kamagra generique rhinocortivermektine chloroquine kamagra aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

27 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 weiter >
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: Konu icon MUTLULUĞUN FORMÜLÜ
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    MUTLULUĞUN FORMÜLÜ
46 Mesaj -
MUTLULUÐUN FORMÜLÜ


Bu Amerikalýlar âlem insanlar. Her þeyi araþtýrma konusu yapabiliyorlar. Meðer birtakým Amerikalý bilim insanlarý yýllardýr mutluluðun sýrrýný çözmeye çalýþýyormuþ ve sonuçlarýný yayýmladýklarý araþtýrmaya göre büyük ölçüde çözmüþler de... Meðer mutluluðumuzun sýrrý genlerimizde gizliymiþ.



Evet, yanlýþ okumadýnýz genlerimiz... Demek bir de 'mutluluk geni' var; onu da herhalde yakýnda ortaya çýkartýrlar.



Hemen, "Ben çok mutsuzum, demek genlerim bozuk, kusur annemde-babamda" diye düþünmeyin. Aslýnda büyük çoðunluðumuz bu genle doðuyoruz. Yani, araþtýrmaya göre insanlarýn çoðunluðu doðuþtan mutlu olmaya eðilimli.



Genlerimizin mutluluðumuza etkisi 5 üzerinden 5. Yani eðer genlerimizde bir eksiklik, yanlýþlýk varsa mutlu olma ihtimalimiz çok azalýyor.



Bilimciler bunu, araþtýrma konusu yaptýklarý ve yýllarca inceledikleri 4 binden fazla tek yumurta ikizine dayanarak söylüyor. Diyelim mutluluk geniyle doðmuþ ikizlerden biri hayatta çok baþarýsýz olsun, evlilikleri yürümesin, arkadaþý olmasýn vs. Ama o ikiz, genleri sayesinde, fýrsatýný bulduðu anda yeniden gülümsemeye baþlýyor, yeniden mutlu oluyor.



Peki genlerden sonra mutluluða en çok etki eden ikinci faktör ne? Pek çok aþk yazarýný þaþýrtacak, daha doðrusu bir anlamda iþsiz býrakacak bir bulgu var araþtýrmada: Evlilik.



Evet, iyi bir evliliðin mutluluða etkisi 5 üzerinden 3.



Ancak pazar günlerinin aþk yazarlarý hemen yeise kapýlmasýn, onlar da haklý. Evliliðin ilk yýllarýnda yaþanan mutluluk zamanla azalabiliyor. Ama evliliðin genel mutluluða etkisi deðiþmiyor.



Ýyi bir evlilik, üzerinden on yýllar da geçse insaný çok mutlu etmeye devam ediyor.



Peki üçüncü sýrada gelen faktör ne? O da, arkadaþlara sahip olmak ve onlara deðer vermek; onlardan da karþýlýðýný görmek... Bunun mutluluða etkisi 5 üzerinden 2.5.



Araþtýrmaya göre mutluluða etki eden bir baþka faktör de, daha az hýrslý ve arzulu olmak. Amerikalýlar, 'Mutluluðu arama hakký' diyor ama anlaþýlan hayatta hýrslý ve arzulu olmak insanýn mutluluðuna sýnýrlý bir katký sunuyor: 5 üzerinden 2.



New Scientist dergisinde yayýmlanan araþtýrmanýn sonucuna göre baþkalarýna iyilik yapmak, yardým organizasyonlarýnda çalýþmak, baðýþta bulunmak gibi iyi insan davranýþlarýnýn mutluluðumuza etkisi 5 üzerinden 1.5. Mutluluðumuza yine 5 üzerinden 1.5 oranýnda katkýda bulunan bir baþka þey de, dini inanç sahibi olmak. Demek sadece dindar olmak insaný o kadar da mutlu etmiyormuþ, mutluluk için baþka þeylere de ihtiyaç varmýþ.



Biliyorsunuz çaðýmýz imaj çaðý ve 'nasýl görünüyorum' çaðý. Baþkalarýnýn dýþ görünüþüyle kendininkini karþýlaþtýrmak insaný mutsuz ediyor. Bunu anlamak için bilimsel araþtýrma yapmaya gerek yok. Ama içimizde bazýlarý var ki, þiþman da olsalar kel de, kendi görünüþleriyle barýþ içinde yaþamaya devam edebiliyorlar. Bunu becerebilmenin mutluluða katkýsý 5 üzerinden sadece 1.



Çaðýmýz bir de herkesin mutlu olmak için zengin olmaya çalýþtýðý çað. Gerçi 'Parayla saadet olmaz' derler ama biz dinlemez daha fazla para peþinde koþmaya çalýþýr, kendimizi periþan ederiz. Biliyor musunuz, zengin olmanýn mutluluða katkýsý sadece 5 üzerinden yarým. (Fakirliðin insaný mutsuz ettiðine benim kuþkum yok elbet.)



Ve son olarak, insan mutluluðuna yine 5 üzerinden yarým puanlýk etkisi olduðu saptanan bir baþka þey de, iyi yaþlanmak...



ALINTI.........
Gönderme Tarihi: 10.10.2003 - 15:31
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Mevlana'dan tasavvuf hakkinda...
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    Mevlana'dan tasavvuf hakkinda...
46 Mesaj -
Selamunaleykum,

Mevlana'dan tasavvuf hakkinda...

--------------------------------
Tasavvufta 4 kapi vardir

1- Seriat kapisi
2- Tarikat kapisi
3- Marifet kapisi
4- Hakikat kapisi

Ögreti olarak bu kapilar birer birer gecilerek Hakikate ulasir.
Ögrencilerden biri Mevlana'ya sormus:
"Efendim bu 4 kapi meselesini ben pek anlayamiyorum. Bana anlayabilecegim
bir lisanla anlatir misiniz?

"Simdi bak, karsi medresede dersini calisan dört kisi var. Hepsi rahlerine
egilmis. Sen git bunlarin hepsinin ensesine bir samar at, sonra gel sana
anlatayim."

Ögrenci gitmis birincinin ensesine bir tokat aksetmis. Tokati yiyen derhal
ayaga kalkip arkasini dönmüs ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlananin
ögrencisini yere yikmis. Ögrenci dayagi yemis, geri dönecek ama hocasina itaat var.
Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat aksetmis. O da derhal ayaga kalkip elini
kaldirmis. Tam tokati vuracakken vazgecip yerine oturmus. Ögrenci devam
etmis ücüncüye de bir tokat atmis. ücüncü söyle bir kafasini cevirip baktiktan
sonra calismasina devam etmis. dördüncüsü, tokati yemesine ragmen hic orali
bile olmadan calismasina devam etmis.

Ögrenci Mevlana'ya dönmüs, onlari anlatmis.
Mevlana: "Iste sana istedigin örnekler.. Birinci, seriat kapisini gecmemis
biri idi. Seriat'ta kisasa kisas oldugu icin tokadi yiyince kalkti. aynisini
sana iade etti. Ikinci, tarikat kapisindadir. tokati yiyince oda kalkti tam
tokati iade edecekti ki tarikat ögretisinde verdigi söz aklina geldi: 'sana
kötülük yapana bile iyilik yap'. onun icin döndü, oturdu. Ücüncü, marifet
kapisina kadar gelmistir, iyinin ve kötünün tek yaradandan geldigini bilir, inanir.
yaradan bu kötülüge hangi iblisi alet etti diye merakindan söyle bir dönüp
bakti. dördüncüsü, hakikat kapisinida gecmistir. iyinin ve kötünün tek sahibi
oldugunu ve ayni oldugunu bilir. onun icin dönüp bakmadi bile..."

-----------------------------

Selam ve dua ile
Gönderme Tarihi: 07.10.2003 - 14:03
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon EFLATUN......
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    EFLATUN......
46 Mesaj -
Eflatun'a iki soru sormuslar.

Birincisi ; "insanoglunun sizi en çok sasirtan davranislari nedir ? "

EFLATUN tek tek siralamis :

Çocukluktan sikilirlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarini özlerler...

Para kazanmak için sagliklarini yitirirler. Ama sagliklarini geri almak için de para öderler...

Yarindan endise ederken bugünü unuturlar.Dolayisiyla ne bugünü nede
yarini yasarlar...

Hiç ölmeyecek gibi yasarlar. Ancak hiç yasamamis gibi ölürler...

Sira gelmis ikinci soruya ; "Peki sen ne öneriyorsun?"

Bilge yine siralamis ;

Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayin! Yapilmasi gereken teksey, sadece kendinizi "sevilmeye" birakmaktir ...

Önemli olan; hayatta "en çok seye sahip olmak" degil, "en az seye
ihtiyaç duymaktir".

Sizi seven çok kisi vardir ama onlar duygularini nasil ifade
edeceklerini bilmeyebilirler ...

Bazen baskalari tarafindan affedilmek yetmez, siz de kendinizi
affedebilmelisiniz ...

kaynak ve yazar bilinmiyor
kimbilir belki eflatun da olmayabilir?


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son VeRDa tarafından, 03.10.2003 - 14:21 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 03.10.2003 - 13:57
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Sonsuzluk duygusudur namaz
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    Sonsuzluk duygusudur namaz
46 Mesaj -
Sonsuzluk duygusudur namaz

Namaz bir ýrmaktýr ki, “sonsuzluk denizi”ne doðru akýp gitmektedir. Onun her bir safhasý, her bir rüknü öte dünyayý çaðrýþtýran muhtevayla doludur. Evet, insan kalbinin derinliklerinde bulunan sonsuzluk duygusu namazla uyarýlmakta, tetiklenmekte ve harekete geçirilmektedir. Bunun böyle olmasý tabiidir. Çünkü namaz, baþlangýç ve sonucu olmayan ebedî güzellik, sýnýrsýz kudret ve nihayetsiz rahmet sahibi bir Zat’ýn (cc) kapýsýnýn tokmaðýna dokunmak, hatta derecesine göre “huzur”una çýkmaktýr.

Bilindiði gibi, ebedden ve Ebedî Zat’tan (cc) baþka bir þeyle tatmin olmayan insan ruhunun ana yurdu öte dünyadýr. O, ahiret aleminden yeryüzüne geçici bir süre için gönderilmiþtir. Bu sebepledir ki, dünya, ademoðlu için “sürgün diyarý” olarak tavsif edilmiþtir. Ýþte nasýl ki, vatanýndan ayrý düþmüþ gurbette bulunan bir þahýs, memleketini hatýrlatan bir söz, bir haber karþýsýnda hemen “daüssýla” (vatan hasreti) arzusuyla kalbi titrer, duygularý harekete geçer, insan ruhu da asýl vataný olan uhrevî alemi hatýrlatacak söz ve hadiseler karþýsýnda iþte öyle daüssýla arzusuyla yanar tutuþur. Ve namaz bunun için en uygun zaman ve zemini oluþturur. Bundan dolayý olsa gerek Söz Sultaný (sas), kulun Rabbisine en yakýn olduðu anýn namazdaki secde hali olduðunu ifade buyurmuþtur.

Bundan dolayý namaz gökler ötesi alemlerle adeta hemhuduttur, faniliðin son haddinde ebediyetin baþlangýç noktasýndaki serhaddir, iki alemin iltisak (buluþma) noktasýdýr. Zannediyorum aþaðýya alacaðým þu hadis–i þerif bu duruma iþaret etmektedir.

Allah Rasulü (sas) þöyle buyurmaktadýr: “Birtakým melekler geceleyin, diðer takým melekler de gündüzün birbirini müteâkip size gelirler. Bunlar sabah ve ikindi namazlarýnda birleþirler. Sonra içinizde kalmýþ olan melekler semaya yükselirler. Rabbileri namaz kýlmýþ kullarýnýn hallerini en iyi bildiði halde, yine o meleklere: “Kullarýmý ne halde býraktýnýz?” diye sorar. Onlar da: “Biz onlarý namaz kýlar halde býraktýk ve yanlarýna da namaz kýlarlarken varmýþtýk.” derler.

Görüldüðü gibi meleklerin devir–teslim töreni, günün herhangi bir saatinde deðil namaz kýlýnan zaman dilimi içinde gerçekleþmektedir. Bu zaman aralýðýnda meleklerin nefesleri fani insanoðlunun soluklarýyla karýþmakta ve yeryüzünde adeta rengi, deseni, kokusu öte dünyadan bir bayram, bir cümbüþ havasý oluþmaktadýr. Kim bilir bu esnada kalbi hüþyar Allah’ýn nice sevgili kulu aðýzlara þeker–þerbet o melek soluklarýný doyasýya içine çekmekte ve bir zevk zemzemesi içinde kendinden geçmektedir.

Esasýnda sadece ruh deðil, kalp, sýr, akýl, hatta hayal gibi insana emanet edilen bütün latifelerin, bütün potansiyel kabiliyet ve güçlerin sonsuzluk yolunda kullanýlmasý gerekir. Çünkü ona bahþedilen bu yüce ve yüksek donanýmlar 60–70 senelik, sýnýrlý, geçici, ehemmiyetsiz þu dünya hayatý için olamaz. Belki pek ehemmiyetli bitmez–tükenmez, sonu gelmez, sonsuz (evet sonsuz) ebedî hayat için verilmiþtir. Namaza duran kiþi Ezel ve Ebed Sultaný’nýn karþýsýna geçtiðini, O’nun huzurunda bulunduðunu bildiðinden kendisine verilen donanýmlarýn nereye sarf edilmesi gerektiðini belli zaman aralýklarýyla sürekli hatýrlayacaktýr. Belki de bu süreklilik vasfý dolayýsýyla namaz, dünyevî meþgale ve hýrslar içinde üstü tozlanan, belki de pas tutan ebediyet duygusunu saykýllayacak, tazelendirecek ve yeni bir canlýlýða kavuþturacaktýr. Evet namaz, gürültülü, daðdaðalý, kasvetli, sýkýcý, boðucu þu dünya iþleri içinde, o düþündürücü ve tefekküre sevk edici sessizlik ortamýyla ruhu dinlendirecek, kalbe inþirah salacaktýr.

Namazýn ebediyet alemiyle olan iliþkisine bakýn ki, o, gökler ötesi yolculuk olan miraç seyahatinin bir hediyesidir ve müminin miracý namaz ile gerçekleþmektedir. Bu sebeple insandaki ebediyet susuzluðu ancak namaz çeþmesinin kurnalarýndan akan âb–ý hayat (hayat suyu, ölümsüzlük suyu) ile giderilebilir. Ne mutlu tek damlasýný zayi etmeden o çeþmeden kana kana doyasýya içebilen talihlilere!
Gönderme Tarihi: 03.10.2003 - 09:55
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon ANZAKLI ÖMER
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    ANZAKLI ÖMER
46 Mesaj -
1957 Yýlýnda Ýstanbul Týp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere

ABD'ye giden doktor Ömer Muþluoðlu, görev yaptýðý hastahanede baþýndan

geçen çok enteresan bir hadiseyi þöyle anlatýyor:

Amerika 'ya gittiðim ilk yýllar.. New York'da Medical Center

Hospital'da görev almýþtým. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum

takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi iþler.. Hastaya o kadar önem

veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine,

tedavisine verilmiyor.Diðer zamanlarda da laboratuarda çalýþýyorum. Bir

hastaya gittim. Yaþlýca bir adam, tahminen yetmiþ beþ yaþlarýnda.."Kan

vereceðim kolunuzu açar mýsýnýz?" dedim. Adamcaðýz kanserdi ve ayný

zamanda kansýzdý. Kolunu açtým, baktým pazusunda bir Türk bayraðý

dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim:

-"Siz Türk müsünüz?"

-Kaþlarýný yukarýya kaldýrarak "hayýr" manasýna bir iþaret yaptý.

-Ama ben hala merak ediyorum. "Peki bu kolunuzdaki Türk bayraðý nedir?"

-"Aldýrma öylesine bir þey iþte" dedi. Ben yine ýsrarla: "Fakat benim

için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayraðý, benim

bayraðým..."

Bu söz üzerine gözlerini açtý. Derin derin yüzüme baktý ve mýrýltý

halinde

sordu:

-"Siz Türk müsünüz?"

-"Evet Türk'üm..."

Ýhtiyar gözlerime tanýdýk bir göz arýyor gibi baktý.. Anlatmaya baþladý:

"Yýl 1915. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de.. Orada savaþmak üzere

bütün Hýristiyan devletlerden asker topluyorlardý. Ben, Avustralya

Anzaklarýndandým. Ýngilizler bizi toplayýp dediler ki: 'Barbar Türkler

Hýristiyan dünyasýný yakýp yýkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karþý

cephe açmýþ durumda.. Birlik olup üzerine gideceðiz. Bu savaþ çok

önemlidir.' Biz de inandýk sözlerine ve savaþmak isteyenler arasýna

katýldýk.

Beynimizi yýkayan Ýngilizler Türklere karþý topladýðý askerlerin

tamamýný Çanakkale'ye sevkediyormuþ. Bizi gemilere doldurup Mýsýr'a

getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alýp

Çanakkale'ye getirdiler. Savaþýn þiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki

denize düþen gülleler sularý metrelerce yukarý fýþkýrtýyor, gökyüzünde

havai fiþekler geceyi gündüze çeviriyordu.

Her taaruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatýnýn baharýnda

can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe

þaþýrýyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduðumuz gibi sayý

bakýmýndan

da fazlaydýk. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren þey neydi? Ýlk

baþlarda zannediyordum ki Ýngilizlerin bize anlattýðý gibi Türkler

barbarlýktan böyle saldýrýyorlar. Meðer bu barbarlýktan deðil,

kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanýyormuþ. Biz karaya

cýktýk.Taarruz edeceðiz, bizi püskürtüyorlar.. Tekrar taaruz ediyoruz,

bizi gene püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz.. Derken böyle bir

taarruzda baþýmdan yediðim bir dipcik darbesiyle kendimden geçmiþim.

Gözlerimi açtýðýmda kendimi yabancý insanlarýn arasýnda buldum. Nasýl

korktuðumu anlatamam. Ýngilizler bize Türkleri barbar, vahþi kimseler

olarak tanýttý ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmýyorlar,

yaralarýmý sarmýþlar. Ýyice kendime gelince bu defa çantalarýnda bulunan

yiyeceklerden ikram ettiler bana. Ýyi biliyorum ki onlarýn yiyecekleri

çok çok azdý. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram

ediyorlardý. Þoke oldum doðrusu..Dedim ki kendi kendime:

-'Bu adamlar isteseler þu anda beni öldürürler, ama öldürmüyorlar...

Veyahut

isteseler önceden öldürebilirlerdi.. Halbuki beni cephenin gerisine

götürdüler..' Biz esirlere misafir gibi davranýyorlardý. Bu duygularla

'Yazýklar olsun bana' dedim. 'Böyle asil insanlarla ben niye

savaþýyorum, niye savaþmaya gelmiþim?

Bu Ýngiliz milleti ne yalancýymýþ, ne kadar Türk düþmanýymýþ' diyerek

piþman oldum.. Ama bu piþmanlýðým fayda etmiyor ki... Bu iyiliðe karþý

ne yapsam diye düþündüm durdum günlerce.. Nihayet bizi serbest

býraktýlar.

Memleketime döndüm. Ýþte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak

için koluma bu Türk bayraðý dövmesini yaptýrdým. Bu bayraðýn esrarý bu

iþte.."

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:

Talihin cilvesine bakýn ki, o zaman ölmek üzere iken yaralarýmý

iyileþtirerek, sýhhate kavuþmama çaba sarfeden Türkler idi. Þimdi de

Amerika gibi bir yerde yýllar sonra yine iyileþtirmeye çaba sarfeden bir

Türk... Ne garip deðil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir

Türkle karþýlaþacaðýmý hiç tahmin etmezdim. Siz Türkler gerçekten çok

merhametli insanlarsýnýz. Bizi hep kandýrmýþlar, buna bütün kalbimle

inanýyorum.

Peþinden nemli gözlerle "Bana adýnýzý söyler misiniz?" dedi. "Ömer"

cevabýný verdim. Merakla tekrar sordu: "Peki niçin Ömer ismini vermiþler

sana?"

-"Babam müslümanlarýn ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer

adýný vermiþ."

-"Senin adýn müslüman adý mý?" Ben -"Evet, müslüman adý" deyince yüzüme

baktý, doðrulmak istedi. Onun yatakta oturmasýna yardým ettim. Gözleri

dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: "Senin adýn güzelmiþ. Benim adým

þimdiye kadar Josef Miller idi, þimdiden sonra "Anzaklý Ömer" olsun."

-"Olsun" dedim.

-"Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?"

Þaþýrdým, nasýl da birdenbire müslüman olmaya karar vermiþti. Meðer o

bunu hep düþünüyormuþ da kimseyle konuþup soramadýðý için

gerçekleþtirememiþ..

-"Tabii" dedim. "Müslüman olmak çok kolay." Sonra kendisine imanýn ve

Ýslamýn þartlarýný anlattým, kabul etti. Hem kelime-i þehadet

getiriyor,hem de aðlýyordu.. Mýrýldandý: "Siz müslümanlar tesbih

çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de yattýðým yerden tesbih

çekerek Allah'ýmý ansam olur mu?"

Bu sözden de anladým ki dedelerimiz savaþ esnasýnda Hakký zikretmeyi

ihmal etmiyormuþ. Hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim. Hasta

yataðýnda tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gün

yanýna gittiðimde samimi bir þekilde rica etti. -"Beni yalnýz býrakma

olur mu?" "Ne gibi Ömer amca?" "Ara sýra gel de bana Ýslamiyeti anlat!..

Sen çok güzel þeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim

ferahlýyor." O günden sonra her gün yanýna gittim, bildiðim kadarýyla

dinimizi anlattým.

Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatýrlamýyorum,

hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer, lütfen

217 numaralý odaya gelin!" Hemen yukarý çýktým. Ömer amcanýn odasýna

vardýðýmda gördüðüm manzara aynen þöyleydi: Sað elinde tesbih, açýk

duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayraðý, göðsünde imaný ile

koskoca Anzaklý Ömer son anlarýný yaþýyordu. Hemen baþucuna oturdum,

kendisine kelime-i þehadet söylettirdim, o þekilde kucaðýmda teslim-i

ruh etti...

Bir Çanakkale gazisi görmüþtüm. Yýllar sonra da olsa Müslüman Türk

Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuþtu. Ne yalan

söyleyeyim, aðladým...
Gönderme Tarihi: 02.10.2003 - 17:19
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon İNCİ TANELERİ
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    İNCİ TANELERİ
46 Mesaj -
Okyanusun dibinde yatan bir istiridye, su üzerinden akip geçsin
diye,kabugunu açmis.



Su içinden geçerken, solungaçlari yiyecek
toplayip midesine gönderiyormus.



Aniden, yakinindaki bir balik, bir kuyruk darbesiyle
kum ve çamur firtinasi yaratmis.

Istiridye de kumdan nefret edermis;



zira kum öylesine pürüzlüymüs, kabugunun içine bir kum tanesi kaçsa son
derece rahatsiz olurmus.



Istiridye derhal kabugunu kapamis ama çok geç
kalmis; sert ve pürüzlü bir kum tanecigi içeri girip, iç derisi ile kabugun
arasina yerlesmis.



Aman Allahim, su kum tanesi istiridyeyi ne çok rahatsiz ediyormus.



Ama, kabugunun içini kaplamasi için kendine verilmis olan
salgi hücresini hemen çalistirarak, minik kum tanesinin üstünü
kaplamaya baslamis; ta ki, nefis, parlak ve düzgün bir örtü olusana kadar...



Istiridye,
yillar yili, minik kum taneciginin üstüne katlar eklemeye devam etmis



ve sonunda müthis güzel, parlak ve son derece degerli bir inci olusmus.



Bazen karsi karsiya oldugumuz problemler bu kum tanecigine
benzer; bizi rahatsiz ederler ve niye bize bu derece eziyet
çektirip asabilestirdiklerine sasariz; fakat azmin getirdigi cesaret ve
kuvvetle, sorunlarimizin ve zayifliklarimizin üstesinden geliriz.



Daha alçakgönüllü, dualarimizda daha israrli,çevremizdekilere
daha yakin, daha akilli ve sorunlarimiza karsi daha dayanikli
hale geliriz.



Gizli bir gücün yardimi ile birden, yasamimizdaki pürüzlü kum tanecikleri,
bize kuvvet veren degerli incilere dönüsür ve çogumuza ümit ve
ilham kaynagi olustururlar



alýntý
Gönderme Tarihi: 02.10.2003 - 12:05
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon HİCRET ETSEM BENİ DE ALIR MISIN MEDİNE?
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    HİCRET ETSEM BENİ DE ALIR MISIN MEDİNE?
46 Mesaj -
HÝCRET ETSEM BENÝ DE ALIR MISIN MEDÝNE?

EY!. MÜNEVVER MEDÎNE, EY!. GÖNÜLLER BELDESÝ,
EY!. DEVRÝ CEHÂLETÝN, MAHKÛMÝYET BELDESÝ.
ÇINLIYOR GÖKLERÝNDE, HER AN MUHAMMED SESÝ.

GÖR KÝ, YÝNE EHLÝ ÞÝRK, ZULMEDÝYOR BU DÎNE,
HÝCRET ETSEM BENÝ DE, ALIR MISIN MEDÎNE?..

SUSADIM ÞEFKATÝNE, YÝNE GÖNLÜMDE SERÂB,
SUSTU RAHLEDE BÜLBÜL, BAHÇEDE GÜLLÜR HARÂB,
TAÞIYOR SOKAKLARDAN, YÝNE ZÝLLET VE ÞARÂB;

GÖR KÝ, NÝCE ÂLEMLER, NÝFAK SOKTU BU DÎNE,
HÝCRET ETSEM BENÝ DE, ALIR MISIN MEDÎNE?..

ADÂLETÝN KENDÝ YOK, DÝLLERDE KALDI ADI;
YERYÜZÜ BÝR TOZ DUMAN, KÝM SUÇLUDUR, KÝM KADI!.
DOÐRUYU ALLAH ÝÇÝN, SÖYLEYEN KUL KALMADI,

HEP,“ÝRTÝC” DÝYORLAR, BURALARDA BU DÎNE,
HÝCRET ETSEM BENÝ DE, ALIR MISIN MEDÎNE?..

O GÖZYAÞLI KIZLARIN, BAÞLARINDA PERUKLAR,
BÖYLE FETVÂ VERÝYOR, ULEMÂDA DORUKLAR.
SUSPUS OLMUÞ, TUTULMUÞ, TÜM NEFESLER SOLUKLAR?

ÇOK ZORUMA GÝDÝYOR, YAPILANLAR BU DÎNE,
HÝCRET ETSEM BENÝ DE, ALIR MISIN MEDÎNE?..

BÝR YANDA DÝN TÂCÝRÝ, ARKADAN VURUR BENÝ,
BÝR YANDA ZORBALARIN, HÝÇ KIZARMAYAN TENÝ.
ELDEN ELE GEZÝYOR, DÝNDE REFORM BÜLTENÝ;

YETER ARTIK!. BU CÜR’ET, REVÂ DEÐÝL BU DÎNE,
HÝCRET ETSEM BENÝ DE, ALIR MISIN MEDÎNE?..

ÇÖKTÜ ÝNSAN FITRATI, PAYANDALAR YETMÝYOR,
EKRANLARDA ÇIÐLIKLAR, KULAÐIMDAN GÝTMÝYOR,
SOYGUN, TALAN, CÝNÂYET, ÇAÐDAÞLIKLA (!) BÝTMÝYOR;

NESÝLLER KÜSTÜRÜLDÜ, ÇAÐLAR ÜSTÜ BU DÎNE;
HÝCRET ETSEM BENÝ DE, ALIR MISIN MEDÎNE?..

EY!. MÜBÂREK MEDÎNE, FAHRÝ ÂLEM BELDESÝ,
KARDEÞLÝÐÝN, BARIÞIN, ADÂLETÝN SÝMGESÝ,
ÇINLASIN GÖKLERÝNDE, SALÂT ÜS SELÂM SESÝ.

BEN KÝ; KÂLÛ BELÂDA, TESLÝM OLDUM BU DÎNE,
O YEMYEÞÝL KUBBENE, BENÝ DE AL MEDÎNE...

CENGÝZ NUMANOÐLU
Gönderme Tarihi: 30.09.2003 - 09:44
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Çocukları Tefekküre Alıştırmak
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    Çocukları Tefekküre Alıştırmak
46 Mesaj -
Çocuklarý Tefekküre Alýþtýrmak

Adýndan da anlaþýlacaðý gibi bunlar düþünme gücünü geliþtiren alýþtýrmalar. Çocuðunuza soracaðýnýz sorular onun düþünmesini, gerektiði zaman yaratýcý,bazen de hayallere dayalý yanýtlar vermesini ve böylece zihinsel açýdan geliþmesini saðlayacaktýr. Zamanlamasýna dikkat edilirse, bu tür alýþtýrmalar çok yararlý olur. Örneðin çocuðunuz çok dinç göründüðü halde dinlenmeye ayýrdýðý zaman,uzun araba yolculuklarý, trafik týkanýklýklarý , diþ hekiminin bekleme odasý veya ödevlerin bittiði ama yemeðin henüz hazýr omadýðý zamanlar bu tür sorular için çok uygundur. Ya da bir çalýþma sýrasýnda verilen
10-30 dakikalýk bir arada böyle bir faaliyet yapmak uygun olabilir.
Bu tür alýþtýrmalar her yaþta yapýlabilir. Tabii ki her soru her yaþtaki çocuða sorulmaz fakat aþaðýdaki sorularý okuyup, çocuðunuza en uygun olanlarýný seçebilir veya kendiniz soru üretebilirsiniz.

*Rabbin kim?

*Allah bizi niye yarattý?

*Kainatta bizden baþka canlýlar var mý?

*Baþka birisi olabilseydin kimin yerine geçmek isterdin?

*Hangi masal kahramanýný kardeþ ya da aðabey/abla olarak seçerdin? Neden?

*Ay neden bazen büyük, bazen de küçük görünür?

*Aðaçlarýn yapraklarý sonbaharda neden dökülür?

*Kurtlar neden ulur?

*Güneþ neden her zaman doðudan doðup batýdan batar?

*Neden bazý bulutlar beyaz bazýlarý da gridir?

*Rüzgar neden eser?

*Yýldýzlar neden yanýp sönüyormuþ gibi görünür?

*Yaþadýðýn þehir,kasaba veya köy nasýl geliþtirilebilir?

*Bir arkadaþta olmasý gereken en önemli özellik nedir? Sen nasýl daha iyi bir dost olabilirsin? Arkadaþlarýn sana karþý nasýl daha iyi olabilirler?

*Sokakta yerde duran bir para olsaydýn kimin seni bulmasýný isterdin? Niçin? O kiþinin seni ne için kullanmasýný isterdin?

Haydi çocuðunuzun ufkunu geniþletmek için hemen harekete geçin! Asla geç kalmýþ sayýlmazsýnýz ve sakýn daha çok erken diye düþünmeyin.
Gönderme Tarihi: 30.09.2003 - 09:39
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon ALLAH ın varlıgına delil
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    ALLAH ın varlıgına delil
46 Mesaj -
ALLAH ýn varlýgýna delil

Kaldýki biz, mucizelere degil , mucize istemeden ve görmeden inanan
lardanýz.
Erenlerden birisine sormuþlar ,Allah ýn varlýgýna delilin nedir?
Cevap vermiþ ben 70 yaþýndayým .70 senedir hep ,Allah ýn dediginin oldugunu gördüm Ondan baþka sýnýn dedigi olmadý .
bundan öte ne delil istiyorsunuz .
Ýþte biz öyle inanmýþýz.
Ýlim dahi bizim bu imanýmýzý tasdik ediyor demiþler.
Hep ALLAH ýn dedigi oluyor biz mahkumuz .
Ýhtiyar bir kadýna Ýmamý gazali Allah ýn varlýgýný yüz elli delille
ispat ediyor demiþler, Kadýn latife ile karýþýk ders vermiþ, Demek imamý gazalinin Allah hakkýnda Yüztane þüphesi var.
Allah ýn varlýgýný Ýspatý icin delil toplamaya, Yorulmaya luzum varmý;? Demek istemiþtir .
Herþey inkar edilir Ama Allah inkar edilmez.
Bir sanat eserinin ustasýnýn Ýnkar edilebilmesi icin Evvela sanat
eserini inkar etmemiz lazým,.
Sen ve kainat gözle görünüyorken ,Sanat karýnýz Allah ý nasýl inkar
edebilirsiniz? Biz bir mucize ile degil ,SAyýsýz mucizelerle karþý kariþýyayýz,Ýc iceyiz.

Yumurta yapabiliyormuyuz?
Nar ,mýsýr yapabiliyormuyuz?
Anadan kör cocuklara göz yapabiliyormuyuz?
Uykumuz gelmese uykumuzu getire biliyormuyuz ?
Ýpek yapabiliyormuyuz? binlerce soru binlerce hayýr gelþecektir
neticesi eminim.Su yapabiliyormuyuz desem hayýr diyecegiz kesin .
De netice de Bunlarý Rabb'imin yaptýgý kesin görüyor ve gözetliyoruz.
cýkýp Rabbimizin varlýgýný ispat et diyenlere ispatýna gerek varmýdýr demek hakkýmýz olsa gerektir Göz var bakar.Göz var görür görmiyen gözlere Bakmayý ögretmek ise ,Dünyanýn en zor
iþi olsa gerektir.Bizler Akýllý oldugumuz halde bunlarý yapamýyorsak Acaba akýlsýz tavukmu yapýyor yumurtayý?

Acaba Akýlsýz Ýnekmi yapýyor sütü?
Akýlsýz agacmý yapýyor narý?
Allah demedinizmi bu akýlý iþleri akýlsýz varlýklara baglamak
mecburiyetinde kalýrsýnýz, Ve aleme gülünc olursunuz Siz profesör dahi olsanýz gülünc olursunuz.

Her fabrikanýn ve her makinanýn arkasýnda nasýl bir akýllý akýlý kudretin varlýgýný kabul ediyorsak,
hububatýn tarlasý olan tarlalarýn ,Meyve makinasý olan agaclarýn ,süt ve bal makinasý olan hayvanlarýn arkasýnda Yüce kudreti Görmiyen akýl akýl degildir.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son MeLiH tarafından, 01.10.2003 - 06:05 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 30.09.2003 - 09:34
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon DUA
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    DUA
46 Mesaj -
"Dua mü'minin silahýdýr."

Ve unutulmamasý gereken çok þey var.

Zamana ve insanlarýn yozlaþmasýna karþý, yüreðimize nisyan düþürmemek temennisiyle..


******** *********** **********


Zulmün, baskýlarýn, yasaklarýn, yargýsýz infazlarýn ve çýðlýklarýn, feryatlarýn ayyuka çýktýðý bir ülkede; baþörtülü olarak fakülte kapýlarýnda maruz kaldýðýmýz þiddetten bahsetmeyeceðim. Amfilerden yaka paça dýþarý çýkarýlýþýmýzý anlatmayacaðým size. Gözlerimizin içine korkak bir kinle bakan yasakçý prof.lardan, medya plazalarýnda hýnçla görüntülerimizi montajlayan sihirbazlardan da söz etmeyeceðim.

Bizim emeðimiz, bizim vergilerimiz, bizim oylarýmýz üzerinden iktidarlar devþirenlerden, uluslar arasý ihanetlerle deðerlerimizi pazarlayanlardan da þikayet etmeyeceðim size.

Ýnsanlýk onurunu hiçe sayarak hoyratça hukuku katledenler de olmayacak sözlerimin ekseni. Çünkü zulüm ancak zulme sessiz kalanlarýn sessizliðinde hükmünü sürdürür. Eðer biz vermediysek, bizi gözetledikleri bu kadar gözü nereden buldular? Bizden almadýlarsa nasýl oluyor da bizi dövecek bu kadar çok elleri olabiliyor? Kentlerimizi, mescitlerimizi, namusumuzu, deðerlerimizi çiðnedikleri ayaklar bizimkiler deðilse bunlarý nereden almýþlardýr? Bizim tarafýmýzdan verilmiþ olmasa üzerimizde nasýl iktidar olabilirler? Ne giyeceðimizi, nasýl giyineceðimizi, ne düþüneceðimizi, nasýl ifade edeceðimizi, bize buyurma yetkisini bizden almadýlarsa kim vermiþtir?

Çok sessiziz çok. Ýkiyüzyýldýr buruk ve hüzünlü bir þarký gibi, sessizlikten yapýlmýþ bir anýt gibi duruyoruz. Asya’nýn ucunda, Avrupa’nýn berisindeyiz, öylece beklemek-teyiz. Yerimizi ararken kaybettiðimiz süreçte artan tek þey sessizliðimizdi. 68’lerde bir grup genç fikirleri, özgürlükleri uðruna ölürken, evlerimizde bile Kur’an okumamýz yasaklanýrken hep sessizdik.

Sonra bizi naylon etiketlerle ayýrýp bütün enerjimizi birbirimizi yoketmemiz için kullananlarý da sessizce onayladýk. Dev sermayelerin cüce sahipleri; borsalarda, bankalarda açýk arttýrmalarda yükselen trendlerin artan faiz gelirlerinin, bol sýfýrlý çeklerin kibirli havasýný pipolarýndan çektikleri dumanla yüzümüze üflüyorlardý da yine sessizdik.

Çaðdaþ koltuklarda, iyi dizayn edilmiþ salonlarda kalça geniþleten, göbek büyülten sosyologlar, siyasi danýþmanlar ve onlarýn her çorbaya limon analizleri”demokrasi” diye, “fikir” diye, “özgürlük” diye takdim edilirken aþaðýlarda bir yerlerde kalbinin ateþini alnýna yüklemiþ buðday yanýðý bedenler yumruklarýný ýsýrýyordu.

Ýhanetin en alçakçasý “bilimsel düþünce”, “soyutlama metodu”, “istatistik veriler” biçiminde dolaþýyordu aramýzda. Ýnançlarýmýz, hayatlarýmýz, kýyafetlerimiz, isimlerimiz, evlerimiz, hassasiyetlerimiz, muhabbetlerimiz analitik infazlara uðrarken sessizce izliyor-duk.

Hakkýmýzda her konjonktüre uygun bir hüküm veriliyordu. Bize düþen hep sessizlikti. Ne Filistinlilerin kolu kýrýlýrken, Bosna’da feryatlar yükselirken, ne Azerbeycan ve Çeçenistan iþgal edilirken ses çýkarmadýk. Üç bin köy boþaldýðýn-da, evlerimize her gün bir ceset geldiðinde, gözaltýnda kaybedildiðimizde de suskun kaldýk.

Okullarýmýz ellerimizden alýnýrken, Kur’an dersliklerimize kilit vurulurken, namuslu iþadamlarýmýz gözaltýna alýnýp sorgulanýrken, dürüst ve onurlu aydýnlarýmýzýn kalemi kýrýlýrken, masum çocuklarýmýz en doðal protestola-rýnýn bedelini iþkencelerle öderken, insan haklarýna ve düþünce özgürlüðümüze kurþun sýkýlýrken, adým baþý teftiþ edilip tekrar tekrar fiþlenirken de sessizliðimizi sürdü.

Þimdi her zaman ki cüretkarlýkla yasakçý genelgeler terennüm edenler, keyfi baskýlarýný þiddetle sürdürenler, baþörtülü oluþumuzu ve üniversiteli oluþumuzu bir arada kabullenemeyenler karþýsýnda yine sessiz miyiz? Hayýr. Aslýnda sessiz olmadýk hiç. Bunu “Onlar” öyle söylediler.

Yýllardýr bir senfoni çalýyoruz. Sessizliðimizden besteler yaptýk her zaman. Ýçinde trajedi de vardý, dram da. Göz yaþlarýmýzýn gürültüsüyle solo, dualarýmýzýn týnýsýyla koro gibiydik. Yýllardýr azýnlýk oligarþi ile millet arasýnda süren bir kavga var.Yýllardýr oligarþi; ilericilik, çaðdaþlýk, modernlik, muasýr medeniyet diyerek bizi uyutuyor.

Yýllardýr direniyoruz. Her seferinde bizi kendi bilinçaltlarýndaki korkulara göre tanýmlayýp, bölüp, birbirimizle uðraþtýrýp süslü kelimelerin ardýnda zulüm düzenlerini sürdü-rüyorlar. Emirkulu olmaktan hiç gocunmayan, dogmatik saplantýlarýný “proje” diye “bilimsellik” diye önümüze koyan, ilkel dayatmalarý adýna, bilimsel çalýþmalara ara vermeye azmeden bir rektörün üniversitemizde hala söz sahibi olmasýndan utanýyoruz.

Artýk; birilerinin bize taným getirmesini, ölçü koymasýný, yönlendirme-sini, bize raðmen bizim için bizim adýmýza kararlar alýp zulümlerin en acýmasýzýna payanda olmalarýný istemiyoruz. Hiç sessiz kalmayan yüreklerimizin acýsýný, sýkýlý yumruklarýmýzda biriktiriyoruz. Sonra ayaz altýnda bir demir gibi kývranan düþleri-mize sarýp, alnýmýzýn en beyaz noktasýndan, ölüme aldýrmayan iki kaþýmýzýn tam ortasýndan zalimlerin utanmasýz yüzüne çarpýyoruz acýmýzý.

Yasakçýlara karþý en anlamlý cevabý otuz bin olupBeyazýt’tan Çapa’ya aktýðýmýz gün verdiðimizi düþünüyoruz. Kýrmadan, dökmeden, yok etmeden ama tükenmeden, eðilmeden ve vazgeçmeden haklýlýðýmýzý haykýrmayý öðrendik. Malcom X’in heyecaný dolaþý-yordu sloganlarýmýzda. Týkýldýklarý ambarlardan çýkýp gemileri ele geçiren kölelerin zincirleri þakýrdýyordu her köþe baþýnda.

Gözlerimizin içine bakmaktan korkan zalimler, artýk göz bebeklerimizde büyüyen kararlýlýðýn ve cesaretin kendilerini kýskývrak yakalayývermesini bekleyedursunlar.

Geliyoruz iþte. Bu þehir “Seni alacaðýz” diye önünde durduðumuz günlerden ve burçlarýna astýðýmýz ilk sancak-tan tanýr bizi. Ve korkar bizden bu þehrin fatihinden kalan üniversite kurulmuþ otorite bekçileri. Az sonra avuçlarýmýza düþecek bir kuþ gibi korkarlar.

Bizim kardeþliðimizden,merhametimizden, dayanýþmamýzdan, adaletimizden korkarlar. Çünkü bu þehrin, bu ülkenin gerçek sahiplerinin bizler olduðunu çok iyi bilirler.

Korku öyle içlerine iþlemiþtir ki baþörtülerimizi gördüklerinde üniversite koridor-larýnda, sonra meydanlarda, suçüstü yakalanmýþ haremiler gibi titrerler. Bizim her gün biraz daha çoðalarak, biraz daha bilenerek, her seferinde yeni yüzlerle ama ayný vakur tebessümle kapýlarýna dayandýðýmýzý görünce telaþa kapýlýrlar.

Yasak üstüne yasaklar dökerler üstümüze, kýzgýn yaðlar gibi. Soruþturmalar açarlar, o-kuldan atarlar bizi, mancýnýklarla atarlar gibi. Oysa biz, her türlü tutsaklýktan kur-tuluþu müjdelemek için.

Geliyoruz. Aklýn, kalbin, özgürlüðün, barýþýn, hukukun önünü açmak için, iyiliði yayýp, kötülükten sakýndýrmak için.


Bu yazý

http://www.respect-for-beliefs.com

adresinden alýnmýþtýr...
Gönderme Tarihi: 25.09.2003 - 10:56
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon DUA
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    DUA
46 Mesaj -
"Dua mü'minin silahýdýr."

Ve unutulmamasý gereken çok þey var.

Zamana ve insanlarýn yozlaþmasýna karþý, yüreðimize nisyan düþürmemek temennisiyle..


******** *********** **********


Zulmün, baskýlarýn, yasaklarýn, yargýsýz infazlarýn ve çýðlýklarýn, feryatlarýn ayyuka çýktýðý bir ülkede; baþörtülü olarak fakülte kapýlarýnda maruz kaldýðýmýz þiddetten bahsetmeyeceðim. Amfilerden yaka paça dýþarý çýkarýlýþýmýzý anlatmayacaðým size. Gözlerimizin içine korkak bir kinle bakan yasakçý prof.lardan, medya plazalarýnda hýnçla görüntülerimizi montajlayan sihirbazlardan da söz etmeyeceðim.

Bizim emeðimiz, bizim vergilerimiz, bizim oylarýmýz üzerinden iktidarlar devþirenlerden, uluslar arasý ihanetlerle deðerlerimizi pazarlayanlardan da þikayet etmeyeceðim size.

Ýnsanlýk onurunu hiçe sayarak hoyratça hukuku katledenler de olmayacak sözlerimin ekseni. Çünkü zulüm ancak zulme sessiz kalanlarýn sessizliðinde hükmünü sürdürür. Eðer biz vermediysek, bizi gözetledikleri bu kadar gözü nereden buldular? Bizden almadýlarsa nasýl oluyor da bizi dövecek bu kadar çok elleri olabiliyor? Kentlerimizi, mescitlerimizi, namusumuzu, deðerlerimizi çiðnedikleri ayaklar bizimkiler deðilse bunlarý nereden almýþlardýr? Bizim tarafýmýzdan verilmiþ olmasa üzerimizde nasýl iktidar olabilirler? Ne giyeceðimizi, nasýl giyineceðimizi, ne düþüneceðimizi, nasýl ifade edeceðimizi, bize buyurma yetkisini bizden almadýlarsa kim vermiþtir?

Çok sessiziz çok. Ýkiyüzyýldýr buruk ve hüzünlü bir þarký gibi, sessizlikten yapýlmýþ bir anýt gibi duruyoruz. Asya’nýn ucunda, Avrupa’nýn berisindeyiz, öylece beklemek-teyiz. Yerimizi ararken kaybettiðimiz süreçte artan tek þey sessizliðimizdi. 68’lerde bir grup genç fikirleri, özgürlükleri uðruna ölürken, evlerimizde bile Kur’an okumamýz yasaklanýrken hep sessizdik.

Sonra bizi naylon etiketlerle ayýrýp bütün enerjimizi birbirimizi yoketmemiz için kullananlarý da sessizce onayladýk. Dev sermayelerin cüce sahipleri; borsalarda, bankalarda açýk arttýrmalarda yükselen trendlerin artan faiz gelirlerinin, bol sýfýrlý çeklerin kibirli havasýný pipolarýndan çektikleri dumanla yüzümüze üflüyorlardý da yine sessizdik.

Çaðdaþ koltuklarda, iyi dizayn edilmiþ salonlarda kalça geniþleten, göbek büyülten sosyologlar, siyasi danýþmanlar ve onlarýn her çorbaya limon analizleri”demokrasi” diye, “fikir” diye, “özgürlük” diye takdim edilirken aþaðýlarda bir yerlerde kalbinin ateþini alnýna yüklemiþ buðday yanýðý bedenler yumruklarýný ýsýrýyordu.

Ýhanetin en alçakçasý “bilimsel düþünce”, “soyutlama metodu”, “istatistik veriler” biçiminde dolaþýyordu aramýzda. Ýnançlarýmýz, hayatlarýmýz, kýyafetlerimiz, isimlerimiz, evlerimiz, hassasiyetlerimiz, muhabbetlerimiz analitik infazlara uðrarken sessizce izliyor-duk.

Hakkýmýzda her konjonktüre uygun bir hüküm veriliyordu. Bize düþen hep sessizlikti. Ne Filistinlilerin kolu kýrýlýrken, Bosna’da feryatlar yükselirken, ne Azerbeycan ve Çeçenistan iþgal edilirken ses çýkarmadýk. Üç bin köy boþaldýðýn-da, evlerimize her gün bir ceset geldiðinde, gözaltýnda kaybedildiðimizde de suskun kaldýk.

Okullarýmýz ellerimizden alýnýrken, Kur’an dersliklerimize kilit vurulurken, namuslu iþadamlarýmýz gözaltýna alýnýp sorgulanýrken, dürüst ve onurlu aydýnlarýmýzýn kalemi kýrýlýrken, masum çocuklarýmýz en doðal protestola-rýnýn bedelini iþkencelerle öderken, insan haklarýna ve düþünce özgürlüðümüze kurþun sýkýlýrken, adým baþý teftiþ edilip tekrar tekrar fiþlenirken de sessizliðimizi sürdü.

Þimdi her zaman ki cüretkarlýkla yasakçý genelgeler terennüm edenler, keyfi baskýlarýný þiddetle sürdürenler, baþörtülü oluþumuzu ve üniversiteli oluþumuzu bir arada kabullenemeyenler karþýsýnda yine sessiz miyiz? Hayýr. Aslýnda sessiz olmadýk hiç. Bunu “Onlar” öyle söylediler.

Yýllardýr bir senfoni çalýyoruz. Sessizliðimizden besteler yaptýk her zaman. Ýçinde trajedi de vardý, dram da. Göz yaþlarýmýzýn gürültüsüyle solo, dualarýmýzýn týnýsýyla koro gibiydik. Yýllardýr azýnlýk oligarþi ile millet arasýnda süren bir kavga var.Yýllardýr oligarþi; ilericilik, çaðdaþlýk, modernlik, muasýr medeniyet diyerek bizi uyutuyor.

Yýllardýr direniyoruz. Her seferinde bizi kendi bilinçaltlarýndaki korkulara göre tanýmlayýp, bölüp, birbirimizle uðraþtýrýp süslü kelimelerin ardýnda zulüm düzenlerini sürdü-rüyorlar. Emirkulu olmaktan hiç gocunmayan, dogmatik saplantýlarýný “proje” diye “bilimsellik” diye önümüze koyan, ilkel dayatmalarý adýna, bilimsel çalýþmalara ara vermeye azmeden bir rektörün üniversitemizde hala söz sahibi olmasýndan utanýyoruz.

Artýk; birilerinin bize taným getirmesini, ölçü koymasýný, yönlendirme-sini, bize raðmen bizim için bizim adýmýza kararlar alýp zulümlerin en acýmasýzýna payanda olmalarýný istemiyoruz. Hiç sessiz kalmayan yüreklerimizin acýsýný, sýkýlý yumruklarýmýzda biriktiriyoruz. Sonra ayaz altýnda bir demir gibi kývranan düþleri-mize sarýp, alnýmýzýn en beyaz noktasýndan, ölüme aldýrmayan iki kaþýmýzýn tam ortasýndan zalimlerin utanmasýz yüzüne çarpýyoruz acýmýzý.

Yasakçýlara karþý en anlamlý cevabý otuz bin olupBeyazýt’tan Çapa’ya aktýðýmýz gün verdiðimizi düþünüyoruz. Kýrmadan, dökmeden, yok etmeden ama tükenmeden, eðilmeden ve vazgeçmeden haklýlýðýmýzý haykýrmayý öðrendik. Malcom X’in heyecaný dolaþý-yordu sloganlarýmýzda. Týkýldýklarý ambarlardan çýkýp gemileri ele geçiren kölelerin zincirleri þakýrdýyordu her köþe baþýnda.

Gözlerimizin içine bakmaktan korkan zalimler, artýk göz bebeklerimizde büyüyen kararlýlýðýn ve cesaretin kendilerini kýskývrak yakalayývermesini bekleyedursunlar.

Geliyoruz iþte. Bu þehir “Seni alacaðýz” diye önünde durduðumuz günlerden ve burçlarýna astýðýmýz ilk sancak-tan tanýr bizi. Ve korkar bizden bu þehrin fatihinden kalan üniversite kurulmuþ otorite bekçileri. Az sonra avuçlarýmýza düþecek bir kuþ gibi korkarlar.

Bizim kardeþliðimizden,merhametimizden, dayanýþmamýzdan, adaletimizden korkarlar. Çünkü bu þehrin, bu ülkenin gerçek sahiplerinin bizler olduðunu çok iyi bilirler.

Korku öyle içlerine iþlemiþtir ki baþörtülerimizi gördüklerinde üniversite koridor-larýnda, sonra meydanlarda, suçüstü yakalanmýþ haremiler gibi titrerler. Bizim her gün biraz daha çoðalarak, biraz daha bilenerek, her seferinde yeni yüzlerle ama ayný vakur tebessümle kapýlarýna dayandýðýmýzý görünce telaþa kapýlýrlar.

Yasak üstüne yasaklar dökerler üstümüze, kýzgýn yaðlar gibi. Soruþturmalar açarlar, o-kuldan atarlar bizi, mancýnýklarla atarlar gibi. Oysa biz, her türlü tutsaklýktan kur-tuluþu müjdelemek için.

Geliyoruz. Aklýn, kalbin, özgürlüðün, barýþýn, hukukun önünü açmak için, iyiliði yayýp, kötülükten sakýndýrmak için.


Bu yazý

http://www.respect-for-beliefs.com

adresinden alýnmýþtýr...
Gönderme Tarihi: 25.09.2003 - 10:56
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon DUA
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    DUA
46 Mesaj -
"Dua mü'minin silahýdýr."

Ve unutulmamasý gereken çok þey var.

Zamana ve insanlarýn yozlaþmasýna karþý, yüreðimize nisyan düþürmemek temennisiyle..


******** *********** **********


Zulmün, baskýlarýn, yasaklarýn, yargýsýz infazlarýn ve çýðlýklarýn, feryatlarýn ayyuka çýktýðý bir ülkede; baþörtülü olarak fakülte kapýlarýnda maruz kaldýðýmýz þiddetten bahsetmeyeceðim. Amfilerden yaka paça dýþarý çýkarýlýþýmýzý anlatmayacaðým size. Gözlerimizin içine korkak bir kinle bakan yasakçý prof.lardan, medya plazalarýnda hýnçla görüntülerimizi montajlayan sihirbazlardan da söz etmeyeceðim.

Bizim emeðimiz, bizim vergilerimiz, bizim oylarýmýz üzerinden iktidarlar devþirenlerden, uluslar arasý ihanetlerle deðerlerimizi pazarlayanlardan da þikayet etmeyeceðim size.

Ýnsanlýk onurunu hiçe sayarak hoyratça hukuku katledenler de olmayacak sözlerimin ekseni. Çünkü zulüm ancak zulme sessiz kalanlarýn sessizliðinde hükmünü sürdürür. Eðer biz vermediysek, bizi gözetledikleri bu kadar gözü nereden buldular? Bizden almadýlarsa nasýl oluyor da bizi dövecek bu kadar çok elleri olabiliyor? Kentlerimizi, mescitlerimizi, namusumuzu, deðerlerimizi çiðnedikleri ayaklar bizimkiler deðilse bunlarý nereden almýþlardýr? Bizim tarafýmýzdan verilmiþ olmasa üzerimizde nasýl iktidar olabilirler? Ne giyeceðimizi, nasýl giyineceðimizi, ne düþüneceðimizi, nasýl ifade edeceðimizi, bize buyurma yetkisini bizden almadýlarsa kim vermiþtir?

Çok sessiziz çok. Ýkiyüzyýldýr buruk ve hüzünlü bir þarký gibi, sessizlikten yapýlmýþ bir anýt gibi duruyoruz. Asya’nýn ucunda, Avrupa’nýn berisindeyiz, öylece beklemek-teyiz. Yerimizi ararken kaybettiðimiz süreçte artan tek þey sessizliðimizdi. 68’lerde bir grup genç fikirleri, özgürlükleri uðruna ölürken, evlerimizde bile Kur’an okumamýz yasaklanýrken hep sessizdik.

Sonra bizi naylon etiketlerle ayýrýp bütün enerjimizi birbirimizi yoketmemiz için kullananlarý da sessizce onayladýk. Dev sermayelerin cüce sahipleri; borsalarda, bankalarda açýk arttýrmalarda yükselen trendlerin artan faiz gelirlerinin, bol sýfýrlý çeklerin kibirli havasýný pipolarýndan çektikleri dumanla yüzümüze üflüyorlardý da yine sessizdik.

Çaðdaþ koltuklarda, iyi dizayn edilmiþ salonlarda kalça geniþleten, göbek büyülten sosyologlar, siyasi danýþmanlar ve onlarýn her çorbaya limon analizleri”demokrasi” diye, “fikir” diye, “özgürlük” diye takdim edilirken aþaðýlarda bir yerlerde kalbinin ateþini alnýna yüklemiþ buðday yanýðý bedenler yumruklarýný ýsýrýyordu.

Ýhanetin en alçakçasý “bilimsel düþünce”, “soyutlama metodu”, “istatistik veriler” biçiminde dolaþýyordu aramýzda. Ýnançlarýmýz, hayatlarýmýz, kýyafetlerimiz, isimlerimiz, evlerimiz, hassasiyetlerimiz, muhabbetlerimiz analitik infazlara uðrarken sessizce izliyor-duk.

Hakkýmýzda her konjonktüre uygun bir hüküm veriliyordu. Bize düþen hep sessizlikti. Ne Filistinlilerin kolu kýrýlýrken, Bosna’da feryatlar yükselirken, ne Azerbeycan ve Çeçenistan iþgal edilirken ses çýkarmadýk. Üç bin köy boþaldýðýn-da, evlerimize her gün bir ceset geldiðinde, gözaltýnda kaybedildiðimizde de suskun kaldýk.

Okullarýmýz ellerimizden alýnýrken, Kur’an dersliklerimize kilit vurulurken, namuslu iþadamlarýmýz gözaltýna alýnýp sorgulanýrken, dürüst ve onurlu aydýnlarýmýzýn kalemi kýrýlýrken, masum çocuklarýmýz en doðal protestola-rýnýn bedelini iþkencelerle öderken, insan haklarýna ve düþünce özgürlüðümüze kurþun sýkýlýrken, adým baþý teftiþ edilip tekrar tekrar fiþlenirken de sessizliðimizi sürdü.

Þimdi her zaman ki cüretkarlýkla yasakçý genelgeler terennüm edenler, keyfi baskýlarýný þiddetle sürdürenler, baþörtülü oluþumuzu ve üniversiteli oluþumuzu bir arada kabullenemeyenler karþýsýnda yine sessiz miyiz? Hayýr. Aslýnda sessiz olmadýk hiç. Bunu “Onlar” öyle söylediler.

Yýllardýr bir senfoni çalýyoruz. Sessizliðimizden besteler yaptýk her zaman. Ýçinde trajedi de vardý, dram da. Göz yaþlarýmýzýn gürültüsüyle solo, dualarýmýzýn týnýsýyla koro gibiydik. Yýllardýr azýnlýk oligarþi ile millet arasýnda süren bir kavga var.Yýllardýr oligarþi; ilericilik, çaðdaþlýk, modernlik, muasýr medeniyet diyerek bizi uyutuyor.

Yýllardýr direniyoruz. Her seferinde bizi kendi bilinçaltlarýndaki korkulara göre tanýmlayýp, bölüp, birbirimizle uðraþtýrýp süslü kelimelerin ardýnda zulüm düzenlerini sürdü-rüyorlar. Emirkulu olmaktan hiç gocunmayan, dogmatik saplantýlarýný “proje” diye “bilimsellik” diye önümüze koyan, ilkel dayatmalarý adýna, bilimsel çalýþmalara ara vermeye azmeden bir rektörün üniversitemizde hala söz sahibi olmasýndan utanýyoruz.

Artýk; birilerinin bize taným getirmesini, ölçü koymasýný, yönlendirme-sini, bize raðmen bizim için bizim adýmýza kararlar alýp zulümlerin en acýmasýzýna payanda olmalarýný istemiyoruz. Hiç sessiz kalmayan yüreklerimizin acýsýný, sýkýlý yumruklarýmýzda biriktiriyoruz. Sonra ayaz altýnda bir demir gibi kývranan düþleri-mize sarýp, alnýmýzýn en beyaz noktasýndan, ölüme aldýrmayan iki kaþýmýzýn tam ortasýndan zalimlerin utanmasýz yüzüne çarpýyoruz acýmýzý.

Yasakçýlara karþý en anlamlý cevabý otuz bin olupBeyazýt’tan Çapa’ya aktýðýmýz gün verdiðimizi düþünüyoruz. Kýrmadan, dökmeden, yok etmeden ama tükenmeden, eðilmeden ve vazgeçmeden haklýlýðýmýzý haykýrmayý öðrendik. Malcom X’in heyecaný dolaþý-yordu sloganlarýmýzda. Týkýldýklarý ambarlardan çýkýp gemileri ele geçiren kölelerin zincirleri þakýrdýyordu her köþe baþýnda.

Gözlerimizin içine bakmaktan korkan zalimler, artýk göz bebeklerimizde büyüyen kararlýlýðýn ve cesaretin kendilerini kýskývrak yakalayývermesini bekleyedursunlar.

Geliyoruz iþte. Bu þehir “Seni alacaðýz” diye önünde durduðumuz günlerden ve burçlarýna astýðýmýz ilk sancak-tan tanýr bizi. Ve korkar bizden bu þehrin fatihinden kalan üniversite kurulmuþ otorite bekçileri. Az sonra avuçlarýmýza düþecek bir kuþ gibi korkarlar.

Bizim kardeþliðimizden,merhametimizden, dayanýþmamýzdan, adaletimizden korkarlar. Çünkü bu þehrin, bu ülkenin gerçek sahiplerinin bizler olduðunu çok iyi bilirler.

Korku öyle içlerine iþlemiþtir ki baþörtülerimizi gördüklerinde üniversite koridor-larýnda, sonra meydanlarda, suçüstü yakalanmýþ haremiler gibi titrerler. Bizim her gün biraz daha çoðalarak, biraz daha bilenerek, her seferinde yeni yüzlerle ama ayný vakur tebessümle kapýlarýna dayandýðýmýzý görünce telaþa kapýlýrlar.

Yasak üstüne yasaklar dökerler üstümüze, kýzgýn yaðlar gibi. Soruþturmalar açarlar, o-kuldan atarlar bizi, mancýnýklarla atarlar gibi. Oysa biz, her türlü tutsaklýktan kur-tuluþu müjdelemek için.

Geliyoruz. Aklýn, kalbin, özgürlüðün, barýþýn, hukukun önünü açmak için, iyiliði yayýp, kötülükten sakýndýrmak için.


Bu yazý

http://www.respect-for-beliefs.com

adresinden alýnmýþtýr...
Gönderme Tarihi: 25.09.2003 - 10:56
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Eskici Mehmet Dede
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    Eskici Mehmet Dede
46 Mesaj -
ESKÝCÝ MEHMED DEDE


Anadolu velîlerinden. On altýncý yüzyýlýn sonunda ve on yedinci yüzyýlýn baþýnda yaþamýþtýr. Pamuklu bez ticâretiyle meþgûl olduðu için Eskici Mehmed Dede diye meþhûr oldu. Aslen Amasyalý olup, 1619 (H.1028) senesinde Bursa'da vefât etti. Kabri, Abdülmü'min Efendi Câmii bahçesindedir.



Zamânýn Bursa kâdýsý Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin kâdýlýðý ve dünyânýn debdebesini býrakýp Üftâde hazretlerine talebe olmasýna Eskici Mehmed Dede vesîle olmuþtur.


Bursa kâdýsý Aziz Mahmûd Hüdâyî bir gece rüyâsýndaCehennem'i gördü. Cehennem'in þiddetli ateþinde tanýdýðý bâzý kimseler de vardý. Bu korkunç rüyânýn verdiði dehþet ve üzüntü içinde bulunduðu günlerde bir haným bir dâvâ getirdi. Dâvâcý kadýn, kocasýndan ayrýlmak istediðini bildirdi. Kadýnýn ayrýlmak istediði kocasý Muhammed Üftâde hazretlerini seven fakir bir kimseydi. Bu fakir kimse her sene hacca gitmek ister fakat gidecek parasý olmadýðý için de bir türlü arzûsuna kavuþamazdý. Üzüntüsünden hiç yüzü gülmez, gözleri hep hacca gidenlerin yolu üzerine takýlýr kalýrdý. Evdeki hanýmý yüzü gülmeyen kocasýnýn bu hâline oldukça üzülürdü.


Yine bir sene hac mevsiminde parasý olmadýðý için hacca gidemeyen bu fakir, bir gün üzüntüsünden ne yapacaðýný þaþýrdý ve hanýmýna; "Eðer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talakla boþadým." dedi. Günler geçti. Hac için hazýrlananlar yola çýktý. Kurban bayramý yaklaþtý. Fakir kimseyi bir düþünce aldý. Hem hacca gidememenin üzüntüsü, hem de hanýmýnýn üç talakla boþ olacaðý için çâresizlik içinde kývranmaya baþladý. Bir yerlerden borç para bulup, hacca gidememiþti. Ne yapacaðýný þaþýrdýðý ve çâresiz kaldýðý bu günlerde büyük velî Muhammed Üftâde hazretlerine gidip durumunu arzetti. Üftâde hazretleri onu dinledikten sonra; "Bizim Eskici Mehmed Dede'ye git, selâmýmýzý söyle. O seni hacca götürüp derdine dermân olur." buyurdu.


Fakir sevinerek Üftâde hazretlerinin huzûrundan ayrýlýp Mehmed Dede'nin dükkanýna koþtu. Mehmed Dede'ye, hocasýnýn selâmýný söyleyip, derdini anlattý. Mehmed Dede; "Ey Fakir! Gözlerini kapa. Aç demeden sakýn açma!" dedi. Fakir gözlerini açtýðýnda, kendini Mehmed Dede ile birlikte Mekke-i mükerremede buldu. Mehmed Dede, Allahü teâlânýn izniyle, kerâmet olarak fakiri bir anda Hicâz'a götürdü. O gün arefe idi. Hacýlar Arafat'a çýkmýþlar, vakfeye duruyorlardý. Fakir de Eskici Mehmed Dede ile birlikte ihrâm giyip Arafat'a çýkarak vakfeye durdular. Ertesi günü Kâbe-i muazzamayý tavâf ettiler. Hac ibâdetini tamamlayýp, ziyâret edilecek yerleri ziyâret ettikten sonra, Bursalý hacýlarý buldular. Onlar Eskici Mehmed Dede'yi ve fakiri görünce sevindiler. Fakir bâzý hediyeler alýp, bir kýsmýný da getirmeleri için emânet etti. Vedâlaþarak ayrýldýlar. Yine Eskici Mehmed Dedenin kerâmetiyle Mekke-i mükerremeden Bursa'ya geldiler. Fakir, getirdiði bâzý hediyelerle eve gelince, hanýmý birkaç gündür eve gelmeyen kocasýný eve almak istemedi ve; "Sen beni boþamadýn mý? Hangi yüzle bana hediye getirerek eve giriyorsun." dedi. Fakir, "Haným ben hacca gittim geldim. Ýþte bu getirdiklerimi de Mekke'den aldým." dediyse de kadýn; "Bir de yalan söylüyorsun. Üç beþ gün içinde hacca gidilip gelinir mi? Seni mahkemeye verip, senden ayrýlacaðým." dedi. Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî'ye giderek durumu anlattý ve; "Nikâhýmýzýn fesh edilmesini istiyorum. Çünkü nikahsýz olarak yaþamayý dînimiz yasaklamaktadýr. Bu sebeple haram iþlemek istemiyorum." dedi.


Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî, kadýnýn kocasýný çaðýrtarak ifâdesini dinledi. Fakir; hacca gittiðini, Kâbe-i muazzamayý tavâf edip, ziyâret yerlerini gezdiðini, Bursalý hacýlarla görüþtüðünü, hattâ getirmeleri için bâzý eþyâlarýný onlara emânet býraktýðýný söyledi. Bu sebeple talak yâni boþanmanýn vâki olmadýðýný söyledi ve Eskici Mehmed Dede'yi þâhit gösterdi. Eskici Mehmed Dede birlikte hacca gidip geldiklerini söyledi ve; "Þeytan, Allahü teâlânýn düþmaný olduðu halde bir anda dünyânýn bir ucundan bir ucuna gittiði kabûl edilir de bir velînin bir anda Kâbe-i muazzamaya gitmesi niçin kabûl edilmez." dedi. Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî anlatýlanlarý hayretle dinledikten sonra, mahkemeyi hacýlarýn geleceði zamâna tehir etti. Aradan günler geçti. Bursalý hacýlar döndü. Mahkeme gününde þâhid olarak fakirin hac vazîfesini yaptýðýný hattâ verdiði emânetleri getirdiklerini bildirdiler. Kâdý, þâhitlerin verdiði ifâdeler üzerine dâvâcý hanýmýn nikâhý fesh etme isteðini reddetti. Böylece boþanma olmadý.


Bu hâdisenin günlerce etkisinden kurtulamayan Aziz Mahmûd Hüdâyî, Eskici Mehmed Dede'ye gitti ve; "Beni talebeliðe kabûl buyurmanýz için geldim." dedi. Eskici Memed Dede ona; "Sizin nasîbiniz bizde deðil. Þeyh Muhammed Üftâde hazretlerindedir. Onun huzûruna giderek mürâcaatýnýzý bildirin."dedi. Kâdý Mahmûd Hüdâyî, Üftâde hazretlerine gidip ona talebe oldu. Üftâde hazretlerinin isteði üzerine sýrmalý kaftanýyla Bursa sokaklarýnda ciðer sattý. Kâdýlýðý býrakýp, Muhammed Üftâde hazretlerinin hizmetinde ve sohbetinde olgunlaþtý. Bursalýlarýn kýnamalarýna raðmen bu yola devâm etti. Dünyânýn debdebesini býrakýp gönül sultanlýðýna yükseldi. Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin bu yola kavuþmasýna vesîle olan Eskici Mehmed Dede'dir.



Eskici Mehmed Dede'nin halleri ve kerâmetleri insanlar arasýnda dilden dile anlatýlýr oldu. Kabri, Abdülmü'min Efendinin kabrinin yanýndadýr. Sevenleri kabrini ziyâret edip, rûhuna Fâtiha okumaktadýrlar.
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 15:39
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Eskici Mehmet Dede
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    Eskici Mehmet Dede
46 Mesaj -
ESKÝCÝ MEHMED DEDE


Anadolu velîlerinden. On altýncý yüzyýlýn sonunda ve on yedinci yüzyýlýn baþýnda yaþamýþtýr. Pamuklu bez ticâretiyle meþgûl olduðu için Eskici Mehmed Dede diye meþhûr oldu. Aslen Amasyalý olup, 1619 (H.1028) senesinde Bursa'da vefât etti. Kabri, Abdülmü'min Efendi Câmii bahçesindedir.



Zamânýn Bursa kâdýsý Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin kâdýlýðý ve dünyânýn debdebesini býrakýp Üftâde hazretlerine talebe olmasýna Eskici Mehmed Dede vesîle olmuþtur.


Bursa kâdýsý Aziz Mahmûd Hüdâyî bir gece rüyâsýndaCehennem'i gördü. Cehennem'in þiddetli ateþinde tanýdýðý bâzý kimseler de vardý. Bu korkunç rüyânýn verdiði dehþet ve üzüntü içinde bulunduðu günlerde bir haným bir dâvâ getirdi. Dâvâcý kadýn, kocasýndan ayrýlmak istediðini bildirdi. Kadýnýn ayrýlmak istediði kocasý Muhammed Üftâde hazretlerini seven fakir bir kimseydi. Bu fakir kimse her sene hacca gitmek ister fakat gidecek parasý olmadýðý için de bir türlü arzûsuna kavuþamazdý. Üzüntüsünden hiç yüzü gülmez, gözleri hep hacca gidenlerin yolu üzerine takýlýr kalýrdý. Evdeki hanýmý yüzü gülmeyen kocasýnýn bu hâline oldukça üzülürdü.


Yine bir sene hac mevsiminde parasý olmadýðý için hacca gidemeyen bu fakir, bir gün üzüntüsünden ne yapacaðýný þaþýrdý ve hanýmýna; "Eðer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talakla boþadým." dedi. Günler geçti. Hac için hazýrlananlar yola çýktý. Kurban bayramý yaklaþtý. Fakir kimseyi bir düþünce aldý. Hem hacca gidememenin üzüntüsü, hem de hanýmýnýn üç talakla boþ olacaðý için çâresizlik içinde kývranmaya baþladý. Bir yerlerden borç para bulup, hacca gidememiþti. Ne yapacaðýný þaþýrdýðý ve çâresiz kaldýðý bu günlerde büyük velî Muhammed Üftâde hazretlerine gidip durumunu arzetti. Üftâde hazretleri onu dinledikten sonra; "Bizim Eskici Mehmed Dede'ye git, selâmýmýzý söyle. O seni hacca götürüp derdine dermân olur." buyurdu.


Fakir sevinerek Üftâde hazretlerinin huzûrundan ayrýlýp Mehmed Dede'nin dükkanýna koþtu. Mehmed Dede'ye, hocasýnýn selâmýný söyleyip, derdini anlattý. Mehmed Dede; "Ey Fakir! Gözlerini kapa. Aç demeden sakýn açma!" dedi. Fakir gözlerini açtýðýnda, kendini Mehmed Dede ile birlikte Mekke-i mükerremede buldu. Mehmed Dede, Allahü teâlânýn izniyle, kerâmet olarak fakiri bir anda Hicâz'a götürdü. O gün arefe idi. Hacýlar Arafat'a çýkmýþlar, vakfeye duruyorlardý. Fakir de Eskici Mehmed Dede ile birlikte ihrâm giyip Arafat'a çýkarak vakfeye durdular. Ertesi günü Kâbe-i muazzamayý tavâf ettiler. Hac ibâdetini tamamlayýp, ziyâret edilecek yerleri ziyâret ettikten sonra, Bursalý hacýlarý buldular. Onlar Eskici Mehmed Dede'yi ve fakiri görünce sevindiler. Fakir bâzý hediyeler alýp, bir kýsmýný da getirmeleri için emânet etti. Vedâlaþarak ayrýldýlar. Yine Eskici Mehmed Dedenin kerâmetiyle Mekke-i mükerremeden Bursa'ya geldiler. Fakir, getirdiði bâzý hediyelerle eve gelince, hanýmý birkaç gündür eve gelmeyen kocasýný eve almak istemedi ve; "Sen beni boþamadýn mý? Hangi yüzle bana hediye getirerek eve giriyorsun." dedi. Fakir, "Haným ben hacca gittim geldim. Ýþte bu getirdiklerimi de Mekke'den aldým." dediyse de kadýn; "Bir de yalan söylüyorsun. Üç beþ gün içinde hacca gidilip gelinir mi? Seni mahkemeye verip, senden ayrýlacaðým." dedi. Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî'ye giderek durumu anlattý ve; "Nikâhýmýzýn fesh edilmesini istiyorum. Çünkü nikahsýz olarak yaþamayý dînimiz yasaklamaktadýr. Bu sebeple haram iþlemek istemiyorum." dedi.


Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî, kadýnýn kocasýný çaðýrtarak ifâdesini dinledi. Fakir; hacca gittiðini, Kâbe-i muazzamayý tavâf edip, ziyâret yerlerini gezdiðini, Bursalý hacýlarla görüþtüðünü, hattâ getirmeleri için bâzý eþyâlarýný onlara emânet býraktýðýný söyledi. Bu sebeple talak yâni boþanmanýn vâki olmadýðýný söyledi ve Eskici Mehmed Dede'yi þâhit gösterdi. Eskici Mehmed Dede birlikte hacca gidip geldiklerini söyledi ve; "Þeytan, Allahü teâlânýn düþmaný olduðu halde bir anda dünyânýn bir ucundan bir ucuna gittiði kabûl edilir de bir velînin bir anda Kâbe-i muazzamaya gitmesi niçin kabûl edilmez." dedi. Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî anlatýlanlarý hayretle dinledikten sonra, mahkemeyi hacýlarýn geleceði zamâna tehir etti. Aradan günler geçti. Bursalý hacýlar döndü. Mahkeme gününde þâhid olarak fakirin hac vazîfesini yaptýðýný hattâ verdiði emânetleri getirdiklerini bildirdiler. Kâdý, þâhitlerin verdiði ifâdeler üzerine dâvâcý hanýmýn nikâhý fesh etme isteðini reddetti. Böylece boþanma olmadý.


Bu hâdisenin günlerce etkisinden kurtulamayan Aziz Mahmûd Hüdâyî, Eskici Mehmed Dede'ye gitti ve; "Beni talebeliðe kabûl buyurmanýz için geldim." dedi. Eskici Memed Dede ona; "Sizin nasîbiniz bizde deðil. Þeyh Muhammed Üftâde hazretlerindedir. Onun huzûruna giderek mürâcaatýnýzý bildirin."dedi. Kâdý Mahmûd Hüdâyî, Üftâde hazretlerine gidip ona talebe oldu. Üftâde hazretlerinin isteði üzerine sýrmalý kaftanýyla Bursa sokaklarýnda ciðer sattý. Kâdýlýðý býrakýp, Muhammed Üftâde hazretlerinin hizmetinde ve sohbetinde olgunlaþtý. Bursalýlarýn kýnamalarýna raðmen bu yola devâm etti. Dünyânýn debdebesini býrakýp gönül sultanlýðýna yükseldi. Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin bu yola kavuþmasýna vesîle olan Eskici Mehmed Dede'dir.



Eskici Mehmed Dede'nin halleri ve kerâmetleri insanlar arasýnda dilden dile anlatýlýr oldu. Kabri, Abdülmü'min Efendinin kabrinin yanýndadýr. Sevenleri kabrini ziyâret edip, rûhuna Fâtiha okumaktadýrlar.
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 15:39
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Eskici Mehmet Dede
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    Eskici Mehmet Dede
46 Mesaj -
ESKÝCÝ MEHMED DEDE


Anadolu velîlerinden. On altýncý yüzyýlýn sonunda ve on yedinci yüzyýlýn baþýnda yaþamýþtýr. Pamuklu bez ticâretiyle meþgûl olduðu için Eskici Mehmed Dede diye meþhûr oldu. Aslen Amasyalý olup, 1619 (H.1028) senesinde Bursa'da vefât etti. Kabri, Abdülmü'min Efendi Câmii bahçesindedir.



Zamânýn Bursa kâdýsý Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin kâdýlýðý ve dünyânýn debdebesini býrakýp Üftâde hazretlerine talebe olmasýna Eskici Mehmed Dede vesîle olmuþtur.


Bursa kâdýsý Aziz Mahmûd Hüdâyî bir gece rüyâsýndaCehennem'i gördü. Cehennem'in þiddetli ateþinde tanýdýðý bâzý kimseler de vardý. Bu korkunç rüyânýn verdiði dehþet ve üzüntü içinde bulunduðu günlerde bir haným bir dâvâ getirdi. Dâvâcý kadýn, kocasýndan ayrýlmak istediðini bildirdi. Kadýnýn ayrýlmak istediði kocasý Muhammed Üftâde hazretlerini seven fakir bir kimseydi. Bu fakir kimse her sene hacca gitmek ister fakat gidecek parasý olmadýðý için de bir türlü arzûsuna kavuþamazdý. Üzüntüsünden hiç yüzü gülmez, gözleri hep hacca gidenlerin yolu üzerine takýlýr kalýrdý. Evdeki hanýmý yüzü gülmeyen kocasýnýn bu hâline oldukça üzülürdü.


Yine bir sene hac mevsiminde parasý olmadýðý için hacca gidemeyen bu fakir, bir gün üzüntüsünden ne yapacaðýný þaþýrdý ve hanýmýna; "Eðer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talakla boþadým." dedi. Günler geçti. Hac için hazýrlananlar yola çýktý. Kurban bayramý yaklaþtý. Fakir kimseyi bir düþünce aldý. Hem hacca gidememenin üzüntüsü, hem de hanýmýnýn üç talakla boþ olacaðý için çâresizlik içinde kývranmaya baþladý. Bir yerlerden borç para bulup, hacca gidememiþti. Ne yapacaðýný þaþýrdýðý ve çâresiz kaldýðý bu günlerde büyük velî Muhammed Üftâde hazretlerine gidip durumunu arzetti. Üftâde hazretleri onu dinledikten sonra; "Bizim Eskici Mehmed Dede'ye git, selâmýmýzý söyle. O seni hacca götürüp derdine dermân olur." buyurdu.


Fakir sevinerek Üftâde hazretlerinin huzûrundan ayrýlýp Mehmed Dede'nin dükkanýna koþtu. Mehmed Dede'ye, hocasýnýn selâmýný söyleyip, derdini anlattý. Mehmed Dede; "Ey Fakir! Gözlerini kapa. Aç demeden sakýn açma!" dedi. Fakir gözlerini açtýðýnda, kendini Mehmed Dede ile birlikte Mekke-i mükerremede buldu. Mehmed Dede, Allahü teâlânýn izniyle, kerâmet olarak fakiri bir anda Hicâz'a götürdü. O gün arefe idi. Hacýlar Arafat'a çýkmýþlar, vakfeye duruyorlardý. Fakir de Eskici Mehmed Dede ile birlikte ihrâm giyip Arafat'a çýkarak vakfeye durdular. Ertesi günü Kâbe-i muazzamayý tavâf ettiler. Hac ibâdetini tamamlayýp, ziyâret edilecek yerleri ziyâret ettikten sonra, Bursalý hacýlarý buldular. Onlar Eskici Mehmed Dede'yi ve fakiri görünce sevindiler. Fakir bâzý hediyeler alýp, bir kýsmýný da getirmeleri için emânet etti. Vedâlaþarak ayrýldýlar. Yine Eskici Mehmed Dedenin kerâmetiyle Mekke-i mükerremeden Bursa'ya geldiler. Fakir, getirdiði bâzý hediyelerle eve gelince, hanýmý birkaç gündür eve gelmeyen kocasýný eve almak istemedi ve; "Sen beni boþamadýn mý? Hangi yüzle bana hediye getirerek eve giriyorsun." dedi. Fakir, "Haným ben hacca gittim geldim. Ýþte bu getirdiklerimi de Mekke'den aldým." dediyse de kadýn; "Bir de yalan söylüyorsun. Üç beþ gün içinde hacca gidilip gelinir mi? Seni mahkemeye verip, senden ayrýlacaðým." dedi. Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî'ye giderek durumu anlattý ve; "Nikâhýmýzýn fesh edilmesini istiyorum. Çünkü nikahsýz olarak yaþamayý dînimiz yasaklamaktadýr. Bu sebeple haram iþlemek istemiyorum." dedi.


Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî, kadýnýn kocasýný çaðýrtarak ifâdesini dinledi. Fakir; hacca gittiðini, Kâbe-i muazzamayý tavâf edip, ziyâret yerlerini gezdiðini, Bursalý hacýlarla görüþtüðünü, hattâ getirmeleri için bâzý eþyâlarýný onlara emânet býraktýðýný söyledi. Bu sebeple talak yâni boþanmanýn vâki olmadýðýný söyledi ve Eskici Mehmed Dede'yi þâhit gösterdi. Eskici Mehmed Dede birlikte hacca gidip geldiklerini söyledi ve; "Þeytan, Allahü teâlânýn düþmaný olduðu halde bir anda dünyânýn bir ucundan bir ucuna gittiði kabûl edilir de bir velînin bir anda Kâbe-i muazzamaya gitmesi niçin kabûl edilmez." dedi. Kâdý Aziz Mahmûd Hüdâyî anlatýlanlarý hayretle dinledikten sonra, mahkemeyi hacýlarýn geleceði zamâna tehir etti. Aradan günler geçti. Bursalý hacýlar döndü. Mahkeme gününde þâhid olarak fakirin hac vazîfesini yaptýðýný hattâ verdiði emânetleri getirdiklerini bildirdiler. Kâdý, þâhitlerin verdiði ifâdeler üzerine dâvâcý hanýmýn nikâhý fesh etme isteðini reddetti. Böylece boþanma olmadý.


Bu hâdisenin günlerce etkisinden kurtulamayan Aziz Mahmûd Hüdâyî, Eskici Mehmed Dede'ye gitti ve; "Beni talebeliðe kabûl buyurmanýz için geldim." dedi. Eskici Memed Dede ona; "Sizin nasîbiniz bizde deðil. Þeyh Muhammed Üftâde hazretlerindedir. Onun huzûruna giderek mürâcaatýnýzý bildirin."dedi. Kâdý Mahmûd Hüdâyî, Üftâde hazretlerine gidip ona talebe oldu. Üftâde hazretlerinin isteði üzerine sýrmalý kaftanýyla Bursa sokaklarýnda ciðer sattý. Kâdýlýðý býrakýp, Muhammed Üftâde hazretlerinin hizmetinde ve sohbetinde olgunlaþtý. Bursalýlarýn kýnamalarýna raðmen bu yola devâm etti. Dünyânýn debdebesini býrakýp gönül sultanlýðýna yükseldi. Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin bu yola kavuþmasýna vesîle olan Eskici Mehmed Dede'dir.



Eskici Mehmed Dede'nin halleri ve kerâmetleri insanlar arasýnda dilden dile anlatýlýr oldu. Kabri, Abdülmü'min Efendinin kabrinin yanýndadýr. Sevenleri kabrini ziyâret edip, rûhuna Fâtiha okumaktadýrlar.
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 15:39
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon TERKEDEREK DEĞİL....
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    TERKEDEREK DEĞİL....
46 Mesaj -
TERKEDEREK DEÐÝL,

YÜREK VE ZÝHÝNLE AÞARAK

Terketmek kolay olandýr, terkedersiniz olur biter.

Bulunduðunuz siperi, savunduðunuz deðerleri..

içerisinde yer aldýðýnýz cepheyi..

sizi siz eden kimliðinizi ve kiþiliðinizi..



Üzerinize gelen baskýlarý hafifletmek,

savuþturmak, ya da yýlgýnlýða kapýldýðýnýz için terketmek,

sizi sadece sipersiz, cephesiz, kimliksiz ve kiþiliksiz býrakmaz,

ayný zamanda onursuz býrakýr.



Terkedenler, sorumlu tutulmamak için yapýyorlarsa bunu, þunu unutmamalýdýrlar ki, siper terkedilerek sorumluluktan kurtulunmaz;



Iþýðýn mekaný terketmesi, sadece sýradan bir terk deðil,

karanlýðý davettir;

Karanlýðýn kararttýðý her yürekten kara bir pay da,

O terkedene ait olacaktýr.



Terketmenin alternatifi kesinlikle “teslim olmak” deðildir,



“Teslim olmak”, terketmenin en kötü biçimidir.



Teslim olanlar, Kitab’ýn ifadesiyle “benliklerini satanlardýr”.



Ýslam, “teslimiyet” demektir; Allah’a kayýtsýz þartsýz teslimiyet.



Allah’a teslim olan, baþka ilahlarýn önünde eðilmez.



Allah’ýn huzurunda eðilenlerin baþka ilahlarýn önünde de eðildiklerini görürseniz, Kâbe’leri olan yüreklerini puthaneye çevirdiklerine hükmedebilirsiniz.



Baþka türlüsü mümkün deðildir, çünkü bir gönülde iki sevda olmaz



Ve “Allah bir göðüste iki kalp yaratmamýþtýr.”



Teslim olmanýn ya da terketmenin dýþýnda bir çýkýþ yolu yok mudur?



Elbette vardýr: direnmek ve aþmak.



Direnmek yürek ister, sabýr ister, sebat ister, bilgi, inanç ve haysiyet ister.



Yüreði yetmeyenler direnemeyecektir.



O halde direnemeyenler, önce yüreklerinde tükenenlerdir.



Yüreði iþgal olunanýn organlarý, iþgalcinin paralý askerliðine soyunacaktýr.



Beden ülkesinin baþkenti olan yürek iþgale uðramýþsa,

bu yüreðin taþrasý olan göz-kulak, dil-dudak, el-ayak ne’tsin?



Ýþgale uðramamýþ her yürek, sayýsý oldukça kýsýtlý olan özgür yüreklere yük olmaktan da kurtulacaktýr. Býrakýnýz yük olmayý, yük alacaktýr.

Sorunun bir parçasý olmaktan çýkýp çözümün bir parçasý olacaktýr.



Ýþte o zaman kiþi, yüreðin bu potansiyel enerjisini kinetize eden akletme yeteneðiyle aþacaktýr önündeki engelleri.



Bir çýkýþ yolu mutlaka bulacak ve bîçare kalmayacaktýr.



Herþeyden öte kutsal sancýsýný, acýsýný, ýstýrabýný “terketmek”,

ona sýrt dönmek gibi vahim bir yanlýþa düþmeyecektir.



Psikologlara göre “ne olursa olsun elemden kaç, hazza koþ”

psikolojisi üç-dört yaþ çocuðunun psikolojisidir.



“Yetiþkin çocuk” ya da “çeyrek insan” davranýþý sergilemek istemeyenler,

bu üç-dört yaþ psikolojisinden kurtulmak zorundadýrlar.



Ýnsanlýk destaný boyunca tarihin aktif öznesi olan kuþaklar,

acýlarýn ve zor sýnavlarýn imbiðinden damýtýlarak yetiþmiþlerdir.



Sahte neþelerin ve gündelik hazlarýn sürüklediði yýðýnlar,

tarihin yataðýnda akan pasif nesnelerdir.



Herkese düþen, önce yerini ve yolunu seçmektir.



Seçtiðiniz yol, sizi aktif özne olmaya götürüyorsa,

Ayaðýnýza batan dikenlerin acýsýna;

“Sermaye” gözüyle bakmayý öðrenmelisiniz.



Mustafa Ýslamoðlu
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 12:22
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon TERKEDEREK DEĞİL....
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    TERKEDEREK DEĞİL....
46 Mesaj -
TERKEDEREK DEÐÝL,

YÜREK VE ZÝHÝNLE AÞARAK

Terketmek kolay olandýr, terkedersiniz olur biter.

Bulunduðunuz siperi, savunduðunuz deðerleri..

içerisinde yer aldýðýnýz cepheyi..

sizi siz eden kimliðinizi ve kiþiliðinizi..



Üzerinize gelen baskýlarý hafifletmek,

savuþturmak, ya da yýlgýnlýða kapýldýðýnýz için terketmek,

sizi sadece sipersiz, cephesiz, kimliksiz ve kiþiliksiz býrakmaz,

ayný zamanda onursuz býrakýr.



Terkedenler, sorumlu tutulmamak için yapýyorlarsa bunu, þunu unutmamalýdýrlar ki, siper terkedilerek sorumluluktan kurtulunmaz;



Iþýðýn mekaný terketmesi, sadece sýradan bir terk deðil,

karanlýðý davettir;

Karanlýðýn kararttýðý her yürekten kara bir pay da,

O terkedene ait olacaktýr.



Terketmenin alternatifi kesinlikle “teslim olmak” deðildir,



“Teslim olmak”, terketmenin en kötü biçimidir.



Teslim olanlar, Kitab’ýn ifadesiyle “benliklerini satanlardýr”.



Ýslam, “teslimiyet” demektir; Allah’a kayýtsýz þartsýz teslimiyet.



Allah’a teslim olan, baþka ilahlarýn önünde eðilmez.



Allah’ýn huzurunda eðilenlerin baþka ilahlarýn önünde de eðildiklerini görürseniz, Kâbe’leri olan yüreklerini puthaneye çevirdiklerine hükmedebilirsiniz.



Baþka türlüsü mümkün deðildir, çünkü bir gönülde iki sevda olmaz



Ve “Allah bir göðüste iki kalp yaratmamýþtýr.”



Teslim olmanýn ya da terketmenin dýþýnda bir çýkýþ yolu yok mudur?



Elbette vardýr: direnmek ve aþmak.



Direnmek yürek ister, sabýr ister, sebat ister, bilgi, inanç ve haysiyet ister.



Yüreði yetmeyenler direnemeyecektir.



O halde direnemeyenler, önce yüreklerinde tükenenlerdir.



Yüreði iþgal olunanýn organlarý, iþgalcinin paralý askerliðine soyunacaktýr.



Beden ülkesinin baþkenti olan yürek iþgale uðramýþsa,

bu yüreðin taþrasý olan göz-kulak, dil-dudak, el-ayak ne’tsin?



Ýþgale uðramamýþ her yürek, sayýsý oldukça kýsýtlý olan özgür yüreklere yük olmaktan da kurtulacaktýr. Býrakýnýz yük olmayý, yük alacaktýr.

Sorunun bir parçasý olmaktan çýkýp çözümün bir parçasý olacaktýr.



Ýþte o zaman kiþi, yüreðin bu potansiyel enerjisini kinetize eden akletme yeteneðiyle aþacaktýr önündeki engelleri.



Bir çýkýþ yolu mutlaka bulacak ve bîçare kalmayacaktýr.



Herþeyden öte kutsal sancýsýný, acýsýný, ýstýrabýný “terketmek”,

ona sýrt dönmek gibi vahim bir yanlýþa düþmeyecektir.



Psikologlara göre “ne olursa olsun elemden kaç, hazza koþ”

psikolojisi üç-dört yaþ çocuðunun psikolojisidir.



“Yetiþkin çocuk” ya da “çeyrek insan” davranýþý sergilemek istemeyenler,

bu üç-dört yaþ psikolojisinden kurtulmak zorundadýrlar.



Ýnsanlýk destaný boyunca tarihin aktif öznesi olan kuþaklar,

acýlarýn ve zor sýnavlarýn imbiðinden damýtýlarak yetiþmiþlerdir.



Sahte neþelerin ve gündelik hazlarýn sürüklediði yýðýnlar,

tarihin yataðýnda akan pasif nesnelerdir.



Herkese düþen, önce yerini ve yolunu seçmektir.



Seçtiðiniz yol, sizi aktif özne olmaya götürüyorsa,

Ayaðýnýza batan dikenlerin acýsýna;

“Sermaye” gözüyle bakmayý öðrenmelisiniz.



Mustafa Ýslamoðlu
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 12:22
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon TERKEDEREK DEĞİL....
suhedam su an offline suhedam  
Konu icon    TERKEDEREK DEĞİL....
46 Mesaj -
TERKEDEREK DEÐÝL,

YÜREK VE ZÝHÝNLE AÞARAK

Terketmek kolay olandýr, terkedersiniz olur biter.

Bulunduðunuz siperi, savunduðunuz deðerleri..

içerisinde yer aldýðýnýz cepheyi..

sizi siz eden kimliðinizi ve kiþiliðinizi..



Üzerinize gelen baskýlarý hafifletmek,

savuþturmak, ya da yýlgýnlýða kapýldýðýnýz için terketmek,

sizi sadece sipersiz, cephesiz, kimliksiz ve kiþiliksiz býrakmaz,

ayný zamanda onursuz býrakýr.



Terkedenler, sorumlu tutulmamak için yapýyorlarsa bunu, þunu unutmamalýdýrlar ki, siper terkedilerek sorumluluktan kurtulunmaz;



Iþýðýn mekaný terketmesi, sadece sýradan bir terk deðil,

karanlýðý davettir;

Karanlýðýn kararttýðý her yürekten kara bir pay da,

O terkedene ait olacaktýr.



Terketmenin alternatifi kesinlikle “teslim olmak” deðildir,



“Teslim olmak”, terketmenin en kötü biçimidir.



Teslim olanlar, Kitab’ýn ifadesiyle “benliklerini satanlardýr”.



Ýslam, “teslimiyet” demektir; Allah’a kayýtsýz þartsýz teslimiyet.



Allah’a teslim olan, baþka ilahlarýn önünde eðilmez.



Allah’ýn huzurunda eðilenlerin baþka ilahlarýn önünde de eðildiklerini görürseniz, Kâbe’leri olan yüreklerini puthaneye çevirdiklerine hükmedebilirsiniz.



Baþka türlüsü mümkün deðildir, çünkü bir gönülde iki sevda olmaz



Ve “Allah bir göðüste iki kalp yaratmamýþtýr.”



Teslim olmanýn ya da terketmenin dýþýnda bir çýkýþ yolu yok mudur?



Elbette vardýr: direnmek ve aþmak.



Direnmek yürek ister, sabýr ister, sebat ister, bilgi, inanç ve haysiyet ister.



Yüreði yetmeyenler direnemeyecektir.



O halde direnemeyenler, önce yüreklerinde tükenenlerdir.



Yüreði iþgal olunanýn organlarý, iþgalcinin paralý askerliðine soyunacaktýr.



Beden ülkesinin baþkenti olan yürek iþgale uðramýþsa,

bu yüreðin taþrasý olan göz-kulak, dil-dudak, el-ayak ne’tsin?



Ýþgale uðramamýþ her yürek, sayýsý oldukça kýsýtlý olan özgür yüreklere yük olmaktan da kurtulacaktýr. Býrakýnýz yük olmayý, yük alacaktýr.

Sorunun bir parçasý olmaktan çýkýp çözümün bir parçasý olacaktýr.



Ýþte o zaman kiþi, yüreðin bu potansiyel enerjisini kinetize eden akletme yeteneðiyle aþacaktýr önündeki engelleri.



Bir çýkýþ yolu mutlaka bulacak ve bîçare kalmayacaktýr.



Herþeyden öte kutsal sancýsýný, acýsýný, ýstýrabýný “terketmek”,

ona sýrt dönmek gibi vahim bir yanlýþa düþmeyecektir.



Psikologlara göre “ne olursa olsun elemden kaç, hazza koþ”

psikolojisi üç-dört yaþ çocuðunun psikolojisidir.



“Yetiþkin çocuk” ya da “çeyrek insan” davranýþý sergilemek istemeyenler,

bu üç-dört yaþ psikolojisinden kurtulmak zorundadýrlar.



Ýnsanlýk destaný boyunca tarihin aktif öznesi olan kuþaklar,

acýlarýn ve zor sýnavlarýn imbiðinden damýtýlarak yetiþmiþlerdir.



Sahte neþelerin ve gündelik hazlarýn sürüklediði yýðýnlar,

tarihin yataðýnda akan pasif nesnelerdir.



Herkese düþen, önce yerini ve yolunu seçmektir.



Seçtiðiniz yol, sizi aktif özne olmaya götürüyorsa,

Ayaðýnýza batan dikenlerin acýsýna;

“Sermaye” gözüyle bakmayý öðrenmelisiniz.



Mustafa Ýslamoðlu
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 12:22
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Kalbi Sohbetler...
suhedam su an offline suhedam  
Kalbi Sohbetler...
46 Mesaj -
Leylâ'sý uðrunda ve onun aþký ile çöllere düþen Mecnûn, salyalarý akan, tüyleri dökülmüþ bir köpeði seviyor, okþuyor ve gözlerinden öpüyordu.

Bu hali gören birisi dayanamadý; Mecnûn'a baðýrdý:



"- A akýlsýz adam! Bu ne sersemliktir! Bu hayvaný, ne sarýlmýþ öpüyorsun?



Mecnûn cevap verdi:



"- Sen ne anlarsýn?! Bu köpeðin ne meziyeti var biliyor musun?!.



Bu kadar köyün içinde gitmiþ de Leylâ'nýn köyünü yurt edinmiþ ve o köye bekçi olmuþ!.. Bunun bir kýlýný arslanlara deðiþmem.



Gönlüne, canýna, irfanýna dikkat et ki, onun faziletini göresin!..



Leylâ'nýn köyünü yurt tutan köpeðin ayaðýnýn bastýðý toprak bile benim için azîzdir..."



Mesnevî'de diðer bir Leylâ hikayesi:



Devrin hükümdarý Leylâ'yý görür, hayret eder:



"- Mecnûn'un periþan olmasýna sebep olan Leylâ sen misin? Senin diðer hemcinslerinden bir farkýn yok!.." der.



Leylâ cevap verir:



"- Sen Mecnûn olmadýðýn için sus!.."



Þeyh Sadî (k.s.):



"- Leylâ'nýn güzelliðine Mecnûn'un gönül penceresinden bakmalýdýr." der.



Leylâ'yý görebilmek, onun gerçek hüviyetini müþahede edebilmek, senin de Mecnûn gibi sadýk bir aþýk olabilmene baðlýdýr. Aksi halde görülen, suretten baþka bir þey deðildir. O aþka nail olmayan için Leylâ, sýrf bir cisimden ibarettir.



Mesnevî'de geçen Leylâ hikayeleri birer mecazdan ibarettir.

Leylâ, Ýlahî aþk sembolü, Ýlahî muhabbet ufkudur.
*
Allah (c.c.) Ýbrahim (a.s.)'i dost edinince, melekler:
"- Ey Rabbimiz! Ýbrahim sana nasýl dost olabilir? Nefsi, malý ve evladý var. Kalbi bunlara meyyaldir..." dediler.



Müteakiben þu ibretli manzaralara ve Ýbrahim (a.s.)'ýn aðýr imtihanlarýna þahid oldular:



Ýbrahim (a.s.) mancýnýkla ateþe atýlacaðý zaman, melekler heyecanlandý.

Bir kýsmý Allah (c.c.)'dan Ýbrahim (a.s.)'e yardým etmek için izin istediler.

Melekler, Hz. Ýbrahim (a.s.)'e bir isteði olup olmadýðýný sorunca, Ýbrahim (a.s.):



"- Dostla dostun arasýna girmeyin!" buyurdu.



Daha sonra Cebrail (a.s.) geldi:
"- Bana bir ihtiyacýn var mý?" diye sordu.



Ýbrahim (a.s.):



"- Sana ihtiyacým yok. O bana yetiþir; ne iyi vekildir!" buyurdu.



Ýbrahim (a.s.), Allah (c. c.)'a verdiði andý yerine getirmek için oðlu Ýsmail (a.s.)'i kurban etmeye götürürken melekler yine heyecanlandýlar:



"- Bir peygamber, bir peygamberi kurban etmeye götürüyor!" dediler.



Ýsmail (a.s.) ise, babasý Ýbrahim (a.s.)'e:



"- Ey babacýðým! Emrolunduðunu yap! Ýnþallah beni sabredenlerden bulursun.

Býçaðýný iyi bile; hemen kessin; can vermek kolay olur...

Býçaðý çekerken de yüzüme bakma! Babalýk þefkati ile geciktirebilirsin.

Benim üzüntüm, kendi elinle kurban ettiðin evladýnýn acýsýný ve hasretini ömür boyu unutmamandýr."



Baba-oðul, teslimiyet okyanusunda yüzerlerken, Cebrail (a.s.) yetiþti. Býçaðý köreltti. Cennetten koçu indirdi.



Allah (c.c.) Ýbrahim (a.s.)'e sayýlamayacak derecede koyun sürüleri ihsan etti.

Cebrail (a.s.) insan sûretinde geldi. Sordu!



"- Bu sürüler kimin? Bana bir sürü satar mýsýn?"



Ýbrahim (a.s.):



"- Bu sürüler Rabbim'indir. Þu anda benim elimde emanet olarak bulunuyor.

Bir kere zikredersen, üçte birini; üç kere zikredersen hepsini al, götür!" dedi.



Cebrail (a.s.):
"Subbûhun, kuddûsün, Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-rûh." dedi.



Ýbrahim (a.s.):
"- Al hepsini! Senin. Al, git!" dedi.
Cebrail (a.s.):
"- Ben insan deðil, meleðim, alamam." dedi.



Ýbrahim (a.s.):
"-Sen meleksen, ben de Halil'im (Allah (c.c.)'ýn dostuyum). Verdiðimi geri alamam." dedi.
Nihayet Ýbrahim (a.s.), sürülerinin hepsini sattý. Mülk alýp vakfetti.



Ýbrahim (a.s.), caný, evladý ve malý ile aðýr bir imtihan geçirdi.

Rabbine büyük bir teslimiyetle râm oldu.

Kulluðun mutlak noktasýna eriþti.

Sûretten kurtuldu. Halîlullah (Allah (c. c.)'ýn dostu) oldu.

?
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 12:01
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Kalbi Sohbetler...
suhedam su an offline suhedam  
Kalbi Sohbetler...
46 Mesaj -
Leylâ'sý uðrunda ve onun aþký ile çöllere düþen Mecnûn, salyalarý akan, tüyleri dökülmüþ bir köpeði seviyor, okþuyor ve gözlerinden öpüyordu.

Bu hali gören birisi dayanamadý; Mecnûn'a baðýrdý:



"- A akýlsýz adam! Bu ne sersemliktir! Bu hayvaný, ne sarýlmýþ öpüyorsun?



Mecnûn cevap verdi:



"- Sen ne anlarsýn?! Bu köpeðin ne meziyeti var biliyor musun?!.



Bu kadar köyün içinde gitmiþ de Leylâ'nýn köyünü yurt edinmiþ ve o köye bekçi olmuþ!.. Bunun bir kýlýný arslanlara deðiþmem.



Gönlüne, canýna, irfanýna dikkat et ki, onun faziletini göresin!..



Leylâ'nýn köyünü yurt tutan köpeðin ayaðýnýn bastýðý toprak bile benim için azîzdir..."



Mesnevî'de diðer bir Leylâ hikayesi:



Devrin hükümdarý Leylâ'yý görür, hayret eder:



"- Mecnûn'un periþan olmasýna sebep olan Leylâ sen misin? Senin diðer hemcinslerinden bir farkýn yok!.." der.



Leylâ cevap verir:



"- Sen Mecnûn olmadýðýn için sus!.."



Þeyh Sadî (k.s.):



"- Leylâ'nýn güzelliðine Mecnûn'un gönül penceresinden bakmalýdýr." der.



Leylâ'yý görebilmek, onun gerçek hüviyetini müþahede edebilmek, senin de Mecnûn gibi sadýk bir aþýk olabilmene baðlýdýr. Aksi halde görülen, suretten baþka bir þey deðildir. O aþka nail olmayan için Leylâ, sýrf bir cisimden ibarettir.



Mesnevî'de geçen Leylâ hikayeleri birer mecazdan ibarettir.

Leylâ, Ýlahî aþk sembolü, Ýlahî muhabbet ufkudur.
*
Allah (c.c.) Ýbrahim (a.s.)'i dost edinince, melekler:
"- Ey Rabbimiz! Ýbrahim sana nasýl dost olabilir? Nefsi, malý ve evladý var. Kalbi bunlara meyyaldir..." dediler.



Müteakiben þu ibretli manzaralara ve Ýbrahim (a.s.)'ýn aðýr imtihanlarýna þahid oldular:



Ýbrahim (a.s.) mancýnýkla ateþe atýlacaðý zaman, melekler heyecanlandý.

Bir kýsmý Allah (c.c.)'dan Ýbrahim (a.s.)'e yardým etmek için izin istediler.

Melekler, Hz. Ýbrahim (a.s.)'e bir isteði olup olmadýðýný sorunca, Ýbrahim (a.s.):



"- Dostla dostun arasýna girmeyin!" buyurdu.



Daha sonra Cebrail (a.s.) geldi:
"- Bana bir ihtiyacýn var mý?" diye sordu.



Ýbrahim (a.s.):



"- Sana ihtiyacým yok. O bana yetiþir; ne iyi vekildir!" buyurdu.



Ýbrahim (a.s.), Allah (c. c.)'a verdiði andý yerine getirmek için oðlu Ýsmail (a.s.)'i kurban etmeye götürürken melekler yine heyecanlandýlar:



"- Bir peygamber, bir peygamberi kurban etmeye götürüyor!" dediler.



Ýsmail (a.s.) ise, babasý Ýbrahim (a.s.)'e:



"- Ey babacýðým! Emrolunduðunu yap! Ýnþallah beni sabredenlerden bulursun.

Býçaðýný iyi bile; hemen kessin; can vermek kolay olur...

Býçaðý çekerken de yüzüme bakma! Babalýk þefkati ile geciktirebilirsin.

Benim üzüntüm, kendi elinle kurban ettiðin evladýnýn acýsýný ve hasretini ömür boyu unutmamandýr."



Baba-oðul, teslimiyet okyanusunda yüzerlerken, Cebrail (a.s.) yetiþti. Býçaðý köreltti. Cennetten koçu indirdi.



Allah (c.c.) Ýbrahim (a.s.)'e sayýlamayacak derecede koyun sürüleri ihsan etti.

Cebrail (a.s.) insan sûretinde geldi. Sordu!



"- Bu sürüler kimin? Bana bir sürü satar mýsýn?"



Ýbrahim (a.s.):



"- Bu sürüler Rabbim'indir. Þu anda benim elimde emanet olarak bulunuyor.

Bir kere zikredersen, üçte birini; üç kere zikredersen hepsini al, götür!" dedi.



Cebrail (a.s.):
"Subbûhun, kuddûsün, Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-rûh." dedi.



Ýbrahim (a.s.):
"- Al hepsini! Senin. Al, git!" dedi.
Cebrail (a.s.):
"- Ben insan deðil, meleðim, alamam." dedi.



Ýbrahim (a.s.):
"-Sen meleksen, ben de Halil'im (Allah (c.c.)'ýn dostuyum). Verdiðimi geri alamam." dedi.
Nihayet Ýbrahim (a.s.), sürülerinin hepsini sattý. Mülk alýp vakfetti.



Ýbrahim (a.s.), caný, evladý ve malý ile aðýr bir imtihan geçirdi.

Rabbine büyük bir teslimiyetle râm oldu.

Kulluðun mutlak noktasýna eriþti.

Sûretten kurtuldu. Halîlullah (Allah (c. c.)'ýn dostu) oldu.

?
Gönderme Tarihi: 24.09.2003 - 12:01
suhedam üyenin diger mesajlarini ara suhedam üyenin Profiline bak suhedam üyeye özel mesaj gönder suhedam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (2): (1) 2 weiter >
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 991 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Maksat kelam ol.. (54), betl_22 (37), erdogan955 (69), adaletli (55), erdoganisik (53), osman.d. (51), mehmetyz (44), yucelirfan (43), yazioba (53), °*°SiBeL°*° (32), haydem (45), ORGENERAL (43), yolcu_38 (44), karadað (51), cumali ak (43), adnanmuzaffer (70), MEMOLÝ2 (64), saara (31), plumbi (44), zeynebiye29 (43), mdemirbasci (50), muhammed_fatih (571), meslus (50), adnan65 (59), kýr&yacu.. (51), elisranur (40), ben_ölecem (44), asayan (49), yakamoz_38 (40)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.64525 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.