0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » RIZA ve SEVGi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Hak-dilaram su an offline Hak-dilaram  
RIZA ve SEVGi

143 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2006
En Son On: 25.10.2007 - 16:15
Cinsiyeti: Erkek 
ONA ADANAN RIZA VE SEVGİ ÜZERİNE

Rıza....

Tuzak kelime

Evet muhakkak bir biçimde yine de dinin içinde ve tabi ki kendi aslında... Özünde, önünde ve gerisinde, her şeyinde... ama....

ama işte o ama var ya o ama...

nedir rıza?...

Kabuk mesabesinde öze gidişi engelleyen mi demeli, ya da manasına erilme adına süzülmüş ve saf bir biçimde öze yolculukta rafine misali mi? Aslı nedir ki?...

Birkaç misal vermek lazım.....

Rızası için dilenciye üç kuruş veririz.... O dedi ya Rızası için, verdiğimiz kasamızdaki kesemizdeki en küçük para birimi, o ne kadar da yalvarmıştı halbuki...

Rızası için kıldığımız namazda, O haric her bir şeyle iç içeyiz... O'nun huzurunda Onun verdiği rızıkla ayakta duran bedene ne ağır gelir eğilmek bükülmek...

Rızası için evlenir, eşimize olmadık işkenceleri çektiririz.... O'nun dinine salih saliha evlat yetiştirme seanslarını , kurban ettiğimiz anları bir düşünmek lazım televizyonlara...

Dükkanında, işinde çevresine güleryüzünü esirgemeyen veya evine gelen misafire en lezzetli kekleri yapan , hey sen.. evet sen... evine gelene, süslenmeyen, sokağa çıkınca en olmaz süslerini en olmaz yerlerde görüntüleyen ama evin içinde pejmürde gezinen sen... veya en içten gülümsemeni, hiç tanımadığına esirgemeyen; ama eve gelince somurtuk bir suratla koltuğa gömülüp, ya televizyonu, ya da bilgisayarı kıble edinip, sırtını eşine dönen sen.... rıza öyle mi....

Rızası için tebliğ yaparken O'nun reddetmediği her bir karşı duruşu, karşımıza alır olmadık hakaretlerle onur kırar, düşman çoğaltır ve ahiret bekçiliği bile yaparız... bunu da rızası için yaparız, en abuk tabirle enemizin kördüğümlerini, kimi kime karşı kandırıyorsak bilmem ki kendimize bile itiraf edemeyip, O'nun her sözünü enemize heba ediverir; nefs bayrağını gönderde zirvelerde rızası adına dalgalandırırız....

Rızası için ticaret yaparken helal haram gözetmeyiz... Üçe satmaya niyetlendiğimizi, sırf bir anlık hırs gafleti ile dörde satarız, dönmeyiz sözümüzden, üç adet yapmaya gücümüz yeteni, hased belasından iki yapıverir, umursamayız emeğimizin hakkını verecek olanın rızasını ama O'nun rızasını pek bi gözetiriz!.... Sonra da kazancımızda bereket ararız.... Rızası adına...

Rızası için... rızası için... hey koca kelime rıza.... kelimelerin özü rıza... ama tarafımızdan en içi boş hale getirileni de sensin yahu rıza.....

Bizler Rıza celladıyız azizim....

Rıza asar, rıza keseriz...

Rıza alır, rıza satarız...

Rıza ha öyle mi!...

Allah rızası....


" O'nun için " kelimesi ne anlam taşır bizim şu pire kadar dar; dağ kadar geniş mana buutumuzda...

Esirgeyenin esirgemesinin önüne koyduğumuz rıza...

Koruyanın kalkanı mesabesindeki terkettiğimiz merhamet, rıza uğruna...

Kraldan çok kralcı olduğumuz zamanlarda rıza...

Denmez ya dendi farzediniz...

Bir vakit te sadece O, O olduğu için; Onun emrini Ondan olduğu için dikkate almak gibi bir duruş mümkün müdür ki acaba?...

İnsanız..

Yaratıldık

Aczimiz kesretimizdir... amenna...

beşeriz...

şaşarız

beşaret bizim onur payemiz.... amenna

Ah deli dil...

Sadece O dediği için, bildirdiği kulluk için, Onun için... rızası için değil...

ne zaman bir kere Ona yönelecek yönün?... Bunca laftan sonra bildik mi rıza niye tuzak kelime...

Ona, O'ndan hediye olanı, ne zaman tertemiz O'ndan geldiği gibi tevdi edivereceğiz ki acaba?...

Ali müslüman bir insan... Veli'nin fırsat bulsa, Rızası için gözünü oyacak!... Öyle ya dönüver içine, Allah için kızdığın nice durumlarda göremedin mi a be cancağızım nefsinin kabarıklığını...

Ayşe, Rızası için Fatıma'nın dilini kesecek!.... Rızası için, öyle ya Fatıma günah dağı... ne diye günahın onun yolunu kestiğınden, akıl noksanı şeytana uyup, işlediğinin onu insan olma erdeminden uzaklaştırdığından falan bahisle bunları içlice düşünüp onu O'na yaklaştırma adına yoluna çamur olmayı göze alabilmek düşüncesi.. peh.. ne ahmakça şeyler... ve rıza öyle mi?...

Ne mi demek bunlar...

şöyle...

Taassub, hırs, adavet, kin, nefret, buğz, hased, şehvet, servet, riyazet arzusu ve bilumum reddettiği nice hasleti bir içimize soralım acaba kaç kere O'nun rızası için savunan, kullanan, söyleyen bir durumla karşı karşıya kaldık?...

Hiç mi yapmadık...

Yalan...

Çok kötü bir yalan hem de... Nereden mi bildim!... Kalbime mi doğdu... evet...

Ben insanım... sizdenim.. sizin özünüz ben de ... bende ki sizde... birlikte yaşıyoruz bu memlekette...

Görmez olası gözlerim çok gördü, duymaz olası kulaklarım o kadar çok şahit olduki rızası için katledilen emanetleri.... ya siz hiç mi duymadınız...

İslamla kurtulmaya çalışma derdinde olanlara, İslamı kurtarmaya çalışanların eziyetinin ne farkı var ki Firavunun işkencesinden a koca eren....

Köşe başlarını tutan tellallar Onun adına Onun rızasını kolayca harcayıveriyor üç beş kuruşluk dünyalar için...

Ya servete, ya şehvete, olmadı illa ki enaniyete bir şekilde takılan rıza....

Her bir kuyu dibinde bir rıza nidası...

Rızası için camiye yardım... aman azizim, caminin sutunları mermerden olsun... olsun da içini müslümanlar doldurmasın.. ne mühim... geleceğe şanlı bir mirasımız olsun; olsun da bize fatiha okusunlar, gidemediğimiz camimizin taşları bize fatiha okurlar nasıl olsa!...

Rızası için başörtü davasına destek olalım... Kızımın her ne kadar giyimine karışmasam da bak gazete de neler yazıyor, yavrucaklar ne perişan bir halde... vah vah vah... Gönderelim onları aç kurtların arasına ( nefsler meydanına) arada her ay yatıralım harçlıklarını, güvenelim yetiştirme tarzımıza, aman okulu bitsin de ne olursa olsun derdiyle, başımız derde girmesin edasıyla arada dost sohbetlerinde bağıralım zulme, küfredelim bu zulmun müsebbiblerine, o yeter şimdilik...onlar o yavrucaklar kapılarda bekleye dursunlar, karşı cinste onlara destek veren yaşıtları gençlerle yumruk kaldırsınlar bileklerinin görünmesi pahasına, bağırsınlar yasak da olsa bağırışları din adına... bizler geçmeyelim kapılara, parmaklıklarını tutunmayalım; çekiverip yavrumuzu bir kenara hey be kardeş burası benim memleketim bu da benim namusum kızım sen ne edersin demeyelim; bırakalım gül ateşe dirensin, yansın ipek kumaş.. aman canım daha olmadı kaç senesi kaldı ki açıversin olsun bitsin.... ve rıza.... veya açarsa kereste beynimizle, acısını paylaşmadığımızın yüzünü, rızası için tükürük yağmuruna tutmak.... başa gelen hale üzülmek ve derde merhem olmak yerine, buldu belasını, yazıklar olsun, oh olsunlarla köşelerde tenhalarda edemediğimiz dualar ile , paylaşmadIğımız acı ile yine O'na yönelen bizlerdeki rıza.... O'nunla kaygılanma yerine kendi kaygılarının önüne O'nu perde yapıp, psikolojik savunma dürtüleri ile harekete geçen rıza canavarı.... Haklı haksız yok... mesele bendeki ne adına.. hangi rıza!....

ne ne adına ve rıza.....

Rızası için mevtanın cenaze namazına.... Mevtanın akraba-i iyalatı bizi hayırla, minnetle ansın... iyi bir yapışayım tabutun kollarına, canhıraş gayretimle taşıyayım bir an önce onu gideceği yere.. gömeyim babamı yerin soğukluğuna... ardından mirası nasıl olsa rızası için paylaşılıverir kolayca....

Rızası için durdum namaza.... aklım işimde, aşımda, aşkımda.... Ama olsun O merhametliler merhametlisinin umrunda mı ki benim devekuşu tavrım.... Afuvu büyük her cürmü setreden O... ne bir de şedîd-ul İkab mı hadi canım sen de bu vaizler hep de korkuturlar zaten!..... seven sevdiğine isyan eder mi... eder a cancağızım sevgisi, Sevdiğini söylediğinin vereceği menfaatte ise reelde gördüğü ilk menfaate demir atar insanoğlu.. ötede görmediğinin özlemine satacağını, ayırdığını ne de kolay harcayıverir... ve rıza oğlu rıza....

Rızası için efendime yapışayım... O beni pürkusur halimle bile O'ndan korur!.... Çünkü benim kalbim tertemiz.... her ne kadar efendimin dediğini yapmasam da olsun; onlar şefkatlidir, Kör değil ya... söz vermişti bi kere , kalbimin temizliğince , ibadetimin her kusurunu o örtecek ve beni cennet-i alaya götürecek... Korkunun ve sevginin ötesinde bir duygu geliştiriverir bir anda sosyolog genlerin mirası.. ne de kolay aklar kendini de rıza da rıza...

Rızası için her biri sığınılacak kal'a mesabesindeki İslam alimlerine sataşayım!.. İlmim olmasa da olsun, cüretim var ya o yeter!.. veya rızası için! içimde nefretini çoğalttığım her beşere, bir damga da O'nun adına ben vurayım!....


Rızası için yardım edeyim şu fakire.... Malım şahit olacak bana... çevrem, dostlarım alkışlayacak ve bu alkış sesleri Arş'a dayanacak.... Arş titreyecek ve semadan sevab sağanağı halinde verdiğim üç kuruş bana bin misli dönüverecek... Dönmeli O öyle diyor değil mi rıza?....

Rızası için gazetemizi, dergimizi alın... rızası için televizyonumuzu, radyomuzu dinleyin.... Ama biz bazen maslahat-ı amme için Rızasını o yayınlarımızda katlediverirsek, aman ha! Yanlış anlamayın.. Hep o rıza var ya o rıza... ah rıza....

Olur bazen rızası için Onun dostlarını kaale almaz ve hatta harcayıveririz.. Rızası için a cancağızım rızası.... rızası için benden alış veriş yapın, bana verin paralarınızı.....

Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin... Beldelerimize rıza sirki geldi!....

Rıza...

Ah rıza...

söz uzar gider de ..

sözün gerisindeki ya sen...

senin ne kadar umrunda rıza....

Ekleme Tarihi: 06.01.2007 - 13:16
Bu mesajı bildir   Hak-dilaram üyenin diğer mesajları Hak-dilaram`in Profili zum Anfang der Seite
Hak-dilaram su an offline Hak-dilaram  

143 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2006
En Son On: 25.10.2007 - 16:15
Cinsiyeti: Erkek 
Rızası için... Seviyoruz... neyi ama? Uslûbu atıverelim bir tarafa, mertçe söyleyebilir miyiz sevdiğimizi?...

Burada kısa bir fasıla...

Bir milyar insanı aldatmak veya mantık muvazenemizin güçlü ve kıvrak saltoları ile trilyon kere içi bomboş bir söylemi, kıymetine paha biçilmeyen olağanüstü cevher gibi pazarlamak hususundaki safsata gayretlerimizi bir tarafa bırakıverip; bir kere ve de sadece bir kere doğruyu en olması gereken şekilde en duyması gerekene yani kendimize itiraf edelim.. seviyor muyuz?....

sevmek ama neyi?...

Allah celle ve a'la !? Peygamber aleyhisselam!? Onların sevdikleri ve sevilmesini istedikleri.... Onlardan olanla Onların beğenileri ile...

Birden geldi akla; ama sormamış farzet...

Seven sevdiğine isyan eder mi?....

Kalbî hastalıklar tedavi olunmadan, benlik ve avanesi nice türlü belanın tam göbeğinde, kendine dönüp, kendini görmekten aciz, bilumum hilekar ve riyakarlar dünyasında, etkilenmeden saf ve fütürsuz inadına sevgi psikopatları.... İddia bu ya... seviyor musunuz lafın haricinde bir icraat var mı sahi?... O pisikopatik tavırları ile dünyasını ve ukbasını yıkmaya gayret gösterene duyduğumuz veya duyacağımız sevginin mihengi bizim insan olma erdemimizin asli mikyasıdır aslına bakarsan... bu da ne mi? sonuna kadar oku lütfen...

Kaf dağının ardı masal mıymış? kim demiş, öyle bir hakikat ki her yerden fışkıran gerçekleri ile, oraların her yönden esen yeline maruz kalıp, omiriliğinin içi sızlamayan tek bir insan gösterebilir misiniz? Yani aslında yaşanılan her anda ve ömrün her santimetrekaresinde gaye olmaktan öte bir mana ifade etmeyen aslında; ama huzurun varlık şavkı sevgi ve semerelerinin cirit meydanı aşk cemberinin tam köşesinde bir yerde hayatı iki elimizle avuçlayıp, hiç bırakmayacakmışcasına sahiplendiğimiz ömür törpüsünün bir ileri bir geri hareketlerinde eksilen, buharlaşan, toz haline gelen ve kaybolanın , bitenin bizzat kendi iç değerlerimiz, varlığımız, özümüz, oluş gayemiz olduğunu göre göre hala seviyorum demenin adı eğer normal ve olması gerekense kaf dağı ve ardı asla bir masal olamaz....Bu anlamda sevgisizliğin ızdırabı ne kadar da ciğer yakıcı....

Ne demek bunlar?... ilk inanç... ilk kazanım... İlk hakikat.. Varlık ve yokluk sırrının mana buutu... kelime ötesi temenniler.. Şahsiyetin kemaliyleti için en olmazsa olmazlar...

Şöyle düşünelim.. Kızı sevince veya erkeği, ve belki doğayı, işi, parayı, gücü ve bilumum O'nun, hayatın bir yerlerine serpiştirdiği her türlü eğlenceyi, sıkıntıyı, buhranı, buhtanı.... adı anılınca titreyen, ritmini kaybeden, sarsılan ürperen bir kalbimiz var... bu doğru mu?.. evet ise cevab.. soru şu: Neden O'nun o herkesçe malum adı anılınca titremez, ürpermez, ritmini artırmaz oldu kalb denilen O'ndan bize hediye maneviyatı maddesini unutturmuş şu organ?.... veya ürpertisinin soğukluğu bedendeki tüyleri havalandıran korku ve sevgi dürtülerinin veriliş gayesinin merakı kaçımızda bir soru edatıdır aslında? Hani her organın ve duygunun bir de batınına inivermek gibi bir telaşımız olmuş muydu bid dönem veya her an?

Dahası neden her fırsatta, her ortamda, her yerde O'nun dininin kemaliyetinden, faydalarından ( çok afedersiniz) kuru fasulyenin faydalarını anlatır gibi dem vuran bizler.. söyleyin Allah aşkına neden hala filan cemaat, filan lider, filanca parti, falanca kurum, feşmekanca mertebe gibi bizi yoldan esirgeyen, ilerlememize O'na mani, her türlü ıvırtı mevzuatı O'na ve buyruklarına rağmen nasıl olur da hazmediverip, kabulumuz ve yaşam tarzımızmış gibi üstelik en doğal halimizle iddiacısıymışcasına memnuniyetimizin zirvesine vurmuş çılgın bir ahmaklıkla savunabiliyoruz?.. veya ne ile ifade edilebir bilmem.. bu tarz eleştirel ifadeler karşısında neden ağzımızı gere gere esnemeyi, veya okuduğumuzu, duyduğumuzu, en umursuz halimizle es geçmeyi tercih ediyoruz?... Kötü olanın adını anmak dahi yüze bir buruşukluk verir ya hani; mesela, beğenmediğimiz bir yemeği zorla yedirseler midemiz bulanır, çıkarmak ister refleksel güdüler.. öylece yapmadığını söyleyenin tiksintilik durumuna karşı son derece sakin ve huzurlu devam eden hayatının altında nasıl bir hile ve desise yatmaktadır acaba?... Böylesi hastalığının pençesindeki hemcinsimizin hali yüreklerimize bıçak acısı olmaz mı bir anlamda?...

Demiyoruz parti meşreb kurum kişi cemaat gereksiz veya hayatın içinde olmayan şeyler.. haşa.. bu değil... bunlar sevginin yöneldiği değil.. bunlar ve bu gibi her türlü konumunun ve amacının esiri vesileler, ne zamandan beri bizim ve bizim olan her şeyin sahibi olmuş hiç düşündük mü diyoruz.... yöneliş noktasının kuvvetli silahları tetikçisine doğrulduğunda komutla tetiğe dokunan parmak bilmez ki sahibinin hayatına kastettiğini lakin o parmağın sahibi olan kişi, hangi akılla kendine doğrulan namlunun tetiğine parmağını sokar?....

Sâdi okudunuz mu? Mevlana'yı ya da.. her bir cümlesinde esrar olan onlar gibi niceler.. bangır bangır kulak zarlarımızı yırtarcasına feryat etmişler... Sadece O.. O... O ve O'nun kabulleri... Siz ey insanlar kurtuluşunuz O'nda ve O'nun buyruklarında... İster O'na yönelin isterseniz yönelmeyin ergeç yine O'nun huzurunda O'nun yargısına muhatap ve mecbursunuz... nidaları yere sığmamış, gökten gümbür gümbür yerlere doğru sel gibi akıyor da hala mı iddia ediveriyoruz O'nu sevdiğimizi?... ifadelerinin telaşlı,yer bulamayan kelimelerinin altında bin zor meram var, kelimeye değil merama kulak kabartmak gerektir ki böylece perdeleri açmak mümkün olsun....

Demek seviyoruz...Yaradan'ın kutlu şefkatinin eseri, bize hediyesi vicdan.. Hey vicdan koca dava; kimlerin kalbinde, kimlerle haşır neşirsin?.. neredesin?

O bunu, bu onu... onca böyle, bunca şöyle... onunki ihtiras, şununki makamat.... falanca yıkmış, filanca yapmış... eğlence ve doğrusu ziyadesiyle lâf-ı güzaf....

Şeytan ki adında simgeleşen varlığı ile Hazreti Ademden önce ve bu güne ve vaadle kıyamete kadar yol bozucu şeytan... ne kadar da ciddi bir sosyolog aslında... ilmik ilmik her bir insanı en ince detayına kadar çözmeye ve anlamaya ve onu vuracağı en ince hassas noktayı tesbit edene kadar başından ayrılmamaya azimli o şeytan... Ve o bu işi bir asır değil Atamızın varlığından beri her an yapmakta... düşünün şimdi onun ne kadar tecrübeli bir bilim adamı olduğunu.. Öyle ya denekler yaşadığı sürece varolan hayatında insan ve adet üstü adet....

Saptırmak ve sapıtmakta kararlı bu düşmana hırsının yelesini teslim edenin vay haline.. hele aşık atma! telaşesine girenin ise vay aklına!... Sığınma mercisi... O dedi: Bana sığının.. bunu akleden akla ne mutlu.... Köpek ısırınca köpegi ısırır mıyız?.. Asla.. sahibine şikayet ederiz "tut şunu" O bize verdiği Kendi'nden hediye irade ile bizim köpeği ısırmamızı değil, kendine şikayet edip, himayesini kabullenmemizi istiyorsa ceddimin ceddinin de düşmanı olana savaş açıp her tarafım yara bere yolumdan olmaya hiç niyetim yok deyici olan herkes gibi yapmak lazım... Tasması elinde olana şikayet... şeytanı sahibi olan Allah'a şikayet... en isabetli iş...

Türban takan türbansıza; dürüst hırsıza; vaiz laftan anlamayana; işçi patrona, amir memura; sakallı sakalsıza, yeşilaycı, tiryakiye; muhtar mahalleye, devlet millete; müslüman kafire, kafir müslümana; genişletin artık alabildiğince hayatın her karesinde aynı görüntü.. bir tek kelime.... düşman...... kızgınlık... şeytan işte bununla uğraştırır.. sevgisizlikle.. kin ve adavet tohumlarını ekeli çok oldu ha bire biçer de biçer biçtikçe gürbüzleşeni o... onun silahı onu boğan.... ene....

Sorarsan herkesin bir gerekçesi var; kimse haksız değil kızgınlığında... ve herkes alabildiğince mantık erbabı, nefretinin yularını bağlayıvermiş kendince bir doğruya.... enesinin mahkumu, enesinden meded uman....

Peki yok mu iyi işler.. olmaz mı; ama şu an konu o değil...

Türbanlı türbansıza kızmamalı mı yani? veya laftan anlamayana cephe almamalı mıyız? Dürüst esnaf malını çalana onun çalamadıklarını mı hediye etsin diyorsun be arkadaş?... Ne yani babasını katledene oğlu iki kurşun da bana mı sık desin! diyorsun sen!?...

Hayır öyle değil...

Doğrular biz taraftan göreceli azizim... senin doğrun benim doğrum.. Bu bizce olan tavır... Hakk katında doğru tektir ve asla göreceli değildir. Tavır O ne derse O hesabı.. Yargılamak bize düşmez. Biz ancak akledip ifadeleri içimizde hazmedip uygulamakla mükellefiz aslına bakarsan sadece... bunun adıdır aklen teslimiyet, kalben teslimiyet.. değil körü körüne; göre göre bile bile ...

O bizden, bizi zaafa sürükleyen, bize hediye ettiği insanlık erdeminden mahrum eden her türlü arazdan korunmamızı ve o illet belalardan sair insanları da esirgememiz hususunda gücümüz ve çapımız kadar çaba göstermemizi istiyor.... savaşta tarafsak, ruhun tarafıyız biz, nefs ve envai çeşit semereleri bizi bizden,dengemizden eden bilmez bir bilinmeze mahkum eden çılgın zaafiyetler guruhu... biz insana ve insanın O'ndan hediye aldığı emanet sırrını yerine ulaştırmasında sadece postacıyız... Sahibi olmadığımız emaneti kullanma hakkını bize veren, o emanetin kıymetinin bilinciyle herkese bu açıdan fayda verici olmamızı da ögütlüyor...

O, hastalıkları kurutmak için reçeteler de gönderiyor, imtihanın sırrına uygun olarak da bunu akla ve vicdana tevdi ediyor.. Alan alır, bilen bilir herkeste var o güc... hiç kimse bu bakımdan yekdiğerinden güçsüz değil...

Eğer kabulumuzse zina, içki, hırs, hased, hırsızlık, faiz, ana babaya asi olmak gibi nice bizi bizden eden mefhumlar... tu kaka! babında ele alınması gereken mevzular ise yani burada tavır başında ve sonunda itaat ve sabırla engelleri aşmak ve olabildiğince temizlenerek, arınarak menzile varmaya yol bulmak değil midir?...

Sevmekten bahsettik ya başından beri.. insanı sevmek O'nu sevmek demek bu da bir sır; aslında bu açıdan...

Bizim düşmanımız saydığımız ve sayamadığımız bunca O'nun reddettiği biz de eserini bile görmek istemediği; bizi O'ndan ve yolundan uzaklaştıran hastalıklar...

Yani kötü olan ama O'nun tayin ettiği her şey...

Yani daha özü bizim nefretimize şamil olan her şey aslında bu sayılanlar.... Sıkı durun şimdi...

Biz bu açıdan zânî veya zâniyeden nefret etmeyiz aslına bakarsan; zinadan nefret ederiz, alkolükten değil, alkolden, faizciden değil faiz belasından, hırsızdan değil, hırsızlık illetinden ve say işte böylece.. Biz insanı yolundan eden; O'ndan uzaklaştıran, yolundan alıkoyan bilumum fena hasletlerden tiksiniriz... üzülmeli ve içimize can kuşumuzun gözyaşını akıtmalıyız faizcinin, kafirin haline, münafıkın, hırsızın, hasedcinin, esrarkeşin, berdoşun, asinin, fasıkın isyanına tenhalarda... Onlara zulmet veren, onların yolunu karartan bu tarz her olumsuz tesinin ve icracının onlardan uzaklaşması için dua etmeliyiz ve gücümüz yetiyorsa bilfiil de bunca hasletten elimizin elverdiği ve gücümüz yettiğince bir cerrah titizliği ve şefkati ile maksadı sadece yoldan alıkoyan, huzursuzluk veren çirkefleri saf olandan ayırmaklık adına tedavi noktasında reçeteyi verenin tarzına ihtimam göstererek uygulayabilmek...bu bizim erdemimiz ve kabulumuzun ilk ve en zorlu engeli.. aşan aşar.... şeytanı kahrından perişan eden, onun şahsında simgeleşen "ene"yi kıran tek budur başka değil....

Çocuk zaturre olmuş annesi ona iğne vurduruyor.. o ağlıyor hayır istemiyorum diyor... anne dinler mi evladının bağırışını... bilir ki iğnede şifa saklıdır... Derdin sahibi şifayı ilacda tayin etmiş, gözleri yaşara yaşara vurdurur o iğneyi, evladının hıçkırıklarına rağmen hemşireye... işte böylece iğne mesabesindeki engellemeler, hastalık kırıcılarda ki tavır da aynen bu gibi ve daha üstünü şefkatle ve sevgiyle olmalı....

Kazara içkiciden, onun bizzat şahsından nefret ettiğimizde biz onu ve bizim içimizdeki O'nu kaybederiz de hiç farkında bile olmayız.... Katilden tiksindiğimizde ama katlden değil, nasıl iddia ederiz O'nu sevdiğimizi, ve hangi yüzümüzle O'nun katına çıkıp suçumuzun afuvunu isteriz?... Hakeza hased ehli, kibir ehli, faiz, zina, gıybet iftira, şöhret, riya gibi bilumum çirkefliklerle iştigal edenlerin bu çirkefliklerden kurtulması için başına o bela bizzat gelmiş ve çirkinliğini idrak etmişin ağladığı gibi o kişinin haline ağlamayan, derdiyle dertlenmeyen, hastalıklarından inlemeyen iddia etmesin sevdiğini O'nu....

Bunlar erdem şuurunun gizli hazineleridir.. kelime ile değil tatbikatla sulanan tarlalardır.. bu tarlalarda varoluşun cilvelerinin tohumları saklıdır.. sulamayı bilene açılan, kokusu bilinmez rengi görülmez nice envai çeşit lezzetler vardır...

Ha ben ha o.. ne farkeder ki... insan insandır... Bu anlamda ha yahudi, ha hristiyan, ha hindu, ha budist ne farkı var ki....İnsanı yolundan eden Refîk-i Â'lâ'ya ulaşmasında engel olan her şey bizzat bize , bizden olana bir direkt tecavüz değil mi?.... İşte bu sırla, herkesi O'na ulaşmada dost bilmek ve bu ulaşmada engel olan her hasletten hemcinsini esirgemeye çalışmak ve destek vermek şuuru ile yapılanın adıdır cihad.... bu hususta her kılınç darbesi dahi şefkatli cerrahın kangren olmuş uzvu sağlam olan uzuvdan ayırması noktasında telakki edilir...

Buradan sonra sırlarınızla sizi başbaşa bırakmak gerek...

Mefhumların işe yaramadığı, yanlış anlaşıldığı, ifadeye sözün yetmediği bir sevgiyle sevmekten bahsetmeklik adına belki hiç de ilgisi olmayan bir çok farklı mevzuatla canınızı sıktık.. Afuv edin...

Bizim inancımız şu sadece...

Allah için sevgi.... Allah için bugz... Öyle iki kelime ile içi boş ve anlamsız, pamuk misali içi olabildiğince boş, kalıbına sığan ve bir çırpıda es geçilebilecek kavramlar değil...
Mertçe, yiğitçe sevmekliği iddia eden, sevme okyanusunun damlalarını hokkasına mürekkeb etmiş şair Mevlana yı okusun... Alim fikir adamı İsmail bin Mahfuz'ları içine sindirsin... rızası burada

Lütfen meramımız olmayan ifadeleri de yakıştırmayın bize... tamam kabul nefret edelim kafirden, münafıktan, asiden, fasıktan.... ama ne olur dua da ediverelim ıslahları için... Yollarına engel olanadır unutmayalım kavram bulamadığımız tiksintimizin yöneliş mercisi... Namaz kılmamanın oluşturduğu mide yangını, acılı kebabdan daha şiddetsiz ise bünyemizde, onu bunu değil bizzat kendimizi hedef bilelim İlâhî buyruğa.... ve rızası burada...

Onların farkında olmadıkları dertleriyle dertlenmek.... hasta inim inim inliyor, biçare zavallı, kör olmuş yanıbaşındaki şurubu görse de içse şifa bulacak, elimizin tersiyle onun devası şurubu, masasından devirmeyelim, irinli salyalı dudaklarına ab-ı hayat damlalarını şefkatle damlatıverenlere bende olmak, dost olmak yollarını yol edinmek varken, körü körüne hevamızın ve gaftetimizin çukuruna dikine bir inişte ömrümüzü heba etmeyelim... bu onlara değil aslında, size çokça fayda verir.... Onlar ki eren sıfatını layıkıyla hazmediverip, üstün görüş ve sezgi duyguları ile her daim Hakk ile halka Şifacının Reçetelerini hazırlayan ve sunuveren insanlar konumundadırlar... Bu onlara da bize de lazım olan şifadır... ve rıza buradadır...

İnsan olduğumuzu ve bize biçilen ömür içerisinde vazifelerimizi ve vazifelerin tevdi edildiği yere olan inancımızı kavî tutmak elzemdir... ve rıza burada...

Hiç annesi üzerine işeyen çocuğunu kaldırıp duvara fırlatır mı? En az derecede anne kadar sabırlı ve şefkat ehli olmak lazım... Bişr döndü.. Ömer döndü... İsimleri anılırken radıyallahu anhu denilen nive Hakk şöhretli Adem mevcut... Kim unuttu Deve çobanı Veysel Karani yi ... kim hatırlar İrem bağlarında zevk eden bir emriyle onbin kişiyi bir anda öldürtüveren Kaderis'i...

Bizim yarınımız belli değil... dünümüz ise hicran... bu günde geldi geçiyor... Bırakalım nefret sadağında bir alev oku olmayı, sevgi kiliminde desen olmak varken.... çünkü rıza burada...

Alev söner, kül toza bulanır; sevgi asıl sahibine döner, tali yoldan sahipliğini üstleneni de alır götürür O'na... ve işte rıza...

Sevelim, ne amaçla olduğunu, ne için olduğunu bir tarafa bırakarak rahmetine sığındığımızın merhametine bende olmak için.... rızası için...

Sevelim, düşmanına dahi şefkatini esirgemeyenin geniş gönlünde taht kurmak için.... Onun rızası için...

Sevelim... Vallahi ne kadar sıkıntımız varsa hep sevgisizlikten... ama O'nun ölçüleri ile.... Bu değil mi beklediği rıza adına...

Dini amacımıza alet etmemek, sevgimizi pespaye kötürüm şehevani duygulardan temizlemek için O bizi nasıl seviyorsa, nasıl sevmemizi istiyorsa öylece sevelim ve orada kenetlenelim... Başımıza ne geliyorsa bu kenetlenmenin O’nun için olmamasından kaynaklanmıyor mu?...

Şahıs şahsiyet kimlik kişilik geç bunları azizim...

Para şöhret hükmetmek sahiplenmek hele bunlar ki topyekun bir maval...

Bizim önümüz var, geride kalana hasretimiz... Önümüzü gerimize almanın adıdır sevgisizliğimiz...

Allahumme! bana ve tüm kardeşlerime Kendi'nden verdiğin emaneti San'a saf bir şekilde döndürmeyi nasib eyle... amin....
Ekleme Tarihi: 06.01.2007 - 13:19
Bu mesajı bildir   Hak-dilaram üyenin diğer mesajları Hak-dilaram`in Profili zum Anfang der Seite
Hak-dilaram su an offline Hak-dilaram  

143 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2006
En Son On: 25.10.2007 - 16:15
Cinsiyeti: Erkek 
Insanin sevdigi, askindan baska bir sey dusunemedigi, Allah korusun bir trafik kazasinda aniden oldugunde, paramparca olmus cesedini ne yapariz?

Toprakla bulustururuz!

Onunla beraber kabre girmeyiz..

Biraz aglar, sizlanir, hayata devam ederiz...

Eger bu dogru ise,

Bunun adi sehvettir.

Ask ise daha baska bir sey olsa gerek..

Sehvet: Beklentili emeldir. Emeline ulasan, sevkini kaybediyorsa, veya maksadi kavusmak ise sadece, o kuru bir arzudur, arzunun atik posasidir tabir-i caizse..

O yuzden ask gibi kelimeleri, ona yuklenmesi gereken misyonun cok disinda kullanildigini saniyoruz.

Oyle olmasa, varliginda ugruna olurumcunun, sevgilisinin parcalanmis cesedine sarilip, topraga girmemesini izah edemeyiz.
Ekleme Tarihi: 07.01.2007 - 11:43
Bu mesajı bildir   Hak-dilaram üyenin diğer mesajları Hak-dilaram`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1799 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
iclal2002 (42), yaprak94 (30), ahayuk (61), ebrare (41), kocbey (61), hilal.k (31), bayzafer (43), yasem1987 (37), tornado57 (49), hizbiislam (41), ahmet723 (51), Tayfun58 (47), durmusd (54), sarenurr (40), HABiBiNECCAR (46), muratcan64 (45), þenkal (47), kaya63 (61), Naber (47), remziye (48), The_bashkan (44), Kale1 (55), njp5505 (63), kasrinur07 (42), Hamza68 (56), Gönül dili (43), SARENUR rumeysa (40), ibriktepe (52), ABDULHAY (45), hasan32 (43), icemert (42), FaZiLeT_68 (40), Acizmendi (37), NESTA_07 (37), boyabat (56), maydinus (47), kinyas (43), zeymetsen (53), Dreams (52), bekircunus (54), burcuakyildiz (42), M_a_R_a_L_68 (40), Esenboga (40), sefer70 (47), bunyamin (59), veyselceo (43), Tarakcilar (56), sedamelis (36), tunç72 (42), m-delice (55), rüviþ (41), g_demir (44), semray (41), vakkas76 (48), rabia sencan (35), saýd (44), XxX52 (34), zeki3147 (48), ibrahimcil (41), fsaltekin_62 (62), as1an (41), sabkoc (51), Kenantas (43), zeki02 (42), balkopugu (53), EbuAbdurrahman (41), Talebe-i_cubbel.. (44), Harzana (53), seyrüsefer (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.78787 saniyede açıldı