hydroxychloroquine dexamethasone hydroxychloroquine generique colchicine kaletra prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KISILIK GELISIMI » 0 - 12 Yaş Çocuğunun Kişilik Gelişimi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 5 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
0 - 12 Yaş Çocuğunun Kişilik Gelişimi

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kişilik, bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici tutarlı ve yapılaşmış bir ilişki biçimidir. Kişilik, bir insanın duyuş, düşünüş ve davranış tarzını etkileyen faktörlerin kendisine özgü bir örüntüsüdür. Ayrıca çok kapsamlı bir kavram olup, bireyin, biyolojik ve psikolojik, kalıtsal ve edinik bütün yeteneklerini, duygularını, isteklerini, alışkanlıklarını ve bütün davranış özelliklerini içine alır. Kişilik davamlı olarak içten ve dış çevreden gelen uyarıcıların etkisi altındadır ve doğuştan yaşamın sonuna kadar bir oluşum süreci içindedir.

Kişilik gelişimini bilmek ve bu gelişinin nasıl bir yol izlediğini saptamak önemlidir. Ancak bu sayede insanların neden birbirinden farklı olduğunu, olaylara karşı neden farklı tepkilerde bulunduğunu anlayabiliriz. Bunun yanı sıra kişiliği etkileyen faktörleri bilirsek sağlıklı düşünebilen, kendine yetebilen, bağımsız harekat eden gerek topluma gerek kendisine faydalı bireyler yetiştirebiliriz.

Kişilik çoğu zaman karakter ve mizaç kavramları ile karıştırılır. Hatta bazen bu terimlerin eş anlamda kullanıldığı olur.Halbuki bu kavramlar kişilikle aynı anlama gelmez, bu kavramlar kişiliğin bir parçasıdır. Karakter öğrenmeyle kazanılır.Ve bu öğrenme insanın içinde bulunduğu toplumun ahlak anlayışı ve değerler sistemine uygun bir davranış tarzı benimseyip benimsemediğidir. Mizaç ise otonom sinir sisteminin özelliği ve iç salgı bezlerinin az veya çok çalışması gibi kalıtımla gelen fizyolojik özellikler tarafından meydana gelir yani üzerinde beden kimyası etkilidir. Çabuk kızmak, soğuk kanlılık, sıcak kanlılık vs. Tekrarlamak gerekirse kişilik karekter ve mizaçıda içine alan daha kapsamlı bir kavramdır.

Kişiliği ve davranışları etkileyen en önemli faktörlerden biri de, benliktir. Benlik insanın kendi kendini görüş ve kavrayış tarzıdır; bu bakımdan kişiliğin öznel yanını oluşturur. Benliği analiz edersek şunlar karşımıza çıkacaktır.

“ Ben neyim? Bu sorunun cevabını bazı kimseler, daha çok olumsuz olarak, yani “ben beceriksizim, çirkinim, soğuk insanın biriyim” diye cevaplayabilir. Bir başkasının ise kendi hakkında “Ben akıllıyım, güzelim, becerikliyim ve sevimliyim”diye daha olumlu bir kanısı olabilir.

“Ben ne yapabilirim? Bende ne gibi yeterlilikler var”, “Ben iyi konuşurum, güzel resim yaparım, müzikten anlarım ya da ben matematikte iyi değilim, iyi sporcu olamam” gibi kendimizde ne gibi yeteneklerin olduğuna dair olumlu ve olumsuz değerlendirmelerimiz kendi kendimizi kavrayış tarzımızdır.

“Benim için ne değerlidir? Ben ne yapmalıyım ve ne yapmamalıyım” Örneğin “Başkalarına yardım etmeliyim”, “Para kazanmalıyım”, “kopya çekmemeliyim” ya da yakalanmamak koşulu ile kopya çekmekte sakınca yoktur”, “Herşeyden önce kendimi düşünmeliyim” gibi bireyin içinde bulunduğu toplumda kendine göre edindiği az çok olumlu ya da olumsuz yargılardan meydana gelen bir değerler sistemi verır. Bu da benliğin önemli bir yanıdır.

“Hayatta ne istiyorum? Doktor, sanatkar, mühendis,iyi bir ev hanımı gibi çeşitli emel ve ideallerde benliğin bir yanını oluşturur.

Çocuk doğuştan ben ile ben olmayanı ayırt edemez. Fakat benlik, kişi doğduğu andan itibaren başından geçen sayısız olaylar, çevresinde değindiği kişilerin etkisiyle yavaş yavaş oluşur.

Diğer gelişim alanları gibi çocuğun kişiliği de iki temel etmenin etkileşiminden oluşur: kalıtım ve çevre. Ancak kalıtım çocuğun kişilik yapısını, bedensel ve bilişsel yapısından daha az etkiler; çevresel ve sosyal etmenler ise bu konuda çok daha önemli rol oynar. Kalıtımın etkisini yeni doğmuş bebekler arasındaki farklılıkta da görebiliriz. Bazı bebekler sakin, bazıları hareketli, bazıları ise huysuz olurlar. Ancak onların başlangıçta gösterdikleri bu eğilimlerin ne yönde gelişeceği sosyal çevrelerindeki etmenlere bağlıdır. Örneğin doğuştan sakin bir bebek annesince ihmal edilir ya da sürekli olarak sert davranış görürse sonuçta huysuz ve tedirgin bir çocuk olabilir, kısaca kişilik gelişimi büyük ölçüde sosyal bir olgudur ve çocuğun sosyal çevresi ile olan ilişkilerine çok yakından bağlıdır. Bu yüzden kişilik gelişimine bazen sosyalleşme ya da sosyal öğrenme de denir.

Şimdi kişilik gelişiminin izlediği aşamalara bakalım.

SIFIR YAŞ İLE BİRBUÇUK YAŞ ARASI ( 0-1.5 yaş)

Önce bebeğin yaklaşık bir buçuk yaşına kadar olan gelişimini inceleyelim. Yeni doğan bebeğin çok önemli iki özelliğinden biri yaşayabilmek için tümüyle başkalarına bağımlı ve muhtaç olmasıdır. Ona bakan onu doyuran, koruyan biri olmazsa bebek ölür. Bu temel özellik çocuğun daha yaşamının ilk anından itibaren başka insanlarla ( anne veya anne yerini tutan bir başka kişi v.b ) bir sosyal ilişki içinde olduğunu göstermektedir.

Yenidoğan bebeğin diğer önemli özelliği tümüyle kendi gereksinimlerini gidermeye yönelik olmasıdır. Bu özelliğine egosantrik de diyebiliriz. Ancak burada söz konusu olan bencillik bilinçli olarak kendi gereksinimlerini en ön planda tutmak değildir.

Bebek ilk ilişkisini bu çerçeve içinde annesi ya da annelik görevini yapan kişi ile kurar. Çocuğun bu ilişki içinde iki temel gereksinimi vardır: fiziksel bakım ( doyurma ve korunma ) ve sosyal bakım ( sevgi ve duygusal yakınlık ). Bu iki temel gereksinimin nasıl ve ne ölçüde yerine getirildiğini bilirsek çocuğun ilerdeki kişiliğinin temeli hakkında çok şey öğrenmiş oluruz. Önce fiziksel bakımı ele alalım. Olumlu bir anne çocuk ilişkisinde çocuk zamanla annesini ve ona doyum veren, onu koruyan, rahat ettiren bir kişiyi bir ödül kaynağı olarak beller, ona değer verir. Anne yokken arar, görünce sevinir, ona bağlılık duyar ve bağlanır. Bebeğin kısa süre de olsa annenin gözden uzaklaşmasına dayanabilmesi bebeğin özbenliğine de varlığı artık kesinlik kazanmış bir anne tasarımının bulunduğunu gösterir. Anne bir süre gözden uzaklaşmış olabilir, fakat az sonra gelecektir, çünkü gözden şu anda silinmesi tümden yok olması değildir. Demek ki düzenli alma verme ilişkisi bebeğin zihninde annenin sürekliliğini sağlar. Anne çocuğa karşı tutarlı ve olumlu ise çocukta genel olarak yaşamda doyum bulacağına ilişkin bir temel güven duygusu oluşmaya başlar. Ama anne tutarsız, olumsuz ya da kaygılı ise çocuk bu temel güveni oluşturmakta zorluk çeker.

Fiziksel bakım eksiksiz de olsa temel güveni oluşturmada tek başına yeterli değil. Sevgi ve duygusal yakınlık görmeyen çocuğun kişiliği bu durumdan olumsuz etkilenir. Hatta bakım evlerinde yaşayan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar yeterli fiziksel bakım gören ama sevilip okşanmayan, konuşulmayan çocukların önce çevreden ilgi aradıkları, fakat zamanla adeta yaşama küsüp çevreyle ilişkilerini kestiklerini ortaya koymuşturlar. Oysa sevgi ve duygusal yakınlık gören çocuk insanlarla ilişki kurmayı tatmin edici bir olay olarak görür. Annesinin ona değer vermesi onda değerli olduğu kanısını uyandırır. Genellikle insanlarca sevileceğine, sevilmeye değer bir insan olduğuna ilişkin temel güven oluşturur. İşte, anne çocuk ilişkisindeki bu süreklilik, tutarlılık ve aynılık çocukta “Temel güven duygusunun” özünü oluşturur.

Bununla birlikte bütün yaşlarda yaklaşmakta olan tehlikeyi veya rahatsızlığı sezmek için dürüst ve dürüst olmayan insanlar arasında ayrım yapmak için biraz güvenmemede gereklidir. Ama eğer güvenmeme güvenmeden az olursa çocuk ya da gelişmiş insan hayal kırıklığına uğrayabilir, şüpheci ve kendine güvenden yoksun olabilir

Kişilik gelişimini etkileyen diğer bir faktör ise duygusal gelişimdir.Duygusal gelişim sağlıklı bir insan gelişimini inceleyebilme açısında önemli olduğu kadar, duygusal temelde sorunları olan çocukların bu sorunlarının anlaşılması ve tedavisi açısından da araştırılması gereken bir konudur.Duygusal gelişimin parçası olan korkuya şöyle bir bakalım. Bu dönemde ses korku yaratan uyarıcılar arasında birinci sırada gelir. Altıncı ayda veya daha ileri aylarda bebeklerin yaşındaki ilerlemeye bağlı olarak bebeklerde uçurum görüntüsüne karşı korku tepkileri artmıştır.Diğer bir korku türü ise bebeklerin yabancılara karşı gösterdikleri korku tepkileridir.7. ve 8. aylarda yabancılara karşı hissettikleri korku duyguları birinci yaşın sonuna doğru yoğunluk ve sıklık gösterir.

Bebeklik çağında öfke ve saldırganlık tepkisi çocuğun bir kimse ya da olay tarafından engellenmesinden doğar. Bu engeller en belirgin şekilde şu alanlarda ortaya çıkar; yemek yeme, temizlik, tuvalet eğitimi, uyku, oyundan alıkonma. Bu tür engellere karşı bebeğin ilk tepkisi, hedefi belli olmayan bir ağlama ve çırpınmadır. Giderek çevresinin ödüllendirdiği yönde davranışını belirler, bağırma, tepinme, inatla nefes tutup çevresini korkutma gibi yöntemler bulur.

BİRBUÇUK YAŞ İLE ÜÇ YAŞ ARASI (1.5- 3 yaş )

Çocuk, fiziksel ve psikolojik olarak bağımsız oldukça kişilik için yeni olanaklar ortaya çıkar. Çünkü bu dönemde kas ve hareket gelişim hızlanmıştır ve ayağa kalkıp yürüyen çocuk anne kucağından çevreye doğru uzanmaya, kendi başına hareket etmeye başlar. Bu yılların olumlu unsuru özerklikken, olumsuz unsurlar utanma ve şüphedir. Bu dönemde çocukta işeme ve dışkılama işlevini gören kaslar olgunlaşmaya başlamıştır. Dolayısıyla bu kasların olgunlaşması, işeme ve dışkılamanın artık isteğe bağlı olarak yapılabileceği anlamına gelmektedir. Yani çocuk isterse tutar, isterse bırakabilir. Böylece birbirine karşıt iki istek, iki eğilim ortaya çıkmıştır. Çocuk, birbirine karşıt iki eğilim arasında bir seçim yapabilme durumuna gelmiştir. Bu durum çocuk için yepyeni bir yetinin gelişmesi demektir: tutmak ya da tutmamak; yapmak ya da yapmamak. İşte, özerklik duygusu birbirine karşıt istek ve eğilimler arasında bir seçim yapabilme gücüdür. Utanma kişinin pantolonunun inikken kendine bakıldığının farkında olduğu anlamına gelir. Şüphe çocuğun göremediği ve kontrol etmeye çalışması gereken, bilinmeyen “arka” ile ilgilidir.

İşeme ve dışkılamayı isteyince tutabilme ya da bırakabilme giderek toplumsal anlam taşıyan birçok davranış örüntülerine geçer ve genelleşir. Bu dönemde çocuk kakasını ne zaman, nereye yapabileceği veya evin nerelerini araştırmaya müsaade edildiği gibi kurallarla karşılaşır.Bu kuralar çocuğun gelecekte karşılaşacağı toplumsal kurallar karşısında çocuğu hazırlar.Burada dikkat edilecek nokta çocuk özerkliğini kazanırken onu kurallar altında ezmemek ve kişilik gelişiminin önünü tıkamamaktır.

Çocuk içinde bulunduğu toplumun beklentilerine göre bazı şeyleri yapmayı, örneğin kakasını, çişini uygun zaman ve yerde bırakmak üzere tutabilmeyi öğrenirken ağır utandırmalar ve cezalarla karşılaşırsa utanç ve kuşkuculuk duyguları yerleşir. Böylece bu duyguların etkisi ile seçim yapabilme ve irade yetilerinin gelişmesi kösteklenebilir. Bu evrede istenmeyen gelişme utanç ve kuşkuculuk duygularının aşırı gelişmesidir.

Kısaca bu dönemdeki en önemli gelişme çocuğun yürüme, konuşma ve tuvalet becerilerini kazanmasıdır.

Bu dönemdeki korkulara bakacak olursak çocukların korkularında farklılaşma ve artmalar görülür. Bu dönemdeki korkular karanlık, köpek, şimşek, ani ses ve yalnız kalma v.s sayılabilir. Ayrıca tuvalet eğitimi de bazı çocuklarda korkuya neden olur ki bunun nedeni alaturka tuvalettir çünkü çocuk kakasını kendisine ait bir parça olarak görür ve kendine ait bir şeyinde gitmesi çocuğu korkutur, kaygılandırır. Bu noktada dikkatli olmak gerekir.

ALINTI
Ekleme Tarihi: 22.07.2008 - 22:32
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 0 - 12 Yaş Çocuğunun Kişilik Gelişimi
Muhtazaf 22.07.2008 - 22:32
 0 - 12 Yaş Çocuğunun Kişilik Gelişimi
RuZGaR 23.07.2008 - 00:08
 0 - 12 Yaş Çocuğunun Kişilik Gelişimi
Muhtazaf 23.12.2008 - 12:11
 0 - 12 Yaş Çocuğunun Kişilik Gelişimi
Muhtazaf 23.12.2008 - 12:16
 0 - 12 Yaş Çocuğunun Kişilik Gelişimi
Muhtazaf 23.12.2008 - 12:17

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 697 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54091 saniyede açıldı