generique rhinocortstromectol ivermectin chloroquine generique kaletra tricor trileptal triple trial pack trittico tryptizol tylenol ulcidine urispas uroxatral uvadex valif valtrex vaniqa vantin vaseretic vasotec ventolin inhaler ventolin vepesid veracim vermicidin vermox vesanoid vesdil viagra oral jelly viagra professional viagra soft viagra strips viagra sublingual viagra super active viagra super dulox force viagra super fluox force viagra super force viagra vibramycin vicard vigora virazole vistagan volmax cr
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

24 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: karınca
kado68 su an offline kado68  
karınca
37 Mesaj -
Hz. Süleyman bir karıncanın bir sene boyunca ne yiyeceğini sormuş."Bir Buğday" demişler.O da denemek için bir karıncayı bir kutuya koymuş ve içine de bir tane buğday atmış.Bir sene sonra kutuyu açıp baktığında karıncanın, buğdayın sadece yarısını yediğini görmüş. O’na " Sen, senede bir buğday yemez miydin?" diye sorunca karınca "Ya Süleyman! O rızkımı Rezzak u Kerim verirken öyle idi. Ama rızık senin vasıtanla gelince,senin ileride ne yapacağını bilemedim. Ya beni unutursan; ki sen unutabilirsin . Ama Rabbim, mahlukatından kimseyi asla unutmaz. İşte onun çin ihtiyatlı davrandım." demiş .
Ekleme Tarihi: 18.09.2007 - 10:16
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: OKUYUN OKUYUN
kado68 su an offline kado68  
OKUYUN OKUYUN
37 Mesaj -
Hz. Muhammed'e hakaret
31 Ağustos 2007 Cuma 12:30
Bu haber gizlendi.. Eğer erken duyrulsaydı Erciyes maçında olaylar çıkacaktı.
Türkiye ve İsrail diplomatik krizin eşiğine gelebilir.

Maccabi Tel Aviv'li taraftarlar Kayseri'ye gelirken, uçakta Peygamber efendimize şarkılar eşliğinde küfretmiş..

Kulüp yöneticileri de bu rezilliğe göz yummuş.

Üstelik rezil olayın görüntüleri de var. O anları Kanal 24'ün muhabiri Elif Ural, kameralara kaydetti.

Ancak Kanal 24 yönetimi büyük bir sorumluluk örneği gösterdi.

Yöneticiler, haberi Kayseri Erciyes-Maccabi Telaviv maçında büyük olaylara sahne olmaması adına görüntüleri yayına vermedi.

Skandal görüntüler provokasyona neden olabileceği endişesiyle gizlendi..

İsrail’in en önemli gazetelerinden olan Yedioth Ahronoth internet sitesinde haberi yayınladı.

Gazete olayı ‘Türkiye ile İsrail arasında çok tehlikeli bir diplomatik kriz doğuracak kadar büyük’ diye niteledi
Ekleme Tarihi: 31.08.2007 - 13:55
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: bir kitap özeti
kado68 su an offline kado68  
bir kitap özeti
37 Mesaj -
Ahmed Hulusi'nin son kitabı "Yenilen" hayatınızı değişterecek. Ezber bozan bu kitap, aydınlanmak isteyenler için... "Artık yenilenme" zamanı diyorsanız mutlaka gözatın...

İşte kitabın içeriğine dair kısa bir özet;


Yeryüzünde yaşamış en muhteşem beyin ve insan, Allah Rasûlü ve son Nebîsi Muhammed (aleyhisselâm)’ın açıkladıklarını anlamamış insanların, hayallerinde tasavvur ettikleri “elçi peygamber” anlayışı yüzünden, nelerden mahrum kaldıklarını biliyor musunuz?.. Hayallerinde oluşturdukları “tanrı” anlayışına, “Allah”ın ismini etiketledikleri için, kozaları içinde nasıl boğulup gittiklerini görüyor musunuz?

“Allah ahlâkıyla ahlâklanın” uyarısı yapıldığı hâlde, bunu duymazlıktan gelip; aklımızı kullanmayıp, anlamını düşünmeyip; “tanrı fermanları ve elçisi” masallarıyla; bir daha ele geçmeyecek bir ömrü nasıl boşa geçirdiğimizi bir farkedebilsek!

Kolaylaştırılmamışsa, ne yazsak boş!.. Taşın üstünden akıp giden su gibi, bu bilgiler de okunup geçilecek…

Oysa… Kolaylaştırılmış olsa da… Nasibimizde olsa da…

Biraz kıpırdatsak kendimizi…

Yer değiştirsek, düşünce dünyamızda çağ atlasak da, oradan yeniden bakabilsek olaya…

Beş duyunun gözüyle değil, “Basîr” olarak; beş duyunun kulağıyla değil “Semî” olarak, “Lâtif, Habîr” olarak evrensel varlıkla iletişimde olabilsek!. Hiç olmazsa, yargılamadan, yorumlamadan, şartlanmasız yönelebilsek âlemlere!

Türk’ün, Arab’ın, Çinli’nin, Hintli’nin, Avrupalı veya Amerikalı’nın tanrısı, anlayışından geçip… Dünyanın, Ayın, Marsın, Güneşin tanrısı kavramından geçip… Galaksinin, gökadaların, paralel veya evren içre evrenlerin tanrısı anlayışından geçip; “âlemlerin Rabbi” olanı farketmeye çalışsak…

Sonra da Alemler ve Rabbi şeklindeki çiftlik anlayışından arınıp; âlemlerin hakikatinde, “esmâ mertebesi”ndeki “tecellî-i vahid” denen boyutsal tekilliği hissedebilsek… De!..

“RASÛLLÜĞÜN”ün hakikatinin, “esmâ mertebesi”nin ilk tecellisi olan “RUH” adlı melek veya “Hakikati Muhammedî” veya “Mümin” olduğunu anlayabilsek!..

“Esmâ mertebesi”ndeki ilim ve özelliklerin açığa çıkması iradesiyle, “her an yeni bir şanda” olarak meydana gelmiş “tecellî-i vahid” denilenin, “Risâletin hakikati”olduğunu bir kavrayabilsek!.. “İRSÂL”in hakikatinin bu mertebede gerçekleşmiş olup, bununla “tecellî-i vahid”in meydana geldiğini anlayabilsek!.

İşte o zaman farkedeceğiz “Rasûl”ün ahlâkı”, “Rasûlü olduğu Allah adıyla işaret edilenin ahlâkıdır” işaretinin anlamını! Tanrının değil!.

Bu “Risâlet hakikati”nin, yeryüzünde açığa çıkmış en muhteşem beyine inzal oluşuyla, O yüce Zât’ın “Allah Habibi ve en kapsamlı ahlak sahibi” oluşunun bağlantısını; ve dahi ne demek olduğunu düşünebilsek…

“Rasûlullah’ın ahlâkı Allah’ın ahlâkı idi” işaretinin anlamını işte o zaman farkedebileceğiz.

Ama biz, öylesine şartlanmış, öylesine kilitlenmiş; öylesine bloke etmişiz ki düşünme sistemimizi şartlandırmalar yüzünden; Dünya üstündeki toplumların kendilerine özgü; kendileri gibi düşünen “tanrı” anlayışından öteye geçemiyoruz!.

Zor, çok zor geliyor kapsamlı ve derinlikli düşünmek!

Kolayımıza geliyor göze, kulağa dayalı bir tanrı bir dünya ve de özel ulak postacı elçi peygamber kabulü!.

Sonra da diyoruz, “tanrı Türkü korusun”; “tanrı Arabı korusun”, “tanrı Yahudiyi, Hinduyu , İngilizi korusun!..” “God bless America”!.. Bölgesel tanrı!!!

İnsan gibi düşünen ve insanî duygularla dünyayı yöneten bir tanrı!.

“Allah” ismiyle işaret edileni kavrayamadık ama, hiç olmazsa tanrıyı insanlaştırdık ya!!!

YENİLEN dostum!.

Yenilenmen için Dünya’nın tüm bilgileri şu an elinin altında, klavyenin ucunda…

Deccâliyetin akı kara, karayı ak gösteren televizyonları varsa; Mehdiyetin de sana her doğruyu bulduracak, kavratacak interneti var!.

Kendini düşün, Dünyayı düşün, Galaksiyi düşün; varsa kapasiten, evren içre evrenlerde bir dünya mesabesinde olan bu evreni düşün!

Bütün bunlardaki her tür ve yapıyı yaratan o korkunç azamet sahibi muhteşem varlığı düşün!.

Bunu okuyup da bir şey hissedemiyorsan, gözünü yorma!.

Tüm bu evren içre evrenlerdeki her şeyi yaratanın “ahlâk”ı ne ola, bir düşün Allah rızası için! En sevdiğinin hatırı için!.. O’nu bir insan ya da tanrı gibi tasavvur etmekten kaçınarak düşünmeye çalış!

Bir düşün lütfen!

O basit gördüğün, beş harf olarak algıladığın “ALLAH” adının ardındaki sonsuz yaratılmışları var eden Yaratıcının, “RASÛL” ismiyle işaret ettiği ne olabilir?

“RASÛL”ün, “RİSÂLET”in hakikati, özü, aslı nedir?

Bizden de…

“ALLAH RASÛLÜ”nün ahlâkıyla ahlâklanmamız isteniyorsa; acaba bu ne demektir?

Allah Rasûlü, evrensel insandır!

“İnsan”da açığa çıkan bilinç, gerçekte “evrensel bilincin”, beyinden “fıtrat”ına (programına) göre açığa çıkmış hâlidir!.

“Sen kendini küçük âlem sanırsın, oysa büyük âlem sensin” diyen “ilmin kapısı”, velâyetin zirvesi Hazreti ÂLİ, acaba sana neyi fark ettirmek istiyordu ki!.

Ama öylesine bir vurdumduymazlıkla yaşıyoruz ki; bilincimiz, genlerimize sinmiş “tanrı” anlayışından arınıp sınırlılıktan dışarı çıkamıyor!.

“Tanrımızı”, “HAK” yapıp, “HAK”lığı da bedenimize, beşeriyetimize verip, işin içinden çıktığımızı sanıyoruz!!!.

Kısacası, “bilinen kişiliğimizi” tanrı yapıyoruz!

Oysa bunun yerine…

Kendini Tanı!

Bilincini Arındır!.

TEK’in Seyri ile seyr sahibi ol; deniyor!.

YENİLEN artık!.

Allah’ın geçmişte olmamış ölçüde büyük lûtfu olan çağdaş bilimler ışığında; dünde mecazlarla işaret edilmiş olan muazzam hakikati fark etmeye çalış!

Senin kabul ettiğin gibi madde diye bir şeyin gerçekte hiçbir zaman varolmamış olduğunu farket, anla artık!

Bak ünlü Alman Fizik Profesörü Hans Peter Dürr, ne diyor PM magazinde Mayıs 2007 sayısında:

“Soru: P.M: Sayın Profesör Dürr madde dediğimiz aslında nedir?

Cevap: Aslında madde diye bir şey yok; en azından kabullendiğimiz anlamdaki şekli ile mevcud değil. Sadece bir oluşum var ki, sürekli bir değişim ve canlılıktan oluşmaktadır. Biz bunu tahayyül etmekte zorlanıyoruz! Temelde sadece bir ilişki sözkonusudur, maddi bir temele dayanmayan (maddesel bir yapısı olmayan) ilişki. Biz buna 'RUH' da diyebiliriz. Öyle bir 'şey' ki biz bunu ancak spontane yaşayabiliriz, dokunulacak bir şey değildir. Madde ve Enerji dediğimiz olgu, ancak ikincil olarak ortaya çıkmaktadır… Bir nevi ağır akışkan, sabitleşmiş RUH şeklinde GİBİ. Albert Einstein'e göre, madde, enerjinin sadece inceltilmiş şeklidir; temeli ise, daha ince (latif) bir enerji değil; çok daha farklı bir şey, CANLILIKtır. Bu olguyu bilgisayarlardaki software'e benzetebiliriz.

Evet dostum!..

Deniz bitti!.

Artık bitti bilim dünyasında, beş duyunun sana var sandırdığı kısır sığ anlayış!. Ve dahi bu çağdışı anlayış üstüne bina edilmiş her düşünce sistemi!

Bir çağ kapandı ve yeni bir çağ başladı bile… Hiç farkında olmasan bile!

Bu çağ da, Kurân ve Rasûlullah altın çağını yaşayacak deşifre edebilenleriyle!

Bilincini çıkar artık kozasından!

Evrene bak!.

Hücrelerine, DNA’larına, moleküler yapına, atomik katmanına-katmana, quarksal katmana “BASİR” olarak yönel!... “SEMΔ ile algıla!.. Seyreyle!.

Dünya yaşamında bunu gerçekleştiremezsen, böylece devam edecek boyutsal yolculuğuna ve sonsuza dek “a’mâ” olarak kalacaksın!.

Bu gerçeklerden sonra düşün bakalım devletinin rejimini, siyaseti, hükümleri, fermanları!. Türkiye’de, Çin’de, Brezilya’da, İspanya’da İslâmi kurallara göre yönetilmeyen devletlerde yaşayanların hâlini!..

Namazını ikame edip mi’râcını yapıp, Rasûl’ün hakikatine ulaşabiliyor musun? Rabbi’ni tanıyor musun?... Hacca serbestçe gidip Kâbe’nin suretinden Hakikatine yolculuk edip amacına ulaşabiliyor musun?... Orucunu yaşayıp, bedenselliğinin istekleriyle kayıtlanmaktan arınıp, şuur boyutunda “Samediyet” hakikatine ulaşabiliyor musun? Sen mirasını istediğin gibi dağıttın da sağlığında elini bağlayan mı oldu!. Dilediği kadarıyla zekâtını, sadakanı istediğine verebiliyor musun?

Zekât, karşılıksız verilir. Karşılık beklenmez ve alınmaz!. Ben de takdirimde olan bilgilerimin zekâtı kadarını yazarak dağıtıyorum… Kimseden karşılık olarak bir şey beklemeksizin… Ne pâye, ne unvan, ne etiket, ne de mertebe… “Allah kulu” olmak yeter bana.

Dünyanızdaki, hiçbir unvan, etiket, mertebe kabulünün benim indimde değeri yok!. Böyle bir beklentinin olmasını bile düşünemem yaşadığım dünyamda…

Çıplak ve tek geldim herkes gibi, çıplak ve tek gideceğim bu dünyadan; bilincine, müşahedelerine, seyirlerine hayran olduklarımın yanına… “Seviyorum onları”, demek haddime değil!.

Bak dostum…

“Hiç kimse ameliyle cennet boyutuna geçemez”! Duymadın mı bu gerçeğin vurgulanmasını?

“Âhir zamanda “La ilahe illallah” gerçeğini dillendiren cennete girer” açıklamasının neye dayandığını hiç düşünmedin mi; düşünemiyor musun?

Tanrı yoksa… Tanrı cehenneme atmayacaksa, Tanrı cennete sokmayacaksa!..

“Herkes elleriyle yaptıklarının sonuçlarını” yaşayacaksa…

“Hesap görücü olarak nefsin yeter” diye uyarılmışsan…

“Cennetlik” veya “cehennemlik” olan anasının rahmindeyken tesbit olunur uyarısı varsa…

Bedenselliğinin getirisi bencilliğini yaşayanlar varken yeryüzünde, “halife” meydana gelmişse… “Şuur”lu, yani “kalp” sahibi olarak yaşayan bir tür, açığa çıkarılmak istenmişse...

“Mümin müminin aynası” ise… Birinci “Mümin” esma mertebesindeki “Mümin” isminin hakikati, ikinci “Mümin” de “Rasûl ün hakikati” ise…

“Kalp kalbe karşı ise”… İkisi birbirini yansıtıyorsa…

“Müminin kalbinde, esma mertebesi mevcut” ise…

Kalpsiz, kalbindekinden “bîhaber” olan ise…
“Nasıl secde etmezsin ol kalbe ki için de Allah var”! diyen bu nükteye işaret etmişse…

Ve o kalp, senin kalbin ise!..

Sen ise, kalbindekiyle yaşamak varken, onun yerine, gökte var sandığın tanrı uğruna bir şeyler yapacağını düşünüyorsan!..

Rasûlullah’ın nefsi müdafaa sadedinde savaşmasını, Kâbe’yi ziyaret hakkı uğruna savaşmayı göze almasını gözardı edip; silah yoluyla insanları zorla Müslüman yapmak uğruna ömrünü harcıyorsan… Artık ne diyebilirim…

“Deccalin eşeği vardır kırk günde dünyaya dolaşır” şeklindeki sembolik anlatımı, uzun yıllar önce yaşamış Zât, yaşadığı devrin anlayışıyla yorumlayıp şimendifer olabilir derken; onu okuyanların çoğu şimendifer veya tayyare anlayışında sabitlendi öyle dedi diye! O Zât, kendini yaşadığı günlere göre güncellerken, takipçilerinin çoğu hâlâ asırlar öncesinin din anlayışıyla kilitlenmiş durumda!. Bize de, “Ahmed Hulûsi, Allah enerjidir diyor” şeklinde iftira ederek, insanları bu bilgilerden uzak tutmaya çalışıyorlar; yüklendikleri vebâlin bilincinde olmaksızın!

(“On Yedinci Mesele:
Rivayette var ki, "Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı gezer ve harikulâde bir eşeği vardır."
Allahu a'lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla tevilleri şudur: Bu rivayetler mucizâne haber verir ki, "Deccal zamanında vasıta-i muhabere ve seyahat o derece terakki edecek ki, bir hadise bir günde umum dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garp işitir ve umum ceridelerinde okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıt'asını ve yetmiş hükûmetini görecek ve gezecek" diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mucizâne haber verir. Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. Ve bindiği merkebi ve himarı ise, ya şimendiferdir ki bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı, diğer kulağı yalancı cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş. Düşmanlarını ateşli başına, dostlarını ziyafetli başına gönderir. Veyahut onun eşeği, merkebi, dehşetli bir otomobildir veya tayyaredir veyahut -sükût lâzım!”)

Uyanın ve yenilenin!.

Bir günde dünyayı dolaşabilirsiniz… Aynı anda dünyanın her yerinde kendinizi gösterip, dünyanın her yerindeki insana aynı anda konuşabilirsiniz!.

En saydığınız, sevdiğiniz büyük adamı size vahşi bir çocuk katili gibi gösterebilirler ekranlarda… Ya da sıradan bir adamı süpermen gibi!.

Uyanın ve düşünmeye başlayın!... Aklınızı kullanarak, sorgulayarak, çağdaş bilimleri edinerek, düşünerek yenilenin!

Eski bilgileri birbirinden kopuk şekilde yenilerle harmanlayarak çalışırsanız, çok uyumsuzluklar çıkar; ve işin içinden çıkamazsınız!. Konuyu kökten ele alarak, sistemli, birbiriyle bağlantılı ve mantıksal bütünlük içinde değerlendirmeye çalışın.

Şems, Mevlâna’ya kitaplarını terkettirmişti!. Niye dersiniz?

“Tanrı” anlayışınızı geliştirip, güncelleyip, ona “Allah” ismi takmakla, hayalinizde tasavvur ettiğiniz “tanrı” anlayışından arınıp; “Allah Rasûlü”nün, anlatmaya çalıştığı “ALLAH” ismiyle işaret edileni kavrayamazsınız!

Düşünce ve anlayışınız, “tanrı” kavramı kurgusu üstüne kurulu ise, onu güncellemekle, RASÛLULLAH’ın açıkladıklarını anlayamazsınız!.

Kişinin, DİN konusunda içine düşeceği en büyük felâket, kökeninde “tanrı-ilah” kavramının olduğu DİN anlayışıdır!.

Bu anlayıştır ki, sizi sonuçta, yeryüzünde “tanrı hoparlörü peygamber” anlayışına sürükler!

Bu anlayıştır ki, sizi “bedensellikten ibaret benlik” kabulüne sürükler; bu anlayıştır ki beden - beşer anlayışını doğurur!.

Oysa düşünün bir…

“Ene beşerün misliküm” (Ben sizin misliniz olan beşerim) âyeti ne demek istiyor?

Senin, kendini sandığın üzere, “kalp”siz, yiyip içen üreten uyuyan bedensel varlığım mı demek istiyor?

Yoksa…

“Sen de benim gibisin, dolayısıyla benim varlığımdaki hakikat aynıyla sende de var, gel sen de kendindekini keşfet ve onu yaşa; bunu başarabilirsin takdirinde varsa… Gel bir dene” mi; denmek isteniyor?

Âhir zaman!.. Bu neslin kıyâmeti çok uzak değil işâretlere göre!

Deccaliyet sizi her yandan bedensellik ve tanrı anlayışıyla boğmaya, şuurunuzu bulandırmaya, kalbinizi karartmaya çalışıyor!. Ona hizmet verenler, –kimi bilinçli, kimi bilgisizlikten– sizi maddeci, tanrı ve peygamberi sanısına dayalı DİN anlayışı içinde “ALLAH”tan ayrı hissettirmeye çalışıyorlar. “Kalb”inizdeki yerine, göklere, belki de sonuçta gökten geleceklere yönlendirmeye çalışıyorlar...

Oysa…

Tek kurtuluş yolu, yeryüzünde açığa çıkmış en muhteşem şuur, hakikatin dili, Allah Rasûlü Muhammed Mustafa (aleyhisselâm)’ı çağdaş bilimler eşliğinde YENİDEN anlamaya çalışmaktır!.

Tek Kurtuluş yolu, KURÂN’ı, gökten inmiş ciltli kitap değil; evrensel hakikatin bize açtığı BİLGİ KAYNAĞI olarak YENİDEN değerlendirip; işaret yollu bildirdiklerini deşifre etmektir.

Bilin ki, kendi kendinizesiniz!.

Ölümü tadıp, geçtiğiniz boyutun gerçeklerini yaşamaya başladığınızda, Rabbim kimmiş, Nebi kimmiş neymiş niyeymiş, yaşamın bu boyutuna hangi evrensel bilgilerle işaret edilmiş diye sorgulama yaşadığınızda, gerekli hazırlıkta değilseniz, sınav sonucu size azap verici olabilir… Beş parasız lisan bilmez çırılçıplak halde, Çinli’lerin arasına düşmüş gibi hissedin bakalım bir…

Dostlarım…

Evren içre evrenlerde her ne varsa hepsi kendi boyut ve yapısına göre bilinçli ve hedefi olan, amacı olan bir yaşam içindedir!.

En basitiyle, spermin hedefine ulaşma hareketindeki bilincine bir bakın!. Onda ne tür bir bilinç ve anlayış ve amaç var acaba?

Rahman, yüzbinlerce sperm yaratır, o boyutta; kalemle ulaştırır hedefinin kapısına!... Yüzbinlercesi yarışa çıkar; biri hedefine ulaşır; diğerleri helâk olur!.

Her bir katmanda mevcut birimlerin amacı, bir üst yapıya veya katmana çıkmaktır!. “Fatır”ın programı, böyle açığa çıkartır birimleri.

Her bir birim, kendi derûnundaki (noktasından gelen) hakikatin özellikleriyle, varoluş amacı doğrultusunda yolculuğa koyulur.

Evren içre evrenlerin hakikati olan kuvve (melek), yeraldığı boyuttaki işlevine göre isim alır.

Çoğu zaman, veri tabanına veya şartlanmânâ göre oluşmuş kavramlar dolayısıyla bir kısım kelimelerin gerçekte ihtiva ettiği anlamlardan perdelenir; yanlış fikirlere saplanırsın; bunun hiç de farkında olmazsın!.

“Yağmur damlası iki melekle yeryüzüne iner” diyen Rasûlullah’ın işaretini anlayamazsın ilmin olmazsa, saçma bulursun. Yağmur damlası denen suyun, Hidrojen ve Oksijen olarak adını koyduğumuz iki kuvveden (melekten) meydana geldiğini bilmiyorsan!.

Beyin, kendi derûnundan gelen meleki kuvve (?) ile programlanır (fıtrat)…

İşlevi ve geleceği bellidir!.

Yaşamsal devamını sağlamak üzere, daha dördüncü ayda, bizim ruh adını verdiğimiz ışınsal (dalga) bedenini üretmeye ve tüm zihinsel veri tabanını oraya yüklemeye başlar.

İnsan beyni madde olarak algılanan yapıda ulaştığı en mükemmel yapıdır!. Yeryüzünde ondan daha mükemmel ve muhteşem bir yapı yoktur!.

Esmâ mertebesinin, yaşamakta olduğumuz boyuttaki aynasıdır beyin!.

“Esmaül hüsna”daki bütün isimlerin işaret ettiği özellikler, kapasitesi kadarıyla beyinde açığa çıkmaktadır.

Beyinle de, ruhu oluşturmaktadır Allah!.

“RUH’umdan nefhettim”in anlamı, “esma mertebemizdeki mânâların açığa çıkma özelliğini bahşettik beyne” demektir. Yoksa tanrının ciğerinden gelen hava dudağından üflenmemiştir insanın toprak bedeninin içine!!! Burada “ruh” kelimesi, “bu işin ruhu” veya “Kurân’ın ruhu” tanımlamalarındaki anlamda kullanılmıştır. Dalga (wave) beden anlamına değil!

“Esma mertebesi”nden oluşmuş mutlak RUH’un hakikatinden (alâyı illîyin), yani sembolik anlatımla dairenin en üstünden başlayan katmansal algılama, beyinde esfeli safiline inmiş; beynin ürettiği ruh (dalga) bedendeki şuurla da tekrar yaratıldığı noktaya “alayı illiyine” doğru daireyi tamamlamak üzere yolculuğa başlamıştır.

Her insan, bu yolculukta, gidebildiği yere kadar gider, yaratılış amacına göre… Tıpkı spermler gibi…

“Dünya düzdür, herşey maddedir, görmediğim şey yoktur. Gökte tanrı vardır yeryüzüne de peygamberlerle fermanname yollamıştır” diye inanan geçmişte boğulmuş kozalıların bunu anlaması elbette imkânsızdır… Çünkü onlar da o basamaklar olarak yaratılmışlardır!.

Fe tebârekallahu ahsenül hâlikiyn!.

Evet, beyin hakkında bir hususa daha dikkatinizi çekip, yazıyı ve de “YENİLEN” isimli bu son yazılardan oluşan kitabımı tamamlamak üzere devam edelim.

Bildiğiniz gibi, beynin içinde görüntü veya ses yoktur!.

Beyin görüntüyü kendisi oluşturur… Sesi de!

Dışarıda gördüğünüzü sandığınız HER ŞEY, gerçekte beynin kendi içinde oluşturduğu şeylerdir. Madde veya mânâ, cin veya melek!. Hangi isimle neyi kastederseniz edin, hepsi de beynin kendi oluşturduğu kendine göre olan suret veya sestir!.

Beyin, biyoelektrikle çalışır biyokimyasal faaliyetlerin oluşturduğu elektriksel sinyal paylaşımı bu faaliyetleri meydana getirir.

Beynin veri tabanının derununda “çok boyutlu tek kare resim” vardır! Burada geçmiş ve gelecek kavramı bulunmaz. Dejavu’nun kökeninde bu derinlikle iletişim yatar. Holografik gerçeklik, bunun temelini anlatır.

Ayrıca beyin, dışardan yani içinde yaşadığımız dalga (wave) âleminden dahi kendisine ulaşan dalgaları, çalışma programına göre değerlendirir.

Siz bu beyinde oluşan görüntü veya sese, ister halüsinasyon deyin, ister hayal, ister gerçek… Sonuçta hepsi aynı tek şeydir. Beynin oluşturduğu görüntüler!

Görüntü ve sesin ardındaki gerçek ise tektir: Algılama ve değerlendirme (Semî-Basîr)!

“Kalp” diye tarif edilmiş olan “şuur”, ne kadar kapsamlı ve derinlikli değerlendirme yaparsa, ona göre adı da değişir… “Sır”, “hâfi”, “ahfâ” gibi…

İnsan hissettiği boyutu yaşar…

Beyni olmayan canlılarda açığa çıkan bilinç ise, “Fatır”ın programlamasına göre, oluşunda yer alan amaç ve işlev doğrultusunda, fiiller ortaya koyması şekliyledir…

Spermin veya ceviz ağacı tohumunun nasıl kendi programı varsa “beyin”lerinde… Tohumun neresinde gizliyse program…

Bilgisayardaki software’i (yazılımı) düşünün… Yazılım madde midir, ruh mudur? Ya da nedir? TV’deki görüntüyü ulaştıran dalgaya yüklü görüntüyü düşünün...

Cin denilen görünmez biyolojik bedensizlerin dahi, kendi yapılarını oluşturan boyuttaki “beyin”lerinde gizlidir programları ve bilinçleri… Evrendeki yapıların çoğu da böyledir kanâatimizce...

Beyin, “B” sırrı şuurunu açığa çıkarabilecek kemâliyle, “halife”olmuştur yeryüzünde!... “İNSAN” adı ve vasfıyla…

Görebilene… Değerlendirebilene!..

YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ARKADAŞLAR ANLAYAN LÜTFEN BANADA ANLATSINGüle Güle
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 18:47
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!.. ( TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM )
kado68 su an offline kado68  
37 Mesaj -
BEN KÜRDÜM ŞİMDİ BEN NE MUTLU TÜRKÜM DEMEYİNCE BU VATANI SATMIŞMI OLUYORUM.NE MUTLU KÜRDÜM DİYENE DİYORUM ÇÜNKÜ ALLAH BENİ KÜRT OLARAK YARATMIŞ BUNDANDA GURUR DUYUYORUM.TÜRKİYE YILLARCA YA SEV YA TERKET ZİHNİYETİYLE SÖMÜRÜLDÜ BUNDAN SONRADA BÖYLE OLMASIN LÜTFEN.ÖNEMLİ OLAN DİN KARDEŞLİĞİMİZ.BU BAYRAK İÇİN BU VATAN İÇİN BENDE ÖLMEYE HAZIRIM.ATALARIM NASIL ÖLDÜYSE BENDE ÖLÜRÜM GEREKİRSE. YAŞASIN İSLAM CUMHURİYETİ TÜRKİYE
Ekleme Tarihi: 08.06.2007 - 18:15
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: yeni bir üye
kado68 su an offline kado68  
37 Mesaj -
hepiniz hoşgeldiniz kardeşlerim.Ravda ailesi çığ gibi büyüyor. Bu site dostluk sitesi kardeşlik sitesi birlik sitesi.İNŞALLAH hep böyle devam eder.ALLAH CC hepinizden razı olsun.Güle Güle
Ekleme Tarihi: 08.06.2007 - 09:47
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: CUMADAN SELAM VAR ALMAZMISINIZ?
kado68 su an offline kado68  
37 Mesaj -
VE ALEYKÜMSELAM KARDEŞİM.İNŞALLAH ŞU MÜBAREK GÜNDE BİRİLERİMİZİN DUALARI KABUL OLSADA ÖNÜMÜZDEKİ BU SAVAŞLAR BAŞLAMADAN BİTER.ASKERLERİMİZİN TABUTLARINI GÖRMEYİZ İNŞALLAH.ALLAH ONLARIN YARDIMCISI OLSUN.
Ekleme Tarihi: 08.06.2007 - 08:47
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: GÜNÜMÜZ TAĞUTLARININ KÜFRÜ BİRÇOK YÖNDENDİR!!!!!
kado68 su an offline kado68  
37 Mesaj -
EMEĞİNE SAĞLIK ÇOK GÜZEL BİR YAZI.HEPSİNİ OKUDUM.GERÇEKLERİ YAZIYOR.HERŞEY YAZDIĞIN GİBİ.ALLAH CC CEZALARI ÇABUK VERCİDİR.ONUN İLMİNDEN GÜCÜNDEN HİÇBİRŞEY KAÇAMAZ.ALLAH CC YÜCEDİR.ÖVÜLMEYE LAYIK TEK VARLIK ALLAHTIR.ALLAH CC İSLAM UĞRUNDA SAVAŞACAĞIMIZ O GÜNLERİ BİZLERE NASİP EDER İNŞALLAH.MEHDİ AS İLE PEYGAMBER EFENDİMİZİN SANCAĞI ALTINDA KOŞACAĞIMIZ GÜNLERİ BİZE NASİP EDER İNŞALLAH.ALLAH RAZI OLSUN SİZLERDEN...
Ekleme Tarihi: 01.06.2007 - 16:09
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Dinimizde tesettürün önemi
kado68 su an offline kado68  
Dinimizde tesettürün önemi
37 Mesaj -
Dinimizde tesettürün önemi
Sual: Tesettürü kimler inkâr ediyor?
CEVAP
Kur’ana inanmadıkları halde, (Yalnız Kur’an) diyen yalancılarla, On dokuzculuk bâtıl dinine sarılanlar, tesettürü inkâr ediyorlar. Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, görünen kısmı hariç, ziynetlerini göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar örtsünler!) [Nur 31]

Bu âyette bazı hususlar açık değil. Mesela kadın, gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat ne? Kına, sürme mi, altın, gümüş mü, küpe, kolye, bilezik mi? Bu hususlar tam açık değildir, bunlar hadis-i şerifle açıklanarak bildirilmiştir. Allahü teâlâ, (Resule itaat Allah’a itaattir) ve (Sana indirdiğim Kur’anı, anlamaları için insanlara açıkla) buyuruyor. (Nahl 44)

Resulullah efendimizin açıklamaları ile âyetin manası şöyle oluyor:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, [Kolye, küpe, bilezik, kına, sürme gibi] ziynetlerini [ve ziynet taktıkları baş, kulak, kol ve ayaklarını] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31] (Celaleyn, Medarik)

Mecmaul-enhür’deki, (Kadının [yüz ve iki eli hariç] bütün bedeni avrettir) hadis-i şerifi de tesettürü açıklıyor. Hz. Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah efendimiz baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve iki eli hariç, vücudunu erkeklere gösteremez) buyurdu. (Ebu Davud)

Hz. Âişe validemiz de bildiriyor ki:
(İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti gelince, emri geciktirmemek için hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai) [Hz. İbrahim de, sünnet ol emrini geciktirmemek için, bıçak, doktor aramadan, hemen hazırdaki balta ile kendini sünnet etmişti.]

Dinimizde iki çeşit kadın kıyafeti vardır: Hür ve cariye [köle] kıyafeti.
Cariyeler başlarını örtmezlerdi, örtmek zorunda da değillerdi. Kapanma mecburiyeti hür kadınlara idi. Tesettür âyeti gelmeden önce hür kadınlar da başları açık gezerdi. Münafıklar, cariyelere sarkıntılık ederdi. Bu arada açık olan hür kadınlara da sataşırlardı. Olay duyulunca, (Biz bunu cariye sandık) derlerdi. Allahü teâlâ, (Hür kadınlar cariyeler gibi giyinmesinler, vücutlarını tamamen örtsünler, böylece cariye olmadıkları da meydana çıksın ve münafık erkekler tarafından da sarkıntıya maruz kalmasınlar) buyurdu. Bu âyetin meali şöyledir:
(Ey Nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] dış elbiselerini giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemeleri için en uygun kıyafettir.) [Ahzab 59]

Bazı mezhepsizler, “Hayzdan kesilmiş, yaşlı kadınların saçlarını göstermeleri günah olmaz” diyorlar. Ama Kur’anda mealen buyuruluyor ki:
(Evlenme arzusu bile kalmayan ihtiyar kadınların ziynetlerini [ziynet yerlerini, baş, kulak, boyun, kol ve ayaklarını] göstermemek şartı ile, dışa giydikleri [manto gibi] elbiselerini çıkarmalarında bir vebal yoktur. Ama sakınmaları daha iyi olur.) [Nur 60]

Dikkat edilirse, kuyumcuda teşhiri, satılması serbest olan ziynetlerin bile kadında olunca, gösterilmesi yasaklanıyor. Müminlerin anneleri için bile, (Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz, [yabancılarla] yumuşak konuşmayın, kalbinde fesat bulunanlar, kötü ümide kapılır. Evlerinizde oturun, eski cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın) buyuruluyor. (Ahzab 32-33)

Bu delillerden sonra, “İslamiyet’te tesettür yok” diyenlerin art niyetli olduklarında şüphe kalmaz.
Ekleme Tarihi: 31.05.2007 - 16:28
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HER GENÇ KIZ, BEDENİNİ ÖRTMEKLE YÜKÜMLÜDÜR
kado68 su an offline kado68  
HER GENÇ KIZ, BEDENİNİ ÖRTMEKLE YÜKÜMLÜDÜR
37 Mesaj -
HER GENÇ KIZ, BEDENİNİ ÖRTMEKLE YÜKÜMLÜDÜR

Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor:

“Hz. Ebû Bekir’in kızı Esma, ince bir elbise giymiş olduğu halde Allah Resûlü’nün (s.a.v.) huzuruna girdi. Allah Resûlü (s.a.v.) Esma’yı o halde görünce ondan yüzünü çevirerek şöyle dedi:

–Ey Esma, kadın hayıza (büluğa) erince artık ondan şunun ve şunun dışında bedeninin hiçbir yerinin görünmesi uygun olmaz. (Allah Resûlü (s.a.v.) bu sözlerini söylerken kendi yüzüne ve ellerine işaret etti.)”
Ekleme Tarihi: 31.05.2007 - 16:06
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MÜSLÜMAN GÖRÜNEN FİTNELERE DİKKAT!!!
kado68 su an offline kado68  
MÜSLÜMAN GÖRÜNEN FİTNELERE DİKKAT!!!
37 Mesaj -
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de: "Fitne öldürmekten daha kötüdür" (Bakara, 2/191) diye buyurmaktadır. Kur'an-ı Kerim, ayrıca yahudilerin fitne ve fesat konusundaki maharetlerine dikkat çekerek Müslümanları uyarıyor ve şöyle buyuruyor: "Onlar ayrıca yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çabalarlar. Allah ise bozguncuları sevmez." (Maide, 5/64) Fitne ve fesadın insanlara zararının büyük olması sebebiyle Yüce Allah bir ayeti kerimesinde fesadı yani bozgunculuğu, Allah'a ve Resulüne karşı savaşmakla birlikte anmakta ve bunun cezasının çok ağır olduğunu bildirmektedir. Bu hususta şöyle buyurur: "Allah'a ve Peygamberine karşı savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya uğraşanların cezaları ya öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onlar için dünyada bir aşağılıktır; ahirette ise onlara büyük bir azap vardır." (Maide, 5/33)
Ekleme Tarihi: 31.05.2007 - 16:02
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: BAŞÖRTÜSÜ YÜCE ALLAHIN EMRİDİR.
kado68 su an offline kado68  
BAŞÖRTÜSÜ YÜCE ALLAHIN EMRİDİR.
37 Mesaj -
Başörtüsü Yüce Allah’ın Emridir

Alaaddin Köksal
Milli Gazete, 23.07.2005

“Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinnetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak gibi yerlerini) açarak göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (eller, ayaklar ve yüz) müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar. (Boyun ve göğüslerini göstermesinler.) (Nur Sûresi, 31)
“Ey Peygamber!.. Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan aşağı örten) elbiselerinden giyinip örtünsünler. (Ahzap Sûresi, 59)
Bu âyetleri kabul veya red etmek, insanın hür iradesine bırakılmıştır. Kabul edenler Yüce Allah’a iman etmiş Müslümanlardır, red edenler inkârcılardır. Kabul ettiği halde örtünmeyenler günahkâr Müslümanlardandır. Şuurla örtünenler, bu emri ibadet olarak yerine getirerek günahtan sakınmaya çalışan müminlerdendir.
Bu konu üzerinde yıllardan beri uzmanlar, aydınlar, siyasetçiler, bürokratlar, gazeteciler, ilim adamları uzun uzun konuşmuşlar, tartışmışlardı. Milletimiz bu hususta bilgilendirilmiştir.
Dolayısıyla, başörtüsünün bir siyasal simge, bir süs olmadığını, İslâm dininin bir emri olduğunu herkes bilmektedir. Siyasiler bu meseleyi istismar ederek başörtüsüne ve başörtülülere zulmetmeyi bıraksınlar. Başörtülüler Cumhuriyet ve rejim düşmanı değildir.
Bunları Cumhuriyet düşmanı görmek isteyenler veya öyle zannedenlere, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim kanunlarında kadınların kılık kıyafeti ile alâkalı bir icratının olduğunu söyleyebilirler mi? Annesi Zübeyde Hanım, eşleri Latife Hanım başörtülü değiller miydi? İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım da türbanlı değil miydi?
Mevcut Anayasımıza görre de bayanların kılık kıyafetlerini yasaklayan bir madde yoktur. Anayasamızın 10–24–26–42. maddeleri de şöyle der: “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı hiç kimse kınanamaz ve suçlanamaz.” “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.”
Aklı başında olan, okuyan, düşünen, iletişim, ulaşım araçları küçülen dünyamızı görmeye, dolaşmaya gayret edenler, genel olarak objektif görüşlü olmalıdırlar. Dünyadaki beşeri dinleri bozulmuş, ilahi dinleri ve kıyamete kadar değişmesi mümkün olmayan, son din olan İslâm ve onun Yüce Kitabı Kur’an-ı Kerim’i tanımayan, bilmeyen, öğrenmeyenler de subjektif görüşlüdürler.
Bir dine inanmak veya inanmamak insanın hür iradesine bırakılmıştır. İnandığı halde gerekli olan ibadetleri yapmaması, nefsinin tesirinden kurtulamadığına işarettir. Doğrulara karşı gelmek, yanlışlara yol vermek ruh, vicdan ve karaktere bağlıdır. Güçlüden korkmak, nefsinin hevasına uymak suretiyle dünyevîlik menfaatlere boyun eğenler subjektif görüşlü oldukları için toplum sözlerine itibar etmez, tarihe de olumlu iz bırakmazlar.
Hem Müslüman olduğumuzu söyleyeceğiz, hem de İslâm’ın emirlerine “çağ dışı” diyeceğiz. Hem tarihi geçmişimizle iftihar edeceğiz, hem de batılı güçlerin haksız dayatmalarına boyun eğeceğiz. Hem Cumhuriyetimize sahip çıkacağız, hem de Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerini unutacağız. Hem Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi, saygı, hürmet göstereceğiz, hem de onun söylediklerine muhalif icraatlar yapacağız. Bu gibi anlayışta olanlara, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denilir.
Türkiye’de yaşayan yetmiş milyon insanın büyük çoğunluğu içki içmenin, kumar oynamanın, zina yapmanın, faiz almanın, domuz eti yemenin haram ve zararlı olduğunu bildiği halde, hiç ses çıkarmıyor da, sıra başörtüsüne gelince ağzı olan da, olmayan da konuşuyor. Eli kalem tutan da, tutmayan da yazabiliyor.
Başörtüsü Allah’ın emridir, bu görevi yerine getirmeye çalışanlara sadece teşekkür edilir, engel varsa kaldırılır. Cumhuriyet ve rejim düşmanı olarak azarlanmazlar; çağ dışı, yobaz diye dışlanmazlar.
Zinayı suç olmaktan çıkararak Allah indinde nasıl bir bedel ödeyeceklerini düşünebilenler, başörtüsü engelini kaldırmayarak bir başka ağır bedel ödeyeceklerini farkedemiyorlar mı?
Son altmış yıldan beri Türkiye’yi yönetenler, Türk milletine ne verdiklerini düşünebiliyorlar mı? İyilerini tenzih ederek söylüyorum. Atatürk’ün “muassır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmalıyız” sözünü batılılaşma olarak anlayanlar, batının nesini aldıklarını sıralayabilirler mi? Batı’nın teknolojisini alacağına, batının ahlâksızlığını aldığımızı söylersek, ayıp mı etmiş oluruz. Batı gibi üretip batı gibi tüketmeyi öğreneceğimize, sadece batı gibi tüketmeyi öğrendik. Borcumuz gırtlağa dayandı, biz hâlâ başörtüsü ile meşgul oluyoruz. Ayıptır, günahtır.
Ekleme Tarihi: 31.05.2007 - 13:55
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: BİZ BÖYLE DEĞİLDİK YAHU!!!NE OLDU BİZLERE BU HALE DÜŞTÜK ????
kado68 su an offline kado68  
37 Mesaj -
Birgün mutlaka kalbi ALLAH CC sevgisiyle dolu olanlar üstün gelecektir.Mutlaka ALLAH CC yeri ve göğü islamiyet nuruyla aydınlatacaktır.İçimizdeki bu iman ateşini dahada alevlendirerek beklemeliyiz.ve herkezi buna davet etmeliyiz..
Ekleme Tarihi: 25.05.2007 - 14:26
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: İSLAM'MI,laiklik'mi
kado68 su an offline kado68  
İSLAM'MI,laiklik'mi
37 Mesaj -
SORUYORUM SİZE SEÇİM SİZİN.ÜLKEMİZDE SİYASET ARTIK ÖYLE BİR NOKTAYA GELMİŞ DURUMDAKİ SAĞCILIK SOLCULUK BİR TARAFA İŞ ARTIK LAİKMİSİN DEĞİLMİSİN OLDU.ÖNÜMÜZDE SEÇİMLER VAR.ELİMİZİ VİCDANIMIZA KOYUP OY KULLANALIM.ŞUNU UNUTMAYALIMKİ YÜCE ALLAHIN EMİRLERİNDEN ÜSTÜN EMİR YOKTUR.
Ekleme Tarihi: 21.05.2007 - 14:12
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: bu konuya tiklayaaann....
kado68 su an offline kado68  
37 Mesaj -
ALLAH razı olsun.salavattan sonra birde fatiha okuyun geçmişlerimizin canlarına..sevinçli
Ekleme Tarihi: 18.05.2007 - 14:05
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: yeni uye....!!
kado68 su an offline kado68  
37 Mesaj -
ALEYKÜMSELAM HOŞGELDİN BU CENNET BAHÇESİ SİTEYE.BU SİTEDEKİLER CENNETTEKİLER GİBİ ALLAHI ZİKREDİP DURURLAR.BIKMADAN USANMADAN.KUTSAL DAVAMIZI SÜRDÜRÜRLER..sevinçli
Ekleme Tarihi: 16.05.2007 - 13:15
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: FERMAN VER YA RASULALLAH...
kado68 su an offline kado68  
YÜREĞİNE SAĞLIK
37 Mesaj -
KARDEŞİM ÇOK GÜZEL YAZMIŞSIN.ALLAH YÜREĞİ YUNUS GİBİ YANAN SİZLERİ BAŞIMIZDANM EKSİK ETMESİN... SELAMLARGüle Güle
Ekleme Tarihi: 16.05.2007 - 09:01
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bir gencin tövbesi
kado68 su an offline kado68  
Bir gencin tövbesi
37 Mesaj -
Bir gencin tövbesi


Allahü teâlâ, peygamberi Musa aleyhisselâma hitap edip
" (Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür) buyurdu.
Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti.
Oradakilere:
-Bu gece, burada, Allahü teâlânın dostlarından biri vefât etti mi? diye sorunca:
-Ey Allahın peygamberi! Allahü teâlânın dostlarından hiç kimse vefât etmedi. Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler.
Musa aleyhisselâm:
-Ben onu arıyorum, buyurdu. Gösterdiler.
Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü.Ayakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü teâlânın rahmet ve lütfunu saçıyorlardı.Hazret-i Musa, yalvararak münacaat etti:
-Ey Rabbim! sen buyurdun ki, o''Benim dostumdur.'' İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir?
Allahü teâlâ:
(Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti. Bizim huzurumuza sığındı. Ben ki, Allah'ım! Onun sözünü ve tövbesini kabul ettim. Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın!) buyurdu.
Ekleme Tarihi: 15.05.2007 - 11:22
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: sorum var
kado68 su an offline kado68  
ÇOK TEŞEKKÜRLER
37 Mesaj -
SÜMEYRA KARDEŞ ÇOK TEŞEKKÜRLER ALLAH SENDEN RAZI OLSUN SELAMLAR...Güle Güle
Ekleme Tarihi: 15.05.2007 - 10:50
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: sorum var
kado68 su an offline kado68  
sorum var
37 Mesaj -
arkadaşlar ben yeniyim sizin mesajlarınızda kenarda sizi temsil eden güzel resimler var bende yok nasıl olacak bu bilen varsa lütfen yardımcı olun teşekkürler...düsün düsün
Ekleme Tarihi: 15.05.2007 - 10:20
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: selamünaleyküm tanişma
kado68 su an offline kado68  
Hoşgeldin
37 Mesaj -
Aramıza hoşgeldin kardeşim.Bende senin gibi yeniyim inşallah bu ailemiz çığ gibi büyüyecek selamlar...
Ekleme Tarihi: 15.05.2007 - 10:18
kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 720 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.52078 saniyede açıldı