ivermectine lopinavir ritonavir hydroxychloroquine lopinavir ritonavir stromectol apranax aprovel aralen arava arcocillin arcoxia aricept arilin arimidex aristocort artane arthrotec artofen asacol asasantine asmaxen at 10 atarax atenil ateno basan comp ateno basan atesifar athrofen atridox atrovent augmentin avalide avana avapro avelox aventyl aviral avodart aygestin azaimun azarek azelex aziclav azulfidine bactrim basiron
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » İSLAMIN ILIMLISİ OLURMİ BU İŞİ KİMLER ÇIKARDİ.

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Bergamali su an offline Bergamali  
İSLAMIN ILIMLISİ OLURMİ BU İŞİ KİMLER ÇIKARDİ.

18 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 05.03.2008 - 14:20
Cinsiyeti: ----- 
BEN BİR ŞEY DEMEYİM. YAZIYI OKUYAN KARDEŞLERIM GÖRUŞLERINİ YAZABİLİIRLAR.

Alıntı
ABD Stratejisinde Ilımlı İslam ve Dinlerarası Diyalog - Doç.Dr.Yaşar Hacısalihoğlu
1 2 3 4 5 (1 oy) Friday, 14 April 2006
ABD’nin 11 Eylül olayından sonra giriştiği yayılma çabası ,askeri ve sivil olmak üzere iki cephede yürütülmeye çalışılıyor. Avrasya coğrafyasına yönelik yürütülen askeri ve sivil yöntemler, ekonomik ve siyasal iradeyi denetleyerek , Avrasya’da kalıcı egemenliği hedefliyor.Bu egemenlik hedefine dayalı üretilen Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) hem askeri hem de sivil yöntemlerle yapılandırılıyor.
Askeri yöntemler doğrudan işgalleri yaşatırken,sivil yöntemlerde belirgin iki örnek dikkati çekiyor. Bunlardan birincisi; adına “kadife devrimler” denilen ,değişim-statüko çelişkisi yaratılarak,ABD( ve Batı) güdümlü yönetimleri iş başına getirme çabası iken diğeri ise; dinsel motifleri kullanarak İslam coğrafyasında yine ABD( ve Batı) güdümlü siyasal atmosferi yaratma hedefidir.Bu durumu simgeleyen kavram “ılımlı İslam” dır.Bu kavram, ABD ‘nin siyasal laboratuarlarında üretilmiş,yapay ve dinsel olmayan siyasal bir kavramdır.Türkiye üzerinden geliştirilen ve cemaatleştirilmeye çalışılan bu kavramın içeriğini ABD’nin stratejik hedefleri belirlemektedir.”Ilımlı İslam” kavramı,İslam coğrafyasında Beyaz Saray’a bağlanmış Müslüman cemaati oluşturma projesinin ürünüdür.Avrasya coğrafyasına yayılmış olan sözde “Türk okulları” da bu projenin uzantısıdır.

Öte yandan Bush’un Haçlı Seferi olarak tarif ettiği Irak yönelişi , terör kavramını İslam’la birlikte anma çabasıyla yapılandırılmıştır.Huntington’un “medeniyetler çatışması” tezini parlatarak,Batı medeniyetini İslam’la kavgalı kılmanın hesapları yapılmıştır.Bu çerçevede İslam coğrafyasında sadece iki modelin varolabileceği algılatılmaya çalışılmıştır.

Birincisi ; radikal içerik taşıyan ve terörle anılan İslam anlayışı iken diğeri ise doğrudan ABD güdümünde davranan “ılımlı İslam” anlayışıdır.Aslında her ikisini de tasarlayan ve oluşturan ABD stratejileridir.Birincisi ABD tarafından Soğuk Savaş döneminde geliştirilen “yeşil kuşak projesinden ” geriye kalan ilişkilere dayalı olarak yapılandırılmıştır.El-Kaide bunun simgesidir.Birinci anlayış, ABD’nin(ve Batı’nın)askeri yöntemlere başvurabilmesi adına uygun iş iklimi yaratmaktadır.Çünkü bir yere istikrar götürebilme misyonunun yüklenilebilmesi için oranın önce istikrasız olması gerekir. Bu açıdan İslam’ı Terörle anma çabasının ABD stratejileri açısından özel bir yeri vardır.Son zamanlarda yaratılan karikatür krizleri de bunun bir parçasıdır.

İkinci model olarak sunulan “ılımlı İslam” ise doğrudan siyasal iradeye ABD çıkarları açısından hükmedebilmenin çabasıdır.Hristiyan emperyalizminin İslam coğrafyasında temsilidir.”Ilımlı İslam” ,ABD çıkarlarını baş tacı eden İslam’ın özüyle değil ABD’nin sömürü düzeniyle iç içe olan anlayıştır.”Ilımlı İslam” ; bağımsızlık ruhunu köreltmeyi,bölgesinde dayanışma ve milli devlet modeline dayalı üniter yapıları zayıflatmayı ve giderek atomize etmeyi hedefleyen siyasal bir modeldir. Bu modelin uygulama araçlarının başında “dinlerarası diyalog” gelmektedir.Türkiye’yi hedef seçen diyalog çabası,BOP’un sivil yöntemlerinin uygulama araçları arasındadır.

Hristiyan emperyalizminin İslam coğrafyasında ABD’nin ekonomik ve siyasal egemenliğinin temsil eden “ılımlı İslam” özellikle Türkiye’de son dönemde “dinlerarası diyalog” eliyle mesafe almaya çalışmaktadır.Misyonerlik faaliyetleri çerçevesinde de görülmesi gereken bu diyalog çabası ,Batı emperyalizminin geçmiş deneyimlerinden de izler taşımaktadır. Örneğin 15.yüzyılda Batı emperyalizminin Afrika’da neyi ,nasıl yürüttüğünü en iyi anlatan şu Afrikalı sözü günümüze de ışık tutmaktadır.

Misyonerler topraklarımıza geldiklerinde
Bize dua etmesini öğrettiler
Gözlerimizi kapattık ve dua etmesini öğrendik
Gözlerimizi açtığımızda Hristiyanlık dini bizim olmuştu
Topraklar onların…




Bu mesaj 1 kez ve en son Bergamali tarafından 04.03.2008 - 12:52 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.03.2008 - 12:42
Bu mesajı bildir   Bergamali üyenin diğer mesajları Bergamali`in Profili zum Anfang der Seite
Bergamali su an offline Bergamali  
MUSLİMAN HAÇLİDANMI ÖĞRENIR DİNINİ İMANINİ

18 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 05.03.2008 - 14:20
Cinsiyeti: ----- 
BUNLARI OKUDIKÇA VE AKLIMA GELDIKÇA KAFAYİ OYNATACAK GİBİ OLİYİM. BU ÜLKENİN İNSANLARİ TÜM MÜSLİMANLAR NEDEN HALA HORUL HORUL UYUYİLER.HEM HAÇLİLAR HEM YAHUDİLARİN OYUNLARINI HALA ANLAMAMAKTA ISRAR EDİYILER.BU KADAR KAN ŞİDDET EZİLMİŞLIK BU MİLLETLERİ NEDEN HALA UYANDIRMAYİDA OLMADIK ŞEYLERIN PEŞİNDA TIRIŞKADAN CİHAT NARALARİ ATILİYİ. DAHA ÇOK KOTEK YİYELIM DİYEMİ.EE BU KAFAYLADA DAHA ÇOK YERIZ BE TE TE O KAA.

Alıntı
ILIMLI İSLAM: SÜREÇ VE NİYETLER
07/09/2007 - 12:39



Şamil YAVUZ



BOP’un eş başkanı tarafından idare edilen bir ülke olduğumuz gerçeği asla unutulmamalıdır. Önceki dışişleri bakanı A. Gül’ün danışmanı A. Davudoğlu’nun da “BOP geç kalmış bir projedir.” sözleri hatırlardan kesinlikle çıkarılmamalıdır. İsrail ve ABD’nin kayıtsız şartsız bölgesel ve küresel müttefikliği de diğer gerçekliklerle beraber değerlendirilmelidir. Yukarıda da değindiğimiz gibi BOP’un temel amacının İslam düşüncesinin safiyetini bozup yatağını değiştirmek olduğu da daima hatırlanmalıdır.

Ilımlı İslam Süreci

İslam’ı ve sevenlerini toptan ortadan kaldırmak mümkün olamayacağına göre onları müstekbir düşünce ve sistemler için zararsız, hatta ortak haline getirmek daha mantıklı bir çözüm olarak düşünüldüğünden “Ilımlı İslam” diye bir model üretildi. Bu model üzerinde yıllardır çalışılıyor. BOP, yani Büyük Ortadoğu Projesi bu niyetin adı konulmuş halidir.
Ortadoğu ve İslam dünyasındaki halkların büyük bir kısmının İslam’a olan bağlılığı psikolojik olmanın ötesine geçmez. Bu duygusal bağlılığın sosyal ve bireysel hayatlarda karşılığını görmek mümkün olmaz. Ancak bu yığınların arasında tevhidi anlayan, hayatın merkezine vahyi koyup Allah’a hayatın bütün alanlarında kulluk yapmaya çalışan sahih damarlar hep var olageldi. Bu damarların varlığı yerel ya da küresel müstekbirler tarafından her zaman bir tehdit olarak algılandı. Çünkü Tevhid yeryüzünde azmayı, zulmü asla kabul etmez, bağlılarından da bunlara karşı mücadele etmelerini ister. Müstekbirler de bunu açıkça görür ve anlarlar.
BOP’un temel mantığı İslam dünyasında yeşeren ve batı ve diğer güçler tarafından tehdit olarak görülen tevhidi düşüncelerin yatağında boğulması ya da hakiki çizgisinden saptırılarak belirsizliklere mahkum edilmesidir. Bu niyet adı konulmuş bir proje olsun ya da olmasın her zaman bu mantıkla çalışmıştır. Esasen Kur’an’da da bu tutumun izlerini belirgin bir şekilde Yahudileşme anlayışı çerçevesinde görmek mümkündür. BOP ise modern zamanlar şirk sistemlerinin İslam düşüncesine ve Müslümanlara sistematik bir saldırısıdır.
Ilımlı İslam tartışmaları evvelden beri yapılıyor. Adını koyarak ya da koymayarak birçok çevre bu tartışmaların içinde yer alıyor. Turgut Özal’ın misyonunu bu çerçevede değerlendirmek sanırız yanlış olmaz. Bu çizgiyi Adnan Menderes’e kadar uzatmak elbette mümkündür. Ancak Ilımlı İslam son dönemlerde büyük bir yükseliş içerisindedir. Turgut Özal’dan Adnan Menderes’e kadar uzanan çizgide bu projenin başarı şansı pek yüksek değildi. Bahse mevzu isimlerin nitelikleri bu projeyi biraz ithal zorla benimsetilmeye çalışılan bir pozisyona sokuyordu. Ancak şimdilerde “içeriden” ve fark edilmeden kabul edilen bir özellik kazanan bir proje haline geldi.
Turgut Özal da Ilımlı İslam için önemli adımlar attı. Muhafazakar tabanın ve küresel küfür güçlerinin desteğinde muhafazakar/ılımlı İslam anlayışı ile laik ve modern hayatı birleştiren bir misyon üstlendi. Bu hedefinde de önemli başarılar elde ettiği söylenmelidir. O dönemde yaşananlar bunun açık göstergesidir. Müslüman zengin sınıfların oluşmaya başladığı, daha önceki dönemlerde bağımsız İslami kimliğin oluşumuna katkıda bulunmaya çalışan isimlerin bir şekilde yeni dönemde kimi araçları kullanarak sistem içinde pay kapma gayretine girdiği görülmeye başlandı. Bireysel ve sosyal alanlardaki İslam algı ve yaşayışı da bu tercihler sonucu seküler/din dışı bir hal kazanmaya başladı. Siyasal taleplerinden vazgeçen, İslam’ı bireysel yaşantının inanç tatminine indirgeyen anlayış bu tercihler sonucu söz konusu çevrelerde egemen olmaya başladı.
Turgut Özal çizgisinin tam manasıyla bu proje bağlamında başarılı olmasını dünyada ve Türkiye’de yükselişte olan İslami gelişmeler engelledi dersek yanlış olmaz sanırız. Türkiye’de Refah Partisi’nin yükselişi ve sonunda iktidar ortağı olması, D-8 hareketiyle ABD ve AB’ye alternatif yeni bloklaşma küresel kapitalist ve şeytani güçleri korkuya sevk etti. Bu hareket ve İslam dünyasındaki diğer siyasi ve düşünsel çabalar batının “Siyasal İslam” korkusunu derinleştirince küresel ve yerel 28 Şubatlar devreye girdi.
Ilımlı İslam projelerine ara vermek zorunda kalan küresel güçler 28 şubatlarda darbeci güçlerin yanında açıkça yer aldılar. Sadece Türkiye’de değil, D-8’i oluşturan diğer ülkelerin birçoğunda da aynı süreçler yaşandı. Bu darbe döneminde ılımlı yol yerine kestirme bir süreci destekleyen uluslararası konjöktür bunun ilelebed gidemeyeceğini göremeyecek kadar kör değildi elbette ve yeni aktörlerle ılımlılık sürecini yeniden sahneye koymaya karar verdi.
28 Şubat her ne kadar “kestirme” bir süreç olsa da “ılımlılık” aleyhine değil de ilginç bir şekilde lehine bir sonuç doğurdu. Bu da Türkiye’deki muhalif ya da Müslüman çevrelerin hâl-i pür melâlini gözler önüne sermek bakımından önemli bir gösterge olmuştur.
Bireysel hayatlarda artık çok fazla örnek üzerinden gözlemleme fırsatı bulduğumuz ılımlılaşma sürecinin siyasal bağlamda da bir çerçeveye oturduğu rahatlıkla söylenebilir. Bugün 28 Şubatların kudretli güçlerinin eski tesirlerinde olmadıkları izahtan vârestedir. Bunun en büyük nedeni uluslararası desteğin/tercihin tekrardan, Turgut Özal döneminde olduğu gibi Ilımlı İslam projesinin içinde yer almayı kabul eden sivil siyasi süreçlerde olmasıdır. Yoksa bu muhafazakâr çevrelerin 28 Şubatların tercih ve baskılarına daha evvel de direnemediği görülmüştür.
BOP’un eş başkanı tarafından idare edilen bir ülke olduğumuz gerçeği asla unutulmamalıdır. Önceki dışişleri bakanı A. Gül’ün danışmanı A. Davudoğlu’nun da “BOP geç kalmış bir projedir.” sözleri hatırlardan kesinlikle çıkarılmamalıdır. İsrail ve ABD’nin kayıtsız şartsız bölgesel ve küresel müttefikliği de diğer gerçekliklerle beraber değerlendirilmelidir. Yukarıda da değindiğimiz gibi BOP’un temel amacının İslam düşüncesinin safiyetini bozup yatağını değiştirmek olduğu da daima hatırlanmalıdır. Bütün bu parçalar bir araya getirilip bütüncül bir fotoğrafa ulaşıldığında her şey kendini daha “net” bir biçimde göstermektedir.

Kim Kimi Kullanıyor?

Yeni siyasi süreci destekleyen İslami çevrelerin önemli bir kısmının bu hakikatleri göremediğini söylemek fazlasıyla safdillik olacaktır. Bu durumda karşılıklı bir “kullanma” uyanıklığı egemen bir psikoloji olarak öne çıkıyor olmalıdır. AB üzerinden de yapıldığı gibi kendi dinamiklerine güvenemeyen ya da böyle bir dinamiğin farkına varabilecek kabiliyetten mahrum muhafazakâr çevrelerin siyasi mücadele tarzı olarak bu uyanıklığı benimsedikleri görünüyor. Tamamen küresel güçlerin onay ve desteğinde nereye kadar yol alınabileceği artık meselenin muhataplarının vicdan ve imanlarının değerlendirmelerine kalmıştır.
Resepsiyonlarda, Müslüman hanımlar mahremi olmayan erkeklerle el sıkışsınlar, onların içkili muhabbetlerine tanıklık etsinler diye üretilen Ilımlı İslam, bireysel hayatlarda “inanç tatmini”ne indirgenen, sosyal hayat ve işleyişten ise neredeyse tamamen uzaklaştırılan dinin adıdır. Hrıstiyanvâri bir kimliği Müslümanlara kabul ettirmenin projesidir ılımlı İslam; kapitalizme teslim bayrağını çekmenin, küresel zulümlerle hesaplaşmaktan uzaklaşmanın adı…
“Birbirini kullanma” uyanıklığı tevhidin kabul edebileceği bir tercih değildir. Kur’an’ı okumaya muvaffak olabilenler bu gerçeği çok kolay bir şekilde görebileceklerdir. Tarih boyunca örnekliklerini sergileyen Resullerin uygulamalarında böyle bir tutumun zerresini bile görmek mümkün değildir.

Toplumun niteliği

İçinde yaşadığımız toplumun ya da onlardan biraz daha tevhidi bilince uyanmış ama zamanla bu olumsuz süreçlere bir şekilde dahil olmuş kişilerin İslam anlayışlarının “ne” olduğu da bu imtihan dönemlerinde ortaya çıkmıştır. Basit korkuların duygusallığına teslim olup kendi akidesini mihenk almayan tavırların zaten uzun süre yol alması beklenemezdi.
Demokratik süreçlerin bir tepki hakkı verdiği sanısıyla hareket eden muhafazakar toplumsal yapıdan tevhidi tercihler beklemek elbette uygun olmaz. Muvahhid kimliklerin yapması gereken onlara eklemlenmek değil onları hakla uyarmak olmalıdır.
Bu çerçevede değinilmeden geçilmemesi gereken bir nokta daha vardır. Daha önceki dönemlerde Refah Partisini kesinlikle desteklemeyen, onunla bir arada anılmaktan son derece rahatsız olan geleneksel büyük cemaatlerin son dönemdeki hoşgörü ve diyalog çalışmalarıyla beraber yeni dönemin siyasi çizgisine yoğun ve kesin bağlılığı da bu çerçevede değerlendirildiğinde oldukça düşündürücüdür. Tasavvufun temelini oluşturan geleneksel İslam anlayışının da bu süreçlerle beraberlik kurmadaki kabiliyeti ayrıca değerlendirmeyi hak etmektedir.

Sonuç

Ilımlı İslam uzun soluklu bir süreçtir ve insanları aldatırken hakikat suretine de çok rahat bürünebilmektedir. Kur’an’ın ipine sarılmak tek çıkar yoldur. Tevhid’in ‘elifba’sından somutlaşmış hallerine kadar her boyutundan tutunmak Müslüman olarak temel sorumluluğumuzdur. Yerel ve küresel destekli saptırmalara karşı İslam düşüncesini anlamak ve sürekli olarak üretip yaygınlaştırmak tek çıkış yolumuzdur.



1105




Bu mesaj 1 kez ve en son Bergamali tarafından 04.03.2008 - 12:51 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.03.2008 - 12:51
Bu mesajı bildir   Bergamali üyenin diğer mesajları Bergamali`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 874 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
karaali70 (54), Mücahit58 (42), firdevs_91 (33), harman76 (48), gul2 (47), özgür3 (35), songokou (42), nuri72 (52), aysun saglam (46), dalin (39), caglar_1988 (36), emine_yilmaz (45), elif19 (37), morcali (63), enderim23 (46), aga2 (61), hüzünlü gurbet (46), yeþil (42), 1yavuz (53), suvari_ (41), gazeteci1985 (39), adem03 (45), azzat (60), huemeyra41 (32), Kursad_ist (46), ruhan_ruhani (41), eskalibo (50), neofatih (39), yuuusuf (43), yunuscelik (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54489 saniyede açıldı