dexamethasone dexamethasone budesonide colchicine fluvoxamine detrol detrusitol dexantol dexone diamox diflucan dilantin dilatrend dilzem dinostral diocimex diovan hct diovan diprolene diuresal diurix dostinex doxy basan doxycline droxia dulcolax duodopa duphaston duricef duspatalin dynexan nouvelle formule ecopan efavirenz effexor xr effexor elantan elavil eldepryl elmetacin elocon elpradil eltroxine elyzol ena basan enasifar endoxan
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Gayri müslimlerin örf ve adetlerine uyulmaz...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
Gayri müslimlerin örf ve adetlerine uyulmaz...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 16:42
Cinsiyeti: Erkek 
Hiç şüphe yokki milletler, millî örf ve adetleriyle tanınırlar ve onlarla yaşarlar. Millî örf ve adetleriyle tarih sahnesindeki şerefli mevkilerini korurlar. Çünkü, millî örf ve adetler, bir milletin millî kültürünün ve dinî inancının aynasıdır. Millî örf ve adetler, bir milletin şahsiyeti ve tanıtıcı vasfıdır. Sağlam millî örf ve adetlere sahip milletler, dinî bağları kuvvetli ve millî kültürü yüksek olan milletlerdir. Milletlerin örf ve adetlerine, millî kültürleri ve dinî inançları güç verir ve şekil kazandırır. Hatta dinden de kuvvetli olur. Hiçbir Müslüman milli kültüründe olmayan, dinî akidesine ters düşen özentilere hayatında yer vermez. Çünkü, o bilir ki, Rabbi kendisinden olamayanlara özenmeyi ve onlar gibi sefih hayat yaşamayı yasaklamıştır. Allah Teâla şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez, hidayete erdirmez." (1) Diğer bir ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, and olsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır." (2)
Ayet–i kerimelerde ifade edildiği gibi: Başka dinden olanlar, özellikle Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanların dostu olmazlar; onlar ancak birbirinin dostu olur, birbirini desteklerler. Zaman zaman Müslümanlara yaklaşmaları, kendi menfaatleri bunu gerektirdiği içindir. Müslümanların bunu unutmamaları ve kendi aralarındaki dostluğu güçlendirmeleri zaruridir. Müslümanların arasına sızan iki yüzlüler, felâket tellâllığı yaparak onları, kâfirlere yöneltmek isterler; iman ehlinin bunlardan da sakınması gerekmektedir.
Dinimiz; kâfirlere, münafıklara, batıl din ve ideoloji mensuplarına muhalefeti ve onlara benzemekten sakınmayı emretmiştir. Çünkü dış görünüş itibarıyla onlara benzemek, neticede ahlakî değerlerde, kötü ve çirkin işlerde ve hatta inançta onlara benzemeye sebep olur. Gerçekten giyimde, sözde, davranışta ve işlerdeki benzeşmeler kalplere tesir ederek onlara karşı sevgi ve saygı meydana getirir. Kısacası gayrimüslimlere benzemenin haramlılığında icma vardır.(3) Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müslüman oldum diyene:
"Kâfirlik alâmeti olan saçını kes ve sünnet ol" buyurmuştur.(4)
Bu hadis–i şerif Müslüman olan her gayr–ı müslimin gusül abdesti alması gerektiği gibi, saçlarını da traş etmesi gerekir anlamına gelmez. Ancak kâfirler, her beldede kendilerine mahsus saç şekli tespit etmişler, moda ortaya koymuşlardır. Mısır'da, Hindistan'da saçın hiç kesilmeyen kısımları vardır. Zaman zaman tıraş olsalar bile, o hususi kısma dokunmazlar. Bu, bir nevi onların dinlerinin, inançlarının bir gereğidir, milliyet sembolüdür. Şu halde böylesi bir kısım saç, İslam'la küfür arasında bir alamet–i farika olmaktadır. İşte Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kâfirliğin alameti olan bu saçın kesilmesini emretmiştir.(5) Yine Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Kim bir millete benzemeye çalışırsa, o da onlardandır,"agla6) buyurmuşlardır.
Bu hadis–i şerif benzemenin müspet ve menfi kısımlarını içine almaktadır. Çünkü teşebbüh (benzemeye çalışmak): Başkalarının yaptığı bir işi onlara uyarak yapmak demektir ki hayır ve serde, günahta, küfür ve imanda olabilir. O halde bu hadis–i şerif: Kâfirlere, fasıklara, günahkarlara benzemeyi yasakladığı gibi, takva ve salah sahibi kimselere benzemeyi de teşvik etmektedir.
Özellikle Yahudi ve Hıristiyanlar kısacası İslam'a inanmayan bütün toplumlar, Müslümanların benzememekle emrolundukları toplumlardır. Mesela Amr b. Şuayb'ın babasından, O da dedesinden rivayete göre Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudilere ve Hıristiyanlara benzemeyiniz..." buyurmuşlardır.(7)
Benzemenin vaki olduğu en önemlilerden birisi de hiç şüphe yok ki giyim–kuşamdır. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Rahiplerin elbiseleri (gibi gayrimüslimlere mahsus elbiseler) giymekten sakının. Kim onların şekillerine bürünür ve onlara benzemek isterse benden değildir," buyurmuşlardır. (8) Yine Abdullah b. Amr Radıyallahu Anh diyor ki:
"Peygamber üzerimde rengi sapsarı bir elbise gördü ve:
– Onu at! Çünkü o, (renk ve şekil itibariyle) kâfirlerin elbisesidir", buyurdu.(9)
Dikkat edilirse İslam'dan çıkıp başka bir millete dahil olmak için, İslâm'ı ve Kur'an–ı Kerim'i inkar etmek gerekmiyor. O millete benzemek dahi yeterli olmaktadır.
Dinî ve millî kültür değerlerinden kaynaklanan örf ve adetler, milletlerin geleceğinin teminatıdır. Kendi örf ve adetlerinden kopmuş, başka milletlerin dinî ve millî kültür değerlerine kendini kaptırmış milletler, er veya geç de olsa kendi dini ve millî kişiliklerini yitirmeye mahkum olurlar.
Tarih bu gerçeği belgeleyen olaylarla doludur. Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu: O milleti meydana getiren insanları, kendi millî benliklerinden, dinî inançlarından, cemiyetleri ayakta tutan ahlâk ve fazilet duygularından uzaklaştırmaktır. Bir milleti en büyük çöküntüye uğratan şey manevi düşüştür.
Kendi öz manevi değerlerini yitirerek taklitçilik ve şahsiyetsizlik, ferdler ve toplumlar için en büyük manevi sefalet ve alçalıştır. Milletler için maddî refah ve kalkınmaya ulaşmak her zaman mümkün olabilir. Manevî sefalete mahkum olmuş mîlletleri bu bataklığın çukurundan çıkarmaya imkan yoktur. Milletini ve dinini seven insanlar hiç bir zaman kendi milletinin böyle bir manevi sefalete düşüşüne asla tahammül edemez. Bir Müslüman hiç bir zaman kendi dininden başka dinin ayinini taklit edemez. Hiç bir zaman kendi millî örf ve adetleri dışında, başka milletlerin örf ve adetlerine itibar edemez. İslam dininin, İslâm ümmetinin de hiçbir dini ve hiçbir milleti taklide ihtiyacı olmayan üstün bir medeniyeti vardır.
Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müslüman olmayanlara benzememeye o derece dikkat ederlerdi ki, aslında yaptığı halde sonradan onlarda gördüğü hareketlerde bile değişiklik yaparlardı. Meselâ: Henüz hicret etmeden evvel Muharrem ayının onuncu (Aşure) günü oruç tutmayı adet edinmişlerdi. Hicret'ten sonra Medineli Yahudilerin de bu günü takdis ettiklerini görünce onlara benzememek için Muharrem ayının dokuz ve on veya on ve onbirinci günlerinde oruç tutmaya başlamışlardır.(10) Yine müşriklere benzememek için ashabına; sakallarım uzun, bıyıklarını kısa kesmelerini emretmişlerdir.(11)
İslâmiyet, güneş doğarken, tam tepedeyken ve batarken, ateşe karşı namaz kılmayı yasaklamıştır. Bunun sebebi de güneşe tapan ve ateşe tapınan milletlere benzemememizi temin etmektir.(12) Bakınız, dinimiz ibadet hususlarında bile gayr–ı Müslimlere benzemeye müsaade etmemektedir.
Şüphesiz her dinin ve milletin kendisine mahsus bir medeniyeti ve diğerlerinden farklı kılan ayırıcı vasıfları vardır. Milletler arası varlığını ancak bu hususi vasıflarıyla muhafaza eder. İslam dininin, İslâm ümmetinin de hiçbir dinî ve hiçbir milleti taklide ihtiyacı olmayan üstün bir medeniyeti vardır. Bu açık hakikatten dolayı Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ümmetinin kendi varlığını muhafaza etmesini emredip, taklitçilik derekesine düşmekten menetmiştir. Fakat bütün bunlara rağmen bu hastalık yüz göstermiştir. Zaten Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendi ümmetinin şirkten, kâfirlikten başka, eski ümmetleri örf–adet, fıtne–fesat ve isyan gibi bütün kötü yollarda takip edeceklerini bir mucize olarak haber vermiştir". Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurdu:
–"Sizler, kendinizden önce geçen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına tıpa tıp muhakkak uyacaksınız. O dereceye kadar ki, şayet onlar (daracık) keler deliğine girmiş olsalar, siz de muhakkak onlara uyarak oraya gireceksiniz, onlara tabî olacaksınız." Ebu Sâid Radıyallahu Anh diyor ki: Biz:
–"Ya Resûlellah! Bu ümmetler Yahudilerle Hıristiyanlar mı?" diye sorduk. Peygamberimiz:
–"Onlardan başka kim olacak!..." buyurdu.(13)
Maalesef Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu açık mucizesi haber verdiği gibi ortaya çıkmıştır. Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,in bu mucizesi günümüzde de devam etmektedir. Çünkü bugün bir çok Müslüman küfür hususunda, kafirlerin yolunda karış karış, arşın arşın ilerlemekte; onlar keler deliğine girse, bunlar da girmek için yarış etmektedirler. Allah müslümanlara intibahlar versin! Amin. Müslümana:
"Sen Hıristiyan mısın?" diye sorsan darılır.
Yılbaşında hindi, kaz; yemesine bayılır...
Çam deviren hindici, nasıl mü'min sayılır...
Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz:
"Batı, Batı" diyerek, eyvah! Hep batıyoruz!
Yaklaşınca her sene, öz yurdumda yılbaşı:
Yapılır milletime Frenkçe türlü aşı!..
Buna, ağlar ağacı; hem toprağı, hem taşı:
Müslüman'ız (!) onlarla, Noel de yapıyoruz.
"Batı, Batı!" diyerek, eyvah! Hep batıyoruz!..
Gayr–ı Müslimlerin bayramlarında sevinmek, onların kutsal saydığı günleri kutlamak, onların adetlerine uymak, onlara benzemek kesinlikle caiz değildir, büyük günahlardandır.
Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mekke–i Mükerreme'den Medine–i Münevvereye hicret ettiği zaman, Medinelilerin eğlenip oynadıkları iki günleri vardı. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
–Bu günler ne oluyor, neyin nesidir? Diye sorduğunda, Medineliler:
–Biz cahiliyet devrinde bu günlerde eğlenip oynardık, Yâ Resûlellah! dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
–Muhakkak Allah size o iki gün yerine, onlardan daha hayırlı iki bayramı lütuf olarak vermiştir. Biri Fıtır (Ramazan) bayramı, diğeri Kurban bayramıdır, (14) buyurdular. O günden heri kutlana gelen bu iki bayram Müslüman milletlerin aynı zamanda milli bayramları yerine de geçmiştir.
İslâm dini, her bir medeni müessesesinde istiklaliyet, orijinaliteyi esas alması yönüyle bu cahiliye adetini de kaldırıp, bütün mü'minlere ilahî menşeli iki bayram getirmiştir.
İslâm dışı tek ve çok ilahlı dinlerin törenlerine iştirak etmek, dinî merasimlerinden bir şeye muvafakat etmek, örf ve adetlerini güzel görmek kişinin iman dairesinden çıkıp mürted olmasına sebep olur. Binaenaleyh, Noel gününde, Hristiyanların diğer bayram günlerinde onlara uymak gayesi ile, onların yaptıklarını yapmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri yemek caiz değildir. Bu hareketler küfrü gerektirir. Ondan sakınmak gerekir... (15)
Fukaha: "Mecusilerin bayram kabul ettikleri Nevruz ve Mihrican günlerinde, bu isim adı altında hediye vermenin caiz olmadığı, verilen bu hediye bile, bugünlere tazim kasdı bulunduğu taktirde küfre düşüleceği" fetvasını vermişlerdir.
Müslümanlar önce Allah'a verdikleri sözü hatırlamalı, Kur'an ve Sünnet doğrultusunda kendisine bahşedilen "Müslüman" ismine yaraşır vakar ve bilincin şuurunda olabilmelidirler. Çünkü biz "Rabb olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak da Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den razıyız.
Bize düşen doğru yolu göstermektir. Kimseyi tuttuğu yoldan zorla döndüremeyiz. Bu devletin görevidir. Ama biz doğruyu hatırlatıyoruz. Yılbaşı eğlenceleri tertiplemek, milli ve dini şahsiyetimize aykırıdır.
Hıristiyan gibi yılbaşını kutlamak, imanımızı yaralamaktır. Yılbaşını kutlamak ibadetlerimizi, ahlâkî ve millî değerlerimizi yaralar. Cemiyet hayatımızı bozar.
Bu yılbaşı ile değişen sadece takvim ölçülerimiz değildir. Kendi öz. benliğimiz de değişti ve şu ayet–i kerime tecelli etti:
"Bu böyledir. Çünkü Allah Teâlâ, bir millete ihsan ettiği nimeti, onlar kendi öz benliklerindeki (güzel ahlâkı, yaşayış ve davalarını) değiştirmedikçe, değiştirici değildir. Ve şüphesiz Allah Teâla (herşeyi) hakkıyla işitici, kemaliyle bilicidir." (16) Aynı mealde Rabbimiz şöyle buyurur:
"Bir millet, özlerindeki (güzel hal ve ahlâkı) değiştirip bozuncaya kadar Allah–u Teâlâ şüphesiz ki, onun (halini) değiştirip bozmaz."agla17)
Evet Allah Teâlâ bir millete verdiği nimeti onlar kendi özbenliklerini değiştirmedikçe değiştirmez. Nimete ihanet edip nankörlükle bulunan bir milletin saltanatını aşağılanmaya ve hakirliğe; emir ve kumandasını, esaret ve köleliğe; huzur ve sükûnunu, dert ve ızdıraplara; rahat ve neşesini, elem ve üzüntülere; bol nimeti, açlık ve sefalete; hürriyet ve bağımsızlığı, istila ve boyunduruk altına girmeye; tatlı hayatı ölüm ve işkenceye dönüştürür...


Mehmed TALU


DİPNOTLAR:
1– Mâide Sûresi: 51
2– Bakara Sûresi: 120 3 İskilipli Mehmet Atıf, Frenk Mukallitliği ve Şapka, 4
4– Ebu Davud, Taharet: 131, Taberani, el–Mucemu'1–Kebir, 19/14, No:20
5– Azimabadî, Avnü'l–Ma'bûd Şerh–i Sünen–i Ebi Davud, 2/21
6– Ebu Davud Libas:5
7– Tirmizi, İsti'zan:7
8– Taberani, el–Mucemü'1–evsat, 4/541, No: 3921
9– Ahmed b. Hanbel, 2/164, No:6500
10– Geniş bilgi için Bak. M. Talu, Dinî Meselelerimiz, 361–363.
11– Geniş bilgi için Bak. a.g.e. 603–604 v.d.
12– Alemgir, el–Fetava'1–Hindiyye, 1/52.
13– Buhari, Enbiya:48; İtisam;14; Müslim; İlim:6
14– Ebu Davud; Salat:239, Nesai; İdeyn:1, Hakim Müstedrek; 1/294, A.b.Hanbel; 3/103, 178, 235, 250
15– İbn–i Nüceym, el–Bahru'r–Raik, 5/133, el–Fetâva el–Hindiye, 2/296
16– Enfal sûresi, 53
17– Ra'd Sûresi, 11

Ekleme Tarihi: 04.12.2007 - 04:34
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 618 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
***Murat*** (48), behlul (50), hatice57 (44), GaZZe (60), erveysel (61), Abdulkadir22 (31), samyeli13 (47), candeniz (24), balacan (54), abdulkadir (31), babam veben (55), askbumu (43), sahra_yagmur (37), halit42 (39), Babacan52 (56), gurbetcigenc (33), Fikret1972 (52), NuR_EFSAN (39), jopp777 (47), pempe1987 (37), Nur baçesi (28), seyhzadem (36), Mustafa Alptug (41), gunes_akca (35), KanKaZ (36), hsusal (72), olimp_ (45), ufkumuzvar (42), gakkosfatih (42), HIKKI (51), Selale1 (49), Yasin Tural (36), nebitdag (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53732 saniyede açıldı