ivermektine generique colchicine generique rhinocortstromectol ivermectine super kamagra suprax symmetrel synthroid bottle synthroid tadacip tadalift tadalis sx tadora tamec tamsunax tarivid tavanic tegretol telfast temovate tenoretic tenormin terbifil tetraseptine thorazine ticlid tildiem timisol timonil timoptic tirosint tofranil top avana topamax toramide torasem torasis torem trandate transannon trecator sc trental trial packs triatec
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 34 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
vehbi70 su an offline vehbi70  
BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 20:05
Cinsiyeti: ----- 
Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..

Büyük Ortadoğu Projesini nam-ı diğer Büyük İsrail Projesini anlayabilmek ve anlatabilmek için önce tarihi şark meselesine kısa da olsa temasta faydalar vardır.

Geri kalmış ülkelerin sömürenlerin sömürüsüne karşı direnmeleri halinde, güçlü devletler tarafından bir bahane icat edilerek vurulmaktadır. Son dönemlerde en çok vurulan devletlerin başında İslâm coğrafyasındaki devletlerin olması tesadüfi değildir. Irak’ın, Afganistan’ın, Filistin’in, şimdi de Lübnan’ın vurulması bahis konusu projenin hedefleri arasındadır.

Büyük Ortadoğu Projesi, nam-ı diğer Büyük İsrail Projesi İsevi ve Musevi ittifakından ibarettir. Bu proje ile hem haçlılık ruhu dünyaya üflenmekte, hem de büyük İsrail Devletinin kurulması hedeflenmektedir.

Projenin görüntüsünde demokrasi, insan hakları, hukuk devleti gibi bir takım değerler bu projede ön plana taşınmakta ise de, aslolan hilalin yer yüzünden silinmesidir. Batılıların Türkiye’deki şark politikaları günümüzde Büyük Ortadoğu, diğer adıyla Büyük İsrail Projesi ile gündeme taşınmaktadır. Tarihteki kinlerini böylece bugüne taşımaktadırlar. Yani, bu proje, Hıristiyan dünyasının mağlubiyetlerinin öcünü almak ve Müslüman Türk’ü, diğer İslâm devletlerini ortadan silmek için meydana getirdikleri bir projedir. Büyük Ortadoğu Projesini nam-ı diğer Büyük İsrail Projesini anlayabilmek ve anlatabilmek için önce tarihi şark meselesine kısa da olsa temasta faydalar vardır.

Şark meselesi, çok eskiye dayanmakla birlikte günümüzde de elan devam etmektedir. Bu mesele ecdadımızı geçmişte meşgul ettiği gibi, bugün de millet olarak bizi yakinen ilgilendirmektedir. Zira, Osmanlının yayılmış olduğu coğrafyada ve bugün de ülkemiz toprakları üzerinde çok sayıda medeniyetlerin yaşadığı bilinmektedir. Tarihi çağlar boyunca çeşitli medeniyetlere beşiklik yapmış bu coğrafyanın dostu olabileceği gibi, düşmanının da olması son derece doğaldır.

Batılılara göre Şark, bir başka ifade ile Ortadoğu, asrın medeniyetinin gerisinde kalmış bir alan olarak tarif edilmektedir. Bu alan içinde bulunan tüm ülkeler için batılılar mutlaka medenileştirilmelidir düşüncesindedirler. Ancak, batı alemi zikredilen ifadelerinde samimi değillerdir. Çünkü onların yardım etme anlayışı tesanüt değil, sömürüdür. Haksız kazanç elde etmek için onlara göre geri kalmış ülkeleri sömürmek, hayatlarını devam ettirebilmenin tek çıkar yoludur. Yani, batı aleminin yegane düşüncesi genişletilmiş Ortadoğu Bölgesinde bulunan her türlü zenginliği sömürmek, halklarını istismar etmek, yoksa o bölgeleri kendi medeniyetlerinin seviyesine çekmek değildir. Zira, şark ülkelerini daima kendilerine muhtaç halde tutmak ezeli siyasetlerinin gereğidir.

Geri kalmış ülkelerin sömürenlerin sömürüsüne karşı direnmeleri halinde, güçlü devletler tarafından bir bahane icat edilerek vurulmaktadır. Son dönemlerde en çok vurulan devletlerin başında İslâm coğrafyasındaki devletlerin olması tesadüfi değildir. Irak’ın, Afganistan’ın, Filistin’in, şimdi de Lübnan’ın vurulması bahis konusu projenin hedefleri arasındadır.

Enerji kaynaklarına sahip veya üs olmaya müsait ülkeler müdahale için sıraya alınmıştır. Suriye, Libya, Somali, Sudan, Yemen, Endonezya, Malezya, en sonra da Türkiye hedefte bulunmaktadır.

Batı medeniyetinin anlayışına ve kafa yapısına göre, bir Müslüman, hangi ülkede yaşarsa yaşasın bir Avrupalı ile asla bir tutulamaz. Çünkü, batılılar elde etmiş oldukları medeniyetleri ile üstün görünme hastalığına tutulmuşlardır. Bu tutumları dinlerine de yansıtılmış ve kendi inançları dışında bulunan her ülkeyi ve dini düşman bellemişlerdir.

İslâm’a olan düşmanlıkları ise adeta taassup haline gelmiştir. Çünkü, batı medeniyetini tehdit edebilecek tek medeniyetin, İslâm medeniyeti olduğunu bilmektedirler. Hilâl dünyada kaldıkça, batı aleminin huzura gelmesi mümkün değildir. Zira, hilâl, onların korkulu rüyasıdır.

İşte eski çağlardan beri Avrupalılar bu düşünce ile bir araya gelip, Haçlı Seferleri düzenleyerek İslâm’ın kabul edildiği ülkelere amansızca saldırmışlardır. Son asırda da, Balkanlardan başlamak üzere Müslüman Osmanlıları Avrupa topraklarından atmak ve onları Anadolu’da hapsetmek hayali içindedirler. Onun için 1900’lü yılların başında kurdukları Avrupa Federal Cumhuriyeti ile Osmanlıyı Avrupa topraklarından atmayı denemişlerse de, o tarihlerde sonuç alamamışlardır.

2

Osmanlı’ya hasta diyenler bugün AB şemsiyesi altında

Eskiden Osmanlı için “hasta adam” diyenler ve ortadan kaldırılmasını isteyenler, bugün Avrupa Birliği şemsiyesi altında toplanmış bulunmaktadırlar. Ülkemizi de istedikleri gibi itip, durmaktadırlar. Sevr’de elde edemediklerini, şimdi Avrupa Birliği ve genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile elde etmeye çalışmaktadırlar.

Eskiden Osmanlı için “hasta adam” diyenler ve ortadan kaldırılmasını isteyenler, bugün Avrupa Birliği şemsiyesi altında toplanmış bulunmaktadırlar. Ülkemizi de istedikleri gibi itip, durmaktadırlar.

Sevr’de elde edemediklerini, şimdi Avrupa Birliği ve genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile elde etmeye çalışmaktadırlar. Tarihte Osmanlının yok oluşunu isteyen devletlerin başında İngiltere, Avusturya ve Rusya, daha sonra da Fransa gelmektedir. Ne var ki, bu devletler o dönemde menfaat çatışması münasebetiyle bir araya gelememişlerdir. Ama, Almanya, Rusya, İngiltere ve Fransa, Osmanlı hakimiyetinde bulunan Ortadoğu’daki petrol için bir araya gelmeyi başarmış, hem Osmanlıyı, hem de bir milleti yok etme pazarlığı içine girmişlerdir. Gerek Almanya’nın Bağdat Demiryolu imtiyazı, gerekse İngiltere’nin Adana – Mersin Demiryolu imtiyazı, Ortadoğu zenginliklerini elde etme projeleridir.

İngiltere, Amiral Nelson’un Trafalgar zaferi sonrası Akdeniz’i bir İngiliz iç denizi haline getirmeye çalışırken, tüccar zihniyeti ile de Ortadoğu Bölgesinin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile alakadar olmaya başlamışlardır. 19. yüzyıldan beri İngiltere’nin geleneksel stratejisi, Hint sömürgesine ulaşım yollarını denetim altında tutmaktır. Mezopotamya, Hindistan’a giden karayolunun üzerinde bulunduğu için, Londra, başta Rusya olmak üzere bu bölgeye, herhangi başka bir devletin sarkmasını istememiş ve bu önemli stratejik nedenlerden dolayıdır ki, senelerce Osmanlı devletini Rusya’nın saldırısına karşı korumaya çalışmıştır. (1)

Buna rağmen Ortadoğu zenginlikleri sebebiyle İngiliz, Alman, Rus ve Fransız rekabeti bu bölgeler için hiç eksik olmamıştır. Bu rekabetler sonucu, koskoca Osmanlı gözden çıkarılmış, milliyetçilik cereyanları körüklenerek, Ortadoğu’da ve Osmanlı toprakları üzerinde küçücük devletçikler oluşturulmuştur. Sonra da, bu devletçiklerin ümüğü sıkılmaya başlanmış ve tüm zenginlikleri ellerinden alınmıştır. Bugün de Büyük Ortadoğu Projesi, bu hususun realize edilişini hedeflemektedir. Batı, petrolü elde edebilmek için var olduğu günden beri açık ve gizli bir çok planlar ve projeler hazırlamıştır. Zira, Çhurchill’in 1936 yılında Avam Kamarası konuşması “efendiler, şunu iyi biliniz ki, bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir” (2) bunu göstermektedir.

Tarihte İngiltere, Rusya’nın sıcak denize inme politikasına daima karşı olmuştur. Zira, boğazlar İngiltere için zümrüt-ü ankadır. İstanbul ve Çanakkale boğazlarına sahip olmakla ancak Rusya’nın taşkınlıkları önlenebilirdi. Rusya’nın sıcak denize inebilmesi de, ancak boğazlara sahip olmasıyla mümkün olabilirdi. O zaman da cihan devleti olma imkânına kavuşabilirdi. Rusya’nın bu politikalarını çok iyi bilen İngiltere, Rusya’nın Osmanlı toprakları üzerinde söz sahibi olmasını istemezdi. Bunu temin için İngiltere iki türlü politika ile hareket etmeye başlamıştı.

İngiliz siyasetçilerinin bazıları, ki başını Gladiston’un çektiği ekip, Osmanlı devletinin ortadan kaldırılmasını isterken, diğer bir ekip, ki başını David Urguhard’ın çektiği bu siyasetçiler Gladiston’un aksine Osmanlıyı yaşatmak istemekte, fakat yeniden devleşmesini istememektedirler. Çünkü, Urguhard çok iyi biliyordu ki, Osmanlı, İslâmiyet’in mukavemetinin unsurudur. Elde etmiş olduğu topraklardan atılması kolay olamazdı. Bilinen odur ki, İngiltere, Rusya ve diğerlerinin nihai hedefi, altı asırdan beri Osmanlının yurt edindiği topraklardan atmak, Balkanları Osmanlı Türklerinden arındırmaktır. Bu amaçlarına 1683 Viyana bozgunu ile ulaşmaya çalışmışlarsa da, başarılı olamamışlar, 1. Cihan Harbi sonrası akdolunan Sevr ile, maksatlarına daha çok yanaşmışlardır. Ne var ki, 1071 tarihinde Müslüman Türkün açtığı parantezi kapatamamışlardır. Viyana kuşatmasına kadar Osmanlının kılıcını hep tepelerinde hissetmiş, Viyana mağlubiyetimizle de ilk defa soluklanabilmişlerdir. Viyana bozgunundan sonra batı alemi, Osmanlıya karşı taarruza geçmiş ve Osmanlının tarihten silinmesi için kollarını sıvamışlardır. Diğer yandan Osmanlı da 1683 tarihinden itibaren Avrupa topraklarından geri çekilmeye başlamış, Osmanlıdan boşalan topraklara yerleşmeye başlayan Rusya, büyük Rusya hayali için Osmanlıya devamlı gaileler açmış ve devamlı Osmanlı ile savaşmıştır. Osmanlı toprakları üzerinde entrika çevirmek Rusya’nın işine geliyordu.

Nitekim; “hükmetmek için tefrikaya düşürmek ve karıştırmak, aynı kiliseye mensubiyet vesilesiyle Şark Ortodoks Hıristiyanlarını himayeye kalkışarak, bunu bir hak olarak tanıttırmak, ırktaşlık iddiasıyla himayeyi ve nüfuzunu kuvvetlendirmek, çarlık Rusya’nın hedefine varmak için takip ettiği muhtelif yollar ve çareler” peşinde idi.

Rusya’ya göre hasta adam ölecek, mirastan en büyük payı kendisi alacaktı. Bu hal ve keyfiyet İngiltere’nin işine gelmezdi. Onun içindir ki, Urguhard’ın düşüncesi istikametinde siyasete yönelmiş ve Osmanlının milletlerarası manzumede yerinde kalarak, hayatını sürdürmesini istemiştir.

Ne var ki, 1683 Viyana mağlubiyeti ardından, 1699’da imzalanan Karlofça Anlaşması, Osmanlının orta Avrupa üzerindeki hakimiyetine son vermiş, 1774 Kaynarca Anlaşması ile de Osmanlı mülkünde her türlü nifak tohumları ekilmiştir.

Şark meselesinin çeşitli tarifleri yapılabilir. Ancak, yapılacak tüm tariflerde bariz benzerlikler göze çarpar. Bazılarına göre, Şark meselesi Hıristiyan Avrupa milletlerinin, Müslüman Şark milletlerini iktisadi ve siyasi nüfuz ve hükmü altına almak maksadından meydana gelen tarihi meselelerin hepsine verilen addır.

Diğer bazılarına göre, Şark meselesi Avrupa devletlerinin Osmanlı imparatorluğunu sebepler ihdas ederek parçalamak ve zapt etmek arzusundan ve Osmanlı idaresi altında bulunan muhtelif milletlerden bazılarının istiklalini temin etmek istemelerinden meydana gelen, tarihi meselelerin heyeti mecmuasıdır. Şark meselesi anladığımız kadarıyla Osmanlıyı çökerterek, topraklarına konmaktır. Bugün de, aynı zihniyetle iktisadi ve teknolojik güçlerini kullanarak hem Türkiye’yi, hem de Ortadoğu ülkelerini sömürmek istemektedirler.

Batılı devletlerin şark politikalarının temelinde yatan gerçekler

Batı devletlerinin Şark politikalarının temelinde:

1- 1071 Malazgirt mağlubiyetleri ile başlayan gerilemelerinin intikamını almak ve Müslüman Türkü Avrupa topraklarından atmak için çeşitli milletlerarası kuruluşlarla bu amaçlarına ulaşmak.

2- Osmanlı mülkünde bulunan tüm zenginlikleri ele geçirmek, o ülkelerden hammaddeyi ucuz almak, kendi ülkelerinde imal ederek, hammaddeyi aldıkları ülkelere çok daha pahalıya satmak, yani sömürmek.

3- Etnik ve mezhebi çatışmaları körükleyerek, siyasi menfaat sağlamak, milliyetçiliği körükleyerek, ulus devletlerin kurulmasını sağlamak, yani bütünü önce parçalara ayırmak, ondan sonra onları yutmak.

Batılıların Şark politikası ile hedef aldıkları ülkelerin başında ise Osmanlı gelmektedir. Osmanlıyı tarihten silmek onların vazgeçilmez kinidir. Bunun idraki içinde olan Osmanlı da kendini müdafaa etmek için, kendine has siyasetler üretmiştir. Ne var ki bu siyasetler uzun ömürlü olamamıştır. Zira, bir tarafta devlet ricali içinde histerik ölçüde batı hayranlığı duyanlar, devletin can damarlarının kesilme plânlarına karşı sessiz durmayı, diğer taraftan, gidişatın vehametine müdrik olanlar, Osmanlı topraklarının parçalanmasına karşı tavır koyarak, Osmanlı mülkündeki tüm kaynakların kontrol altında tutulması için gayret göstermişlerdir. Mesela, Sultan Abdülaziz’in dirayetli tavırları sayesinde Avrupalı geriye dönüşe mecbur bırakılmışsa da, içerideki hainlerin tuzakları sonucu önce hal edilmiş ve bilahare de öldürülmüştür.

Sultan 2. Abdülhamid’in dış siyasetteki dehası da Osmanlının kurtuluşu için yetmedi. İçten satın alınan bir cunta ile hal edilmiş, ondan sonra da Osmanlı mülkü dağıtılmaya başlanmıştır.

3

Tarihimiz açısından şark meselesi

Malazgirt muharebesinin mağlubiyetinin intikamını almak için, batı alemi 1071 tarihinden günümüze kadar devamlı projeler üreterek, Osmanlı mülkünde gaileler açmaya çalışmış, mutlak sonuç almak için çeşitli organizasyonlara tevessül etmiştir.

Şark kelimesi ile anlatılmak istenen husus nedir?

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu kelime ile anlatılmak istenilen batı medeniyeti ile Türk-İslâm alemi arasında cereyan eden münasebetlerin tümünü ifade eder. Bir başka açıdan şark meselesi ise batının Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan ve gayrımüslim ekalliyetleri ilgilendiren tüm hadiseleri ihtiva eder. Şark meselesini Hz. Peygamberimizin doğuşuna kadar uzatanlar da vardır. Zira, Hz. Muhammet’in doğuşu ile Hıristiyan dünyasında dalgalanmalar başlamış, hilalin sonuçsuz bırakılması için ehl-i salib hareketlenmiş, tek düşman olarak da İslâm gösterilmiştir. Biz, hadiseyi o kadar gerilere götürmek düşüncesinde değiliz. Her ne kadar İslâm’ın zuhuru ile hak – batıl mücadelesi başlamışsa da, batının asıl hedeflediği, bağrına kadar sokulmayı başaran Müslüman Türklerin varlığını hissettiği günlere dayanır.

Yani, 1071 Malazgirt zaferi Şark meselesini gündeme taşımıştır. Malazgirt muharebesinde batının temsilcisi olan Bizans mağlup olmuş, imparatoru esir almıştır. Savaş sonrası Bizans toprakları içinde bulunan Anadolu toprakları ardına kadar Selçuklu Türklerine açılmıştır. Bir nevi Anadolu’nun tapusu Malazgirt zaferi ile alınmıştır. Merhum Erol Güngör’ün ifade ettiği gibi “eğer Türk ve İslâm tarihinin son dokuz yüz yıllık kaderini çizen tek bir insan göstermek mümkün olsaydı, bu hiç şüphesiz Alpaslan olurdu.” Alpaslan 1029 yılında doğmuş, babası Çağrı beydir. Alpaslan Bizans imparatoru Romanos Diogenes’i 1071 tarihinde Malazgirt’te mağlup ederek, Anadolu’nun yolunu açandır.

Malazgirt zaferinden sonra Abbasi halifesi Kaaim Biemrillah, Sultan Alpaslan’a bir mektup göndermiş ve ona “Allah’ın yardımına mazhar, galip ve muzaffer evlat, en büyük sultan, Arap ve Acem hükümdarı, dünya hükümdarlarının efendisi, Müslümanların yardımcısı, insanların sığınağı, devletin kahredici bileği, dinin parlak tacı ve İslâm ülkelerinin sultanı” gibi ünvanlarla hitap etmiştir. (3)

Gerçekten de, “Türk tarihinin 1071’de başlayıp, 1923’e kadar devam eden 850 yıllık iftihara değer devresine hakiki kaynak vazifesini gören Malazgirt muharebesi, geniş tesir ve şümulü ile Türk tarihinde yeni bir devrin başlangıcı ve bir dönüm noktası” olduğundan batı için son derece yıkıcı olmuştur. Batı intikamını almak için yıllarca beklemiş ve Avrupa Birliği ile hedefine ulaşmaya başlamıştır. Malazgirt muharebesini kazanan Müslüman Türkler hem varlıklarını ispatlamış, hem de hakimiyet alanlarını genişletmişlerdir. Anadolu’nun kapılarını açarak batıya var olduklarını göstermişlerdir.

Malazgirt zaferi, aynı zamanda İstanbul’un fethine dayanak olmuş ve Doğu Roma’nın tarihe gömülmesine, Yeni Çağın açılmasına da vesile olmuştur. Malazgirt meydan muharebesi Müslüman Türklere Anadolu’nun kapılarını açması yanında, dünya tarihi açısından da önemli gelişmelere vesile olmuştur. Zira, bu savaşla Hıristiyanların savleti kırılmıştır. (4)

Malazgirt mağlubiyeti batı için son derece acı oldu. Bu mağlubiyet adeta Bizans’ı dondurmuş, hareketsiz bırakmıştı. Esip gürleyen, kendilerinden gayrı taht ve taç kabul etmeyen Bizans, sükut-u hayale uğramış, bu acıyı unutmamak üzere sinesine çekmişti. Malazgirt muharebesinin mağlubiyetinin intikamını almak için, batı alemi 1071 tarihinden günümüze kadar devamlı projeler üreterek, Osmanlı mülkünde gaileler açmaya çalışmış, mutlak sonuç almak için çeşitli organizasyonlara tevessül etmişti.

Kendi tarihimiz açısından Şark meselesi

Tarihimiz açısından Şark meselesini inceleyecek olursak, iki önemli safha ile karşılaşırız: Birinci safha; Selçuklu Türklerinin Bizans’ı mağlup ettiği tarih olan 1071 ile başlar. Osmanlının Viyana önündeki mağlubiyeti sayılan 1683 tarihine kadar devam eder. 1071 Malazgirt muharebesi ile batı ilk defa Müslüman Türk’ün tokadını yemiş, Anadolu bu tarih itibarı ile Müslüman Türklere açılmıştı. Daha sonra, Osmanlılar döneminde Gazi Süleyman Paşa komutasında Avrupa yakasına geçilmiş, yapılan tüm savaşlar batının aleyhine, Osmanlının lehine tecelli etmiştir. Sırpsındığı, 1. Kosova, 2. Kosova, Niğbolu, Varna, Mohaç, İstanbul’un fethi batının can damarlarının kesilmesine vesile olmuştur.

1453 İstanbul’un fethi batıya öldürücü tokat olmuş, devamlı Avrupa içlerine doğru ilerleyiş batının moral değerlerini alt-üst etmiş, Osmanlı batıya atının üzengisini öptürmüştür.

Bu dehşetengiz hal, 1683 Viyana kuşatmasına kadar devam etmiş, Viyana kuşatmasındaki başarısızlık batının soluklanmasına vesile olurken, Osmanlının da kaderini değiştirmiştir. Viyana başarısızlığından sonra, Osmanlı savunmaya geçerken, kin ve hınç içinde olan batı alemi ise taarruza geçmiştir. Şark meselesinin birinci ayağı Karlofça Anlaşması ile noktalanmıştır.

Şark meselesinin birinci dönemi içinde Osmanlı batı topraklarında yayılmış, Avrupa’yı bir nevi anavatan haline getirmiştir. Osmanlı, Avrupa’ya, yani Rumeli’ye geçişi ile bir nevi Müslümanların hamiliğine ve İslâm dünyasının da önderliğine soyunmuş, 1517 Mısır seferi sonunda halifeliği de deruhte ederek, Müslümanların tüm sorumluluklarını üstlenmiştir. İslâm ülkelerinden birine vaki saldırı Osmanlıya yapılmış addedilerek, mutlaka hesabı sorulmuştur. Afrika’da, Ortadoğu’da, Avrupa’da İslâm koruma altına alınmış, tüm Türk ve İslâm ülkeleri Osmanlıyı hami olarak kabul etmişlerdir. Osmanlının İslâm hamiliğini hazmedemeyen batı Haçlılık ruhu altında birlikler oluşturmaya başlamış, bugün dahi aynı anlayış ile Avrupa Birliği adı altında toplanmıştır. Avrupa Birliğinin göze çarpan özelliği tarihte meydanlarda halledemediklerini şimdi yeşil çuhalı masalarda halle çalışmalarıdır.

Birinci safhada Hıristiyan dünyasının Şark meselesi, Osmanlı hakimiyeti altında bulunan topraklar üzerinde yaşayan Hıristiyanları korumak ve Osmanlının fetih hareketini durdurmak, Osmanlıyı geri atmaktan ibarettir. Uzun zaman başaramadıkları bahis konusu hedeflerine, Viyana bozgunu ile kısmen ulaşmış ve Osmanlının Avrupa’da ilerleyişini durdurmuşlardır. Viyana mağlubiyeti ile ilgili farklı görüşler ileri sürülmüş, üzerinde tarihçiler durmuş ve durmaya da devam edeceklerdir. Bize göre, kader hükmünü icra etmiştir. İlânihaye yaşayan olmadığına göre, tarih boyunca bir imparatorluğun yaşadığı da görülmemiştir.

İkinci safha; Bu safha 1683 Viyana bozgunu ile başlar. Batı haçlılık zihniyetine bu safhada bir de emperyalist tavrını ilave etmiştir. Batı, haçlılık zihniyetini emperyalist tavrı ile kuvvetlendirmiş ve Osmanlıya karşı taarruza başlamış, insanlık dışı hareketlerini kamufle etmek için de hümanist bir görüntü sergileyerek, tüm taşkınlıklarını kamufle etmeye yönelmiştir.

Şark meselesinin ikinci safhası hep Osmanlının aleyhine olmuş, cereyan eden savaşlar hep Osmanlının mağlubiyetiyle sonuçlanmış, bu hal Lozan’a kadar devam etmiştir. Sonuçta Osmanlı imparatorluğu yıkılmış, Osmanlı hakimiyeti altında bulunan toprakların üzerinde çok sayıda etnik esasa dayalı devletler kurulmuştur.
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 12:25
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:25
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:26
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:27
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:28
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:28
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:29
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:30
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 21.07.2007 - 12:31
 GARİP TESADÜF......
Berraksu1 25.03.2008 - 12:29
 birilerinin es baskani
YENISAFAK 04.04.2008 - 22:24
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 01.07.2010 - 14:20
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vaha1972 01.07.2010 - 17:33
 Atatürke Mason diyen müfterilere......
kolye7 01.07.2010 - 19:26
 Kemal Atatürk Mason Değildi…
kolye7 01.07.2010 - 19:36
 GERÇEK MÜSLÜMAN ATATÜRK...
kolye7 01.07.2010 - 19:48
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 01.07.2010 - 21:19
 RE:
vaha1972 01.07.2010 - 23:45
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 02.07.2010 - 12:16
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vaha1972 02.07.2010 - 21:52
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 03.07.2010 - 11:59
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vaha1972 03.07.2010 - 20:39
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 03.07.2010 - 23:42
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vaha1972 04.07.2010 - 16:38
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 04.07.2010 - 21:44
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
keskinmetal 05.07.2010 - 22:32
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 06.07.2010 - 12:06
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
keskinmetal 06.07.2010 - 21:42
 RE:
Dai 07.07.2010 - 03:43
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 07.07.2010 - 11:17
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vehbi70 08.07.2010 - 21:27
 RE:
vaha1972 09.07.2010 - 15:53
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 10.07.2010 - 13:11
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
vaha1972 10.07.2010 - 15:19
 BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..
kolye7 10.07.2010 - 19:51

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 760 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.62134 saniyede açıldı