stromectol generique stromectol dexamethasone ivermektine generique luvox voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

4 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: Gördük ki
munib su an offline munib  
5 Mesaj
HAY ALLAH razý olsun çok güzel paylaþým olmuþ.
Gönderme Tarihi: 21.09.2007 - 01:03
munib üyenin diger mesajlarini ara munib üyenin Profiline bak munib üyeye özel mesaj gönder munib üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: ALLAH İNSANLARI NİÇİN YARATTI?
munib su an offline munib  
ALLAH İNSANLARI NİÇİN YARATTI?
5 Mesaj
51/ZÂRÝYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Ve Ben, insanlarý ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yarattým.


“Biz insanlarý ve cinleri baþka bir þey için deðil bize kul olsunlar diye yarattýk.”
Biz insanlar, Allah’a kul olalým diye yaratýlmýþýz. Allah’a kul olmak! Allah’a kul olmak “mutluluk” demektir sevgili kardeþlerim. Bir insan Allah’a kul olmadýkça mutluluðu yaþayamaz. Allah’ýn kulu olmak þerefine eremeyen insanlarýn hepsi tagutun yani insan ve cin þeytanlarýn kullarýdýr. Ýnsan ve cin þeytanlara yani taguta kul olmaktan kurtulabilmek ancak Allah’a ulaþmayý dilemek suretiyle gerçekleþir. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buþrâ, fe beþþir ýbâd(ýbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin þeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçýndýlar, kendilerini kurtardýlar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaþmayý dilediler). Onlara müjdeler vardýr. Öyleyse kullarýmý müjdele!


“Onlar ki (o sahâbe ki) þeytana kul olmaktan içtinab ettiler. Ýnsan ve cin þeytanlara (taguta) kul olmaktan kaçýndýlar, kendilerini kurtardýlar. Çünkü Allah’a ulaþmayý dilediler. Allah’a ruhlarýný mülâki kýlmaya, ruhlarýný Allah’a lika etmeye karar vererek bunu gerçekleþtirdiler. Ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmayý dilediler. Onlara müjdeler vardýr, kullarýmý müjdele.”
Öyleyse Allah’a kul olmanýn baþlangýç noktasý, Allah’a ulaþmayý dilemektir. Ýþte Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde bütün sahâbenin Allah’a kul olmayý diledikleri ve diledikleri için de þeytana kul olmaktan kesin olarak kurtulduklarý açýklýk kazanmaktadýr. Allah kul olmak, Allah’a ulaþmayý dilemeyen hiç kimse için mümkün deðildir.
Allah’a kul olmakla (abd), kulluk etmek (abid; ibadet eden) ayný anlama gelmiyor. Genel anlatým standartlarýnda eðer bir insan namaz kýlýyorsa, oruç tutuyorsa, zekât veriyorsa, hacca gidiyorsa, kelime-i þahadet getiriyorsa, bu kiþi Allah’a kulluk ediyordur. Yani buradaki kulluk müessesesi; ibadet ediyor, ibadetlerini yerine getiriyor anlamýndadýr.
Ýbadet kelimesi de abd kelimesi de abid kelimesi de hepsi ayný kökten gelir; ayn, be, dal. Abd, kul demektir. Ayný kökten gelen “abid” kelimesi ibadet eden demektir. Ýþte Türkçemizde Allah’a kulluk etmek olarak kazandýrýlan müessese, Allah’a ibadet etmektir. Ýslâm’ýn 5 þartýný kim yerine getiriyorsa o kiþi abid olarak kabul edilirse de aslýnda Allah’ýn ölçülerine göre kabul edilmez. O kiþinin abid olmak için zikir de yapmasý lâzýmdýr. Abid denilen kiþiler, sünnetleri bir kenara býraktýk ama farzlarý mutlaka yerine getirenlerdir. Farzlarýn muhtevasýna baktýðýmýz zaman farzlarýn arasýnda Allah’a ulaþmayý dilemek de zikir yapmak da artýk ne yazýk ki mevcut deðildir.
Sevgili kardeþlerim, þeytan öyle bir tuzak örmüþ ki; bu tuzaktan hiç kimsenin kurtulmasý mümkün deðildir. Eðer Allahû Tealâ bize Kur’ân’ý öðretmeseydi ve hidayeti öðretmeseydi biz de herkes gibi Allah’a kul olmayacaktýk. Sadece ibadet eden birisi olacaktýk. Abd olmayacaktýk, abid olacaktýk. Ýþte insanlar bugün Ýslâm’ýn 5 þartýný yerine getiriyorlar ve de Allah’a bu suretle Ýslâm’ýn 5 þartýyla ibadet ediyorlar. Bugünkü dîn anlayýþý onlarý abid standartlarýna sokuyor. Ama bize göre, bu eksik bir ibadet türüdür. Çünkü Allah’a ulaþmayý dilemeyi ve zikri ihtiva etmiyor ki ikisi de farzdýr. Hele birincisi Allah’a ulaþmayý dilemek, kiþiyi abid olmaktan çýkarýp abd olmak hüviyetine sokan bir þeydir. Hadi bunu devre dýþý býrakalým ama zikir, abid olmanýn temel faktörüdür; olmazsa olmaz þartýdýr. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhýye ileyke minel kitâbi ve ekýmýs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahþâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).
Kitaptan sana vahyedilen þeyi oku ve salâtý ikâme et (namazý kýl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuþtan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ý zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptýðýnýz þeyleri bilir.


“Habibim! Onlara (sahâbeye) sana vahyettiðimiz Kur’ân’ý oku ve anlat, açýkla, tilâvet et ve namaz kýl. Çünkü namaz münkerden ve fuhuþtan men eder.”
Neden? Kiþi namaz kýldýðý sýrada namazla meþguldür. Namazla meþgulse, o noktada hiç kimseye kötülük edemez. Ne münkeri hayatýna karýþtýrýr ne de fuhuþu. O sýrada kiþi namaz adý verilen bir ibadetle meþguldür. O ibadetle meþgul olduðu sürece, o kiþi münkerle ve fuhuþla uðraþmak imkânýnýn sahibi deðildir. Öyleyse gerçekten namaz, namaz kýlýnan süre içersinde münkerden ve fuhuþtan men eder. Ama âyet-i kerime þöyle bitiyor: “Ve le zikrullâhi ekber: Ama Allah’ý zikretmek en büyüktür.”
Allah’ý zikretmek en büyüktür. Bu âyet-i kerimede üç tane zikir geçmektedir:
Birincisi; Kur’ân-ý Kerim tilâveti. Kur’ân-ý Kerim tilâveti bir zikirdir, kýraati de bir zikirdir.
Ýkincisi; namaz kýlmak. Namaz kýlmak da bir zikirdir.
Üçüncüsü; Allah’ýn adýný “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye anmak; o da bir zikirdir.
Ýþte zikrullah, Allah’ýn adýný “Allah, Allah, Allah…” diye anarak Allah’ýn adýný (ismini) zikretmektir. Ýþte bu zikrullahtýr. Üç þekilde gerçekleþir:

Ya kiþi sesle zikreder; “Allah, Allah, Allah…” diye.
Ya da sessiz zikreder; gene dudaklarýný kýmýldatarak “Allah, Allah, Allah…” diye.
Bir üçüncüsü ise dilini de kýmýldatmadan, ses de çýkarmadan kiþinin “Allah” kelimesini kalbindeki ritme uygun olarak kalpten tekrar etmesidir. Dilini de kýmýldatmayacak, ses de çýkarmayacak ama kalbinin her çift atýþýnda “Allah” kelimesini “Allah, Allah, Allah…” diye dilini kýmýldatmadan, kalbinden tekrar edecek.
Ýþte o bu tarzlý bir tekrar; onun adý zikrullahtýr sevgili kardeþlerim. Üçü de zikrullahtýr fakat bir insaný tasavvuf yolundaki ya da Kur’ân yolundaki nihai hedefe yani irþad makamýnýn sahibi olmaya götüren, üçüncü tarz zikirdir; kalbî zikirdir. Zikrin kalp tarafýndan söylenmesidir, dil tarafýndan deðil; kalbin zikir yapmasýdýr. Ýþte sevgili kardeþlerim, hepiniz Allah içinsiniz, Allah için yaþýyorsunuz. Böyle bir statüde hepimiz için söz konusu olan þey, gerçekten Allah için olmaktýr. Böyle bir husus içinse zikri kalbe indirmeniz temeldir.
Öyleyse Allah’a kul olmak, Allah’a ulaþmayý dilemeden hiç kimse için baþlayamaz. Allah’a ulaþmayý dilemeyen bir insan, þeytanýn kuludur; Allah’ýn kulu deðildir. Ýster insan þeytanlar olsun, ister cin þeytanlar olsun ama þeytanýn kuludur. Oysaki Allahû Tealâ O’na kul olmamýzý istiyor. Ýþte Allahû Tealâ’nýn dizaynýnda bütün insanlar için söz konusu olan þey, Allah’ýn ismini “Allah, Allah, Allah…” diye zikretmektir. Allah’a gerçek anlamda kul olabilmek ancak zikirle mümkündür.
Kulluðun baþlangýç noktasý, Allah’a ulaþmayý dilemenin noktasýdýr. Bu, kulluðun baþlangýcýdýr. Bu baþlangýcý aþtýktan sonra ikinci kesime ulaþýlýr. Mürþide tâbiiyet, kul olmanýn ikinci safhasýdýr. Tâbiiyetle beraber vücudunuzdan ayrýlan ruhunuzun Allah’a doðru seyr-i sülûk isimli bir yolculuk yapmasý söz konusudur. Neticede de Allah’a, Allah’ýn Zat’ýna ulaþmasý söz konusudur. Böyle bir noktada Allah’ýn Zat’ýna ulaþtýðý noktada, kiþi 3. kulluða ulaþýr. Allah’a kul olmak! Söz konusu olan budur.
Öyleyse Allahû Tealâ’nýn bizi neden yarattýðýnýn sýrrý açýkça ortadadýr. Allahû Tealâ ezelde hepimizi biraraya getiriyor. Nasýl? Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ýn sýrtýndan onun çocuklarýný (1200 yýllýk hayatýndan ne kadar çocuðu olmuþsa hepsini), onlarýn herbirinin sýrtýndan kendi çocuklarýný, onlarýn herbirinin çocuklarýný, o çocuklardan da onlarýn vücuda getirdiði çocuklarý ortaya koyarak, ezelde daha onlar dünyaya gelmeden kim bilir kaç bin yýl önce, bütün Âdemoðullarýný biraraya getiriyor ve diyor ki:

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eþhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, þehidnâ, en tekûlû yevmel kýyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).
Ve kýyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoðullarýnýn sýrtlarýndan onlarýn zürriyetlerini aldýðý zaman onlarý, nefsleri üzerine þahit tuttu. (Allahû Tealâ þöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz deðil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz þahit olduk.”


“e lestu birabbikum: Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?
kâlû: Dediler ki;
belâ: Evet.”

Hepimiz oradaydýk ve hepimiz Allahû Tealâ’ya “Evet.” dedik. Bunun hiç istisnasý yok, ezeldeki elest bezminde herkes oradaydý ve Allah’ýn “Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?” sualine herkes cevap verdi. “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” Onun üzerine Allahû Tealâ buyurdu ki: “Ben sizin Rabbiniz olduðuma göre ey nefsler! Ben sizlerden yemin istiyorum, Bana teslim olacaðýnýza dair. Yani nefsinizdeki bütün afetleri yok edeceðinize dair, tasfiye olacaðýnýza dair. Ey fizik vücutlar! Sizlerden ahd istiyorum; Bana teslim olacaðýnýza, teslim olarak Benim kulum olacaðýnýza dair. Ey ruhlar! Sizlerden de misak istiyorum; Bana fizik vücudunuz hayattayken geri dönüp Benim Zat’ýmda yok olmanýz için, ifna olmanýz için.”
Ýþte böyle bir dizaynla Allahû Tealâ bizim üç vücudumuza da sesleniyor ve diyor ki: “Sözlerimi iþittiniz mi?” Hepimiz elest bezminde Allahû Tealâ’ya, “Ýþittik.” diyoruz. Allahû Tealâ da buyuruyor ki: “Öyleyse itaat edin.”

5/MÂÝDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah’ýn, sizin üzerinizdeki ni’metini ve “iþittik ve itaat ettik” dediðiniz zaman, onunla sizi baðladýðý misakinizi hatýrlayýn. Allah’a karþý takva sahibi olun. Çünkü; O, göðüslerde (sinelerde) olaný bilir.


Yani ruhlar, nefsler ve vechler Allah’a verdikleri yemin misak ve ahdi gerçekleþtirmekle vazifeliler. Bu bapta onlarýn üzerlerine aldýklarý yemini gerçekleþtirmeleri söz konusudur.
Ýþte sevgili kardeþlerim, can dostlarým, gönül dostlarým, böyle bir olayda Allahû Tealâ’nýn iradesi de devreye giriyor ve bizim irademizden onun da Allahû Tealâ’ya teslim olmasý konusunda misak alýyor. Bu, Allah’ýn ahdidir. Ýrademizin Allah’a teslimi, Allah’ýn ahdidir. Bizim mutlaka gerçekleþtirmemiz lâzýmgelen bir husustur. Þimdi biz diyoruz ki: “Allahû Tealâ bizi Allah’a kul olalým diye yaratmýþ ve Allahû Tealâ bunu açýkça üzerimize farz kýlmýþtýr.”
Yasin Suresinin 60 ve 61. âyetlerinde buyuruyor ki:

36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûþ þeytân(þeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoðullarý! Ben, sizlerden þeytana kul olmayacaðýnýza dair ahd almadým mý? Muhakkak ki o (þeytan), size apaçýk bir düþmandýr.

36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sýrâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanýza (dair ahd almadým mý?) Bu da Sýratý Mustakîm (üzerinde bulunmak)týr.


“Ey Âdemoðullarý! Ben sizlerden ahd almadým mý? Þeytana kul olmayacaksýnýz diye. Çünkü þeytan size apaçýk bir düþmandýr. Ve Ben sizlerden Bana kul olacaðýnýza dair ahd almadým mý? Bu da Sýratý Mustakîm’dir. Sýratý Mustakîm üzerinde bulunmaktýr.”
Ýþte Allahû Tealâ’nýn bizi yaratmasýnýn arkasýnda aslî faktör olarak bu emir vardýr; Allah’a kul olma emri, þeytanýn hegemonyasýndan kurtulmak, þeytanýn hâkimiyetinden kurtulmak ve Allah’a kul olmak. Bu hedefe dayalý olarak yaratýlmýþýz. Allahû Tealâ sadece bu hedefe yönelenleri sever ve Allah onlarýn dostu olur ama bu hedefe yönelmeyenleri sevmez. Onlar, tagutun yani insan ve cin þeytanlarýn kulu olurlar.
Fatiha Suresine baktýðýmýz zaman Allah’ýn bizi gerçekten kul olarak yaratmak istemesi çok açýk bir þekilde ortaya çýkýyor. Çünkü Fatiha Suresinde diyoruz ki (Fatiha Suresi bizim Allah’a müracaatýmýzdýr, Allah’a yakarmamýzdýr.):

1/FÂTÝHA-1: Bismillâhir rahmânir rahîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.

1/FÂTÝHA-2: El hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
Hamd; âlemlerin Rabbi olan Allah’adir.

1/FÂTÝHA-3: Er rahmânir rahîm(rahîmi).
Rahmân’dýr, Rahîm’dir.


Rahmân esmasý herkes içindir. Rahîm esmasý ise sadece Allah’a ulaþmayý dileyenleri kapsar. Allahû Tealâ onun ötesine tesir sahasý oluþturmamýþtýr.

1/FÂTÝHA-4: Mâliki yevmid dîn(dîne).
Dîn gününün MALÝK’idir.


Dîn günü, ruhun Allah’a ulaþtýðý gündür. Dünya hayatýný yaþarken kim Allah’a ulaþmayý dilerse, ruhu o kiþinin vücudundan ayrýlýr; seyr-i sülûk isimli bir yolculukla Allah’a ulaþýr. Ulaþtýðý gün dîn günüdür. Ama ayný zamanda dîn gününü Allahû Tealâ kýyâmet günü için de kullanýyor. Ayný zamanda dîn gününü mürþide tâbî olduðumuz gün için de kullanýyor. Öyleyse Allahû Tealâ’nýn kullandýðý bu muhtevada kiþinin dîn gününün sahibi olmasý, Allah’a kul olmasýyla paralel bir olgudur.
Yedi tane kulluk söz konusudur. Sadece Allah’a ulaþmayý dileyenler, Allah’a kul olabilirler. Diðerleri olamazlar sevgili kardeþlerim. Öyleyse Allahû Tealâ’ya bundan sonra ne diyoruz?

1/FÂTÝHA-5: Ýyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
(Allah’ým!) Yalnýz Sana kul oluruz ve yalnýz Senden ÝSTÝANE (mürþidimizi) isteriz.


“Yalnýz Sana kul oluruz.”
Öyleyse bütün insanlar bir hedefe dayalý olarak yaratýlmýþlardýr: Allah’a kul olmak. Bunun için yaratýldýk; Allah kul olmak için. Ve Kur’ân-ý Kerim’de sadece Allah’a kul olmamýz emredilmektedir. Ýþte onunla iftihar ederiz, onunla büyük mutluluk duyarýz ki; biz Allah’ýn kuluyuz. Hamd ederiz, þükrederiz ki Allahû Tealâ bizi yarattý ve kulluðuna kabul buyurdu. Biz Allah’ýn kulu olduk. Öyleyse Allah’a kul olmanýn muhtevasýnda Allah’ýn bize sevgi duymasý, bizim de Allah’a karþý sevgi duymamýz söz konusudur. Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanlarýn (Allah’a ulaþmayý dileyenlerin) dostudur, onlarý (onlarýn nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çýkarýr. Ve kâfirlerin dostlarý taguttur (onlar, þeytaný dost edinirler, þeytan kimseye dost olmaz), onlarý (onlarýn nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çýkarýrlar. Ýþte onlar, ateþ ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardýr.


Allahû Tealâ: “Allah, âmenû olanlarýn (Allah’a ulaþmayý dileyenlerin) dostudur.” diyor.
Âmenû olmak sadece Allah’a ulaþmayý dilersek gerçekleþen bir olgudur. Allah’a inanan bir insan Allah’a inanýyor diye Allah’ýn kulu olamaz; o mü’mindir. Ama hak mü’min olmamýþtýr. Hak mü’minler, Allah’a ulaþmayý dileyen mü’minlerdir. Allah’a inananlardan Allah’a ulaþmayý dileyenler! Ýþte onlar hak mü’minlerdir. Cennete gidecek olan mü’minler hak mü’minlerdir. Allah’a inanmak, bir insaný cennete ulaþtýrmak için yeterli sebep deðildir. Her ne kadar insanlar, “Kalbinde zerre kadar îmân olan mutlaka cennete girecektir.” diye bir sözün ardýna düþmüþlerse de bu söz, Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafýndan söylenmemiþtir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde diyor ki: “Benim hadîslerim gelecekte tartýþýlacaktýr ama o tartýþma sýrasýnda Kur’ân’a bakýn. Benim hiçbir hadîsim Kur’ân’a aykýrý olamaz.” Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e baktýðýmýz zaman O’nun oluþturduðu statü içerisinde ne görüyoruz sevgili kardeþlerim? Gördüðümüz þey açýk ve kesin: Allah, Allah’a ulaþmayý dileyenleri seviyor. Dilemeyen insan Allah’ýn sevgisine muhatap olamýyor, lâyýk olamýyor.
Allah âmenû olanlarýn dostudur. Onlarý zulmetten nura çýkarýr. Çünkü âmenû olan kiþi mutlaka 14. basamakta gören, iþiten ve idrak eden bir kiþi sýfatýyla mürþidine ulaþacaktýr. Ve mürþidinin önünde tâbiiyeti gerçekleþtirecektir. O zaman kalbin içine îmân yazýlacaktýr. Kiþi îmâný artan bir mü’min olacaktýr. Ama Allah’a ulaþmayý dilemeyen Allah’a inananlar, hak mü’minler deðillerdir; mü’minlerdir. Allah’a ulaþmayý dilemedikleri için sadece inancýn sahipleridirler ve Allah’a kul olmayan bir insan Allah’ýn cennetine giremez.
Allah’a ulaþmayý dilemeden hiç kimse Allah’a kul olamaz. Yaratýlýþ sebebimiz Allah’a kul olmaktýr.
Ýþte görüyoruz ki sadece Allah’a ulaþmayý dileyenlerin vücuda getirdiði bir olay söz konusudur. Bu olay (Allah’a ulaþmayý dilemek), bütün insanlar için bir mutluluk kaynaðýdýr. Çünkü Allahû Tealâ böyle insanlarý seviyor, hak mü’minleri seviyor, Allah’a ulaþmayý dileyenleri seviyor. Âmenû olan mü’minleri seviyor ve bu kiþi kýsa bir süre sonra mürþidine ulaþacaktýr, tâbîiyetini gerçekleþtirecektir. Tâbiiyeti sýrasýnda ruhu vücudundan ayrýlacaktýr, Allah’a doðru yola çýkacaktýr. Neticede de Allah, o kiþinin ruhunu mutlaka Kendisine ulaþtýracaktýr.
Ýþte o kiþinin ruhu Allah’a ulaþtý, seyr-i sülûk tamamlandý. Bu kiþi Allahû Tealâ tarafýndan 3. kat cennetin sahibi kýlýndý. Peki, bu hedefe ulaþma iþlemini kim yaptý? Biz yapmadýk. Allah yaptý sevgili kardeþlerim. Allah bütün insanlardan Allah’a ulaþmayý dileyenleri (sadece onlarýgöz kırpma Kendisine ulaþtýrýr. Allah’a ulaþmayý dilemeyenleri dalâlette býrakýr. Ama dileyenleri mutlaka Kendisine ulaþtýrýr. Ýþte dilemeyenler dalâlette olanlardýr. Allah’ýn kulu olmayanlar dalâlettedir. Rad Suresinin 27. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bunu söylüyor:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeþâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mý?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediði kimseyi dalâlette býrakýr ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaþtýrýr (hidayete erdirir).”


“Allah dalâlette olanlarý býrakýr yani onlarla ilgilenmez. Ama Allah’a ulaþmayý dilemeyenlerden, dalâlette olanlardan her kim Allah’a ulaþmayý dilerse Allah, onlarý Kendisine ulaþtýrýr.”
Ýþte sevgili kardeþlerim, can dostlarým, gönül dostlarým, Allah’ýn Kendisine ulaþtýrmak üzere seçtiði kullarýndan -ki insanlarýn %90’dan fazlasý seçilir- sadece Allah’a ulaþmayý dileyenler onlar, Allah’ýn bizi yaratma emrine itaat edenlerdir. Bu kiþi mürþidine ulaþacaktýr, tâbî olacaktýr, ruhunu Allah’a ulaþtýracaktýr. O zaman Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesindeki zulmetten nura ulaþmak söz konusu olacaktýr. O kiþinin kalbi baþlangýçta %100 afetlerden oluþuyordu. Nefsinin kalbi kapkaranlýktý. Afetler, karanlýklarla temsil olunurlar. Ama zulmet dediðimiz bu karanlýklarýn nefs tezkiyesi yoluyla ve tasfiyesi yoluyla önce yarýya indirilmesi, sonra tamamen yok edilmesi söz konusudur. Ýþte bu hedefe yönelik olarak Allahû Tealâ’nýn indinde bir farklý dizayn oluþur.
Bu minval üzere hedefe yürüyoruz. Nefsimizin kalbi, ruhumuzu Allah’a ulaþtýrdýðýmýz zaman %51 nura kavuþur. Daha sonra nurlar %80’i aþar ve fizik vücudumuzu Allah’a teslim ederiz. Daha sonra nefsimizi Allah’a teslim ederiz; aydýnlýk %100 olur. Ýþte Allahû Tealâ’nýn zulmetten nura götürmesi budur. Ama âyet-i kerimenin devamýna bakýnca, buradaki nurlanma olayýnýn sadece yarýya kadar (%51 nur birikimine kadar) olduðunu anlýyoruz.
“Allah âmenû olanlarýn dostudur; onlarý zulmetten nura çýkarýr.” Bu, 1. bölümü. Þimdi 2. bölüme geliyoruz: “O kâfirlere gelince onlar da tagutun dostlarýdýr. Tagut, onlarý nurdan zulmete ulaþtýrýr.”
Nasýl oluyormuþ bu iþ? Bir kiþi ruhunu Allah’a ulaþtýrdýktan sonra zikirlerinde azalma baþlarsa ve bu azalma devam ederse, nefsinin kalbindeki afetlerin yeniden nefsin kalbine yerleþmeye baþlamasýna sebep olur. Ve kiþinin yarýya kadar aydýnmýþ olan kalbi, yavaþ yavaþ tekrar karanlýða geri döner.
Ýþte sevgili kardeþlerim, can dostlarým, gönül dostlarým, Allah ile olan iliþkilerinizde Allahû Tealâ’nýn insanlarý zulmetten nura ulaþtýrmasý söz konusudur. Bu âyet-i kerimenin bütününü alýrsak, yarýya kadar nura ulaþtýrmasý söz konusudur. Eðer kiþi bu noktadan sonra Allah’a kul olmaktan çýkarsa, Allah yolundan saparsa, þeytan onu kandýrabilirse o zaman bu kiþinin kalbi %51 nurdan gene %0’a doðru geri döner. Geri dönüþ devam ettiði sürece mutlaka kalbin içindeki nurlar sýfýra ulaþacaktýr.
Öyleyse bir kiþi ruhunu Allah’a ulaþtýrdýktan sonra zikirden vazgeçmemelidir. Bu istikamette o kiþi için söz konusu olan þey, Allah’ýn emrini gerçekleþtirmektir. Görevini yapsaydý, bu kiþinin nefsi önce tezkiye olacaktý, %51 nurla dolacaktý. Bu kiþi yoluna devam ederse, zikrini býraktýðý yerden aþaðý doðru düþmesine müsaade etmeksizin ayný seviyede tutabilmesi veya daha güzeli; yavaþ yavaþ zikrini arttýrabilmesi söz konusuysa, o kiþi hiçbir zaman düþmez. Ve ruhunu Allah’a teslim ettikten sonra bir gün fizik vücudunu da Allah’a teslim eder. Devam eder de zikrini artýrýrsa, daimî zikre ulaþýrsa nefsini de Allah’a teslim eder.
Öyleyse Allah’ýn bizi yaratmaktan muradý, ruhumuzu da nefsimizi de vechimizi de irademizi de Allah’a teslim etmemizdir. Ve Allahû Tealâ’nýn bizi, “Ýrþada memur ve mezun kýlýndýn.” cümlesiyle irþad makamýna tayin etmesidir. Ýþte iradenin teslimi, bir insanýn kulluðunun sonudur; en üst boyuttur. Herkes için ulaþýlacak olan merhaleler burada tamamlanýr. Ama bu herkesin ötesinde Allahû Tealâ’nýn resûlleri vardýr: Velî resûller, kavim resûlleri. Allahû Tealâ’nýn resûlleri vardýr; peygamber resûlleri. Onlar bu irade tesliminin de ötesindedirler. Bütün resûller doðmadan evvel seçilirler. Allahû Tealâ tarafýndan seçilirler ve bir gün bir olgunluk kademesinden hareketle, onlar sorumluluklarýný mutlaka bilecek olurlar. Allahû Tealâ onlarý o sorumluluklarýný içerisinde deðerlendirir.
Görülüyor ki sevgili kardeþlerim, biz insanlar Allah’a kul olmak için yaratýlmýþýz. Allahû Tealâ bizi Allah’a kul etmek için yaratmýþ.
Allahû Tealâ’nýn hepinizi en yüksek seviyedeki Allah’ýn kullarý hüviyetine ulaþtýrmasý dualarýmýzla, dileklerimizle
Gönderme Tarihi: 20.09.2007 - 23:57
munib üyenin diger mesajlarini ara munib üyenin Profiline bak munib üyeye özel mesaj gönder munib üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Evliya Yok Mu....?
munib su an offline munib  
EVLİYALAR ALLAHÜ TAALADAN NAMAZLA SORULUR
5 Mesaj
GÜNÜMÜZDEDE EVLÝYA VARDÝYE DÜÞÜNÜYORUM

HÂCET NAMAZI:

Maddî ve mânevî bir ihtiyaca, dileðe kavuþmak niyeti ile iki ve en fazla on iki rekat olarak kýlýnan namaz.

Bir kimsenin Allahü teâlâdan veya benîâdemden (insanoðlundan) bir hâceti olursa, tertemiz bir abdest alsýn. Sonra iki rekat hâcet namazý kýlsýn. Sonra Allahü teâlâya senâ (hamd)da bulunsun ve Peygambere salevât getirsin... (Hadîs-i þerîf-Tirmizîgöz kırpma

Tecnîs ve diðer kitaplarda, hâcet namazýnýn yatsýdan sonra dört rekat olarak kýlýnacaðý ve bir hadîs-i þerîfe göre ilk rekatta; bir fâtiha, üç âyet-el-kürsî, kalan üç rekatin her birinde birer fâtiha, ihlâs ve muavvizeteyn okunacaðý, bunlar yapýlýrsa, kýlýnan namaz Kadir gecesinde kýlýnmýþ gibi olacaðý kaydedilmiþtir. (Ýbn-i Âbidîn)

Bir baska kaynakta sunlar buyruluyor:

HÂCET NAMAZI

Herhangi bir ihtiyacý olan kiþinin, bu ihtiyacýnýn giderilmesini Allahtan dilemeden önce kýldýðý namaz. Kurân, Sabýrla ve namazla Allahtan yardým dileyin(el-Bakara, 2/45) buyurur. Müminler; yalnýz Allaha kulluk etmek ve yalnýz Ondan yardým dilemekle yükümlüdürler (el-Fâtiha, 1/4). Bu nedenle bir ihtiyaç içindeki insanýn namaz ve dua ile Allaha yönelmesinden, Ondan yardým dilemesinden daha mâkul birþey olamaz. Hâcet namazý bu yöneliþ ve dilemenin bir mukaddimesi niteliðindedir....



Hacet Namazý:
Dünyevî veya uhrevî bir isteði olan kimse abdest alýr, yatsý namazýndan sonra iki veya dört rekat, baþka bir görüþe göre on iki rekat namaz kýlýnýr, sonra Allah Tealaya senada, Resulullah (s.a.s)a salatu selamda bulunur, bundan sonra hacet duasýný okuyup, isteðinin gerçekleþmesini Allah Tealadan niyaz eder.
Merfû bir hadiste rivayet edildiðine göre, bu namazýn birinci rekatýnda, bir kere Fatiha, üç kere Ayetel-kürsî okunur. Diðer üç rekatýn her birinde Fatiha ile birer defa Ýhlas, Felak ve Nas sureleri okunur.
Tirmizînin Abdullah b. Ebî Evfa (r.ajdan naklettiðine göre, Resulullah (s.a.s) þöyle buyurmuþtur: Her kimin Allahtan bir dileði olursa yahut insanlardan her hangi birinden bir isteði bulunursa, önce abdest alsýn ve iki rekat namaz kýlsýn. Sonra Allaha hamd ve senada bulunsun, Onun Resulü Muhammede salat ve selam getirsin. Bundan sonra þu duayý okusun:
Hacet duasý:
La ilahe illallahü el-Halîm, el-Kerîm. Sübhanallahi Rabbil-arþilazîm. el-Hamdü lillahi Rabbilalemîn. Neselü-ke mücibati rahmetike ve azaime maðfiratike vel-ganîmete min külli birrin vesselametü min külli ismin. Lâ teda lî zenben illa gafertehu ve la hemmen illa ferahtehü ve la hacete hiye leke ridan illa kadayteha. Ya erhamer-rahýmîn.
Anlamý: Halîm ve Kerîm olan Allahtan baþka ilah yoktur. Yüce arþýn Rabbi Allahý tesbih ederim. Hamd alemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur. Allahým! rahmetini gerektiren þeyleri, kesin affýný, her iyiliði elde etmeyi, her günahtan uzak olmayý senden dilerim. Affetmediðin hiç bir günah, feraha çýkarmadýðýn hiç bir tasa, senin rýzana uygun olan hiç bir ihtiyacý da karþýlamadan býrakma. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allahým!

Sonra Allahtan dünya ve ahiretle ilgili ne dilerse ister, çünkü þüphesiz (o dilek) takdir edilir.

(Tirmizî, Vitr, 175; Ýbn Mace, Ýkame, 189; et-Tergîb, l, 476).



Hacet namazinin kilinis sekli:

Hacet namazinin persembeyi cumaya baglayan gecelerde veya kandil gecelerinde kilinmasi asildir. Ama bütün gecelerde kilinabilir. Önce boy abdesti alinir. Sonra hacet namazina niyet edilir.

Namazda asagidaki âyetler okunur:

1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî

2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

2. Rekâtin sonunda : Ettehiyyâtü + Allahümme salli + Allahümme bârik

3. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

Namaz tamamlandiktan sonra Allahtan hacet neyse o istenir. Allahtan mürsid istemek için bu namaz kilindiysa mürsid istenir.

Bu namazdan sonra hiç konusmadan yatmak gerekir. Yatarken kibleyi saga alacak sekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kibleye çevrilerek yanüstü yatilir, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allahtan mürsid istenir. Eger kisinin haceti mürsid degil de baska bir hedefe ulasmaksa (zahirî veya batinî bir hedef olabilir) o hedefe ulasmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatildigi için sag kulak yastiga gelecektir. Bas biraz saga, sola oynatilarak kulakta kalbin atislarinin, basinç sebebiyle rahatça duyulacagi pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atisinda Allah, Allah diyerek kisi Allahi zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.

Eger ilk namazdan sonra yatildiginda birsey görülmez ise tekrar tekrar, her persembeyi cumaya baglayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kilinabilir.
Gönderme Tarihi: 19.09.2007 - 01:01
munib üyenin diger mesajlarini ara munib üyenin Profiline bak munib üyeye özel mesaj gönder munib üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: İhlâs, İslâmdan kopmuştur.
munib su an offline munib  
İhlâs, İslâmdan kopmuştur.
5 Mesaj
Ýhlâs, Ýslâm’dan kopmuþtur. Ýhlâsý, “Hadi gelin sizinle ihlâsla Allahû Tealâ’ya dua edelim.” þeklinde bir hüviyete baðlamýþlardýr. Yani bir þey içten olursa, o ihlâslý oluyormuþ; Kur’ân’daki ihlâs da o demekmiþ.

Oysaki ihlâs, Kur’ân-ý Kerim’de Ýslâm’ýn 7 safhasýndan altýncýsýnýn adýdýr. “Muhlis olmak” ihlâs sahibi olmak demektir. Bütün sahâbe ihlâs sahibi olmuþlardý. Ama ihlâsýn kalpten bir talebin vücut bulmasý ile tahakkuk edeceðini zannetmek, bir sahteliktir. Allah’ýn âyetlerinden haberdar olmamanýn en açýk delilidir. Kur’ân’ýn ruhunu bilmeyenler tarafýndan yazýlmýþ olan 23 tane Kur’ân-ý Kerim mealinin, aslýnda Allah katýnda bir deðeri yoktur. Onlar dînlerini bilmiyorlar. Onlarýn arasýnda doðruya çok yakýn þeyler yazanmýþ olanlar da, doðrularý kabul edenler de var. Onlarý tenzih ederiz.

Ýhlâs, halis, muhlis ve muhlasîn kelimeleri ayný kökten gelir. Ýhlâs bir makamýn adýdýr:

1- Allah’a ulaþmayý dilemek, 1. safhayý

2- Mürþide ulaþýp tâbiiyet, 2. safhayý

3- Ruhu Allah’a ulaþtýrýp teslim etmek, 3. safhayý

4- Fizik vücudu Allah’a teslim etmek, 4. safhayý

5- Daimî zikre ulaþarak nefsi Allah’a teslim etmek, 5. safhayý

6- Muhlis olmak, 6. safhayý oluþturur.

Muhlis olmak, Kur’ân-ý Kerim’deki 28 basamaklýk merdivende, 27. basamaðý ifade eder. Nefsin kalbini halis kýlmaktýr. Bundan sonra geriye bir safha kalýr.

7- Salâh makamý, 7. safhayý oluþturur. Salâh makamýnýn 5. kademesinde kiþi, iradesini de Allah’a teslim eder ve Allahû Tealâ tarafýndan “Ýrþada memur ve mezun kýlýndýn.” cümlesi ile irþad makamýna tayin edilir.

Konumuz, Kur’ân’dan kopmuþ olan kavramlardan birisi olan ihlâs. 28 basamaðýn neresine oturduðunu bir tarafa býrakýn; bugünün dîn adamlarý 28 basamaðýn 28’inden de haberdar deðiller.

Meselâ bir “takva” kavramý: Allah’a ulaþmayý dilediðiniz zaman 1. takvadasýnýz, 3. basamaktasýnýz. Ondan evvel takva sahibi olamazsýnýz. Mutlaka Allah’a ulaþmayý dilemeniz lâzýmdýr. Bunlarýn hiçbirinden haberdar olmayanlara biz dîn öðretmeye kalkýyoruz.

En çok acýdýðýmýz, zamanýmýzýn dîn adamlarýdýr. Allah’ýn dîninden habersiz olan bu zavallý insanlar, televizyonlarý parsellemiþler, okullarý parsellemiþler ve insanlara, onlarý cehenneme götürecek olan bir dîn öðretisi ile dîn öðretiyorlar. Korkunç bir trajediyi yaþýyoruz. 70 milyon insan bu dîn adamlarýnýn öðretisiyle cehenneme doðru gidiyor. Kiþi;

3. basamakta, Allah’a ulaþmayý diler.

14. basamakta, mürþidine ulaþýr, tâbî olur.

21. basamakta, ruhunu Allah’a ulaþtýrýr.

22. basamakta, ruh Allah’a teslim olur.

25. basamakta, fizik vücut Allah’a teslim olur.

26. basamakta, nefs Allah’a teslim olur.

27. basamakta, kiþi muhlis olur yani nefsinin kalbi halis olur. Þimdi kýsaca bu basamaklara atýf yaparak, bir kiþinin nasýl muhlis olduðunu beraberce görelim:

1. basamak: Kiþi olaylarý yaþar, herkes olaylarý yaþar.

2. basamak: Olaylar karþýsýnda tavýr ortaya koymak söz konusudur.

Herkes senede en az iki defa musibetlerle imtihan olur ve tavrýný ortaya koymak mecburiyetindedir. Ýstese de istemese de bir tavýr sergileyecektir. Bu, kiþinin kimliðini ortaya koyar. Ýþte bu noktada insanlarýn %90’dan fazlasý Allahû Tealâ tarafýndan seçilirler. Nereye seçilirler? Onlar Allah’a ulaþmayý engelleyenler deðillerdir. Onlar seçilenlerdir. Allah’a ulaþmayý dilesinler diye Allahû Tealâ tarafýndan seçilirler. Ama %90’dan fazlasý Allah’a ulaþmayý dilemezler. Onlarýn arasýndan %10’dan daha az kiþi, Allah’a ulaþmayý dileyenlerdir.

3. basamak: Allah’a ulaþmayý dilemek.

4. basamak: Allah’a ulaþmayý dileyenler üzerinde Allah, Rahîm esmasýyla tecelli eder. Bu tecellinin neticesinde, Allahû Tealâ bu kiþiye furkanlar verir. Enfal Suresinin 29. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ inananlara, yani hak mü’min olmayan inananlara (sadece Allah’a ulaþmayý dileyenler hak mü’minlerdir.) diyor ki:



8/ENFAL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).

Ey âmenû olanlar, Allah’a karþý takva sahibi olursanýz sizi furkan (hak ve bâtýlý ayýrma özelliði) sahibi kýlar! Ve sizden (sizin) günahlarýnýzý örter ve size maðfiret eder (günahlarýnýzý sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.



Takva sahibi olmak, Allah’a ulaþmayý dilemekle mümkündür. Allahû Tealâ “Allah’a ulaþmayý dileyin ve takva sahibi olun. Takva sahibi olun ki; Allah size furkanlar versin ve sizin günahlarýnýzý örtsün. Sonra da günahlarýnýzý maðfiret etsin, sevaba çevirsin.” diyor. Öyleyse insanlýk bu âyette muhteþem bir müjde almýþ durumda. Kim Allah’a ulaþmayý dilerse, Allah onun mutlaka günahlarýný örtecektir.

Kiþi Allah’a ulaþmayý diliyor. Dilediði an, Allah iþitiyor, biliyor ve görüyor. Derhal kiþiye Rahîm esmasý ile tecelli ediyor. Bu tecelli kör, saðýr ve dilsiz olan o kiþi üzerinde öyle bir tesir icra ediyor ki; o kiþi gören, iþiten ve idrak eden birisi oluyor. Allahû Tealâ ne yapýyor?

1- Kiþinin gözleri üzerindeki hicab-ý mestureyi (gizli perdeyi) alýyor.

2- Kiþinin görme hassasý olan basar hassasýnýn üzerindeki gýþavet adlý perdeyi alýyor.

3- Kiþinin kulaklarýndaki vakra adlý iþitme engelini alýyor.

4- Kiþinin iþitme hassasýnýn mührünü açýyor.

5- Kiþinin kalbinin mührünü açýyor.

6- Kalpteki ekinnet adlý idraki önleyen müesseseyi alýyor.

7- Kalbe idraki saðlayan bir vasýta olan, Allahû Tealâ’nýn ilâhi bir kompitürü olan ihbatý koyuyor.

7 tane faktör saydýk. Bu 7 faktörün her birinde, Allahû Tealâ o kiþinin günahlarýnýn 1/7’si kadar bir dereceyi, kiþinin amel defterinde sað tarafa ilâve eder. Amel defterinin saðýna yeþil rakamlarla yazýlan o muhteþem ilâveye bakýyoruz. Allahû Tealâ’nýn her bir muhtevasý yani gözleri açmasý (2), kulaklarý açmasý (2), kalbi açmasý (3) yani Allahû Tealâ’nýn verdiði o 7 tane ihsanlarýn her biri, o kiþinin günahlarýnýn 1/7’isi kadar kiþinin sevap hanesine sevap yazýlmasýna sebebiyet veriyor.

Günahlar ve sevaplar. Kaybedilen dereceler, nâkýs derecelerdir. Kazanýlan dereceler, zait derecelerdir. Kiþinin amel defterine kaybettiði derecat kadar derecat kaydediliyor. Ne oldu? Kiþinin günahlarý örtüldü. Sevaplarý varolduðu için, o kiþi günahlarý sevaplarýndan az olan birisi, ya da asýl ifadesiyle sevaplarý günahlarýndan fazla olan birisi oldu. Gideceði yer cennet oldu.

Peki, bu kiþi ne yaptý? 3. basamakta, Allah’a ulaþmayý diledi. Ondan sonra 4. basamakta, Allahû Tealâ Râhim esmasý ile tecelli etti. 5, 6 ve 7. basamaklarda, kiþinin görme, iþitme ve idrak etme kesimleri halledildi.

8. basamakta, Allah kiþinin kalbine ulaþýr. Bu ulaþma için Allahû Tealâ, Tegabun Suresinin 11. âyet-i kerimesinde þöyle buyuruyor:



64/TEGABUN-11: Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(bi iznillâhi), ve men yu'min billâhi yehdi kalbeh(kalbehu), vallâhu bikulli þey'in alîm(alîmun).

Allah’ýn izni olmadan (kimseye) bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a âmenû olursa Allah, onun kalbine ulaþýr (hidayet eder). Ve Allah, herþeyi bilendir.



9. basamakta, Allah o kiþinin kalbini, kalbinin nur kapýsýný Allah’a çevirir. Allahû Tealâ Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesinde diyor ki:



50/KAF-33: Men haþiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîb(munîbin).

Kim gaybte (görmeden) Rahmân’a huþû duyarsa, (onun kalbine ulaþan Allah, o kiþinin kalbini Kendine çevirir, bu sebeple) O’na dönük bir kalple (Allah’ýn huzuruna) gelir.



Allahû Tealâ diyor ki: “Kurumuþ topraklar yaðmura nasýl hasretse, iþte böyle bir huþûnun içinde olan insanlarýn kalbini Allah Kendisine çevirir.”

10. basamakta, Allahû Tealâ o kiþinin göðsünü yarýyor. Allah’ýn nurlarý o kiþinin kalbine ulaþabilsin diye göðsünden kalbine bir nur yolu açýyor:



6/EN'AM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeþrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudýllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).

Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaþtýrmayý dilerse onun göðsünü yarar ve (Allah’a) teslime (Ýslâm’a) açar. Kimi dalâlette býrakmayý dilerse, onun göðsünü semada yükseliyormuþ gibi daralmýþ, sýkýntýlý yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanlarýn üzerine pislik (azap, darlýk, güçlük) verir.



Allahû Tealâ: “Allah kimi Kendisine ulaþtýrmayý dilerse, onun göðsünü yarar ve Ýslâm’a (ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah’a teslim etmeye) açar.” diyor.

Ýslâm’a açmak, teslime açmaktýr. Ýslâm kelimesi de teslim kelimesi de “silm” kökünden gelmektedir. Ýslâm dîni, Allah’a teslim olma dîni demektir. Baþka bir dîn de hiç olmamýþtýr. Bütün dînler hep ayný dîndir. Tek bir dîn söz konusu olmuþtur. Ýslâm da, o tek dînin bugünkü ifadesidir. Tek dîn! Hz. Ýbrâhîm’in hanif dîni.

Her þey en güzel standartlarda vücut buluyor. Bunlarý Allahû Tealâ dizayn ediyor. Herkes için bütün kapýlar ardýna kadar açýk. Ýnsanlardan istediði tek bir þey var: Allah’a ulaþmayý dilemeleri. Eðer bu kiþi gereðini yapacak olursa, Allahû Tealâ iþte bu kiþiyi bazý safhalardan geçirir ve onu mutlaka “muhlis” kýlar.

Kiþi zikir yaptýðý zaman Allah o kiþinin kalbine, rahmet ile fazl isimli iki tane nur gönderiyor. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



39/ZUMER-22: E fe men þerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Allah kimin göðsünü Ýslâm için (Allah’a teslim için) yarmýþsa artýk o, Rabbinden bir nur üzere olur. Allah’ýn zikrinden kalpleri kasiyet baðlayanlarýn vay haline! Ýþte onlar, apaçýk dalâlettedirler.

39/ZUMER-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteþâbihen mesâniye takþaýrru minhu culûdullezîne yahþevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeþâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).

Allah, ihdas ettiði (nurlarýn) ahsen olanlarýný (rahmet, fazl ve salâvâtýgöz kırpma, ikiþer ikiþer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât), Kitab’a müteþabih (benzer) olarak indirdi. Rab’lerinden huþû duyanlarýn ciltleri ondan ürperir. Sonra onlarýn ciltleri ve kalpleri Allah’ýn zikriyle yumuþar, sukûnet bulur (yatýþýr). Ýþte bu, Allah’ýn hidayetidir, dilediðini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette býrakýrsa artýk onun için bir hidayetçi yoktur.



Allahû Tealâ: “Göðsünü yardýðýmýz ve göðsünden kalbine nur yolu açtýðýmýz ve kalbine o yoldan nur gönderdiðimiz kiþinin kalbiyle; kalbi kararmýþ ve sertleþmiþ olan, kasiyet baðlamýþ olan kiþinin kalbi ayný olur mu?” diyor. Bu nurlar, nefsimizin kalbine gelmeye baþlar. Sadece rahmet nuru kalbe girebilir ve sadece %2 oranýnda kalpte birikebilir. Bu giriþ Hadid Suresinin 16. âyetinde anlatýlmýþtýr. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



57/HADÝD-16: E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahþea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakký ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).

Âmenû olanlarýn kalplerinde, Allah’ýn zikri ile (ve bu zikirle) Hakk’tan inen þeyle (nurla) huþûya ulaþmak (huþû sahibi olmak) zamaný gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilen ve sonra aradan uzun zaman geçen kalpleri kasiyet baðlayan (kalpleri zikirsizlikten veya zikirden kararan ve sertleþen ve hastalanan) kimseler gibi olmasýnlar. Onlarýn çoðu fasýklardýr.



Kiþinin kalbinde huþû oluþtuðu zaman o kiþi hacet namazýný kýlýp, mürþidini soruyor ve Allah ona mürþidini gösteriyor. Allahû Tealâ, mürþidi Allah’tan sormaya “istiane istemek” diyor. Bakara Suresinin 45 ve 46. âyet-i kerimelerinde bu muhtevayý anlatmýþtýr. Allahû Tealâ diyor ki:



2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâþiîn(hâþiîne).
(Allah’tan) sabýrla ve namazla istiane (yardým) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazý ile Allah’a ulaþtýracak mürþidini sormak), huþû sahibi olanlardan baþkasýna elbette aðýr gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
O (huþû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatýnda) muhakkak mülâki olacaklarýna ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanýrlar.



Bu noktada kiþinin hacet namazýyla sorduðu kiþi, mürþiddir. Sorar, Allah ona mürþidini gösterir ve o da gider mürþidine ulaþýr. Ama kiþinin, bu noktaya ulaþabilmesi için huþû sahibi olmasý lâzýmdýr. Bunun için de nefsinin kalbinde %2 nur birikiminin gerçekleþmiþ olmasý gerekir. Sadece onlar mürþidlerini Allah’tan sorduklarýnda Allah’tan cevaplarýný alabilirler. Diðerleri cevap alamazlar. Böylece bu kiþi mürþidine ulaþýr, tâbiiyetini gerçekleþtirir.

Allahû Tealâ mürþidin farz olduðunu söylüyor:



5/MAÝDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaþmayý, teslim olmayý dileyenler)! Allah’a karþý takva sahibi olun ve O’na ulaþtýracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.



Mürþid farzdýr ve hacet namazý ile istenir. Bakara-45 ve 46’da Allahû Tealâ, mürþidin nasýl istendiðini açýklamaktadýr. Mürþide ulaþýncaya kadar kiþi, Allahû Tealâ’dan tam 12 tane ihsan almýþtýr. Mürþide ulaþtýktan sonra, kiþiye bu sefer de ni’metler yaðmaya baþlar:

1- Kiþinin kalbinin içine “îmân” yazýlýr.

2- Devrin imamýnýn ruhu baþýnýn üzerine gönderilir.



58/MUCADELE-22: Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aþîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhýluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radýyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne).

Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaþma gününe) îmân eden kavmi, Allah'a ve resûlüne karþý gelenlerle seviþir bulamazsýn. Velev ki; onlar, babalarý veya oðullarý veya kardeþleri veya ayný aþiretten olsun. Onlarýn kalplerine îmân yazýlýr. Ve onlar, Allah'ýn katýndan (orada eðitilmiþ olan) bir ruhla (devrin imamýnýn ruhunun baþlarýnýn üzerine yerleþmesi ile) desteklenirler ve altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere konurlar. Orada ebediyyen kalacaklardýr. Allah onlardan razýdýr, onlar da Allah'tan razýdýrlar. Ýþte onlar, Allah taraftarýdýrlar. Ve muhakkak ki; Allah, taraftarlarý kurtuluþa (felâha) erenlerdir.



3- Onlarýn günahlarý sevaba çevrilir. Allahû Tealâ Furkan Suresinin 70. âyet-i kerimesinde þöyle buyuruyor:



25/FURKAN-70: Ýllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâaglarahîmen).

Ancak kim (mürþidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazýlýp, îmâný artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde iþte onlarýn, Allah, seyyiatlerini (günahlarýnýgöz kırpma hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafûr’dur (günahlarý sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet gönderendir).



Günahlarýn sevaba çevrildiði bir noktadayýz. Bu standartlar içinde olaya bakýyoruz. Herkes için ayný þeyler geçerlidir. Mürþide ulaþan kiþinin mutlaka günahlarý sevaba çevrilir.

4- Kiþi nefs tezkiyesine baþlar.

O kiþinin kalbi artýk nefs tezkiyesi için müsait hale gelmiþtir. Kiþi “Allah, Allah, Allah…” diye tespihini çekerek Allah’ýn ismini tekrar ederse; Allah’ýn katýndan gelen rahmet ile fazl ve rahmet ile salâvât isimli nurlar, kiþinin göðsüne gelir ve kiþinin göðsünden kalbine ulaþýr ve kalbinin içine girer. Rahmet de fazýl da salâvât da o kiþinin kalbinin içine girer. Fakat kalpte kalýcý olanlar, baþlangýçtaki sadece %2 rahmetin ötesinde artýk sadece fazýllar olacaktýr.

Nefsin kalbinde %2 rahmeti bir tarafa býrakalým, bundan sonra hep fazýllar gelecektir. O kiþinin nefsinin kalbinde %7 fazýl biriktiði zaman, kiþinin ruhu 1. gök katýna ulaþýr. O kiþinin böylece Nefs-i Emmare’de olmasý söz konusudur. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



12/YUSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûý illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).

Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çýkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olaný (þerri, kötülüðügöz kırpma emreder. Rabbimin Rahîm esmasýyla tecelli ettiði (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, maðfiret edendir (günahlarý sevaba çevirendir). Rahîm’dir (rahmet nurunu gönderen, rahmetiyle nefsleri tezkiye ve tasfiye edendir).



Allah’ýn Râhim esmasý ile tecellisi bu noktada tahakkuk ediyor. Râhim esmasý ile tecelli, bu kiþinin Allah’a ulaþmayý dilediði noktadýr. Bu tecelli kiþiyi ruhunu 1. gök katýna ulaþtýrdýðý yere kadar götürüyor. Burasý Nefs-i Emmare’dir.

Sonra kiþi zikrini arttýrmaya devam ediyor. Artan zikirle beraber, nefsin kalbine giren nurlar da artýyor. Bir defa daha %7 nur birikimi gerçekleþiyor: Nefs-i Levvame. Kiþi nefsini kýnýyor. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



75/KIYAME-2: Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeh(levvâmeti).

Ve hayýr, o levvame (kýnanan, suçlanan) nefse yemin ederim.



Burasý 2. defa %7 fazl birikiminin olduðu noktadýr ve ruh 2. gök katýna yükselir.

3. defa %7 fazl birikimi: Nefs-i Mülhime. Kiþi Allah’tan ilham almaya baþlýyor. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



91/ÞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.

Yemin ederim ki; o nefs, sevva edildi (7 kademede).

91/ÞEMS-8: Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.

Ona (o nefse), (Allah'ýn) takvasý ve (þeytanýn) füccuru ilham edilir.

91/ÞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ.

Andolsun ki; nefsini tezkiye eden, felâha erer (cennete girer).



“O nefse ve onu sevva edene (1. faktör).

O nefse Allah’ýn takvasý ve þeytanýn fücuru ilham edilir (2. faktör).

Kim nefsini tezkiye ederse o felaha erer (3. faktör).”

Burada o kiþinin durumu anlatýlýyor. Kiþi Allah’tan ilham almaya baþlýyor ve ruhu 3. gök katýna ulaþýyor.

Ruhun 4. gök katýna ulaþmasý için, kiþinin nefs kademelerinden Nefs-i Mutmainne kademesine ulaþmasý lâzýmdýr. 4. defa %7 fazl birikimi ile Nefs-i Mutmainne oluþur. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



13/RAD-28: Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu).

Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah’ý zikretmekle mutmain olmuþtur. Kalpler ancak; Allah’ý zikretmekle mutmain olur, öyle deðil mi?



Kalplerin mutmain olabilmesi, tatmine, doyuma ulaþabilmesi, sadece bir tek anahtarý gerektirir; o anahtar zikirdir. Allah’a ulaþmayý dileyen birinin zikri derhal Allah’ýn sünnetullahý tarafýndan duyulur. Sünnetullah, Allah’ýn kâinattaki her zerreye hükümdar olan ilâhî kompitürüdür. Derhal oraya, Allah’ýn rahmeti ile fazlýný ve rahmeti ile sâlâvatýný gönderir. Eðer o kiþi Allah’a ulaþmayý dilemiþse bu gerçekleþir. Dilememiþse ne kadar zikrederse etsin, o kiþinin göðsüne hiç bir zaman Allah’ýn nuru ulaþmaz. Tabiatýyla kalbine de ulaþmaz. Öyleyse herþeyin bir anahtarý vardýr.

Allah’a ulaþmanýn anahtarý da, Allah’a ulaþmayý dilemektir. Þimdi konumuz olan ihlâsýn anahtarý da, ayný anahtardýr. Her þey oradan, Allah’a ulaþmayý dilemekten baþlar. Allahû Tealâ böylesine güzel bir dizayn gerçekleþtirmiþtir. Ýnsanlarý bir hiç karþýlýðý, mutlaka Kendisine ulaþtýrýyor. Bir hiç karþýlýðý! Sadece bir dilek: Allah’a ulaþmayý dilemek. Kiþi mürþide ulaþýp tâbî olduðu zaman, ruhu vücudundan ayrýlýr, Allah’a doðru yola çýkar.

Nefs tezkiyesinin 5. kademesi Nefs-i Radiye, 6. kademesi Nefs-i Mardiyye’dir. Nefs-i Radiye’de biz Allah’tan razý oluyoruz, ruhumuz 5. gök katýna çýkýyor. Nefs-i Mardiyye’de Allah da bizden razý oluyor ve ruh 6. gök katýna çýkýyor. Hem Mutmainne hem de Radiye ve Mardiyye kademeleri, Fecr Suresinin 27, 28, 29, 30. âyet-i kerimelerinde ifade buyurulmuþtur. Allahû Tealâ diyor ki:



89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).

Ey mutmain olan nefs!

89/FECR-28: Ýrciî ilâ rabbiki râdýyeten mardýyyeh(mardýyyeten).

Allah’tan razý ol ve Allah’ýn rýzasýný kazan. (Ey ruh!) Allah’a (Rabbine) geri dönerek ulaþ.

89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.

(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiðin ve ruhunu Allah’a ulaþtýrdýðýn zaman), (Bana kul olursun) kullarýmýn arasýna gir.

89/FECR-30: Vedhulî cennetî.

Ve cennetime gir.



7. ve son kademe, tezkiye kademesidir, Nefs-i Tezkiye. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



35/FATIR-18: Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu þey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahþevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihîgöz kırpma, ve ilâllâhil masîr(masîru).

Yük taþýyan birisi (bir günahkâr) baþka birinin yükünü (günahýnýgöz kırpma yüklenmez. Eðer aðýr yüklü kimse, onu (günahlarýnýgöz kırpma yüklenmeye (baþkasýnýgöz kırpma çaðýrsa bile ondan hiçbir þey yükletilmez, onun yakýný olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huþû duyanlarý ve namazý ikame edenleri uyarýrsýn. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüþ Allah’adýr (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah’a döner ulaþýr).



“Kim tezkiye olursa, bunu kendi nefsi için yapmýþtýr.”

Çünkü nefsi ezelde Allahû Tealâ’ya tezkiye olacaðýna dair söz vermiþtir.

Allahû Tealâ. “Ve ruhu Allah’a döner: ilâllâhil masîr” diyor. Böylece ruh Allah’a döner, Allah’a ulaþýr.

Kiþinin ruhu Allah’a ulaþmýþtýr, 21. basamak.

Ruh Allah’ýn Zat’ýnda yok olur, 22. basamak. Kur’ân-ý Kerim böyle olan insanlara “evvab” diyor. Allahû Tealâ ruhun Allah’ýn Zat’ýna ulaþmasýyla, Allah’ýn o ruha “meab” olacaðýný ifade ediyor:



78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen þâettehaze ilâ rabbihî meâbâaglameâben).

Ýþte o gün (mürþidin eli Hakk'a ulaþmak üzere öpüldüðü ve ona tâbî olunduðu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaþmayý dileyen) kiþi, kendisini Rabbine ulaþtýran (yolu, Sýratý Mustakîm'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaþan kiþiye Allah), meab (sýðýnak, melce) olur.



Böylece ruh Allahû Tealâ’ya ulaþtýktan sonra, Allah’ýn Zat’ýnda yok oluyor. Burasý Allah’ýn Zat’ýnda ifna olmaktýr. Fenâ makamýný iþaret eder.

Öyleyse, bu noktaya kadar geçen olaylara bakalým: Allah’a ulaþmayý dilemek; ürerimize farz mý? Farz!

Allahû Tealâ diyor ki:



30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muþrikîn(muþrikîne).

O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaþmayý dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazý ikame edin (namaz kýlýn). Ve (böylece) müþriklerden olmayýn.

30/RUM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû þiyeâaglaþiyean), kullu hýzbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).

(O müþriklerden olmayýn ki) onlar, dînlerinde fýrkalara ayrýldýlar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanýrlar.



Allahû Tealâ: “Allah’a ulaþmayý dile, Allah’a yönel.” diyor. Bu farzdýr.

Peki, bütün sahâbe Allah’a ulaþmayý dilemiþler midir? Hepsi. Allahû Tealâ Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde þöyle buyuruyor:



39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buþrâ, fe beþþir ýbâd(ýbâdi).

Onlar ki; taguta (insan ve cin þeytanlara) kul olmaktan içtinab ettiler (kaçýndýlar, kendilerini kurtardýlar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaþmayý dilediler). Onlara müjdeler vardýr. Öyleyse kullarýmý müjdele!



Taguta kul iken, Allah’a kul olmuþlar. Hepsi Allah’a ulaþmayý dilemiþler.

Kiþi 14. basamakta mürþidine ulaþýr. Farz mý? Maide Suresi 35. âyet-i kerimesi gereðince farzdýr:



5/MAÝDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaþmayý, teslim olmayý dileyenler)! Allah’a karþý takva sahibi olun ve O’na ulaþtýracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.



Sahâbe mürþidlerine tâbî oldular mý? Kâinatýn en büyük mürþidine, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî oldular. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



48/FETÝH-10: Ýnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihi), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâaglaazîmen).

Muhakkak ki onlar, sana biat ettikleri zaman Allah’a biat etmiþ oldular. Onlarýn ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiði için ellerinde de tecelli etmiþ olduðundan) Allah’ýn eli vardý. Kim (derecesini nâkýsa) düþürürse, muhakkak ki o, nefsi sebebiyle (Allah’a verdiði yeminleri, ahdleri yerine getirmediði için) derecesini nâkýsa düþürmüþtür. Kim de Allah’a olan ahdini yerine getirirse (ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah’a teslim ederse), ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).



Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e bütün sahâbe tâbî olmuþlardýr. Bütün sahâbe ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmýþlar mý? Hepsi ulaþtýrmýþlar. Allahû Tealâ, sahâbenin ruhlarýný Allah’a ulaþtýrdýklarýný Zumer Suresinin 18. âyet-i kerîmesinde kesinleþtiriyor.



39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hed âhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).

Onlar, sözü iþitirler, böylece onun ahsen olanýna tâbî olurlar. Ýþte onlar, Allah’ýn hidayete erdirdikleridir. Ve iþte onlar; onlar ulûl’elbabtýr (daimî zikrin sahipleri).



Hidayet insan ruhunun Allah’a ulaþmasýdýr.



2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yehûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba'te ehvâehum ba'dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).

Sen onlarýn dînine tâbî olmadýkça (uymadýkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razý olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaþmak (var ya) iþte o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eðer onlarýn hevalarýna uyarsan andolsun ki; Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardýmcý olmaz.



inne hudâllâhi huvel hudâ: Muhakkak ki Allah’a ulaþmak, iþte o hidayettir.

Ýnne: Muhakkak ki

Hudâllâhi: Allah’a ulaþmak

Huve: iþte o

el hudâ: hidayettir.



Bütün sahâbe hidayete ermiþlerdir. Ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmýþlar ve de Allah’a teslim etmiþlerdir.

Ruhu Allah’a ulaþtýrmak farz mý? Farz. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



73/MUZEMMÝL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâaglatebtîlen).

Rabbinin (Allah’ýn) ismiyle zikret ve herþeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaþ, vasýl ol).



Allah’a ulaþmak üzerimize farz kýlýnmýþ ve gördük ki; bütün sahâbe Allah’a ulaþmýþlardýr. Bundan sonra sahâbe daha çok zikrediyor. Daha çok zikir, bir yerden sonra o kiþiye bir taht ihsanýný ifade ediyor.

Kiþinin ruhunun Allah’a ulaþmasýndan sonra ruhun Allah’ýn Zat’ýnda yok olmasý, Allah’ýn ruha meab olmasý, o kiþinin evvab olmasý gerçekleþir. Ruh Allah’ýn Zat’ýnda yok olur. Bu, ruhun meaba ulaþmasý, meabda yok olmasýdýr. Burasý ruhun Allah’ta yok olduðu, ifnâ olduðu noktadýr, fenâfillah makamýdýr.

Fenâ: yok olmak, fâni olmak

fi: içinde,

Allah: Allah.

Fenâfillah: Allah’ýn içinde yok olmak, fâni olmak. Burasý 22. basamaktýr.

Sonra o kiþiye Allahû Tealâ bir taht verir. Kiþinin nefsinin kalbindeki nurlar %51’den %61’e çýkmýþtýr. %61’e ulaþýnca Allahû Tealâ o kiþiye Allah’ýn katýnda bir taht ihsan eder. Kiþi böylece Allah’ýn Ýndi’nde bâkî olur. O kiþinin ruhu, o tahtýn üzerinde, Allah’ýn Ýndi’nde baki olur. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



6/EN'AM-127: Lehum dârus selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Rab’lerinin katýnda onlar için selâm yurdu (teslim yurdu) vardýr. Yapmýþ olduklarýndan dolayý, O (Allah), onlarýn dostudur.



Nefsin kalbindeki nurlar %71’e ulaþtýðý noktadaki makam, bekâ makamýdýr. Allah’ýn Zat’ýnda baki olma makamýdýr. Herkes bu makamlara kolayca eriþebilir.

Bundan sonra konunun zorluðu baþlar. Bu makamdan daha yukarýya çýkabilmek için, kiþinin mutlaka zahid olmasý gerekir.

Negatif züht, Kur’ân-ý Kerim’de Yusuf Suresinin 20. âyet-i kerîmesinde ifade ediliyor. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



12/YUSUF-20: Ve þerevhu bi semenin bahsin derâhime ma’dûdeh(ma’dûdetin), ve kânû fîhi minez zâhidîn(zâhidîne).

Ve onu (Yusuf’u), az bir fiyatla, birkaç dirheme sattýlar. Çünkü; ona karþý zahidlerden idiler.



Yusuf’a deðer vermiyorlar. Bu negatif zühddür. Ama zahid, pozitif zühtün sahiplerine denir. Zahid demek, her gün 12 saatten daha fazla Allah’ý zikreden kiþi demektir.

Kur’ân-ý Kerim’de 3 zikir de farz kýlýnmýþtýr. Ara sýra zikir farz mý? Farz. Allahû Tealâ zikri Muzemmil Suresinin 8. âyet-i kerimesinde farz kýlmýþtýr:



73/MUZEMMÝL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâaglatebtîlen).

Rabbinin (Allah’ýn) ismiyle zikret ve herþeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaþ, vasýl ol).



Allah’a ulaþana kadar geçen zikir, az zikirdir. Ara sýra yapýlan zikirdir ve farzdýr. Burada günün yarýsýndan az zikir yapýlýr.

Peki, günün yarýsýndan fazla, çok zikir farz mý? Evet, o da farz.

Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:



33/AHZAB-41: Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâaglakesîran).

Ey âmenû olanlar! Allah’ý çok zikirle (günün yarýsýndan fazla) zikredin.



Allahû Tealâ bu çok zikrin sahiplerinin âmenû olanlar olduðunu yani sadece Allah’a ulaþmayý dileyenler olduðunu söylüyor. Allahû Tealâ: “Allah’a ulaþmayý dileyenler, siz de artýk Allah’ý çok zikirle zikretmek mecburiyetindesiniz.” diyor. Bu çok zikirle zikretmek, günün yarýsýndan daha fazla zikretmektir.

Kim her gün Allah’ý günün yarýsýndan daha fazla zikrederse, ancak o kiþinin kalbindeki nurlar %71’i aþar. Kiþinin zikrinin artýþý ile paralel olarak, %81’e kadar kiþi zühd makamýnda yürür.

Kiþi daimî zikre ulaþmadan evvel, nefsinin kalbinde %81 nur birikimi gerçekleþtiðinde bu kiþinin fizik vücudu Allah’a teslim olur. Kiþi fizik vücudunu Allah’a teslim ettiði noktada o kiþinin nefsinin kalbinde %81 nur vardýr. Geri kalan %19 karanlýk olmasýna raðmen, fizik vücut Allah’ýn bütün emirlerini mutlak olarak yerine getirir.



Fizik vücudun Allah’a teslim edilmesi farz mý? Farz olduðu kesin. Allahû Tealâ Yasin Suresinin 60 ve 61. âyet-i kerimelerinde þöyle buyuruyor:



36/YASÝN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûþ þeytân(þeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).

Ey Âdemoðullarý! Ben, sizlerden þeytana kul olmayacaðýnýza dair ahd almadým mý? Muhakkak ki; o (þeytan), size apaçýk bir düþmandýr.

36/YASÝN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sýrâtun mustekîm(mustekîmun).

Ve Ben, sizden Bana kul olmanýza (dair ahd almadým mý?) Bu da Sýratý Mustakîm (üzerinde bulunmak)týr.



“Âdemoðullarý” fizik vücutlarýmýzdýr. Allahû Tealâ hepimizden bu konuda ahd almýþtýr.

Bütün sahâbe fizik vücutlarýný Allah’a teslim etmiþlerdir. Allahû Tealâ’nýn Kur’ân’daki iþareti, Al-i Ýmran Suresinin 20. âyet-i kerimesinde þöyle ifade edilmektedir:



3/AL-Ý ÝMRAN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).

Eðer seninle tartýþmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah’a teslim ettik.” O kitap verilenlere ve ÜMMÎ’lere de ki: “Siz de (fizik vücudunuzu Allah’a) teslim ettiniz mi?” Eðer teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermiþlerdir. Eðer yüz çevirirlerse, o zaman sana düþen (görev) ancak tebliðdir. Allah kullarýný BASÎR’dir (görendir).



Sonra kiþi daimî zikre ulaþýr. Daimî zikre ulaþýnca kiþinin 4 tane temel özelliði vardýr:

1- Kiþi daimî zikre ulaþmýþtýr.

2- Daimî zikre ulaþtýðý için nefsinde hiç afet kalmamýþtýr.

3- Allahû Tealâ o kiþinin kalp gözünü açar. Göstermek istediði her þeyi kalp gözleri ile gösterir.

4- Allahû Tealâ o kiþinin kalp kulaðýný açar. Allah onunla konuþtuðu zaman, kiþi Allah’ýn bütün söylediklerini iþitir.

Bu 4 tane temel þart, o kiþinin 3 tane vasýf þartý kazanmasýna sebebiyet verir:

5- O kiþi ehli tezekkür olur. Allah ile her zaman her konuyu konuþmak, tezekkür etmek imkânýnýn sahibidir.

6- O kiþi ehli hayýr olur. Daimî zikirde olduðu için her an derecat kazanýr. Her an hayýr kazanýr.

7- O kiþi ehli hikmet olur. Allah’ýn âyetlerine baktýðý zaman, o âyetlerin hangi kademeye ait olduðunu bir bakýþta görür. Ayný zamanda hâkim veya hakem olduðu zaman mutlaka adaletle hükmeder. Çünkü Allahû Tealâ’dan sorarak hüküm verir.

Allah ile olan iliþkilerinize dikkatle bakýn. Bu makam ulûl'elbab makamýdýr. Daimî zikirdir. Nefsin teslimini içerir. Ýþte ihlâs makamý bundan sonraki makamýn adýdýr.

Ulûl’elbab makamýnda bütün insanlara 7 kat yerler gösterilir. Yerlerin melekûtu 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7. kat cehennemlerdir. Aþaðý doðru. -1, -2, -3 diye gider. Yer katlarýnýn aþaðýsýna doðru 7 kat cehennem bu makamda gösterilir. Ulûl’elbab makamýnýn bir özelliði daha vardýr. Ulûl’elbab makamýndaki kiþiye ana dergâh da gösterilir. Devrin imamýnýn dergâhýdýr. O dergâh, bizim dergâhýmýzdýr.

Allahû Tealâ’nýn bu devrede devrin imamlýðýna tayin ettiði kiþi; o, biziz! Huzur namazýnýn imamýyýz. Allahû Tealâ’nýn huzurunda namaz kýldýran bizim ruhumuzdur. Her gün bizden ayrýlýp da ruhumuz bir yere gitmiþ deðildir. Zaten ruhumuz Allah’a ulaþmýþtýr. Ama Allahû Tealâ O’nun katýnda bir ruhumuzu orada, huzur namazýnýn imamlýðýna vazifeli kýlmýþtýr. Ruhumuz hep oradadýr. Bir ruhumuz oradadýr, Ýndi Ýlâhi’dedir, orada huzur namazýný kýldýrýr. Bir baþka ruhumuz ümmülkitabýn altýndadýr. Boþlukta duran ümmülkitabýn altýndaki ruh, oradaki müderristir. O kürsünün baþýndaki kiþi; o, biziz.

Bu ulûl'elbab makamýnýn sonrasý ihlâs makamýdýr. Ýhlâs farz mýdýr? Evet farzdýr. Allahû Tealâ Beyyine Suresinin 5. âyet-i kerimesinde þöyle buyuruyor:



98/BEYYÝNE-5: Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).

Onlar emrolunmadýlar. Sadece hanifler olarak, Allah için dînde halis (nefslerini halis kýlmýþgöz kırpma kullar olmakla emrolundular. Ve namaz kýlmakla ve zekât vermekle emrolundular. Ýþte kayyum olan dîn budur.





Ve mâ umirû illâ li ya’budullâhe: Onlar emrolunmadýlar.

Ýllâ: Allah’a kul olmakla emrolundular.

Muhlisîne: muhlis kullar olmakla emrolundular.

lehud dîne: O’nun dîninde, Allah’ýn dîni için halis kullar, nefslerinin kalbini halis kýlmýþ, muhlis kullar olmakla emrolundular.

Hunefâe: hanifler olarak

Ýhlâs emrolunmuþ, farz kýlýnmýþtýr. Peki bütün sahâbe muhlisler oldular mý? Hepsi oldular. Allahû Tealâ diyor ki:



2/BAKARA-139: Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â'mâlunâ ve lekum a'mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne).

De ki: "Allah hakkýnda bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, onun için ihlâs sahibi (MUHLÝS) (kul)larýz.



Muhlisler, öyle kiþilerdir ki, Allahû Tealâ onlara 7 kat gökleri gösterir. Devrin imamýnýn dergâhý zemin kattadýr ve zaten daha evvel ulûl'elbab makamýnda görülür. Bu makamda:

1. gök katýnda açýkta yapýlan bir secde gösterilir.

2. gök katýnda suvarýlma havuzlarýnýn bulunduðu kesim ile 7. kata kadar çýkabilenlerin bulunduðu 2. kesim gösterilir.

3. gök katýnda bir köþke benzeyen iki katlý dergâh.

4. gök katýnda Beyt-ül Makdes’in aslý,

5. gök katýnda Beyt-ül Haram’ýn aslý gösterilir.

6. gök katýnda sýbgatullah olma mahalli gösterilir. Buz kalýbýna benzeyen o nurdan çýkan ýþýklarýn nasýl oradaki ruhlarýn derilerini onun rengine boyadýklarý ve derileri nasýl çatlattýðý ve sadece çatlamayan bir kiþinin oradan ayrýlýp daha üst kata çýkabildiðinin görüntüsü gösterilir.

7. Bu noktadan sonra o kiþiye Allahû Tealâ 7. katýn sýrlarýný gösterecektir.

7. gök katýnýn:

1. âlemi kader hücreleridir. Kader hücreleri altýgendir.

2. âlem ümmülkitabtýr. Orada da devrin imamý görev yapar.

3. âlem Kudret Denizi’dir. Ýnsanlarýn kudret denizine nasýl daldýklarý gösterilir.

4. âlem Makam-ý Mahmud’dur. Orada da her gün devrin imamý görevlidir.

5. âlem Divan-ý Salihîn’dir. Divan-ý Salihîn’de olan olaylarý da Allahû Tealâ o kiþiye gösterir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) kafilenin sað kanadýnda yer alarak Divan-ý Salihîn’e ulaþýldýðý andan itibaren, Divan-ý Salihîn’in baþkanlýðý devrin gavsýnda iken, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e geçer. Kafilenin tekrar geri döndüðü noktaya kadar, hep orada o gün Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir ruhu Divan-ý Salihîn’e baþkanlýk eder.

6. âlem, zikir hücreleridir. Ruhlar zikir hücrelerine gelir. Orada her biri 2 metreden daha yüksek, küresel bir sistemin içine girip orada günlük zikirlerini yaparlar. Bunlar zikir hücreleridir. Muntazam sýralar halindedir. Ruhlarýn her biri otururlar ve zikirlerini yaparlar. Zikrini tamamlayabilen bir kiþi (her gün olmaz; belki birkaç günde, belki birkaç haftada bir, bir kiþi) ancak zikir tamamlanmasý emrini aldýðý zaman; o Sidretül Münteha’ya ulaþýr.

7. âlem, Sidretül Münteha’dýr. (Ýndi Ýlâhi’nin en yüksek noktasýndaki o aðaç ) Oradan kiþinin ruhu Allah’ýn Zat’ýna ulaþýr.

Ýnsanlardan kim Sidretül Münteha’yý görmüþse, o zaman o kiþi ihlâs makamýný tamamlamýþtýr, salâh makamýna geçer. Bunun iþareti Tövbe-i Nasuh’a davet dilmektir. Ýhlâs makamýnýn sonu, Tövbe-i Nasuh’tur. Salâh makamýnýn baþý gene Tövbe-i Nasuh’tur. Allahû Tealâ kiþiye Nasuh Tövbesi ile tövbe ettirir. Allah’ýn söyledikleri tekrar edilerek Nasuh Tövbesi tamamlanýr.

Nasuh tamamlandýktan sonra, Allahû Tealâ o kiþinin günahlarýný örter. O kiþiye salâh nuru verir. O kiþinin günahlarýný sevaba çevirir. Bu 4 kademe, salâh makamýnýn ilk 4 kademesini oluþturur:

1- Tövbe-i Nasuh,

2- Günahlarýn örtülmesi,

3- Salâh nurunun verilmesi,

4- Kiþinin günahlarýnýn sevaba çevrilmesi.

Günahlarýn sevaba çevrilmesi olayýndan sonra, o kiþinin iradesi de Allah’a teslim olmak üzere hazýr hale gelmiþtir. Ýrade Allah’a teslim olur. Kiþi salâh makamýnýn 5. kademesindeki son noktaya ulaþýr.

Ýhlâs makamý bundan evvelki son makamdýr. Tabiatýyla Ýslâm’dan kopan kavramlardan en önemlilerinden biridir. Ýnsanlar bu söylediðim þeylerden, uzaktan yakýndan haberdar deðiller ve biz onlara dînlerini öðretmeye çalýþýyoruz.

Bir gün kimliðimiz kesin þekilde insanlar tarafýndan anlaþýlacak. O zaman bugünün dîn adamlarý omuzlarýndaki aðýr vebali idrak edecekler.
Gönderme Tarihi: 16.09.2007 - 03:34
munib üyenin diger mesajlarini ara munib üyenin Profiline bak munib üyeye özel mesaj gönder munib üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 987 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
nailgencer (44), Orchidee (37), onersinanc (67), sivas58 (59), selale 1 (48), kir cicegi (33), Türkiz (54), murad safak (48), hanik (56), musti58 (52), hvv23 (41), meryema (44), YUSSF (51), erdal.sahin (45), kadir_eyup (44), ufux (49), sankay (49), Ebu Muhammed (49), UmutK (47), yasmin79 (45), Turkiyeli 66 Ac.. (35), sayyad82 (42), Cerez (56), serapbuyukcivel.. (56), Mustafa. (53), crixso (47), fatihbeyza (51), aydinfuat1991 (34), bekar ögretmen (45), leventay24 (60), selyum (45), fatihmeskul (47), altug utku (46), emrebey (51)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.66445 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.