0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » iSLAMi SOHBET-MÜMiNLER KARDEŞTiR

önceki konu   diğer konu
38 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
DERiNsular su an offline DERiNsular  
Konu icon    iSLAMi SOHBET-MÜMiNLER ANCAK KARDEŞTiRLER-
171 Mesaj -
Bismillehirrahmenirrahim

ESSELAMUN ALEYKUM VERAHMETULLAHi VE BEREKETÜH,ALLAHIN SELAM VE RAHMETi MAGFiRET VE HiDAYETi HEPiNiZiN ÜZERiNE OLSUN.
----------------------------------------
Tabi muhakkakki her þey niyettir,lavra (cünkügöz kırpma bütün kitablarda hadislerde,ameller niyetlere göredir hz resulallah böyle buyuruyor,lavra demekki muhakkakki gayemiz Allah olmasi lazim,hedefimiz Allah olmasi lazim,maksut Allah olmasi lazim,eger gayamiz Allah oldugu zaman çok þeyler degiþir,kalbimiz de ruhumuzda dünyamizda her þeyde gaye Allah oldugu zaman degiþir,onun için insan daima evinden ciktigi zaman niyetini Allahrizasi için yapmasi lazim,velev ne kadar dünya iþi dahi olsa ahiret olsa illaki insan niyeti getirdigi zaman dünya iþinide yaptigi zaman o onun icin bir ibadettir,muhakkakki günahlar hariçtir yani,günaha gittigi zaman niyeti allah rizasi olmasi mümkün degildir,onun için muhakkakki halis niyetimiz oldugu zaman her iþimizde fayda görecegiz inþeallah.
onun için inþeallah daima her yaptigimiz iþi niyetimiz allah oldugu zaman,yarabbi bizi muhafaza et yarabbi bunu senin rizan için yapiyorum bizi haramdan koru yarabbi bütün iþlerim nekadar dünya olsun ve ahiret olsun senin içindir yarabbi.
kakikaten insan bu niyeti yaptigi zaman insanin bütün umuru Allahrizasi için olmuþ olur onun içinde bir ibadettir.
allah dostlerida hz resulallah da (s,a,v) bu niyetin üzerinde cok durmuþlar,gavs (ks) þöyle buyuruyor ben þah i hazne nin (ks) yaninda iken bir gün þah i hazne sohbet etti,söyle buyurdu dediki, vallahi ben bulug cagina erdigim den buya kadar nekadar dünya olsun ve ahiret olsun evvelen niyetimi allahrizasi için getirmeden o iþe baþlamamýþým.
kakikaten büyük bir olay bu,insan acaba hiç birgünmü gafil olmaz,insan hiçmi o niyeti unutmaz,demekki ne kadar bir gayret büyük bir titizlikle büyük bir hassasiyetleki bulug çagindan taa 63 yasina kadar niyetini allahrýzasý için yapmiþ sonrada o iþi yapmiþ.
hakikaten bu niyet cok önemlidir,bu niyet müslümanlar içinde çok önemlidir,daima bu niyetin üzerinde durursak inþeallah çok herseylerimizde dünya olsun ahiret olsun iþlerimizde muvaffak oluruz inþeallah.
onun için muhakkakki niyetimiz allah olduktan sonra yaptigimiz ibadetten lezzet alýrýz zevk alýrýz sefa alýrýz,
bize lezzet verir tat verir.
eger dünya için ise gösteriþ için ise allah rizasi için degilse bizim çcin birer iþkence olur,insana SIKINTI verir,insan zevk, tat almaz,insan bir iþkencede kendini zan eder.
onun icin insan kalben ve bedenen ruhen ferahlamak için niyetini allahrizasi icin yapmasi lazim.
hakikaten insan bakiyorki bu allahin dostlari bunun üzerine çok hassasiyetle durmuþlar,
sultan hz (ks) insan onun hayatina bakýgý zaman bütün halleriyle hareketleriyle hiç bir gün allahin rizasinin diþina çikmamiþtir.
allah cc da onu her tarafa her yere büyük hizmetler nasip etti.
onun için mademki bizde bu yolun yolcusu isek bizde hz resulullahýn (s,a,v) ümmeti isek,bu sadati ikramin sofisi isek,
bizde muhakkakki onlarin yolunu takip etmemiz lazim.
hz resulullahýn cizgisinin dýþýna çikmamak lazim.

tasavvufunda adabinin ve edebinin diþina çikmamak lazim ki hiç olmasa yaptigimiz þeylerde lezzet alalim
tat alalim keyf alalim zevk alalim muhabbet alalim.
yoksa eger çýktýgýmýz zaman,hakikaten lezzet almamiz mümkün degildir.
hakikaten biz yola çiktigimiz zaman sýrf niyetimiz allah rizasi için insanlarin hidayeti için olmasi lazim,

bir an önce kalkmamiz lazim bu gaflet uykusundan,bir an önce kendimize gelmemiz lazim,
bir an önce kendimize çeki düzen vermemiz lazim,
bir tek vücut haline gelmemiz lazim,
devletimize milletimize dinimize topragimiza sahip çikmamiz lazim,
ayrilik yapmamak lazim,
tefrikat yapmamak lazim,
müslüman müslümanin aleyhinde konuþmamasi lazim,
giybet etmemek lazim,
hakaret etmemek lazim,
bunlar müslümanlara yakiþmez,bunlar müslümanlara hiçte hiçte yakiþmiyor,
hiçte hoþ güzel bir manzara degildir,müminler için muslümanlar için.
muhakkakki gayrete gelmek lazim.
insan kabildir olmuyacak þeyler degil bunlar,
hele hele müminler çok daha kabildir,zekidir akillidir,yeterki o zekasini o kabiliyetini allah yolunda çalistirsin.
yani muhakkakki elde edilir,muhakkakki allahda yardim eder,yani kimse ümitsiz olmamasi lazim.
hakikaten tam öyle bir zaman ki,mümin birleþmesi lazim,tefrikat yapmamasi lazim,
guruplaþmamak lazim,hizipleþmemek lazim,yazik dinde gidecek memlekette gidecek,herþeyde gidecek,
eger biz hakikaten dinimizi dünyamizi devletimizi vatanimizi milletimizi çocuklarimizi düþünmesek hakikaten çok tehlikelerle karþý karþýyayiz,
onun için muhakkakki gayret etmemiz lazim,
tefrikat yapmamak lazim.
lavra (çünkügöz kırpma insan bakiyorki bu münafiklar müslümanlari bölmüþler,
kimisini tarikatci yapmiþlar kimisini nurcu yapmiþlar,
kimisini sülaymanci yapmiþlar,
kimisini bilmem ne yapmislar ,kimisini A yapmiþlar kimisini B yapmiþlar,
insanlari birer gurup haline getirmiþler,
her bir gurubun arasina bir nifak sokmuþlar,yazik degilmi acaba.?
neticede hepimiz allaha inaniyoruz,
hepimizin kitabi kur ani kerimdir,
hepimizin peygamberi hz resulullah (s,a,v) dir,
elbette allaha giden yollar insanlarin enfasi kadardir,
herkes muhakkak bir hidayet yolu ile allaha kavuþacak,
illaki herkes benim fikrim benim tarikatim benim yolum diye bir kaide yoktur,
onun için ortadan tefrikati kaldirmak lazim,
birleþmek lazim,
müslümanlar tek vücut halinde olmasi lazim,
kim hangi yolda olursa olsun, yeterki allaha secde etsin yeterki allaha ibadet ettikten sonra," bütün müminler kardestir" allah cc buyuruyor, bir tefrikat yoktur ,ayrimcilik yoktur,
neden mümin bu kadar ayrimcilik yapiyor acaba?
insan niye düþünmüyor, demekki münafiklar bunlari aramiza sokuyor müslümanlar bir araya gelmesin
geldigi zaman çok güclü olacak,madden manen bedenen kalben güçlenecek diye ellerinden gelen bütün gayreti sarf ediyorlar,yeterki müslümanlari param parca olsun guruplaþsin bölünsün,

vatanimiz yüzde doksan dokuz müslümandir,hepsiylede konuþtugun zaman ben kafirim demiyor,
herkesde diyor elhamdülillah ben müslümanim diyor kelimeyi þahadet getiriyor,
onun için neden biz bu kadar bölünmüþüz,
neden bu kadar ayrimcilik olmuþ,
öyle bir hale gelmiþki,

bir mümin bir münini gördügü zaman bu benim yolumda olmadigi için buna selam verilmez diyor,
ne kadar garip tir.
ne kadar aci bir durum dur,
hakikaten insanin agliyasi geliyor,
hakikaten insan utancindan baþini allahýn huzurunda kaldiramiyor,
resulullahin utancindan insan baþini kaldiramiyor,
bu kadar mümüne bu kadar allahin kuluna insan zulum yaparmi acaba,
kendi nefsimizede zulum yapiyoruz,
kardeþlerimizede zulum yapiyoruz,
yakinen biliyorum ki insan,ayni caminin cemaatidir ayni safta namaz kiliyor onun tarikati veya onun gurubu ayridir diye selam vermiyor.
nekadar gariptir.
halbuki rasulullah s,a,v söyle buyuruyor,"bir mümin bir müminle 3 günden fazla konuþmadigi zaman benim þefaatim onun üzerine vacip degildir,"
ne kadar gariplikler içerisinde yaþiyoruz,
iþte bunlar hakikaten cahalettir,
cahaletin ötesinde hiç bir þey degildir,

maksat allah olsun nerde olursa olsun hangi yerde olursa olsun önemlimidir yeterki allaha secde etsin,
yeterki sahadet getirsin,hepsi abilerimiz dir büyüklerimiz dir,
kucak açacagiz.

neden camiye gidiyoruz,neden cuamaya gidiyoruz,neden bayram günleri olmuþtur,
neden dügün günleri olmuþtur,neden sünnet günleri olmuþtur,
iþte müslümanlarin sosyal dialogu içindir.
müminlerin bir birini tanimasi için dir,
bir birlerine kaynaþmasi için dir,
bir bir lerinin bir araya gelmesi için dir,
madden ve manen bir birlerine kaynaþmasi için dir.
rasulullahin sünnetleridir bunlar.
ama biz bu sünneti nefretle kin le dolu olarak bir birimizden ayriliyoruz,
bu müminin evsafi degildir,
bu mümine yakiþmaz,
bu muslümanlara yakiþmaz,
bunu kaldirmamiz lazim,
ruhen bedenen fikren bunu kaldirmamiz lazim,bu kin lerin olmamasi lazim.
bu böyle yakiþmaz,hele resullahin ümmetine hiç yakiþmaz,hele hele tasavvufta olan insanlara hiç yakismaz,

tasavvufun amaci ne,
nefs ü seytani öldürmek içindir,
bu kadar zikir çekiyoruz,bu kadar ibadeti yapiyoruz ki nefs e teslim olmamak için dir,
nefs i yenmek içindir,e kalkipta nefs in peþinde gidersek nefs in sözünü dinlersek,
o zaman demekki tasavvuftanda bir þey anlamamiþiz,
kendi yolumuzdanda bir þey anlamamiþiz,
o zaman nefs imiz dahada kabarmiþ dahada nefsimizin pencesine girmiþiz,
nefsimizin esiri olmuþuz,
onun için bu nefis ten kurtulmak lazim,
bir tarafa atmak lazim,

nefs seytan hele mümine hiç yakismaz,hele hele rasullahin ümmetine hiç yakismaz,hele hele tasavvuf ehline hiç yakiþmaz,
olurmu öyle þeyler,yaptigimiz ibadetle o zikirler boþami gidiyor,
demekki gafletle zikir çekiyoruz,gafletle yapiyoruz,
huþu icinde yapmiyoruz,uyaniklikla yapmiyoruz,demekki kalbimiz baþka yerde,parmagimiz baþka yerde,
olmaz öyle,
kalp ruh beden bir olmasi lazim,huþu icinde olmasi lazim,allahin huzurunda olmasi lazim,
bunun için kendi nefs imizi çok kötü görmemiz lazim,

insan kendi nefs ini azýlý olan kafirin nefs inden daha kötü görmesi lazim ki insan maksadýna varsin,
insan yükselsin,istedigi yere gelsin,yook biz dahada yukarlara çikartiyoruz göklere çikartiyoruz olmazzz.
o zaman biz hakikaten dahada periþan olmuþ oluruz,itaatlerimiz nerde, muhabbetlerimiz nerde, aþkimiz nerde,feyz imiz nerde,bereketimiz nerde,cezbemiz nerde,nerde hani.?

demek hep nefs u arzularin peþinde gitmiþiz,onun yüzünden bitmiþiz,

onun için mutlaka bunlardan vaz geçmek lazim,

gayret etmek lazim.

örnek olmak lazim,

çünki müslüman örnek oldugu zaman,müslüman çok hassastir beyaz bir perde gibidir,bem bayaz bir perdedir,

o perdenin üzerinde ufak bir siyah leke oldugu zaman,herkesin gözü eriþir o noktaya,

çünki müslüman tertemizdir,bem beyazdir,günahtan bir nokta vurdugu zaman bir leke geldigi zaman,

herkesin gözü eriþir ona,

ama kafir sim siyahtir,

binlerce siyah noktalar gözükmüyor,münafiktir taat yapmiyor ibadet yapmiyor allah yoluna gitmiyor,

günah iþliyor,her tarafi kap kara olmuþtur,kimse onun lekesini görmez.

ama müslüman bem beyazdir,en ufak bir leke müslümanda gözüküyor,

iþte o leke olmamak lazim,bem beyaz olmak lazim,herkes parmakla göstermesi lazim bir yere gittigi zaman, bu mümindir,bu müslümandir bu resulullah in ümmetidir,hele hele tasavvuf ehlidir diye.göstermesi lazim,
ahlaken, bedenen,yemesiyle,içmesiyle,konuþmasiyla,hareketleriyle,ticaretiyle,herþeyi ile ,

dört dört lük olmasi lazim,biz öyle oldugumuz zaman,örnek olmuþ oluruz,

bizi görenlerde acaba neden bu bukadar güzel hale girmiþ diye arayiþ içine giriyor,

bu insan nasil böyle güzel olmuþ ben de öyle olmak istiyorum diyor,

biz kötüysek ahlakimiz kötüyse,ruhumuz, bedenimiz, yememiz ,içmemiz, konuþmalarimiz, ticaretimiz,

hep islamin dýþýnda oldugu zaman,kardeþim ben zaten öyleyim daha nere gidecegim sabit kalsam yerimde daha güzeldir diyor,

o zaman hem kendimize zarar veririz hem islamiyete veririz hemde insanlara zarar vermiþ oluruz,

onlarin hidayete gelmeyiþine sebeb olmuþ oluruz,

bunun için bize çok büyük görevler düþüyor,

çok çalismamiz gerekiyor,

Allah cc muvaffak etsin.

Allah bizi nefs ü þeytandan halas etsin inþeallah. .


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son DERiNsular tarafından, 24.01.2007 - 15:59 tarihinde.
Gönderen: 24.12.2006 - 17:15
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
Seyda hz nin veda sohbeti


Bismillahirrahmanirrahim

Ellhamdülillahi rabbil âlemîn. Vessalatü vesselamü alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmain.

Allah (c.c.) biz Müslümanlar'a büyük nimetler bahþetmiþtir. Bu nimetlere çok þükretmemiz lazýmdýr. Bu nimetlerin birincisi ve en önemlisi Allahü Teala'nýn bizi Ýslâm'la þereflendirmesidir. Bu nimete karþýlýk Allah'a çok ibadet etmemiz icab eder. Zaten namaz kýlmak, oruç tutmak, zekat vermek, sadaka vermek gibi ibadetler de Allah'ýn bize dünyada bahþettiði en büyük nimetlerden deðil midir? Bu ibadetlere karþýlýk Allahü Teala(c.c.) Müslümanlara cenneti ve içindeki nimetleri hazýrlamýþtýr; orada ebedi olarak kalacaklardýr. Buna göre ibadetlerimizi arttýrmamýz gerekir.

Allahü Teala (c.c.) bize hidayet yolunu
göstermekle büyük bir lütuf ve ihsanda bulunmuþtur. Kafirler bu lütfu Rabbani'ye icabet etmediklerinden dolayý onlara ebedi cehennem ateþi ve azabýný hazýrlamýþtýr. Ýnsan þöyle bir düþünse, parmaðýný tuttuðu bir mum alevinin vereceði acýya dahi dayanamaz. Bir mum ateþine bile parmaðýný tutamazken nasýl olur da ebedi ateþ olan cehennemlik amelleri iþler, günahlardan kaçýnmaz ve ibadet yapmaz? Ýþte bütün bunlarý düþünerek ibadetlerimizi artýrmalýyýz.

Allahü Teala (c.c.) bütün dünyanýn servetini bize vermiþ olsaydý Müslüman olmanýn bedelini yine de karþýlayamazdýk.
Bu nimetlerin ikincisi Allahü Teala'nýn (c.c.) bizleri en son ve en büyük peygamber Hazreti Muhammed (s.a.v.) ümmetinden kýlmasýdýr. Nasýl ki, Hazreti Muhammed (s.a.v.) peygamberlerin en efdali ve en üstünüdür, onun ümmeti de ümmetlerin en üstünüdür. Hazreti Musa (a.s.) Levh-i Mahfuz'a baktýðý zamarý, orada Hazreti Muhammed (s.a.v.)'in hasletlerini, büyüklüðünü, faziletini görmüþ de "Ya Rabbi! Keþke beni de Hazreti Muhammed (s.a.v.) ümmeti olarak yaratsaydýn. Baþka birþey istemezdim" diye buyurduðu rivayet edilir. Ýþte biz böyle büyük bir peygamberin ümmetiyiz. Buna layýk olmaya çabalayalým.

Hazreti Peygamber (s.a.v.)'den rivayet edilen bir hadis-i þerifte `Benim ümmetimin (ilmiyle amil) alimleri Beni Ýsrailin peygamberleri gibidir. (Bu, büyüklük bakýmýndan deðil hidayet bakýmýndandýr.)" buyurmuþtur. Eskiden gönderilen peygamberlerin bir kýsmý yalnýz kendisini irþad etmiþ, bir kýsmý yalnýz kendi aile ferdlerini, bir kýsmý içinde bulunduðu kabilesini, bir kýsmý da yalnýz içinde bulunduðu köyü irþad edebilmiþtir. Hazreti Peygamber (s.av.)'in ümmetinin velileri, mürþid-i kamiller ise daha fazla irþadda bulunarak daha çok kimselerin hidayete ermelerine vesile olmuþlardýr.
Cenabý Hakk'ýn bizlere farz kýlmýþ olduðu namazda huþu ve takvaya da çok dikkat etmemiz gerekir. Namaz peygamber (s.a.v.)'e miraçta farz kýlýnmýþtýr. ilk önce elli rekat olarak fart kýlýnmýþtýr. Bu emirle Rabb'in huzurundan dönen Hazreti Peygamber (s.a.v.) altýncý kat semada Hz.Musa (a.s.)'ýn ruhaniyeti ile karþýlaþýr. Hz.Musa (a.s.), Rasulüllah Efendimiz'e (s.a.v.) elli vakit namazýn çok olduðunu, bunun ahir zaman üm-
metine aðýr geleceðini, Allah (c.c.)'tan namaz vakitlerini azaltmasý için niyazda bulunmasýný söyler. Rasulüllah (s.a.v.) da tekrar Allahü Teala'nýn (c.c.) huzuruna varýp,
elli vakit namazýn aðýr gelebileceðini, vakitleri biraz azaltmasý için Allahu Teala'ya (c.c.) niyazda bulunur. Allahü Teala (c.c.) da namazlarý on vakit azaltarak kýrk vakte
indirir. Rasulüllah Efendimiz (s.a.v.) geri dönerken tekrar Musa Aleyhisselam ile karþýlaþýr. Hazreti Musa (as.) yine bu kadar vakit namazýn çok olacaðýný söyler ve biraz daha azaltýlmasý için tekrardan Allahü Teala (c.c.)'nýn huzuruna gitmesini söyler. Bu gidip gelmeler birkaç kez daha tekrarlanýr ve namaz vakitleri sonunda beþ vakte indirilir. Ýþte böylece Muhammed Aleyhisselam ümmetine her gün beþ vakit namaz farz kýlýnýr.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Musa Aleyhisselam'm bizzat kendisi ile deðil ruhaniyeti ile görüþmüþtür. Elbetteki Allah'ýn (c.c.) dostlarý ölmez. Onlar için sadece nakil söz konusudur. Mekan deðiþtirirler. Onlarýn himmet ve yardýmlarý daima vardýr.

Musa Aleyhisselam, Hazreti Muhammed (s.av.)'in ve O'nun ümmetinin fazilet ve büyüklüðünü, Allah (c.c.) yanýndaki deðerini Levh-i Mahfuz'da gördükten sonra þöyle der: "Ya Rabbi! Hazreti Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in ümmeti olamadým. Bari ümmetini görenlerden olsaydým" deyip derin bir arzu ediyor. O sýrada Ýmam-ý Gazali'nin ruhaniyeti (rahmetullahi aleyh) oraya gelir ve Musa Aleyhisselam ile görüþürler. Musa Aleyhisselam; -Sen kimsin? diye sorunca, Ýmam-ý Gazali: Muhammed oðlu, Muhammed oðlu, Hamid oðlu Ýmam-ý Gazali'yim diye cevap verir. Bu cevap üzerine Hazreti Musa (as.): -Künyeni neden bu, kadar uzun söyledin? Yalnýzca Ýmam Gazali deseydin kifayet etmez miydi? diye sorar. Ýmam-ý Gazali de (rh.a.) þöyle cevap verir:
-Allah (c.c.) Hazretleri ile kelam konuþmaya gittiðin zaman sana `Sað elindeki nedir?'diye sorduðunda, sen onu tanýtýrken `0 benim asamdýr. Ona dayanýr ve onunla davarlarýma yaprak silkelerim ve onda benim baþka hacetlerim de vardýr' (Taha, 1 diye uzun uzun anlattýn, kýsaca cevap verseydin yeterli olmaz mýydý?" þeklinde sorusuna soruyla cevap verir. Hazreti Musa Aleyhisselam da buna cevap olarak:
-Ben Allahü Teala (c.c.) ile biraz daha fazla konuþabilmek için uzunca açýkladým, der. Ýmam-ý Gazali de (rh.a) cevap olarak:
Sen, Allah'ýn (c.c.) büyük peygamberlerindensin. Kelimullah'sýn. Kitab verilenlerdensin. Onun için seninle daha fazla konuþabilme þerefine nail olmak için uzun açýklamada bulundum, der.
Ýþte Musa Aleyhisselam ile bu derece yakýn olabilen Ýmam-ý Gazali (rh.a.) zamanýnýn en büyük alimlerinden birisiydi. Fakat önceleri tasavvufi yoldan uzak ve bu yolu da benimsemeyen bir zat olduðu, kardeþi ile aralarýnda geçen bir hadiseden sonra tasavvufa yöneldiði ve kýsa zamanda gavs olduðu rivayet edilir.

Bizler de içinde bulunduðumuz bu nimete layýk olmak için çok çalýþalým, Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi ve Sellem'e hakiki ümmet olmaya gayret edelim.

Padiþah ne kadar büyük olursa, hizmetçisi de o kadar büyüktür. Hasan-ý Basri (r.a.) bir gün çarþýya çýkmýþ ve bir dükkana oturmuþ. Bakmýþ ki bir adam çarþýda elini kolunu sallaya sallaya, gururlu ve kibirli bir þekilde geziniyor. Hasan-ý Basri (rh.a) sorar.
" -Bu kimdir ki böyle gururla ellerini kollarýný sallaya sallaya yürüyor?" Orada bulunanlar:
-Bu þahýs padiþahýn hizmetçisidir. 0nun için böyle gururla yürüyor" derler.Bunun üzerine Hasan-ý Basri (rh.a.):
"-Ben de sultanlar sultaný Allahü Teala'nýn (c.c.) kuluyum. Ben neden bu adamdan daha iyi yürümeyeyim" der ve çarþýnýn içinde ellerini kollarýný sallaya sallaya bir müddet gezinir.

Bizim de üzerimize düþen, sultanlar sultanýna çok ibadet edip, çok çalýþmamýzdýr. Zaten Allahü Teala (c.c.) "Ýnsanlarý ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattým" diye buyurmuþtur (Zariyat). O'na layýk olmaya çalýþalým. Bizlere bildirmiþ olduðu hayýrlarý yapmaya gayret edelim. Zaten Allahü Teala da (c.c.) þöyle buyuruyor. "Azaba duçar olmadan önce (tevbe edip) Rabbiniz'e dönün ve ona teslim olun.Sonra yardým olunmazsýnýz. Ansýzýn haberiniz olmadan azap size gelmeden önce Rabbiniz'den size indirilenin en güzeline (nehyedildiklerinizi býrakýp emrolunduklanýza) tabi olun." (Zümer, 54-5) Dünyada yapýlan günahlarýn hesabý, azabý ve cezasý ahirettedir. Ölmeden önce iyi amelde bulunmaya acele edin. Bir insan tek baþýna, yalnýzken, günah iþleme fýrsatý olduðu halde, Allah'tan (c.c.) korkarak o günahý iþlemezse, Allah (c.c.) ona çok büyük ecir ve sevap veriyor. Bu davranýþ (günahtan kaçýþgöz kırpma mümin için en hayýrlý iþtir. Bu hal imanýn kemale erdiðinin alametidir.
Kalabalýktan çekindiði için günah iþlemeyen kimseye sevap yoktur ama yalnýzken ve elinden geldiði halde, yapabilecek durumdayken günah iþlemeyene çok sevap vardýr.

Herkesin birbirinden kaçacaðý o günde, bütün insanlar hesaplarý görüldükten sonra bir kýsmý cennete bir kýsmý da cehenneme gitmek üzere ayrýlýrlar. Daha sonra herkes ayrýldýklarý yerlerine gitmeden önce; anne, baba, oðul, kýz hepsi birbirlerine sarýlýp vedalaþýrlar. Onlarýn bu vedalaþmalarý 500 yýl sürer. Vedâalaþma bitince melekler onlara gelecek ve " Vedalaþma bitmiþtir. Artýk birbirinizden ayrýlýn" diyeceklerdir.
Sonra da herkes hak ettiði yere gönderilecektir. Cehenneme gidenlere Allah (c.c.) seslenir:
" -Ey Adem oðullarý! Þeytana itaat etmeyin, o sizin apaçýk düþmanýnýzdýr, bana itaat edin, doðru yol budur, diye size bildirmedim mi?" (Yasin, 60-61)
Yine Allahü Teala (c.c.) þöyle buyurur:
" -Bugün onlarýn aðýzlarýný mühürleyeceðiz. Elleri bize konuþacak ve ayaklarý da neler iþledilerse ona þahitlik edeceklerdir."
(Yasin 65).

Ýnsanlarýn omuzlarýnda iki melek vardýr. Ýþlenen günahý tevbe edebilir diye saðdaki melek soldakine yirmidört saat yazdýrmýyor. Bu vakit zarfýnda tevbe etmezse, defterine bir günah yazýlýyor. Sevap meleði ise, her sevap ve iyilik için ondan yediyüz katýna kadar sevap yazdýðý oluyor. Hiç beklemeden hemen yazýyor. Bundan büyük bir nimet olur mu?

Allahü Teala(c.c.) kulunu baðýþlayýp affetmek için adeta ufak bir bahane arýyor. Madem Allah (c.c.) bahane arýyor, biz de gayret edelim. Dünya ile maðrur olmayalým, ona kanmayalým.

Sofiler ayakta çok beklediler. Onun için sohbetime burada nihayet veriyorum. Allah (c.c.) hepinizden razý olsun. Ýnþaallah nasib olursa cumaya kadar evimize dönmek niyetindeyiz. Bu maksatla buradan ayrýlýyoruz.
_________________
Cennet ile Cehennem'den baþka ebedî bir yer yoktur.
(imam´i rabbani hz)
Gönderen: 24.12.2006 - 18:01
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
Mesaj konusu: MÜMÝNLERDEKÝ ÝSLAMÝ ADAP EDEP

--------------------------------------------------------------------------------

Ahlâk, terbiye ve nezâket kurallarý. Birini ziyafete davet etme mânâsýný ifade eden edep, Ýslâm'ýn güzel saydýðý söz ve davranýþlardýr. Bu itibarla edep, insanlarýn kendisine davet olunan bilumum hayýr, zarâfet, usluluk ve güzel ahlâk demektir. Seyyid Þerîf, (et-Tarifât) adlý eserinde edebi, "bütün hatâ türlerinden kendisiyle korunulan þeyi bilmekten ibarettir" diye tarif etmektedir. Edeb, insaný ayýplanma ve kötülenme sebeplerinden koruyan nefsin köklü bir kuvvetidir. "Nefs edebi" ve "ders edebi" olmak üzere ikiye ayrýlan edeb'in birincisi acelecilik ve sinirlilik gibi doðuþtan olan edeb, ikincisi ise daha sonra elde edilen ve "mekârim-i ahlâk"* (güzel ahlâk) olarak da isimlendirilen edebtir .

Ayrýca münazara-mübahase ilmini içine alan bir edeb türü daha vardýr ki, âlimler bunu "edeb-i bahs" diye isimlendirirler. Edeb'in bu türü ilmî münazaralarda taraflarýn birbirlerine karþý gösterecekleri ahlâkî kaideleri ihtiva etmektedir. Yakýn zamanlara kadar medreselerde bir ilim dalý olarak okutulagelmiþtir.

Fýkýh ýstýlahýna göre ise edeb, "Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetine uygun olarak yapýlan hareketlerdir." Daha geniþ ifadesiyle Allah'ýn ve Peygamber'in emir ve yasaklarýna uygun biçimde hareket etmektir.

Âdâb fýkhî terim olarak ele alýndýðýnda 'sünnet-i gayr-i müekkede' hükmündedir. Onun için bu davranýþta bulunana sevap yazýlýr, yapmayana ise günah yoktur. O yüzden âdâb bazen nafile, * bazen müstehap, bazen mendub, bazen de tatavvu' ve fazilet kavramlarýyla eþ anlamda kullanýlýr. Âdâb kaideleri Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafýndan tavsiye ve teþvik edildiði için yapýlan bu davranýþa müstehab adý verilir. Yapýldýðýnda bir sevap kazanmak söz konusu olduðundan buna mendub denir. Yapýlýrken bir zorunluluk olmadan yapýldýðý için buna tatavvu' adý verilmiþtir. Fýkhî bir terim olarak farz ve sünnetlerden sonra ibâdetlerin âdâbý anlamýnda bu anlamlarda kullanýldýðý bilinmektedir. Meselâ abdestin farz ve sünnetleri sayýldýktan sonra "Âdâbu'l vudû", namaz için "Âdâbu's-salât" terimleri kullanýlmýþtýr.

Edeb'in çoðulu âdâb'týr. En güzel ve hiçbir zaman eskimeyecek olan edeb ve ahlâk, Kur'an'da öðretilen ve Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünneti ile tatbik edilip yaþanan âdâbtýr.

Kâinatý en mükemmel bir düzen ve intizam üzere yaratan Allah, yaratýklarý içinde insaný en güzel bir kývamda yaratmýþtýr. (et-En, 95/4) Diðer yaratýklarý da onun istifadesine vermiþtir. Böylece insaný âlem için hâkim duruma getirerek onu muhatab ve mükellef kýlmýþtýr. Peygamberleri vasýtasýyla saadet yollarýný göstermiþ, iyi ve güzeli, kötü ve çirkini öðretmiþtir. Her þeyi mükemmel olarak yaratan Allah, insanlara da kendileri için en doðru olan yaþayýþ ve hareket yollarýný bildirmiþtir. Dolayýsýyla Allah'ýn bize öðrettiði edeb ve ahlâk, deðiþmeyen en güzel ve doðru ahlâktýr. Bu ahlâký en güzel þekilde yaþayan da Hz. Peygamberdir (s.a.s.): "Gerçekten sen, çok büyük bir ahlâk üzeresin." (Kalem, 68/5) âyeti ile Allah'ýn iltifatýna mazhar olan Hz. Peygamber kendi hakkýnda "Ben, ahlâkýn güzelliklerini tamamlamak için gönderildim." (Muvattâ, Hüsnü'l-Hulk, buyurmuþ ve Kur'an'dan ibaret olan güzel ahlâkýný hayatýnda yaptýðý tatbikatý ve tavsiyeleri ile ümmetine teblið etmiþtir. "Onun þahsýnda Allah'ý ve Âhiret gününü umanlar ve Allah'ý çokça hatýrlayanlar için güzel edeb ve ahlâk numuneleri vardýr. " (Ahzab, 33/21).

Her konuda olduðu gibi, güzel ahlâk konusunda da örneðimiz olan Hz. Peygamber (s.a.s.) ahlâkça insanlarýn en güzeli idi. Peygamberimiz güzel ahlâký tarif ederken þöyle buyurmuþtur: "Ýyilik güzel ahlâktýr; fenalýk da, kalbin yatýþmadýðý ve halkýn duymasýný hoþ görmediðin þeydir." buyurmuþtur.

"Ýnsanlarýn en hayýrlýsý ahlâkça en güzel olanýdýr." "Kýyâmet günü müminin mîzanýnda güzel ahlâktan daha aðýr bir þey bulunmaz ve her halde Allah, çirkin ve kötü sözlü kimseyi sevmez. " "Ýmâný en olgun kimseler, en güzel ahlâklýlardýr. En hayýrlýlarýnýz, kadýnlarýna hayýrlý olanlardýr."

"Bir mümin güzel ahlâkýyla gece ibâdet eden, gündüz oruç tutan kimselerin derecelerine eriþir.", "Güzel ahlâk güler yüz hayýrlý iþlerde el açýklýðý, bir de kimseye eziyet etmemektir. " buyuran Hz. Peygamber (s.a.s.), Ebû Hureyre'nin (r.a.) bir sorusu üzerine, Allah'tan korkmanýn ve güzel ahlâklý olmanýn Cennet'e girmeye sebep olacaðýný, güzel ahlâklý bir insana Cennet'in yukarý kýsmýnda bir ev verileceðini, Peygamber'e en sevgili olan insanýn ve Kýyâmet'te onun meclisine en yakýn olacak insanýn ahlâký güzel olan kiþi olacaðýný bildirmiþtir. (Riyazu's-Sâlihîn, 1/49-54).

Muhaddisler, Hz. Peygamber'in bizzat yaþadýðý ve ümmetine tavsiye ettiði edeb ve ahlâk kaidelerini ihtiva eden hadîsleri, tasnîf ettikleri hadîs kitaplarýnda "Kitâbu'l Edeb", "Bâbu'l Edeb" gibi baþlýklar altýnda toplamýþlardýr. (bk. Buhârî Edeb; Müslim Edeb, Muvattâ Hulk...) Buna ilâveten Ýmam Buhârî "El-Edebu'l Müfred" isimli kitabýný, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) ahlâkî yaþayýþ ve emirleri ile ilgili hadîslerini derleyerek meydana getirmiþtir.

Edeb, insanlara karþý bütün davranýþ ve muamelelerinde terbiyeli ve ahlâklý olmaktýr. Selâm vermek, güler yüz göstermek, týrnak kesmek, sakal* býrakmak gibi nice Ýslâmî edebler vardýr ki, bunlar Hz. Peygamber'in birer sünneti olduðu gibi, daha önce geçen peygamberlerin de sünnetidir.

Rivâyetlerle sabit olan edeb ve güzel ahlâk hakkýndaki Peygamberî emirler bütün ümmeti ilgilendirdiði için edeb verme ve terbiye etme konumunda olan her kiþinin bu emirleri önce þahsýnda tatbik etmesi, daha sonra da terbiyesi altýnda bulundurduðu kiþileri bu güzel ahlâk ile ahlâklandýrmaya çalýþmasý gerekir. "Ey inananlar, nefsinizi ve ehlinizi tutuþturucusu taþlar ve insanlar olan ve kâfirler için hazýrlanmýþ bulunan Cehennem ateþinden koruyunuz." (Tahrim, 66/6) buyuran Cenâb-ý Allah hem nefsimizi hem de elimiz altýnda yetiþtirmekle mükellef bulunduðumuz çoluk çocuðumuzu Allah ve Peygamberi'nin razý olduðu güzel ahlâk ile ahlâklandýrarak bu suretle Cehennem'in azâbýndan korumamýz gerektiðini ifâde etmiþtir.

Her insan, elinin altýnda bulundurduðu kimselerin her türlü hak ve hukukundan eðitim ve öðretiminden, terbiyesinden, sorumludur. (Tecrîd-i Sarih trc., Hadis no: 487) Ebeveynin evlâd üzerindeki eðitiminin önemi hakkýnda Allah'ýn Rasûlü: "Her doðan çocuk Ýslâm fýtratý üzere doðar. Bundan sonra anasý, babasý onu Yahudi yaparlar, Nasrânî yaparlar, Mecusî yaparlar. Nitekim behîme, derli toplu bir behîme olarak doðurulur. Siz kusursuz doðan bu hayvan yavrularýnýn içinde kulaðý, dudaðý, burnu, ayaðý, kesik olanýný hiç görüyor musunuz? " buyurmuþtur. (Müslim, Kader, 25) Hadîsi rivâyet eden Ebû Hureyre devamla: "Ýsterseniz þu âyeti okuyunuz" dedi. "O halde sen yüzünü bir muvahhîd* olarak dîne, Allah'ýn o fýtratýna çevir ki, insanlarý bunun üzerine yaratmýþtýr..." (er-Rûm, 30/30) Zikredilen âyet ve hadîsi þerif, insanýn fýtraten temiz ve saf olduðunu, ahlâkýn en güzeli olan Ýslâm'ý kabule kabiliyet ve istidatlý bulunduðunu ortaya koyar. Ancak, insana verilen yanlýþ bir eðitim onu kötü ahlâk sahibi ve inançsýz bir insan durumuna getirir. Bu nedenle çevrenin ve ebeveynin çocuk üzerindeki te'dib terbiyesi tartýþýlmayacak kadar önemlidir. (Müslim, Kader, 22) Allah insaný fýtraten temiz yarattýðý halde onun fýtratýna uygun edebi verme iþini babaya havale etmiþtir. Babanýn evlâda en güzel ve kalýcý hediyesi, onu iyi terbiye etmesidir. Terbiye edilmiþ sâlih bir evlâd ölümünden sonra da baba için hayýrlý amellerin yazýlmasýna sebep olur.

Ebû Hüreyre, Allah Rasûlü'nün þöyle dediðini nakletmiþtir: "Müslümanýn müslüman üzerindeki hakký altýdýr: Ona rastladýðýn zaman kendisine selâm ver, seni yemeðe davet ederse icâbet et. Senden öðüt isterse öðüt ver. Aksýrýr da Allah'a hamd ederse "yerhamükellah" (Allah sana merhamet etsin) de. Hastalanýrsa kendisini ziyaret et. Ölürse cenazesinde hazýr bulun." (Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Selâm, 4-6).

Hadiste yer alan edebler:

1) Rastladýðý zaman din kardeþine selâm vermek. Ýslâm âlimlerinin çoðuna göre selâm vermek sünnet, almak ise farzdýr. Baþka hadislerde selâmýn yaygýnlaþtýrýlmasý ve bunun toplumda karþýlýklý sevgi ve muhabbetin artmasýna sebep olacaðý bildirilmiþtir.

2) Davete icâbet etmek. Bu davet düðün, sünnet cemiyeti ve benzerlerini kapsamýna alýr. Düðün davetine "velîme" * denir ki, buna icabet vacibtir. Çünkü hadiste "Her kim velîme davetine icabet etmezse Allah'a ve Resûlü'ne isyan etmiþ olur." (el-Askalâni, Buluðu'l-Meram Trc. A. Davudoðlu, IV, 315) buyurulmaktadýr. Diðer davetlere icabet menduptur. Çünkü onlar hakkýnda velîmede olduðu gibi tahdîd yoktur.

3) Öðüt isteyene öðüt vermek. Ýstemeden nasihatta bulunmak menduptur. Çünkü hayra ve iyiliðe delâlettir.

4) Aksýrýr da "elhamdülillah" derse, bunu iþiten "yerhamükellah" der. Hadiste: "Biriniz aksýracaðý zaman hemen iki avucunu yüzüne koysun ve bunlarla sesini kýssýn." (Ebû Davûd, Edeb, 90) buyurulur. Aksýrýk tekerrür ederse, üç defaya kadar "yerhamükellah" (teþmit) da tekrarlanýr. Aksýrýk insan için bir nimettir.

5) Hasta ziyareti yapmak. Hasta ziyaretini farz-ý kifâye sayanlar varsa da, Ýslâm âlimlerinin büyük çoðunluðuna göre menduptur. Bunda hastayý tanýmakla tanýmamak ve hýsým olmakla olmamak aynýdýr. Hz. Peygamber (s.a.s.) müslüman hastalar yanýnda gayr-ý müslim hizmetkârýný ve amcasý Ebû Tâlib'i ölüm döþeðinde ziyaret etmiþtir. Hizmetçi, bu ziyaret bereketiyle Ýslâm'a girmiþtir.

6) Cenazede bulunmak. Cenaze tanýdýk olsun veya olmasýn hazýr bulunmaya çalýþmak gerekir.

Ebu Hüreyre'den rivâyet edilen baþka bir hadis þöyledir:

"Kendinizden aþaðý olana bakýn. Sizden daha üstün olana bakmayýn. Çünkü bu türlü hareket Allah'ýn size olan nimetini küçümsememeniz için daha uygundur."

Ýnsanoðlu genellikle kendisinden üstün bir kimse görünce onun gibi olmak ister ve Allah'ýn kendisine verdiði nimetleri küçümser. Ötekine yetiþmek için bu nimetlerin artmasýný diler. Fakat dünya iþlerinde kendisinden aþaðý olanlarýn durumuna bakarsa, elindeki nimetin kadrini bilir ve þükreder. Baþka bir hadiste "Biriniz mal ve yaratýlýþ (hilkât)ça kendinden üstün birini gördü mü, kendinden aþaðý olana bakýversin." (Buhârî, Rikâk, 30; Müslim, Zühd, 8; Tirmizî, Libas, 3

Nevvâs b. Sem'ân (r.a.) Allah Rasûlü'ne birr ve ism'in anlamýný sormuþ, o, þu cevabý vermiþtir: "Birr, ahlâk güzelliðidir. Ýsm ise, kalbini rahatsýz eden ve baþkalarýnýn bilmesini istemediðin þeylerdir."

Güzel ahlâk þu hadiste tarif edilir: "Güzel ahlâk, güler yüzlü olmak ve eziyet etmemektir." (el-Askalâni, a.g.e., IV, 321)

Ýbn Mes'ud (r.a.) Allah Rasûlü'nün þöyle dediðini nakletmiþtir: "Eðer bir yerde üç kiþi iseniz, kalabalýða karýþmadýkça, ikiniz ötekini býrakarak gizli bir þey konuþmasýn. Çünkü bu, onu üzer." (Müslim, Selâm, 26, 27, 28; Ýbn Mâce, Edeb, 50).

Ýbn Ömer, Rasûlullah'ýn þöyle dediðini nakleder: "Bir kimse birini yerinden kaldýrarak oraya kendisi oturamaz. Lâkin açýlýn ve geniþleyin. ", "Bir kimse yerinden kalkar da sonra o yere dönerse, orasý için baþkasýndan daha fazla hak sahibidir." (Müslim Edeb, 21; Ebû Dâvûd, Edeb, 28-139).

Ýsraftan sakýnma ve nimetin kadrini bilme ile ilgili bir hadis þöyledir: "Birinizin lokmasý yemekte yere düþerse, üzerindeki bulaþýðý gidersin ve yesin, onu þeytana býrakmasýn."

Selâmlaþmada âdâb: Ebû Hüreyre'den, Allah Rasûlü þöyle buyurmuþtur: "Küçük büyüðe, yürüyen oturana ve sayýlarý az olanlar çok olanlara selâm versin. " (Buhârî, Ýsti'zân, 4-7; Müslim, Selâm, 1, Edeb, 46; Ýbn Hanbel, III, 444) Hz. Câbir (r.a.)'den: "Yaya giden iki kiþi karþýlaþtýklarýnda hangisi önce selâm verirse o daha fazla ecir kazanýr" hadisi rivâyet edilmektedir .

Ahlâk, hulk kelimesinin çoðuludur ve Arapça bir kelimedir. Huy, tabiat mânasýnda kullanýlýr. Ýnsanýn yaradýlýþýndan gelen ve cemiyet içinde yaþanarak kazanýlan iyi ve güzel huylar, insanýn yaradýlýþýndan gelen bu hususiyetler, Kur'an'ý Kerim ve Sünnet'te sýnýrlarý çizilen, insanlarýn iyiliðini ve mutluluðunu hedef alan kaidelerin hayata geçirilmesiyle kazanýlan iyi ve güzel davranýþlarýn bütünü. Zýddý, ahlâksýzlýktýr .

Her toplumun kendi sosyal yapýsýna göre ahlâk anlayýþý vardýr. Bir topluma göre ahlâkî bir davranýþ kabul edilen bir fiil bir baþka topluma göre ahlâksýzlýk olarak kabul edilebilir. Ýslâm dýþý toplumlarda flört ve zina gibi fiiller normal bir olay kabul edildiði halde, Ýslâmî toplumlarda bu durum, Allah'ýn emri ile haram kýlýnmýþ, en büyük ahlâksýzlýktýr. Öyleyse müslüman toplumumuza göre ahlâk ve ahlâksýzlýðýn ölçüsünü Allah'ýn yasakladýðý ve yasaklamadýðý fiiller olarak kabul ederiz.

Þamil ÝA

Âyet ve Hadisler Iþýðýnda Âdâb-ý Muâþeretten Örnekler

-Herkese karþý tatlý dilli, güler yüzlü açýk kalbli olmak. Allah iyi huylu güler yüzlü kimseyi sever.

-Herkes ile güzel görüþmek, halka eziyet vermekten sakýnmak. "Müslüman diðer müslümanlarýn elinden ve dilinden emin olduðu kiþidir."

-Kötülüðe karþý iyilikte bulunmak ve halkýn eziyetlerine karþý sabýrlý olmak. Allah katýnda sýddîklarýn mertebelerine eriþmek için zulmedeni affetmek, irtibatý kesenle irtibat kurmak esirgeyene esirgemeden vermek gerekir.

-Küskünlüðe, dargýnlýða, düþmanlýða son vermek. Müslümanýn müslümanla üç günden fazla dargýn durmasý helâl deðildir.

-Dargýn iki müslümanýn arasýný bulmaya çalýþmak. Yalan söylemenin câiz olduðu yerlerden biri, dargýnlarýn barýþmalarýný saðlamak için söylenen yalandýr. Bu da sadaka vermek kadar hayýrlý bir iþtir.

-Ýnsanlarýn kusurlarýný araþtýrmamak, bilakis bu kusurlarý örtmeye çalýþmak. Baþkasýnýn kusurunu arayan, önce kendi kusurunu görmelidir. Baþkasýnýn kusurunu örten bir müslümanýn kusurunu da Allah örter ve onu affeder.

- Dostlar birbirlerini arkalarýndan müdafaa etmelidir, haklarýndaki yanlýþ fikirleri düzeltmelidirler. Kardeþine yardýmda bulunana Allah da yardým eder.

-Ýnsanlara karþý kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandýrmamak, dedikodu yapmamak. Bu sözlerin konuþulduðu yerleri terketmek.

-Her insanla, kapasite ve mevkilerine göre konuþmak. Câhille ilmî konuþma yapýlamayacaðý gibi, âlimle de câhille konuþulduðu gibi konuþulmaz. Ýnsanlara akýllarýna göre hitap edilmelidir.

-Büyüklere hürmet ve saygý; küçüklere, düþkünlere þefkat ve merhamet; özellikle aile arasýndaki fertlere iyi muamele etmek Ýslâm'ýn esaslarýndandýr. Allah ana babaya saygýsýzlýk bir tarafa "öf " demeyi dahi yasaklamýþtýr. Baþkasýna merhamet etmeyene merhamet olunmaz.

-Herkes hakkýnda hayýr dilemek ve, yardýmda bulunmak müslüman kardeþliðinin bir özelliðidir. Ancak bu yardýmlaþma kötülükte deðil, iyilikte olmalýdýr. Mümin kendisi için arzu ettiði güzel þeyleri Müslüman kardeþi için de arzu etmelidir. Kendini kötülüklerden koruduðu gibi etrafýndakileri de korumaya çalýþmalýdýr.

-Selâm, müslümanlar arasýnda sevgi baðlarýnýn kurulmasýnda önemli bir araçtýr. Selâm vermek sünnet, almak ise farzdýr. Peygamberimiz (s.a.s.) selâmý yaymamýzý, tanýsak da tanýmasak da her müslümana selâm vermemiz gerektiðini bununla da imanýmýz olgunluða erdiði için Cennet'e gireceðimizi müjdelemiþtir. Bu nedenle gençler ihtiyarlara, binek üzerinde olanlar yürüyenlere, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler önden gidenlere, bir kiþi çok kiþiye selâm vermelidir. Selâma daha güzel bir þekil de karþýlýk vermek gerekir. "es-Selâmu aleykum" diyene "ve aleykumu'sselâm ve rahmetullâhi ve berekatuhu" denmelidir. Verilen selâmý alma durumunda olmayana selâm vermek mekruhtur. Yemek yiyene, namaz kýlana, Kur'an okuyana, hutbe dinleyene selâm verilmemelidir. Kâfirlere selâm verilmez. Açýktan açýða Allah'ýn emrini çiðneyen ve bu hâlinde ýsrarlý olana da selâm verilmez. Topluma verilen selâma bir kiþi karþýlýk verirse, diðerlerinin selâm alma sorumluluðu kalkar. Selâm getiren birinden selâmý almak, mektupta yazýlý selâma ya mektupla ya da o anda sözle karþýlýk vermek gerekir. Eve girerken ev halkýna selâm verildiði gibi ayrýlýrken de selâm vererek ayrýlmak faziletli bir iþtir. Boþ bir yere girilirken de "es selâmu aleyna ve alâ ibâdillahi's-Sâlihîn" diyerek selâm verilir. Selâm, müminin mümine yaptýðý hayýrlý bir duadýr. "Allah'ýn selâmý, rahmeti ve bereketi üzerine olsun. " Mânasýna gelen selâmlaþmanýn yerini basit kelimeler tutmaz.

-Karþýlaþan iki müslüman birbirlerinin ellerini tutarak müsafaha* eder, Peygamber'e (s.a.s.) salavât okur, hal hatýr sorarlar. Bu durumda olan kiþiler henüz birbirlerinden ayrýlmadan Allah onlara maðfiret eder.

-Aksýrana karþý hayýr dua etmek. Aksýran kiþi "elhamdülillah"der, yanýndaki müslüman "yerhamükellah" yani "Allah sana merhamet etsin " diye dua eder, aksýran kiþi de "yehdîna ve yehdîkumullah " yani Allah bizi de sizleri de hidâyete dâim kýlsýn" diye karþý duada bulunur. Buna "teþmît" denir.

Müddessir sûresi 4. âyetinde "Giydiklerini temizle. Kötü þeylerden sakýn" þeklinde temizlik emredilmektedir. Giydiklerini temizlemek kalbi, ahlâký ve ameli temizlemeden kinâye olarak kullanýlmaktadýr. Elbiseyi giyen þahsýn ve onun dokunduðu her þeyin temizliði Kur'an ahlâkýna uymanýn gerektirdiði bir temizliktir. Her türlü nefsânî arzulara, þeytânî hileler ve alýþkanlýklara mârûz kalan bir ortamda Kur'an'ýn öngördüðü temizliðe dikkat etmek ve onu gerçekleþtirmek insana büyük bir izzet kazandýracaðýndan maddî ve manevî yönden temiz olmayan kimselerin kirlerine bulaþmadan ayrýlmak mümin için önemli bir davranýþtýr. Bâtýl inanýþlarý, kötü âdet ve alýþkanlýklarý câhiliyyet halkýnýn daldýðý ve insaný lekeleyen ve âhirette sorumlu tutacak her türlü bâtýlý terketmek Kur'an ahlâkýnýn istediði muaþeret edeplerindendir.

Gönlün temiz tutulmasý da Kur'an-ý Kerim'de emredilmiþtir. "Bilmediðin þeyin ardýna düþme; doðrusu, kulak göz ve kalb bunlarýn hepsi o þeyden sorumludur."aglael-Ýsrâ, 17/36) buyrulmasý bunun açýk delillerindendir.

-Müslüman gittiði meclise temiz elbiseyle gitmelidir. Yaþlý ve bilgili kimselerden üstte oturmamalý, kendine söz düþmedikçe konuþmamalý, söylenilen faydalý þeyleri dinlemelidir. Sonradan gelenlere yer vermeli, birbirlerine karþý güler yüzlü, tatlý sözlü olmalýdýr. Meclisten ayrýlýrken arkadaþlarýndan izin alarak ve selâm vererek ayrýlmalýdýr.

"Ey inananlar, toplantýlarda size 'yer açýn' denince yer açýn ki Allah da size geniþlik versin. 'Kalkýn' dendiði zaman da hemen kalkýn ki Allah içinizde inanmýþ olanlarý ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah, iþlediklerinizden haberdardýr." (el-Mücadele, 59/11) buyrularak bir toplum kuralý belirtilmiþ olmaktadýr. Bu kural cemiyet ve cemaat muaþeretindendir.

- Müslümanlar uygun zamanlarda mümin kardeþlerini, büyüklerini ve yakýn akrabalarýný ziyaret etmeli, onlarýn gönüllerini hoþ etmeye çalýþmalýdýr. Ancak ziyâretin, çok uzun ve usandýrýcý olmamasýna özen göstermelidir. Ziyârete gelenlere imkân nisbetinde ikram etmelidir. Allah'a ve âhirete inanan, misâfirine izzet ve ikramda bulunmalýdýr.

- Müslüman, din kardeþinin davetine icabet eder, ziyâretinde bulunur. Böylece aralarýnda muhabbet artmýþ olur. Peygamber (s.a.s.), "Sizden birinizi kardeþi düðün yemeðine veya benzer bir ziyâfete davet edince icabet etsin." buyurmuþtur. Ancak bu tür yerlerde Allah'ýn yasakladýðý içki ve benzeri þeyler bulunuyorsa oraya gitmemelidir. Kötülükleri engelleyeceðine kanaat getirirse, gidebilir. Merâsimler külfetten ve gösteriþten uzak olmalýdýr.

- Müslümanlar, din kardeþleri yanlarýna geldiklerinde, hürmet olsun diye ayaða kalkabilirler.Âlim zatlarýn ellerini öpmek câizdir. Ancak dünyalýk bir menfaat elde etmek için el öpmek, boyun bükmek, hele hele dalkavukluk yapmak asla doðru deðildir. Büyüklerin huzurunda yerlere kadar eðilmek ve yeri öpmek haramdýr.

-Müslümanlýkta komþuluðun büyük ehemmiyeti vardýr. Komþu haklarýna son derece riayet etmeli, onlara zarar verecek her türlü hareketlerden kaçýnmalýdýr. Kötülüklerinden, komþusu emin olmayan kimse gerçek mümin olamaz.

- Hastalarý ziyârette bulunmak, onlarýn afiyetlerine dua etmek dinî bir görevdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde: "Beþ þey vardýr ki, kardeþine karþý müslümana vazife olur. Bunlar da, verilen selâmý iâde, aksýrana hayýr dua, davete icâbet, hastayý ziyâret ve cenazeleri mezara kadar takip etmektir. " buyurmuþtur. Müslümanlar, vefat eden din kardeþlerinin cenazelerini kabirlerine kadar üzüntülü ve düþünceli götürür kabre defnederler, haklarýnda rahmetle duada bulunurlar. Ýmkân buldukça müslümanýn cenaze namazýný da kýlmalýdýr. Kabirlerini ziyâret ederek haklarýnda hayýr duada bulunmak bir vefa borcudur. Ancak kabir ziyâretleri Ýslâmî ölçüler içerisinde olmalý, aþýrý ta'zim hareketlerinden sakýnmalýdýr. Kabir ziyâreti insana ölümü ve geleceðini hatýrlatýr, uyanmaya vesile olur.

- Evlere ve odalara girerken usule riayet etmek gerekir. Cahiliye devrinde evlere hücum edilircesine girilirdi. Ziyâretçi eve girer ve girdikten sonra da 'girdim' diye seslenirdi. Çok defa, ev sahibinin ailesiyle onlarý baþkasýnýn görmesi doðru olmayan hâlde, kadýn veya erkeðin avret yerlerinin açýk olduðu olurdu. Bu hâl, üzüntü verip gönülleri yaraladýðý gibi evleri emniyet ve huzurdan yoksun býrakýrdý. Ayrýca gözler tahrik edici yerlere takýldýðý zaman nefisleri bu þekilde fitneye sürüklerdi. Ýþte bu sebepten dolayý Allah müslümanlarý yüksek bir âdâb-ý muaþeretle terbiye etmiþtir. Evlere girmeden izin isteme âdâbý ve ev halkýna güven verip onlardan kuþkuyu gidermek için girmezden evvel selâm verme âdâbýný getirmiþtir.

"Ey inananlar, kendi evlerinizden baþka evlere, izin alýp halkýna selâm vermeden girmeyiniz. Herhalde bunun, sizin için daha iyi olduðunu düþünüp anlarsýnýz." "Eðer orda kimseyi bulamazsanýz size izin verilinceye kadar içeri girmeyin. Bu sizin için daha iyidir..." (en-Nur, 24/27-2. Ayný þekilde erginlik çaðýna eriþmemiþ çocuklarla hizmetçilerin baþkalarýnýn odalarýna girerken izin almalarý yolunda eðitilmeleriyle bunlarýn girmesinin ancak hangi vakitlerde olabileceði de belirtilmiþtir:

"...Sizden henüz erginlik çaðýna eriþmemiþ çocuklar üç vakitte sizden izin istesinler. Sabah namazýndan önce, öðlenden sonra elbisenizi çýkarýp yatacaðýnýz vakit ve yatsý namazýndan sonra. Bunlar, sizin üstünüzün açýlabileceði üç vakittir. Bunun dýþýnda ne size ne de onlara bir günah yoktur. " (en-Nur, 24/5.

Ýþte böylece Ýslâm, gerek baþkalarý için gerek ev halký için çiðnenmesi asla doðru olmayan özel bir dokunulmazlýk koymuþtur. Ýslâm'da devletin temeli aile olduðundan, insanlar evlerinde yabancý kimselerin anî baskýnlarýna maruz býrakýlmaz. Ancak ev sahiplerinden izin isteyip, onlarýn müsâadesi alýndýktan sonra girilebilir.

-Müslümanýn davranýþlarý yumuþak ve yavaþ olmalýdýr. Bu muaþeret kuralý için Kur'an-ý Kerim'de tavsiye ve emir buyrulan açýk ve anlaþýlýr þu âyet ne güzeldir:

"Ýnsanlarý küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beðenip övünen kimseyi sevmez. Yürüyüþünde mutedil ol, sesini de kýs. Çünkü seslerin en çirkini eþeklerin sesidir." (Lokman, 31/18-19).

-Müslüman doðru sözlü olmalýdýr. Kur'an-ý Kerim, Müminlerin doðru ve dikkatli konuþmasýný, söyleyecekleri sözü ölçülü ve bu sözün nereye varacaðýný düþünerek söylemelerini emretmekte ve onlarý sâlih amele yol açan güzel söz söylemeye yönlendirmektedir. Çünkü Allah, doðrularýn, doðru sözlülerin yardýmcýsýdýr. Doðru sözlülerin hareketlerini hatadan korumayý, iþlerini düzeltip yoluna koymayý kendilerine bir mükâfat olarak vâdetmiþtir. Bu güzel davranýþý yerine getiren müminin hatalarýný Allah'u Teâlâ'nýn baðýþlamasý ne engin bir rahmettir. Ýnsanoðlunu da ancak Allah'ýn bu baðýþ ve rahmeti kurtarabilir:

"Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doðru söz söyleyin ki Allah iþlerinizi düzeltsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir baþarýya eriþmiþ olur. " (elAhzab, 33/71)

- Müslüman israf etmemelidir. Ýsrâf, herhangi bir þeyi gereðinden fazla kullanmak demektir. "...Yeyin, için fakat israf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez." (el-A'raf, 7/31) buyurulmaktadýr. Yine "...Allah, israfçý ve yalancý kiþiyi hidâyete erdirmez. " (el-Mü'min, 40/2 düsturu yer almaktadýr. En'am Sûresi 141. âyeti de yine bu hükmü beyan etmektedir: "..Ýsraf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez."

Ýnsan iyilik yaparken de isrâf yapmamalýdýr. "..onlar infak ettikleri zaman bile israf etmezler." (el-Furkan, 25/67)

Ayrýca kusurlarý baðýþlamak her iþi güzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, iþlerinde doðruluktan ayrýlmayýp dirayet ve akýl dairesi içinde yürütmek, büyüklerin dine uygun emirlerine itaat etmek, halkýn itimadýný ve güvenini kazanmak, her iþte aþýrý gitmemek, münasip kiþilerle güzel bir sûrette görüþüp konuþmak, kendisine emânet edilen sýrlara ve eþyaya hainlik etmemek, zulümden uzaklaþarak insafla hareket etmek, insanlara karþý mütevâzî olmak, sözünde durarak ahdine vefa göstermek, ihtiyaç sahiplerine karþý cömertçe davranmak, insanlar hakkýnda daima iyi zan beslemek, lüzumsuz ve kalb kýrýcý sözlerden sakýnmak, her yaptýðý iþi hakkâniyet ölçüleri içinde yapmak, kýzgýnlýk ve þiddetten sakýnarak yumuþak huylu olmak, namusu, haysiyeti ve mukaddes deðerleri korumak, daima hayýr ve iyilik yolunu tutmak, dostluða önem vermek, hakkýna razý olmak, vaktini boþa geçirmeden çalýþmak, korkaklýðý terkederek yiðit ve cesur olmak, yapýlan iyiliklere karþý teþekkür etmek, þehevî duygularýna hakim olmak her türlü belâ ve musîbetlere sabretmek, bir iþte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçýnmak, herkesin mertebesini bilip hakkýnda ona göre muamele etmek, kanaat sahibi olmak, þaka ve nüktelerinde bile ahlâk dýþý olmamak, baþkalarýný kötülemekten kaçýnmak, kendini yüksek görmemek, içi baþka dýþý baþka olmamak, insanlýða ve inançlarýna uygun olan her þeyi yapmak, bu iþi yapmadan evvel o iþin ehli ile istiþâre'de bulunmak, yaptýðý iyilikleri baþa kakmamak, aðýr baþlý ve vakur olmak, koðuculuk yapmamak gibi güzel meziyetler insanlar arasýnda saygýnlýk ve muhabbet doðurur. Bunlara riayet etmek Ýslâm'ýn ortaya koyduðu muaþeret âdâbýndandýr.
_________________
Cennet ile Cehennem'den baþka ebedî bir yer yoktur.
(imam´i rabbani hz)
Gönderen: 24.12.2006 - 18:07
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
sohbet



- "Daima, tövbe edeyim de, belki Allah'u Zülcelal bana hakiki samimi tövbeyi nasib eder, yine tövbe edeyim, yine tövbe edeyim, diyerek tövbeden geri kalmamamýz, tövbenin üzerinde olmamýz lazýmdýr."

-Esasen insan ibadetini sadece Allah'u Zülcelal'in zatý için O'nun aþký ve muhabbeti için yapmalýdýr. Kendi nefsimizin azaba uðramasýndan korktuðumuz veya cennet nimetlerine müstehak olmak için deðil de, Allah'u Zülcelal ibadet edilmeye layýk olduðu için ibadet yapmamýz lazýmdýr.

- Biz nefsimizin takati miktarýnca O'nun ibadetini yapalým. Samimi olarak bu ibadeti yapmaya çalýþtýðýmýz zaman eðer yapamazsak dahi Allah'u Zülcelal inþaallah o yaptýðýmýz eksik olarak veya isteyip de yapamadýðýmýz ibadeti kabul edecektir.

-Allah'u Zülcelal'e karþý yalvarýp, tövbe etmeliyiz, hatta ibadetlerimizden dahi Allah'u Zülcelal'e sýðýnalým. Çünkü ne kadar güzel yaparsak yapalým yinede yaptýðýmýz ameller O'nun Kudret ve azametine , layýk deðildir, eksiktir.

-Allah'u Zülcelal kullarýnýn kendisine karþý daima, fakir, zillet içinde görüp, kendisini de kudret ve azamet sahibi olarak görüp bilmesini ister. Bu hal çok kolay olmasýna raðmen altýnda nice menfaatler gizlidir.

-Ýnsan þöyle düþünürse yabancý kadýna bakmaz. Kendi gözü daha yabancý kadýna varmadan, Allah'u Zülcelal'in gözünün kendisi üzerinde olduðunu yakinen bilip idrak etmelidir.Daha o kadýna bakmadan, Allah'u Zülcelal beni görüyor, diye itikad etmelidir. Eðer insan böyle bilirse, kolay kolay yabancý kadýna bakmaz.

-Eðer Allah'u Zülcelal'i kudret ve azamet sahibi bilirsek, herþeyi yapabileceðini, hatta dilerse bizden imanýmýzý alarak ebed ül-ebed cehennemde yakabilir diye bilirsek kolay kolay günaha düþmeyiz.

- Ýnsanýn bu dünyada yabancý kadýnlara þehvetle bakmasý, zaman zaman Allah'u Zülcelal'in haram kýlmasýna raðmen zina yapmasý veya buna benzer þehvet içeren günahlarý iþleyip cehenneme gitmesi çok büyük bir akýlsýzlýktýr. Halbuki insan þehvetini cennete býraktýðý zaman büyük bir karýn ve þerefin sahibi olacaktýr.

- Ýnsan, yaptýðý ameli, mücahedeyi ve kuvvetini kendi nefsinden bilmemelidir. Herhangi bir amel yaptýðýnda, kendisine bir hal geldiðinde bunu Allah'u Zülcelal'in minneti, nimeti, fadlý keremi ve vergisi olarak bilmelidir. Böyle olduðu zaman Allah'u Zülcelal bize sahip çýkar.

-Allah'u Zülcelal bizi kendi huzuruna kulluk vazifesini yapmýþ olarak görmek istiyor. Onun için kendimizi daima onun karþýsýnda kul olarak görmemiz ve vazifelerimizi yerine getirmeye gayret göstermemiz lazýmdýr.
Gönderen: 26.12.2006 - 16:35
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
iNSANA LAZIM OLAN ÖNCE EHL-i SÜNNETE UYGUN iNANMAK,SONRA ALLAHÜ TEALANIN EMiR VE YASAKLARINA UYMAK,DAHA SONRA TASAVVUF YOLUNDA iLERLEMEKTiR. (imam-i rabbani hz)
Gönderen: 30.12.2006 - 13:35
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE:
1543 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý DERiNsular

iNSANA LAZIM OLAN ÖNCE EHL-i SÜNNETE UYGUN iNANMAK,SONRA ALLAHÜ TEALANIN EMiR VE YASAKLARINA UYMAK,DAHA SONRA TASAVVUF YOLUNDA iLERLEMEKTiR. (imam-i rabbani hz)




Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Elhamdülillah ne güzel bir söz Ýmamýmýz'dan...


ALLAH c.c. razý olsun Derinsular kardeþim. MaþALLAH güzel kardeþim güzel paylaþýmlar yapýyorsun. Yalnýz bir hususa dikkat çekmek isterim yazýnýn karakterlerini düzeltebilirsen ve birde kýsa tutup devamlý eklersen daha faydalý olur sanýrým. Zira çok uzun olunca gözler yoruluyor ekran karþýsýnda lakin kýsa ama devamlý olursa daha rahat okunur.
Gönderen: 30.12.2006 - 19:38
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
;Ey iman edenler! Hep birden Allaha tevbe ediniz ki, kurtuluþa eresiniz. (Nûr/31) uyarýsýnda bulunmuþtur. Ayrýca Allahu Tealâ takvaya ulaþmak ve güzel edebi korumak için yardýmlaþmamýzý (Maide/2), kendi yolunda toplu halde, birlik ve dirlik içinde olmamýzý istiyor. (Âl-i Ýmran/102-103) Takvaya ulaþmak ve istikameti korumak için sadýk kullarý ile beraber olmamýzýn gerektiðini belirtiyor. (Tevbe/119)

"Ey iman edenler,Allahtan korkun ve sadiklarla beraber olun" (tevbe/ 119)





ÝMAM-I RABBANÝ'NÝN (KS) SOHBETLERÝNDEN


Edebi gözetmek, zikrden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuþamaz.

Ehlininn gönlü için günah iþlemek ahmaklýktýr.

Farzý býrakýp, nâfile ibâdetleri yapmak boþuna vakit geçirmektir.

Gýnâ sâhiplerinin yâni zenginlerin, alçak gönüllü olmasý güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olmasý lâzýmdýr.

Ýnsana lâzým olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allah'ýn emir ve yasaklarýna uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.

Kalbin tasfiyesi (temizlenmesi); Ýslâma uymakla, sünnetlere yapýþmakla, bid'atlerden kaçmakla ve nefse tatlý gelen þeylerden sakýnmakla olur. Zikr ve mürþidi sevmek bunu kolaylaþtýrýr.

Kalbin birçok þeyleri sevmesinin sebebi, hep o bir þey içindir. O da nefsdir.

Kâfirlere kýymet vermek, müslümanlýðý aþaðýlamak olur.

Kelime-i tevhîd; putlara ibâdeti býrakýp, Hakk'a ibâdet etmek demektir.

Küfür, nefs-i emmârenin isteklerinden hâsýl olur.

Malý zarardan korumanýn ilâcý, zekât vermektir.

Mübahlarý geliþi güzel kullanan, þüpheli þeyleri yapmaða baþlar. Þüphelileri yapmak da harama yol açar.

Büyükleri sevmek, saâdetin sermâyesidir. Muhabbete müdâhane, gevþeklik sýðmaz.

Nefs bir kötülük deposudur. Kendini iyi sanarak Cehl-i mürekkeb olmuþtur.

Nefse, günahlardan kaçmak, ibâdet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptýr.

Er-Rezzâk olan Hakk , rýzýklara kefil olmuþ, kullarýný bu sýkýntýdan kurtarmýþtýr.

Saâdet, ömrü uzun ve ibâdeti çok olanýndýr.

Sonsuz saâdete kavuþmak, Rasullere uymaða baðlýdýr.

Sohbeti ganîmet bilmelidir. Sohbetin üstünlüðü, bütün üstünlüklerin ve kemâllerin üstüdür.

Sünnet ile bid'at birbirinin zýddýdýr. Birini yapýnca öteki yok olur.

Zâhid, dünyâya gönül baðlamadýðý için, insanlarýn en akýllýsýdýr.

Zekât niyeti ile bir kuruþ vermek, daðlar kadar altýný sadaka olarak vermekten daha sevapdýr.

Sâlih ameller Ýslâmýn beþ þartýdýr. Sâlih amelleri yapmadan kalb selâmette olmaz.

Cennet ile Cehennem'den baþka ebedî bir yer yoktur. Cennet'e girmek için îmân ve dînin emirlerine uymak lâzýmdýr.

Dünyâyý maksad edinmemeli. Dünyâ, nefsin arzularýna yardýmcýdýr. Dünyâ ve âhiret bir arada olmaz. Dünyâya düþkün olmak, günahlarýn baþýdýr. Dünyâya düþkün olanlar âhirette zarar görür. Dünyâya düþkün olmamanýn ilâcý, Ýslâma uymaktýr.

Bu zamanda dünyâyý terk etmek çok zordur. Dünyâyý terk lâzýmdýr. Hakîkaten terk edemeyen, hükmen terk etmelidir ki, âhirette kurtulabilsin. Hükmen terk etmek de büyük nîmettir. Bu da, yemekte, içmekte, giyinmekte, meskende, dînin hudûdundan dýþarýya taþmamakla olur.

Dünyâyý terk etmek iki türlüdür; birincisi, mübahlarýn, zarûret mikdârýndan fazlasýný terktir. Bu çok iyidir. Ýkincisi, haramlarý ve þüphelileri terkedip yalnýz mübahlarý kullanmaktýr. Bu zamanda bu da iyidir.

Tesbih okumak (Subhânallah demek), tövbenin anahtarý ve hattâ özüdür.

Vakit çok kýymetlidir. Kýymetli þeyler için kullanmak lâzýmdýr. Ýþlerin en kýymetlisi sâhibine hizmet etmektir. Yâni Allah'a ibâdet ve tâat etmektir.

Gençlik zamânýnda dînin emirlerine uymak, dünyâ ve âhiret nîmetlerinin en üstünüdür.

Annenin yavrusuna faydasý olmadýðý (annenin yavrusundan kaçacaðýgöz kırpma kýyâmet günü için, hazýrlýk yapmayana yazýklar olsun!

Âyet-i kerîmede meâlen; "Vallâhu basîrun= Allah onlarýn ne yaptýklarýný görmektedir" buyruldu. Allah her þeyi gördüðü hâlde, (insanlar) çirkin iþleri yaparlar. Aþaðý bir kimsenin bile bu iþleri gördüðünü bilseler, vaz geçerler yapmazlar. Bunlar ya Hakk'ýn görmesine inanmýyorlar, yâhud onun görmesine kýymet vermiyorlar. Îmâný olana her ikisi de yakýþmaz.

Velîlerin hiçbiri, nebi mertebesine varamaz.
Velîlerin hiçbiri, Sahâbî mertebesine çýkamaz.

Ýhlâs ile yapýlan küçük bir iþ, senelerce yapýlan ibâdetler gibi kazanç (sevap) hâsýl eder.

Her ibâdeti seve seve yapmalý. Kul hakkýna dokunmamaða, hakký olanlara hakkýný ödemeðe titizlikle çalýþmalýdýr.

Dünyânýn vefâsýzlýkta eþi yoktur, dünyâyý isteyenler de alçaklýkta ve bahillikte (cimrilikte) meþhûrdur. Azîz ömrünü, bu vefâsýzýn ve deðersizin peþinde harcayanlara yazýklar ve korkular olsun.

Gençlik çaðýnýn kýymetini biliniz! Bu kýymetli günlerinizde, Ýslâmý öðreniniz ve bu bilgilere uygun yaþayýnýz! Kýymetli ömrünüzü faydasýz, boþ þeyler arkasýnda, oyun ve eðlence ile geçirmemek için uyanýk olunuz.

Ýnsanlar riyâzet deyince, açlýk çekmeði ve oruç tutmaðý anladýlar. Hâlbuki, dînimizin emrettiði kadar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nâfile oruç tutmaktan daha faydalýdýr.

Bir kimsenin önüne lezzetli, tatlý yemekler konsa, iþtihâsý olduðu hâlde ve hepsini yemek istediði hâlde, dînimizin emrettiði kadar yiyip, fazlasýný býrakmasý, þiddetli bir riyâzettir ve diðer riyâzetlerden çok üstündür.

Bir farzý vaktinde yapmak, bin sene nâfile ibâdet yapmaktan daha çok faydalýdýr.

Ölmek, felâket deðildir. Öldükten sonra, baþýna gelecekleri bilmemek felâkettir.

Sonsuz kurtuluþa kavuþmak için, üç þey muhakkak lâzýmdýr: Ýlim, amel, ihlâs.

Ölülere duâ ve istigfâr etmekle ve onlar için sadaka vermekle, imdâtlarýna yetiþmek lâzýmdýr.

Dünyâyý ele geçirmek için âhireti vermek ve insanlara yaranmak için Allah'ý býrakmak ahmaklýktýr.

Nefse kolay ve tatlý gelen þeyi saâdet zannetmemeli, nefse güç ve acý gelenleri de þekâvet ve felâket sanmamalýdýr.

Birkaç günlük zamâný büyük nîmet bilerek, Allah'ýn beðendiði þeyleri yapmaða çalýþmalýdýr.

Ýbâdetlerin hepsini kendinde toplayan ve insaný Allah'a en çok yaklaþtýran þey namazdýr.

Câhillerin, büyüklere dil uzatmalarýna sebeb olmayýnýz! Her iþinizin Ýslâm'a uygun olmasý için, Allah'a yalvarýnýz.

Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyâlýklara aldanmamalýdýr.

Ýhsân sâhibinin kapýsý çalýnýnca açýlýr.

Gönül dalgýnlýðýnýn ilâcý; gönlünü Allah'a vermiþ olanlarýn sohbetidir.

Dünyâ hayâtý pek kýsadýr. Bunu en lüzumlu þeyde kullanmak gerekir. Bu en lüzûmlu þey de, kalbini toparlamýþ olanlarýn yanýnda bulunmaktýr. Hiçbir þey sohbet gibi faydalý olmaz.
.(ÝMAM-I RABBANÝ' hz).



Muhyiddîn-i Arabî hazretleri kendinden nasîhat isteyen bir kimseye buyurdu ki:

"Ey nefsinin kurtuluþunu isteyen kimse! Herþeyden önce sana lâzým olan, sana kendi ayýb ve kusûrlarýný gösterecek, seni nefsine itâattan kurtaracak bir rehber , bir mürþid lâzýmdýr.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son DERiNsular tarafından, 06.01.2007 - 16:18 tarihinde.
Gönderen: 31.12.2006 - 15:09
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
bir gün hazret (ks)þeyh muhammed diyauddin hz,

atýnýn üstünde giderken molla ahmed i (ks) þahý hýzneyi yanýna çagýrýr ve buyururki.

molla ahmed kimde zerreyi miskal nefis varsa o kiþi

Allahtan (cc) uzaktýr.


durum böyle onunca bizim halimiz nice olur acaba

kendimizi kontrol etmemiz lazým .

biz Allaha yakýnmýyýz uzakmýyýz.

rahmetli seyyid muhammed raþidin (ks) bir sözü var idi,

teslim olmadan teslim olduk demeyin,

biz ise uzak iken yakýn oldugumuzu yani sevdigimizi,

ve teslim olmadan teslim olduk diyoruz.

belkide kendimizi avutuyoruz.

herþeyin bir alameti vardýr elbette.


Allah cc bizi gercekten seven teslim olan ve nesf inden kurtulanlardan eylesin,

AMÝN.


SELAM VE DUA ÝLE.
Gönderen: 03.01.2007 - 15:18
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
TEVAZU
171 Mesaj -
TEVAZU


"Allahü Teala, Adem (a.s.) zamanýnda O'na sordu:
"Ya Adem, sen benim neyimsin?"
Adem (a.s.) söyle dedi:
"Ya Rabbi Sefiullahýným" (Ya Rabbi, senin seçkin kulunum)
Ýbrahim (a.s.) zamanýnda Ona sordu:
"Ya Rabbi Halilullahýným" (Ya Rabbi ben senin dostunum)

Musa (a.s.) zamanýnda na sordu:
"Ya Musa sen benim neyimsin?"
Musa (a.s.) þöyle dedi:
"Ya Rabbi Kelimullahýným" (Ben senin Tekellüm edenin, kelamýn)
Ýsa (a.s.) zamanýnda ona sordu:
"Ya Ýsa sen benim neyimsin?"
Ýsa (a.s.) söyle dedi:
"Ya Rabbi Ruhullahýným" (Ben o kimseyim ki senin Ruhundan yaratýlmýþým)
Peygamberimiz (s.a.v.) zamanýnda ona sordu:
"Ya Muhammed sen benim neyimsin?"
Peygamber (S.A.V) söyle cevap verdi:
"Ya Rabbi, Yetimullahýným" (Ya Rabbi ben senin yetiminim.)


"Nasýl yaðmur yaðdýðýnda, O yaðmurun suyu dik yerlerde durmaz, daima alçak yerlere akýp geliyorsa, Saadatlarýn nispeti de alçaktan, yerden gelir. Her kim kendisini eðerse (baþý eðik, alçakgönüllü olursa), bu nisbetten O faydalanýr; baþýný dik tutan kiþinin (nefsi kabarýk olanýn) bu nispetten nasibi yoktur."


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son DERiNsular tarafından, 05.01.2007 - 13:14 tarihinde.
Gönderen: 05.01.2007 - 13:12
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
hanzade3 su an offline hanzade3  
975 Mesaj -
Allah Razı Olsun Çok güzel konulara deðinmiþsiniz.

Hadisi Þeriflerde buyurulduki;

Ýbnu Abbâs (R.a) anlatýyor: "Resülullah (S.a.v) buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri buyurdular ki:
"Büyüklük benim ridamdýr, azamet de benim izarýmdýr. Kim, bunlardan birinde benimle iddialaþmaya kalkarsa, onu cehenýneme atarým."

Ebu Sa'îdi'l-Hudri (R.a) anlatýyor:
"Resülullah (S.a.v) buyurdular ki:
"Kim Allah Teâla hazretlerinin rýzasý için bir derece tevazu izhar eder (alçak gönüllügöz kırpma olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltýr, böylece onu esfel-i safilîne (aþaðýlarýn aþaðýsýna) atar."

Selam ve Dua ile..
Gönderen: 05.01.2007 - 13:23
Bu Mesaji Bildir   hanzade3 üyenin diger mesajlarini ara hanzade3 üyenin Profiline bak hanzade3 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
semerkand52 su an offline semerkand52  
Konu icon    ALAH CC RAZI OLSUN
26 Mesaj -
Peygamber (S.A.V) söyle cevap verdi:
"Ya Rabbi, Yetimullahýným" (Ya Rabbi ben senin yetiminim.)


"Nasýl yaðmur yaðdýðýnda, O yaðmurun suyu dik yerlerde durmaz, daima alçak yerlere akýp geliyorsa, Saadatlarýn nispeti de alçaktan, yerden gelir. Her kim kendisini eðerse (baþý eðik, alçakgönüllü olursa), bu nisbetten O faydalanýr; baþýný dik tutan kiþinin (nefsi kabarýk olanýn) bu nispetten nasibi yoktur."
************************


ALLAH CC RAZI VE HOÞNUT OLSUN....
NE KADAR GÜZEL VE BÝR OKADAR DA ÖNEMLÝ KONULARA DEÐÝNMÝÞSNÝZ..RABBÝM RAZI OLSUN....
OKURKEN GÜNÜMÜZDE BÝRBÝR YAÞADIÐIMIZ BU KONUDA GEÇEN ANLATIMLAR ASLINDA HEPÝMÝZE BÝRER ÖRNEK....
GERÇEKTENDE ÖYLE AMELLER NÝYETLERE GÖREDÝR..
VE ÝNÞALLAH NÝYETLERÝMÝZÝ SAÐLAM OLARAK ÝÞLEYENLERDEN OLURUZ..
TÜM KALBÝMLE SÖYLÜYORUM BU KONULARI OKUYAN KARDEÞLER BÝRAZ DÜÞÜNSE KARARMIÞ KALPLERE IÞIK OLCAÐINI GÖRECEKTÝR..
SELAM VE DUA ÝLE (DEVAMINI BEKLERÝZ ÝNÞgöz kırpma
Gönderen: 06.01.2007 - 23:18
Bu Mesaji Bildir   semerkand52 üyenin diger mesajlarini ara semerkand52 üyenin Profiline bak semerkand52 üyeye özel mesaj gönder semerkand52 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
k_ali_te su an offline k_ali_te  
RE: RE:
534 Mesaj -
ALLAH c.c. razý olsun Derinsular kardeþim. MaþALLAH güzel kardeþim güzel paylaþýmlar yapýyorsun. Yalnýz bir hususa dikkat çekmek isterim yazýnýn karakterlerini düzeltebilirsen ve birde kýsa tutup devamlý eklersen daha faydalý olur sanýrým. Zira çok uzun olunca gözler yoruluyor ekran karþýsýnda lakin kýsa ama devamlý olursa daha rahat okunur. [/quote]


Havz-ý Kevser kardesim aynen senin dediklerine katýlýyorum........gül
Gönderen: 07.01.2007 - 01:14
Bu Mesaji Bildir   k_ali_te üyenin diger mesajlarini ara k_ali_te üyenin Profiline bak k_ali_te üyeye özel mesaj gönder k_ali_te üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
rumeysa88 su an offline rumeysa88  
s.a.
1 Mesaj
Allah (c.c.) razi olsun!!!
Gönderen: 07.01.2007 - 16:50
Bu Mesaji Bildir   rumeysa88 üyenin diger mesajlarini ara rumeysa88 üyenin Profiline bak rumeysa88 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
DOST LUK
171 Mesaj -
ALEYKÜM SELAM VERAHMETULLAHÝ VEBREKETÜH


Allah Razı Olsun

HEPÝMÝZDEN ÝNÞ.



Çölde yolculuk eden iki arkadaþ hakkýnda þöyle anlatýlýr.
Yolculugun bir aþamasýnda iki arkadaþ tartýþýrlar biri ötekine bir tokat atar. Tokatý yiyenin caný çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine þu sözleri yazar: "BUGÜN EN ÝYÝ ARKADAÞIM BANA BÝR TOKAT ATTI." Yýkanabilecekleri bir havaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler.Tokadý yiyen yikanýrken bataga saplanýr, bogulmak üzereyken arkadaþý tarafindan kurtarýlýr. Bogulmak üzere olan arkadaþ tam selamete çýktýktan sonra bir kaya parçasý üzerine þu sözleri kazýr: "BUGÜN EN iYi ARKADAÞIM BENÝM HAYATIMI KURTARDI." Tokadý vuran ve sonra en iyi arkadaþýnýn hayatýný kurtaran kiþi ona þöyle der,senin canýný yaktýgýmda bunu kum üzerine yazdýn ama þimdi kayaya kazýyorsun, neden?" Öbür arkadaþ ona þöyle cevap verir. Biri bizi incittiginde bunu kum üzerine yazmalýyýz ki bagýþlama rüzgarý estiginde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir þey yaparsa onu kayaya kazýmalý ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin." ÝNCÝNMELERÝNÝZÝ
KUMA, GÖRDÜGÜNÜZ ÝYLÝKLERÝ KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENÝN. Denilir ki: özel birini bulmak bir dakikanýzý alýr,onu degerlendirmeniz bir saat içinde olur,onu sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.
Gönderen: 08.01.2007 - 14:39
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
SOHBET...
171 Mesaj -
MÜMÝN ÖRNEK ÝNSANDIR


Son Piþmanlýk
Allah-u Zülcelal, ayet-i kerimede þöyle buyuruyor:
O halde, vay kalpleri Allahýn zikrinden (boþ kalýp) kaskatý olanlara. Onlar açýk bir sapýklýk içindedirler. (Zümer; 22)
Allah-u Zülcelal, bu ayet-i kerime ile bize çok büyük iþaretler vermektedir. Kuran-ý Kerim ve Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in hadis-i þerifleri bizim için büyük bir eczane gibidir. Orada manevi ilaçlar vardýr ve bu ilaçlarý kullanmamýz lazýmdýr.

Nasýl bir insan, hastalanýnca tedavi oluyorsa, tedavi olmadýðý zaman da gün geçtikçe hastalýðý artýyor ve ölüme kadar gidiyorsa; manen hasta olan insan da, manevi ilaçlarý yani, Kuran-ý Kerim ve Hadis-i Þerifleri uygulamazsa, gün geçtikçe durumu kötüye doðru gider ve sonuçta bütün maneviyatýný kaybeder, manevi olarak ölür. Bunun için bu ilaçlarý kullanýp kendimizi tedavi etmemiz lazýmdýr.

Böyle davranmadýðýmýz takdirde, Allahýn zikrinden gafil kalýyoruz, kalplerimiz katýlaþýyor. Kalpleri katýlaþan insanlar da apaçýk bir dalalete düþüyor. Ýnsanýn manen tedavi olmasý için en büyük ilaç, Allahýn zikrini yapmaktýr.
Bu zikirden, yani Allahý zikretmekten kastedilen mana da sadece bir kenara oturup ele tespih alýp Allah, Allah... demek deðildir. Ýnsanýn nerede olursa olsun, ister yolda yürüyor olsun, ister arkadaþlarýyla konuþuyor olsun, ister baþka bir iþ yapýyor olsun, o anda Allah-u Zülcelalin onun yanýnda hazýr ve nazýr olduðunu düþünmesi, çok büyük bir zikirdir. Ýnsan, ancak o zaman Allahý hakkýyla zikretmiþ sayýlýr.

Ýnsan böyle davrandýðý zaman, daima hayýrlara yönelecek, kendini günahlardan muhafaza edecek ve sonuçta da çok güzel neticeler alacaktýr.
Þunu çok iyi bilmemiz lazýmdýr ki, bu dünya hayatý bittikten sonra hakikat ortaya çýkacaktýr. Hakikatin ortaya çýktýðý, insanlarýn sevap ve günahlarýnýn sunulduðu o günde periþan olmamak için hazýrlýðýmýzý þimdiden yapmamýz lazýmdýr.
Gönderen: 09.01.2007 - 22:42
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
SOHBET
171 Mesaj -
Ýslamý Hakkýyla Yaþamak.


Her ne kadar Ýslam Dinini hakkýyla yaþayamýyorsak da, bari ona zararýmýz olmasýn!
Avrupa kafirleri, iman etmeyen ve iman edipte gereklerini yapmayan; namazýný kýlmayan, orucunu tutmayan, zekatýný vermeyen, her çeþit günahý yapan kimselere bakarak: Eðer müslümanlýk böyleyse, müslümanlýk hiçbir iþe yaramýyor ve sizinle bizim aramýzda hiçbir fark yok, bu nasýl dindir! diyorlar.

O kiþiler, kendileri Ýslamý yaþamadýklarý ve baþka insanlara da kötü örnek olduklarý için vebal altýnda kalýrlar.
Böyle kimseler, kendi nefislerine zulmetmiþ, kendi elleriyle (nefislerini) ateþe atmýþlardýr ama yine de; inananlarý, imanlarý sebebiyle Allah-u Zülcelal cezalarýný çektikten sonra, cehennemden çýkaracaktýr. Kafirler için ise Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede þöyle buyuruyor:
O gün, zalim kimse ellerini ýsýracak ve þöyle diyecek: Eyvah! Keþke peygamberin maiyetinde bir yol tutsaydým. (Furkan; 27)

Nasýl dünyada bir insan, dehþetli ve ne yapacaðýný bilemediði bir iþle karþýlaþýnca çaresizliðe düþüyor, elini ýsýrýyor ve keþke ben baþýndan bunun tedbirini alsaydým da baþýma böyle bir þey gelmeseydi diyorsa; kendi nefislerine zulüm yapan þahýslar da öyle bir günde elerini ýsýrýyor ve keþke biz de Allahýn Resulüyle Allaha doðru yol alsaydýk, ona tabi olsaydýk, diyorlar ama o zaman iþ iþten geçmiþ oluyor.
Demek ki müslüman olarak günah iþlemeye devam ettiðimiz, Allahýn zikrinden gafil kaldýðýmýz zaman, kalplerimiz katýlaþacak ve biz de o kafirler gibi piþman olacaðýz. Ýþ iþten geçmeden bunlarý düþünmeli ve tedavi yollarýný aramalýyýz.

Nasýl bir insan hasta olduðu zaman doktora gidiyor, neresi aðrýdýðýný söylüyor ve ben hangi ilacý kullanýrsam geçer, diye soruyorsa; Ashab-ý Kiram da Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in yanýna gidip hallerini, arz ediyor, manevi hastalýklarýný söylüyor Ya Resulellah benim için ne lazýmdýr? Diye soruyorlardý.
Muaz bin Cebel (Radýyallahu Anh) anlatýyor: Bir gün Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in yanýna gittim ve ona:
-Ya Resulellah! Ahiretim için ne lazýmdýr, bana bu konuda tavsiyede bulun, dedim. Bana:
-Sanki Allahý görüyor gibi ona ibadet et, dedi.

Burada bizim için çok büyük bir iþaret vardýr. Eðer insan Allahý her an görüyor gibi ibadet etse, Allahý o kudret ve azametiyle tanýsa, onun ibadetinin onu nasýl yapacaðýný, ancak Allah bilir!..
Onun karþýlýðýný, ancak Allah verir. Ýnsan böyle olduðu zaman, hiç günaha da düþmez. Çünkü, Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede þöyle buyuruyor:
Muhakkak (sahih) namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan alý koyar. (Ankebut; 45)

Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) baþka bir hadis-i þerifinde þöyle buyuruyor:
Siz bir namaz kýldýðýnýz zaman, Bu benim son namazýmdýr, ben bir daha namaz kýlma fýrsatý bulamayacaðým diye düþünün. Bir sadaka, bir zekat verdiðiniz zaman da öyle düþünün.

Yani, yapýlan her ameli, son amel olarak kabul etmeli, ondan sonra tekrar amel yapamayabileceðimizi düþünmeli, ona göre kendimizi ayarlamalýyýz.
Ýnsan ölürken son bir namaz, sadaka gibi ibadet yapsa, þöyle düþünür: Ben ölüyorum. Bu benim son amelimdir. Ýnþallah bununla Allahýn rýzasýný kazanýrým. Ýnsan böyle düþündüðü zaman, imanýn halaveti bütün vücuduna yerleþir, ibadetini içinden gelerek, isteyerek, ondan tat alarak yapacaktýr.

Ama maalesef, hep gafletten dolayý vücudumuz bir yerde ibadet ediyor, kalp ise baþka düþüncelerle baþka yerlerde geziyor. Vücut güya ellerini Allahýn huzurunda baðlýyor, kalp ise baþka yerlerde dolaþýyor. Böyle olduðu zaman da ibadetten istenilen menfaat elde edilemiyor.

Ashab-ý Kiram (Radiyallahu Anhum) kendilerini hasta, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i de doktor gibi görüyorlardý. Onun söylediklerini dinliyorlar ve tam hakkýyla onu alýp uyguluyorlar, onun emirlerini kýlý kýlýna yerine getiriyorlardý.

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in, Muaz Bin Cebel (ra)ya ikinci tavsiyesi ise þu þekildeydi:
-Ya Muaz! Nefsini ölülerden say.

Niçin öyle diyor? Çünkü ölüler, bu dünyanýn malýna; keyf-u sefasýna, onlarý aldattýðý, onlara zarar verdiði, Allahýn zikrinden alýkoyduðu ve onlarý günaha yönelttiði için düþmandýrlar. Eðer biz onlarýn dünyaya ne kadar düþman olduðunu bilseydik, dünyaya karþý sevgimiz çok azalýrdý. Ýþte, insan nefsini ölülerden kabul edince, nasýl bir insan haline geleceðini, ancak Allah bilir!

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in, Muaz Bin Cebel (ra)ya üçüncü tavsiyesi ise:
-Ya Muaz! Bir taþýn yanýnda, bir aðacýn yanýnda, nerede olursan ol, Allahýn zikriyle meþgul ol! Çünkü, yanýnda Allahýn zikrini yaptýðýn toprak, taþ, aðaç, kýyamet gününde sana: Ya Rabbi! Bu adam benim yanýmda senin zikrini yaptý diye þahitlik edecektir.

Hz.Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in, Muaz Bin Cebel (ra)ya ettiði bu üç tavsiyeye uyduðumuz zaman, Allah-u Zülcelalin hakiki bir kulu oluruz.

Bir gün, Ahmed b. Amir (ra) Hz.Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e gelerek:
-Ya Resulellah! Kýyamet günü insan kendini nasýl kurtaracaktýr, dedi. Hz.Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona þöyle cevap verdi:
-Dilini hatalardan, gýybetten, yalandan muhafaza et!

Bu hadis-i þerif, þu anda içinde yaþadýðýmýz zamana çok uygundur. Çünkü, zamanýmýz günahýn, yalanýn, gýybetin çok olduðu bir zamandýr. Ýnsanýn gitmiþ olduðu bir çok meclis günah meclisidir.

Ýnsan bir meclise gittiði zaman, o meclise nasihatte bulunamýyorsa, oradakileri günahlardan çeviremiyorsa, sonunda o da onlarla beraber günaha giriyor, onlara uyuyor. Onlara uymamak için dilimizi muhafaza etmemiz, kendi evimize çekilmemiz, kendi hatalarýmýz üzerinde aðlamamýz emir olunuyor.

Çünkü, insan ne kadar iyi olursa olsun hata sahibidir, beþerdir, nefis ve þeytan onu hep aldatmaya çalýþmaktadýr. Ýnsan bazen bunlara maðlup olmaktadýr. Günah sahibi olduktan sonra, maðlup olduktan sonra, tek çare kendi günahlarýmýz, hatalarýmýz karþýsýnda Allaha yalvarmalý, aðlamalý af ve maðfiret dileyerek: Ya Rabbi! Özür diliyorum demeli, bize rahmetiyle muamele etmesi için Ona niyazda bulunmalýyýz.

Son olarak, bazý alimlerin çok güzel tefsir ettiði þu ayet-i kerime bize büyük bir iþarettir:
Dünyadan kendi nasibini, payýný unutma. (Kasas 77)

Dünyada bizim nasibimiz nedir? Hakiki olarak kefendir. Bütün dünya senin de olsa, senin dünyadan nasibin, üzerine örtülecek bir kaç metre çaputtur. Çünkü, bütün mal, servet geriye kalacaktýr.

Ýnsan böyle tam olarak bunu düþündüðü zaman, Allah-u Zülcelalin ibadetine sýmsýký sarýlýr ve kendi payýný, amel-i salih olarak dünyadan ahirete götürmek için aþkla muhabbetle çalýþýr. Demek ki, müminin dünyadan nasibi; Allah-u Zülcelale ibadet etmek ve ahirette kendisine yardýmcý olacak salih ameller, hayýrlar iþlemesidir.

Allah-u Zülcelal, hepimize istediði razý olacaðý þekilde salih amel yapmayý nasip etsin, inþallah. (Amin)
Sallallahu ala Seyyidina Muhammedin Nebiyyül Ümmiyyi ve ala Alihi ve Sahbihi ve Sellem.
Gönderen: 09.01.2007 - 22:48
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
semerkand52 su an offline semerkand52  
26 Mesaj -
Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in, Muaz Bin Cebel (ra)ya üçüncü tavsiyesi ise:
-Ya Muaz! Bir taþýn yanýnda, bir aðacýn yanýnda, nerede olursan ol, Allahýn zikriyle meþgul ol! Çünkü, yanýnda Allahýn zikrini yaptýðýn toprak, taþ, aðaç, kýyamet gününde sana: Ya Rabbi! Bu adam benim yanýmda senin zikrini yaptý diye þahitlik edecektir.

Hz.Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in, Muaz Bin Cebel (ra)ya ettiði bu üç tavsiyeye uyduðumuz zaman, Allah-u Zülcelalin hakiki bir kulu oluruz.



HAY HAKKK..ALLAH CC RAZI OLSUNN.EVET ZAMAN AHÝR ZAMAN..VE AMELLERÝMÝZÝ GÜZEL ÝÞLER GÜZEL YAÞARIZ..EN ÖNEMLÝSÝ KALP ÇOK ÖNEMLÝ..

BU SOHBET NÝTELÝKLÝ KONU TÜM GÜNÜMÜZ ÝNSANININ OKUYUP ONA GÖRE DAVRANMASI GEREKTÝÐÝ HAKKINDA MESAJLAR VERÝYOR..
ALLAH CC RAZI OLSUN..NE GÜZEL PAYLAÞIMLAR...MEVLAM RAZI OLSUN EFENDÝM RAZI OLSUN..
ÇOK TÞK EDERÝZ..
Gönderen: 11.01.2007 - 20:29
Bu Mesaji Bildir   semerkand52 üyenin diger mesajlarini ara semerkand52 üyenin Profiline bak semerkand52 üyeye özel mesaj gönder semerkand52 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
burada cok gzl seyler paylasiliyor Rabbim hepnizden razi olsun..DERINsular hizmetiniz daim olsun insaAllah..
Gönderen: 12.01.2007 - 11:40
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
TEK BÝR ÜMMET TEK BÝR DÝN


Mü'minun Suresi 52-53- 54. Ayet Meali

BÝSMÝLLAHÝRRAHMANÝRRAHÝM


"Ve gerçekten sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin RabbinÝzim, o halde Ben'den korkun."
"Ama insanlar iþlerini kendi aralarýnda parça parça ettiler. Her güruh ellerinde bulunandan memnundur."
" Þimdi sen onlarý bir süreye kadar gaflet ve bilgisizlikleri içinde býrak."

AYETLERÝN TEFSÝRÝ

1- Tek Bir Ümmet, Tek Bir Din:

"Ve gerçekten sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir." Yani daha önceden sözü edilen bu hususlar sizin dininiz, sizin milletiniz (þeriatiniz)dir, ona sýmsýký baðlý kalýnýz. Burada ümmet, din demektir. Buna dair açýklamalar ve bu kelimenin manalarý daha önceden (d-Bakara, 2/128 ve 213. âyetlerde) geçmiþ bulunmaktadýr. Yüce Allah'ýn:"Gerçekten biz atalarýmýzý bir ümmet üzere bulduk" (ez-Zuhruf, 43/23) buyruðu, bir din üzere bulduk, demektir, en-Nâbiða da þöyle demiþtir:
"Yemin ettim, artýk senin için þüpheyi gerektirecek bir þey býrakmadým, Bir ümmet (din) sahibi kendisi itaatkar olduðu halde hiç günah kazanýr mý?"

2- Bu Ayetin Önceki Âyetlerle Ýliþkisi:

"Ve gerçekten... bu" buyruðunda; "Gerçekten" lafzý hemze esreli olarak ve önceki âyetle baðlantýsý koparýlarak okunmuþtur. Hemze üstün ve "nun" harfi de þeddeli olarak da okunmuþtur. el-Halil der ki: Bu cer edatt ortadan kalktýðýndan dolayý nasb mahaîlindedir. Size kendisine iman etmenizi emretmiþ olduðum bu dininizi en iyi bilenim, takdirindedir.

el-Ferrâ der ki: Hemze'nin üstün okunmasý halinde þu takdirdeki hazfedilmiþ bir fiile taalluk eder: Ve þunu bilin ki; gerçekten sizin bu ümmetiniz.,. Sibeveyh'e göre ise bu, "Benden korkun" buyruðuna taalluk etmektedir. Ýfadenin takdiri de þöyle olur: Benden korkun, çünkü sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir.

Bu da yüce Allah'ýn: "Þüphesiz
yüce Allah'ýn: "Þüphesiz ki mescidler de Allah'a mahsustur. Onun için Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua (ve ibadet) etmeyin" (el-Cin, 72/18) buyruðu gibidir. Bu da: Çünkü þüphesiz mescidler Allah'ýndýr. O halde onunla beraber baþkasýna dua (ve ibadet) etmeyin, demektir. Yine bu yüce Allah'ýn: "Kureyþ'in güvenlik ve esenliði için" (Kureyþ, 106/1) buyruðuna benzemektedir. Bu da: Ýbadet etsinler þu Beyt'in Rabbine, Kureyþ'in güvenlik ve esenliði için, takdirindedir.

3- Peygamberlerin Ümmetleri:

Bu âyet-i kerîme daha önceden geçen: "Ey peygamberler" (Müminun 23/51) buyruðunun bütün peygamberlere hitab olduðunu ve bu hitabýn onlarýn hep birlikte hazýr olduðu varsayýlmýþ gibi yapýldýðý görüþünü güçlendirmektedir. Çünkü "ey peygamberler" buyruðunun sadece Muhammed (sav)a yönelik bir hitab olduðunu kabul edecek olursak, bu âyet-i kerîme ile "ama Ýnsanlar iþlerini kendi aralarýnda parça parça ettiler" buyruðunun iliþkisi saðlam bir Ýliþki olmaz.

"Bende sizin RabbinizÝm, o halde yalnýz Ben'den korkun" buyruðuna gelince, eðer bu peygamberlere yönelik bir hitab ise, o takdirde onlarýn ümmetleri de mana itibariyle bunun kapsamýna girmektedir.
Ýþte bundan sonra: "Ama Ýnsanlar... parça parça ettiler" buyruðunun iliþkisi de güzel bir þekilde ortaya çýkar. "Tefrikaya düþenler"den kasýt ümmetlerdir, yani onlar bir olan dinlerini, bir araya gelmekle emrolunmuþken ayrý ve farklý dinlere böldüler, bölündüler. Daha sonra da yüce Allah onlarýn herbir fýrkasýnýn kendi görüþ ve dalâletini beðendiðini süz konusu etmektedir ki, bu da sapýklýðýn en ileri derecesidir.

4- Bu Ayet-i Kerime Ýle Peygamber Efendimizin "Geçmiþ Ümmetlerin ve Muhammed Ümmetinin Fýrkalarýna Dair" Hadisi Arasýndaki Ýliþki:

Bu âyet-i kerîme, Peygamber (sav)ýn þu buyruðuna Ýþaret etmektedir: "Þunu biliniz ki; sizden önceki kitab ehli yetmiþiki millete bölündüler. Bu ümmet de yetmiþüç fýrkaya bölünecektir. Yetmiþikileri ateþte, bir tanesi ise cennette olacaktýr. O da cemaattir." Bu hadisi Ebû Dâvûd rivayet ettiði gibi Tirmizî de rivayet etmiþ ve rivayetinde ek olarak þunu kaydetmiþtir: Ashab: Bu hangisidir, ey Allah'ýn Rasûlü, dediler. O: "Benim ve ashabýmýn üzerinde gittiði yolda gideceklerdir" diye buyurdu. Tirmizî bunu Abdullah b. Ami yoluyla rivayet etmiþtir.

Bu hadis, âyet-i kerîmede sakýndýrýlan fýrkalara ayrýlýþtan neyin kastedildiðini açýklamaktadýr. Hadis dinin esaslarý ve kaideleriyle ilgili ayrýlýk hakkýndadýr. Çünkü Peygamber burada "milletler" lafzýný kullanmýþ ve bunlardan herhangi birisine sarýlmanýn cehenneme girmeyi gerektireceðini haber vermiþtir.

Fer'î hususlardaki görüþ ayrýlýklarý hakkýnda ise böyle bir þey söylemeye imkân yoktur. Çünkü fer'î (fýkhîgöz kırpma meselelerde görüþ ayrýlýðý, milletlerin (itikadý fýrkalarýn) çok olmasýný da gerektirmez, cehennem azabýný da gerektirmez. Çünkü yüce Allah þöyle buyurmaktadýr: "Sizden herbiriniz için bir þeriat ve bir yol tayin ettik." (el-Mâide, 5/48)
Yüce Allah'ýn: "Parça, parça* buyruðu uydurduktan kitaplar ve telif ettikleri sapýklýklar, demektir. Bu açýklamayý Ýbn Zeyd yapmýþtýr. Þöyle de açýklanmýþtýr: Onlar kitaplarý kýsýmlara ayýrdýlar. Bir kýsým sahifelere tabi oldu, bir kýsým Tevrat'a, bir kýsým Zebur'a, bir kýsým da Ýncil'e uydular. Sonra da onlarýn hepsi ellerindeki kitaplarý tahrif ettiler ve deðiþtirdiler. Bu açýklamayý da Kata de yapmýþtýr,
Bir diðer açýklama da þöyledir: Onlarýn herbir kesimi bir kitap alýp ona iman etti, onun dýþýndakileri de inkâr etti.


Bu kelimeyi Nâfî' "be" harfini ötreli "Zebur"ýn çoðulu olarak okumuþtur. el-A'meþ ve Ebû Amr ise ondan farklý olarak "be'T harfini ötreli "demir parçalarým andýran parçalar anlamýnda" okumuþlardýr. Nitekim bu kelime yüce Allah'ým Bana büyük demir parçalarý getirin" (el-Kehf, 18/96) buyruðunda da böyledir.

"Her güruh" yani herbir fýrka ve herbir mezheb "ellerinde bulunandan" din diye sahip olduklarýndan "memnundur" onu beðenirler.
Bu âyet-i kerîme Kureyþin durumunu da açýklamaktadýr. Çünkü hemen bu buyruðun akabinde Kureyþ'in durumu ile ilgili olarak Muhammed (sav)a þöylece hitab etmektedir:
"Þimdi sen onlarý bir süreye kadar gaflet ve bilgisizlikleri Ýçinde býrak." Yani daha önce sözü edilenler durumunda olan bu gibi kimseleri ter-ket. Azaplarýnýn ertelenmesi dolayýsýyla da kalbine sýkýntý girmesin, herþeyin belli bir vakti vardýr.

Sözlükte: "aglamealde; gaflet ve bilgisizlik): Seni örten, üstünü kapatan þey" demektir. Asýl anlamý setretmek, Örtmektir. Kin anlamýna gelen da bu köktendir, çünkü kin kalbin üstünü örter. "Çok su" demektir. Çünkü çok su yerin üzerini örter. "Verdiði baðýþlarla bütün insanlarý kapsayan, örten" demektir. Þair de þöyle demiþtir:
"Gülercesine tebessüm ettiðinde herkesi kapsar iyilikleri, Ve bütün inallar esir olur onun gülmesine."

Burada buyruktan kasýt, þaþkýnlýk, gaflet ve sapýklýk içinde olduklarýný anlatmaktýr.
"Ýnsanlarýn kalabalýðý arasýna girdi, karýþtý" demek olur.
Yüce Allah'ýn: "Bir süreye kadar" buyruðunu Mücahid, ölüme kadar diye açýklamýþtýr. Bu bir tehdittir, bir süre vermek deðildir. Nitekim; Senin de günün gelecektir, demek de böyledir

Kaynak:

-KURTUBÝ TEFSÝRÝ (EL-CAMÝU LÝ-AHKAMÝ´L KUR´AN)
Gönderen: 13.01.2007 - 16:01
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
DERINsular hic üsenmeden yorulmadan yaziyorsunuz Allah sizden razi olsun..Rabbim muhabbetinizi artirsin insaAllah..hizmetiniz daim olsun...a.r.o muhabbetle...
Gönderen: 14.01.2007 - 11:27
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
drtılsım su an offline drtılsım  
selametle dua ile
46 Mesaj -
evet kardeþim miminler kardeþtir ama inan kardeþlik hakkýný yerine getire bilsek çok güzel olacak...þimdi okuyoruz ama birazdan yine aynýlarýný yapýyoruz kardeþlik hukukunu gözetmiyoruz... þu fani dünyada islam kardeþliginden daha güzel olan bir þeyler de vardýr ama... bence öbür kardeþlikten daha üstündür islami kardeþlik. kardeþiz diyoruz ama hak hukuk gözetmiyoruz acizana kendim adýna konuþuyoru......sadatlar ne güzel demiþler bize uygulamak düþer... bu yola giren yalan demez haram yemez karýncayý bile incitmez.....allahýn izni ile mümin kardeþliklerimizi
pekiþdirelim derimmmm... selametle.
Gönderen: 14.01.2007 - 16:08
Bu Mesaji Bildir   drtılsım üyenin diger mesajlarini ara drtılsım üyenin Profiline bak drtılsım üyeye özel mesaj gönder drtılsım üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
Akýl tek baþýna
yeterli deðildir!

Koþunuz, müsabaka edercesine yürüyünüz, birbirinizi geçercesine çalýþýnýz.
Namazda, zikirde ve diðer ibadetlerde yarýþýrcasýna koþun. Namazýmý ihlâs ve huzur içinde kýlayým, ama mü'min kardeþim de daha huzurlu kýlsýn. Böyle düþüneceðiz, böyle yarýþacaðýz ki, bir kardeþin daha cennete girse, cennetten bir þey mi eksilir?



Þu dünya hayatýnda Mevlâ Teâlâ Hazretleri kuluna yardým etmese, kulun elinden tutmasa, kul hiçbir varlýk gösteremez, hiçbir þey yapamaz. Bunun Kur'an-;ý Kerim'de çok örneði vardýr. Bu örneklerden biri de Musa Aleyhisselâm ile Ýsrailoðullarý'nýn kýssasýndadýr. Ýnsan, Allah'ýn yardýmý, ilâhî emir olmadan bir þeyler yapabilecek kapasitede olsaydý, Ýsrailoðullarý kendi akýllarý ile baþlarýna gelen olaylarda bir çýkýþ yolu bulurlardý.
Allah Celle Celâluhu onlara kýrk yýllýk bir ceza verdi. Bu ceza, çölde kýrk yýl hapsolmalarýydý. Kýrk yýl çölde dolaþýp durdular. Hâdise buralara nasýl gelmiþti, ona bir bakalým:
Musa Aleyhisselâm'a vahiy gelmiþti:
"Cebabire kavmiyle muharebe edeceksiniz, onlarýn bulunduðu topraklarý fethedeceksiniz."
Ýlâhî emri alan Musa Aleyhisselâm, ordusunu hazýrladý ve yola çýktýlar. Fethedilecek yerin yakýn bir mevkisine gelip konakladýlar. Ýstiþare edip, istiþare neticesinde bir öncü birlik çýkarmaya karar verdiler. Bu öncü birlik, düþman topraklarýna gidecek ve düþman hakkýnda bilgi toplayýp geri dönecekti. Giden grup gerekli bilgileri toplayarak geri döndü, döndü, ama hiç de iyi haberlerle geri gelmemiþti.
"Biz orada çok güçlü ve kuvvetli insanlar gördük. Bu insanlarla bizim baþa çýkmamýz mümkün deðildir, onlar o topraklardan ayrýlmadýkça biz o topraklara ayak basamayýz."
Bu deðerlendirmeye Ýsrailoðullarý'nýn ekser çoðunluðu katýldý. Ancak iki iman eri, Allah'tan gerçek manada korkan iki zat þöyle dediler:
"Hayýr! Biz oraya gideceðiz ve onlarla savaþacaðýz. Rabbimizin vaadi haktýr, galip gelecek olan bizler olacaðýz." Bunun üzerine ordudan birtakým insanlar ileri çýkarak, bu iki iman eri ve Musa Aleyhisselâm'a þöyle bir öneri getirdiler:
"Cebabire kavmi o topraklarda bulunduðu müddetçe biz oraya gitmeyeceðiz. Sen Rabbinle birlikte git ve onlarla savaþ, biz burada bekleyeceðiz."
Musa Aleyhisselâm çok çirkin bir teklifle karþý karþýya bulunuyordu. Çok sýkýntýya düþtü, darlandý, kavmine ne yaptý ne ettiyse bir türlü onlarý hak yola çýkaramadý. Bu sefer de böyle olmuþtu, artýk son noktaya gelinmiþti. Rabbine yöneldi:
"Ya Rabbi! Ben ancak kendi nefsime ve kardeþime etki edebiliyorum. Artýk bizim aramýzla bu fasýk kavmin arasýný ayýr." duasýný yaptý. Bu dua neticesinde, Ýsrailoðullarý ile ilgili son karar geldi. Artýk onlar cezaya müstahak olmuþlardý.
Musa Aleyhisselâm'ýn bu niyazý ile ilâhî cezanýn gelmesi gecikmedi. Allah Teâlâ Hazretleri buyurdular ki:
"O yer, onlarýn üzerine kýrk sene haram kýlýnmýþtýr. O yerde mütehayyirane (þaþkýn) bir þekilde dolaþýp duracaklar. Artýk o fasýklar kavmine acýma"
Ýsrailoðullarý'nýn Musa Aleyhisselâm ile olan iliþkilerinden anlaþýlýyor ki, Ýsrailoðullarý akýllarýnýn dediðini yapmaya, akýllarýnýn peþinden koþmaya baþladýlar. Aklýn peþine takýlýnca çölde kýrk sene þaþkýn þaþkýn dolaþtýlar. Akla uyarsan, sonun bu olur. Buradan anlaþýlan þudur ki, akýl tek baþýna yeterli deðildir. Akla muhakkak bir rehber gereklidir.
Ýmam Rabbânî Kuddise Sýrruhu Hazretleri buyurdular ki:
"Akýl hüccettir, ama hüccet-i bâliða deðildir. Tek baþýna maksada ulaþtýrýcý deðildir. Akýl, peygamberlerin gönderilmesi ile hüccet-i bâliða olmuþtur."

Koþun! Birbirinizle
yarýþýrcasýna koþun
"Ve Rabbinizden bir maðfirete ve eni gökler ile yer geniþliðinde olan bir cennete koþunuz ki, o cennet muttakiler için hazýrlanmýþtýr."
Âyet-i kerimede Rabbimiz bize "Nineler gibi yavaþ yavaþ, aðýr aðýr yürümeyin." buyuruyor. Peki, nasýl yürüyeceðiz? " Birbirinizle yarýþýrcasýna, müsabaka edercesine" koþun. Bunu kim buyuruyor? Rabbimiz. Dikkat edin Allahu Teâlâ Hazretleri:
"Acele etmeyiniz, ben nasýlsa cenneti siz vereceðim, onun için yavaþ yavaþ hareket edin" buyurmuyor. Aksine þöyle buyuruyor:
"O cennetleri yarattým, koþun, müsabaka ederek, acele ederek koþun."
Mufaale babýndan gelen bu kelimede müþareket yani ortaklýk vardýr. Nerede ortaklýk vardýr? Koþmakta, kulluk vazifelerini yerine getirmekte ve yapýlan hata ve kusurlardan dolayý Allahu Teâlâ Hazretlerinden af talep etmekte ortaklýk vardýr. Mü'min kardeþin çalýþacak, sen de çalýþacaksýn. Mü'min kardeþin de Mevlâ'nýn rahmetine koþacak, sen de koþacaksýn. Hiçbir sûrette durmak yok, biri duracak, diðeri koþacak da deðil, hep birlikte koþacaðýz.
Bugün ne oluyor, biri koþmuyor, koþana da engel olmaya çalýþýyor. Belki bu engelleme lisanla olmuyor, ama hâl ile böyle olduðu anlaþýlýyor.
Bu, haberle, ilimle öðrenilir, onun için ilim tahsiline önem verelim. Bilelim ki, "Hiç bilenle bilmeyenler bir olur mu?"
Deðerli kardeþlerim,
Geri kalmayýn, koþun, Mevlâ'mýzýn rahmetine koþun. Bugün bilgisizler ne yapýyor, koþuyor, koþuyor, ama nereye? Abdu'l-kafa, kafasýnýn kulluðuna koþuyor. Abdü'l-butun, karnýnýn kulluðuna koþuyor.
Koþunuz, müsabaka edercesine yürüyünüz, birbirinizi geçercesine çalýþýnýz. Namazda, zikirde ve diðer ibadetlerde yarýþýrcasýna koþun. Namazýmý ihlâs ve huzur içinde kýlayým, ama mü'min kardeþim de daha huzurlu kýlsýn. Böyle düþüneceðiz, böyle yarýþacaðýz ki, bir kardeþin daha cennete girse, cennetten bir þey mi eksilir? Cennet ve cennetler o kadar büyüktür ki, onlarýn büyüklüklerini aklýmýzla anlamamýz mümkün deðildir. Rabbimizin nimetleri o kadar çoktur ki, en zayýf mü'mine bile iki dünya büyülüðünde cennet verilecek.
Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:
"Cennet ve cehennem, her birinin dolmasý vardýr." Demek ki cennet de dolacak, cehennem de. Cennetin dolmasý ile cehennemin dolmasý arasýnda bir fark vardýr. Cennetin dolmasý için Hak Teâlâ Hazretleri yeni mü'minler yaratacak. Fakat cehennemin dolmasý için insan yaratýlmayacak. Bu konudaki bir âyet-ikerimede Rabbimiz þöyle buyurur:
"Âhiret gününde biz cehenneme diyeceðiz ki: "Doldun mu?" Cehennem ise diyecek ki: "Daha var mý?" (Kaf 50/30)
Rabbimiz kudreti ile cehennemi dürecek, dürülen cehennem de "Baþka alacak yerim yok." diyecek.


SELAM VE DUA ÝLE.gül
Gönderen: 15.01.2007 - 21:35
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
MÜMİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER.
171 Mesaj -
-Amacýmýz müslümanlar arasýnda birlik ve beraberliðin saðlanmasýdýr. Hayýr kurumlarý olsun, vakýflar olsun hepsinin gayesi müslümanlarý bir araya getirmek, bütünleþtirmektir.

Vakýflar ve diðer kuruluþlarýn birlik, beraberlikten sonra en fazla önem vercekleri þey ilimdir. Ýlimsiz hiç bir yere gidilmez. Hazret-i Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki, 'Ýlmi talep edin, isterse Çin'de olsun.' Bugün herþeyimiz var. Türkiye'de herþeyimiz güzel, yalnýz ilim müesseselerimiz eksik ve yetersiz. Hem dini, hem müsbet ilimlerde yetersiziz. Bir memlekette, bir toplumda ilim bittiði zaman her þey biter. Ýlim olmalý ki cehalet bitsin.




KENDÝMÝZÝ YETÝÞTÝRMELÝYÝZ


--------------------------------------------------------------------------------


Ýstiklallerine kavuþan Türk Cumhuriyetleri'nin maddi ve manevi açýdan çok þeylere ihtiyaçlarý var. Hem devlet, hem fertler olarak onlar için neler yapabiliriz?

-Avrupa olsun, Amerika, Ortadoðu ve Türk Cumhuriyetleri olsun, oralarda bir þeyler yapabilmek için ilk önce kendimizi iyi yetiþtirmemiz lazým. Lazým ki gittiðimiz ülkelerde iyi örnek, dört dörtlük insan olalým. Herþeyden önce maddeten ve manen kendimizi düzeltmemiz lazým. Hele bu zamanda maneviyata çok büyük ihtiyaç var. Çünkü çok büyük boþluk var. Biz bir ara gezi yaptýk, hakikaten büyük ihtiyaçlarý var. Bütün vakýflar ve dini kuruluþlar oralara gitmeli. Devlet olarak, millet olarak, vakýf ve diðer kuruluþlar olarak hepsi bu konuya bir an evvel el atmalý. Herkes kendi çabasý, kendi gücü nisbetinde yardýmcý olmalýdýr. Buna hakikaten ihtiyaç vardýr.




KÜLTÜRÜMÜZ YOK OLDU


--------------------------------------------------------------------------------


Batý bloklaþýyor. Ýslam dünyasýnda tam olarak bir araya gelemiyor. Bu hususta, birlik ve beraberlik için görüþleriniz nelerdir?

Ben bunu yine ilme baðlýyorum. Bizim ilmi eksikliðimizden kaynaklanýyor. Ecdadýmýzýn yolunu býrakmamýzdan kaynaklanýyor. Osmanlý Ýmparatorluðu 600-700 sene hükümran olmuþ. Viyana'nýn kapýlarýna kadar dayanmýþ. Ýranlýyý, Suriyeliyi, Iraklýyý, diðer insanlarý birleþtirmiþ ve idare etmiþ. Bu adil idareyi nasýl

saðladý? Nasýl birleþti bu milletler? Ýlimle, birlik-beraberlik saðlandý.Bizde bitti bu. Bizde cahil insanlarýn üçü bir araya gelince ya küfür ediyorlar veya birbirini vuruyorlar. Eðer içimizde ilim sahipleri olsaydý biz bu hale düþmezdik þu anda. Bunu bizim kültürümüzün, manevi deðerlerimizin yok olmasýna baðlýyorum.

-Kaybolan manevi deðerlerimizi, güzel geleneklerimizi, geri getirmek için neler yapýlabilir?

-Elhamdulillah Türkiye artýk oraya doðru yavaþ yavaþ gidiyor. Benim yaþým belki küçük ama 20 sene öncesiyle kýyas ettiðimizde bile büyük bir ilerleme var. Sevindirici noktalarý görüyoruz. Bu geliþmelerin 1-2 senede olmasý mümkün deðil. Zamanla olacak inþallah. Hz. Resulullah'ýn (s.a.v.) buyurduðu gibi, son zafer yine Ýslamiyet'indir ve Müslüman'ýndýr. Buna inancýmýz sonsuzdur ve tamdýr. Bunu bekliyoruz.



DOÐU'YA BEYAZ SAYFA


--------------------------------------------------------------------------------


Doðu'daki bölücülük fitnesinden kurtulmak için ne yapýlmasý gerek?

-Biraz gecikmiþ olsa da inþallah zamanla hallolacak. Bu konu, bu sorular çok soruldu, biz de defalarca teþhisimizi söyledik. Doðuda devletimize de, bize de iþ düþüyor. Ýlim adamlarýmýz ve iþadamlarýmýz baþta olmak üzere hepimize düþen görevler vardýr. Yalnýz devlete iþ düþmüyor. Bugün oraya ilim adamlarýný da, iþadamlarýný kültür elçilerini de göndermemiz lazým. Bugün Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn bilhassa gitmesi, daha fazla gitmesi lazým.

Biliyorsunuz Doðu Anadolu eskidan ilim merkeziydi. Bunu kimse inkar edemez. Her köyde en az 20-30 talebe, baþlarýnda da bir hoca vardý. Her köy kendi ilmiyle meþguldü. Hocasýna güveniyordu. Ve diðer ideolojik akýmlar giremiyordu. Maalesef bu medreseler 1970'lerden bu yana yavaþ yavaþ kalktý. Bunlar kalkýnca dýþ akýmlar buralara girdiler. Halk boþta kaldý. Ýlim bitti, alimler de tükendi...

Doðudaki insanlarýmýzýn eðitimi zaten yetersizdi. Medreseler de kalkýnca tamamen eðitimsiz kaldý. Þu anda bütün Doðu Anadolu'yu arayýp tarasan bir talebe bulamazsýn! Ýlim yuvalarýný bulamazsýn. Ýlimsiz olan bir yer de her zaman yýkýlmaya mahkumdur.

Bir an önce ilimle, ekonomi ile, siyasi olarak tertemiz bir sayfa açmalýyýz Doðu Anadolu'da. Hâlâ ümit var, yok deðildir. O vatandaþlarýmýzýn bir an önce ilme, refaha kavuþmasýyla birliðe-beraberliðe kavuþacaðýz. Allah'tan temennimiz budur. Ýnþallah olacaktýr da.

Bugün Doðu'da aðalarýn olsun, hocalarýn olsun, tasavvufun ve manevi saiklerin çok büyük rolü vardýr. Kimse bunu inkar edemez. Onun için doðru teþhis konulup, doðru tedavi yapýlýrsa daha güzel günlere gideceðimizi söyleyebilirim. Allah'tan temennimiz de budur.







BÝRLÝK DÝRLÝK ÝÇÝNDE OLMALIYIZ



--------------------------------------------------------------------------------


Son olarak zor durumdaki Ýslam ülkelerinin, özellikle de Çeçenistan'ýn durumunu deðerlendirir misiniz?

Mü'minlerin birlik ve beraberlik olmasý, nifak ve ayrýlýktan kaçmasý lazým. Kur'an-ý Kerim'de Allah'ýn ipine sýmsýký sarýlýnýz, bölünüp parçalanmayýnýz buyuruluyor. Eðer müslümanlar birlik-beraberlik içinde olsaydý, hiçbir Ýslam ülkesi düþmanlarýna karþý bu hale düþmezdi. Baþý eðik ve zelil olmazdý. Bizi zayýflattýklarý için bu duruma düþtük.

Mü'minler tek bir vücuttur. Bu vücudun bir parçasý koparsa onun acýsýný bütün azalar duyar. Çeçenistan bir kolumuzdur. Koparýlmak istenen kolumuzun acýsýný hepimiz duymamýz lazým. Bugün muhtelif Ýslam ülkelerinde yüzlerce kardeþimiz gidiyor, hiç haberimiz bile olmuyor. Neden? Çünkü zayýfýz. Bu zamanda müslümanlarýn birlik ve beraberliðe ihtiyacý var. Birliði saðladýðýmýz an bu gibi olaylar cereyan etmez. Allah (c.c.) bize ve bütün Ýslam alemine birliði ve dirliði nasip eylesin. Ben birlik ve beraberlik içinde Allah'ýn (c.c.) dinimize, milletimize ve devletimize refah, ferahlýk ve güzellikler nasip etmesini temenni ediyorum.
Gönderen: 23.01.2007 - 16:30
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
drtılsım su an offline drtılsım  
46 Mesaj -
inþallah kardeþ...allah razý olsun ..herkes üstüne düþeni yapsa...bence düzelir..vatan millet sakarya angarya diye düþünülütor.. ama bu millet zamanýnda çok büyük þeylere önderlik yaptý...þimdi bunun özlemini yaþamaktayýz....millet olarak çok þey düþüyor bizlere. inþallah bunun da üstesinden gelecegiz...selametle dua ile ....................
Gönderen: 23.01.2007 - 16:56
Bu Mesaji Bildir   drtılsım üyenin diger mesajlarini ara drtılsım üyenin Profiline bak drtılsım üyeye özel mesaj gönder drtılsım üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
Ýman ve Vesvese:

***************************


Ýmam-ý Gazali hazretleri buyurdu ki:
Her insana musallat olan en az bir þeytan vardýr. Þeytanýn vereceði vesveselerden korunmaya çalýþmalý! Bir hadis-i þerif meali þöyledir:
(Kanýn damarlarda dolaþtýðý gibi, þeytan da, insanýn vücudunda dolaþýr. Açlýkla [az yemekle, oruç tutmakla] onun yollarýný daraltýn!) [Buhari]

Þeytanýn kalbe giriþ yerlerinden biri de, Allahü teâlânýn zatý hakkýnda düþündürmek, þüpheye düþürmektir. Ýnsanlarýn en ahmaðý zekasýna en çok güvenendir. Ýnsanlarýn en akýllýsý da, suçu kendinde arayan ve bilmediklerini âlimlere soran kimsedir. Ýki hadis-i þerif meali:
(Þeytan, "seni kim yarattý" diye vesvese verir. O kiþi "Allah yarattý" derse, "Onu kim yarattý" diye vesvese verir. Böyle vesvese gelince, "Ben Allah ve Resulüne iman ettim" desin!) [Buhari]

(Allah ýn yarattýðý þeyleri tefekkür edin, ama zatýný tefekkür etmeyin.) [Ebu-þ-þeyh]

Vesvese, dua ve zikir ile azalýp yok olur. Bunun için, bilhassa günaha meyledildiði zaman, hemen Allahü teâlâyý anmalý, istiðfar, salevat ve dua okuyarak þeytaný uzaklaþtýrmaya çalýþmalý!

Bilhassa 40 yaþýný geçince, tevbeyi hiç ihmal etmemeli. Hadis-i þerifte, (Þeytan, 40 yaþýný geçtiði halde, tevbe etmeyen için, "Bu artýk kolay iflah olmaz" der) buyuruldu. (Ý. Gazali)

Tevbe edip þeytaný çaresiz hâle getirmeye çalýþmalý. Bir hadis-i þerif meali:
(Ýnsan, yolculukta devesini zayýflatabildiði gibi, mümin de þeytanýný zayýflatabilir.) [Ý.Ahmed]

Kötü þeyler düþünerek, kötü yerlere giderek, þeytana yardýmcý olmamalý! Çünkü hadis-i þerifte, (Uçurum etrafýnda dolaþan oraya düþebilir) buyuruldu. (Buhari)

Haram iþlemeye niyet edip, Allah tan korktuðu için vazgeçen günaha girmez. Bir hadis-i þerif meali:
(Kalbe gelen kötü þey söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affolur.) [Beyheki]

Kibir, hased gibi þeyler böyle deðildir. Çünkü bunlar zaten kalb ile olur.

Ýbadetleri yapýp imanýma bir zarar gelir diye korkanýn ve günahlarým çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz diye düþünenin imaný kuvvetli demektir. (Bezzaziyye)

Ýbadetleri yapýp, ilmihal bilgilerini öðrenmeye çalýþan kimseye, Allah ý, ahireti inkâr gibi düþünceler gelmesi, onun imansýz olduðunu deðil, imanlý olduðunu gösterir. Meyveli aðaç taþlandýðý, hýrsýz mücevher olan eve girmeye çalýþtýðý gibi, þeytan da imanlý olanlara saldýrýr. Hadis-i þerifte, böyle vesveselerin imandan olduðu bildirildi, (Vesvese imanýn tâ kendisidir) buyuruldu. (Ramuz)

Ýmam-ý Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kötü vesveselerin gelmesine sebep imanýn kâmil olmasýdýr. Çünkü hadis-i þerifte (Böyle vesveseler, imanýn olgun olmasýndandýr) buyuruldu. (1/182)

Böyle vesveseler birçok kimsede olabilir. Ýmaným gitti diye þüpheye düþmemeli, böyle düþüncelere önem vermemeli, her zaman Allahü teâlâyý anmaya çalýþmalýdýr!

Sual: Bize gelen kötü düþünceler þeytandan mýdýr?
CEVAP
Evet dine aykýrý vesveseler þeytandandýr. Kur an-ý kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hakikaten þeytan size düþmandýr. Siz de onu düþman edinin. Çünkü o, kendine uyanlarý, [günahlara sokup] Cehennem ehlinden olmaya çaðýrýyor.) [Fatýr 6]

(Ey iman edenler, þeytanýn yoluna [ve vesveselerine] uymayýn.) [Bekara 208]

(Þeytanýn izine, yoluna tâbi olmayýn. Muhakkak ki, o size apaçýk bir düþmandýr. Þeytan size ancak kötülüðü, fahþayý [hayâsýzlýðý, dünyaya düþkün olmayý, nefsin arzularýnýn peþinde koþmayý] emreder.) [Bekara 168-169]

(Þeytan sizi [Allah yolunda infak ederken] fakir olursunuz diye korkutur ve [sadaka vermemenizi] emreder.) [Bekara 268]

(Þeytan onlarý [taþkýnlýða meylettirip] hidayete uzak bir sapýklýða düþürmek ister.) [Nisa 60]

(Þeytana itaat etmeyin, o size açýk düþmandýr diye size nasihat vermedim mi?) [Yasin 60]

(Þeytan, þarap ve kumar ile aranýza düþmanlýk ve kin býrakmak ister. Sizi, Allah ý zikirden ve namazdan alýkoymak ister. Siz bunlardan [ayýplarýný, zararlarýný bildikten sonra] hâlâ sakýnmaz mýsýnýz?) [Maide 91]

([Nefsine uyarak] Allahü teâlânýn dininden yüz çevirenlere, [dünyada] bir þeytan musallat ederiz.) [Zuhruf 36]

Hadis-i þeriflerde de buyuruluyor ki:
(Melekten gelen ilham, Ýslamiyet e uygun olur. Þeytandan gelen vesvese, Ýslamiyet ten ayrýlmaya sebep olur.) [Tirmizi]

(Allahü teâlânýn rahmeti cemaat üzerinedir. Þeytan, Müslümanlarýn cemaatine katýlmayýp muhalefet eden kimse ile beraberdir.) [D.Kulub]

(Sürüden uzak kalan koyunu kapan kurt gibi, þeytan da insanýn kurdudur. Bölünüp parçalanmaktan sakýnýn, cemaat halinde birleþin, mescitlere koþun!) [Tirmizi]


selam ve dua ile.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son DERiNsular tarafından, 24.01.2007 - 15:50 tarihinde.
Gönderen: 24.01.2007 - 15:47
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
Rabbim hepinizden razi olsun insaAllah...DERINsular hizmetiniz daim olsun insaAllah..tskler..gül
Gönderen: 26.01.2007 - 17:37
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
''Vallahi.....cennete giremezsiniz."


Ýnananlarýn kalplerine Allah'ýn yerleþtirdiði kardeþlik sevgisinin ön þartý nedir biliyor musunuz?


nedir biliyor musunuz?

Birlikte olmaktýr,

topluca sarýlmaktýr, yani cemadât (cansýz varlýk)deðil cemaat olmaktýr.

"Ve Allah'ýn ipine hep birlikte sarýlýn, bölünmeyin. Allah'ýn size olan nimetini hatýrlayýn." (3/103)

Ýþte sevgi nimetinin þükrü öncelikle sevgi birliðinin saðlanmasýdýr. Herhalde kimse sevginin olmadýðý bir yerde vahdetten (birlik)söz edilemez.

CEMAAT, sevginin bir araya topladýðý, ülfet (kaynaþma,görüþme,dostluk) adlý yürek devletini kurabilmiþ insanlara topluluðudur; yüreklerini paylaþanlarýn, ülfet kimliðiyle vizesiz gümrüksüz birbirlerinin gönlüne özgürce yol bulanlarýn topluluðudur. Ümmet iþte bu topluluklarýn oluþturduðu okyanusun adýdýr.

Böyle bir topluluðun fertleri, yürek ülkelerinde MUHABBETÝ iktidar etmiþlerdir. sevgi toplumunda fertler birbirlerinin gönlünü, hayat denizinde kopan yada kopacak olan fýrtýnalara karþý, emin bir liman, selametli bir sýðýnak, bereketli bir barýnak bilirler.

Sevgi toplumunda insan insanýn kurdu deðil insan insanýn cennetidir. Sevgi iksirinin cennet haline getirdiði yüreklerinde konuklarlar bir birlerini. Öyle bir yürek ki, çarþýlarýnda sevgi satýlýr, terazilerinde sevgi tartýlýr, ancak karþýlýðýnda para deðil sevgi alýnýr. Sevgilerinin faturasý yine sevgidir. Çok kere severler ve sevgilerini bezlederler, (hiç esirgemeden bool bol verme) feda ederler.

Sevgi toplumunda insanlar yeni tanýdýklarý her "insan'a" yeni nazil olmuþ bir ayet gibi bakarlar.

Sorunlarýný sevgiyle çözmeye çalýþýrlar. Kendi aralarýndaki kavgalarý sevgiden, tokatlarý ise þefkattir. Olaðan üstü durumlarda sevgilerini tümden yitirtmezler, parantez içine alýrlar. Bu da üç günün gezmez, geçemez.

Bir birlerini tezgahlarýna koyup tüketmezler, gönüllerine ekip o münbit (ekilen þeylerin güzel ve bolca olmasýgöz kırpma toprakta üretirler.

Sevgi toplumunda yüreklere asýlan Sevgi pankartta þu yazýlýdýr:



Vallahi birbirinizi sevmedikçe iman etmiþ olmazsýnýz, iman etmedikçe de cennete giremezsiniz.



(Bu sözün sahibi SEVGÝNÝN baþ ÖÐRETMENÝDÝR.) s.a.v


**ya beni vur...

ya býrak geceye

sen gittin ya

gelgit sevdalar koydum yerine

seni koydum yüreðime gitsen de

sevdan canýmdan topraða benle

senle bitsin bu ömür
aþkýn gönlüme son demse**




selam ve dua ile.
Gönderen: 26.01.2007 - 21:31
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
Rabbim bizleri sevenlerden eylesin ins.. Allah razi olsun
Gönderen: 29.01.2007 - 12:56
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
ÜZERÝMÝZDEKÝ NÝMETLER


Anlatýldýðýna göre Hz.Ýbrahim Aleyhisselam'a bir Mecusi (ateþe tapan) geldi, misafir edilmesini istedi. Hz.Ýbrahim (as), ona:

Dininden çýkýp Mecusi olmayý býrakmadýkça, seni misafir etmem dedi. Mecusi bu teklifi kabul etmedi ve dönüp gitti. O gittikten sonra Allah-u Zülcelâl, Ýbrahim Aleyhisselam'a þöyle vahyetti:

Ey Ýbrahim, dininden çýkmadýðý için o Mecusiyi misafir etmedin. Bu gece onu misafir etseydin, sana ne zararý olurdu? Halbuki biz onu yetmiþ senedir, bize karþý kâfir olduðu halde yedirip içiriyoruz.

Sabah olunca, Ýbrahim Aleyhisselam, Mecusiyi aramaya koyuldu ve sonunda buldu. Gelip misafiri olmasý için de Mecusiye söz verdi. Mecusi:

Ne kadar þaþýrtýcý iþin var! Dün beni kovdun, bugün de beni sen davet ediyorsun dedi. Ýbrahim Aleyhisselam durumu bildirip:

Allah-u Zülcelal, senin için bana bu þekilde vahyetti dedi. Mecusi: Kainatýn Rabbi, bana böyle bir muamele mi ediyor? Halbuki ben ona karþý kâfir durumundayým dedi ve hemen kelime-i þehadet getirerek iman etti.

Ýþte Allah-u Zülcelâl böyle merhamet sahibidir. O'nun merhameti gerçekten insaný hayretler içerisinde býrakýyor!

Bir keresinde Hz.Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem:

Ya Rabbi, her peygamberin bir makbul duasý vardýr. Benim de bir duamý kabul et ki, ümmetimin hesabýný ben göreyim deyince, Allah-u Zülcelal:

Hayýr, ya Muhammed! Ümmetinin hesabýný ben göreceðim. Ben, senden daha fazla onlara merhamet edeceðim. Onlarýn hatalarýný sana da göstermeyeceðim buyuracaktýr.

Allah-u Zülcelâl'in þefkati, merhameti ve nimetleri sayýlamayacak kadar çoktur. Çünkü Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede þöyle buyuruyor:

Eðer Allah'ýn bunca nimetini saymaya kalkýþsan, (onlarý saymayýgöz kırpma yine baþaramazsýn. (Ýbrahim,34)

Evet, insan, Allah-u Zülcelâl'in nimetlerini saymakla bitiremez. Allah-u Zülcelâl'in üzerimizdeki nimetleri bu kadar çoktur. Peki, Allah-u Zülcelal in üzerimizdeki bunca nimeti þükrü gerektirmez mi? Elbette gerektirir. O halde üzerimizdeki nimetlerin þükrünü nasýl yapacaðýz.

Ýnsan dünyadaki deðil, ahiretteki durumunu merak etmelidir. Ahireti için ne kârlýysa onu dünyalýða tercih etmesi lazýmdýr. Hadis-i kudsi olarak gelen bir rivayette, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- þöyle buyurur:

Allah-u Zülcelâl Hz. Musa Aleyhisselam'a buyurdu ki: Ey Musa! Herhangi bir kiþi, baþka birine bir eziyet, zarar verdiði, hakaret ettiði zaman, o kiþinin de ayný o hareketi, eziyeti ona yapmak elinden geldiði halde, benim rýzam için onu affederse, o kiþiye yetmiþ sefer rahmetle bakarým. Yetmiþ sefer deðil, tek bir sefer ona rahmetle bakarsam, azabýmý ebedi olarak ona haram kýlarým. Fakat ben ona, yetmiþ sefer rahmet nazarýyla bakarým.



Peki, bu kadar büyük mükafatlar varken, niye nefsimize bu kadar uyuyoruz?

Bize bir mümin kardeþimiz, ufak bir eziyet verdiði zaman, hemen kýyameti koparýyoruz. Oysa onu affetsek, bu mükafata layýk olsak, daha güzel deðil midir?



Allah için onu affetsek, ona karþýlýk vermesek, onun yüzüne karþý Ben seni Allah için affettim desek, yahut da böyle demeyip de kendimiz ile Allah arasýnda: Ya Rabbi! Ben senin rýzan için onu affettim, karþýlýk vermiyorum dersek, Allah bize bu mükafatý verecektir. Evet, elimize ahiret yönüyle çok büyük ve karlý fýrsatlar geçiyor. Fakat bu fýrsatlarý deðerlendiremeyip kaybediyoruz.

Nefis ve þeytanla mücadelede maðlup oluyoruz. Oysa, böyle mükafatlarý kazanarak, kýyamet günü ebedi hayatýmýzý çok güzel yapabilir, çok büyük bir þeref sahibi olabiliriz. Fakat nefis ve þeytanla mücadelede galip gelemiyoruz, maðlup olu- yoruz.

Halbuki, Allah-u Zülcelâl'in dostlarý muamelelerini, sanki ahireti görüyormuþ gibi yaptýklarýndan dolayý hep kazanmaktadýrlar.

Dünyanýn ve ahiretin hakikatini iyi düþündükleri, tefekkür ettikleri için muamelelerinde bunlarý göz önünde bulundurduklarý için büyük mükafatlar kazanýyorlar. Biz ise bu kadar önemli konularý üstünkörü geçiyoruz, önemsemiyoruz.

Önemsemediðimiz için de düþünmüyoruz, tefekkür etmiyoruz. Hakikat yüzeyde deðil derindedir. Mücevher ve altýn gibi deðerli þeyler, topraðýn derinlerindedir. Onlarýn üstünde ise iþe yaramaz þeyler vardýr. Ýþte, biz hep yaramaz o þeylerle meþgul olduðumuz için hakikati bulamýyoruz.


Allah-u Zülcelal kendi fazlý ve keremi ile hepimizi af ve maðfiret etsin, inþallahu teala. (Amin)
Gönderen: 29.01.2007 - 15:24
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DERiNsular su an offline DERiNsular  
171 Mesaj -
Hz. Aiþe radýyallahu anha

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kendisine þöyle söylediðini rivayet etmiþtir:

Ey Aiþe! Yumuþak ol. Çünkü Allah-u Teala bir aileye hayýr diledi mi, onlara uysallýk ihsan eder. (Ahmed bin Hanbel, Bezzar).

Ýslam ahlaký, þefkat ve merhamet ahlakýdýr. Ama bazý insanlar kendilerine göre bir takým bir þeyler yapýp, sonrada bunu Ýslam'a malediyorlar. Bu da doðru bir þey deðildir.

Onun için bizden daima kendi arkadaþlarýmýza veya baþka insanlara nasihatte bulunduðumuz zaman, onlara güzel ahlakla, þefkatle ve güleryüzle yaklaþmamýz lazýmdýr. Böyle yaklaþtýðýmýz zaman, onlar bizi seveceklerdir. Bizi sevdiði zamanda ona ne anlatýrsak anlatalým bize inanacaktýr. Ama sert bir þekilde davrandýðýmýz zaman, anlattýklarýmýz bir fayda vermez.

Mü'min kardeþimizle bir arada yaþarken birbirimize güzel ahlakla muamelede bulunmamýz lazýmdýr. Bazý müslümanlar kardeþlerimizden biri:
"Benim dediðim gibi olsun!" diðeri:
"Benim dediðim gibi olsun!" diyerek birbirlerine giriyorlar. Oysa bunlarýn hepsi nefs ve þeytanýn oyunlarýdýr.

Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede þöyle buyurmuþtur:
"Sen öðüt ver. Þüphesiz öðüt, mü'minlere fayda verir." (Zariyat; 55)
Bir mü'min kardeþimiz bir günah yaptýðý zaman, ona nasihat ederek veya bir sevap yaptýðý zaman ona destek olmak suretiyle mü'min kardeþlerimize yardýmcý olmuþ oluruz. Bunu yapmadýðýmýz zaman, mü'min kardeþlerimize karþý kusur sahibi olmuþ oluruz. Hatta Ebu Hureyre radýyallahu anh'ýn rivayet etmiþ olduðu bir hadis-i þerifte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurmuþtur:

"Kýyamet gününde bir adam tanýmadýðý birinin yakasýna asýlýr. Adam: "Benden ne istiyorsun aramýzda bir þey mi var?" der. O da: "Beni hatalý ve kötü yolda görürdün de sakýndýrmazdýn." diye cevap verir." (Rezin)

Onun için elimizden geldiði kadarýyla birbirimize nasihat yapmak suretiyle, daima Allah-u Zülcelal'in zikrini, ibadetini, hizmetini yapmak ve günahlardan birbirimizi muhafaza etmek için gayret göstermemiz,

mü'min kardeþler olarak birbirimize yardýmcý olmamýz lazýmdýr.

Eðer biz ahiretin üzerinde meraklý olursak, onun mükafatý da çok büyüktür. Nitekim Ömer bin

Cabir'in bildirdiðine göre, Ebu Ümeyye þöyle anlatmýþtýr:
"Bir gün Ebu Salebe Huþeni'ye þu ayet hakkýndaki görüþünü sormuþtum:
"Ey mü'minler, siz kendinize bakýnýz. Eðer siz doðru yolda olursanýz, sapýk kimse size zarar vermez. Hepinizin dönüþü Allah'adýr." (Maide; 105)

Ebu Salebe bana þöyle cevap verdi: "Ben de bu ayetin anlamýný bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sormuþtum da ondan þu cevabý almýþtým:
"Ey Ebu Salebe, sizler þimdi iyiliði emrediyor ve kötütükten sakýndýrýyorsunuz. Fakat ilerde bir gün dünyanýn tercih edildiðini, cimriliðe boyun eðildiðini ve herkesin kendi görüþünü beðendiðini görürsen o zaman sadece kendine bak. O gün sizin þimdi yaptýklarýnýzý yapanlara Allah'ýn kitabý ile amel eden elli kiþi kadar sevap verilecektir." Sahabeler sözlerinin burasýnda Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e:
"Ya Resulallah! O kimsenin sevabý o zamanda yaþayan elli kiþinin sevabý kadar mý, yoksa bizim gibi elli kiþinin sevabý kadar mý olacaktýr?" diye sorunca, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:
"Hayýr! Sizin gibi elli kiþinin sevabý kadar olacaktýr." (Ebu Davud, Tirmizi, Ýbn Mace)

Eðer biraz derin düþünürsek, Allah-u Zülcelal cennette bizim için nimetler hazýrlamýþ ve bizi oraya çaðýrmaktadýr. Þeytanda bizi cehenneme, ateþin içine çaðýrmaktadýr. Ateþ öyle bir azaptýr ki, þimdi burada kendimizi tecrübe edersek, bir saniye dahi elimizi onun üzerinde tutamayýz.


Ýmam-ý Rabbani þöyle demiþtir:


"Bir gün kendi kendime düþündüm ve dedim ki:
"Ahmed; sen neredesin, Allah-u Zülcelal'in ibadeti nerede? Allah-u Zülcelal'in kudret ve azametine karþýlýk ne yapýyorsun? Sen nesin ki!" Bu þekilde kendimi o kadar alçalttým ki sanki yerin dibine batýrdým. Birden bire Allah-u Zülcelal arþ-ý âlâ'yý benim önüme açtý. Sanki arþ-ý âlâ'da geziyorum gibi Allah-u Zülcelal beni yüksek makamlara çýkardý."

Ýþte insan bu þekilde kendisini görmeyip, Allah-u Zülcelal'e karþý kendisini daima kusurlu olarak görürse, Allah-u Zülcelal'de onu yükseltir.

Allah-u Zülcelal kendi fazlý ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razý olacaðý þekilde salih amel nasip etsin...

amin.
Gönderen: 29.01.2007 - 16:10
Bu Mesaji Bildir   DERiNsular üyenin diger mesajlarini ara DERiNsular üyenin Profiline bak DERiNsular üyeye özel mesaj gönder DERiNsular üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
amin insaAllah..Allah razi olsun..muhabbetiniz ve hizmetiniz daim olsun ins..tskler...
Gönderen: 30.01.2007 - 15:31
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
drtılsım su an offline drtılsım  
46 Mesaj -
hizmetiniz daim olsun allah razý olsun...Allah Razı Olsun
Gönderen: 02.02.2007 - 18:27
Bu Mesaji Bildir   drtılsım üyenin diger mesajlarini ara drtılsım üyenin Profiline bak drtılsım üyeye özel mesaj gönder drtılsım üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
kardeslik..kardeslik ne kadar degerli ne kadar mühim bir seydir..herkesi kardesin bilmek..sevmek..saymak..kardes diyorsun ya kardesim diyorsun seviyorsun..Rabbim kardeslik yapanlardan eylsin ins..tekrar tskler DERINsulargül
Gönderen: 07.02.2007 - 16:30
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
"Bir kimse kendi nefsi icin istedigini din kardesi icinde istemiyorsa gercek iman etmis sayilmaz"

Bu paylasimlar cok faydali cok önemli..Allah razi olsun bugun yine okuduk ins..bu gibi paylasimlarin devamini istiyoruz ins..DERINsular tekrar tskler..gül
Gönderen: 09.02.2007 - 14:09
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
278 Mesaj -
Allah Razı Olsun Allah Razı Olsun Allah Razı Olsun


müminler neyin pesindesiniz,ne zaman kardes oldugunuzun farkina varacaksiniz,ne zaman hep birlikte allahin ipine sarilacaksiniz ?.
Gönderen: 16.06.2007 - 21:59
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
MESHEPLERIN CIKISI VE LUZUMU
278 Mesaj -
Mezhebin lüzumu

Sual: Mezhep nedir, hak bir mezhebe tâbi olmayan ne olur?
CEVAP

Bir müctehidin ictihad ederek elde ettiði bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Eshab-ý kiramýn hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. Din bilgilerinde, siyaset, idarecilik ve zamanlarýnýn fen bilgilerinde ve tasavvuf marifetlerinde birer derya idiler. Bu bilgilerinin hepsini, Resulullahýn kalblere iþleyen, ruhlarý çeken sözlerini iþitmekle, az zamanda edindiler. Her birinin mezhebi vardý. Mezhepleri az veya çok farlý idi.

Tâbiinin ve Tebe-i tâbiinin arasýnda da müctehidler vardý. Bu müctehidlerin mezheplerinden yalnýz dördü kitaplara geçip, dünyanýn her yerine yayýldý. Diðerlerinin mezhepleri unutuldu. Bu dört mezhebin imanlarý Eshab-ý kiramýn ortak olan imanýdýr. Bunun için dördüne de Ehl-i sünnet denir. Ýmanlarý arasýnda esasta ayrýlýk yoktur. Birbirlerini din kardeþi bilirler. Birbirlerini severler. Birbirlerine uymayan iþlerinde, zaruret olunca, birbirlerini taklit ederek yaparlar. Allahü teâlâ, mezheplerin böyle ayrý olmalarýný istemiþtir. Bu ayrýlýðýn, müslümanlara Allahü teâlânýn rahmeti olduðunu, Peygamber efendimiz haber vermiþtir. Çünkü, dört mezhep arasýndaki ufak tefek baþkalýklar, müslümanlarýn iþlerini kolaylaþtýrmaktadýr. Her müslüman, vücut yapýsýna, yaþadýðý iklim þartlarýna ve iþ hayatýna göre, kendisine daha kolay gelen mezhebi seçer. Ýbadetlerini ve her iþini, bu mezhebin bildirdiðine göre yapar.

Allahü teâlâ dileseydi, Kuran-ý kerimde her þeyi açýkça bildirirdi. Böylece, mezhepler hasýl olmazdý. Kýyamete kadar, dünyanýn her yerinde, her iklim ve þartta, her müslüman için tek bir nizam olurdu. Müslümanlarýn halleri, yaþamalarý güç olurdu.

Resulullahýn yolu
Peygamber efendimizin yolu, Kuran-ý kerim ile hadis-i þerifler ile ve müctehidlerin ictihadlarý ile gösterilen yoldur. Bu üç vesika ile bir de, Ýcma-ý ümmet vardýr ki, Eshab-ý kiramýn ve Tâbiinin sözbirliði olduðu, Redd-ül Muhtarda yazýlýdýr. Bir hüküm üzerinde, dört mezhebin ictihadlarý arasýnda icma hasýl olursa, bu icmaya da inanmak gerekir, inanmayan küfre girer. (Mektubat 2/36)
Ýslam âlimleri yanlýþ bir þey üzerinde ittifakta bulunmazlar.
Hadis-i þerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim dalalet üzerinde birleþmez.) [Ý.Ahmed]

Bu dört vesikaya Edille-i þeriyye denir. Bunlarýn dýþýnda kalan her þey bidattir. Hadis-i þerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim 73 fýrkaya ayrýlacak, bunlardan yalnýz biri Cennete girecektir. Bunlar, benim ve Eshabýmýn yolunda olanlardýr.) [Ýbni Mace]

Bu ayrýlýk, usulde, imanda olan ayrýlýktýr. Eshab-ý kiramdan sonra, yeni müslüman olanlardan bir kýsmýnýn imanlarý bozuldu. Eshab-ý kiramýn doðru imanýndan ayrýldýlar. Dalalet fýrkalarý meydana geldi. Bu bozuk fýrkalara, bidat fýrkalarý denir. Bunlar, bazý nasslarý tevil ederek yanýldýklarý için kâfir deðildir. Fakat, Ýslamiyete zararlarý, kâfirlerin zararlarýndan çok oldu. Birbirleri ile ve Ehl-i sünnet ile çekiþtiler. Harp ettiler. Çok müslüman kaný döküldü. Müslümanlarýn yükselmelerini, ilerlemelerini baltaladýlar.
Bidat fýrkalarýný, Ehl-i sünnetin dört doðru mezhebi ile karýþtýrmamalýdýr.

Mezhep ve rahmet
Allahü teâlâ ve Resulü, müminlere merhamet ettikleri için, bazý iþlerin nasýl yapýlacaðý, Kuran-ý kerimde ve hadis-i þeriflerde açýk bildirilmedi. Açýkça bildirilse idi, öylece yapmak farz ve sünnet olurdu. Farzý yapmayanlar günaha girer, kýymet vermeyenler de kâfir olurdu. Müminlerin hali güç olurdu. Böyle iþleri, açýk bildirilmiþ bulunanlara benzeterek iþlemek gerekir. Din âlimleri arasýnda, iþlerin nasýl yapýlabileceðini, böyle benzeterek anlayabilenlere, Müctehid denir.

Dört mezhebin hali, bir þehir halkýnýn haline benzer ki, önlerine çýkan bir iþin nasýl yapýlacaðý kanunda bulunmazsa, o þehrin eþrafý, ileri gelenleri toplanýp, o iþi kanunun uygun bir maddesine benzetip yaparlar. Bazen uyuþamayýp, bazýsý devletin maksadý, beldeleri tamir ve insanlarýn rahatlýðýdýr der. O iþi, rey ve fikirleri ile, kanunun bir maddesine benzetir. Bunlar, Hanefi mezhebine benzer.

Bazýlarý da, devlet merkezinden gelen memurlarýn hareketlerine bakarak, o iþi, onlarýn hareketine uydurur ve devletin maksadý, böyle yapmaktýr, derler. Bunlar da, Maliki mezhebine benzer.

Bazýsý ise ifadeye, yazýnýn gidiþine bakýp, o iþi yapma yolunu bulur. Bu da, Þafii mezhebine benzer.

Bir kýsmý ise, kanunun baþka maddelerini de toplayýp, birbiri ile karþýlaþtýrarak, bu iþi doðru yapabilmek yolunu arar. Bunlar da, Hanbeli mezhebine benzer.

Dört doðru yol
Ýþte þehrin ileri gelenlerinden herbiri, bir yol bulur ve hepsi, yolunun doðru ve kanuna uygun olduðunu söyler. Kanunun istediði ise, bu dört yoldan biri olup, diðer üçü yanlýþtýr. Fakat, kanundan ayrýlmalarý, kanunu tanýmadýklarý için, devlete karþý gelmek için olmayýp, hepsi kanuna uymak, devletin emrini yerine getirmek için çalýþtýklarýndan, hiçbiri suçlu görülmez. Belki, böyle uðraþtýklarý için, beðenilir. Fakat, doðrusunu bulan daha çok beðenilip, mükafat alýr. Dört mezhebin hâli de buna benzer. Her mezhep imamý, doðru yolu bulmak için uðraþtýðýndan, yanýlanlar affolur. Hatta sevap kazanýr. Onlara bu yetkiyi Allahü teâlâ ve Resulü vermiþtir.

Dört mezhepten baþkasýna uymak caiz deðildir. Bu, Eshab-ý kiramýn ve Tâbiinin mezheplerini küçümsemek deðildir. Çünkü, Eshab-ý kiramýn ve baþkalarýnýn mezheplerini tam olarak bilmiyoruz. O mezhepleri de bilseydik, onlara uymamýz da caiz olurdu. Çünkü, hepsinin mezhepleri doðru idi. Dört mezhep, tam bilindiði ve kitaplarý her yere yayýlmýþ olduðu için, her müslümanýn yalnýz bunlardan birine uymasý gerekir.



Ýmam-ý Rabbani hazretleri, Bir mezhebe tâbi olmayan mülhid olur buyuruyor. (Mebde ve Mead)



Yusuf Nebhani hazretleri, Þimdi her müslümanýn, dört mezhepten birine uymasý gerekir buyurduðu gibi, imam-ý Þarani, S.Ahmed Tahtavi hazretleri gibi birçok âlim de, ayný þeyi bildirmiþlerdir.
Kuran-ý kerimdeki; (Allahýn ipine sarýlýn!) emri, (Fýkýh âlimlerinin, mezhep imamlarýnýn bildirdiðine uyun!) demektir. [Tahtavi (Dürr-ül muhtar) haþiyesi, zebayih kýsmý]

Mezhep deðiþtirmek
Dört mezhebin imamlarý ve onlarý taklit eden âlimler, her müslümanýn dört mezhepten dilediðini taklitte serbest olduðunu ve bir mezhepten baþka mezhebe geçmenin caiz olduðunu ve harac, sýkýntý olduðu zamanlarda, baþka mezhebin taklit edileceðini bildirdiler. Allahü teâlâ, müminlerin dört mezhebe ayrýlmalarýný ve bunun, kullarý için faydalý olacaðýný ezelde takdir ve irade buyurdu. Amelde mezheplere ayrýlmaktan razý olduðunu bildirdi. Razý olmasaydý Resulü, bu ayrýlýðýn rahmet olduðunu bildirmezdi. Ýtikadda ayrýlmayý yasak ettiði gibi, amelde ayrýlmayý da yasak ederdi. (Mizan)

Resulullah efendimiz, Kuran-ý kerimde icmalen bildirilenleri, yani kýsa ve kapalý olarak bildirilenleri açýklamasaydý, Kuran-ý kerim kapalý kalýrdý. Resulullahýn vârisleri olan mezhep imamlarýmýz, hadis-i þeriflerde mücmel olarak bildirilenleri açýklamasalardý, sünneti nebeviyye kapalý kalýrdý. Böylece, her asýrda gelen âlimler, Resulullaha tâbi olarak, mücmel olaný açýklamýþlardýr.

Bilinen 4 imam zamanýnda, baþka mezhep imamlarý da vardý. Bunlarýn da mezhepleri vardý. Fakat, bunlarýn mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadý. (Hadika)

Ehl-i sünnetin dört mezhebinin imanlarý, inandýklarý þeyler, birbirlerinin aynýdýr. Aralarýnda hiç fark yoktur. Ayrýlýklarý yalnýz ameldedir. Bu da, müslümanlara bir kolaylýktýr. Her müslüman, dilediði mezhebi seçerek, bunu taklit eder. Her iþini, seçtiði mezhebe göre yapar. Müslümanlarýn, dört mezhebe ayrýlmalarý, Allahü teâlânýn rahmetidir. Bir müslüman, kendi mezhebine göre ibadet yaparken, bir zahmet, bir meþakkat hasýl olursa, baþka bir mezhebi taklit ederek, bu iþi kolayca yapar.




Ölçümüz ne olmalý?

Ýmam-ý Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiðine uymayan, her mana yanlýþtýr. Çünkü her sapýk, Kur'an-ý kerime ve hadis-i þeriflere uyduðunu sanýr ve iddia eder. Kýsa görüþü ile, bu kaynaklardan yanlýþ manalar çýkarýr, doðru yoldan kayar. Felakete gider. Allahü teâlâ, Kur'an-ý kerimde mealen, (Kur'an-ý kerimde bildirilen misaller, çoklarýný küfre sürükler, çoklarýný da hidayete, doðru yola ulaþtýrýr) buyurdu. (Bekara 26)




Ehl-i sünnet âlimlerinin anladýklarý mana doðrudur. Çünkü, bu manalarý, Selef-i salihinin eserlerini inceleyerek elde etmiþlerdir. Doðru bilgileri bizlere ulaþtýran bunlardýr. Kurtuluþ yolunu, yanlýþ yollardan ayýran onlardýr. Onlarýn hidayet ýþýklarý olmasaydý, bizler doðru yolu bulamazdýk. Doðruyu bozuk olanlardan ayýrmasalardý, dalalete yuvarlanýrdýk. Ýslamiyeti bozulmaktan koruyan onlarýn çalýþmasýdýr. Onlara uyan kurtulur. Onlara uymayan sapýtýr, herkesi de sapýtmaya çalýþýr.) [Müj.Mekt. 286]


Mezheplere olan ihtiyaç

Bazýlarý, Hadislere deðil, Kur'ana uymak gerekir diyor. Halbuki hadisler, Kurandan ayrý deðildir. Kuran-ý kerimin açýklamasýdýr. Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Resule itaat eden, Allaha itaat etmiþ olur.) [Nisa 80]
(Peygamberin emrine uyun, yasak ettiklerinden sakýnýn!) [Haþr 7]
(Ýndirdiðimi insanlara açýkla!) [Nahl 44]

Âlimler de, âyetleri açýklayýp Kur'an-ý kerimden hüküm çýkarabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, (Sadece sana vahiy olunanlarý teblið et) derdi. Ayrýca açýklamasýný emretmezdi. Resulullah, Kur'an-ý kerimde, kýsa ve kapalý olarak bildirilenleri açýklamasaydý, Kur'an-ý kerim kapalý kalýrdý. Hadis-i þerifler olmasaydý, namazlarýn kaç rekat olduðu, nasýl kýlýnacaðý, rüku ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarýnýn kýlýnýþ þekli, zekat nisabý, orucun, haccýn farzlarý, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunlarý Kur'an-ý kerimden bulup çýkaramazdý. Bunlarý Peygamber efendimiz açýklamýþtýr. Mezhep imamlarý, hadis-i þerifleri açýklamasaydý, sünnet kapalý kalýrdý. Sünneti, müctehid âlimler açýklamýþ, böylece mezhepler meydana çýkmýþtýr.

Mezhep nedir? Bir müctehidin edille-i þeriyyeden elde ettiði bilgilere, o müctehidin mezhebi denir. Sahabelerin tamamý müctehid idi. Hepsinin de mezhebi vardý. Mezheplerden yalnýz dördü kitaplara geçip, dünyanýn her yerine yayýldý. Dört mezhep arasýnda amelle ilgili farklý ictihadlar, iþlerimizi kolaylaþtýrmaktadýr. Her Müslüman, durumuna göre, kendisine kolay gelen mezhebi seçer.
Allahü teâlâ dileseydi, Kur'an-ý kerimde her þeyi açýkça bildirirdi. Böylece, mezhepler ortaya çýkmazdý. Her yerde, tek bir nizam olur, Müslümanlarýn halleri, yaþamalarý güçleþirdi.

Bugün dört mezhepten birine uymak gerekir. Çünkü, Eshab-ý kiramýn ve diðer müctehidlerin mezhepleri tam olarak bilinmiyor. Dört mezhep, tam bilindiði ve kitaplarý her yere yayýlmýþ olduðu için, dört mezhepten birine uymak þarttýr. Mezhepler rahmettir. Hadis-i þeriflerde buyuruldu ki:

(Âlimlerin farklý ictihadlarý, [mezheplere ayrýlmalarý] rahmettir.) [Beyheki]
(Âlimlere tabi olun!) [Deylemi]
(Ulema, enbiyanýn vârisidir.) [Tirmizi]

Bir Müslüman, kendi mezhebine göre ibadet yaparken, bir meþakkat hasýl olursa, baþka bir mezhebe uyarak, bu iþi kolayca yapar. Mesela Þafiiler, hacda kadýna dokununca abdestleri bozulur. Bunun için Hanefiyi taklit ederek haclarýný yapýyorlar. Bu apaçýk bir rahmettir.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son gavs tarafından, 17.06.2007 - 15:53 tarihinde.
Gönderen: 17.06.2007 - 15:16
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
278 Mesaj -
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri,

(Ehl-i beyt, asi [günahkâr] olsalar da, bunlarý sevmek lazýmdýr.Bunlarý sevmek, kalb ile, beden ile ve mal ile yardým yapmakla olup,bunlara riayet ve hürmet etmek iman ile ölmeye sebep olur) buyurdu.

**************************

Ehl-i beyt, Ehl-i sünnetin gözbebeðidir. Ehl-i beytin fazilet vekemalatý pek çoktur. Saymakla bitmez. Onlarý anlatmaya, methetmeye,insan gücü yetiþmez.
Ýmam-ý Ali yi çok sevmek, Ehl-i sünnet alametidir. Onu sevmekiçin, bir veya birkaç sahabiyi sevmemek, doðru yoldan ayrýlmak olur.

Ehl-i beyti sevmek, her mümine farzdýr. Son nefeste iman ilegitmeye sebep olur. Aklý az olan, iyi düþünemeyen bazý kimseler, buradayanýlýyor. Sevmek için sevgilinin düþmanlarýný sevmemek lazýmdýrdiyorlar. Ýctihadlarý icabý olarak Hz. Ali ile muharebe etmiþ olan

Hz. Âiþe yi ve

Hz. Muaviye yi ve

Hz. Talha yý ve

Hz. Zübeyr i,

Ehl-i beyte düþman sanarak, bu büyük insanlara düþmanlýk ediyorlar.Böylece doðru yoldan ayrýlýyorlar. Halbuki, âyet-i kerimelerden vehadis-i þeriflerden anlaþýlýyor ki, o muharebeler, dünya hýrsýndan,mevki ve þöhret sevgisinden deðil idi. Ýctihad ayrýlýðýndan idi.Muharebe etmek için deðil, anlaþmak için karþý karþýya gelmiþlerdi.Abdullah bin Sebe yahudisinin ve arkadaþlarýnýn hilesi ile harbe yolaçýlmýþtý. Eshab-ý kiramýn hepsi, Ehl-i beyti seviyordu. Bunainanmayanlar, yani Eshab-ý kiramý Ehl-i beyte düþman zan edenler,âyet-i kerimelere ve hadis-i þeriflere inanmamýþ olur. Âyet-i kerime vehadis-i þerifler gösteriyor ki, Eshab-ý kiram, Ehl-i beytin sevgisini,imanlarýnýn sermayesi edinmiþlerdi. (Eshab-ý Kiram kitabýgöz kırpma


Ýmam-ý Rabbani hazretleri buyurdu ki:

(Babam zahir ve bâtýn ilimlerinde yani kalb ilimlerinde çok âlimidi. Her zaman ehl-i beyti sevmeyi tavsiye ve teþvik buyururdu. Busevgi insanýn son nefeste imanla gitmesine çok yardým eder, derdi.Vefat edeceklerinde baþ ucunda idim. Son anlarýnda þuuru azaldýðýndakendisine bu nasihatini hatýrlattým ve o sevginin nasýl tesir ettiðinisordum. O haldeyken bile, (Ehl-i beytin sevgisinin deryasýndayüzüyorum) buyurdu. Hemen Allahü teâlâya hamd ve sena ettim.


Ehl-i beyti sevmemek, Harici olmaktýr. Eshab-ý kiramý sevmemeksapýk olmaktýr. Ehl-i beyti de, Eshab-ý kiramýn hepsini de sevmek vehürmet etmek Ehl-i sünnet olmaktýr.
Ehl-i beytin sevgisi, Ehl-i sünnetin sermayesidir. Ahiretkazançlarýný, hep bu sermaye getirecektir. Ehl-i sünneti tanýmayanlar,bu büyüklerin orta, adil, halis sevgilerini bilmeyerek, ifratý seçerek,sevgide taþkýnlýk yaparak, orta ve adil sevgiyi sevmemek sanýyor. Ehl-isünnete harici damgasýný basýyorlar. Bu zavallýlar bilemiyorlar ki,aþýrý ve taþkýnca sevmek ile hiç sevmemek arasýnda, bir de doðru,insaflý, orta derecede sevgi vardýr. Hakkýn yeri de, her þeyde ortada,merkezdedir. Bu hak ve adalet merkezi, Ehl-i sünnete nasip olmuþtur.


Sevmenin aþýrý ve tehlikeli olmasý þöyledir ki, Hz.Ali yi sevmiþolmak için, diðer üç Halifeye düþman olmak lazýmdýr diyorlar. Ýnsafetmeli, iyi düþünmeli, bu nasýl sevgidir ki, bu sevgiyi elde etmekiçin, Resulullahýn Halifelerine, yani vekillerine düþmanlýk þartoluyor? Bu nasýl sevgidir ki, insanlarýn en iyisinin, Allah ýnhabibinin, Allah ýn resulünün eshabýna sövmeyi, lanet etmeyi icapettiriyor? Bu nasýl sevgidir ki, Allah resulünün mübarek hanýmýna,damadýna, kayýnbirader, kayýnvalide ve kayýnpederlerine sövmeyi, lanetetmeyi icap ettiriyor? Bunlar, nasýl fena bilinir, nasýl kötülenir,nasýl temiz bilinmez ki, Allahü teâlâ, hepsinden razý olduðunu, hepsineCenneti vaad ettiðini Kur an-ý kerimde bildiriyor. Onun resulü Muhammedaleyhisselam da eshabý hakkýnda kötü konuþmayý yasak ediyor. Bunaraðmen onlara kötü, pis, kâfir denilebilir mi? Bu nasýl iman, bu nasýlmüslümanlýktýr?
Gönderen: 17.06.2007 - 16:37
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Üsve-i Hasene su an offline Üsve-i Hasene  
273 Mesaj -
Gavs Kardeþim bir hadiste buyuruldu ki Alimin ölümü Alemin ölümüdür. Bu sözümüzün manasýný ehil olan anlar...

Alim olanlar Amil olanlardýr Amil olanlar olaylara hakim olup hayra sevk kabiliyeti olanlardýr ve emanete de ancak onlar sahip çýkýp ellerindeki nimetin kendilerinden deðil Rabbimizin fazlý oldugunu görür ve hissederler , kendilerini aradan çekerler..

Bazen insanlar gibi birlikteliklerin hatta devletlerin bile bir fetret yani saglýklý düþünme , deðerlendirme , hatalarýný ve yanlýþlarýný görme zamaný vardýr. Bence artýk bazý þeylerin düzelme zamaný çoktan geldi hatta geçiyor bile..

Bir þirketin yönetim kurulu baþkaný en alt birimden en üst birime kadar olaylara hakim olandýr.O kiþi çekirdekten en alt görevden baþlayarak tüm birimlerde çalýþýr , en ince prensip ve iþleyiþine hakim olur.Aksi halde olaylarý ve kiþileri analiz edemez ipler elinden kayar gider..

Eðer görev aldýgýnýz bir sorumluluk ve emanette tüm iþleyiþe hakim deðilseniz amir ve amil deðilsiniz demektir iþin kaidesi budur.

Ýþin diðer boyutu Hatibi konuþturan talibidir. Talip kaliteli olmadýktan sonra Hatip ne yapsýn demekte olmaz. Hatip kaliteli olsa idi Kaliteyi düþürmek yerine yükseltmeli deðilmiydi..

Sözümüz sahiblerini bulur inþaAllah...........

Konuya geri döner isek

Büyükler düþmandan cahil dostu daha tehlikeli bilmiþler ve uyarmýþlardýr.

Gavs Kardeþim yazýsýndan anlaþýlacagý gibi esin1709 Þia eksenli bir üye þu ifadeye bakýnýz. ( Bu dört zata ve onlarla ayný vasfa sahip peygamber soyundan gelen diðer dokuz imama günah atfetmek Ehlibeyt hukukunu, gerçeðini bilmemek nedeniyle küfre girmek demektir.)

Eðer Kuran ve Sünnete Hak ve Hakikat gözüyle bakabilme kabiliyetini Rabbim bir kula ihsan etmedi ise bilinizki bu en büyük ahmaklýktýr çünkü ahmaklýk kahr-ý ilahidendir....

Kuran-ý Kerimin açýk ayetlerini bile görmekten nasipsiz bu kiþilere Rabbim Hidayet versin...

1. Ehli Beyt baðý kan baðýmý yoksa Ýman ve Teslimiyet baðýmýdýr...Cevabý Rabbimiz veriyor..

Nuh Aleyhisselam ile birlikte müminler gemiye binmiþti, Nuh Aleyhisselam'ýn oðlu gemiye binmeyen kafirlerin arasýndaydý. Nuh Aleyhisselam oðlunu gemiye bindirmek istemiþ; oysa oðlu kafirlerin arasýnda bulunuyordu.
"Nuh Rabbine dua edip dedi ki:"Ey Rabbim! Þüphesiz ( sen ehlimi kurtarmayý vaad etmiþtin) oðlum da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktýr. Sen hakimler hakimisin."aglaHud-44)

"Allah buyurdu ki; Ey Nuh! O asla senin ailenden deðildir. ( Bir peygamberin yada müminin ehli yine ancak iman edenler olabilir )Çünkü onun yaptýðý ( yani imansýzlýgý ) kötü bir iþtir. O halde hakkýnda bilgin olmayan bir þeyi benden isteme! Ben sana cahillerden ( mazaAllah hakikati ve tevhidi inkar edip itiraz edenlerden) olmamaný tavsiye ederim."aglaHud-45)

Allah Celle Celaluhu Nuh Aleyhisselam'ý o kadar sert uyarmýþtýki , Nuh Aleyhisselam ayaklarýnýn kaymasýndan Rabbine sýgýndý,tövbe istiðfarda bulunmuþdu:

"Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkýnda bilgim olmayan þeyi istemekten sana sýðýnýrým. Eðer beni baðýþlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uðrayanlardan olurum!"agla hUd-46)


Peygamberimiz s.a.v. Selman-ý Farisi Hz ni hiç bir kan bagý olmadýgý halde Ehl-i Beyt kabul etmiþ Kýyamete kadar Müttakiler ailemdir diye ferman buyurmuþtur....


2. Ehli Beytin Masum oluþu :

Bu inanýþta Kuran-ý Kerimle reddedilmiþ ve tevhid dýþý bir sapkýnlýktýr...

Ancak Peygamberler için Ýsmet sýfatý caizdir. Buda ancak Vahiyle sýnýrlandýrýlmýþtýr..Yani Peygamberlere Ýndirilen ayet ve Þeriat koruma altýndadýr..Peygamberler Hüküm indirilmemiþ konularda kendi tercih ve görüþlerini ortaya koyabilirler eger bu tercih Rabbimizin tercihine tam isabet etmedi ise vahiyle düzeltilir.

Peygamberimizin s.a.v. Bedir esirleri konusundaki istiþare üzere aldýgý karar Enfal Süresindeki ayetlerle sert bir þekilde uyarýlmýþ ve Efendimizin s.a.v. ifadesiyle azab bir kaç metre ötesine kadar hissettirilmiþ ve affedilmiþtir....

Yine Hz Adem a.s. mýn yasak meyveyi yemesi Hz Yunus a.s. mýn ilahi emir almadan teblig yerini terk ederek ayrýlmasý hep Ehli Sünnet tabiriyle Ýctihad hatasýdýr..

Peygamberimiz Yarýn hem elçiden hemde sizden hesab soracagýz ilahi emriyle Sahabe efendilerimizden þahidlik almýþ ve o þahidliðe Rabbimizi þahid göstermiþtir...

Dehr ( Ýnsan ) Suresinde Rabbimiz buyuruyorki '' Þüphesiz biz insaný imtahan etmek için yaratmayý takdir ettik ve imtahaný kazanma yolunu ( istidatýný yani her türlü kabiliyeti hýlkatýna yerleþtirdik) onu iþitir ve görür kýldýk ( ki akli ile seçebilsin, deðerlendirebilsin ) Artýk karar kullarýmýndýr. Ýster Teslim olup þükredenlerden yada kaçýnýp varlýk gayesine nankörlük edenlerden olurlar. (( Ýnna hedeyna hüssebile imma þakirav ve imma kefura ))

Burada iki seçenektede ( Ýmma ) kelimelerin kullanýlmasý þu manaya gelirki biri olmadan diðeri olmaz demektir.

Yani Cennete gitmek için hem Cennete giden yolun örneði hemde Cehenneme giden yolun yanlýþlýðý kulun önünde olmalý, kul ikisinide nefsinde yaþamalý ve o iradeyi göstermeliki Cenneti Kazanabilsin.
( Cennet , Cehennemin cazibesine raðmen cennete giden yolda irade ve sebat koyabilmektir.)

Yada Cehenneme ebedi gitmek için ayný þekilde Ýslam Þeriatinin o kiþiye sunulmasý yada ulaþtýrýlmasý ( yada bir örnek toplumun var olmasý ) buna raðmen Teslim olmamasý, direnmesi kabule yanaþmamasý karþýlýðýdýr.

Bu ayetlerden hiç bir iradeli kul müstagni kýlýnmamýþtýr.

Hepimiz kuluz ve imtahan edilecegiz. Rabbimiz mutlak adil olandýr..haþa tabir caizse hiç bir kuluna torpil ve kýyak geçmemiþtir..Verilen sorumluluk ve emanet oranýnda Ýmtahaný ve hesabý artmaktadýr o kadar....

Said Nursi Hz derki Peygamber efendimizin s.a.v. Hz Hüseyn ve Hz Hasan r.a. efendilerimize olan sevgi ve muhabbetinde bir boyutta Kýyamete kadar Hakikat önderleri Seyyid ve Þerifleri görmesidir.Rabbim Þefaatlerini nasip etsin..



Mesaj 2 kez düzenlendi. En son SuMeYRa tarafından, 21.06.2007 - 16:55 tarihinde.
Gönderen: 20.06.2007 - 14:46
Bu Mesaji Bildir   Üsve-i Hasene üyenin diger mesajlarini ara Üsve-i Hasene üyenin Profiline bak Üsve-i Hasene üyeye özel mesaj gönder Üsve-i Hasene üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1086 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Muhtazaf (67), güllük (50), Tarik1001Ziyad (43), seraga (55), HÜSEYiN KARA (65), karaelmas38 (51), cemal57 (61), M.fansa (57), TATLIBELA (47), bbs (45), sedatf (50), uslu (49), ..ERDAL.. (43), metpay (55), derya_611 (50), aleyna nur (46), dilara0038 (59), aydin2004 (65), GülMuhammed (41), nurhalil (59), mustafa1 (56), kociste (70), osmanca (56), emin cinar (72), gulyuzlu (42), muhammedsafi (61), 0beyhan (55), alemihuccet (47), ahmet_37 (61), koreli09 (51), semsihamdi (62), dstar34 (49), seferyaþa.. (68), istanbulluzeki (59), atalayx (53), muhammet karagö.. (46), Rana-iyl (55), memo-nrw (51), yagmurum (52), sefadostu (51), abdulkadirorçan (40), sertan birol (45), bey57 (58), minikserce76 (51), orkan (48), fatma aktan (52), daliyavuz (54), Suffii (47), capanoglu66 (47), Ferhat37 (45), cansever80 (44), tete (47), telli (53), adidas_021 (27), mtura01 (50), Erdogandk (45), Otoriter (54), hmei? (53), furkan_guven (48), hasankaya01 (45), scorpion (42), talha57 (55), ali kaman (56), yueksel77 (48), wellness (55), Eness (61), nihanhane (42), ceek13 (45), samsat (41), ahmet-33 (51), temeksiz (61), SAVAÞ (50), isyan (39), nacikilci (55), Financial1982 (45), Simsek1974 (51), nurdansaka (45), BEKIR KOCA (44), haydaruzun (48), kadr (68), TONYUKUK (55), adim55 (46), AyMelek (53), melih_6 (51), Izzet Demirhan (66), mirkli (53), keser29 (53), muhsincan (49), 55hilal (66), ResoAga (54), 56emrullah (39), TAMER&CAMDERELi (50), birkulun (41), armagan63 (49), zekeriya- (56), acizane_23 (40), alibis (51), ilhan7979 (54), makedon (62), atikus (54), bay z021 (42), ruveyda_1983 (42), baranagri (55), Sessizlik_50 (36), SANLI (47), mrgol (73), mkaplan (44), arap (37), mna_metu (38), meloman (52), NæTiv&#83.. (38), Hazanyeli (48), gonul-_-dostum (45), ussaki (56), gencosman64 (61), M_K_S_37 (55), osmandenizci (61), DELÝBA&T.. (53), akýnc&ya.. (49), raif1971 (54), eren06 (60), vuslat_65 (40), mustafawarburg (54), mavi_ (42), afacan (56), Protoss (54), hayrettin23 (63), Hamdi (58), mustafaarda (57), hasta_genc23 (40), Usta74 (51), gulaislame (45), gulum_sevgi (61), emin2535 (56), fizme (56), santana (39), ahmet33 (42), serco (49), s.durdu (50), sulo (), tGb (39), zorbey66 (51), nurayse (51), raptor26 (47), orhan-velioglu (48), gülyunah (57), cendel (45), el bilo (50), PeYGaMBeR_GüLLe.. (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.00371 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.