dexamethasone kaletra ivermectin fluvoxamine generique luvox oxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

30 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 weiter >
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: Erkeklerin Ağzından Yemek Tarifleri
tahabiri su an offline tahabiri  
39 Mesaj -
kardeþ evde yemeði sen yapýyorsun galiba veya kendini tanýtýyorsun elimden her iþ gelir bulaþýk çamaþýr yemek bilimum ev iþleri tebrik ederim iyi bir kazak erkek adayýsýnkahkaha kahkaha kahkaha Güle Güle
Gönderme Tarihi: 05.08.2006 - 09:58
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Bursa'nın Büyük Evliyası Muhammed Üftade Hz.
tahabiri su an offline tahabiri  
39 Mesaj -
MücahidBursa kardeþ ALLAH (cc) razý olsun nice gönül sultanlarýmýz var bizlere asýrlar önceden seslenen gönül sultanlarýmýz tüm gönül sultanlarýmýza ALLAH gani gani rahmet eylesin amin..
Gönderme Tarihi: 05.08.2006 - 09:51
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: kılıçarslan
tahabiri su an offline tahabiri  
kılıçarslan
39 Mesaj -
Kýlýçarslan Anadolu Selçuklu Sultanlýðý nýn kurucularýndan olup; Haçlý ordularýna karþý Anadolu yu ve hatta bütün Ýslam alemini müdafaa eden bir Türk hükümdarýdýr. Vatan topraklarýnýn nasýl müdafaa edilmesi lazým geldiðini, bu uðurda yaptýðý kanlý mücadelelerle bütün insanlýða ispat etmiþti.

Kýlýçarslan olmamýþ olsaydý, belki bugün Anadolu da bir Türk hakimiyeti yerine bir Latin devleti mevcut bulunacaktý.Anadolu kýtasý; 26 Aðustos 1071 yýlýnda Alpaslan ýn Bizanslýlarla yaptýðý Malazgirt Meydan Savaþý ile fethedilmiþti. Bu fetih üzerine Horasan ellerinde bulunan birçok Oðuz Türkmen oymaklarý, Anadolu nun çeþitli yerlerine yerleþmiþlerdi.

Anadolu nun kuzey bölgesinde Oðuzlarýn Bozok kabileleri, güney bölgesinde de Üçok kabileleri yurt tutmuþtu. Büyük kütleler ise Orta Anadolu yu doldurmuþtu. Bunlarýn çoðu Kýnýk kabileleri idi. Ýlk etapta Anadolu ya bir milyon Türkmen gelmiþti. Bunlarýn bir kýsmý hayvan sürülerine sahip olduklarýndan Yörük kaldýlar. Bir kýsmý da topraða yerleþerek çiftçi oldular. Ancak, Anadolu nun Marmara kýyýlarý henüz Bizanslýlarýn elinde bulunuyordu. Marmara havzasýnýn fetihlerine Kutulmuþ oðlu Süleyman ile kardeþi Mansur gönderilmiþti.

Bu iki kardeþ, Anadolu nun fetih olunmamýþ kýsýmlarýný Türk topraklarýna katarak Anadolu Selçuklu Sultanlýðý devletini kurdular. Fakat bu iki kardeþ birbiriyle uðraþmaya baþladýlar. Bunun üzerine büyük Selçuklu Hakaný Melikþah, Mansur un üzerine Porsuk Bey ve kuvvetlerini gönderdi. 1077 tarihinde Mansur maðlup edilerek öldürüldü. Melik Þah, Anadolu nun idaresini Sultan unvanýyla Kutulmuþ oðlu Süleyman a býraktý. Ýþte, bu þekilde Anadolu Selçuklu Sultanlýðýný kuran Aslan ýn torunu Kutulmuþ oðlu Süleyman oldu. Anadolu da bu devlet 1077 yýlýnda kuruldu. Anadolu Selçuklularýndan on yedi hükümdar gelmiþti.
Kutulmuþoðlu, Konya þehrini merkez yaparak Bizanslýlarla savaþlara giriþti. Ýznik þehrini fethettikten sonra burayý merkez yaptý. Bir müddet sonra Antakya yý da fethetti. O zaman Melikþah ýn kardeþi Tutuþ ile harbe giriþerek yenildi. Bu olay onu olumsuz olarak çok etkiledi ve sonunda intihar etti.

Kutulmuþoðlu Süleyman ýn ölümü ile Anadolu da karýþýklýklar baþ gösterdi. Beyler her tarafta baðýmsýzlýklarýný ilan ettiler. Süleyman ýn oðlu Kýlýçarslan, Büyük Selçuklu Ýmparatoru tarafýndan hapse atýlmýþtý.

Anadolu nun karýþýklýðýný ancak Kýlýçarslan düzene koyabilirdi. Dört yýl sonra Kýlýçarslan, Melikþah tarafýndan Konya ya gönderildi. Kýlýçarslan babasý zamanýndan kalan büyük kumandanlarý baþýna topladý. Ýznik þehrini tekrar zaptederek burayý kendisine merkez yaptý. Bundan sonra baðýmsýzlýk hevesinde bulunan bütün beyleri ortadan kaldýrdý. Bu suretle babasýnýn elde ettiði bütün topraklarý tekrar ele geçirdi. Bir donanma yaparak Çanakkale Boðazý önlerindeki adalarý birer birer fethetti.

Kýlýçarslan çok yiðit, ayný zamanda pek cesur bir hükümdardý. Anadolu nun birliðini kurmaya muvaffak oldu. Bu sebeple þöhret ve namý her tarafa yayýldý. Kýlýçarslan ýn en büyük amacý Bizanslýlarýn elinden Ýstanbul u almaktý. Bu amacýna ulaþmak için Marmara kýyýlarýnda bir tersane kurup çok sayýda harp gemileri yaptýrdý. Türklerin bu hazýrlýðýný gören Bizanslýlar telaþa düþtüler.
O zamanlar Bizans tahtýnda Yedinci Mihal Dükas bulunuyordu. Türklerin kara ve deniz kuvvetleriyle baþa çýkamayacaðýný anlayýnca, Roma da oturan Papa Yedinci Greguvar a elçiler gönderdi. Papaya, batý devletlerinin yardýmýna muhtaç olduðunu bildirdi. Eðer bu yardým gelmezse, Ýstanbul Türklerin eline geçecek ve Doðu Roma Ýmparatorluðu tarihe karýþacaktý. Papa, Ortodokslarýn Katolik kilisesine müracaatýný kendi menfaatine uygun buldu. Ýleride bu iki kilisenin birleþeceðini düþündü. Bu sebeple Batý Avrupa devletlerinden 40,000 kiþilik bir ordu toplanýlarak Ýstanbul a gönderilmesi için çok çalýþtý. Fakat muvaffak olamadý.

Bizans ý korku sardýðý sýralarda, Kýlýçarslan durmadan donanma yaptýrýyor; bir an öne Ýstanbul u Türk topraklarýna katmayý arzu ediyordu. O devirde Avrupa da dinî taassup çok þiddetli idi. Papazlarýn halk üzerinde büyük tesirleri vardý. Bütün papazlar, Hazret-i Ýsa nýn doðduðu mukaddes Kudüs þehrini Ýslamlarýn elinden kurtarmak için halký haçlý seferine teþvik ediyorlardý. Bilhassa Fransa da kurulmuþ olan Kloni tarikatýnýn halk üzerinde etkisi büyüktü.
1095 tarihinde Fransa nýn Klermon þehrinde Papa Ýkinci Urban, ruhanî bir meclis topladý. Bu meclise on dört baþpiskopos, iki yüz elli piskopos, dört yüzden fazla papaz katýldý. Ayrýca birçok da þövalye bulundu. Bu ruhanî meclis, Kudüs ün Ýslamlardan alýnmasýna karar verdi. Bu iþe ön ayak olan Piyer Lermit adýnda bir papazdý. Buna Yoksul Gotye adýnda bir þövalye de katýldý. Bunlarýn teþvikiyle Avrupa da büyük bir haçlý ordusu hazýrlandý. Bu sel Anadolu ya akmak üzere idi. Bu seli Kýlýçarslan nasýl durdurabilecekti?
Haçlý ordusunun sayýsý altý yüz bin kiþi idi. Haçlý ordusu muhtelif Hýristiyan milletlerinden kurulmuþ olup, içinde ihtiyarlar, gençler ve kadýnlar da bulunuyordu. Hepsi göðüslerine birer kýrmýzý Haç takmýþlardý. Bu haçlý ordusunun önünde eski Cermen efsanelerinde mukaddes sayýlan bir Keçi ile bir de Kaz bulunuyordu. Bu insan seli Batý Avrupa dan yaya olarak Bizans a geldi. Bizans imparatoru bu kalabalýktan ürkerek bunlarýn hepsini Anadolu yakasýna geçirtti.
Kýlýçarslan, Anadolu ya çýkan bu korkunç afet karþýsýnda soðukkanlýlýðýný muhafaza etti. Neye mal olursa olsun, bu müstevli kuvvetlere karþý Türkün öz yurdu olan Anadolu yu müdafaa etmeðe ant içti. Kýlýçarslan, bu büyük kuvvetlere karþý bir gerilla harbi yapmaya karar verdi. Türk kuvvetlerini muhtelif çetelere ayýrdý. Þehirlerde bulunan halký daðlara ve yaylalara çýkarttý.
Ambarlarda ne kadar zahire varsa yaktý ve sularý da zehirletti. Selçuk askerleri baskýn halinde grup grup haçlýlarýn üzerine atýlarak ilk çýkan kafileyi bir anda imha etti. Fakat arkadan daha büyük kuvvetler Anadolu ya çýktýlar. Kýlýçarslan o büyük kuvvetleri de Eskiþehir ovasýnda yýprattý. Bundan sonra kuvvetleriyle Çorum a çekildi. Bu durum karþýsýnda bütün Anadolu Türkleri top yekün silaha sarýldý. Saadetini yýkanlarla kanlý mücadelelere giriþti. Bu tarihte eþine az rastlanýr bir vatan müdafaasý idi. Askerî kýtalar her tarafta bir þimþek gibi çakýyorlar; düþmanýn yurt tutmasýna imkan býrakmýyorlardý. Anadolu þehir ve kasabalarýnda büyük bir yangýn vardý.
Bu kýyametin içine girenler de þaþýrýp kaldýlar. Bunlar nasýl bir millet! Vatanlarýný canla baþla ne þekilde müdafaa ettiklerini görüp öðrendiler. Nihayet haçlýlar kýrýla kýrýla bir geçit bularak Kudüs e gidip bir Latin Krallýðý kurdular. Fakat güzel Anadolu da yerleþemediler. Çünkü buranýn bekçileri yüksek vatansever ve kahraman Türklerdi. Kumandanlarý da Kýlýçarslan gibi cesur bir yiðitti.
Türkler bu þekilde Anadolu için kan döktüler. Bu sebeple Anadolu topraklarý Türkün kanýyla yoðrulmuþ bir ana vatandýr. Kýlýçarslan ýn haçlýlara karþý kazandýðý zaferler onun adýný Türk tarihinde ebediyen yaþatmaya kafi gelmiþtir. Onun hayatý büyük destandýr. Tarih onun (Ebulgazi) unvanýný vermiþti.
Sekiz buçuk ay süren bu kanlý mücadeleden sonra Birinci Kýlýçarslan Konya Sarayýna yerleþti. Bir sabah sarayýndan çýkýp bir meydanda toplanmýþ binlerce esirin arasýndan geçerken bir ses yükseldi.
-Bizler ne olacaðýz?
Kýlýçarslan sesin geldiði tarafa baktý. Bu sözü söyleyen genç ve güzel bir esir kýzdý. Ona:
-Kimsin, ne istiyorsun? Diye sordu.
Esir kýz:
- Savaþta esir düþen Efon Ejyid in kýz kardeþi Ýzabella yým. Bir an önce vatanýma dönmek istiyorum! Dedi.
Kýlýçarslan þöyle mukabele etti:
-Biz Türkler, yurdumuzda oturanlara çýkýp gidin! demeyiz, ve yurdumda din ve adetiniz üzere hür yaþayabilirsiniz. Fakat arzu ettiðiniz gün de yurdunuza dönebilirsiniz. Ben vatan hasretini takdir edenlerdenim...
Hiç beklemediði þekilde bir cevapla karþýlaþan dilber Fransýz kýz, hem hayrette kaldý, hem de çok sevindi. Kýlçarslan, yiðit olduðu kadar da yakýþýklý bir Türk delikanlýsý idi: bu esire Kýlýçarslan ýn yüzüne dikkatli bakarak:
-Sizi nerede ziyaret edip minnet ve þükranlarýmý bildirebilirim? Diye sordu.
-Her saat, nerede bulunursam!
Meydana toplanmýþ olan bütün esirler Türk Hakanýnýn bu yüksek kalpliliðine hayran kaldýlar. Teþekkür makamýnda hepsi birden boyun kestiler. Kýlýçarslan bütün esirlere harçlýk verilmesini emretti. Eðlence yerlerine gitmelerine de izin verdi. Bir müddet sonra da bu haçlý ordusunun esirleri grup grup memleketlerine iade edildiler. Bu kanlý mücadeleden muzaffer çýkan Kýlýçarslan sarayýnda eþi Sevindik Hatun ve çocuklarý Þehinþah ve Mesut adlý iki oðlu ve Aydýn adýndaki kýzý ile mesut ve tatlý günler yaþadý.
Fakat Kýlýçarslan, Suriye de yaptýðý bir savaþtan dönerken 1106 tarihinde Fýrat Nehrine düþerek boðuldu.
Gönderme Tarihi: 05.08.2006 - 09:36
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Utaniyorum Abime & Akinzen Abime HEDIYEM
tahabiri su an offline tahabiri  
39 Mesaj -
estaðfurullah bacým..

ALLAH(cc) razý olsun güzelmiþ indirdim dinliyorum gül Güle Güle
Gönderme Tarihi: 04.08.2006 - 17:46
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: BİR NUR ALIP DA ELİNE......
tahabiri su an offline tahabiri  
39 Mesaj -
Zâfer hep ülkün olsun,
Þehâdet türkün olsun...
Fâni dünyaya bedel,
Cennet ödülün olsun.

amin amin amin

ALLAH(cc) razý olsun kardeþ
Gönderme Tarihi: 04.08.2006 - 17:32
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Utaniyorum Abime & Akinzen Abime HEDIYEM
tahabiri su an offline tahabiri  
yeşilkubbem bacıya???
39 Mesaj -
ya bacým bu kadar güzel þeyi iki kiþiyemi hediye ediyorsun neyse sen iki kiþiye hediye etmiþin ama bende indiriyorum haberin olsunsevinçli

baþlýðý ravda doslarýna hediye diye atsaydýn daha hoþ ve güzel olurdu þahýslar gelip geçiçi kurumlar kalýcýsevinçli

ban ban yapmassýn umarýmsevinçli
Gönderme Tarihi: 04.08.2006 - 17:28
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Boğazlar Meselesi
tahabiri su an offline tahabiri  
Boğazlar Meselesi
39 Mesaj -

Boðazlar Meselesi
Ýstanbul Boðazý, Marmara Denizi ve Çanakkale Boðazýndan yabancý gemilerin geçiþiyle ilgili olarak milletlerarasý diplomaside, çeþitli zamanlarda ele alýnan anlaþmazlýk.
Osmanlý Devleti Karadeniz'e, Marmara Denizine ve boðazlara hakim olduðu sýrada, boðazlarla ilgili bir mesele olmamýþtýr. Ancak Rusya, 18. yüzyýlda Karadeniz'in kuzey kýyýlarýna hakim olunca, Osmanlý Devleti, 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaþmasý'yla, Rus ticaret gemilerine, Boðazlardan serbest geçiþ hakký tanýdý. 1798 ve 1805 Osmanlý-Rus Ýttifak antlaþmalarýyla, Karadeniz, bütün yabancý devletlerin savaþ gemilerine kapatýldý. Rus savaþ gemilerine Boðazlardan serbest geçiþ hakký tanýndý ve yabancý savaþ gemilerinin Karadeniz'e zorla girmek istemeleri durumunda da Osmanlý-Rus donanmalarýnýn birlikte karþý koymalarý hükme baðlandý. Fakat bu antlaþma kýsa bir müddet sonra, 1807 Osmanlý-Rus Savaþý ile yürürlükten kalktý.

Osmanlý Devleti, 5 Ocak 1809'da Ýngiltere ile imzaladýðý Kala-i Sultaniye (Çanakkale) Antlaþmasý ile Boðazlarý yabancý savaþ gemilerine kapalý tutmayý taahhüt etti. 1829 Edirne Antlaþmasý'yla Rusya, Boðazlardan ticaret gemilerini geçirme hakkýný yeniden elde etti. Ayrýca Osmanlý Devleti, Boðazlarý, sulh içinde bulunduðu bütün devletlerin ticaret gemilerine açtý. Sultan Ýkinci Mahmud Han, 1833'te Mýsýr meselesinde aldýðý yardým karþýlýðýnda Hünkâr Ýskelesi Antlaþmasý'ný imzalayarak, Boðazlarý Rusya lehine yabancý savaþ gemilerine kapatmayý kabul etti. Bu antlaþma, büyük Avrupa devletlerinin, Boðazlarýn, sulh döneminde, Osmanlý olmayan bütün savaþ gemilerine kapalý tutulmasý kuralýný benimsediði, 15 Temmuz 1841 Londra Boðazlar sözleþmesi ile iptal edildi. Buna raðmen Osmanlý Devletinin müttefiki olan Ýngiltere ve Fransa, Kýrým Savaþý sýrasýnda Rusya'ya saldýrmak üzere donanmalarýný Boðazlardan geçirdiler. Londra Boðazlar Sözleþmesi, bütün savaþ gemilerinin Boðazlardan Serbest geçiþine izin veren 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Boðazlar Sözleþmesine kadar yürürlükte kaldý. Birinci Dünya Savaþý sonunda, 30 ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nden sonra Boðazlarýn hakimiyeti, fiilen Osmanlý Devletinin elinden çýkýp, tamamen Ýtilaf Devletlerinin eline geçti.

Lozan Antlaþmasý'yla birlikte ayný anda imzalanan, Lozan Boðazlar Sözleþmesinin sonunda, Boðazlar, askerden arýndýrýldý. Savaþ gemilerinin geçiþi, herhangi bir izne baðlý olmadan tamamen serbest býrakýldý. Sulh döneminde, yabancý ticaret gemilerine geçiþ serbestliði tanýndý. Bir savaþ döneminde Türkiye'nin tarafsýz olmasý halinde de, sulh dönemindeki kaideler geçerli sayýldý. Türkiye'nin taraf olduðu bir savaþ halinde, tarafsýz gemilerin düþmana yardým etmemek kaydýyla Boðazlardan serbestçe geçmesi hükme baðlandý.

Türkiye; Lozan Boðazlar Sözleþmesinin, Türkiye'nin hükümranlýk haklarýný kýsýtlayan hükümler taþýmasý sebebiyle, Boðazlar rejiminin statüsünde ilk defa 1933 Londra Silahsýzlanma Konferansýnda dile getirilen bir deðiþiklik talebinde bulundu. Ýtalya dýþýnda Lozan Boðazlar sözleþmesini imzalayan devletlerin katýldýðý Montreux Konferansý sonunda, Boðazlarý tahkim etme konusunda Türkiye'ye tam yetki veren ve Karadeniz'de kýyýsý bulunmayan devletlerin savaþ gemilerinin geçiþini kýsýtlayan Montreux Sözleþmesi 20 Temmuz 1936'da imzalandý.

Boðazlar Meselesi, 1945'te Yalta ve Potsdam konferanslarýnda müttefik devletler arasýnda tekrar ele alýndý. Ancak kesin ve net bir anlaþmaya varýlamadý. Ýkinci Dünya Savaþýndan sonra yeniden milletlerarasý gündeme gelen Boðazlar meselesi, devletler arasýnda tartýþýldý. Sovyetler Birliði, savaþtan sonra siyasi dengelerin deðiþtiðini, bu sebeple Boðazlar rejiminde de yeni þartlara uygun bazý deðiþiklikler yapýlmasý gerektiðini savundu. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Türkiye'nin, Montreux Sözleþmesine uymadýðýný ileri sürerek, kendi emniyetinin saðlanmasý için Boðazlarýn, Karadeniz'de kýyýsý olmayan devletlerin savaþ gemilerine kapatýlmasýný, Karadeniz'de kýyýsý olan devletlerin savaþ gemilerine ise her zaman açýk tutulmasýný talep etti. Ayrýca Boðazlardan geçiþ rejiminin, yalnýzca Türkiye ile Karadeniz'de kýyýsý olan devletler arasýnda düzenlenmesi gerektiðini savundu. Diðer taraftan Sovyetler Birliði, düþmanca maksatlarla kullanýlmasýný engellemek için, Boðazlarýn Türkiye ile Sovyetler Birliði tarafýndan ortak olarak savunulmasýný istedi. Bu isteklerini, 7 Aðustos 1946 ve 24 Eylül 1946 tarihli iki notayla Türk hükümetine bildirdi. ABD ve Ýngiltere, Boðazlar rejimi hakkýnda yeni bir düzenleme yapýlmasýna karþý olmadýklarý için, Sovyetler Birliði'nin teklifini kabul ediyorlardý. Fakat diðer batýlý ülkeler, Boðazlar rejiminin Montreaux Sözleþmesinin esaslarý dahilinde, milletlerarasý bir toplantýda görüþülmesi gerektiðini savundular. Türkiye ile Sovyetler Birliði arasýnda ikili görüþmeler yapýlmasýný kabul etmediler. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Sovyetler Birliði'nin notalarýna karþý 22 Aðustos 1946 ve 18 Ekim 1946 tarihlerinde verdiði notalarla, Boðazlar rejiminde yapýlacak bir deðiþikliði ilke olarak kabul ediyor, ama bunun ikili görüþmeler yoluyla deðil de milletlerarasý bir toplantýda ele alýnmasý gerektiðini bildiriyordu. Bu notalarda ayrýca, Boðazlar konusunda ortak savunma talebinin kesinlikle kabul edilemeyeceði açýklandý.

Bu sýrada meydana gelen bazý önemli siyasî ve askerî geliþmeler, Boðazlar rejiminin yeniden deðiþtirilmesi konusunda milletlerarasý konferans toplanmasý teþebbüsünü neticesiz býraktý. Dolayýsýyla Boðazlar rejiminde bir deðiþiklik olmadý. Böylece Montreux Sözleþmesinin hükümleri, günümüze kadar deðiþtirilmeden yürürlükte kaldý.


Gönderme Tarihi: 04.08.2006 - 17:19
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Osmanli'nin FethettİĞİ Ülkelere GÖtÜrdÜĞÜ Adalet
tahabiri su an offline tahabiri  
Osmanli'nin FethettİĞİ Ülkelere GÖtÜrdÜĞÜ Adalet
39 Mesaj -

Osmanli'nin FethettÝÐÝ Ülkelere GÖtÜrdÜÐÜ Adalet

Osmanlý Ýmparatorluðu, kurucusu olan Osman Bey'den baþlamak üzere Fatih Sultan Mehmet ve diðer padiþahlarýn adil yönetimleri ile tüm insanlýða örnek olmuþtur. Onlarýn zamanlarýnda her dinden, her inançtan insan bir arada huzur içinde yaþamýþtýr.
Ýslam ahlakýnýn yaþandýðý toplumlarda sosyal hayatýn nasýl huzur ve barýþ içinde sürdürüldüðünü, tarih bize pek çok örnekle göstermiþtir. Bu adil yönetimlerden biri de Osmanlý Devleti'dir. Osmanlý Ýmparatorluðu asýrlar boyunca üç büyük kýtanýn büyük bir bölümüne hakim olmuþtur. Bugün Balkanlar'da, Ortadoðu'da, Kuzey Afrika'da ve daha pek çok yerde Osmanlý'nýn izlerini görmek mümkündür. Osmanlý ayak bastýðý her yerde Türk'ün üstün karakterinin tanýnmasýna vesile olmuþtur. La Martine'in 1854 yýlýnda basýlan Histoire de la Turquie isimli 10 ciltlik eserinden yapýlan bir alýntý Osmanlý'nýn günümüzdeki izlerini çok güzel yansýtmaktadýr:
"Ýzmir'i, Ýstanbul'u, Suriye'yi, Lübnan'ý ziyaret edin. Oralarda manastýrlara, dini mekanlara, eðitim kurumlarýna girin. Dini eðitim veren yerlere bakýn ve 'Osmanlý'nýn, size karþý davranýþýnda ve korumasýnda bir eksiklik var mýydý?' diye sorun. Hepsi size "Osmanlý'nýn ve Sultan'ýn tarafsýzlýðýndan" söz edecektir… Gerçek þu ki, bu dini yerlerin yönetiminde Osmanlý tam bir tarafsýzlýk, saygý ve barýþ duygusuyla hareket etmiþtir..."
Osmanlý Ýmparatorluðu, kurucusu olan Osman Bey'den baþlamak üzere Fatih Sultan Mehmet ve diðer padiþahlarýn adil yönetimleri ile tüm insanlýða örnek olmuþtur. Onlarýn zamanlarýnda her dinden, her inançtan insan bir arada huzur içinde yaþamýþtýr. Hatta herhangi bir mücadeleye dahi girmeden kendi istekleriyle Fatih Sultan Mehmet'e teslim olan toplumlar olmuþtur. Bu da insanlarýn onun adil yönetiminden ne derece hoþnut olduðunu göstermektedir.
Bütün Ýslam devletlerinde olduðu gibi, Osmanlý padiþahlarý da fethettikleri bölgelerdeki gayrimüslimlere karþý son derece adaletli davranmýþlardýr. Kuran ahlakýna göre o ülkelerin yerli insanlarý Allah'ýn kendilerine bir emanetidir. Onlarý himaye etmek, hiç kimsenin onlara zulüm yapmasýna müsaade etmemek adalet sahibi olan yöneticinin sorumluluðudur. Bu nedenle Avrupalý devletler ele geçirdikleri ülkelerde çok büyük soykýrýmlar gerçekleþtirip, yerli halka zulümler yapýp, ülkenin tüm doðal zenginliklerini sömürürken, Osmanlý padiþahlarý gittikleri ülkelere refah götürmeyi kendilerine gaye edinmiþlerdir. Fethettikleri ülkelerdeki yerli halkýn inançlarýný deðiþtirmek için hiçbir zorlama yapmamýþ, aksine ibadetlerini huzur içerisinde yapabilmeleri için onlara imkan saðlamýþlardýr.
Avrupalý devletler ele geçirdikleri ülkelerde çok büyük soykýrýmlar gerçekleþtirip, yerli halka zulümler yapýp, ülkenin tüm doðal zenginliklerini sömürürken, Osmanlý padiþahlarý gittikleri ülkelere refah götürmeyi kendilerine gaye edinmiþlerdir.


Gönderme Tarihi: 04.08.2006 - 17:12
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: 20 SORUDA YARATILIŞ DELİLLERİ
tahabiri su an offline tahabiri  
20 SORUDA YARATILIŞ DELİLLERİ
39 Mesaj -

1 Yeryüzünden bir saniyede ne kadar su buharlaþmaktadýr?
a) 16 ton b) 16 000 ton
c) 1 milyon ton d) 16 milyon ton

2 Sinek kuþunun kalbi saniyede ortalama kaç kez atar?
a) 850 defa b) 580 defa
c) 80 defa d) 5 defa

3 Bazý balýklarýn, kuyruklarýnda 2-3 volt gibi çok zayýf elektrik sinyalleri üretip yaymalarýnýn sebebi nedir?
a) Haberleþme ve etraflarýný algýlama
b) Diðer canlýlarý korkutma
c) Avlarýný öldürme
d) Tehlikeden korunma

4 Yarasalar, avlarýnýn yerini nasýl bulurlar?
a) Karanlýkta görerek
b) Avýný koklayarak
c) Kendi çýkardýðý sesleri dinleyerek
d) Avýna dokunarak

5 Aðustos böceklerinin çýkardýðý ses, aþaðýdakilerden hangisine eþ deðer þiddettedir?
a) Ýnsan sesine b) Araba klakson sesine
c) Sivrisinek sesine d) El bombasý sesine

6 Kutuplarda yaþayan balýklar neden donmaz?
a) Derilerini ýsýtacak proteinleri vardýr.
b) Donacaklarý sularda dolaþmazlar.
c) Hýzlý hareket ederler.
d) Bir arada dolaþarak ýsýnýrlar.

7 Saatte 320 km’yi aþacak þekilde uçabilen, doðadaki en hýzlý kuþlardan biri hangisidir?
a) Þahin b) Atmaca
c) Baykuþ d) Doðan

8 Bir sinekkuþu, günde ihtiyacý olan besini alabilmek için yaklaþýk kaç çiçekten nektar içmektedir?
a) 5000 b) 2000
c) 800 d) 100

9 Aylarca çok az enerji harcayarak hiç durmadan uçabilen kuþ hangisidir?
a) Pelikan b) Albatros
c) Martý d) Kýrlangýç

10 Bir denizaltý en fazla 400 metreye inebilirken, Nautilus adlý deniz canlýsý en fazla kaç metreye inebilir?
a) 40 metreye b) 4.000 metreye
c)100 metreye d) 10.000 metreye

11 Her yýl sonbaharda düzenli olarak göç eden kral kelebekleri, ne kadar yol kat ederler?
a) 500km b) 1.000km
c) 4.000km d) 9.000km

12 Tüm hayatý boyunca suyun içinde yaþayan, avlanan ve üreyen ancak suda nefes alamayan canlý hangisidir?
a) Su örümceði b) Sirke sineði
c) Su kaplumbaðasý d) Kurbaða

13 Ýnsanlarýn ancak matkap, çivi gibi teknik aletler kullanarak delebildikleri tahtayý, testere benzeri diþiyle kesen canlý hangisidir ?
a) Palamut Böceði b) Karýnca
c) Örümcek d) Kýrkayak

14 Kutup ayýlarý, buzlu sularda en fazla kaç kilometre yol alabilirler?
a) 100 km b) 4500 km
c) 2000 km d) 600 km

15 Ýnsan, 24 saatte yediklerini sindirebiliyorken, aþaðýdakilerden hangisi yediklerini sindirmek için 2,5 güne ihtiyaç duyar?
a) Bukalemun b) Maymun
c) Fil d) Aslan

16 Yemek ve uyku da dahil beþ yýl boyunca hiç yere inmeyen isli deniz kýrlangýçlarý bu sürede yaklaþýk kaç kez kanat çýrparlar?
a) 100 milyon b) 50 milyar
c) 400 milyar d) 500 milyar

17 Kutup ayýlarýnýn, 1,5 metrelik kar tabakasýnýn altýndaki avlarýný fark edebilmelerini saðlayan özellikleri nedir?
a) Keskin koku duyularý
b) Güçlü görme yetenekleri
c) Ýzleri takip edebilmeleri
d) Grup halinde avlanmalarý

18 Sürü halinde yüzen küçük balýklarýn, güvenliklerini saðlayan en önemli duyularý hangisidir?
a) Uzaktaki nesneleri görebilmeleri
b) Sudaki basýncý algýlayabilmeleri
c) Sudaki titreþimleri duyabilmeleri
d) Koku algýlayabilmeleri

19 Crayola çekirgelerinin derilerinin çok parlak ve dikkat çeken renklerde olmasýnýn sebebi nedir?
a) Zehirli olmalarý
b) Renk deðiþtirebiliyor olmalarý
c) Yiyenlerin aðzýnda kötü tat oluþturmasý için
d) Yemlerini kendilerine çekmek için

20 Ateþ böceklerinin yaydýðý ýþýðý, ampul ýþýðýndan ayýran özellik nedir?
a) Isý yaymasý
b) %100 verimle sadece ýþýk üretmesi
c) Üretirken elektrik kullanýlmasý
d) Ateþ böceklerinin ýþýðý, sadece uçarken yayabilmesi

CEVAP: 1.d, 2.a, 3.a, 4.c, 5.d, 6.a, 7.d, 8.b, 9.b, 10.b, 11.c, 12.a, 13.a, 14.c, 15.c, 16.c, 17.a, 18.b, 19.c, 20.b
[H2][h2


Gönderme Tarihi: 04.08.2006 - 15:18
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: EBABİL KUŞLARI VE FİL VAKASI;
tahabiri su an offline tahabiri  
EBABİL KUŞLARI VE FİL VAKASI;
39 Mesaj -
EBABÝL KUÞLARI VE FÝL VAKASI;


Ebabil Kuþlarý: Kabe'yi yýkmak üzere büyük bir orduyla gelen Yemen valisi Ebrehe'nin ordusuna saldýran kuþlar.
Ebabil, Arapçada "bölükler, sürü, sürüler" anlamýna gelir. Kelime, Kuran-ý Kerim'de Fil Suresi'nin üçüncü ayetinde geçmektedir. Fil Suresi'nde bu olay þöyle bildirilmektedir:
"Rabbinin fil sahiplerine neler yaptýðýný görmedin mi? Onlarýn 'tasarladýklarý planlarýný' boþa çýkarmadý mý? Üzerlerine ebabil (sürü sürügöz kırpma kuþlarýný gönderdi. Onlara 'piþirilip-sertleþtirilmiþ balçýk taþlarý' atýyorlardý; Sonunda onlarý, yenik ekin yapraðý gibi kýldý." (Fil Suresi, 1-5)
Bu olay Peygamberimiz (sav)'in doðduðu yýl olmuþ ve orduda bulunan fillerden dolayý Araplar arasýnda "Fil Vak'asý" olarak anýlmýþtýr. Olay, tarihi kaynaklarda þöyle anlatýlmaktadýr:
Habeþistan Kralý Necaþi Ashame'nin, Yemen'e hükümdar tâyin ettiði Ebrehe b. Sabbah el-Eþrem, Mekke'ye giden kervan ve Kabe ziyaretçilerini çekmek ve San'a þehrini ticaret merkezi haline getirmek üzere burada bir tapýnak yaptýrdý. Ancak tapýnaða gelen olmuyordu. Buna çok kýzan Ebrehe Kabe'yi yýkacaðýna yemin etti. M.S. 571 yýlýnda kalabalýk bir ordu ve fillerle yola çýktý. (Ýbnü'l-Esir, el-Kâmil fi't Târih, Nþr: Tornberg, Beyrut 1965, I, 442).
Ebrehe ordusu Mekke'ye girerken dahâ önce o bölgede hiç görülmemiþ, kýrlangýca benzer kuþ sürüleri bir anda ortaya çýkarak Ebrehe ordusuna saldýrdýlar. Gaga ve pençelerinde taþýdýklarý taþlarý ve çamurdan balçýklarý askerlerin üzerine býraktýklarýnda onlar, kurumuþ, paramparça olmuþ aðaç yapraklarý gibi daðýldýlar. Askerler kuþ saldýrýsýnda telef olup feci þekilde öldüler. Mekkeliler bu mucizeyi daðlardan seyrediyorlardý. Ebrehe, bu saldýrýda acýklý þekilde öldü. (Kadý Beydâvî, Envârü't-Tenzil, Fil Sûresi tefsiri).
Buhâri ve Müslim'de, Peygamberimiz (sav)'in Mekke'nin fethi günü þöyle dediði nakledilmektedir: "Yüce Allah filleri Mekke'ye girmekten alýkoydu. Ama Resulünü ve müminleri oraya gönderdi. Dün olduðu gibi bugün de oranýn hürmeti iâde olmuþtur."

Ýslami Terimler Sözlüðü

HAFAZA MELEKLERÝ;
Ýyi ve kötü her yapýlaný gözetip hýfz etmek ve korumakla görevli melekler. Hafaza ve hafýzin, hafýz kelimesinin çoðuludur.
Oysa gerçekten üzerinizde koruyucular var. 'Þerefli-üstün' yazýcýlar. Her yapmakta olduðunuzu bilirler. (Ýnfitar Suresi, 10-12)
"Hafýzin" gözetleyici, amelleri ezberleyen, muhafaza eden ve koruyan anlamýnda tefsir edilmiþtir. Ayette hafaza melekleri "kiramen" yani deðerli, þerefli sýfatlarýyla anýlmýþtýr.

HATEMÜ'L ENBÝYA;
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in "Peygamberlerin sonuncusu" anlamýna gelen vasýflarýndan biri. Bu vasýf Kur'an-ý Kerim'de þu þekilde geçmektedir:
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babasý deðildir; ancak o, Allah'ýn Resûlü ve peygamberlerin sonuncusu (hatemü'n-nebiyyin)'dur. (Ahzab Suresi, 40)

Müslüman Bilim Adamlarý

ALÝ KUÞÇU;
Türk-Ýslam Dünyasýndaki astronomi ve matematik alimleri arasýnda, eserleriyle büyük bir üne sahip olan Ali Kuþçu, astronominin önde gelen bilginlerinden olarak kabul edilir. Özellikle bu iki alanda çaðýnýn sýnýrlarýný aþacak kadar önemli eðitim ve öðretim çalýþmalarýnda bulunmuþtur.
* Fatih Külliyesi'nde bir güneþ saati yapmýþtýr.
* Ýstanbul'un enlem ve boylam derecesini belirlemiþtir.
* Ay'ýn ilk haritasýný çýkaran Ali Kuþçu'nun adý bugün Ay'ýn bir bölgesine verilmiþtir.
Ali Kuþçu'nun astronomi ile ilgili en büyük eserlerinden biri Risale-i fi'l Hey'e (Astronomi Risalesi)'dir. Matematik alanýndaki büyük eseri Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)'dir. 'Risaletü'l-Fethiye' adlý eseri ise 19. yüzyýlda, Ýstanbul Mühendishanesi'nde (Ýstanbul Teknik Üniversitesi) ders kitabý olarak okutulmuþtur.
Bu eserde, gök cisimlerinin yere olan uzaklýðýna yer vermiþ; ayrýca dünya haritasýný da kitabýnýn sonuna eklemiþtir. Burada yerkürenin eksenindeki eðikliði 23o30'17’ (23 derece 30 dakika, 17 saniye) olarak belirlemiþtir. Bu, günümüz modern astronomi verilerine (23o27') (23 derece 27 dakika) oldukça yakýn bir deðerdir.

Müslüman Hükümdarlar

ALP ARSLAN;
Selçuk Türklerinin ikinci sultaný (1033-1072).
Tarihin en önemli zaferlerinden biri olan Malazgirt Zaferi ile Alp Arslan, Türk-Ýslam ve hatta dünya tarihinde neticeleri çok büyük olan bir dönüm noktasýnýn kahramaný olmuþtur. Onun, esir edilen imparatoru serbest býrakmasýný bütün tarih kitaplarý hayranlýkla yazarlar.
"Cihan sultaný", "Ebü'l-Feth" (çok fetih yapan) ve "Sultan-ül-adil" lakaplarý ile anýlan Alp Arslan, saltanatý süresince Ýslamiyet'in yayýlmasýna hizmet etmiþtir. Ýslam ahlakýna sýký sýký baðlý, inançlý bir hükümdar olan Alp Arslan Ýslamiyet'i içten yýkmaya çalýþan gizli düþmanlara karþý çok hassas davranmýþtýr.
Alp Arslan, büyük tarihi zaferlerinin yaný sýra, medreseler kurmak, ilim adamlarýna ve talebeye vakýf geliri ile maaþlar tahsis etmek, imar ve sulama tesisleri oluþturmak suretiyle de hizmetler yapmýþtýr. Ayrýca Ýmam-ý Azam' ýn türbesini, Harizm Camii ve Þadyah kalesini ve daha pek çok eseri inþa ettirmiþtir.
Gönderme Tarihi: 04.08.2006 - 13:42
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Kişilik Testi: Kediyi Ağaçtan İndirmek İçin Ne Yaparsınız?
tahabiri su an offline tahabiri  
Konu icon    kedimi boş ver açıkınça nasılsa iner
39 Mesaj -
kardeþ boþ ver kedi orda kalsýn nasýlsa açýkýnça iner...


sen filistinden ýraktan lübnandan kýsaçasý ortadoðu ve müslümanlarýn üzerinden siyonisleri nasýl indiririz ona kafa yor ve yoralým ortadoðuda oluk gibi müslüman kaný akýyor buna kafa yor ve yoralým bu gibi durumlarda ecdat ne yapmýþ nasýl davranmýþ bunlara bakalým tarih i okuyalým bilgilenelim ve bilgilendirelim þu yaþadýðýmýz günlerde bu buhranlý dönemleri nasýl atlatýrýz ona bakalým da refaha kavuþunçada kedi muhabbeti yaparýz sitenin yeni üyesiyim bakýyorum da hiç kimsenin aklýna gelmiyor???

alýn size bir öneri orta doðudaki þehit olan ve zülüm altýnda yaþayan din kardeþlerimize bir hatim açalým ruhlarýna ve refaha kavuþmalarý için hediye edelim inþallah...
Gönderme Tarihi: 02.08.2006 - 14:42
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Dil ve Tarih Faktörünün Önemi
tahabiri su an offline tahabiri  
Dil ve Tarih Faktörünün Önemi
39 Mesaj -

Dil ve Tarih Faktörünün Önemi
Atatürk'ün Türk Milliyetçiliðini geliþtirmek ve saðlamlaþtýrmak için kullandýðý iki önemli yöntem, tarih ve dil unsurlarýnda ortaya çýkmaktadýr. Ortak bir kültürden gelen Türk Milleti bu tarihte, ülküde birliðinin farkýna varmalýydý. Ýþte bu amaçla ilk olarak Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu kurulmuþtur. Ulusal kimliði geliþtirici iþlevler yerine getirmek üzere kurulan bu kurumlarýn çalýþmalarý, milliyetçilik ilkesini birleþtirici ve bütünleþtirici bir çizgiye oturtmuþtur. Bu þekilde bir çatý altýnda birleþen devletin hýzla eðitilmesi, ve yýllar boyunca oluþan açýklarý kapatmak da çok kapsamlý bir çalýþma gerektirmekteydi. Atatürk "Milli duygu ve dil arasýndaki bað çok güçlüdür. Dilin milli ve zengin olmasý milli duygunun geliþmesinde baþlýca etkendir" derken, cumhuriyetin en temel ilkelerinden olan milliyetçilik ilkesinin yerleþmesinde milli tarihin ve milli dilin önemini vurguluyordu. Bu giriþimle çaðdaþlaþma yolunda da çok önemli bir adým atýlýyordu.
Cumhuriyetçilik, Halkçýlýk ve Devletçilikle beslenen Atatürk milliyetçiliði, hiç kuþkusuz çaðdaþlaþma yolunda atýlan en önemli adýmdýr. Atatürk liderliðinde kazanýlan Ýstiklal Savaþý'nýn baþlýca dayanaðý Türk milliyetçiliðidir. Zaferden sonra yürürlüðe sokulan Türk inkýlabýnýn amacý da; Türk Milleti'ni tümü ile çaðdaþ yapmaktýr. Atatürkçü yaklaþýmda millet olma duygusunun güçlendirilmesi ile çaðdaþlaþma birbirini tamamlamaktadýr. Atatürk bir yandan Türk Milleti'ni çaðdaþ yapmak, diðer yandan tarih ve dil çalýþmalarý ile Türk kültürünün milli temellerini geliþtirmek istemiþtir.
Ona göre tarihçiliðimizdeki bu eksiklik Türk milliyetçiliðinin uyanýþýndaki gecikmenin sonucu idi. Dünya milletleri Osmanlý ülke ve devletinden "Türkiye", "Türk Ýmparatorluðu" diye bahsederken, bizde "Türk" sözü dile bile alýnmýyordu. Ýlk defa Batýlý Türkologlarýn, Orta Asya'da baþlayan Türk tarihine dikkati çeken eserler yayýnlamalarý, Türk tarihine karþý ilgiyi uyandýrmýþ ve böylece Türk tarihçileri Türk Milleti'nin tarihine yer vermeye baþlamýþlardýr.

Türkiye Cumhuriyeti yeni bir devletti. Ancak bu devleti kuran Türk Milleti, uzun ve parlak bir tarihe sahipti. Bu köklü milletin tarihi aydýnlýða çýkarýlmalýydý. Ýþte Atatürk'ü tarih konusuna eðilmeye sevkeden baþlýca sebep bu idi. Atatürk'ün ön ayak olmasý ile 1930'da "Türk Tarihi Ana Hatlarý" yayýnlandý. 12 Nisan 1931'de Atatürk'ün direktifi ile daha sonra "Türk Tarih Kurumu" adýný alan "Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti" kuruldu ve dört ciltlik bir "Genel Tarih" yayýnlanarak burada aðýrlýk Türk tarihine verildi.

Milli Eðitimin Önemi
Eðitim, insanýn davranýþlarýnda, fikir ve ideallerinde, hayata bakýþ açýsýnda, estetik ve sanat anlayýþýnda, ahlakýnda ve bunun gibi daha pek çok konudaki ilerleme sürecini göstermektedir. Atatürk, eðitim sisteminin kaliteli ve çaðdaþ sýnýrýn çok daha ilerisinde olmasý için daima yeni fikirlerle beslenmesi gerektiði inancýný taþýmýþ, sahip olduðu kararlýlýk sayesinde Türk Milleti'nin ilerlemesine öncülük etmiþtir. Türk Milleti'nin gerek Türkiye hudutlarý içerisinde, gerekse bu hudutlarýn dýþýnda varlýðýný sürdürebilmesi, iktisadi ve sosyal alandaki geliþimi, her zaman eðitim ve kültür düzeyi ile doðru orantýlý olarak ilerlemiþtir. Bundan dolayýdýr ki, Ulu Önder yaþamý boyunca milli ve dini eðitimin geliþtirilmesine büyük önem vermiþtir.

Milletini daima, daha çok düþünmeye, geliþtirmeye, aklýn ve ilmin yolundan ayrýlmamaya teþvik etmiþtir. Toplumda kadýn erkek ayrýmý gözetmeksizin, tüm fertlerin bu deðerleri kazanmasýný saðlamak için, döneminde birçok okul açýlmýþ, kaliteli eðitmenler yetiþtirilmiþ, yeni nesillerin geliþimi için geniþ imkanlar hazýrlanmýþtýr.

Atamýzýn bu konuya verdiði önemi þu sözlerinden anlamak da mümkündür:
Bu büyük gerçeði, Türk dünyasýnýn aydýnlarý, Türk dünyasýnýn bilginleri, Türk dünyasýnýn muallimleri, öðretmenleri yeni yetiþenlere sizler öðretmelisiniz. Sizin iþiniz de silahlý mücahitler ve harp kahramanlarýnýn iþi kadar zordur; ancak o kadar da þereflidir. Türk Milleti'ni, dünyanýn her tarafýnda gelecek asýrlarýn belasýna, kazasýna, çilesine göðüs gererek; refah ve saadetine, güçlü ve þerefli günlerine eriþtirecek olanlar sizlersiniz. Bu bakýmdan emeðiniz, gayretiniz, sabrýnýz, çileniz, toplanýþýnýz, daðýlýþýnýz, fikirleriniz, son derece deðerlidir, mübarektir. Bu sebeple devam etmeli, verimli ve semereli olmalýdýr.
Atamýz'ýn 03.08.1932 tarihinde söylemiþ olduðu, milli baþarýmýzýn sýrrý olacak ve büyük deðer taþýyan þu öðüdünü de unutmayalým;
Asýl uðraþmaya mecbur olduðumuz þey yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliðini tutmaktýr. (Atatürk, Mehmet Özel, Milliyet Yayýnlarý. s.258)

Atatürk Milliyetçiliði Anlatýyor
Arkadaþlar, bir ulusun dürüst bir varlýk ve saygýn bir yer sahibi olmasý için o toplumun sadece bilgili ve fenden haberli olmasý yetmez. Tüm bilimlerin ve herþeyin üstünde bir özelliðe sahip olmasý gerekir ki, o da o ulusun belirli ve olumlu bir düzeyde bulunmasýdýr. Böyle bir yaradýlýþta olmayan bireyler ve o bireylerden oluþan uluslar hiçbir zaman gerçek bir devlet kuramazlar. Böyle uluslar sadece birer fesat ocaðý olur...
Biz ulusun fikirlerini uygulamakta çok gecikmiþ ve bu konuda kayýtsýzlýk etmiþizdir. Bunun zararlarýný daha çok çalýþarak gidermeliyiz. Milliyet kavramýný, milliyet ülküsünü çözüm yolundaki görüþlerin dünyada uygulanabilme olanaðý bulunamamýþtýr. Çünkü, tarih, olaylar, olup bitenler, gözlemler hep insanlar ve uluslar arasýnda milliyetin hep üstün geldiðini göstermiþtir ve milliyet ilkesi aleyhindeki büyük boyutlarda eylemi deneyimlere karþýn yine de milliyet duygusunun öldürülemediði ve bu duygunun yine de güçlü bir biçimde canlýlýðýný koruduðu görülmektedir. Özellikle bizim ulusumuz milliyetinden habersiz görünmenin çok acý cezalarýný gördü. Osmanlý Ýmparatorluðu içindeki çeþitli topluluklar hep ulusal ilkelerine sarýlarak, milliyet ülküsünün gücüyle kendilerini kurtardýlar. Biz ne olduðumuzu, onlardan ayrý ve onlardan yabancý bir ulus olduðumuzu sopayla aralarýndan kovulduðumuz zaman anladýk. Gücümüzün azalmasý üzerine bizi horladýlar ve aþaðýladýlar. Anladýk ki kusurumuz kendimizi unutmaklýðýmýzmýþ. Dünyanýn bize saygý göstermesini istiyorsak önce bizim kendi benliðimize ve milliyetimize o saygýyý duygu planýnda, fikir planýnda, eylemli olarak tüm eylemlerimiz ve davranýþlarýmýzla gösterelim ve bilelim ki ulusal benliðini bulamayan uluslar baþka uluslar için birer avdýr.
Ulusal varlýðýmýza düþman olanlarla dost olmayalým. Böylelerine karþý bir Türk ozanýnýn dediði gibi "Türküm düþmaným sana, kalsam da bir kiþi" diyelim. Düþmanlarýmýza bu gerçeði ifade ettiðimiz gün; kanýmýza, ülkümüze, geleceðimize yan bakan her kiþiyi düþman bellediðimiz gün, ulusal benliðimize uzanacak her eli þiddetle kýrdýðýmýz gün, ulusun önüne dikilen her engeli hemen devirdiðimiz gün gerçek kurtuluþa ulaþacaðýz. Ve sizler gibi aydýn, kararlý inançlý gençler sayesinde o kurtuluþa kavuþacaðýmýza inanabilirsiniz." (20.3.1923, Konya Gençleriyle Sohbet.)bilim araþtýrma fakfýndan alýntýdýr


Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 18:15
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Fevzi Çakmak
39 Mesaj -
Fevzi Çakmak

GÖREV SÜRESÝ:
12 Temmuz 1922 - 3 Mart 1924 (Orgeneral)
3 Mart 1924 - 12 Ocak 1944 (Mareþal)

Mareþal ÇAKMAK;1876 yýlýnda Ýstanbul'da doðdu. 1895 yýlýnda Teðmen rütbesi ile Harp Okulu'nu bitirdikten sonra, ayný yýl girdiði Harp Akademisi'ni 1898 yýlýnda bitirerek Kurmay oldu. Bu tarihten itibaren ordunun çeþitli kademelerinde karargah ve birlik komutanlýðý görevlerinde bulundu. 1914 yýlýnda Tümgeneralliðe yükseldi. Çeþitli birliklerde Kolordu Komutanlýðý, Anafartalar Grup Komutanlýðý ve Ordu Komutanlýðý görevlerinde bulundu. 6 Ocak 1918 tarihinde Genelkurmay Baþkanlýðýna atandý. 28 Temmuz 1918 tarihinde Korgeneralliðe yükseldi. 27 Mayýs 1919 tarihine kadar bu görevi yürüttü. 1 nci Ordu Müfettiþliði'nden sonraki Harbiye Nazýrlýðý görevinden 21 Nisan 1920 tarihinde istifa ederek Anadolu'ya geçti. Milli Müdafaa Vekili ve Heyeti Vekile Reisliði görevine atandý. 3 Nisan 1921 tarihinde Orgeneral, 31 Aðustos 1922 tarihinde de Büyük Zafer'in kazanýlmasýndaki yüksek hizmetlerini takdiren Mareþalliðe terfi ettirildi. 12 Temmuz 1922 - 3 Mart 1924 tarihleri arasýnda Genelkurmay Baþkanlýðý Vekilliði, 3 Mart 1924 tarihinden 12 Ocak 1944 tarihine kadar Genelkurmay Baþkanlýðý yaptý. 12 Ocak 1944 tarihinde yaþ haddinden emekli oldu.

Fransýzca, Ýngilizce, Almanca bilir. Evli 2 çocukludur.

Arnavutluk Harekatý ve Ýsyaný'na, Ýtalya, Balkan, 1 nci Dünya ve Kurtuluþ Savaþlarý'na katýldý.

12 Nisan 1950 tarihinde vefat etti. Eyüp Sultan'da topraða verildi.
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:54
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Evliya Çelebi
39 Mesaj -
Evliya Çelebi

Seyyah-yazar

Asýl adý Derviþ Mehmed Zillî olan Evliya Çelebi 1611 yýlýnda Ýstanbul Unkapaný'nda doðdu. Babasý Derviþ Mehmed Zillî, sarayda kuyumcubaþýydý.Evliya Çelebi'nin ailesi Kütahya'dan gelip Ýstanbul'un Unkapaný yöresine yerleþmiþti. Ýlköðrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu, babasýndan tezhip, hat ve nakýþ öðrendi. Musiki ile ilgilendi. Kuran'ý ezberleyerek "hafýz" oldu. Enderuna alýndý, dayýsý Melek Ahmed Paþa'nýn aracýlýðýyla Sultan IV. Murad'ýn hizmetine girdi.

SEYAHAT YA RESULALLAH

Evliya Çelebi Seyahatname’nin giriþinde seyahate duyduðu ilgiyi anlatýrken bir gece rüyasýnda Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'i gördüðünü, ondan "þefaat ya Resulallah" diyerek þefaat isteyecek yerde, þaþýrýp "seyahat ya Resulallah" dediðini, bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz'in ona gönlünün uyarýnca gezme, uzak ülkeleri görme imkaný verdiðini yazar.

NERELERÝ GEZDÝ

Evliya Çelebi bu rüya üzerine 1635'te, önce Ýstanbul'u dolaþmaya, gördüklerini, duyduklarýný yazmaya baþladý. 1640’larda Bursa, Ýzmit ve Trabzon’u gezdi, 1645'te Kýrým'a Bahadýr Giray'ýn yanýna gitti. Yakýnlýk kurduðu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çýktý, savaþlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katýldý. 1645'te Yanya'nýn alýnmasýyla sonuçlanan savaþta, Yusuf Paþa'nýn yanýnda görevli bulundu.1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paþa'nýn muhasibi oldu. Doðu illerini, Azerbaycan'ýn, Gürcistan'ýn kimi bölgelerini gezdi. Bir ara Revan Haný'na mektup götürüp getirmekle görevlendirildi, bu sebeple Gümüþhane, Tortum yörelerini dolaþtý. 1648'te Ýstanbul'a dönerek Mustafa Paþa ile Þam'a gitti, üç yýl bölgeyi gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaþmaya baþladý, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 arasýnda Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi.

SEYAHATNAME’NÝN ÖZELLÝKLERÝ

Evliya Çelebi 50 yýlý kapsayan bir zaman dilimi içinde gezdiði yerlerde toplumlarýn yaþama düzenini ve özelliklerini yansýtan gözlemler yapmýþtýr. Bu geziler yalnýz gözlemlere dayalý aktarmalarý, anlatýlarý içermez,araþtýrýcýlar için önemli inceleme ve yorumlara da olanak saðlar. Seyahatname'nin içerdiði konular, belli bir çalýþma alanýný deðil, insanla ilgili olan her þeyi kapsar. Üslup bakýmýndan ele alýndýðýnda, Evliya Çelebi'nin, o dönemdeki Osmanlý toplumunda, özellikle Divan edebiyatýnda yaygýn olan düzyazýya baðlý kalmadýðý görülür. Divan edebiyatýnda düzyazý ayrý bir marifet ürünü sayýlýr, aðdalý bir biçimle ortaya konurdu. Evliya Çelebi, bir yazar olarak, bu geleneðe uymadý, daha çok günlük konuþma diline yakýn, kolay söylenip yazýlan bir dil benimsedi. Bu dil akýcýdýr, sürükleyicidir, yer yer eðlenceli ve alaycýdýr.Evliya Çelebi gezdiði yerlerde gördüklerini, duyduklarýný yalnýz aktarmakla kalmamýþ, onlara kendi yorumlarýný, düþüncelerini de katarak gezi yazýsýna yeni bir içerik kazandýrmýþtýr. Burada yazarýn anlatým bakýmýndan gösterdiði baþarý uyguladýðý yazma yönteminden kaynaklanýr. Anlatým belli bir zaman süresiyle sýnýrlanmaz, geçmiþle gelecek, þimdiki zamanla geçmiþ iç içedir. Bu özellik anlatýlan hikayelerden, söylencelerden dolayý yazarýn zamanla istediði gibi oynamasý sonucudur. Evliya Çelebi belli bir süre içinde, özdeþ zamanda geçen iki olayý, yerinde görmüþ gibi anlatýr, böylece zaman kavramýný ortadan kaldýrýr. Seyahatname'de, yazarýn gezdiði, gördüðü yerlerle ilgili izlenimler sergilenirken, baþlý baþýna birer araþtýrma konusu olabilecek bilgiler, belgeler ortaya konur. Bunlar arasýnda öyküler, türküler, halk þiirleri, söylenceler, masal, mani, aðýz ayrýlýklarý, halk oyunlarý, giyim-kuþam, düðün, eðlence, inançlar, komþuluk baðlantýlarý, toplumsal davranýþlar, sanat ve zanaat varlýklarý önemli bir yer tutar Evliya Çelebi insanlara ilgili bilgiler yanýnda, yörenin evlerinden, cami, mescid, çeþme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastýr, kule, kale, sur, yol, havra gibi deðiþik yapýlarýndan da söz eder. Bunlarýn yapýlýþ yýllarýný, onarýmlarýný, yapaný, yaptýraný, onaraný anlatýr. Yapýnýn çevresinden, çevrenin havasýndan, suyundan söz eder. Böylece konuya bir canlýlýk getirerek çevreyle bütünlük kazandýrýr.Seyahatname'nin bir özelliði de deðiþik yöre insanlarýnýn yaþama biçimlerine, davranýþlarýna, tarýmla ilgili çalýþmalarýndan, süs takýlarýna,çalgýlarýna dek ayrýntýlarýyla geniþ yer vermesidir. Eserin bazý bölümlerinde, gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kiþilerinden, þairlerinden, oyuncularýndan, çeþitli kademelerdeki görevlilerinden ayrýntýlý biçimde söz edilir.Evliya Çelebi'nin eseri dil bakýmýndan da önemlidir. Yazar, gezdiði yerlerde geçen olaylarý, onlarla ilgili gözlemlerini aktarýrken orada kullanýlan kelimelerden de örnekler verir. Bu örnekler, dil araþtýrmalarýnda, kelimelerin kullaným ve yayýlma alanýný belirleme bakýmýndan yararlý olmuþtur. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si çok ün kazanmasýna raðmen, ilmi bakýmdan, geniþ bir inceleme ve çalýþma konusu yapýlmamýþtýr.1682'de Mýsýr'dan dönerken yolda ya da Ýstanbul'da öldüðü sanýlmaktadýr.

ESERÝ: Seyahatname, ilk sekiz cilt: 1898-1928, son iki cilt: 1935-1938.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Topkapý Sarayý Baðdat 304 Yazmasýnýn Transkripsiyonu - Dizini
1. Kitap
Evliya Çelebi
Yapý Kredi Yayýnlarý / Özel Dizi

"Evliya Çelebi Seyahatnamesi", 1994'te yitirdiðimiz, yeri doldurulamaz deðerli Türkolog Orhan Þaik Gökyay'ýn her zaman ve en çok ilgisini çeken eserlerden biri olmuþtu.

Gökyay, bu dil anýtý üzerine yoðunlaþma imkanýný ancak ömrünün son yýllarýnda bulabildi. 1988 yýlýnda, seyahatnamenin birinci cildinin, Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi Baðdat 304'te kayýtlý bulunan ve birçok araþtýrmacýnýn müellif nüshasý kabul ettiði yazmasý üzerinde çalýþmaya baþladý. Transkripsiyonlu Metin, Sözlük ve Dizin olarak üç cilt halinde düþündüðü eserin yazýk ki sadece transkripsiyonlu metin kýsmýný hazýrlayabildi. Sonradan, metin üzerindeki çalýþmalar, onun çizdiði çerçeve içinde sürdürülüp tamamlandý.

Ayrýca, Yücel Daðlý'nýn, Orhan Þaik Gökyay'ýn izniyle Ýstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisans tezi olarak hazýrladýðý "Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nin 1. Cildindeki Yer ve Þahýs Ýsimleri Ýndeksi (1994)", bu yayýn dolayýsýyla yeniden gözden geçirildi. Bu çalýþmaya rütbeler, kurumlar, terimler, bitkiler, meydanlar, camiler... vb. önemli-önemsiz hemen her þeyin eklenmesiyle geniþ bir "Dizin" oluþturuldu. Böylece, ortaya hem Evliya Çelebi'nin hem de Orhan Þaik Gökyay'ýn önemlerine yaraþýr bu kitap çýktý; kývançla sunuyoruz.


Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Topkapý Sarayý Baðdat 304 Yazmasýnýn Transkripsiyonu - Dizini
2. Kitap
Evliya Çelebi
Yapý Kredi Yayýnlarý / Özel Dizi

19 Aðustos 1630 gecesi, rüyasýnda gördüðü Hz. Peygamber'in elini öperken heyecanlanýp "Þefaat ya Resulallah" diyecek yerde "Seyahat ya Resulallah" diyerek kendi geleceðine farklý bir kapý aralayan garip bir gezgin, tam kýrk yýl boyunca bütün Osmanlý coðrafyasýný adým adým dolaþtý. Kimi zaman han odalarýnda menakýb dinledi, kimi zaman da çarþýlarýn kalabalýðýna karýþýp deðiþik kültürlerin insanlarýyla tanýþtý. Zengin konaklarýna misafir oldu; dað baþlarýnda, terkedilmiþ kalelerde bir ateþin etrafýna toplanmýþ bozkýrlarla dertleþti. Liman kentlerine uðradý; yýkýk surlarý adýmlarýyla ölçtü, binbir çeþit nesneyi elleriyle tarttý.

Kervanlara katýlýp hayallerin ötesine yürüdü. Çaðlar öncesinin krallarý, sultanlarý sanki onun arkadaþýydýlar; öykülerini anlattýlar, kýssadan hisse verdiler. O, bütün bir Osmanlý geleneðinin zamaný ve mekaný aþan hafýzasý idi. Asýl adý bilinmiyor; ama dünya onu Evliya Çelebi olarak tanýdý.

Evliya Çelebi üzerine çok þey yazýldý ve söylendi; fakat onun bir insan ömrü adadýðý Seyahatname'si, bu güne kadar tam olarak yayýmlanmadý. Çünkü o, eleþtirel bilinci klasik medhiyeciliðin üstünde tuttuðu için sansüre uðradý. Sonuçta bu göz kamaþtýrýcý kültür hazinesi, az sayýda uzmanýn yararlanabildiði 10 ciltlik bir yazma külliyatý olarak kaldý.

Yapý Kredi Yayýnlarý, Evliya Çelebi Seyehatnamesi'nin Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi'ndeki asýl yazma nüshasýný yayýmlamakla, geçmiþimizi geleceðimizle buluþturduðuna inanýyor. Bu inancý paylaþan herkes için, artýk yolculuk zamanýdýr.

Seyahatname
(Gördüklerim)
Evliya Çelebi
Ýnkilap Kitabevi / Tarih-Ýnceleme-Biyografi Dizisi

Bu kitap : "Seyahatname"sinin içinden kendisinin gördüðü ya da dinlediði olaylarýn seçilmesi ile ortaya çýktý. Seyahatname, çok yönlü bir yapýttýr. Birkaç yerde kendisi de asýl maksadýn dýþýna çýktýðýný, bu iþte olan bitenleri ayrýntýlarla yazsa baþkaca bir cilt olacaðýný iþaret eder. Bunlarýn arasýndan kendisinin de arasýra "sergüzeþt-i hakiranemiz, serencam-ý fakiranemiz" yollu sözlerle, dile getirdiði olaylarýn fazla olduðunu söyler. Evliya, tarih kitaplarýnda sonuçlarý anlatýlmýþ kimi savaþlarý, ayaklanmalarý içinde imiþ gibi yakýndan izlemek ve gözlemek durumunda bulunmuþtur. Çaðý, on yedinci yüzyýlýn karmakarýþýk bir zamanýdýr. Güvenilir, iþ baþarabilir kiþi olarak Defterzade Mehmet Paþanýn, Melek Ahmet Paþanýn dairelerinde bulunmuþ olayý bir insan görüþ alanýndan çýkarýp da genel tasvirler, basmakalýp sözlerle anlatmýyor, karda, tipide, vuruþma ve çatýþmalardaki bir insan kalabalýðýnýn sýkýntýsýný, bunalýmýný bir tablo halinde deðil çektiklerini, gözüyle gördüklerini anlatarak okuyaný etkiliyor..

Manis Ýli Genel Kitaplýðýndaki yazma nüshadan olduðu gibi aktarýlmýþtýr. Metinde bir deðiþtirme yapýlmamýþtýr. Zamanýmýza göre bilinmeyen kimi sözcükler okuyucunun dikkatini kesmemek için [...] iþareti arasýnda kara harflerle açýklanmýþtýr. Olaylarýn genel bir görüþ ile anlaþýlabilmesi için de her bölüm baþýnda bazý bilgiler verilmiþtir.
X

HAKKINDA YAZILANLAR

‘Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüðü’ (1)
HÝLMÝ YAVUZ Zaman 22.09.2004

Prof. Dr. Doðan Kuban, 1984 yýlýnda (Mart 1984, 3/21) Ankara’da yayýmlanan ‘Boyut’ Dergisi’nde (ayraç içinde belirteyim: ‘Boyut’, plastik sanatlar alanýnda bugüne deðin ülkemizde basýlmýþ, az sayýda nitelikli dergilerden biridir) yayýmlanan ‘Geleneksel Türk Kültüründe Nesneler Dünyasýna Bakýþ’ baþlýklý yazýsýnda, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin, mimarlýk tarihine iliþkin bir kaynak olarak kullanýlmasýnýn mümkün olmadýðýný söyler, ‘mesela, Süleymaniye [Camii]’nin tanýmýný yapan bölüm iyice incelendiði zaman, bu bilgilerle Süleymaniye’nin rökonstrüksiyonunun yapýlamayacaðýný kabul etmek zorunda kalýrsýnýz’ der.

Kuban, Evliya’nýn, ‘heyecan dolu dil[ine] karþýn, ne caminin þemasý, ne büyüklüðü [...] bakýmýndan yeterli bilgi edinip bundan Süleymaniye’nin nasýl bir yapý olduðunýu çýkarmak olanaðý[nýn]’ bulunmadýðýný; [ç]ünkü Osmanlý kültüründe, nesneler[in] deðil, iliþkiler[in] önem taþý[dýðýný]’ belirtir ve þöyle der: ‘Bu nedenle de sosyal yaþama iliþkin gözlemleri o kadar ilginç olan Evliya’yý, güvenilir bir mimari tarihi kaynaðý olarak kullanmak olanaksýzdýr. Kuþkusuz bu yargý, Evliya’nýn yine de önemli bir tarihi kaynak olma niteliðini deðiþtirmez.’

Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si, Osmanlý sosyal tarihi araþtýrmalarý baðlamýnda, gerçekten son derece ayrýntýlý bir envanter sunar. Bu sosyal tarih envanterinin bir bölümü (hatta önemli bir bölümü!) Evliya’nýn 17. yüzyýl Osmanlý coðrafyasýnýn içinde ve dýþýnda konuþulan dillere ve dialektlere iliþkindir. Dolayýsýyla Seyahatname, Kuban’ýn belirttiði gibi mimarlýk tarihi açýsýndan yararlanýlabilir olmasa da, özellikle Türk Dili tarihi araþtýrmalarý bakýmýndan, bulunmaz bir kaynaktýr.

Özellikle Türk Dili tarihi, demem boþuna deðil. Neredeyse 20 yýldan beri Evliya Çelebi Seyahatnamesi üzerinde çalýþan ABD’li deðerli bilim adamý Prof. Dr. Robert Dankoff’un, 1989 yýlýnda toplanan ‘Uluslararasý Altaistik Konferansý’na sunduðu, ‘Turkic Languages and Turkish Dialects according to Evliya Çelebi’ baþlýklý bildiride de belirttiði gibi (bu bildiri Bernt Brendemoen’in editörlüðünde, ‘Altaica Osloensia’da, Oslo’da yayýmlanmýþtýr), ‘Seyahatname’de, Evliya Çelebi’nin gezileri sýrasýnda saptadýðý, Türkçe dýþýndaki (‘non Turkic&#8217göz kırpma otuz dil’den baþka, Türkçe konusunda da çok zengin malzeme bulunmak- tadýr.’ Dr. Dankoff, Evliya’nýn genelde Türkologlarýn Arapça metinlerde saptamakta güçlük çektikleri ‘fonetik nüanslarý’ da gösterdiðini bildiriyor. i k i/

Görülüyor: Seyahatname, Türkçe dýþýnda otuz (evet, otuz!) dile iliþkin bilgileri içerdiði gibi, Türkçe’nin Anadolu’nun farklý yörelerinde ve Orta Asya coðrafyasýnda konuþulduðu biçimiyle de ilgilenmiþtir. (Ayraç içinde belirteyim: Bu diller arasýnda Kýbti dili, Arapça, Macarca, Tatarca, Nogayca, Arnavutça, Yunanca, Slav dilleri, Ukraynaca, Kafkasya dilleri, Gürcüce, Kalmýkça, Ýtalyanca ... da bulunuyor). Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ihtiva ettiði bu göz kamaþtýrýcý dil malzemesi (‘hazinesi’ demek belki daha doðru!) üzerinde yýllar süren ve gerçekten büyük emek ve entelektüel donaným isteyen çalýþmasýný, Dr. Dankoff, ‘An Evliya Çelebi Glossary’ baþlýðý ile, 1991 yýlýnda yayýmlamýþtý. (‘Glossary’, Harward Üniversitesi ‘Yakýn Doðu Dilleri ve Medeniyetleri’ Bölümü’nün yayýný olarak basýlmýþtýr.) Kitabýn alt baþlýðý ise, ‘Unusual, Dialectical and Foreign Words in the Seyahatname’dir. (Dankoff’un deyiþiyle: ‘Seyahatname’deki Yabancý Kelimeler, Mahalli Ýfadeler&#8217göz kırpma.

Prof. Dr. Robert Dankoff’un ‘Glossary’sinden, bugüne kadar ancak Ýngilizce bilenler yararlanmaktaydý. Þimdiyse bu eser, Prof. Dr. Semih Tezcan gibi çok deðerli bir dilbilimci tarafýndan ‘katkýlarla Ýngilizceden çev[rilmiþ]’ bulunuyor. Dr. Tezcan, Dr. Dankoff’un ‘An Evliya Çelebi Glossary’ için Türkçe karþýlýk olarak uygun gördüðü ‘Evliya Çelebi Lügatý’ yerine, ‘’Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüðü" demeyi tercih etmiþ.

‘Okuma Sözlüðü’nü tanýtmaya önümüzdeki hafta da devam edeceðim.
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:48
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Cahar Dudayev
39 Mesaj -
Cahar Dudayev

Çeçenistan'ý özgürlüðü kavuþturan Cahar Dudayev, 1944 yýlýnýn Þubat ayýnda Çeçenistan'ýn Yalho köyünde doðdu. Hayata gözlerini açar açmaz Rus baskýsý ile tanýþtý. 23 Þubat 1944'te Sibirya'ya sürgün edilenlerin arasýna katýldýðýnda daha annesinin kucaðýnda 15 günlük bir bebekti. Çocukluk yýllarý Sibirya bozkýrlarýnda çok güç þartlar altýnda geçti. Orta öðrenimini burada tamamladý. 1962 yýlýnda Tambov Askeri Pilot Yüksek Okulu'ndan, 1966 yýlýnda da Uzak Mesafe Uçaklarý Pilot ve Mühendis Yetiþtirme Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1974 yýlýnda Gagarin Hava Harp Akademisi'ni de bitiren Dudayev, 1. Sýnýf pilot ve mühendis ünvanýný kazandý. S.S.C.B. hükümeti tarafýndan kendisine 12 madalya verildi. Tümgeneralliðe yükseldi. Sovyet tarihinde Stratejik Hava Kuvvetleri'nde Tümen Komutaný olmayý baþaran ilk Müslüman olarak adýndan bahsettirdi.

Çeçenistan Devlet Baþkaný olmadan önce Baltýk Cumhuriyetlerinde yaþanan baðýmsýzlýk hareketlerini bastýrmadýðý için adý isyancý generale çýktý. 1989'da Estonya'da Stratejik Hava Kuvvetleri Filolarý Komutanlýðý'nda görev yaparken Baltýk ülkelerinde baþlayan baðýmsýzlýk hareketlerinin kuvvet kullanýlarak bastýrýlmasý için Moskova'dan emir aldý. Ancak bu emri "yurdunun baðýmsýzlýðý için mücadele eden bir halkýn üstüne bomba atmam" diyerek yerine getirmedi. Moskova bu itaatsizliði hazmedemedi ve Dudayev'e ceza olarak askeri birliði ile birlikte Grozni'ye sürgüne gönderildi. 1990 yýlýnýn Mayýs ayýnda görevinden istifa etti. Rusya bu "isyancý" komutanýn önderlik edeceði birçok olaya gebeydi.

Kasým 1990'da toplanan Çeçen Halkýnýn Kurultayý'na davet edildi ve sonradan "Çeçen Ulusal Kongresi" adýný alan bu halk meclisinin icra kurulu baþkanlýðýna seçildi.
19-21 Aðustos 1991'de Gorbaçov'a karþý giriþilen baþarýsýz darbe teþebbüsü sýrasýnda darbecilerin karþýsýnda yer aldý. Akabinde, darbecilerle iþbirliði yapan Çeçen-Ýnguþ Cumhuriyeti Hükümeti'ni düþürmek için baþlatýlan halk hareketinin baþýna geçti. Demokratik güçler, aydýnlar ve tüm Çeçen halký kendisini destekledi. 27 Ekim 1991'de yapýlan seçimlerde %85 oranýnda aldýðý oyla Çeçenistan Cumhurbaþkanlýðý'na seçildi.Rusya'nýn 11 Aralýk 1994 tarihinde Çeçenistan'a karþý baþlattýðý iþgal ve soykýrým hareketine karþý Cahar Dudayev, "Son Çeçen canýný vermeden Ruslar ülkemize hakim olamaz" diyerek, halkýna "Cihad" emrini verdi.Dudayev'in önderliðindeki Çeçen halký, iki yýla yakýn bir süre devam eden þanlý bir istiklal mücadelesi verdi. Sonunda Mayýs 1996'da Çeçenistan Ruslardan temizlenerek, Kafkas tarihine yeni bir altýn sayfa eklendi.Bu özgürlük lideri, 21 Nisan 1996'da bir suikast sonucu þehid edildi.
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:44
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Askar Akaev
39 Mesaj -
Askar Akaev

Askar Akaev, 10 Kasým 1944'te Kemindey Bölgesi'ndeki Kýzýlbayrak köyünde dünyaya geldi. Babasý bir kolhoz iþçisidir.
1961 yýlýnda Fdurzemash fabrikasýnda metal iþçisi olarak çalýþmaya baþladý. 1968'de Leningrad Hassas Mekanik ve Optik Enstitüsü'nden mezun oldu.

1972'den 1973'e kadar Frunze Politeknik Enstitüsü'nde, sonra da Leningrad Hassas Mekanik ve Optik Enstitüsü'nde kýdemli araþtýrmacý ve öðretmen olarak çalýþtý.

Askar Akaev 1976'da Kýrgýzistan Cumhuriyetinin baþþehrine dönüp Politik Enstitüsü'nde kýdemli öðretmen, doçent ve nihayet bölüm baþkaný olarak çalýþtý.

1986-1987 yýllarýnda Kýrgýzistan Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin Ýlim ve Eðitim Müesseseleri Bölümü Baþkaný'ydý. 1987'de Ýlimler Akademisi baþkan yardýmcýlýðýna ve iki yýl sonra da baþkanlýðýna seçildi. Ayný yýl içinde Askar Akaev S.S.C.B. halk temsilciliðine seçildi.

Askar Akaev bilimsel doktor, profesör, Kýrgýzistan Cumhuriyeti Ýlimler Akademisi akademisyeni ve ayný zamanda beynelmilel ilim dünyasýnda tanýnmýþ bir fizikçidir. Bilgi Ýþlem Mühendisliði ve kuantum radyofiziðinin problemlerinin çözümüne uzmanlýðý ile büyük katkýlarda bulunmuþtur. Ayný zamanda optik bilgi iþlem mühendisliðini geliþtirenlerdendir.

1990 yýlý Ekim ayýnda Askar Akaev, Kýrgýzistan Cumhurbaþkanlýðý'na seçildi. Kýrgýzistan Cumhurbaþkaný olarak 1991 Aðustosu'nda yapýlan darbe teþebbüsüne aktif bir þekilde karþý çýktý.

Askar Akaev 12 Ekim 1991'de Kýrgýzistan'ýn millet tarafýndan seçilen ilk Cumhurbaþkaný oldu.
1993 yýlý Mayýs ayýnda Kýrgýzistan'ýn yeni anayasasý kabul edilince Askar Akaev'e olan güven derecesini tespit için bir referandum yapma ihtiyacý doðdu. 1994 Ocak ayýnda Kýrgýzistan halký Kýrgýzistan Cumhurbaþkanýnýn yetkilerini onayladý.
Askar Akaev, Kýrgýzistan'ý tarihin en zor döneminde yönetti. Onunla birlikte cumhuriyet baðýmsýzlýðýna kavuþtu. Dünya cemiyetinin tam üyesi oldu ve onun yaptýðý demokratik deðiþiklikler dünyada anlayýþla karþýlanarak kabul gördü.

X

Akayev son kez halkýna seslendi
CNN Türk 7 Nisan 2005

Akayev'in konuþmasý parlamentoda da yayýnlandý

Kýrgýzistan'ýn devrik lideri Askar Akayev, Kýrgýz halkýna son sesleniþinde, her þeyi halký ve ülkesi için yaptýðýný söyledi.
Kaydý Moskova’da yapýlan ve Meclis’te de yayýnlanan Akayev'in konuþmasý, televizyonda canlý yayýnlandý.

Her zaman þiddete karþý olduðunu belirten Askar Akayev, ''özellikle dýþ güçlerin içimizdeki krize karýþmasýný istemedim. Son emrim 'ateþ etmeyin' oldu. Böylece kan dökülmesini, halk ihtilalinin olmasýný engelledim'' dedi.

Halkýnýn kendisini affedeceðini umduðunu da söyleyen Akayev, tüm iþleri halkýnýn refahý ve iyiliði için yaptýðýný savundu.

Kýrgýzistan’da 24 marttaki yönetim deðiþikliðini anladýðýný ve kabul ettiðini ifade eden Akayev, Sovyetler Birliði'nin daðýlmasýndan bu yana geçen sürede Kýrgýzistan'ýn geldiði konum hakkýnda bilgi verdi.

Sovyetlerin daðýlmasýnýn ardýndan Kýrgýzistan'ýn zor þartlarla karþý karþýya kaldýðýný dile getiren Akayev, ülkenin doðal kaynaklarý bulunmadýðýný, bu nedenle her þeye yeniden baþlamak zorunda kaldýklarýný söyledi.

Ýktidarda bulunduðu süre içinde Asya ülkelerinin yaný sýra batýlý ülkeler ve uluslararasý kuruluþlarla iþbirliði yaptýklarýný belirten Akayev, özellikle son beþ yýlda ülkenin ekonomik açýdan ilerlediðini savundu. Kamuda þeffaflýk için altyapý oluþturduklarýný anlatan Akayev, sosyal ve ekonomik alanlarda atýlýmlar yapýldýðýný da ifade etti.

Akayev istifasýný halka verdi

Kýrgýzistan Meclis Baþkaný Ömürbek Tekebayev de, meclis olarak amaçlarýnýn devrik lider Askar Akayev'i cezalandýrmak deðil, ülkede düzen ve istikrarý saðlamak olduðunu söyledi.

Tekebayev, devlet baþkanýný halkýn seçtiðini ve Akayev'in de istifasýný halka verdiðini ifade ederek, ''ülkede þu anda devlet baþkaný yok. Biz geçici devlet baþkaný seçtik, asýl devlet baþkanýný halk seçecek'' dedi. Tekebayev, bunun gecikmeden olabilmesi için de öncelikle Akayev'in istifasýnýn mecliste onaylanmasý gerektiðini belirtti.
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:39
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Dede Korkut
39 Mesaj -
Dede Korkut

Büyük Türk destan bilgesi Dede Korkut'un kiþiliði üzerinde bilgilerimiz yetersiz kalýyor. Korkut-Ata adýyla da tanýnan Dede Korkut, söylentilere göre Oðuzlarýn Bayat Boyundan Kara Hoca’nýn oðludur.

Onun, IX. ve XI. yüzyýllar arasýnda Türkistan'da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüðü yerde doðduðu, Ürgeç Dede adýnda bir oðlu olduðu, Oðuz Türklerinden büyük saygý gördüðü, bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarýna akýl hocalýðý ve danýþmanlýk ettiði destanlarýndan anlaþýlmaktadýr.

Dede Korkut'un Türkler arasýnda, aðýzdan aðýza, dilden dile dolaþan destan niteliðindeki hikâyeleri XV. yüzyýlda Akkoyunlu'lar devrinde Dede Korkut Kitabý adýyla bir kitapta toplanmýþ, böylelikle sözden yazýya dökülmüþtür. Destan derleyicisi, Dede Korkut kitabýnýn önsözünde Dede Korkut hakkýnda þu bilgileri verir ve onun aðzýndan þu öðütlerde bulunur:

(Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çýktý. 0 kiþi, Oðuz'un tam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi...)

(Korkut Ata Oðuz Kavminin her müþkülünü hallederdi. Her ne iþ olsa Korkut Ata'ya danýþmayýnca yapmazlardý. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi...)

(Dede Korkut söylemiþ: Lapa lapa karlar yaðsa yaza kalmaz, yapaðýlý yeþil çimen güze kalmaz. Eski pamuk bez olmaz, eski düþman dost olmaz. Kara koç ata kýymayýnca yol alýnmaz, kara çelik öz kýlýcý çalmayýnca hasým dönmez, er malýna kýymayýnca adý çýkmaz. Kýz anadan görmeyince öðüt almaz, oðul babadan görmeyince sofra çekmez. Oðul babanýn yerine yetiþenidir, iki gözünün biridir. Devletli oðul olsa ocaðýnýn korudur...)

(Dede Korkut bir daha söylemiþ: Sert yürürken cins bir ata nâmert yiðit binemez, binince binmese daha iyi. Çalýp keser öz kýlýcý nâmertler çalýnca çalmasa daha iyi... Çala bilen yiðide, ok'la kýlýçtan bir çomak daha iyi. Konuðu olmayan kara evler yýkýlsa daha iyi... Atýn yemediði acý otlar bitmese daha iyi. Ýnsanýn içmediði acý sular sýzmasa daha iyi...)

Dede Korkut'un kitabýnda on iki destan var. Bu destanlar, Türk dilinin en güzel örnekleri olduðu gibi, Türk ruhuna, Türk düþüncesine ýþýk tutan en açýk belgelerdir.

Dede Korkut, Oðuz Türklerini, onlarýn inanýþlarýný, yaþayýþlarýný, gelenek ve göreneklerini, yiðitliklerini, saðlam karakteri ve ahlâkýný, ruh enginliðini, saf, arý-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarýndaki þiirlerinde, çalýnan kopuzlarýn kývrak ritmi, yanýk havasý vardýr.

Bamsý Böyrek Destaný'nda Bey Böyrek’in ardýndan yavuklusu Banu Çiçek þöyle seslenir ;

Vay al duvaðýmýn sahibi,
Vay alnýmýn baþýmýn umudu.
Vay þah yiðidim, þahbaz yiðidim,
Doyuncaya dek yüzüne bakamadýðým
Han yiðit...
Göz açýp ta gördüðüm,
Gönül ile sevdiðim,
Bir yastýða baþ koyduðum
Yolunda öldüðüm, kurban olduðum
Can yiðit...

Dede Korkut destanlarýnýn kahramanlarý, iyiliði ve doðruluðu öðütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanýndadýr. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliðini, millî dayanýþmayý, el ele tutuþmayý telkin eder.

Yüzyýllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doðu ve Orta Anadolu'da, çeþitli varyantlarý ile yaþamýþtýr. Anadolu'nun birçok bölgelerinde, halk arasýnda söylenen, kuþaktan kuþaða aktarýlan hikâye ve destanlarda Dede Korkut'un izleri ve büyük etkileri vardýr.

Millî Destanýmýzýn ana kaynaðý olan Dede Korkut Kitabý’nýn bugün elde, biri Dresden'de, öteki Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshasý vardýr. Bu yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabý, memleketimizde birkaç kez basýldýðý gibi, birçok yabancý memleketlerde çeþitli dillere de çevrilmiþtir.




Türk Dünyasý
DEDE KORKUT ÞÖLENÝNDE
Bayburt ta Buluþtu

Kimdir Korkut Ata?
Namýk Kemal Zeybek

Türk Dünyasý nýn Korkut Ata sý Ýçimizde Yaþýyor
Türk Dünyasý nýn dört bir yanýndan gelen konuklarýn katýlýmýyla bu yýl yedincisi gerçekleþtirilen Dede Korkut Uluslararasý Kültür ve Sanat Þöleni 16-22 Temmuz 2001 tarihleri arasýnda Bayburt ta gerçe Kimdir Korkut Ata? Türk milletine Ýslam dan önce gönderilmiþ bir tanrý elçisi mi? Neden olmasýn? Yüzlerce elçi göndermiþ olan Yüce Tanrý, Korkut Ata yý da Türklere göndermiþ olabilir. Korkut Ata belki de evliyadandýr... Ötelere eriþmiþ, ötelerden öðrendiklerini Türklere iletmiþtir. Nerede Türk varsa, orada Korkut Ata vardýr.
Halkýmýz en doðrusunu bilir diyelim; Korkut Ata "Varlýðýn övüncü Yüce Elçi Efendimiz" zamanýnda yaþamýþ veya belki ruhaniyetinden Ýslam ý öðrenerek arasýnda yaymaða baþlamýþ bir büyük insandýr. Ýslam ýn gerçeklerini, insanlýðýn erdemlerini, varlýðýný gizlilerini ve yiðitlerin törenlerini kopuzuyla çalmýþ, söylemiþtir.

Tartýþýlmaz gerçek nedir? O nu Allah tan baþka kimse bilmiyor. Ata Dede Korkut destanlarýnýn bize söylediði gerçek o ki; Korkut Ata, Oðuz ve Kýpçaklarýn bir arada yaþadýðý dönemde yaþamýþtýr. Ve Bayburt çevresi O nun yaþadýðý veya "yeniden yaþadýðý" bir bölge olmuþtur.

Bayburt çevresindeki derin kültür oluþumunu, yedi kat yer altýna inen, yedi kat göklere çýkan masal dünyasýný, destanlarý ezberden okuyan, okumamýþ kadýnlarýn üstün irfan kudretini bilenler için hiç de þaþýrtýcý deðildir. Korkut Ata saðlýðýnda Bayburt ta yaþamasa bile yüzyýllardan beri Bayburt ta yaþýyor.

Korkut Ata, Türk Dünyasýna sesleniyor. Birlik, bilim ve bilinç yolunu gösteriyor... Korkut Ata, Türk Dünyasýnýn her yerinde bilinir. Avrupa ve Türkiye Türklüðü, Türkistan ve Ýdil-Ural Türklüðü, Korkut Ata ya sahip çýkar. Hepsi de haklýdýr. Nerede Türk varsa, Korkut Ata oradadýr. Kim sahip çýkarsa, Korkut Ata onlarýndýr. Kim Korkut Ata ya sahip çýkarsa, Korkut Ata da, onlara sahip çýkar.
Korkut Ata nýn bir mezarý Kazakistan da, Türkistan þehrine yakýn bir yerdedir. Bir mezarý da Bayburt tadýr...
Yunus Emre de öyle deðil midir? Þimdilik bilinen 13 mezarý var. On üç mü? Hayýr. "Bin" mezarý var. Azerbaycanlý büyük þairimiz Bahtiyar Vahapzade ne diyor;

"Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarý
Çünkü gazýlýr her gün gönüllerde mezarý
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doðuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doðuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlý sesidir, kopmuþ o Türk ün kopuzundan!"

Türk ün kopuzunun en büyük ustasý Korkut Ata... Korkut Ata, kopuzu ile Türklere varolmanýn gerçeklerini anlatan insan. Korkut Ata nýn topuzu din yolunun inceliklerini ve barýþýn erdemlerini ve birliðin faziletlerini anlatmýþtýr. Gerektiði zaman, kopuz millet savunmasýnda yiðitlerin yüreklerine cesaret aþýsý olmuþtur.

Selam olsun sana Korkut Atamýz
Selam olsun sana Bayburt kalasý... kleþtirildi.
"Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarý
Çünkü gazýlýr her gün gönüllerde mezarý
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doðuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doðuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlý sesidir, kopmuþ o Türk ün kopuzundan!"
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:36
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Yavuz Sultan Selim
39 Mesaj -
Yavuz Sultan Selim

Osmanlý sultanlarýnýn dokuzuncusu ve Ýslam halifelerinin yetmiþ dördüncüsü.

Saltanatý: 1512-1520
Babasý: II. Bayezid Han - Annesi: Aiþe Hatun
Doðumu: 10 Ekim 1470 Vefatý: 22 Eylül 1520

Amasya'da doðdu. Küçük yaþtan itibaren Kur'an-ý Kerim, tefsir, hadis ve fýkýh dersleri yanýnda yüksek fen ilimlerini de öðrendi. Çok çevik ve zeki olup ok atmak, güreþ tutmak ve kýlýç kullanmak hususunda maharet sahibiydi. Arabi ve Farisi'yi mükemmel bir þekilde konuþurdu. Babasý II. Bayezid padiþah olduktan sonra , askeri sevk ve idare ile devlet yöneticiliðini öðrenmesi için Trabzon'a vali tayin edildi.

Yavuz Sultan Selim Trabzon valisi iken, Þah Ýsmail'in (1502-1524) siyasi-dini faaliyetleri ile Osmanlý Devleti için çok büyük bir tehlike arzettiðini görüyor ve ona göre tedbirler düþünüyordu. Hatta zaman zaman bu devlet üzerine küçük çapta akýnlar da yapýyordu. Nitekim, 24 Nisan 1512'de babasýnýn yerine geçince de ilk seferini, Osmanlý Devleti'ni önce bölüp parçalama, sonra da yýkma emellerini güden Safeviler üzerine yaptý. Ýstanbul'da Eyüp ve diðer mübarek kabirleri ziyaret ederek zafer dualarý yaptýktan sonra ordusuyla harekete geçen Selim Han günlerce yol aldýktan sonra nihayet 23 Aðustos 1514'de Çaldýran Ovasý'nda Safevi ordusuyla karþýlaþtý. Yavuz ve ordusunun kudretiyle ateþli silahlarýn üstünlüðü sayesinde Osmanlýlar parlak bir zafer kazandý. Ýran ordusunun büyük bölümü imha edilirken bir çok Safevi kumandaný ile Þah Ýsmail'in zevcesi esir alýndý. Ýran'ýn baþ þehri Tebriz'e giren Yavuz Sultan Selim Han, þehirdeki camileri tamir ettirdi ve halka huzur verdi.

Bu zafer ile Osmanlý hududu Fýrat'tan Azerbeycan'a ve Ýran içlerine kadar uzadý. Yavuz Sultan Selim ikinci seferini Memlüklüler üzerine yaptý. Bu seferin asýl sebebi Memlüklülerin Osmanlý Devleti'nin kuvvetlenmesinden endiþe ederek þii Þah Ýsmail ile ittifak içerisine girmesi idi. Þah Ýsmail'i bir darbede saf dýþý býrakan Cihangir padiþah bu defa da yýldýrým sureti ile Mýsýr ordularýný 24 Aðustos 1516'da Mercidabýk ve 26 Mart 1517'de Ridaniye'de kazandýðý zaferler ile periþan etti. Artýk Memlük Devleti kalmamýþ, bütün Arap ülkeleri Osmanlý hakimiyetine girmiþti. Bu durum üzerine Mekke ve Medine emiri mukaddes þehirlerin anahtarlarýný "Hakimü'l Harameyn" ünvaný ile Yavuz Sultan Selim'e takdim etti. Ancak dindar padiþah bu ünvaný "Hadimü'l Harameyn= Mekke ve Medine'nin hizmetçisi" þekline çevirirek aldý ve evlatlarýna böyle miras býraktý.

Ýki büyük seferin zaferle neticelenmesinden sonra bilhassa donanma faaliyetlerine hýz veren Yavuz, devrin büyük alime Kemal-paþazade'ye niyetinin feth-i Efrenciye yani Avrupa olduðunu bildirmiþti. Ancak yüce Hakan'ýn Eyüp Türbesi'ni ziyaretle baþladýðý bu seferine yakalandýðý amansýz bir þirpence hastalýðý mani oldu. Vefat etmeden önce musabihi Hasan Can kendisine Hakk'a teveccüh etmesini söyleyince "Bunca zamandan beri bizi kiminle biliyordun. Cenab-ý Hakk'a teveccühte bir kusur mu gördün?" buyurarak Yasin-i Þerif okunmasýný istedi. Kendisi de okurken ruhunu teslim etti. Naþý kendi adý ile anýlan camiin avlusundaki türbededir.

Osmanlý Devleti'nin topraklarýný iki buçuk mislinden fazla geniþletti. Babasýndan devraldýðý 2,373,000 kilometrekarelik olan ülke topraklarý onun zamanýnda 6,557,000 kilometrekareye çýktý.

Devlet iþlerinde kesin niyet ve kati programla hareket eden Selim Han, herhangi bir devlet iþini fiiliyata koymadan evvel muhtelif yollarla onun hakkýnda alim, vezir ve sair ilgililerin fikirlerinden istifade eder ve günlerce düþünür, nihayet son kararýný verdikten sonra ondan dönmez ve bu kararýn aleyhinde söz söyleyenleri en þiddetli þekilde cezalandýrýrdý. Muntazaman bir casus teþkilatý vardý. Bu sayede gerek memleket dýþýnda ve gerek içeriden devamlý bilgi alýrdý. Mühim iþlerde bizzat tahkikat yapardý.

Ýhtiþam ve debdebeye ehemmiyet vermez, sadeliði sever ve sade giyinirdi. Kendisi için fazla para sarfýyla köþk ve lüks þeyler yapýlmasýný istemezdi. Bir defasýnda oðlu Þehzade Süleyman çok süslü bir elbiseyle huzuruna girince; "Süleyman annen ne giysin?" (Baþka bir rivayete göre "Anana giyecek birþey býrakmamýþsýn."göz kırpma diyerek sitem etmiþti. Hazinenin devamlý dolu olmasýna dikkat ederdi.

Sultan Selim Han evliyaya raðbet eder onlarýn sonbetlerine katýlmayý bulunmaz bir nimet sayardý. Devamlý; "Padiþah-ý alem olmak bir kuru kavga imiþ - Bir veliye bende olmak cümleden ala imiþ." buyururdu. Yavuz Sultan Selim'in Þam'da Salihiyye'de Muhiddin-i Arabi'ye yaptýrdýðý camii, imaret ve türbeden ve bir de Konya'da Mevlevi tekkesine getirdiði sudan baþka bir hayýr yapmasýna vakti ve zamaný müsait olmamýþtýr. Hatta baþlattýðý camiinin bile yalnýz temellerini attýrabilmiþ fakat tamamlayamamýþtý.
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:32
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Mevlana Celaladdin Rumi
39 Mesaj -
Mevlana Celaladdin Rumi

Mevlâna 30 Eylül 1207 yýlýnda bugün Afganistan sýnýrlarý içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh þehrinde doðmuþtur.

Babasý Bahaeddin Veled

Mevlâna'nýn babasý Belh Þehrinin ileri gelenlerinden olup, saðlýðýnda "Bilginlerin Sultâný" ünvanýný almýþ olan Hüseyin Hatibî oðlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kýzý Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazý siyasi olaylar ve yaklaþmakta olan Moðol istilasý nedeniyle Belh'den ayrýlmak zorunda kalmýþtýr. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yýlllarýnda aile fertleri ve yakýn dostlarý ile birlikte Belh'den ayrýldý. Sultânü'I-Ulemâ'nýn ilk duraðý Niþâbur olmuþtur. Niþâbur þehrinde tanýnmýþ mutasavvýf Ferîdüddin Attar ile de karþýlaþtýlar. Mevlâna burada küçük yaþýna raðmen Ferîdüddin Attar'ýn ilgisini çekmiþ ve takdirlerini kazanmýþtýr. Sultânü'I Ulemâ Niþabur'dan Baðdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farîzasýný yerine getirdikten sonra, dönüþte Þam'a uðradý. Þam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niðde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaþý Emir Mûsâ'nýn yaptýrdýklarý medreseye yerleþtiler. 1222 yýlýnda Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yýl kaldýlar.

Mevlana Hazretleri Evleniyor

Mevlâna 1225 yýlýnda Þerefeddin Lala'nýn kýzý Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nýn Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlý iki oðlu oldu. Yýllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliðini yaptý. Mevlâna'nýn bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlý iki oðlu ile Melike Hatun adlý bir kýzý dünyaya geldi. Bu yýllarda Anadolunun büyük bir kýsmý Selçuklu Devleti'nin egemenliði altýnda idi. Konya'da bu devletin baþ þehri idi. Konya sanat eserleri ile donatýlmýþ, ilim adamlarý ve sanatkarlarla dolup taþmýþtý. Kýsaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaþýyordu ve Devletin hükümdarý Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleþmesini istedi.Bahaeddin Veled Sultanýn davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayýs 1228 yýlýnda ailesi ve dostlarý ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteþem bir törenle karþýladý ve Altunapa (Ýplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.

Babasý Ölüyor

Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yýlýnda Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayýnýn Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanýlan Mevlâna Dergâhý'ndaki bugünkü yerine defnolundu.

Mevlana Hazretleri Tedris'e Baþlýyor

Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nýn çevresinde toplandýlar. Mevlâna'yý babasýnýn tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuþ, Ýplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazlarý kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taþýyordu. Mevlâna 15 Kasým 1244 yýlýnda Þems-i Tebrizî ile karþýlaþtý. Mevlâna Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Þems aniden öldü. Mevlâna Þems'in ölümünden sonra uzun yýllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yýllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Þems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalýþtýlar.Hayatýný "Hamdým, piþtim, yandým" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralýk 1273 Pazar günü Hakk' ýn rahmetine kavuþtu.

Mevlâna'nýn cenaze namazýný Mevlâna'nýn vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kýldýracaktý. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiði Mevlâna'yý kaybetmeye dayanamayýp cenazede bayýldý. Bunun üzerine, Mevlâna'nýn cenaze namazýný Kadý Sýraceddin kýldýrdý. Mevlâna ölüm gününü yeniden doðuþ günü olarak kabul ediyordu. O öldüðü zaman sevdiðine yani Allah'ýna kavuþacaktý. Onun için Mevlâna ölüm gününe düðün günü veya gelin gecesi manasýna gelen "Þeb-i Arûs" diyordu ve dostlarýna ölümünün ardýndan ah-ah, vah-vah edip aðlamayýn diyerek vasiyet ediyordu. "Ölümümüzden sonra mezarýmýzý yerde aramayýnýz! Bizim mezarýmýz âriflerin gönüllerindedir"

HAKKINDA YAZILANLAR

1.Ben Rüzgarým Sen Ateþ
Mevlana Celaleddin Rumi Büyük Mutasavvýfýn Hayatý ve Eseri
Annemarie Schimmel
Ötüken Neþriyat / Kültür Dizisi

“Gençlik yýllarýnda Mevlana'yý tanýyan Annemarie Schimmel, hayatýný, kendi ifadesiyle, sadece Ýslam tasavvufunun deðil, genel olarak mistisizmin de bu en büyük þairine hasretmiþtir adamýþtýr. Bugün ise ilmi ve þahsiyeti Mevlana'nýn yörüngesinde kemal derecesine ulaþmýþ bu büyük alim, Avrupa'da ve hayatta bütün dünyada Mevlana'yý en iyi bilenlerden biri, belki de birincisidir. Tercümesini sunduðumuz bu eser, hem Mevlana'nýn dehasýný göstermesi bakýmýndan hem de bizim fikir ve ruh iklimimizde kývamýný bulan büyük bir Avrupalý alimin derinliðini göstermesi açýsýndan fevkalade önemlidir. Elinizdeki eserde Schimmel, Mevlana'nýn sembollar dünyasýnda seyahat ederek onun dünya görüþünü, aþk anlayýþýný, þiire bakýþýný ve dua hakkýndaki ince fikirlerini kendi þairane üslubuyla sunmaktadýr. Kitap baþtan sona Mevlana'nýn kullandýðý sayýsýz mecaz ve espirilerle adeta bir dantel gibi dukunmuþtur. Mevlana hakkýnda yazýlan her kitap þüphesiz kazançtýr. Ancak Schimmel'in bu kitabý, Mevlana'nýn bildiðimiz veya bildiðimizi zannettiðimiz fikirlerini yeni mana boyutlarýyla önümüze açmaktadýr. O bakýmdan bu eser, Mevlana'yý anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir klavuzdur.”

2.Benzersiz Mevlana
I.M. Panayotopulos
Scala Yayýncýlýk

13. Asrýn ortalarýnda Horasan daðlarý ile bozkýrlarýndan kalkýp Konya'ya gelen Doðulu bir düþünür, o zamana kadar deðiþik kültür ve coðrafyalardan gelen bilgileri olaðanüstü seziþ ve duyuþunun perspektifi altýnda kullanarak asýrlar sonraki dünyanýn, bugünkü Batý Medeniyeti diye bildiðimiz felsefi sistemlerin temellerini atýyor...Spinoza'ya, Goethe'ye, Novalis'e, Kirkegaard'a, Nietzche'ye, Dostoyevsky'ye, Gabriel Marcel'e, Rilke'ye yollarýný açýyor. Bu suretle, 13.Asrýn Selçuklu Konya'sý Renaissance'ýn beþiði olarak karþýmýza çýkmýþ, tüm görkemiyle yükseliyor. Diyebiliriz ki, tüm felsefi sistemlerin en insancasý olan Varoluþçuluk'un-Heraklitos'tan sonra-ilk ve gerçek temsilcisi, binikiyüz ortalarýnýn Anadolusundaki Mevlana'dýr. Asrýmýzýn baþýnda Gabriel Marcel'in "sen, ben'in karþýsýnda oturan ben'dir" þeklindeki motto'yu ortaya koymasýndan sekizyüzyýl kadar önce, Mevlana, "benimle senin aranda ne ben ne de sen vardýr" demiþtir. Dr.Kriton Dinçmen
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:29
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
tahabiri su an offline tahabiri  
Müslim
39 Mesaj -
Müslim

HAKKINDA YAZILANLAR

Ýmâm Müslim Hazretleri
Altý meþhûr hadis-i þerif kitâbý, kütüb-i sitte'nin ikincisi, Sahih-i Müslim'dir. Bu kýymetli eserin müellifi de, Müslim b. Müslim el-Kuþeyri en-Niþâbûri hazretleridir.Arablarýn ''Beni Kuþeyr'' kabilesine mensûb olmasýna raðmen, Niþâbûr'da doðmuþtur.Bu sebeble, NiþÂbûri olarak anýlýr. Künyesi: Ebü'l-Hüseyn'dir. En büyük, hadis-i þerif imâmlarýndan biridir! Ýlim öðrenmek ve hadis dinlemek üzere hicâz Irak, Þam ve Mýsýr diyârlarýný dolaþtý.
Oralarda Ahmed b. Hanbel, Kureybe b. Sâid, Ebû Bekr b. Ebi þeybe ve Ýmâm Þafii hazretlerinin talebelerinden ve daha bir çok âlimden hadis dinleyip, rivayette bulunmuþtur. :Büyük muhaddis Ýmâm Muhammed Buhari hazretleriyle, Niþâbûr'da görüþmüþtür. Bir sohbet esnâsýnda, kendisinin bilmediði bir hususu Buhâri hazretleri gösterince ayaða kalkarak onu alnýndan öpmüþ ve: ''Ey Muhammed Buhâri! senin dönyada bir benzerin olmadýðýna, þehâdet ederim! sana buðz edenler ancak, hasedlerinden buðz ederler.'' demiþ ve çok iltifat etmiþtir.Ömrünün son yýllarýný, doðduðu yerde (Niþâbûr'da) geçirdi.
Bütün zamanýný, hadis-i þerif dersi vermekle geçiriyordu. Nafakasýný çýkaracak kadar, ticâret de yapýyordu. Ancak 55 sene yaþamýþ ve 875 (261h.) yýlýnda, Niþâbûr'da vefât etmiþtir. Sahia-i Müslim'de bildirilen bir hadis-i kudside Resûlullah Efendimiz, Allahü teâlânýn þöyle buyurduðunu naklederdi: ''Ey kullarým! Zulm etmeyi kendime haram kýldýðým gibi, sizin aranýzda da haram kýldým! Binâenaleyh, birbirinize zulmetmeyiniz;'' ''Ey kullarým! sizden öncekiler ve sonrakiler, bütün insanlar ve cinler bir yere toplanýp; benden ihtiyaçlarýný dileyecek olsalar. ve hepsinin dilekerini, yerine getirsem. Benim mülkümden ancak, iðne denize batýrýldýðýnda, onun denizden noksanlaþtýrdýðý kadar azalýr. Allahü teâlâ "Sahih" hadisleri; bize ulaþtýranlardan râzý olsun âmin.
Sahih-i Müslim
Sahih-i Müslim adlý büyük eserinde; 4.000 kadar hadis-i þerif meccuttur. Bunlarý b,zzat kendisinin topladýðý, 300.000 hadis arasýndan seçtiðini bildirir. Bu büyük eserini, 52 kitaba ayýrmýþtýr. Buhâri gibi ayrýca, bâblara (bölümlere) bölmemiþtir. Eserin baþ tarafýnda; hadis ilmiyle alâkalý mühim açýklamalar mevcuttur. Bilhassa, isnâd üzerinde, önemle durmuþtur. Çünkü kitabýna koyduðu farklý metinler için; deðiþik isnâdlarda bulunur. Deðiþik verilen metinlerÝ (hâgöz kırpma harfiyle gösterilmiþtir. Ýmâm Müslim hazretlerinin Sahih'inden baþka; 12 kadar orijinal eseri mevcuttur.Müslim'deki hadis-i þeriflerden bazýlarý, þunlardýr:
''Herhangi bir müslümanýn baþýna yorgunluk, hastalýk, düþünce, keder, acý, diken batmasýna kadar, her ne gelirse. Allahü teâlâ bunlarý, o müslümanýn hatâlarýna keffâret kýlar!'' ''Bir kimse; hanýmýna buðz etmesin. Öünkü hoþlanmadýðý huylarý varsa (bile) bunlara karþýlýk, memnûn olacaðý huylarý da vardýr.
''Yarým hurma bile olsa, sadaka vermek sûretiyle! Cehennemden korunmaya çalýþýnýz!''
''Bir kimseye, þer olarak, müslüman kardeþine,hakâret etmesi yeter!''
''Kendi aleyhinizi, evlâd ve mallarýnýz aleyhine; sakýn bedduâetmeyiniz! ki, duÂlarýn kabul olunacaðý bir saate rastlar da; bedduânýz kabul olunur.''
''Cennet ehlinin kimler olduðunu, size bildireyim mi? Herkes tarafýndan hor görülüp, hiçe sayýlan, zaif vemütevazi bir mü'mindir ki; Allahü teâlâya yemin ederse muhakkak Allahü teâlâ onun yeminini yerine getirir!''
''Ýki kimse arasýnda, adâlet etmek; sadakadýr! Güzel söz; sadakadýr!''
''Kolaylaþtýrýn, zorlaþtýrmayýn! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!''
Gönderme Tarihi: 01.08.2006 - 10:28
tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri özel mesaj arzu etmiyor tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (2): (1) 2 weiter >
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 528 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
yalnizkurt55 (62), siyahnur (56), SULEYMAN ONCU (48), corluca (54), batalli (61), Fethi62K (62), emin2325 (66), yasin ibrahim e.. (53), h_hayrettin (43), turhanozturk (61), hazanrengi (43), Zilkade (42), akif1980 (44), mekselina (34), neverness (51), rufeyde (48), rabia| (50), Selvaa (49), antaly59 (66), BÜYÜK BALIKÇI (53), cemiluygun (70), Mikai66 (46), polat_23 (44), adar72 (35), nzl44 (47), m_ugurluoglu (37), emperor (50), osmanorhan (55), muhacir (53), salepli (51), musdem (54), ilyas_bozkurt (50), Jeday (35), ebuzerbasak (35), RaHMeT_YaGMuRu (40), eL_SaLvAdoR (42), faruk38 (62), ibrahimkindan (64), Karizmatik_63 (41), halimeuzunlar (41), hakan__ (43), citakhalil (70), serin (48), ZorDünya (54), cüneyd75 (49)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54221 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.