generique rhinocortchloroquine ivermektin generique kaletra ivermektine oxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

9 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: *** BİE AYET te SEN EKLE ***
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    fiy külli ümmetin resûlen
42 Mesaj -
Nahl-36
"Ve lekad be'asnâ fiy külli ümmetin resûlen eni'büdullahe vectenibûttâguût, feminhüm men hedallahü ve minhüm men hakkat aleyhiddalâleh, fesiyrû fiyl'ardý fanzurû keyfe kâne âkýbetülmükezzibiyn."
Ve andolsun ki biz bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde Resûl'ler be'as ettik, (hayata getirdik, vazifeli kýldýk) taguttan kurtulsunlar ve Allah'a kul olsunlar diye. Onlardan bir kýsmý hidayete erdi ve bir kýsmýnýn üzerine dalâlet hak oldu (resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanlarýn ise üzerine dalâlet hak oldu). Yeryüzünde gezin, yalanlayanlarýn akýbetinin nasýl olduðunu görün.
Yani tâbî olanlar olmuþlar, hidayete ermiþler. Tâbî olmayanlar mý? Onlar da tâbî olmadýklarý için üzerlerine dalâlet hak oldu
Gönderme Tarihi: 29.12.2006 - 22:10
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon LIKA ILE ILGILI AYETLER
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    LIKA ILE ILGILI AYETLER
42 Mesaj -
2/BAKARA-223: Nisâukum harsun lekum, fetû harsekum ennâ þitum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe valemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beþþiril muminîn(muminîne).
Kadýnlarýnýz sizin için tarladýr. O halde tarlanýza nasýl dilerseniz öyle yaklaþýn. Kendiniz için (derecelerinizi arttýracak ameller) takdim edin. Ve Allaha karþý takva sahibi olun ve Ona mülâki olacaðýnýzý (kavuþacaðýnýzýgöz kırpma bilin. Ve müminleri müjdele.

2/BAKARA-249: Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men þeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yatamhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihîgöz kırpma, fe þeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihîgöz kırpma, kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne).
Böylece Talut, askerlerle (ordu ile) (Kudüsten) ayrýldýðý zaman dedi ki: Muhakkak ki Allah, sizi bir nehir ile imtihan edecek. Bundan sonra kim ondan içerse, artýk (o kimse) benden deðildir. Ve kim ondan (doyacak kadar) içmez ise sadece eliyle bir avuç avuçlayýp içen hariç, o taktirde muhakkak ki o bendendir Fakat onlardan ancak pek azý hariç, (o sudan doyasýya) içtiler. Nitekim o (Talut) ve îmân edenler birlikte (nehri) geçtikleri zaman: Bugün bizim, Calut ve onun askerleri ile (ordusuyla) (savaþacak) takatimiz (gücümüz) yok dediler. O kendilerinin muhakkak Allaha mülâki olacaklarýný kesin olarak bilenler (yakîn hasýl edenler) ise þöyle dediler: Nice az bir topluluk, Allahýn izniyle çok bir topluluða gâlip gelmiþtir. Ve Allah, sabredenlerle beraberdir.

7/A'RAF-51: Ellezînettehazû dînehum lehven ve leiben ve garrethumul hayâtud dunyâ, felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).
Onlar, onlarýn dînini oyun ve eðlence edinen ve dünya hayatýnýn onlarý aldattýðý kimselerdir. Böylece onlar bugünlerine ulaþacaklarýný nasýl unuttularsa ve nasýl âyetlerimizi bile bile inkâr ettilerse, bugün de Biz onlarý unuturuz.

7/A'RAF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat amâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû yamelûn(yamelûne).
Ve âyetlerimizi ve ahirete ulaþmayý (hayatta iken ruhun Allah;a ulaþmasýnýgöz kırpma inkâr eden kimselerin amelleri, heba oldu (boþa gitti). Onlar, yaptýklarýndan baþka bir þeyle mi cezalandýrýlýr (karþýlýk verilir)?

10/YUNUS-7: Ýnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaþmayý (hayatta iken ruhlarýný Allaha ulaþtýrmayýgöz kırpma dilemezler. Dünya hayatýndan razý olmuþlardýr ve onunla doyuma ulaþmýþlardýr ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardýr.

10/YUNUS-45: Ve yevme yahþuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâgöz kırpma, gündüzden bir saatten baþka kalmamýþlar (bir saat kalmýþlar) gibi onlarý toplayacak (haþredecek). Birbirlerini tanýyacaklar (aralarýnda tanýþacaklar). Allaha mülâki olmayý (Allaha ölmeden önce ulaþmayýgöz kırpma yalanlayanlar, hüsrana düþtüler (nefslerini hüsrana düþürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadýlar (ruhlarýný ölmeden evvel Allaha ulaþtýramadýlar).

11/HUD-29: Ve yâ kavmi lâ eselukum aleyhi mâlâaglamâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).
Ve ey kavmim! Buna (teblið ettiðim þeylere) karþýlýk sizden mal olarak (bir þey) istemiyorum. Eðer ücretim (ecrim) varsa ancak Allaha aittir. Ve ben âmenû olanlarý ((Allaha ulaþmayý dileyenleri) tardedecek (uzaklaþtýracak, kovacak) deðilim. Muhakkak ki onlar, Rablerine mülâki olacaklar (ulaþacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.


18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat amâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kýyameti veznâaglaveznen).
Ýþte onlar, Rablerinin âyetlerini ve Ona mülâki olmayý (ölmeden evvel ruhun Allaha ulaþmasýnýgöz kırpma inkâr ettiler. Böylece onlarýn amelleri heba oldu (boþa gitti). Artýk onlar için kýyâmet günü mizan tutmayýz.

28/KASAS-80: Ve kâlellezîne ûtûl ilme veylekum sevâbullâhi hayrun li men âmene ve amile sâlihâaglasâlihan) ve lâ yulekkâhâ illes sâbirûn(sâbirûne).
Ve ilim verilenler: Size yazýklar olsun! Âmenû olan ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar için Allahýn sevabý daha hayýrlýdýr. Buna (hayýrlý sevaba), sabredenlerden baþkasý mülâki olmaz (kavuþturulmazdediler.

29/ANKEBUT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allaha mülâki olmayý (hayattayken Allaha ulaþmayýgöz kırpma dilerse, o taktirde muhakkak ki Allahýn tayin ettiði zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allaha ulaþacaktýr). Ve O, en iyi iþiten, en iyi bilendir.


10/YUNUS-11: Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiþ þerresti;câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim yamehûn(yamehûne).
Ve eðer Allah onlarýn hayrý acele istemeleri gibi insanlara þerr için acele etseydi, elbette onlarýn ecelleri yerine getirilirdi (kaza edilirdi). Fakat (hayatta iken) Bize ulaþmayý dilemeyen kimseleri, isyanlarý içinde þaþkýn býrakýrýz.

32/SECDE-10: Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardý e innâ le fî halkýn cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn(kâfirûne).
Dediler ki: Biz yer (topraðýn için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratýlmýþ olacaðýz Hayýr, onlar, Rablerine mülâki olmayý (ulaþmayýgöz kırpma inkâr edenlerdir.

32/SECDE-14: Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum tamelûn(tamelûne).
Öyleyse bu likâe (Allaha ulaþma) gününüzü, unutmanýzdan dolayý (azabýgöz kırpma tadýn. Muhakkak ki Biz de sizi unuttuk. Ve yaptýklarýnýz sebebiyle ebedî azabý tadýn.

32/SECDE-23: Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl(isrâîle).
Andolsun ki Musa (A.Sa kitap verdik. Bundan sonra sen, Ona (Allaha) mülâki olmaktan (hayattayken ruhunu Allah;a ulaþtýrmaktan) þüphe içinde olma. Ve Onu (Tevratýgöz kırpma Ýsrailoðullarý için hidayet rehberi (Allaha ulaþtýrýcýgöz kırpma kýldýk.

84/ÝNÞÝKAK-6: Yâ eyyuhel insânu inneke kâdihun ilâ rabbike kedhan fe mulâkîh(mulâkîhýgöz kırpma.
Ey insan! Muhakkak ki; sen, Rabbine varmak için cehd ile cihad edersin. Ve o zaman Allaha ulaþýrsýn (mülâki olursun).


2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
O (huþû sahipleri) ki; onlar, Rablerine (dünya hayatýnda) muhakkak mülâki olacaklarýna ve (sonunda ölümle) Ona döneceklerine yakîn derecesinde inanýrlar.


29/ANKEBUT-23: Vellezîne keferû bi âyâtillâhi ve likâihî ulâike yeisû min rahmetî ve ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).
Allahýn âyetlerini ve Ona (Allaha) mülâki olmayý (ruhlarýný hayatta iken Allaha ulaþtýrmayýgöz kırpma inkâr edenler; iþte onlar, rahmetimden ümidi kestiler. Ve iþte onlar; onlar için elîm azap vardýr.



30/RUM-8: E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakký ve ecelin musemmâaglamusemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne).
Onlar, kendi nefsleri hakkýnda tefekkür etmiyorlar mý (düþünmüyorlar mýgöz kırpma? Gökleri ve yeri ve ikisinin arasýndakileri ancak hak ile ve belirlenmiþ bir süre ile yarattý. Ve muhakkak ki insanlarýn çoðu, Rablerine mülâki olmayý (hayatta iken ruhlarýný Allaha ulaþtýrmayýgöz kırpma kesin olarak inkâr edenlerdir.


30/RUM-16: Ve emmellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhýreti fe ulâike fîl azâbi muhdarûn(muhdarûne).
Onlar ki kâfirlerdir ve âyetlerimizi tekzib ettiler (yalanladýlar) ve ahirete ulaþmayý (hayattayken ruhu Allaha ulaþtýrmayý tekzib ettiler). Ýþte onlar, azap içinde hazýr bulunanlardýr.


13/RAD-2: Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ alel arþý ve sehhareþ þemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâaglamusemmen), yudebbirul emre yufassýlul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkýnûn(tûkýnûne)."
Görmekte olduðunuz semalarý (gök katlarýnýgöz kırpma direksiz olarak yükselten Allahtýr. Sonra arþa istiva etti. Ve Güneþ'i ve Ay'ý emri altýna aldý. Hepsi belirlenmiþ bir süreye kadar akýp gider. Ýþleri düzenleyip idare eder. Âyetleri ayrý ayrý açýklar ki; böylece Rabbinize mülâki olmaya (ölmeden evvel ruhunuzu Allaha ulaþtýrmaya) yakîn hasýl edersiniz.


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son ehlihikmet tarafından, 26.12.2006 - 19:45 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 04.12.2006 - 21:46
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde söyle buyuruyor:
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde söyle buyuruyor:
42 Mesaj -
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde söyle buyuruyor:
Hiç kimse kendi ameliyle felâha eremez. Cennet sahibi olamaz-Sen de mi ya Resûlullah?
-Evet, ben de... Ama Rabbim beni rahmetine garketmistir.
Bu hadîs-i serifi hayat kitabimiz olan Kurân âyetleriyle açiklarsak acaba Peygamber Efendimiz bize hangi mesaji vermistir?
Biliyorsunuz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz;
Bir gün benim hadîslerim tartisma konusu olacak, tartisma konusu oldugu günlerde Kurân-i Kerime bakiniz. Kurân-i Kerime aykiri bir hadîsim olamaz buyuruyor.
Bugün birçok insan, Islâmi, Islâmin bes sartindan ibaret zannediyor ve bes sarti (kelime-i sehadet, namaz, oruç, zekât, hac) yerine getiren herkesin mutlaka kurtulusa ererek, cennete gidecegini düsünüyor. Bu bes sartla, yani fizik bedenin yapmasi gereken amellerle insanlar kurtulusa ereceklerini zannediyorlar. Halbuki Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz 14 asir evvel hadîs-i serifinde; Hiç kimsenin kendi ameliyle kurtulusa eremeyecegini, cennete gidemeyecegini, Beni de kendi amelim kurtarmaz ancak Allah beni rahmetine garketmistir ifade buyurmus:
Nebîler Sultani Peygamber Efendimiz (S.A.V) böyle buyuruyorsa, fizik bedenin yapmasi gereken amelleri, ibadetleri ihtiva eden Islâmin bes sarti hiç kimseyi kurtaramaz. Birçok insan, kelime-i sehadeti farkli bir sekilde söyleyebilir. Ama bir insanin kendi kendine kelime-i sehadeti söylemesi ona sadece sevap kazandirir, ondan öteye bir sey saglamaz. Fizik bedenin yaptigi amellerin içerisinde yer alan kelime-i sehadet, bir insanin kendi kendine degil, mutlaka Allahû Tealânin kendisi için tayin ettigi Resûlün huzurunda yaptigi tövbe ile söylemesi gereken bir seydir. Ama bugün bu konu dejenere edilmis, degistirilmistir. Öyle olunca da sadece o kisinin yaptigi ameller, yaptigi ibadetler kalir. Yani kelime-i sehadet, (kisi kendi kendine söyledigi zaman) fizik bedenin yaptigi bir ameldir, namaz, fizik bedenin yaptigi bir ameldir, oruç, fizik bedenin yaptigi bir ameldir, zekât fizik bedenin yaptigi bir ameldir, hacca gitmek fizik bedenin yaptigi bir ameldir. Yani bugünkü Islâm tatbikatinda sadece ve sadece fizik bedenimizin yapmasi gereken birtakim ameller, Islâmin bes sarti içerisinde yer aliyor. Halbuki insani kurtulusa ulastiracak olan, Allahû Tealânin ezelde fizik bedenimizden aldigi ahd (seytana kul olmaktan kurtulup Allaha kul olmak) nefsimizden almis oldugu yemin (7 kademede tezkiye olmak) ruhumuzdan aldigi misak (dünya hayatini yasarken ruhumuzu Allaha ulastirmak), yapilan bu bes amelle yerine getirilemez.
Bugün özellikle Islâmin bes sartini yerine getirenlere Allahû Tealâ Nisa Suresinin 49. âyet-i kerimesinde sesleniyor:
Elem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum
(Habibim) nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi?
Belillâhu yuzekkî men yesâu
Hayir öyle degil (nefsini tezkiye ettigini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz) ancak Allah diledigi kisinin nefsini tezkiye eder.
O halde Islâmin sadece bes sartiyla (fizik bedenin yaptigi amellerin standardinda kalarak) hiç kimsenin nefs tezkiyesini tek basina gerçeklestirmesi mümkün degil. Nefs tezkiyesi gerçeklesmeden de felâha ulasmak söz konusu degildir.
Ve men tezekkâ feinnemâ yetezekkâ linefsih, ve ilallâhilmasiyrFatir-18
Kim nefsini tezkiye ederse bunu kendi nefsi için yapmis olur ve (ruhu) Allaha dogru yola çikar. (Allaha ulasir.)
Kad efleha men zekkâhâ Sems-9
Andolsun ki nefsini tezkiye eden felâha erer (cennete girer).
Ancak nefsini tezkiye eden felâha ulasirbuyuruyor.
Ancak nefsini tezkiye edenin ruhu Allaha ulasir. Ancak nefsini tezkiye eden Allaha kul olur.
O halde anliyoruz ki, Allahin yardimi olmadan nefs tezkiyesi gerçeklesemez, nefs tezkiyesi olmadan kurtulusa ulasabilmek mümkün degildir.
O zaman Resûlullahin hadîs-i serifi bir baska anlam kazaniyor. Demek ki insan kendi ameliyle kurtulusa eremez. Nasil ki, kendisi tek basina nefsini tezkiye edemiyorsa, yaptigi amellerle hiçbir zaman kurtulusa eremiyor. Mutlaka Allahin nusrati gerekiyor. Allahin nusrati da mürsidin himmetine baglidir. Bunu Allahû Tealâ Nisa Suresinin 64. âyet-i kerimesinde dile getirmis:
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ liyutâa biiznillâh. Velev ennehum iz zalemû enfusehum câuke festegferûllahe vestegfere lehumurresûlu le vecedullâhe tevvâben rahîmen
Biz resûlleri ancak Allah’in izniyle kendilerine itaat edilsin diye göndeririz. Onlar nefslerine zulmettikleri zaman eger sana gelselerdi ve Allah’tan magfiret dileselerdi Resûl de onlar için magfiret dileseydi Allah’i tövbeleri (her iki tarafin magfiretini, tövbesini) kabul eden ve rahmet gönderici olarak bulurlardi.
Görüyoruz ki, Allah’in yardimi da mürsidin himmetiyle paralel geliyor bize. O zaman burada ulasmamiz gereken sonuç, mürside tâbî olmadan, mürsidin himmetini almadan hiç kimsenin kendi ameliyle kurtulusa ulasamayacagidir. Bugünkü Islâm’da ne yazik ki dünya hayatinda ruhun Allah’a ulasmasi, tatbikattan çikartilmistir. Gene ne yazik ki Allahû Tealâ’nin üzerimize üç kere farz kildigi nefs tezkiyesi tamamen devreden çikartilmistir. Ve bugünkü Islâm tatbikatinda fizik bedenin seytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olmasi ahdi tamamen yok edilmistir. Seytan öyle bir noktaya insanlari hapsetmis ve tuzagina düsürmüs ki, “sadece ve sadece Islâm’in bes sartini yerine getir ve kurtul” dur. Halbuki hem Kur’ân-i Kerim âyetleri bize ispat ediyor ki, Islâm’in bes sartiyla kurtulusa ermek mümkün degil; hem de Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Sahih-i Buharî, cilt-12, 1918. hadîste; “Kimsenin kendi ameliyle kurtulusa eremeyecegini” ifade ediyor. Ama Resûlullah diyor ki; “Allah beni rahmetine garketmistir.”
Bir insanin Allah’in rahmetinin içerisine girmesi ne zaman gerçeklesiyor? Mürsidine tâbî oldugu an, kalbine îmân yazildigi an, ruhu Sirat-i Müstakiym’e ulastigi an ve islâh edici amellere basladigi an Allah’in rahmetinin içerisine o kisi giriyor.
Allah’in Resûl’ü; “Kimse kendi ameliyle felâha eremez.” diyorsa, rahmetin içerisine girmek kurtulusu ifade ediyorsa, mürside tâbî olmadan hiç kimse rahmetin içerisine giremiyorsa, o zaman buradan çikartmamiz gereken sonuç; mürsidine tâbî olmayan hiç kimsenin felâha eremeyecegidir.
“Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhiluhum fî rahmetin minhu ve fadlin, ve yehdîhim ileyhi sirâten mustekîma.” Nisa-175
Allah’a âmenû olanlari ve O’na sarilanlari (sarilmayi dileyenleri) Allah, kendinden bir rahmetin ve fazlin içine koyacak ve onlari Allah’a ulastiran Sirat-i Müstakiym’e (Allah’a ulastiran yola) hidayet edecektir, ulastiracaktir.
“Ve min âbâihim ve zürriyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhüm ve hedeynâhüm ilâ siratin müstekiym. Zâlike hüdallâhi yehdiy bihî men yesâü min ibâdih.” En’am-87,88
Onlarin babalarindan ve zürriyetlerinden ve kardeslerinden biz seçeriz ve onlari Sirat-i Müstakiym’e ulastiririz. Iste bu Allah’in hidayetidir ki, Allah kullarindan diledigini bununla (bu yolla, bu Sirat-i Müstakiym’le) hidayete erdirir.
O halde Sirat-i Müstakiym Allahû Tealâ’nin hidayet yoludur.
Allahû Tealâ rahmetinin ve fazlinin içerisine koyduklarini Sirat-i Müstakiym’e ulastiriyor. O zaman kesinlikle bilecegiz ki, bizim ruhumuz Sirat-i Müstakiym’e ulastigi an, rahmet ve fazl bize mutlaka geliyor. Bu, kisi mürsidin önünde tövbe ettigi an gerçeklesiyor. Allahû Tealâ bakin ne buyuruyor:
“Elleziyne yahmilûnel’arse ve men havlehü yüsebbihûne bihamdi rabbihim ve yü’minûne bih, ve yestagfirûne lilleziyne âmenû, rabbenâ ve si’te külle sey’in rahmeten ve ilmen fagfir lilleziyne tâbû vettebe’û sebiyleke.” Mü’min-7
Arsi tutan melekler ve oradaki kisi (arsta bulunan Zamanin Halifesi’nin Ruhu) Rab’lerini hamd ile tespih ederler (zikrederler) ve O’na îmân ederler ve âmenû olanlar için Allah’tan magfiret (onlarin günahlarini sevaba çevirmesini) dilerler. “Rabbimiz” derler. “Senin rahmetin ve ilmin herseyi kusatmistir. Kim tövbe eder de (Mürsidin önünde tövbe eder de) Senin yoluna (Sirat-i Müstakiym’e, Sana ulastiran yola) tâbî olursa o taktirde onlara magfiret eyle (onlarin günahlarini sevaba çevir).”
Magfiret; o kisinin o güne kadar islemis oldugu günahlarin sevaba kalbedilmesidir. O halde günahlarin magfiretiyle de kisi kurtulusa erebiliyor. Magfiret olayi gerçeklestigi an, kisinin mizani tartilsa o kisi sifir günahin sahibidir ve o güne kadar islemis oldugu bütün amellerin karsiliginda sevabin sahibidir.
“Velveznü yevmelizinilhakk, femen sekulet mevâziynühü feülâike hümülmüflihûn.” A’raf-8
O gün tarti haktir. Kimin tartilari agir basarsa, iste kurtulanlar onlardir.
“Ve men haffet mevâziynühü feulâikelleziyne hasirû enfüsehüm fiy cehenneme hâlidûn.” Mü’minun-103
Kimin mizani (sevap tartilari) (kiyamet gününde) hafif gelirse onlar nefsleri hüsranda olanlardir, onlar cehennemde ebediyyen kalacaklardir.
Bir insanin (en alt seviyede) hasenat tartilarinin agir geldigi nokta, mürsidine tâbî oldugu, magfiretin üzerinde gerçeklestigi noktadir.
Mü’min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde, bütün negatif dereceleri Allah pozitif derecelere ref ettigi için o kisi kurtulusa eren birisidir.
“Refiy’udderecâti zül’ars, yülkiyrrûha min emrihî alâ men yesâü min ibâdihî liyünzire yevmettelâak.” Mü’min-15
Dereceleri yükselten ve arsin sahibi olan Allah, kullarindan (kendisine ulastirmayi) diledigi kisinin (Allah’a ulasmayi diledigi için Allah‘in da kendisine ulastirmayi diledigi kisinin) üzerine (basinin üzerine) Allah'a ulasma gününün geldigini (o kisinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’in emrini teblig edecek) bir ruh ulastirir.
O kisinin kalbine “îmân” yazildigi için, o kisi islâh edici amellere basladigi için Allah onun günahlarini sevaba kalbediyor:
“Illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât, ve kânallahü gafûren rahiymâ.” Furkan-70
Ama (Mürsidin önünde) tövbe eden ve (Mürsidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazildigi için) mü’min olan ve (ayni sebeple) nefsi islâh edici ameller isleyen kisinin Allah günahlarini sevaba çevirir. Ve Allah günahlari sevaba çeviren ve rahmet gönderendir.
Bütün bu faktörlerden hareketle neticede suna ulasiyoruz: Mürsidine tâbî olan kisi bidayette felâha eriyor, kurtulusa eriyor.
Insanin kendi ameli kendisini kurtaramiyorsa, insani kurtulusa ulastiran nedir? Mürsidin himmeti, Allah’in nusratidir. Onun için Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor:
Insanlar sahip olduklarina sevinmesinler, Allah’in sahip olduklarina sevinsinler.
Eger biz mürsidin himmetiyle ki, bu Kur’ân-i Kerim’de sefaat olarak geçiyor ve Allah’in nusratiyla kurtulusa ereceksek, bir an evvel Allah’in mutlaka bizler için tayin ettigi mürside tâbî olmamiz lâzimdir. Persembeyi cumaya baglayan gece hacet namazi kilarak Allah’tan mürsidimizi sormamiz gerekiyor.
Hadîs-i serifte ifade edilen özelliklerden hareketle, Kur’ân-i Kerim âyetleri isiginda kimlerin felâha eremedigini açiklayalim:
1- Kâfirler felâha eremez.
“Ve men yed’u ma’allahi ilâhen âhare lâ bürhâne lehü bihî feinnemâ hisâbühü inde rabbih, innehü lâ yüflihulkâfirûn.”
Mü’minun-117
Kim Allah ile beraber bir kanit (burhan)i olmaksizin baska bir ilâha taparsa, artik onun hesabi Rabbinin katindadir. Süphesiz kâfirler kurtulusa eremezler.
Eger kâfirler felâha eremiyorsa, kisi mürsidine tâbî olmadigi taktirde, kalbin içerisindeki küfür kelimesi disariya alinmayacagi için, o kisi küfürle hayatina devam eden birisi olacaktir.
Öte yandan Kasas Suresinde de Allahû Tealâ söyle buyuruyor:
“Ve asbehalleziyne temennev mekânehü bil’emsi yekuûlûne veyke’ennallahe yebsüturrizka limen yesâü min ibâdihî ve yakdir, lev lâ en mennallahü aleynâ lehasefe binâ, veyke’ennehü lâ yüflihulkâfirûn.” Kasas-82
Dün, onun yerinde olmayi dileyenler, sabahladiklarinda: “Vay, demek ki Allah, kullarindan dilediginin rizkini genisletip yaymakta ve kisip daraltmaktadir. Eger Allah, bize lütfetmis olmasaydi, bizi de süphesiz batirirdi. Vay, demek gerçekten kâfirler felâh bulamaz.” demeye basladilar.
2- Allah’a iftira eden ve Allah’in âyetlerini yalanlayan zalimler, felâha eremez.
“Ve kaâle mûsâ rabbiy a’lemü bimen câe bilhüdâ min indihi ve men tekûnü lehü âkibetüddâr, innehü lâ yüflihuzzâlimûn.” Kasas-37
Musa dedi ki: “Rabbim, kimin kendisinden bir hidayetle geldigini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacagini daha iyi bilir. Gerçekten nefsine zulmeden (nefsine tâbî olan) zalimler kurtulusa eremez.”
“Ve lâ tekuûlü limâ tesifü elsinetükümülkezibe hâzâ halâlün ve hâzâ harâmün litefterû alallahilkezib, innelleziyne yefterûne alallahilkezibe lâ yüflihûn.” Nahl-116
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayisiyla suna helâl, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a ifrira etmis olursunuz. Süphesiz Allah’a iftira edenler kurtulusa eremezler.
Allahû Tealâ Kur’ân-i Kerim’de helâl olanlari belirtmis. Nahl Suresinde de neyi bize haram kildigini ifade ediyor:
“Innemâ harreme aleykümülmeytete vaddeme ve lahmelhinziyri ve mâ ühille ligayrillâhi, bih, femenidturra gayre bagin ve lâ âdin feinnallahe gafûrun rahiym.” Nahl-115
O, size ancak ölüyü, kani, domuz etini ve Allah’tan baskasi adina kesilmis olan (hayvan)i haram kildi. Fakat kim mecbur kalirsa, saldirmamak ve siniri asmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah bagislayandir, esirgeyendir. (Ama bunun ötesine geçen ise felâha eremez).
O halde Allahû Tealâ haram olanlari bu sekilde bildirmisken bunun disinda tekrar kisinin kendi kendine “su haramdir, su helâldir” deyip de Allah’a yalan iftira etmesi o kisiyi kurtulusa ulastirmaz. O kisinin artik felâha ermesi söz konusu degildir.
Yüce Rabbimiz Yunus Suresinde buyuruyor:
“Femen azlemü mimmenifterâ alallahi keziben ev kezzebe biâyâtih, innehü lâ yüflihulmücrimûn.” Yunus-17
Allah’in âyetlerini yalanlayanlar ve Allah’i tekzib ederek O’na iftira edenlerden daha zalim kim vardir. Süphesiz Allah mücrimleri felaha erdirmez.
“Kul innelleziyne yefterûne alallahilkezibe lâ yüflihûn.” Yunus-69
Allah’a yalan iftira edenler (yani Allah söylememesine ragmen o beser sözü olan zanlariyla Allah’a yalan iftira edenler) kurtulusa ulasamazlar.
“Ve men ezlemü mimmenifterâ alellâhi keziben ev kezzebe biâyâtih, innehü lâ yüflihuzzâlimûn.” En’am-21
Allah’a karsi yalan uydurup iftira düzenden veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç süphesiz o zalimler kurtulusa eremezler.
“Kul yâ kavmi’melû alâ mekâniteküm inniy âmil, fesevfe ta’lemûne men tekûnü lehü âkibetüddâr, innehü lâ yüflihuzzâlimûn.” En’am-135
De ki: “Ey kavmim! Bütün yapabileceginizi yapin; süphesiz ben de yapiyorum. Bu yurdun (dünyanin) sonu, kimindir, bilip ögreneceksiniz.” Gerçekten zalimler kurtulusa ermeyeceklerdir.
Zalimlerin yine bir kere daha kurtulusa eremeyecegini Allah ifade ediyor.
3- Sihir yapanlar felâha eremez.
Sihir yapanin felâha eremeyecegi ki, sihir zülmanî bir ilimdir, seytanin zülmanî ilmiyle amel edenlerin de Allahû Tealâ felâha eremeyeceginden bahsediyor:
“Kaâle mûsâ etekuûlûne lilhakki lemmâ câeküm, esihrün hâzâ, ve lâ yüflihussâhirûn.” Yunus-77
Musa: “Size hak geldiginde (böyle) mi söylersiniz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücüler, kurtulusa ermezler” dedi.
“Fe’ecmi’û keydeküm sümme’tû saffâ ve kad eflehalyevme menista’lâ.” Taha-64
Bundan ötürü, tuzaklarinizi bir araya getirin, sonra gruplar halinde gelin; bugün üstünlük saglayan, gerçekten kurtulusu bulmustur.
Allahû Tealâ onlarin kurtulusa eremeyecegini ifade ediyor.
“Ve elki mâ fiy yemiynike telkaf mâ sana’û, innemâ sana’û keydü sâhir ve lâ yüflihussâhiru haysü etâ.” Ta-ha-69
Sag elindekini ativer, onlarin yaptiklarini yutacaktir; çünkü onlarin yaptiklari yalnizca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz.
4- Zalimler felâha eremez.
“Innehü lâ yüflihuzzâlimûn.”
Yusuf-23
Buyuruyor ki, zalimler felâha eremez.
“Ve len tüflihû izen ebedâ.” Kehf-20
Bu durumda ebedî olarak kurtulus bulamazsiniz.
Zalimlerin felâha eremeyecegini, ashab-i kehfin durumunda Allahû Tealâ ifade ediyor.
Allah’in yoluna girdikten sonra dönenler asla felâha eremezler.
5- Dünya hayatini yasarken Allah’a ulasmayi yalanlayanlar kurtulusa eremezler.
“Kad hasirelleziyne kezzebû bilikaâllâhi ve mâ kânû mühtediyn.” Yunus-45
Andolsun ki Allah’a (ölmeden evvel ruhen) mülâki olmayi (ulasmayi) tekzip edenler (yalanlayanlar) (nefslerini) hüsrana düsürenlerdir. Onlar (Allah’a ölümden evvel ulasmayi tekzip ettikleri için) hidayete eremezler (ruhlarini ölümden evvel Allah’a ulastiramazlar).
O halde, belki bugün amel yapan insanlar: “Bu kurtulusa ulasamayan grubun içerisinde bizler yokuz, o zaman elbette biz de yaptigimiz tatbikatla kurtulusa ulasabiliriz.” derler.
Islâm’in bes sartini yerine getirenler acaba hangi âyet-i kerimeleri yalanliyorlar?
1- 73 tane âyet-i kerimede Allah, dünya hayatini yasarken ruhun Allah’a ulasmasini açikliyor ve bunu 11 tane âyet-i kerimede bize farz kiliyor. Ama bu, tatbikattan çikartilmis. Acaba bugünkü tatbikattan çikartilinca bunlar bu âyet-i kerimeleri yalanlamis olmuyorlar mi?
2- Dünya hayatinda yerine getirmemize dair ezelde Allahû Tealâ nefsimizden YEMIN, ruhumuzdan MISAK ve fizik bedenimizden AHD almis, Islâm’in bes sartini yerine getirenlerde Allah’a verdigimiz yeminlerin tamamen devreden çikartilmasi, yer almamasi acaba Allah’in âyetlerini yalanlamak anlamina gelmiyor mu?
3- Islâm’in bes sartiyla (ne bir âyet-i kerimede ne de bir hadîste) kurtulusa ulasmak ifade edilmemisken, bunu böyle ifade edenler acaba Allahû Tealâ’ya iftira etmis olmuyorlar mi?
Hangi açidan bakarsak bakalim, görüyoruz ki Kur’ân âyetleriyle, hadîslerle, yasanan Islâm tatbikati karsilastirilinca asla hedefe ulasmak, söz konusu degil.
O zaman bir insanin kurtulusa ulasabilmesini beraberce inceleyelim.
Yüce Rabbimiz Nur Suresinin 31. âyet-i kerimesinde:
“Ve tûbû ilallahi cemi’an eyyühelmü’minûne le’alleküm tüflihûn.”
Hepiniz toptan tövbe edin ki,Ey müminler felâha ulasasiniz.
O halde bizi kurtulusa ulastiran bidayette yaptigimiz tövbedir.
Kur’ân-i Kerim’de üç çesit tövbe vardir: Bunlardan bir tanesi insanin (kendi kendine) münferit bir günahindan dolayi Allahû Tealâ’dan magfiret dilemesidir ki Allahû Tealâ bunu kabul ederse o günahi siler.
Ikinci tövbe insani felâha ulastirir.
“Illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât.” Furkan-70
Ama (Mürsidin önünde) tövbe eden ve (Mürsidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazildigi için) mü’min olan ve (ayni sebeple) nefsi islâh edici ameller isleyen kisinin Allah günahlarini sevaba çevirir.
Üçüncü tövbe ise günahlarin örtüldügü nasuh tövbesidir.
Allahû Tealâ Furkan-69’dakilerin cehenneme gideceklerini saydiktan sonra, tövbe edenler, kalbine îmân yazilanlar, islâh edici amellere baslayanlarin günahlarini sevaba kalbettigi için kurtulusa ereceklerini söylüyor.
1- Mürside ulasanlar felâha erer.
O halde bidayette insani kurtulusa ulastiran; mürsidin önünde Allah’in Zat’ina ulasmak niyetiyle yaptigi tövbedir.
2- Kalbine îmân yazilanlar felâha erer.
Allahû Tealâ bu tövbede o kisinin kalbine “îmân”i yazdigi için felâha ulasir.
“Kad efle halmü’minûn”
Mü’minun-1
Mü’minler felâha ulasanlardir.
“Men amile seyyieten felâ yüczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev ünsâ ve hüve mü’minün feülâike yedhulûnelcennete yürzekuûne fiyhâ bigayri hisâb.” Mü’min-40
Kim seyyiat (serr, derecat düsürücü ameller) islerse mislinden daha fazla cezalandirilmaz. Kadinlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi islâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa iste onlar mü’minlerdir. Onlar cennete konulacak ve orada hesapsiz riziklandirilacaklardir.
Iste kalbine îmân yazilan kisiyi cennetine aliyor Allahû Tealâ, kurtulusa ulastiriyor ve onu orada hesapsiz riziklandiriyor.
3- Islâh edici amellere baslayanlar felâha erer.
Gerçekten Kur’ân-i Kerim’de Allahû Tealâ yüzlerce âyet-i kerimede; “Illelleziyne âmenû ve âmilûssâlihâti.” dedikten sonra; “Onlar mutlaka cennetime gireceklerdir.” buyuruyor.
O halde islâh edici amellere baslayanlarin da kurtulusa erdigini Allahû Tealâ açikça ifade ediyor.
Bir insan, mürsidine tâbî olmadigi taktirde, yaptigi günahlar için kendisinde magfiret gerçeklesmedigi taktirde, ameli hiçbir zaman o kisinin günahlarini sevaplarinin altina düsüremez. Veya baska bir deyimle; sevaplari günahlarindan fazla olamaz. Ancak ve ancak insanin sevaplarinin günahlarindan fazla olabilmesinin sarti mutlaka o kisinin mürsidine tâbî olmasidir.
4- Allah’i çok zikredenler felâha erer.
“Fezkürû âlâallahi le’alleküm tüflihûn.” A’raf-69
Öyleyse Allah’in ni’metlerini hatirlayin ki kurtulus bulasiniz.
“Vezkürullahe kesiyren le’alleküm tüflihûn.” Enfal-45
Ve Allah’i çokça zikredin ki kurtulus bulasiniz.
“Ütlü mâ ûhiye ileyke minelkitâbi ve ekimissalât, innessalâte tenhâ anilfahsâi velmünker, ve lezikrullahi ekber, vallahü ya’lemü mâ tasne’ûn.” Ankebut-45
Sana kitaptan vahyedileni oku, namazi kil. Çünkü namaz kötülükten ve fuhsiyattan meneder ama Allah’in zikri en büyüktür. Ve Allah yaptiginiz seyleri bilir.
“Vezkürullahe kesiyren le’alleküm tüflihûn.” Cuma-10
Allah’i çokça zikredin; umulur ki felâha (kurtulusa) kavusmus olursunuz.
“Yâ eyyühelleziyne âmenûzkürullahe zikren kesiyrâ.” Ahzap-41
Ey îmân edenler! Allah’i çok zikredin.
Zühd sahipleri günün yarisindan daha fazlasini zikirle geçirdikleri için onlar zaten felâha eriyorlar. Ama daha az fiille felâha ermek; mürside tâbî oldugunuz an gerçeklesiyor:
“Elleziyne yettebi’ûnerresûlennebiyyel’ümmiyyelleziy yecidûnehü mektûben indehüm fiyttevrâti vel’inciyli ye’mürühüm bilma’rûfi ve yenhâhüm anilmünkeri ve yuhillü lehümüttayyibâti ve yuharrimü aleyhimülhabâis ve yeda’u anhüm israhüm vel’aglâlelletiy kânet aleyhim, felleziyne âmenû bihî ve azzerûhü ve nasarûhü vettebe’ûnnûrelleziy ünzile ma’ahü ülâike hümülmüflihûn.” A’raf-157
Onlar ki, yanlarindaki Tevrat’ta ve Incil’de (gelecegi) yazili bulacaklari ümmî haber getirici (Nebîgöz kırpma olan elçiye (Resûl) uyarlar; O, onlara marufu (iyiligi) emrediyor, münkeri (kötülügügöz kırpma yasakliyor, temiz seyleri helal, murdar seyleri haram kiliyor ve onlarin agir yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. O’na inananlar, destek olup savunanlar, yardim edenler ve O’nunla birlikte indirilen nuru izleyenler; iste kurtulusa erenler bunlardir.
Onlar ki ümmî Resûl’e (Nebî’ye) tâbî oldular, iste onlar felâha erdiler.
5- Seytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olanlar felâha erer.
“Velleziynectenebûttâguûte en ya’büdûhâ ve enâbû ilallahi lehümülbüsrâ, febessir ibâdi.” Zümer-17
Taguta kulluk etmekten kaçinan ve Allah’a yönelenler ise, onlar için bir müjde vardir, öyleyse kullarima müjde ver.
Seytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olanlar için müjdeler vardir, buyuruyor. Müjde ki, cennet müjdesidir. Onlar felâha eriyorlar.
6- Nefs tezkiyesini gerçeklestirenler felâha erer.
“Kad efleha men tezekkâ.” A’lâ-14
Andolsun (nefsini tezkiye eden) tezkiye olan felâha ermistir. (Cennet saadetine ulasmistir.)
“Kad efleha men zekkâhâ.” Sems-9
Andolsun ki nefsini tezkiye eden felâha erer (cennete girer).
7- Takva sahipleri felâha erer.
“Vettekullahe le’alleküm tüflihun.”
Bakara-189
Allah’a karsi takva sahibi olun. umulur ki; (böylece) felâha erersiniz.
“Yâ eyyühellezine âmenû lâ te’külûrriba ed’âfen mudâ’afeten, vettekullahe le’alleküm tüflihûn.” Al-i Imran-130
Ey îmân edenler! Faizi kat kat artirarak yemeyin. Allah’a (karsi gelmekten sakinip) takva sahibi olun. Umulur ki (böylece) felâha erersiniz.
“Ya eyyühellezine âmenûsbirû ve sâbirû ve râbitû vettekullahe le’alleküm tüflihûn.” Al-i Imran-200
Ey îmân edenler! Sabredin... Direnin... Ve rabita kurun... Allah’a (karsi) takva sahibi olun ki (böylece) felâha eresiniz.
“Yâ eyyühelleziyne âmenûttekullahe vebteguû ileyhilvesiylete ve câhidû fiy sebiylihi le’alleküm tüflihûn.” Maide-35
Ey (Allah’a ulasmayi dileyen îmân sahipleri) âmenû olanlar! Allah’a karsi takva sahibi olun. O’na, Allah’a ulastirmaya vesile olani (vesile olan kisiyi Allah’tan) isteyin. Ve Allah’in yolunda cihad edin ve böylece felâha erin.
“Yâ eyyühelleziyne âmenû innemelhamrü velmeysirü vel’ensâbü vel’ezlâmü ricsün min amelisseytâni fectenibûhü le’alleküm tüflihûn.” Maide-90
Ey îmân edenler! Sarap, kumar, dikili taslara tapmak, gelecegin tayininde fal oklarini kullanmak, bunlar seytanin pis islerindendir. Öyleyse ondan sakinin, umulur ki felâha erersiniz.
“Fettekullahe yâ ûliyl’elbâbi le’alleküm tüflihûn.” Maide-100
Ey ulûl’elbab! Allah’tan sakinin. Umulur ki kurtulusa erersiniz.
“Ülâike alâ hüden min rabbihim ve ülâike hümülmüflihûn.” Bakara-5
Iste onlar; Rab’lerinden bir hidayet üzeredirler. Iste onlar; MÜFLIHUN, (felâha erenler)dir.
“Veltekün minküm ümmetün yed’ûne ilelhayri ve ye’mürûne bilma’rûfi ve yenhevne anil münker. Ve ülâike hümülmüflihûn.” Al–i Imran-104
Sizden (insanlari) hayr’a çagiran, ma’ruf (irfan) ile emreden, kötülüklerden alikoyan (nefslerindeki kötü afetlerden kurtulmalarina yardim eden) bir ümmet (Mürsid’ler) olussun. Iste onlar, MÜFLIHUN’ (felâha erenler)un ta kendileridir.
“Lâkinirresûlü velleziyne âmenû ma’ahü câhedû biemvâlihim ve enfüsihim, ve ulâike lehümülhayrâtü ve ulâike hümülmüflihûn.” Tevbe-88
Ama Resûl ve O’nunla birlikte olan mü’minler, mallariyla ve canlariyla cihad ettiler; iste bütün hayirlar onlarindir ve kurtulusa erenler onlardir.
“Innemâ kâne kavlelmü’miniyne izâ dü’û ilallahi ve resûlihi liyahküme beynehüm en yekuûlû semi’nâ ve eta’nâ ve ulâike hümülmüflihûn.” Nur-51
Aralarinda hükmetmesi için, Allah’a ve elçisine çagrildiklari zaman mü’min olanlarin sözü: “Isittik ve itaat ettik.” demeleridir. Iste felâha kavusanlar bunlardir.
“Feâti zelkurbâ hakkahü velmiskiyne vebnessebiyl, zâlike hayrun lilleziyne yüriydûne vechallahi ve ülâike hümülmüflihûn.” Rum-38
Öyleyse yakinlara hakkini ver, yoksula da, yolcuya da. Allah’in zatini (cemalini) isteyenler için bu daha hayirlidir ve felâha erenler onlardir.
“Ülâike ketebe fiy kulûbihimül’iymâne ve eyyedehüm birûhin minh.”
Mücadele-22
Onlarin kalplerine îmân yazilir ve onlar Allah’in katindan (orada egitilmis olan) bir ruhla (Mürsid’in ruhunun baslarinin üzerine yerlesmesi ile) desteklenirler
“Ülâike alâ hüden min rabbihim ve ülâike hümülmüflihûn.” Lokman-5
Iste onlar, Rab’lerinden bir hidayet üzerindedirler ve felâha erenler de onlardir.
“Velleziyne tebevveüddâre vel’iymâne min kablihim yühibbûne men hâcere ileyhim ve lâ yecidûne fiy sudûrihim hâceten mimmâ ûtû ve yü’sirûne alâ enfüsihim ve lev kâne bihim hasâsah, ve men yûka suhha nefsihî feülâike hümülmüflihûn.” Hasr-9
Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazirlayip îmâni (gönüllerine) yerlestirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen seylerden dolayi içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açiklik (ihtiyaçgöz kırpma olsa bile (kardeslerini) öz nefslerine tercih ederler. Kim nefsinin cimrilik ve bencillik afetlerinden korunmussa, iste onlar felâha (kurtulus) erenlerdir.
“Ve men yûka suhha nefsihi feülâike hümülmüflihûn.” Tegabün-16
Ve kim nefsinin sehvetinden korunursa, iste onlar kurtulanlardir.
Kimlerin felâha erdigini, kimlerin müflisler oldugunu Allahû Tealâ bizlere açikliyor.
O halde görüyorsunuz ki, Allah’in âyetleri ve Resûlullah’in hadîsleri kesinlikle birbiriyle çakisiyor, Resûlullah’tan kaynaklanan hadîslerle, Allahû Tealâ’nin âyetleri arasinda bir farklilik bulmak mümkün degildir.
Yaptiklari uydurmalarla Resûlullah’tan kaynaklanmayan sözleri O’na malederek Resûlullah’a iftira edenler Kur’ân-i Kerim’e aykiri düsmüs oluyorlar.
O halde insanlar eger Allah’a iftira ediyorlarsa, söylemedigi halde “Allah söyledi.” diyorlarsa, haram etmedigi halde “O haram etti.” diye söylüyorlarsa, Allah helâl kilmasina ragmen helâli haram; haram kilmasina ragmen harami da helâl yapiyorlarsa o zaman bu olay Allah’a iftiradir. Allah’a iftira edenler, Resûlullah’a iftira edenler, Allah’in âyetini yalanlayanlarin kurtulusa ermesi söz konusu degildir.
Birçok insan kâfiri “Allah’a inanmayan kisi” olarak telâkki etmektedir. Halbuki Kur’ân-i Kerim’e baktigimiz zaman kâfir olan kisi, kalbinde küfür kelimesi bulunan kisidir. Herkes bu standardin içinde dünyaya gelir. Mürsidine tâbî oldugu an Allahû Tealâ onlarin kalbine îmân’i yazar ve onu katindan bir ruhla destekler.
“Ülâike ketebe fiy kulûbihimül’iymâne ve eyyedehüm birûhin minh.” Mücadele-22
Onlarin kalplerine îmân yazilir ve onlar Allah’in katindan (orada egitilmis olan) bir ruhla (Mürsid’in ruhunun baslarinin üzerine yerlesmesi ile) desteklenirler.
Iste mürsidine tâbî oldugu an, Allahû Tealâ onun kalbinin üzerindeki mührü açiyor, mürsidine tabî oldugu an, kalbin içerisindeki küfür kelimesini disariya aliyor, mürsidine tâbî oldugu an, o kisinin kalbine îmâni yaziyor.
Bu üç tane kalp sartinin ötesinde Allah’a ulasmayi diledigi için o kisi dört tane kalp sartinin sahibi oluyor. Kim dünya hayatini yasarken ruhen Allah’a ulasmayi dilerse Allahû Tealâ istisnasiz o kisinin kalbindeki ekinneti alir 1, ihbati koyar 2, kalbi kendisine çevirir 3, O kisinin gögsünden kalbine rahmet yolu açar, 4.
Allah’a ulasmayi dilemekle 4 tane kalp sartinin sahibi olan insan hacet namazi kildiktan sonra mürside intisap ettigi zaman da üç tane kalp sartinin sahibi olur:
1- Kalbin mührünü açar.
2-Küfür kelimesini kalpten alir.
3- Îmân kelimesini kalbe yazar.
4 + 3 = 7 tane kalp sartinin sahibi olan insan salih amel islemeye baslayabilir. Zaten Kur’ân-i Kerim’de de; “Kim islâh edici amellere baslarsa onlar felâha erenlerdir.” buyuruluyor.
O halde Kur’ân-i Kerim Islâm’i bize böyle açiklamasina ragmen, insanlarin Kur’ân-i Kerim’le karsilastirmadan, tatbik ettikleri seylerin Kur’ân-i Kerim’le uyusup uyusmadigina bakmadan, arastirmasini yapmadan kendi kendilerine zanlarda bulunarak; “Biz Islâm’in bes sartiyla kurtulusa ereriz.” demeleri onlari felâha ulastirmaz. O sebeple Resûlullah (S.A.V) Efendimiz 14 asir evvel insanlari uyarmis; “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” diyor.
-Sen de mi ya Resûlullah?
- Evet, ben de ama Rabbim beni rahmetine ve fazlina garketmistir.
Bir insan ancak mürsidine ulastigi an, rahmet ve fazl, rahmet ve salâvât o kisiye gelecektir.
“Yâ eyyühelleziyne âmenû lâ tettebi’û hutuvâtisseytân, ve men yettebi’ hutuvâtisseytâni feinnehü ye’mürü bilfahsâi velmünker ve lev lâ fadlullahi aleyküm ve rahmetühü mâ zekâ minküm min ehadin ebeden.”
Nur-21
Ey âmenû olanlar! Seytanin adimlarina tâbî olmayin. Kim seytanin adimlarina tâbî olursa o muhakkak ki (nefsi ve seytan tarafindan) fuhusla ve münkerle emredilmistir. Eger Allah’in fazli ve rahmeti üzerinize olmazsa (nefsinizin kalbine giremezse) içinizden hiçbiriniz ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz.
Salih amel demek, nefsi tezkiye eden amel demektir. O halde Allah’in rahmeti ve fazli kalbine girmedikçe hiç kimsenin tezkiye olmasi söz konusu degilse, bir insanin nefs islâhini gerçeklestirebilmesi için de mutlaka Allahû Tealâ’nin kendisi için tayin ettigi mürside ulasmasi, tâbî olmasi lâzimdir.
O zaman Kur’ân-i Kerim âyetleri isiginda Resûlullah’in Sahih-i Buharî, Cilt-12 1918. hadîste söylenen mesajlari yerli yerine oturtursak neticeye ulasiyoruz ki, mürsidin himmeti olmadan felâha erebilmek söz konusu degildir.
Onun içindir ki, Allahû Tealâ A’raf Suresinin 157. âyet-i kerimesinde sahâbeyi bize örnek göstermis;
“Elleziyne yettebi'ûnerresûlennebiyyel'ümmiyyelleziy yecidûnehü mektûben indehüm fiyttevrâti vel'inciyli ye'mürühüm bilma'rûfi ve yenhâhüm anilmünkeri ve yuhillü lehümüttayyibâti ve yuharrimü aleyhimülhabâis, ve yeda'u anhüm israhüm vel'aglâlelletiy kânet aleyhim, felleziyne âmenû bihî ve azzerûhü ve nasarûhü vettebe'ûnnûrelleziy ünzile ma'ahü ülâike hümülmüflihûn.”
Onlar ki, ümmî Resûl Nebî’ye tâbî olurlar, O’nu yanlarinda bulunan Tevrat’ta ve Incil’de yazili bulmuslardir. O onlara irfan (fizigin ötesi ayn’el yakîn, Hakk’ul yakîn) ile emreder, Allah’in yasak ettiklerinden meneder, haram ettikleri temiz seyleri helâl kilar, kötü seyleri de haram kilar, sirtlarindaki agir yükü indirir, baglandiklari zincirleri koparir. Ona inanan, hürmet eden ve yardim edenler ve onunla gönderilen nura (Kur’ân’a) uyanlar onlar, felâha erenlerdir.
Onlar ki, ümmî Resûl’e (Nebî’ye) tâbî oldular, iste onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki Resûlullah’in önünde tövbe ettiler, iste onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki bu tövbeyle magfirete ulastilar, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki islâh edici amellere basladilar, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki kalplerine fazl ve rahmet ulasti, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki nefs tezkiyesini gerçeklestirdi, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki çok zikretmeye basladi, onlar felâha erenlerdir.
Yüzlerce açidan felâha ermek Kur’ân-i Kerim’de bu kadar kolay ifade edilmesine ragmen, insanlarin seytanin tesiriyle buna direnmeleri, bunu istememeleri zorla “Biz kurtulmak istemiyoruz.” diyen seytanin tuzaginda olan bu insanlara sasmamak mümkün degil.
Yüzlerce açidan Allahû Tealâ kurtulusu insanlara gösteriyor. Ve yüzlerce açidan insanlar kurtulusu ellerinin tersiyle itiyorlar. Basit bir talep: Allah’a ulasmayi dilemeleri halinde bile kurtulusa ererler. O talebin sahibi olmuyorlar. Onlar diyorlar ki; “Biz Islâm’in bes sartini yerine getirecegiz.”
O Islâm’in bes sartini yerine getirenler sabah aksam merak içinde: “Acaba bizim namaz kabul oldu mu? Acaba biz oruç tuttuk, kabul oldu mu? Acaba o günahi isledik, tövbe istigfarda bulunduk, kabul oldu mu?” Vesveseden kurtulamazlar. Hep o süphe ve merak içerisinde bu dünyada Islâm’i yasamadan geçip giderler. Onun için Efendimizin söyledigi bir dörtlügü burada ifade etmekte fayda görüyorum. Kisi eger Allah’a ulasmayi dilemezse ve mürsidine tâbî olmazsa dünya hayati bakin nasil bir dizayn içerisinde gerçeklesiyor:
Ne kendi eyledi rahat,
Ne âleme verdi huzur.
Çekildi gitti dünyadan...
Dayansin ehl-i kubur.
Yani bu dünyada eger kisi Allah’a ulasmayi dilemez, mürsidine tâbî olmaz, nefsini tezkiye ve tasfiye etmezse rahat bulmasi, huzura ermesi, saadete ulasmasi mümkün degildir. Kendisi huzursuzluk ve mutsuzluk içerisinde olan bir insanin etrafindaki insanlara huzur vermesi de mümkün degildir. Âleme de huzur veremez. Ve o insan bir bitki gibi gelir, tekrar bir bitki gibi gider ama bu sefer de kimlerle karsi karsiya kalir? “Dayansin ehl-i kubur.” diyor. Artik varin siz düsünün. Bu ehl-i kubur kimlerdir ve “dayanmanin” ne ifade ettigini varin siz anlayin.
O halde görüyorsunuz ki, muhterem okuyucular Allahû Tealâ’nin mesajlari gayet açik, ortada.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son ehlihikmet tarafından, 04.12.2006 - 21:50 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 04.12.2006 - 21:39
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon PEYGAMBER EFENDİMİZ ve SAHABESİ
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    PEYGAMBER EFENDİMİZ ve SAHABESİ
42 Mesaj -
Sevgili okuyucular! Allah’ýn Sevgilisi, Kâinatýn Efendisi, Yüce Yaratan’ýn Biricik ve En Son Peygamber'I, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in, yaþadýðý o gönüller dünyasýnda yaþamayý hiç hayal ettiniz mi? Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in etrafýnda pervane olmuþ, O’nun aþkýyla yanýp tutuþmuþ olan sahâbeyi tanýmak, onlarýn yaþadýðý herþeyi yaþamak...
O Cenab-ý Muhammed; varlýðýn bir tanesi, iþte güneþ, ay, yýldýz O’nun nurunun pervanesi... Yalnýz güneþ, ay, yýldýz mý? Ashab-ý kiram, gelmiþ geçmiþ bütün nebîler ve bütün resûller O’nun nurunun pervanesi olmamýþlar mý?
Peygamber Efendimiz (S.A.V), 14 asýr önce Ýslâmiyeti teblið etmekle görevli kýlýnmýþ ve bu görevini yerine getirerek bütün hayatý boyunca Ýslâmiyeti insanlara teblið etmiþtir. O’na tâbî olan ashab-ý kiram ise Ýslâmiyeti O'nunla birlikte yüceltmiþtir. Gayretleriyle, mücâdeleleriyle, fedakârlýklarýyla ve Allah için uðruna akýttýklarý tertemiz kanlarýyla... Onlar 14 asýr evvel Ýslâmiyeti yaþayarak ve yaþatarak yüceltmiþlerdir.
Allahû Tealâ, bütün zamanlarda yaþayan mü’min kullarýna sahâbeyi örnek göstermektedir. Zebur’da, Tevrat’ta, Ýncil’de ve Son Kitap Kur'ân-ý Kerim’de. Henüz sahâbe dünyada mevcut deðilken, onlarýn yaþayacaklarý hayatlarýný geçmiþ yüzyýllarda yaþamýþ insanlara örnek göstermiþtir. Sahâbeden asýrlar sonra bugün bizlere yine sahâbeyi örnek göstermektedir. Onlar, Allah’ýn bütün emirlerini yerine getirmiþ olmalarý sebebiyle saadet devrini yaþadýlar ve bütün âlemlere, bütün zamanlara örnek oldular. Ýki Cihan Sultaný'na, Þahitlerin Þahidi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hizmet etmiþ, O’nun en yakýný olmuþ, O’nunla birlikte gelen nura uymuþ aþýk sahâbeler, Allah dostlarý, Allah taraftarlarý oldular.
“Bu ne sevda ki yere uzanmýþ yiðitlerim,
Bir baþka güzellikte göz nuru þehitlerim.” diyor þair. Kimin için? Sahâbe için.
Canlarýný, Allah uðruna seve seve veren, þehit olmak için birbirleriyle yarýþan sahâbe için. Ancak sahâbe, sahâbe olmadan evvelki devirlerini, körleþen, katýlaþan kalpleriyle küfür ve vahþet içinde yaþadýklarý zamanlarýný hayatlarý boyunca hiç unutmadýlar. Neden unutmadýlar biliyor musunuz? Allah'a köle olabilmek için, onlarý bedevî halden alýp da gýybet çukurunun, ateþten bir çukurun içinden kurtaran þefkatle, merhametle, güzellikle, ilimle, hilmle irþada ulaþtýran Güzeller Güzeli Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)’in kölesi olabilmek için. O Sevgili Peygamber ki; onlarýn üzerine kol kanat germiþ, onlarý korumuþ, muhafaza etmiþ, onlarý hidayete, irþada ulaþtýrmýþtý. Peygamberimiz sahâbe için:
“Benim sahâbem gökteki yýldýzlar gibidir. Hangisine tâbî olursanýz, hidayete erersiniz.” demiþti. Bedevîyi sahâbe haline getiren, Güzeller Güzeli Sevgili Peygamberimiz'in övgü dolu sözleri. Buna karþýlýk sahâbe kendi hayatlarýndan da önde tuttuðu Sevgili Peygamberleri'ne karþý edebte haddi aþmamak gayesiyle geldikleri noktayý, bir zamanlar ne olduklarýný hiç unutmadýlar. Kendilerini o zillet çukurundan çýkaran Peygamberleri'nin kadir ve kýymetini unutup da gaflete düþmekten çok korktular. Ýþte bu sebeple o Peygamber aþýklarý, Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)’in deðerini insanlýk dünyasý içinde bu âlemde en iyi bilenlerdir. Onlarýn hepsinin adýný anmak, hepsini bu satýrlarýn içine sýðdýrmak elbette mümkün deðil. Belki bütün hayatýmýzý versek, onlarý anlatmaya yine yetmeyecektir. Ancak kitabýmýzda onlarý sonsuz hürmet, sevgi ve hasretle anmak istiyoruz. Bu sebeple Rabbimizin hoþgörüþüne sýðýnarak onlarýn içinden bazýlarýna ait örnekler vererek “sahâbe” konulu bu yazýmýzda amacýmýz, onlarla beraberliði bir nebze olsun yaþamak ve yaþatmak oldu.


4-1- HZ. OSMAN
Haya ve edeb incisi Hz. Osman, 34 yaþýndayken Ýslâmiyete giriyor. Bütün ailesinin, amcalarýnýn, bütün tanýdýklarýnýn ve akrabalarýnýn isyanlarýna, karþý koymalarýna karþýlýk davasýndan vazgeçmiyor. Hz. Osman’ý okuduðumuz kitaplardan nasýl biliriz? Hz. Osman yumuþak huylu, hiç kimseyi kýrmayan, gücendirmeyen kerem sahibidir. Ancak ne zaman ki ona, Allah’ýn Resûl’ünden, Muhammed’den vazgeçmesi söyleniyor, bu sebepten dolayý ona zulüm edilmeye baþlanýyor, iþte o yumuþak, halim selim Hz. Osman, birdenbire bir arslan kesiliyor. Ne kadar zulüm edilirse edilsin, Hz. Osman ona yapýlan herþeyden razý oluyor, baþýndan vazgeçmeye de hazýr; ama Allah ve Allah Resûl’üne olan aþkýndan vazgeçmemekte kararlýdýr.
Ýþte Hz. Osman’la ilgili kitaplardan aldýðýmýz ona ait bir aný:
Saadet devrinde bir gündü. Hz. Osman, 7 tane altýn tabaðýn içinde altýnlarla birlikte 7 hizmetkârýný Resûlullah’a gönderdi ve bu hediyeyi kabul etmesini istedi.
Hepsini birden Allah’ýn Resûl’üne veren hizmetkârlara Âlemin Fahri þöyle buyurdular:
“Hediyeleri kabul eyledim. Gidip efendinize benden selâm söyleyiniz.”
O anda hizmetkârlar yerlerinden kýmýldamadýlar. Mutlulukla tebessüm ettiler. Yüzlerinde pýrýltýlar ile Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e þöyle söylediler:
-Ey Allah’ýn Resûl’ü, efendimiz tabaklarla birlikte bizleri de size hediye etti.
Ýþte o anda Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), Hz. Osman’ýn bu güzelliði karþýsýnda öylesine duygulandý ki, Yüce Rabbine þöyle dua etti: “Ya Rabbi! Osman’ý Sana havale ettim.”


4-2- HZ. ALÝ
Düþmanlarý yere seren, kale kapýlarýný bir lahzada kaldýrabilen ve putlarý deviren, insanlarý o ünlü kýlýcýyla yere seriveren Hz. Ali’nin Peygamber’e aþkýdýr ki; onu Allah’ýn yenilmez arslaný yaptý. Þair, Hz. Ali için ne diyor:

<<Gece gündüz Allah&#8217;ý zikretti, andý Ali,
Bu ne sevda, bu ne aþk, tutuþup yandý Ali!>>

Ýþte onu Allah&#8217;ýn arslaný yapan, ona bu kadar güç ve kudreti veren, Rabbimize olan hayranlýðý, aþký idi.
&#8220;Ali gecesini gündüzünü Allah&#8217;ý zikretmekle geçirdi.&#8221; diyor þair.
Hz. Ali, daimî zikre ulaþmýþ, Allah&#8217;ýn tezekkür, hüküm, hayýr sahibi kulu olmuþtur. Hikmet sahibi kulu olmuþtur. Önce Allah&#8217;a aþýk olmuþ, sonra O&#8217;na hayran olmuþ, sonunda O&#8217;nun kölesi olmuþtur. Allah&#8217;ýn kölesi olmak, bu dünyaya köle olmaktan, tutkulara, iptilalara köle olmaktan çok farklýdýr. Allah&#8217;a köle olmak insana mutluluk verir, kuvvet verir, güç, kudret verir. Gerçek hürriyeti verir.
Onun en önemli özelliklerinden bir tanesi 23 yaþýnda îmân ve aþk ile dolu olan o kalbiyle birlikte, canýndan çok sevdiði Sevgili Efendisi&#8217;nin emri üzerine O&#8217;nun ölüm yataðýna girivermesiydi. Bu emri yerine getirirken bir an bile kendi canýný düþünmemiþti. Sevgili Peygamberi&#8217;nin bu emri, onun için herþeye bedeldi. Çünkü O&#8217;nu canýndan da çok seviyordu. Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in emri ancak ona verilen þanlý bir þerefti.
Kýzgýn tabanlarý ýsýran çölde, Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in emri üzerine, Hz. Ali, 400 km. yaya yürüyerek Mekke&#8217;den Medine&#8217;ye gitmiþtir. Gökyüzünde alev saçan güneþ, uçsuz bucaksýz kumlarda Mekke ile Medine arasýnda tek baþýna garip bir yolcu... Hz. Ali yolculuðunu tamamladý, Sevgili Peygamberi&#8217;ne ulaþtý. Ýþte kýzgýn çölleri aþýrtan ondaki güç Allah sevgisi, Allah aþkýydý, peygamber aþkýydý.


4-3- HZ. HAMZA
Peygamberler Peygamberi&#8217;nin sevgili amcasý, Ýslâm&#8217;ýn ilk sancaktarý Hz. Hamza. Allah&#8217;ýn Resûl&#8217;ü, Hz. Hamza için þöyle buyuruyor: &#8220;Kýyâmet gününde Yüce Allah&#8217;ýn huzurunda þehitlerin efendisi Abdülmuttalip&#8217;in oðlu Hamza&#8217;dýr.&#8221; diyor.
Kureyþ&#8217;in asil ve soylu efendisi, en büyük savaþ kartalý Hz. Hamza, bütün servetini Mekke&#8217;de terketti. Hz. Muhammed (S.A.V)&#8217;in izni ile herþeyini geride býrakarak Medine&#8217;ye göç etti. O&#8217;nun yoluna baþýný koydu ve bir daha geri dönmedi. Ýþte onun en acýklý hikâyesi Uhud Savaþý&#8217;nda þehit olduktan sonraydý. Kin ve nefretle dolu olan düþmanlarý þehit düþen Hz. Hamza&#8217;nýn cansýz yatan fizik vücudunun göðsünü yardýlar, ciðerlerini çýkardýlar, aðýzlarýna alýp çiðnediler. Bakýnýz yazarlar kitaplarýnda bu olayla ilgili þöyle söylüyorlar:
&#8220;Gökkubbe o ana deðin böyle bir vahþi cinayeti asla görmedi.&#8221;

4-4- HZ. BÝLÂL
Sahâbenin içinde Hz. Bilâl&#8217;in yeri ayrýdýr. Hz. Bilâl&#8217;i þöyle düþünün. Kýzgýn çöllerde kayalarýn üzerine yatýrýlýyor ve kocaman bir kaya parçasý göðsüne dayanýyor, sürekli sorgulanýyor.
-Haydi bakalým cevap ver, senin taptýðýn kimdir?
Hz. Bilâl cevap veriyor:
&#8220;Allah bir, Allah bir.&#8221;
Çok kýzýyorlar, öfkeleniyorlar. Vuruyorlar, vuruyorlar.
Hz. Bilâl cevap veriyor:
&#8220;Lâ ilâhe illâllah&#8221;.
Vazgeçmiyorlar. Tekrar vuruyorlar, tekrar vuruyorlar.
Hz. Bilâl tekrar cevap veriyor:
&#8220;Lâ ilâhe illâllah &#8221;.
Boynuna ip takýyorlar, Mekke&#8217;nin sokaklarýnda sürüyorlar, Hz. Bilâl&#8217;I:
&#8220;Lâ ilahe illâllah&#8221;.
Bu ne metanet? Bu ne cesaret, ne yürek? Ne uðruna? Ýslâm olmak uðruna, Allah ve Muhammed aþkýna!
Yine azgýn ve þaþkýn kâfirler bir gün Hz. Bilâl&#8217;i yakalayýp ellerini kollarýný baðladýktan sonra:
-Sana bir þans veriyoruz Ya Bilâl! Muhammed&#8217;in peþini býrak. O&#8217;nun peþinden gitme, O&#8217;na tâbî olma, O&#8217;nun sözünü dinleme, O&#8217;nunla birlikte gelene uyma.
-Eðer bu söylediklerimizi yaparsan o zaman kurtulursun Ya Bilâl, diyorlar.
Hz. Bilâl cevap veriyor:
-Ben zaten kurtulmuþum. Siz kurtulmaya bakýn.
Bu söz, onlarý iyice çileden çýkarýyor ve vuruyorlar da vuruyorlar. Vücudundan kanlar fýþkýrýyor. Yüzlerce sopa baþýna inip inip kalkýyor. Sonunda býrakýp gidiyorlar.
Hurdahaþ olmuþ o bedenden, usul usul, fýsýltý halinde þu ses yükseliyor:
&#8220;La ilâhe illâllah&#8221;.
Kur&#8217;ân-ý Kerim der ki:
&#8220;Sahâbe hep Kur&#8217;ân konuþurdu. Boþ lâf etmezlerdi.&#8221;
Bu kâfir topluma can çekiþirken dahi Hz. Bilal Kur&#8217;ân gerçeðini hatýrlatýyor. Tâbî olmadýktan sonra kurtuluþun olamayacaðýný anlatmaya çalýþýyor.
&#8220;Ben kurtuldum, siz kurtulmaya bakýn.&#8221; diyor.
Bin türlü eziyet ve cefaya karþý sadece bir tek silâhý vardý Hz. Bilâl&#8217;in: Aþk ve îmân. Bakýnýz Hz. Bilâl, için þairler ne yazýyorlar:
&#8220;Bir çift pabucu ve bir hýrkasý vardý. Fakat yüreði dünya kadardý.&#8221;
Dünyayý Ýslâm&#8217;a ezanla davet eden, bu muhteþem mazlumdu. Hz. Bilâl&#8217;i kölelikten sultanlýða ulaþtýran ise Allah aþkýydý. Aþk nelere kaadir deðildir ki! Aþksýz yaþayanlar, susuz yaþayan bitki gibi deðil midir? Bir süre sonra bitki kuruyacak çerçöp olacaktýr. Bu insanlar, Allahû Tealâ&#8217;nýn Kur&#8217;ân-ý Kerim&#8217;de bahsetmekte olduðu yaþayan ölülerdir.
Oysa ki aþk, bahçelere bahar rüzgârý hediye eder.
Aþk, dað eteklerine yýldýz gibi goncalar serper.
Aþk güneþinin ýþýðý, denizleri deler geçer de,
Balýða yolunu bulduran bir göz ihsan eder.
Bahsi geçen bu aþk hangi aþktýr? Allah aþkýdýr sevgili okuyucular. Bütün güzellikleri yaþatan Allah&#8217;a duyulan aþktýr.
(Ýnsanlar Allah&#8217;a aþýk olduklarý basamaða birdenbire ulaþamazlar. 28 basamakta dizayn edilen ahsen-i takvimin yaþanmasý zaman içinde gerçekleþir. Kemâlât basamaklarý birer birer aþýlýr. Bihakkýn takvanýn sahibi olanlar 28. basamaðýn 5 ve 6. kademelerine ulaþmýþ olanlardýr. Burasý Allah aþýklarýnýn makamýdýr. Ýþte Peygamber aþýklarýndan bahsettiðimiz zaman Kur&#8217;ân-ý Kerim dizayný içindeki onlarýn yerlerinin 28. basamaðýn 5 ve 6. kademeleri olduðunu bilelim.)
Âlemlerin Efendisi ebediyete intikal ettiði günden sonra Hz. Bilâl bir daha ezan okuyamamýþtý. O gün onun için en büyük kayýp olmuþtu. Ve bir daha ezan okuyabilecek gücü ve kudreti kendinde bulamamýþtý.


4-5- HZ. ÖMER
Sahâbenin üstünlerinden, sahâbenin baþta gelenlerinden Hz. Ömer, gecenin karanlýðýnda tenha sokaklarda yürürken sesler duyuyor. Kalpleri îmânla dolu sahâbenin Kur&#8217;ân okuyan seslerini duyuyor ve gözleri yaþlarla doluyor.
Þöyle düþünüyor:
&#8220;Ey Rabbim karanlýk gecelerde nice aydýnlýk gönüller var! Nice kandil mumu gibi yanan aþýklar var.&#8221;
&#8220;Resûlullah&#8217;sýz dünyada yaþamak istemeyen nice zahidler, âlimler var.&#8221;
&#8220;Karanlýk gecelerde nice aydýnlýk gönüller var.&#8221;
Bu aydýnlýk gönüller, Allah&#8217;ýn nuruyla aydýnlanmýþtýr. Hiçbir karanlýðýn, bu aydýn gönülleri karartmaya gücü yetmez. Onlar, sabah akþam Allah&#8217;ý zikrederler, zikrettikçe Allah&#8217;tan kalplerine gelen rahmet, fazl, salâvâtla beslenirler, rýzýklanýrlar. Allah&#8217;ýn nurlarý 28 basamakta kapkaranlýk kasiyet baðlý kalpleri yýkar, temizler, pür nur eder. Ýþte Allah aþkýyla dolu gönüller, bu gönüllerdir. Allah&#8217;ýn Kur&#8217;ân-ý Kerim&#8217;de farz kýldýðý daimî zikir emrine itaat etmiþ olanlarýn gönülleridir. Ýþte Hz. Ömer de Allah aþkýyla yanan, gözyaþlarý içinde sabahlayan, aydýn gönüllü sahâbenin içinden, ileri gelenlerinden biriydi.
Sahâbeyi anlatmak mý? Kolay mý sahâbeyi anlatmak? Onlarýn güzelliklerini sayarak bitirmek? O sahâbeyi anlatabilmek, Ýki Cihan Sultaný'na, Þahitlerin Þahidi'ne hizmet etmiþ, uðruna canlarýný vermiþ sahâbeyi anlatabilmek, bu dünyadaki belki de en zor iþ. Çünkü yaþamadan yaþanmýþý anlatmak, bizi gerçeðe ne kadar yaklaþtýrýr bilemeyiz. Þair:
&#8220;Var mý þu âlemde sahâbe gibi yüce ahlâk, yüce îmân sahibi?&#8221; diyor.
Kur&#8217;ân-ý Kerim&#8217;de Allahû Tealâ buyuruyor ki :
&#8220;Sahâbeyi size örnek verdim. Sizden önce Tevrat&#8217;ta ve Zebur&#8217;da da örnek verdim.&#8221;
Neden? Çünkü onlar Kur&#8217;ân&#8217;ýn bütününe tâbî oldular ve bize:
&#8220;Onlar Kur&#8217;ân&#8217;ýn bütününe tâbî olmuþlarsa siz de tâbî olabilirsiniz.&#8221; diyor.
&#8220;Onlar Kur&#8217;ân-ý yaþamýþlarsa siz de yaþayabilirsiniz&#8221; diyor.
&#8220;Resûlullah&#8217;sýz dünyada yaþamak istemeyen o nice zahidler, âlimler gibi biz de bu dileðin sahibi olmalýyýz. Resûlullah artýk aramýzda deðil ama O'nun varisleri aramýzda. Allah&#8217;ýn Kitab&#8217;ýný Resûlullah&#8217;tan sonra miras býraktýklarý var. Biz insanlara, sahâbe gibi yaþayýp, onlar gibi mutlu olmanýn bütün imkânlarýný vermeye devam ediyor. Bu sebeple sahâbeyi örnek veriyor. Karanlýklardan bizi aydýnlýða çýkaracak imam resûllere tâbî olarak, sahâbeye tâbî olmamýzý, onlarýn tâbî olduðu resûllere tâbî olmamýzý istiyor. Saadet devrini bize sunuyor. Kur&#8217;ân ile müjdeliyor, elhamdülillah.
O halde ne yapmalýyýz? Onlar gibi hayata Kur&#8217;ân&#8217;la bakalým, Kur&#8217;ân&#8217;la düþünelim, Kur&#8217;ân&#8217;la karar verelim, Kur&#8217;ân konuþup, Kur&#8217;ân dinleyelim. Eðer Kur&#8217;ân ilmini Allah&#8217;ýn tayin ettiði Resûl&#8217;den alýr da hayatýmýza tatbik edebilirsek bizler de ahirin sahâbesi olabiliriz. Ahir zaman, asr-ý saadeti neden yaþamasýn? Yoksa bu dünya hayatýnýn ne önemi var?
&#8220;Neye yarar ki yaþamak
Gönülde bu aþk olmasa!
Hayat ancak çelik çomak,
Îmân ile meþk olmasa!&#8221;
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) sahâbesine inanýyor, onlara güveniyor, onlardan destek buluyor, yardým alýyor, onlar tarafýndan hürmet ediliyor, saygý duyuluyor. Gelmiþ geçmiþ bütün Allah&#8217;ýn resûllerinin etrafýnda Allah&#8217;ýn yardýmcýlarý olmuþtur. Sahâbe de Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in etrafýnda Allah taraftarlarý, Allah&#8217;ýn yardýmcýlarýydýlar.
Peygamberimiz (S.A.V)&#8217;in onlarý örnek gösterdiði þu sözüyle hatýrlayalým:
&#8220;Benim sahâbem gökteki yýldýzlar gibidir. Hangisine uyarsanýz, hangisine tâbî olursanýz sizi doðru yola götürür.&#8221;
Bu sözün içinde güven var, emin olmak var, onlara sahip çýkmak var. Birlik ve beraberliðin bütünü var. Böylesine onlar Peygamber&#8217;leriyle birlik olmuþlar, hem çok olmuþlar, hem tek olmuþlar. Bu sebeple asr-ý saadeti yaþamýþlar.


4-6- UHUD
Uhud günü Allah Resûl&#8217;ünün önünde et ve kemikten bir hisar çevirenler arasýnda Hz. Þemmas Bin Osman da vardý. Kâinatýn Efendisi saðýna, soluna dönüp baktýkça hep Þemmas&#8217;ýn kýlýcýyla kendisini korumaya ve kâfirleri uzaklaþtýrmaya çalýþtýðýný görüyordu. Bir ara Allah&#8217;ýn Resûl&#8217;ü müþrikler tarafýndan iyice kuþatýldý ve tehlike büyüdü. Hz. Þemmas hemen atýldý, kendi vücudunu Allah&#8217;ýn Resûl&#8217;üne kalkan yaptý. Oklar ve mýzraklar Þemmas&#8217;ýn vücudunu delip geçti ve Þemmas Âlemlere Rahmet Olan&#8217;ýn önünde yere düþtü. Burada sözü Mehmet Akif&#8217;e verelim:
&#8220;Þüheda gövdesi; bir baksana daðlar taþlar,
O rükû olmasa eðilmez baþlar.&#8221;
Cihan günlerini saadet-i cennetlerine döndüren Peygamberimiz (S.A.V)&#8217;in sahâbeleri iþte böyleydi. Birçoðu þehit olmak mertebesine yükseldi.
Al-i Ýmran Suresi 168. âyet-i kerimesi münafýklarý anlatýyor. Münafýklar þehit olmak üzere Allah için çarpýþan sahâbelerin arkasýndan:
&#8220;Eðer bize itaat etselerdi, gitmeselerdi, öldürülmezlerdi.&#8221; diyorlar.
Ve Allahû Tealâ ölümden kaçan münafýklara Al-i Ýmran-168&#8217;de cevap veriyor:
&#8220;Eðer siz doðru biliyorsanýz, doðru söylüyorsanýz, haydi bakalým ölümü kendinizden savýn da görelim."
3/AL-Ý ÝMRAN-168: &#8220;Ellezîne kâlû li ýhvânihim ve kaadû lev etâûnâ mâ kutil(kutilûgöz kırpma, kul fedreû an enfusikumul mevte in kuntum sâdýkîn(sâdýkîne).&#8221;
O (münafýk) kimseler ki, (savaþa gitmeyip) oturdular da savaþa katýlan kardeþleri için, &#8220;Eðer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi.&#8221; dediler. (Sen de onlara) de ki; &#8220;Eðer doðru söylüyor iseniz (sözünüze sadýksanýz), haydi ölümü kendinizden savýn.&#8221;
Ölüm bir kaderdir. Allah&#8217;ýn tayin ettiði bir kaderdir.
4/NÝSA-78: &#8220;Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muþeyyedeh(muþeyyedetin), ve in tusýbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusýbhum seyyietun yekûlû hâzihî min ýndik(ýndike), kul kullun min ýndillâh(ýndillâhi), fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâaglahadîsen).&#8221;
Nerede olursanýz olun ölüm size ulaþýr. Hatta saðlam kalelerde bulunsanýz bile. (Senden dolayýgöz kırpma onlara bir iyilik isabet ederse: "Bu Allah&#8217;tandýr." derler. Bir kötülük isabet ederse: "Bu senin tarafýndandýr." derler. De ki: "Hepsi Allah&#8217;ýn katýndandýr." Bu topluluða ne oluyor ki söz anlamaya yanaþmýyorlar?
Ölümü uzaklaþtýrmak mümkün deðildir. Münafýklarýn ölümü kendilerinden uzaklaþtýrmak istemelerinin sebebi ölümden korktuklarý içindir. Onlar ölümün korkulacak, kaçýlacak bir þey olmadýðýný bilmiyorlardý. Aslýnda ölüm, Kur&#8217;ân-ý Kerim&#8217;e göre bir son deðil, tam tersi sonsuz bir hayatýn baþlangýcýdýr. Bu dünya hayatý sadece biz insanlarý imtihan içindir. Ölümden sonra tekrar yaratýlacaðýz. Sonsuz bir hayat bizleri bekliyor. Sonsuz bir azap veya sonsuz bir mutluluk. Kur&#8217;ân-ý Kerim&#8217;in bütününe tâbî olan sahâbe, bu sonsuz mutluluðun baþlangýcý olan ölüme koþarak gidiyor, Allah için þehit olmak istiyorlardý. Ama münafýklarýn onlarý anlamasý mümkün deðildi. Çünkü onlarýn kalplerinde Kur&#8217;ân-ý Kerim&#8217;i anlamamalarý için ekinnet vardý. Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in sözlerini iþitmemeleri için kulaklarýnda vakra, Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in gerçek kimliðini görememeleri için gözlerinde perde vardý. Allahû Tealâ Al-i Ýmran Suresi 169. âyet-i kerimesiyle konuya daha açýklýk getiriyor:
&#8220;Allah yolunda öldürülen o kimseleri ölüler sanmayýnýz. Hayýr, onlar diridirler ve Rab&#8217;leri katýnda rýzýklandýrýlýrlar.&#8221;
Yüce Rabbimiz bu dünya hayatýný yaþayan birçok insan için: &#8220;Onlar yaþayan ölülerdir.&#8221; derken, þehit olmuþ fizik olarak artýk göremediðimiz Allah dostlarý için: &#8220;O kimseleri ölüler sanmayýnýz.&#8221; diyor.
3/AL-Ý ÝMRAN-169: &#8220;Ve lâ tahsebennellezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâaglaemvâten), bel ahyâun ýnde rabbihim yurzekûn(yurzekûne).&#8221;
Allah yolunda öldürülen o kimseleri, ölüler sanmayýn. Hayýr, (onlar) diridirler ve Rab&#8217;leri katýnda rýzýklanýrlar.
Yine Bakara Suresi 154. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ ilâve ediyor ki;
2/BAKARA-154: &#8220;Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvat(un), bel ehyâun ve lâkin lâ teþ&#8217;urûn(e).&#8221;
Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için &#8220;ölüler&#8221; demeyin. Hayýr, onlar diridirler, fakat siz, farkýnda olmazsýnýz.
&#8220;Fakat siz farkýna varamazsýnýz.&#8221;
Gerçekten farkýna varamayýz. Onlarý gönül gözüyle görenler hariç, hiç kimse onlarýn yaþadýðý gerçeðini bilemez. Ancak onlar o anda ölü olmadýklarýný, Allah tarafýndan rýzýklandýrýldýklarýný ve sonsuz bir saadete ulaþtýklarýný bilirler.
Ölmeden birkaç dakika önce onlara Allah cenneti gösterir. Þehid olduklarý zaman ise mutlaka Allah&#8217;ý görürler, yüzlerinde mutlu bir tebessüm belirir ve canlarýný teslim ederler.
Al-i Ýmran Suresi 170. âyet-i kerimesinde þehit olanlarýn isteklerini Allahû Tealâ dile getiriyor:

3/AL-Ý ÝMRAN-170: &#8220;Ferihîne bi mâ âtâhumullâhu min fadlýhî, ve yestebþirûne billezîne lem yelhakû bihim min halfihim, ellâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).&#8221;
(Allah'ýn) onlara kendi fazlýndan verdiði þeyle (Allah'ýn FAZLI ile) ferahlarlar. Ve arkalarýndan henüz kendilerine katýlmayan (henüz þehit olmayan) kimselere, "onlara bir korku olmayacaðýný ve onlarýn mahzun da olmayacaklarýný" müjdelemek isterler.
Çünkü onlar diridirler, Rab&#8217;leri katýnda rýzýklanýrlar.
3/AL-Ý ÝMRAN-171: &#8220;Yestebþirûne bi ný&#8217;metin minallâhi ve fadlin, ve ennallâhe lâ yudîu ecral mu&#8217;minîn(mu&#8217;minîne).&#8221;
(Onlar) Allah&#8217;tan bir ni'met ve bir fazl ile müjdelenirler. Ve muhakkak ki; Allah, mü&#8217;minlerin mükâfatýný zayi etmez.
Þehit olmaya kararlý olan sahâbe kendilerine mal kaybý ve yaralanma isabet ettikten sonra da Allah yolunda mücâdele etmeye devam ediyorlar. Allah&#8217;ýn ve Resûl&#8217;ün davetine icabet ediyorlar, ondan vazgeçmiyorlar.
3/AL-Ý ÝMRAN-173: &#8220;Ellezîne kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahþevhum fe zâdehum îmânâaglaîmânen), ve kâlû hasbunallâhu ve ný&#8217;mel vekîl(vekîlu).&#8221;
O (ahsen) kimseler ki; insanlar onlara: "Andolsun ki; (düþmanýnýz olan) insanlar hiç þüphesiz size (saldýrmak) için toplanmýþlar. Aman onlardan korkun." dediler. O zaman (bu söz) onlarýn ancak îmânýný artýrdý. Ve dediler ki: "HASBUNALLAHU VE NÝ&#8217;MEL VEKÝL (Allah bize kâfidir ve O, ne güzel vekildir).
Münafýklar sahâbeyi Allah için savaþmaktan caydýrmak, korkutmak için mücâdele ediyorlar. Ama Rabbimiz onlarýn dostudur.
3/AL-Ý ÝMRAN-175: &#8220;Ýnnemâ zâlikumuþ þeytânu yuhâvvifu evliyâ&#8217;eh(evliyâ&#8217;ehu), fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu&#8217;minîn(mu&#8217;minîne).&#8221;
Size o (haberi getiren) ancak þeytandýr. Kendi dostlarýný (savaþ ve ölümle) korkutur. Eðer siz (gerçek) mü&#8217;minler iseniz onlardan korkmayýn, Benden korkun.
Þeytan kendi dostlarýný savaþla, ölümle, hastalýkla korkutur. Münafýklar þeytana dost olmuþ onun ilkasýný baþkalarýna ulaþtýran kimselerdir. Savaþ da, ölüm de, hastalýk da Allahû Tealâ&#8217;nýn dizaynýdýr. Allahû Tealâ:
&#8220;Eðer siz gerçekten mü&#8217;minlerseniz ondan (þeytan) ve onun söylediklerinden korkmayýnýz. Ama Benden korkun.&#8221; diyor.
8/ENFAL-64: &#8220;Yâ eyyuhen nebiyyu hasbukallâhu ve menittebeake minel mu'minîn(mu'minîne).&#8217;&#8217;
Ey Peygamber! Allah sana ve mü&#8217;minlerden sana tâbî olanlara kâfidir.
Ýblis Allah&#8217;ý, Allah&#8217;ýn kudretini tamamen unutturmuþ, insanlarý korkutmayý baþarmýþtýr. Ama Allahû Tealâ bütün þehit olanlarýn hepsini müjdeliyor.
&#8220;Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardýr.&#8221; buyuruyor.
Tehlike karþýsýnda korkmamak, Allah&#8217;a güvenip dayanmak sahâbenin iþiydi. Onlar Allah&#8217;a güvenirdi, Allah da onlara yardým ederdi. Allah hep onlarla birlikteydi. Allah o sahâbeyi sadece kalpleri güçlenmesi için, kalplerinde tatmin duygusunu yaþayabilmeleri için savaþ sýrasýnda tam üçbin meleði ile destekledi. Aslýnda Allahû Tealâ&#8217;nýn desteklemesi ve yardýmý için meleklere ihtiyacý yoktu. Ama Allahû Tealâ o mü&#8217;min kullarýnýn kalplerini tatmin edebilmek için meleklerini gönderdi. Yardým Allah&#8217;a aittir. Allah&#8217;ýn yardým etmeyi dilemesi yeterdir, Allah&#8217;ýn yardým için vasýtaya da ihtiyaç yoktur. Ýsterse üçbin melekle, isterse hiçbir vasýta kullanmadan yardým eder.
3/AL-Ý ÝMRAN-180: &#8220;Ve lâ yahsebennellezîne yebhalûne bi mâ âtâhumullâhu min fadlýhî huve hayran lehum. Bel huve þerrun lehum. Seyutavvekûne mâ bahýlû bihî yevmel kýyâmeh(kýyâmeti). Ve lillâhi mîrâsus semâvâti vel ard(ardýgöz kırpma. Vallâhu bi mâ ta&#8217;melûne habîr(habîrun).&#8221;
Allah'ýn fazlýndan kendilerine verdiði þeyi, (Allah yolunda infâk etmeyip) cimrilik edenler, sanmasýnlar ki; bu kendileri için hayýrdýr. Bilakis... Bu onlar için bir þerrdir. Cimrilik ettikleri þey, kýyâmet günü boyunlarýna dolanacaktýr. Göklerin ve yerin mirasý Allah'ýndýr. Allah, yaptýðýnýz þeylerden haberdardýr (HABÎR'dir).
Al-i Ýmran Suresi 26. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Resûl&#8217;üne diyor ki:
3/AL-Ý ÝMRAN-26: &#8220;Kulillâhumme mâlikel mulki tû&#8217;tilmulke men teþâu ve tenziul mulke mimmen teþâ&#8217aglateþâu), ve tuýzzu men teþâu ve tuzillu men teþâ&#8217aglateþâu). Bi yedikel hayr(hayru). Ýnneke alâ kulli þey&#8217;in kadîr(kadîrun).&#8221;
De ki: "Ey mülkün maliki olan Allah&#8217;ým. Mülkü dilediðine verirsin, dilediðinden de mülkü alýrsýn. Dilediðini azîz edersin, dilediðini de zelil edersin. Hayýr yalnýz Senin elindedir. Muhakkak ki; Sen, herþeye KAADÝR&#8217;sin.
Sahâbe bu 2 âyet-i kerimenin idraki içindeydi. Veren Allah, alan Allah. Onlarýn muhatabý hep Allah&#8217;tý. Ýþte sahâbe bu manayý özümleyebildiði için, Allah&#8217;ýn bu gerçeðini yaþayabildiði için sahâbe olmuþtu. Herþeyi onlara veren Allah&#8217;a, dilerse herþeyi onlardan alacak olan Allah&#8217;a sýðýnmýþlardý. Allahû Tealâ:
&#8220;Sizi biraz korku ile biraz açlýk ile biraz maldan, biraz candan, ürünlerin eksiltilmesinden imtihan ederiz.&#8221; diyor.
Sahâbe bütün bu imtihanlarýn hepsinden geçmiþ. Korkuyla, açlýkla, mallarýndan, canlarýndan alýnmasýyla, ürünlerinin eksilmesiyle... Hepsiyle cihad etmiþlerdi. Bu zorluklar karþýsýnda vazgeçmemiþler, azmetmiþler, yenilmemiþlerdi. &#8220;ALLAH BÝR&#8217;DÝR.&#8221; &#8220;Lâ ilâhe illâllah muhammeden resûlullah.&#8221;
Ýþte Allahû Tealâ buyuruyor: &#8220;Sabredenleri müjdele.&#8221;
Allahû Tealâ bütün sahâbeyi müjdelemiþ. Peygamber Efendimiz (S.A.V), hepsine cennet müjdesini, peygamberlerle birlikte haþrolunmak müjdesini onlara bahþetmiþtir.

4/NÝSA-69: &#8220;Ve men yutýýllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en&#8217;amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sýddîkîne veþ þuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike refîkâaglarefîkan).&#8221;
Ve kim Allah&#8217;a ve Resûl&#8217;e itaat ederse iþte onlar, Allah&#8217;ýn kendilerine ni&#8217;met verdiði nebîlerle (peygamberlerle) ve sýddîklerle ve þehitlerle ve salihlerle beraberdirler. Onlar (ne güzel) arkadaþtýrlar.


4-7- HANIM SAHÂBELER
Haným sahâbelerin bazýlarý mü&#8217;minlerin anneleridir. Onlardan bazýlarý Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in kýzlarýdýr. Ehl-i beyttir ve bazýlarý ise Bedr gününde yaralarý tedavi edebilmek ve þehit olabilmek gayesiyle Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in yanýna çýkýp harbe gitmeyi istemiþ, Resûlullah&#8217;ýn da onlara evde kalmalarýný ve bu þartlarla da þehitlik ünvanýný alacaklarýný müjdelemiþ olduðu hanýmlardýr. Onlardan bazýlarý yine zulme uðramýþ ensar hanýmlarý, bazýlarý da muhacir hanýmlarýydý. Bu fazilet sahibi, ilim ve haslet sahibi sahabî hanýmlarýnýn hepsini sevgi ve hürmetle anýyoruz. Hepsinin ayrý ayrý Ýslâmiyete vermiþ olduklarý hizmetleri var. Gönüllerindeki güzellikleri dile getirmek elbette ki mümkün deðildir.

4-7-1- HZ. HATÝCE
Ýþte Hz. Hatice vehüveyled: Onun için Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in sözlerini analým. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) þöyle buyuruyorlar: &#8220;Allah, bana ondan daha hayýrlý bir zevce vermedi. Ýnsanlar beni inkâr ettiðinde o bana inandý, insanlar beni yalanladýðýnda o beni doðruladý, insanlar beni mahrum býraktýðýnda o malý, mülküyle beni destekledi. Sadece ondan Allah bana çocuklar ihsan etti.&#8221;
Kureyþliler Kâbe&#8217;nin içine mü&#8217;minler hakkýnda aðýr ve zulmedici kararlarý yazan bir kâðýt astýklarý zamana dönelim. Bu kâðýda göre Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in ölü veya diri teslim edilmediði taktirde O&#8217;nunla birlikte olanlara hayat hakký tanýnmýyordu. Onlarý ablukaya almýþlardý. Bu abluka tam üç yýl devam etti. Orada Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)&#8217;in Sevgili Eþi Hz. Hatice de vardý. Açlýða, kýtlýða onlarla birlikte katlandý. Allahû Tealâ&#8217;nýn onlarla birlikte olduðu, en çok yakýn olduðu devrede Hz. Hatice de onlarýn arasýndaydý. Öyle ki aþýrý açlýktan dolayý karýnlarýna taþ baðladýklarý söylenir. Üç yýl sonunda, onlara atýlan bu ok Kureyþ&#8217;in karargâhýna tekrar geri döndü. Ve bütün Kureyþliler, Leheb haricinde, yapýlan bu zulmün farkýna vardýlar. Ne zaman ki; bu zulmedici kararý belirttikleri kâðýdý Kâbe&#8217;den almaya gitmiþlerdi, iþte o anda baktýlar gördüler ki kâðýt ortada yok. Allahû Tealâ, o kâðýdýn yok edilmesi üzere karýncalarý görevlendirmiþ. Karýncalar, o kaðýdýn hiçbir parçasýný býrakmamacasýna yemiþler, bitirmiþler.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), zevcesiyle birlikte evine döndükten kýsa bir süre sonra 65 yaþýnda Sevgili Hatice (R.A) Hakk&#8217;ýn rahmetine kavuþtu. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)&#8217;in ilk zevcesi, sahâbenin üstün hanýmlarýndan biri olan Hz. Hatice için Peygamber Efendimiz (S.A.V)&#8217;in þu iki sözünü iletirler: &#8220;Bana onun sevgisi bahþedildi.&#8221;
&#8220;Ben, Hatice&#8217;nin sevdiklerini severim.&#8221;

4-7-2- HZ. AYÞE
Ayþe bin Ebu Bekir; ehli beyt içinde Hz. Ayþe&#8217;nin ilminin üstünlüðünü herkes duymuþ ve bilmiþtir. Yüce Allah&#8217;ýn onun adýna Kur'ân-ý Kerim&#8217;de âyet indirdiði bilinmektedir. Allahû Tealâ&#8217;nýn, Hz. Ayþe&#8217;nin uðradýðý iftirayý Kur'ân-ý Kerim âyetiyle açýklýða kavuþturmuþtur. Hz. Ayþe, genç yaþýnda dul kalmýþ olmasýna raðmen, hayatý boyunca Ýslâmiyete canla, baþla hizmet vermiþtir.
Bütün haným sahâbelere salât-u selâm olsun.



4-8- KUR&#8217;ÂN VE SÂHABE
Gönderme Tarihi: 26.11.2006 - 07:36
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Büyük Türkiye Tarihi kitabdan alınmıştır.
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    Büyük Türkiye Tarihi kitabdan alınmıştır.
42 Mesaj -
Yýlmaz Öztuna'nýn Büyük Türkiye Tarihi kitabdan alýnmýþtýr.

Bir Ýngiliz tarihçisi Downey þöyle diyor:

"Osmanlý Türklerini bu kadar küçük bir baþlangýçtan, o kadar elveriþsiz þartlar altýnda, bu derece sürekli bir devlet kudretine eriþmesi, cihan tarihinin en fevkalâde tezâhürlerinden biridir. Ýstiklâllerini kazandýklarý andan itibaren, 2 asýrdan biraz fazla bir zaman içinde, bütün Akdeniz medeniyetini bir imparatorlukta birleþtirmeye teþebbüs edecek kudret ve kabiliyetteydiler."

Dünyanýn en kudretli devletinin Osmanlý Devleti olduðunu, pek çok hristiyan yazar da yazmaktadýr. Avrupa devletlerinin Türk Devleti örnek alýnarak ýslah edilmesi fikri ve tecrübeleri pek çoktur. Bunun için Poncet. 1572 de müstakil bir eser kaleme almýþ ve Fransa Kralýðý'nýn Osmanlý Ýmparatorluðu örnek alýnarak, nasýl ýslah edilebileceðini anlatmýþ ve 9. Charles'a bu teklifleri sunmuþtur. Poncet'in Fransa Kralý'na sunduðu tekliflerin arasýnda þunlar mevcuttur:

"Ýç isyanlarý önlemek için halka, Osmanlý'da halka saðlanan hayat þatlarýný temin etmelidir. Gene hükümdara karþý baþ kaldýrmalarý önleyebilmek için , Osmanlý'da nasýl bunu yapacak asil aileler yoksa, Fransa'da da asilzâdelerin yetkileri kral lehine büyük ölçüde kýsýtlanmalýdýr."

Fransa'da Poncet'in bu teklifleri birçok menfaati sarstýðý için tepki görmüþ ve o sýrada tatbik edilememiþtir.

Güçlü bir otorite, adaletli bir yönetim sahibi olan Osmanlý'nýn asýrlar boyunca iktisadî bakýmdan kendi kendine yeterli, dünyanýn belki de tek devleti olduðu bir gerçektir.

Yine Osmanlý için Fernard Grenard'ýn görüþleri þöyledir:


"Osmanlý toplumunda itaat etmek bir þeref, âmirin emri altýnda can vermek, münâkaþa götürmez bir vazife idi."

Moðollar'ýn Türkistan'ý istilasý sýrasýnda, batýya doðru kaçan yüzlerce gruptan biri de; Kayý Boyu'ndan Ertuðrul Gazi'nin aþiretidir. Ýstiladan, Moðollar'ýn henüz ulaþamadýklarý Anadolu'ya gelen bu Türkmenler, Selçuklular tarafýndan kabul edilip batýya yerleþtiriliyorlar ve baþlarýndaki reislerine Uç Beyi deniliyordu.
Adlarýna "Horasan Erenleri" denilen tarikat ehli kiþiler, uç beylikleri arasýnda dolaþarak sohbet edip, insanlarý Allah'a çaðýrýyorlardý. Göçebe kitlelerin çoðu, bu erenlere samimiyetle baðlanýyorlardý.

Þeyh Edebâli, Ahmet Yesevî Hazretleri'nin Uzakþark'ta yetiþtirip, mürþid, muallim, mübellið olarak Batý Türklüðüne gönderdiði Horasan erenleri zincirindendir.

Anadolu, bu þöhretsiz evliyalarýn ve Hak erenlerinin eliyle þekillendi. Devlet, onlarýn yüzü suyu hürmetine þahlandý.

Osman Bey, Þeyh Edebâli Hazretleri'ni sýk sýk ziyaret eder, onun tatlý sohbetlerini dinlemekten çok zevk alýrdý.

Edebâli Hazretleri, Allah'ýn kendisine bildirmesiyle biliyordu ki; Osman Bey'in kuracaðý devlet, teslim dînini tüm dünyaya yaymak için yaþayacak, âleme nizam verecek, Allah için savaþacaktý. Bu devletin temelini atma vakti geldiði zaman, Edebâli Hazretleri mübarek eliyle bizzat Osman Bey'e kýlýç kuþattý ve Osman Bey adýna okunan ilk hutbenin besmelesini de kendisi çekti.

Bununla da kalmadý Edebali Hazretleri, derviþlerine emir verdi:

"Demirci, kalaycý, örscü, marangoz ve sanat erbabý herkes köy köy dolaþacak, Türk boylarý arasýna daðýlýp, boylarý kendi içlerinden fethedecektir. Böylece yýllardýr Türk boylarý arasýnda süren kavgalar boylarýn Osman Bey'in buyruðu altýna girmesiyle son bulacaktýr."

Þeyhlerinden bu emri alan derviþler Anadolu'ya daðýldýlar. Sevgi dolu, kardeþlik dolu sohbetleriyle insanlarý Allah'a çaðýrdýlar, bir olmaya çaðýrdýlar. "Devlet-i Ebed-Müddet"in temelini îmânla saðlamlaþtýrdýlar.

Ýþte Osmanlý, temelini Allah'ýn evliyasýnýn attýðý bir devlet, böyle kurulmuþtu. Sultan Osman'dan baþlayarak her biri mürþidlerine yüzde yüz baðlýydý. Allah'ýn padiþahlarýnýn yönetimindeki Osmanlý, bir süre sonra Nizam-ý Âlem adýný aldý. 400 yýl içinde, bir cihan hakimiyetini Allah'ýn yardýmý, erenlerin himmetiyle bu küçük beylik oluþturdu.

Onlar, ortaçaðdan bu çaðlara doðru bütün dünyaya Allah'ý tanýttýlar. Allah'ýn adaletini temsil ettiler. Allah yolunda fedakarlýðý öðrettiler. Osmanlý, fedakarlýklarýn üzerine bina edildi. Devleti Âliye, Nizam-ý Âlem devlet, o Osmanlýydý. Ve hepsi Allah'a hizmet yolunda; kadýn olsun, erkek olsun el ele, gönül gönüle.... Baþkalarýný imrendirecek bir davranýþ biçimleri dizisinin sahibi oldular. Kur'ân erleriydiler, sahabe gibiydiler.

Osmanlý, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahabeden sonra Ýslâm'ý gerçek anlamda yaþayan ikinci topluluktu. Osmanlý, Kur'ân'daki Ýslâm'ý yaþadý. Osmanlý, "tasavvuf'u" yaþadý.

Yükselme devri boyunca padiþahtan aþaðýya doðru herkes, Allah'ýn dostuydu. Sultan Osman'dan baþlayarak hepsinin mürþidleri oldu. Görüyoruz ki; mürþide yüzde yüz baðlý olan padiþah, aslýnda Allah'ýn padiþahý oluyordu. Bu dizaynýn yukarýdan aþaðý inen çatýsýna baktýðýmýz zaman; önce Allah' ý görüyoruz, sonra Allah' a baðlý mürþid, mürþide baðlý padiþah, sonra onun emrinde kim varsa hepsi Allah' a dostlar.

Bu dizayn devleti nereye ulaþtýrdý?

Osmanlý bir süre sonra Nizam-ý Âlem adýný aldý.

Kim Osmanlý'dan yardým istemiþse, Osmanlý yardýma koþmuþtur. Fransa Kralý yaptýðý savaþta zor duruma düþünce, Osmanlý'ya müracaat etti. Osmanlý onu himayesine aldý. Hangi þartlarda olursa olsun, nerede Ýslâm'a karþý saldýrý olursa, Osmanlý ordusu orada olurdu. Onlar Allah için yaþadý ve devleti idare etti

Osmanlý'nýn baþýnda hep Allah'ý görüyoruz.

Yeniçeri ocaðýna hiç bir acemi oðlan, bir mürþide baðlý olmadýkça adým atamazdý. Ýlk eðitimin verildiði yerde böyle bir hedefe ulaþmak için mutlaka bir mürþide tâbî olmak gerekiyordu. Allah'ýn velayet mertebesine ulaþamayan, subay olamazdý. Paþalar, daimî zikir sahibiydi. Kara ordularý böyle olan Osmanlý'da, deryada da ayný durum söz konusuydu. Bütün reisler Allah için savaþ verirdi.

14 asýr sonra Ýslâm'ý yaþayan topluluk Osmanlý'ydý. Esnaf da ayný standarttaydý, asýrlarca evvel lonca sisteminde Allah'ýn esnafý olmuþlardý. Hiç bir genç, mürþidin elini öpmedikçe çýrak olamazdý, hiç kimse evliya olmadan kalfa olamazdý, daimî zikre ulaþmadan usta olunmazdý.

600-700 yýl evvelki kök boyalarýnýn sýrrý hâlâ çözülemedi. O tarihten bugüne kadar, o kumaþlarýn boyasý dün boyanmýþ gibi tazeliðini koruyor. Gidin müzelere dikkatle bakýn. Bugün en kalite boyayý kullansanýz da kumaþlarýnýzýn boyasý çýkýyor. Onlarýn sýrrý çözülemedi.

1500'lü yýllarda Piri Reis bir harita yapýyor , Grönland' ýn üç adadan olduðu kesinlikle anlaþýlýyor; ayný harita Kahire' den 30 km yükseklikten çekilen fotoðrafla ayný. Piri Reis nasýl yaptý bu haritayý?

Nasýl oldu da Hasan Celal bundan beþ yüz yýl evvel barutu macun haline getirerek füze yaptý ve onunla uçmayý baþardý?

Nasýl oldu da Hazerfen Ahmet Çelebi, Galata kulesinden Üsküdar'a kadar uçmayý baþardý? Bunlarýn hepsi Allah'ýn yardýmýyla gerçekleþen þeyler. Öyleyse, Allah'ýn indinde Osmanlý Devleti'ne dikkatle bakýn.

Hâlâ derler ki; Osmanlý kaçýrdýðý çocuklarý sarayda eðitime tâbi tutuyordu. Hayýr, öyle deðil! Osmanlý'nýn gittiði her yere adalet götürmesine hayran olan Batý, "Bu çocuklarý enderunda okutun, sizin gibi adaleti öðrensinler." diye çocuklarýný getirip Osmanlý'ya teslim ediyordu.

O zaman Avrupa'da asillerle halk arasýnda korkunç bir uçurum vardý. Bir asil, halktan birisini öldürse kimse ona hesap soramazdý. Osmanlý ise padiþahýný yargýlýyor ve kadý, padiþahý mahkum edebiliyordu.


Osmanlý adaleti dünyaya örnek oldu. Sahabeden sonra Ýslâm'ý yaþayan en üstün topluluktu Osmanlý. Kitle halinde, ordu, donanma, esnaf ve halkýn çok büyük çoðunluðu tasavvuftaydý. Bu, Osmanlý' nýn dünyaya nizam veren temelini teþkil ediyordu. Adalet bütün boyutlarýyla her zaman geçerliydi. Bunun için kadýlarýn adalet daðýtmasýna gerek yoktu.

Kapalýçarþý'da bir dükkan sahibi, namazdan sonra bir ihtiyacýný almak üzere gelen müþterisine istediðini vermiyor ve "Þu karþýdaki dükkanda istediðin þeyden var , ondan al" diyor, adam sebebini sorduðunda ise " Ben, sabah siftahýmý yaptým ama o kardeþim yapmadý" diyor ve adam gidip istediðini oradan alýyor. Yabancý olan bu kiþi Osmanlý'nýn bu adaletine þaþýrýp kalýyordu.

Köprünün altýndan ne kadar sular akmýþ. Ýþte Osmanlý' nýn en büyük standardý kul hakkýna riayet etmekti.

Kanuni Sultan Süleyman zamanýnda Osmanlý harp kadýrgalarý, Avrupa'daki bütün kadýrgalardan fazlaydý. Fatih Sultan Mehmet, Ýstanbul' u aldýðýnda ordusu o dönemin en mütekamil ordusuydu. Son icatlarýn hepsi ordunun içindeydi, en büyük toplar Fatih Sultan Mehmet tarafýndan döktürülmüþtü. Osmanlý sadece Allah'ýn yardýmýna deðil, zamanýn getirdiði bütün teknikleri kullanabilme stratejisine sahipti.


Osmanlý, Allah'ýn indinde baþka ülkeleri hiçbir zaman küçük görmemiþtir. Bu yüzden Avrupa tebaasý Osmanlý'ya hayrandý. Yüzbinlerce akýncýnýn herbiri en az üç lisan bilirdi. O devrin en usta kýlýç kullananlarý onlardý. Avrupa, akýncýlar denildiðinde olduðu yerde dururdu.

Allah' ýn düþmanlarý saraya girdikten sonra adým adým gerçek evliyalarýn yerini cinci hocalar aldý. Ýlk cinci hoca saraya Kösem Sultan zamanýnda girdi. Osmanlý'nýn þaþasý bir süre daha devam etti; ancak cinci hocalar evliyalarýn yerini alýnca Allah'ýn dostlarý devreden çýktý ve þeytanýn dostlarý devreye girdi. Böylece Osmanlý duraklama ve gerileme devrine girdi.

Dünyaya askerlik stratejisini, askerliði öðreten Osmanlý'nýn yerini, yabancý ülkelerdeki harp okullarý aldý ve Osmanlý da subaylarýný onlarýn okullarýna göndermeye baþladý.

Böylece Nizam-ý Âlem olan Osmanlý'nýn yerini Nizam- ý Cedit olan Osmanlý aldý. Nizam-ý Cedit; yeni nizam demek, Nizam-ý Âlem ise Âlem'e Nizam veren. Osmanlý yükselme devri boyunca Âlem'e Nizam veren muhteþem bir hüviyetteydi.


Osmanlý'yý Osmanlý yapan her devirde Allah'ýn sevgisiydi, Allah' a duyulan hürmetti. Osmanlý Allah'ý sevdi, O'na aþýk oldu, üst boyuta ulaþtýklarýnda ise Allah'a hayran oldular. Ýnsan-ý Kâmil Osmanlý' nýn içinde binlerceydi. Ordu sefere çýktýðýnda her tarafta þenlikler yapýlýrdý. Sefere çýkmak, þehitlik için hazýr bir sistem olarak kabul edilirdi. Herkes þehit olmak için savaþ verirdi. Andrea Doria Osmanlý'dan korkmakta haklýydý." Siz hayatta kalmaya ne kadar önem veriyorsanýz, onlar da savaþta ölmeye o kadar önem veriyorlar" demiþtir.

Osmanlý'da Allah'ýn dizaynýný görüyoruz, her devirde Allah'ýn dostlarýna yardým ettiðini görüyoruz.


Öyleyse, Osmanlý'yý Osmanlý yapan, Osmanlý'yý tarihe unutulmaz insanlar olarak tanýtan kimdir? Allah.

Osmanlý tüm dünyaya meydan okuyan bir Allah dostlarý cennetiydi. Allah dostlarýnýn nelere kaadir olduðunu tüm dünyaya gösterdiler. Onlar Nizam-ý Âlemdi. Öyleyse Osmanlý; evde, sokakta, çarþýda, askerde tüm dünyaya hep örnek oldular.

Osmanlý demek Allah'ýn evliyalarý demekti. .
Gönderme Tarihi: 25.11.2006 - 15:49
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: ANKEBÛT SURESİ 69. AYET
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    bu ayeti hep yanlış yorumluyorlar. bu Ayet zikrin en büyük olduğunu anlatıyor
42 Mesaj -
bu ayeti hep yanlýþ yorumluyorlar. bu Ayet zikrin en büyük olduðunu anlatýyor insanlarda namazda zikir kuran okumakda zikir diyorlar tamamda kardeþim ayet zikrin en büyük olduðuna iþaret ediyor apaçýk

29/ANKEBUT-45: Utlu mâ ûhýye ileyke minel kitâbi ve ekýmýs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahþâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu yalemu mâ tasneûn(tasneûne).

Kitaptan sana vahyedilen þeyi oku ve salatý ikâme et (namazý kýl). Muhakkak ki salat (namaz), fuhuþtan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah ý zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptýðýnýz þeyleri bilir


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son ehlihikmet tarafından, 25.11.2006 - 15:45 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 25.11.2006 - 15:44
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon KİM HİDAYETİ KUR'ÂN'IN DIŞINDA BAŞKA BİR YERDE ARARSA, ALLAH ONU
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    ...
42 Mesaj -
yazýlan ayetler arasýnda en çok tefekküre sevkeden bir ayet acaba Rabbimizin bu ayetteki muradý ne? ne anlatmak istiyor

2/BAKARA-78: Ve minhum ummiyyûne lâ ya'lemunel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne

Onlardan bir kýsmý ümmîlerdir. Onlar (Allah'ýn) Kitab'ýný bilmezler (tanýmazlar da). Sadece emaniyyeyi (kiþilerin el yazmasý kitaplarýnýgöz kırpma bilirler. Onlar sadece zan (ve kuruntu) içindedirler.

Burada Kitap denilen; Kûran-ý Kerimdir. Emaniyye ise aklýn ürünü olan el yazmasý kitaplardýr. Çünkü; takip eden âyet-i kerime, bize bu gerçeði ifade ediyor:

2/BAKARA-79: Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlune hâzâ min ýndillâhi li yeþterû bihî semenen kalîlâaglakalîlen). Fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne

Yazýklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazýp, sonra da (emaniyye bilgiler içeren) bu yazdýklarýný az bir bedel (para) karþýlýðýnda satmak için: Bu Allah'ýn indindendir derler. Yazýklar olsun onlara, elleriyle (böyle þeyler) yazdýklarýndan dolayý... Yazýklar olsun onlara, kazandýklarý þeylerden dolayý


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son ehlihikmet tarafından, 23.11.2006 - 22:55 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 23.11.2006 - 22:53
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ AHİRETE, YARIN ÖLECEKMİŞ GİBİ DÜNYAYA ÇALIŞ
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    ÇOK ANLAMLI VE MANALI BİR YAZI ANLAYABİLENE... RABBİM MÜSLÜMANLARA İDRAK NASİP ETSİN
42 Mesaj -
MÜSLÜMANLAR ÝLÝMSÝZLÝKTEN VE ZÝKÝRSÝZLÝKTEN PERÝÞAN ÝNÞAALAH ÜMMET OLMA BÝLÝNCÝ ÝLE YENÝDEN TEVHÝD RUHUNU YAKALAR
Gönderme Tarihi: 22.11.2006 - 19:04
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Atatürk, ebedi âleme intikalinden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Konu icon    Atatürk, ebedi âleme intikalinden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
42 Mesaj -
Hz. Muhammed, Allahýn birinci ve en büyük Kuludur.

Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor.

Benim senin adýn silinir. Fakat sonuca kadar

O ölümsüzdür



Mustafa Kemal Atatürk




ATATÜRKÜN <>SON MESAJI

Atatürk, ebedi âleme intikalinden on beþ gün kadar önce kendine geldiði zaman,

dünyadaki Müslümanlara þu mesajý göndermiþti:

"Bütün dünyanýn Müslümanlarý, Allahýn (C.C.) son peygamberi Hz.Muhammedin (S.A.V.) gösterdiði yolu takip etmeli ve verdiði talimatlarý tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz.Muhammedi (S.A.V.) örnek almalý ve kendisi gibi hareket etmeli, Ýslâmiyet'in hükümlerini olduðu gibi yerine getirmeli; zira ancak bu þekilde insanlar kurtulabilir ve kalkýnabilir."

Mustafa Kemal Atatürk bu mesajý,

Baþbakan ve Dýþiþleri Bakaný vasýtasýyla dünyaya açýkladý

Prof. Dr. Hanif Fauk

Urduca yayýnlarda Atatürk

A.Ü.Dil ve Tarih Coðrafya Fakültesi Yayýnlarý, Ankara 1979,s.102


EY.. ATATÜRKÜ SEVDÝÐÝNÝ ZANNEDENLER;

EY.. O ÖLÜMSÜZÜ KENDÝ VEHÝMLERÝYLE ÖLDÜ ZANNEDENLER;

VE EY.. ÞU GÖLGELÝK ÂLEMÝN ÖTESÝNDE GERÇEK, BÂKÝ,

ÖLÜMSÜZ BÝR ÂLEMÝN VARLIÐINDAN BÎHABER OLANLAR.



O MÜBAREK NEFESTEN SON OLARAK ÇIKAN

ALEYKÜMÜS SELÂM KELÝMESÝ NÝÇÝN ÝFÂDE OLUNMUÞTUR,

ÝDRÂKÝNDE MÝSÝNÝZ ACABA?



O AN, O GÜZÝDE KULU SELÂMÜN ALEYKÜM YÂ KEMÂL

DÝYE KARÞILAYAN ULU KÝÞÝNÝN SÖZÜNE KARÞILIK OLARAK

SÖYLENMÝÞ KUTSAL BÝR KELÂMDIR!



ZAMANI GELÝP DE; ÂLEMÝ BEKÂYA GÖÇTÜÐÜNÜZDE,

BU GERÇEÐÝ ANLAYACAKSINIZ!




Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin;

hiç kimseyi aldatmayacaksýn,

memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, hedefe yürüyeceksin.

Herkes senin aleyhinde bulunacaktýr;

seni yolundan çevirmeðe çalýþacaktýr,

Ýþte sen buna direneceksin. Önüne sayýsýz engeller yýðacaklardýr.

Kendini büyük deðil, küçük, zayýf, araçsýz, bir hiç sayarak,

Kimseden yardým gelmeyeceðine de inanarak bu engelleri aþacaksýn. Bundan sonra da sana büyüksün derlerse,

Bunu söyleyenlere güleceksin



ATATÜRK







Gerçekleri bilen, yüreðinde ve vicdanýnda, mânevi ve kutsal hazlardan baþka zevk taþýmayan insanlar için, ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamlarýn hiçbir deðeri yoktur

(S.D.Cilt 1, Sahife:264,30-Temmuz-1922,T.D.T ENST.Yayýný,1989)



Cenab-ý Hak riayetkâr kýlmaya mecbur tuttuðu insanlarýn

esasen âl-i vicdanýndaki ihtiyacat-ý hakikiyesini tamamen bilir. Binaenaleyh gönderdiði kitap tamamen o ihtiyacata mutabýk

hükümler ihtiva eden bir kitaptýr.

Ve efendiler! Ýlmi hakikatin en son emrettiði kanun böyle olabilir.

Taklit ile, tebdil ile (deðiþtirme ile) kanun olamaz,

kanun, kanun-u hakiki olmak lâzýmdýr, kanun-u tabii olmak lâzýmdýr. Yani, kanun-u ilâhi olmak lâzýmdýr

Yazgýsýný, KENDÝNÝ ZÝNCÝRE BAÐLAYAN KÝÞÝLERE býrakan uluslar,

o kiþilerin keyif ve emellerine oyuncak olmaya karar vermiþ,

boðun eðmiþ sayýlýrlar. Bu tür uluslar, talihlerini ellerine býraktýklarý insanlar baþarýlý oldukça o insanlarýn daha güçlü baskýsý altýnda kalýrlar.

Baþarýlý olmazlarsa; felâket, çökme yalnýz o insanlarý deðil,

onlara baðlý olan sosyal toplumu da bulur.

O halde, her iki ihtimalde de böyle bir ulus felâkete uðrar

(S.D. Cilt 2,T.D.T ENST.Yayýný Sahife 30, Ocak 1922)



Her ne sûretle olursa olsun, ulusa hizmet edenler, ulustan büyük mükâfatlar bekliyorlarsa, kesinlikle doðru bir harekette bulunmuþ olmazlar. Ulustan çok þey istememeliyiz. Hizmet edenler, görevlerini yerine getirmiþ olmaktan baþka bir þey yapmamýþlardýr

(S.D. Cilt 2,1989,T.D.T ENST.Yayýný, 1989, Sahife:95,31-1-1923)


Kurtuluþ savaþýnda, benim de ulusuma ettiðim bir takým hizmetler olmuþtur, sanýrým. Fakat bunlardan hiç birini kendime mâl etmedim. Yapýlanýn hepsi ulusun eseridir, dedim. Aranacak olursa doðrusu da budur. Beni seven arkadaþlara tavsiyem þudur:

KENDÝNÝZ ÝÇÝN DEÐÝL, FAKAT BAÐLI BULUNDUÐUNUZ ULUS ÝÇÝN ELBÝRLÝÐÝ ÝLE ÇALIÞALIM. ÇALIÞMALARIN EN YÜKSEÐÝ BUDUR

(S.D. Cilt 2, Sahife:115,Nimet (S.D. Cilt 2, Sahife:115,Nimet Unan;1959 T.ÝT.ENST.Yayýnýgöz kırpmaUnan;1959 T.ÝT.ENST.Yayýnýgöz kırpma



Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek kuþaklarýn þerefi, varlýðý, mutluluðu için çalýþmakta bulunabilir. Bir insan böyle davranýrken Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalýþtýðýmý fark edecekler mi diye bile düþünmemelidir. Hatta en mutlu olanlar, hizmetlerinin bütün kuþaklarca bilinmez kalmasýný seçecek karakterde bulunanlardýr. Bir adam ki, ülkenin ve ulusun mutluluðunu düþünmekten çok kendini düþünür, bu adamýn deðeri deðersizliktir. Asýl deðeri kendine veren ve baðlý olduðu ulus ve ülkeyi ancak kendi kiþiliði ile var sayanlar, uluslarýnýn mutluluðuna hizmet etmiþ sayýlmazlar

(S:d: Cilt 2,T.D.T.ENST.Yayýný, 1989,17-3-1937, sahife :325)





NEDEN LAÝKLÝK:

;Kutsal ve ilâhi olan inanç ve vicdanýmýzý,

karýþýk ve dönek olan her türlü çýkar ve ihtiraslarýn göründüðü sahne olan siyasetten

ve siyasetin bütün organlarýndan

bir an önce ve kesinlikle kurtarmak,

ulusun dünya ve ahiret mutluluðunun emrettiði bir zorunluluktur

(S.D.Cilt 1,T.D.T.ENST.Yayýný,1989,Sahife:348,Mart-1924)

Bizim yüzümüz her zaman temiz ve pâk idi

ve daima temiz ve pâk kalacaktýr.

Yüzü çirkin, vicdaný çirkinliklerle dolu olanlar,

bizim vatanseverce, vicdanlýca ve namusluca

hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtiraslarý yüzünden

çirkin göstermeðe kalkýþanlardýr

(Nutuk 2,Sahife:1174,Türk Tarih Kurumu Yayýný 1984)



En iyi fertler, kendinden ziyade mensup olduðu toplumu düþünen, onun varlýðýnýn ve mutluluðunun korunmasýna hayatýný veren insanlardýr

(1930,Ayýn Tarihi, Cilt 24,Sayý:82-83,1931)




Ýnsanlar ferdi olarak çalýþýrlarsa muvaffak olamazlar.

Çünkü Allah insanlarý yaratýrken onlara öyle bir hacet vermiþtir ki

her insan hemcinsi ile çalýþmaða mecbur ve mahkûmdur.

Bu iþtirak faaliyeti âdeta bir ihtiyacý ilâhi olunca,

maksatlarý birleþtirmenin nasýl zaruret olduðunu kolayca anlarýz

(S.D. Cilt 2, T.D.T.ENST:Yayýný 1989, Sahife:129,16-3-1923)

Ýnsanlar daima yüksek, soylu ve kutsal amaçlara yürümelidirler.

Bu davranýþ biçimidir ki, insan olanýn vicdanýný, aklýný ve tüm insanlýk kavramlarýný doyurur.

Bu þekilde yürüyenler ne kadar büyük esirgemezlikler gösterirlerse

o kadar yükselirler ve bu hareket biçimi mutlaka alný açýk olur.

Çünkü alný açýk, aklý açýk, kalp ve vicdaný açýk insanlar tarafýndan yönetilebilen toplumlar,

ancak bu anlamda hareketlerin takipçisi olabilirler

(S.D. Cilt 3,T.D.T.ENST.Yayýný 989, Sahife:119)

Bir ulusun namuslu bir varlýða, saygýn bir duruma sahip olabilmesi için,

o ulusun yalnýz bilgi ve teknikte üstün olmasý yetmez.

Her bilimin, her þeyin üstünde bir özelliðe sahip olmasý gerekir ki,

o da ulusun belirli ve müspet bir karaktere mâlik bulunmasý gereklidir.

Böyle bir karaktere mâlik olmayan bireyler ve

böyle bireylerden meydana gelmiþ uluslar

hiçbir dakika gerçek bir devlet meydana getirmiþ olmazlar.

Böyle uluslar birer fesat ocaðý olurlar

(S.D. Cilt 2, T.D.T.ENST.Yayýný 1989 Sahife:146)

;Ahlâkýn millet teþkilinde yeri çok büyüktür...

Ahlâk dediðimiz zaman ahlâk kitaplarýnda yazýlý olan

veya bir takým ahlâk hocalarýnýn tavsiye ettikleri nasihatleri murat etmiyorum. Murat ettiðim ahlâk milli ve sosyal ahlâktýr...

Kaynaðý da cemiyettir, millettir.

Ama üzülerek belirtmeli ki çöküþ,

ahlâk ve mânevi alana deðin yayýlmýþ görünüyor.

Hiç kuþku yok ki, bu büyük ülkeyi, bu koca ulusu yok olma,

tepelenme uçurumu kenarýna getiren baþlýca etken bu olmuþtur

(Nutuk Cilt 2, 1969, Sahife:637)





Kendisine büyük Atatürk diye hitap edildiðinde:

"Ýsmime böyle riyakâr kelimeleri karýþtýrmayýnýz"

diye uyarýda bulunurdu

(Kýlýç Ali, Atatürkün Hususiyetleri, Sahife:117,1955)



Biz cahil dediðimiz zaman

mektepte okumamýþ olanlarý kastetmiyoruz.

Kastettiðimiz ilim, hakikati bilmektir.

Yoksa okumuþ olanlardan en büyük cahiller çýktýðý gibi,

klâsik tahsil görmemiþ olanlardan da

hakikati gören âlimler çýkabilir

(Atatürk 22-3-1923 S.D.Cilt 2. Sahife: 136)



Her ulusun kendine özgü geleneði, kendine göre ulusal özellikleri vardýr. Hiçbir ulus bir baþka ulusu týpkýsýyla taklit etmemelidir. Çünkü böyle bir ulus ne kendini benzettiði ulusun ayný olabilir, ne kendi ulusal bütünlüðünde kalabilir

(S.D. Cilt 2, T.Ý.T.ENST.Yayýný 1959, Sahife:150 21 Mart-1923)


Ýnsanlýðýn tümünü bir vücut ve bir ulusu bunun parçasý saymak gerekir. Bu vücudun parmaðýnýn ucundaki acýdan diðer bütün kýsýmlar etkilenir

(S.C.Cilt 2,T.D.T.ENST.Yayýný 1989, Sahife:326)



ÇALIÞMADAN, YORULMADAN, TERLEMEDEN KOLAY YOLLARLA KAZANMAYI ALIÞKANLIK HALÝNE GETÝREN MÝLLETLER, ÖNCE HAYSÝYETLERÝNÝ, SONRA ÝSTÝKLÂLLERÝNÝ VE NÝHAYET, ÝSTÝKBALLERÝNÝ KAYBEDERLER.



Ýnsanlara feyiz ruhu vermiþ olan dinimiz son dindir,

ekmel (en mükemmel) dindir.

Çünkü dinimiz akla, mantýða, hakikate tamamen tevâfuk (muvâfýk) ve tetâbuk (uygun) etmektedir.

Eðer akla, mantýða ve hakikate tevâfuk (muvâfýk) etmemiþ olsaydý, bununla diðer kavânin-i tabiiyye-i ilâhiye (tabiattaki ilâhi kanunlar) beyninde (arasýnda) tezat olmasý icab ederdi.

Çünkü bilcümle kavânin-i kevniyyeyi (mevcudatýn kanunlarýnýgöz kırpma yapan Cenâb-ý Haktýr

Dinime, bizzat hakikate nasýl inanýyorsam,

buna da öyle inanýyorum.

Þuura, muhalif, terakkiye engel hiçbir þey ihtiva etmiyor

Milletimiz din ve dil gibi temelli iki fazilete sahiptir.

Bu faziletleri hiçbir kuvvet

milletimizin kalp ve vicdanýndan çekip alamaz



"EFENDÝLER UZMAN KÝÞÝLERCE BÝLÝNÝR KÝ,

YASA YAPAN ÝNSANLAR BÝR TAKIM SEÇKÝN

NÝTELÝKLERE SAHÝP OLMAK ZORUNDADIRLAR.

O NÝTELÝKLERDEN BÝRÝNCÝSÝ ÞUDUR EFENDÝLER;

YASAYI ÖNEREN, YASA YAPAN, YASA KOYAN

BÝR KÝÞÝ, ÝNSANLIÐIN BÜTÜN DÜÞÜNCE VE

DUYGULARINI HERKESTEN DAHA ÇOK

SEZÝNLEMÝÞ VE KAVRAMIÞ OLMALIDIR!

ÖTE YANDAN DA BENLÝÐÝNÝ HERKESTEN

DAHA ÇOK VE TÜMÜYLE, BÜTÜN KAPSAMIYLA

BUNLARDAN SAKINDIRMAK GÜÇ VE YETENEÐÝNE

SAHÝP OLMALIDIR! BU SEÇKÝN NÝTELÝÐE

SAHÝP OLMAYAN KÝÞÝLER, ÝNSAN TOPLULUÐU ÝÇÝN

YASA YAPMAK HAK VE YETKÝSÝNDEN

YASAKLANMIÞLARDIR!

EFENDÝLER! YASALAR EGOÝST DUYGU VE DÜÞÜNCELERE

DAYANILARAK VE ONLARA BAÐLANARAK

YAPILAMAZ."



(S.D.Cilt 1, T.D.T.ENST.Yayýný 1989,Sahife:213,1-12-1923)







YÜCE ALLAH, KÝTÂB-I KERÝM'ÝNDE KULLARI ÝÇÝN NE BUYURUYOR

BÝR DEFA DAHA DÝKKATLE OKUMAÐA ÇALIÞALIM

"HEM KENDÝLERÝ ALLAH'I UNUTMUÞ, HEM (ALLAH) KENDÝLERÝNÝ (KENDÝ GERÇEKLERÝNÝgöz kırpma KENDÝLERÝNE UNUTTURMUÞ OLANLARDAN OLMAYINIZ! ZÝRA ONLAR, FÂSIKLARIN TA KENDÝLERÝDÝR."
(Haþr Sûresi, Âyet 19)

"ÞÝMDÝ BANA HABER VER, HEVA VE HEVESÝNÝ TANRISI EDÝNMÝÞ, KENDÝSÝNÝ ZAHÝRÝ BÝR ÝLÝM ÜZERÝNE, ALLAH (C.C.) ÞAÞIRTMIÞ, KULAÐINI, KALBÝNÝ MÜHÜRLEMÝÞ, GÖZÜNE DE BÝR PERDE GERMÝÞ BÝR KÝMSEYE, ALLAH(C.C.)'DAN BAÞKA KÝM HÝDAYET EDEBÝLÝR?

HALÂ DÜÞÜNMEYECEK MÝSÝNÝZ?"

(Casiye Sûresi, Âyet 23)





Atatürk'ün Gençliðe Hitabesi


Ey Türk Gençliði birinci vazifen ,

Türk istiklalini , Türk cumhuriyetini ilelebet

muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.

Bu temel senin en kýymetli hazinendir.

Ýstikbalde dahi ,seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek ,

dahili ve harici bedhahlarýn olacaktýr.

Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düþersen, vazifeye atýlmak için , içinde bulunacaðýn vaziyetin

imkân ve þeraitini düþünmeyeceksin!

Bu imkân ve þerait çok namusait bir mahiyette tezahür edebilir. Ýstiklal ve cumhuriyetine kast edecek düþmanlar,

bütün dünyada emsali görülmemiþ bir galibiyetin

mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanýn

tüm kaleleri zabt edilmiþ bütün tersanelerine girilmiþ,

bütün ordularý daðýtýlmýþ ve memleketin her köþesi

bifiil iþgal edilmiþ olabilir.

Bütün bu þeraitten daha elim daha vaim olmak üzere,

memleketin dahilinde,iktidara sahip olanlar

gaflet ve delalet içinde ve hatta hýyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidarýn sahipleri þahsi menfaatlerini,

müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.

Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bitap düþmüþ olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladý!

Ýþte bu ahval ve þerait içinde dahi, vazifen,

Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktýr!

Muhtaç olduðun kuvvet damarlarýndaki asil kanda mevcuttur.



&#8220;Mukaddesattan mahrum fert ve milletlerin

payidar olmalarý aslâ mümkün deðildir!&#8221;



GAZÝ MUSTAFA KEMAL

ATATÜRK



__________________
Semadan bir ses ki herkes bunu kendi lisaninda isitir.

Dabbe kuyrugu olan bir hayvan degil, sakali olan bir reculdür.
(Hz. Muhammed s.a.s efendimiz)


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son ehlihikmet tarafından, 11.11.2006 - 18:00 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 11.11.2006 - 17:55
ehlihikmet üyenin diger mesajlarini ara ehlihikmet üyenin Profiline bak ehlihikmet özel mesaj arzu etmiyor ehlihikmet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 790 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
osman12 (77), vahvah71 (53), ssercan (50), sabr_yolcusu (56), Yorumsuz_91 (33), Asya6666 (62), angel (42), cankalemdar (39), meltem6666 (59), MeCaL (56), emiremre (44), ozdalomer (53), ay&#254;eayd&#2.. (40), talha_34 (47), mhammettelo (43), leto18 (59), sinepuryan (42), Yalnizlik (39), BATAKLIK60 (55), kamil33 (54), hmfatih (62), Soldat34 (54), MrVoLKaN (37), yusuf kuyu (44), Yusuf_Adiyaman (53), farfarlone (41), Osman_20 (39), yunusemre_56 (58), eminecanersoy (46), eren.06 (60), tugba1986 (38), tanerok (41), MAHMUT2005 (48), musbaba18 (41), Bahar38 (40), ehhan ünlü (37), ard75 (68), ofliayhan61 (54), osman42 (45), enver66 (40), ayten66 (36), adem2007 (57), uludag64 (60), kadir ibraimi (35), Hace Türkistan (52), tufan03 (48), hasimpakirbaba (48), kuscu (60), ONUR45 (41), Allah_Asigi (41), _Hilal_ (40), aydin_yilmaz (42), cemil_keskin (64), cesurkagan (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59151 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.