ey Abbas, neden böyle bir tutumu tercih ettin? Önce aşırı fiyatla da olsa vermedin, şimdi ise parasız hibe ediyorsun?
Abbas'ın kitaplık çapta cevabı tek cümleden ibaret:
- İslam'ın insan haklarına gösterdiği saygıyı dünyaya duyurmak için!...
Ekleme Tarihi: 26.04.2007 - 13:28
efsa üyenin diğer mesajları efsa`in Profili efsa Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 758 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53499 saniyede açıldı