budesonide generique stromectol fluvoxamine fluvoxamine generique colchicine luvox lyrica marvelon maxalt medrol active mefe basan mefenacide mefenamin meladinine mellaril mellerettes melleril mentax mestinon metaglip metfin metoject metrizol micardis hct micardis micardisplus microgynon micronase micronovum microzide minac 50 minipress minocin miranova mobic mobicox moduretic motilium motrin munobal myambutol myconormin myfortic mysoline naltrexin naprolag
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » Kadın sesi Harammıdır?...   Cevap ekle

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
eness_25 su an offline eness_25  
Kadın sesi Harammıdır?... Alıntı yaparak cevapla

13 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.10.2005
En Son On: 20.02.2007 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
Bu hadis i şerifte hepinizce malum oldugu gibi haram belli helal belli arasından sakının denir.. Arasındaki şey şüphe dir.Kadın istek ve ihtiyaçlarını sesiyle anlatır. Sesini kullanamayan kadın maksatlarını ifade edemeyen insan demektir.

Bunu ise mümkün görmek kabil değildir. Bu sebeple kadının sesi haram olmaz..Yani kadın konuşmazsa derdini anlatamaz bunun için konuşması lazım olur canının istedigi gibi konuşması helal olur demek büyük hata olur..

Fakihlerin izah ettigi konu budur..Zaten kadın sesinin avret olmadığına bütün alimler evet dememiştir..İttiafak yoktur mesela bütün alimler sakalın kesilmesi konusunda ittifakla haram kabul etmişlerdir..Ama kadın sesini ittifakla avret değildir diye iddia etmek asılsız olur..


**Kadınların seslerini erkeklere duyurması haramdır. Bazı âlimler, ihtiyaç zamanında, ihtiyaç kadar ve sert, ciddi konuşmaları caiz olup fazlası yine caiz olmaz buyurmuşlardır. (Tezkiye-i ehli beyt)

**"Kadınların ayaklarının sesini duyurmaları haram olursa, kendi sesleri elbette haram olur. Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.v)

***"İmam namazda yanılırsa sesini onu, erkekler "SUBHANANELLAH" diyerek, kadınlarda el çırparak uyarır." buyrulmktadır. Yine Hac esnasında okunan "telbiye" duasını erkeklerin yüksek okumasu sünnetken, kadınların seslerini yükseltmeleri menedilmiştir. Elbetbunda bir hikmetvardır.İşte bu, kadının sesinin avret olduğunu gösterir."


Müsade edilen kısım zaruri haller ve istedigi şeyleri belirtmek konusundadır..Bu iş önemli bi mesele aşağıda nasipse ehemniyetini izah etmeye gayret edeceğim..Diyelimki Kadının sesini haram kabul etmeme konusunda Alimlerin konuşmalarında beis yoktur yani haram degildir kelamını aldık hadi diyelimki bu zaruri olmadıkçada konuşmak isterlersede haram degildir kabul ettik..

Peki zaruru olmadıkça konuşmasını mekruhtamı kabul etmemişlerdir?..Bu hoş olmayan bişeydemi dememişlerdir?Hepsi bunu kerih görmüştür hoş olmayan bişey görmüştür..

Tıpkı sigara gibi haram olmasada mekruhtur..Haramsa zaten haramdır uzak dur yok degilsede mekruhtur gene uzak dur demektir degilmi.....Lakin şunuda yanına katalım..Haram belli helal belli ortasından kaçınız Ve bundan dolayıda mekruh şüphe linin aslıdır..

Sahabeyi Kiram bi çok helal i zerre kadar şüphe olmasından ötürü terk etmişlerdir..Ya mekruhsa diye terk ettiler haram olma durumunu zaten anında terk ederlerdi.Hem bir kadının türkü söylemesini dinlemek haramdır..Oysa o kardeş ogün türküde çalmıştı.Buda işin bi boyutu.

Hadi kabul ettikki haram değildir..Ama bu haram değildiri misal diyorum aslında zaruri olmadıkça haramdır..Keyfi işlerden dolayı konuşmaya bi ruhsat bulunmaz..Ama biz misal kabul ettik haram değil dedik ama her ne kadar haram olmasada kesin bi mehruhtur ve kaçınılması mutlaktır..

İkinci bi husus a gelince kıyas alimlerinin bir çogu kadınların radyo ve tv lerde yayın yapmasını normal fakih lerin kast ettigi gibi haram daieresinde degerlendirmiyorlar...

Burda iki ayrı mesele var birinci mesele kadın ın sesinin haram olmayışı tahrik edici degilse dir..Tahrik edicegi bilinen sese kulak vermek yasaktır..Hem bir kadının türkü söylemesini dinlemek haramdır..Oysa o kardeş ogün türküde çalmıştı.Buda işin bi boyutu

Hatta kadın ın sesi erkek sesini anımsatıyorsa onun sesinden erkek etkilenmezse o zaman konuşması caizdir denir..Bunun delilide Hz Fatıma'nın birisinin kapısına gittiginde kadının ona kimsin derken agzına taş koyup sesini katılaştırması ve ona bu şekilde hitap etmesidir..

Kapıyı açan kadın ın ne kadar güzel bi kadın oldugunu gören annemiz sesin neden degişti dedigin kadın ona durumu anlatır ve senin bi erkek olman durumunda seni tahrik etmek istemedim demesidir..Bakın kapı arkasındakine bile sesini alınlaştırıyor neden cünki sesi güzelse etkilerim onu diye, bunun önüne geçmek için ağzına taş koymuştur.

Kadın ın sesinin tahrik edecek kadar güzel olması durumunda o kadının sesini duymamanın duymaktan daha fazla üstün oldugu hiç tartışma bile götürmiyecek kadar açık..Ve birde ne var burda bi incelik daha var bi kadın bi iki kişiye degil bi çok kişiye hitap ettiginden dolayı fitneye mahal vermesi dahada çok oldugundan dolayı onun bundan kaçması elzemdir.

Nihayetinde bir degil bi çok kişiyi etkileye bilir hadi bi kaç kişi kendini korudu diyelim ama kimse ben kesin korurum diyemez neticede kadın sesi az buz bişey degil nefsin istedigi bişey ve bi kaç kişi ye hitabı başka biçok kişiye hitabı başkadır iki kişiye hitab ta fitne olsa az olur ama bi çok kişiye fitne olması dahada çok olur. Yani fitne ihtimalini güçlü kılmış olur...

Bu yönüylede bakıldıgında gene hatalı oldugu aşikar olacaktır..Haram olmayan bişey helal olmayan bişey se onun bi seçenegi kalıyor..Oda mekruh olmasıdır ki,Bu konu kesin bi hükümle sabit degildir yani kesin bi hüküm derken kast ettigim şey bütün imamların görüşü aynı degildir..Bunuda aşağıda belirtecegim inş....

Ve bir önemli olayda şudur bu ister haram ister mekruh olsun isterse şüpheli olsun..Boyutlarına göre fark etsede temelde fark etmeyen şu olay olmuş olur...İslam ın kabul etmeyip helal saymadığı bişeyle İslam olmaz..Bu söz büyük bi alime ait ismini istiyene özel yazarım...Yani şeriatsızlıkla şeriat olmaz..İyi hoş Şeriat bunu kadın sesi helal saymıyorya degilmi...!!!

Ve gene bi önemli olay daha,kadınların bu şekilde yayın veya bunlar gibi işlerle veya real ortamda erkeklere nasihat etmesi bidattır...Her bidatta Din için tehlike arz eder..İlla haram lar tehlikeli degildir mekruh şüphelide tehlikelidir.Kaçınmak gerekir...Bi misal verecek olursak şunu derim etil alkol normalde Hanifi lere göre kullanılırsa daha dogrusu koku olarak üste sıkılan parfüm olarak kullanılırsa uçucu madde oldugu için Namaz kılınması caizdir..

Ama Şafi lere göre caiz olmadıgı için denirki, İmam ların ihtilafı oldugu için en güzeli terk etmek kullanmamaktır..Yani şüphesi hiç kalmasın siz bu yolu seçin derler...Bakın ruhsatı hanifilerde ihtilaflı olmayan bi meseleden bile kaçmak gerekirken kaldiki,Hanifilerin bile kadın sesinin haramlığında ihtilafı varken nasıl kaçılmasın? ki, bu etil alkol olayından daha agır bi olay bunun ağır olduğuda aynı mezhep İmamların birbirlerine tezatlığıdır...Zira etil alkolde tezatlık yok...Teşbihte hata olmaz diye bi misaldi bu...


Ve açık net bidattır çünki kadınların erkeklere nasihat ettigi,umuma hitap ettigi görülmemiş zaten caizde degildir denmiştir..


**Kadınların yüksek sesle veya yumuşak konuşmaları ve seslerini namahreme duyurmaları caiz olmadığı için, ezan ve ikamet okumaları da caiz değildir. (Redd-ül- Muhtar)

Şimdi kim diyebilirki bi bayan orda konuşsun ben etkilenmem benim işim olmaz sesi bana vız gelir diye.??Kimse iddia edemez neden çünki sesin etki yapacağı süslü olması nefsin istediği bi yem olduğu apaçıktır...Ve Kuran da nefsin ne kadar tehlikeli olduğu Yusuf A.s ın kıssasında anlatılmakta ve orda Yusuf a.s bile ALLAH ım ben nefsimi aklıyamam senin yardım olmasa ben ondan o kadının beni çekmesinden korunamazdım diyorsa...

E artık seni düşün ki,o bir ismet sıfatı sahibi Peygamber di,o bunu diyorsa bize hayli hayli bunu demek düşer.. Hal böyle oluncada bu fevkalede tehlikeli bi iş olmuş oluyor...Hava atmaya gerek yok nefs in ne olduğu bellidir ben yapmam demek ALLAH dilemedikçe uydurma olur...


Delil olarak bu ayeti alırlar.. derlerki.

Onlar şöyle dedi: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulayamayız. Babamız oldukça yaşlı bir adamdır. Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi. "Rabbim, göndereceğin hayra ve rızka çok muhtacım" dedi. O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor" dedi" (el-Kasas, 28/23, 25).

İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır. Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir.

Esas itibariyle hiç bir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz. Başta Hanefi ve Şafii imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu yöndedir. Fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz:"Cumhura göre kadının sesi avret değildir." Yani kadının sesi haram değildir. "Kadının sesi avret değildir. Çünkü kadın alışveriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükseltmek zorunda kalır." (Tefsirü Ayati-l Ahkam 2:16

Evvele bakınız orda bişeyi ihmal etmiyelim bir soran Peygamber kızı iki sorulan hz Musa'dır..Ve bu olay Kuran'dan önce olmuştur.Kuran'ayetleri gelmeden müsade edilen biçok şey vardı.Nikah ta talak denen bişey yoktu ve sonradan geldi..Şimdi talak meselesi 3 e düştü önceden yoktu 100 kere boşama olsa bişey ifade etmiyordu bunun gibi içki serbestti namaz kılınıyordu içkili iken,bunlar gibi büssürü mesele daha sonra ya nesh edilmiştir..

Yada yasak edilmiştir..Hadi bu sözü geçen olay yasak edilmemiş olsun nehy edilmemiş olsun kabul ettikki bu olay geçerli olsun..Bakınız delil diye verilen ayetin tefsirinden sonra ki yazıda ne geçmiş..


İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır. Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir..

Evet burdan net anlaşılan nedir? Başkasının nefsini azdırmamalıdır...Demekki fitne mahali olabilir..Zaten yazınında devamından bu net anlaşılıyor.Ne diyor yazının devamında


.**Kadın sesi avret kabul edilmemiştir..Zira,kadın alışveriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükseltmek zorunda kalır..Dikkat edelim sesini yükseltmek zorunda kalır deniyor..Bakınız zorunda kalır..

İslam da bişey haramsa uygun degilse o yeri gelince uygun olabilir..Yani iş zora girdimi faizde helal domuz etide helal olur uygun olur..Burada sizin iddianızın dogru olduguna dair dayandıgınız nokta aslında bu işlerin zaruru oldugu halde cevaz,caiz olduğunu vurgulamaktadır..Ne diyor çünki kadın alış veriş yapar,bakınız bu keyfi degildir...Bu zaruri olan bişeydir doktora gider konuşur.

Doktor neyin var deyince susucak hali yoktur.Tabiki derdini diyecektir..Mahkemede şahitlik yapar bakınız burdaki nedir gene zorakidir..Sizin delil dediginiz şeyde Varmıdır kadın radyolarda veya tvlerde sohbet edebilir.. Milleti toplayıp onlara vaaz verebilir.?? Yoktur peki neden alış veriş mahkeme gibi işler sayılmışta o sayılmamış aslında onun cevabıda var..O cevapta şudur...


**(İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır.)


Burasıdır..Tedbir alınacak yer burasıdır...Zira bu ikaz boşbi ikaz degildir.Ve dikkat edilmesi gerektiginin altı çizilmiştir...Sesin tahrik edici unsuru muhakkaktır..Ve herkesin imanı bu tahrik olunacak şeye karşı yeterli değildir.Bizim ne ismet nede masum sıfatımız vardır..

Ne demişler ne şeytanı gör nede salavat getir şeytanı görmeden getir..Yani bu zor işe hiç girme giripte ne diye zora sokuyorsun kendini demektir..Bakınız bi ayetle daha misal vermeye çalışıyayım..ALLAH cc...17/32- Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur

Bize zinaya yaklaşmayın buyuruyor..Neden yaklaşmayın dan önce zina yapmayın buyurmuyor...Çünki o öyle bi illetki yaklaşınca kurtuluşun olmaz onun için sen en başta önlemini al ve yaklaşmaki,onuda yapma yoksa yaklaşırsan ondan kurtulman nerede ise imkansızdır..Çorap in ilk başını nasıl sökünce gerisi geliyorsa buda öyledir.. Onun içindirki uzak kalmamız zikir edilmiştir...

Yani ateşle barut yanyana durmaz..Tıpkı bunun gibi tahrik edecek şeylere yaklaşmamak gerekiyor..Ve sesinde tahrik etme boyutu herkesçe bilinir..Bir arkadaşının iş arkadaşı o işe gelmedi diye evini aramış tlf arkadaşının eşi çıkmış çocuk okadar etkilenmişki sesinden onu sorma bahanesi ile konuşmuş ha konuşmuş sonra bu içinde sevgiye ihtirasa yol açmış ve kızı kaçırmış arada büsürü olay var onları yazıp uzatmıyalım zaten yeterince uzuyor..

Bunun gibi nice olaylar oluyor dedikya bi kere çorap ın ucu sökülmesin gerisi gelir..Bir alime birisi demişki,İslam da fıkıhta baldızla konuşmaya müsade varken siz neden baldızlarla konuşmayın diyorsunuz diye sormuş oda ona bana sorarsan konuşma derim zira senin nefsin bu konuşmalara birgün yenik düşer sen gel konuşma işin ehemniyetini sec demiş oda olmaz benim nefsim onu nasıl istesin o benim kardeşim gibidir demiş..

Tabi bir zaman sonra bi haber geliyorki,o kişi karısını boşamış baldızını almış neden almış cünki o ses artık onda çok şeyi uyandırmış biz!!! kimle dans ediyoruz?karşımızda kim var.

Koskoca Peygamber'i cennetten çıkarmış bi düşman var..Nice alimlerin ayağını kaydırmış bi nefs bi düşman var..Onun için en güzeli konuşmamak İslam ruhsat verdiysede herzaman ruhsatla amel etmek iyi degil takvasını unutturur herşeyin ve ruhsatla amel herzaman yapılsın diyede yoktur..Hani kolaylık olsun diyedir..
Ama bu kolaylık her zaman yapılırsa kolayın da sonu zora gider..

Onun için sahabe ALLAH cc cennet takva sahiblerine yaklaştırıldı ayetini okur bütün haram günah şüpheliden kaçıp takvayı seçtilerki,imanları ne kadar kamildi bilinir..Ya bizim ? ve buna ragmen tehlikesi bol işler yapıyoruz..Oysa bizlerin takvaya daha çok sarılması lazımken tam tersi nerde sakat işler var orya dalıyoruz..Takva sahibleri Kuran da hep övülmüşlerdir zaten cennet vaadleri takva sahiblerinedir..Evvela takva sahibi olanlar kabul olunurlar



***..Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)


Bizim haram olan veya haramlığında ihtilaf olup şüpheye düştüğümüz şeylerden kaçmamız lazım..Ve konumuzda haram olan bi konu sadece verilen fetvalarda farklı anlamalar var..

Hadi haram olmasada şüphesi tehlikesi olan bi iş olaraktamı kabul etmiyoruz bunu ki,sonu kesinlikle tehlikeli bi iş helede genç insanlar için tam bi nefis yemi bunundami farkı olmasın bunudamı kaale almıyalım bu umumi bi tehkile arz eder nihayetinde bi iki kişi degil bi çok kişi bu kardeşleri dinliyor hiçmi bi tane oh ne güzel sesi var deyipte içlenmez bunun garantisini kim verebilir en azından bu bile insana yeter demi ne dedik ya olursa bak kaç yaklaşma bu gibi işlere akrep eline alıp denenmez bakayım sokarmı diye onun işi o sokar tabi onu denemek yerine en güzeli nedir alma onu eline...

Şimdi bu konumuzdaki tehlike açık seçik belirgin degilmidir soruyorum ALLAH aşkına hiç bi tane genç etkilenmezmi bunu garanti edebilirmiyiz...Ve bi genç o sesle etkilense şehvetlense onu etkiliyen bu sesin sahibi ALLAH a neder..?

Onun kanını kaynatan ne cevap verir ALLAH aşkına bu tehlike arz eden işten uzak olalım ruhsat ı var caiz cevaz demiyelim ruhsatı yok bunun o ruhsatlar zaruri işlere kardeşim bunu anlıyalım...Keyfi işlere olamaz böyle bi ruhsat bakın cennette bile senin eşinin sesini bi başkası duymuyacak onu bi başkası görmiyecek tıpkı dünyadaki gibi ordada bu konu devam edecek.Hadislerde bu konular vardır...Cennette bile buna özen gösteriliyorsa burda nasıl gösterilmez.


Kadınların yüksek sesle veya yumuşak konuşmaları ve seslerini namahreme duyurmaları caiz olmadığı için, ezan ve ikamet okumaları da caiz değildir. (Redd-ül- Muhtar)

Ezan okuması kamet getirmesi caiz olmıyanın nasihat etmesi nasıl caiz olsun ? ve seslerini namahremine duyurmasın!!! kaldiki 7 yabancıya nasıl duyurur..?Eger kadın ın sesi mahrem olmamış olsaydı mutlaka onların kamet getirmesi gerekmezmiydi?oysa ALLAH cc bunada müsade etmemiştir..Demekki zaruri olmadıkça kadın ın konuşmasında sakınca vardır..

Yoksa namaz da kamet etmeleri gerekirdi ezan okumalarında bi beis olmazdı..Şimdi kadın ın birisinin sohbet amaçlı konuşma yapmasını İslam i şeyler anlatıyor diyene derimki,madem öyle niçin kadın sohbetten çok daha faziletli Kuran ı namahreminin yanında sesli okuyamıyor..?Kuran gibi bi kelamı bile okumaktan muaf olan bi insan sohbet etme hakkını nerden nasıl almış olur..?

Öyle ya Kuran ı dahi yüksek sesle okumaktan alıkonmuş olan Kuran harici ve dahili şeyleri nasıl ulu orta anlatabilir..?ALLAH ın kelamı İslam i olan şeylerin başında geliyorsa ve buna müsade yoksa başka şeyleri İslam namına yapmaya nasıl müsade olur.?

Birde en önemli noktalardan birisi şimdiki hallerdir..Nedir o haller millet cahil İman dan Kuran dan haberi olmayan bi millet alimler bunuda düşünüyorlar..Ve bu millet Din den habersiz yaşıyor amel etmiyor iman ları zayıf en ufak bişeyde hemen günaha dalıyor..İbni Abidin bu konularda çok detaylı fetvalar vermiştir..

Bu millete yem olur bu tavizler.Hepten azıtırlar..Sahabe-i kiram Böylemiydi en ufak bişeyden kaçıyorlardı..Yeterki ufacık bi şüphe görsünler ama biz nasılız herşey ortada..Bunu en güzel Hasan-i Basri r.a sözü izah ediyor ne buyurmuştu ona Sahabe soranlara siz onları görse idiniz deli derdiniz onlarda sizi görse bunlar bizanslımı derlerdi..İşte bu söz herşeyi izah ediyor...




Gene derlerki....[/SIZE]

Kadın sesinin avret olmadığının gerekçesi islamın ilk uygulamalı devri olan Saadet asrıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabi hanımlarla konuşmuş, onların sorularına cevap vermiş, şikayetlerini dinlemiş, ihtiyaç ve taleplerini karşılamıştır.
Sahabiler gerek Peygamberimizin hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri durumlarda sorular sormuş, konuşmuş ve bazı konularda bilgiler almışlardır.

Sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikayetlerini dile getirmiş ve dini konularda diğer sahabilere bilmediklerini sorup öğrenmişlerdir.
Hz. Peygamber'in gerektiğinde genç veya yaşlı hanımlarla konuştuğuna dair pek çok örnek vardır.
Ebû Said el-Hudrî (r.a) şöyle anlatır:

"Bir kadın Allah Rasûlüne gelerek dedi ki: Her zaman mescide çıkarak sözlerinizi dinleyemiyoruz. Bize bir gün tayin et de o gün gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiğini bize öğret". Hz. Peygamber bu teklifi uygun bulmuş ve hanımlara ders vermiştir

Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu.
Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir

Gene yazılan şeylerde ihmaller olduğunu anlamamız gerekiyor..Bakınız!!!

Burda dikkat edeceğimiz husus Efendimiz sav bu Din in ALLAH tarafından lideri seçilmiş bi insandır..Kendisi ALLAH tarafından korunan şeytan ın her türlü oyunundan muaf olmuş biridir..Tabiki ona sorulan sorularla ve ALLAH ın seckin kullarına sorulan sorularla ve benzeri zaruri ihtiyaçlardan dolayı yapılan konuşmaya kimsenin haram dediği yoktur..Efendimiz sav Kimse ile malayani konuşmamıştır..

Bakın özelliği her şekilde ortada olan nefsinden sıyrılmış bi İnsan olan Sultanımız dahi hiçbir malayani konuşma yapmamıştır.Ancak sorulduğunda cevap vermiştir..ve ne buyurmuştur..Kadınlara...
[/SIZE]


**(Ey kadınlar, ancak mahreminizle konuşun, namahremle konuşmayın!) [Ramuz, İbni Said]


Bakınız kendisinin söylemesi ile bir başkasının söylemesi bir değil peki kendileri okadına mahremmiydirler? hayır degildiler ama Efendimiz onlarla soru cevaplı zaruri olan konuşma yapmışlardır..Bunlar ayırt edilmesi gereken meseledir..Efendimiz in konuşması kimseye konuşur delildir izlenimi vermez nitekim olayların kapsamı vardır..Her olay herkese ruhsat olmaz..İslam in alimlerine verilen ruhsatlar ın normal insanlara verilmediiği gibi....

Gene derlerki..

"Bir kadın Allah Rasûlüne gelerek dedi ki: Her zaman mescide çıkarak sözlerinizi dinleyemiyoruz. Bize bir gün tayin et de o gün gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiğini bize öğret". Hz. Peygamber bu teklifi uygun bulmuş ve hanımlara ders vermiştir


Peki Efendimiz sav hanımlara ders verdi diye herkes hanımlara ders verebilirmi? yoksa Efendimiz ve bazı seckin insanlaramı mahsustur bu? ben şunun cevabını isterim sizden bir erkek İslami bilgisi olan ve (Sizden olan emir sahiplerine itaat edin)..ALLAH tan hakkıyla Alim kimseler korkar.)Ayetleri gibi ve Alimler Peygamber lerin varislerdirler..Beni görmek istiyen Alimleri (Ehlullah) ları görsün..Alimin yüzüne bakmak ibadettir..Gibi övgüleri almış ve ALLAH katında övülmüş ler haricinde..

Bir İslam bilen ama nefsinin esiri olmuş nefsine uyabilen ne Peygamber ler gibi ismet günah işlemez sıfatı olan nede Alim'ler gibi masum yani korunan sıfatı bulunmayan bir insanın kadınları toplayıp onlara sohbet etmesine kim müsade vermiştir.? Sahabe,Tabiin döneminde böyle yapan bi insan varmıdır..?

Bakınız herkese bu yok o insanların hallerinde ya ismet sıfatı var yada masum korunmuş lar sıfatı var..Efendimiz e ihtiyacından dolayı soru soran insanları nasıl olurda malayani konuşmaya delil tutarlarki?? Ama deselerki Efendimiz sav keyfi konuşma yapmıştır ve delillerini getirirlerse zaten ozaman mesele olmaz ama buda yok ozaman zaruri olunca bi doktara bile bişey sorulabiliyorsa tabiki kainatın güneşine bile sorulabilir..

Her önüne gelen ben okudum biliyorum deyip cemaat toplayıpta vaaz veremez...Nefsine nasıl güvenecek (o nefs size ancak kötülüğü emr eder..) Kim onun kötülüğünden bizi koruyacak.?Demekki bende çay yapmasını biliyorum demekle başkasına ait olan çay ocağında çay satılamıyacağı gibi seckin kişilere ait olan işlere herkes bende biliyorum deyip kendini o kefeye koyamaz..!!!..Yusuf a.s bile ALLAH ım nefsimden sana sığınıyorum ben bu nefsimi temize çıkaramam buyurdu..Şimdi biz nasıl başa çıkarız bu hain nefisle..


Ve gene derlerki,,,,

Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu

Burdada dikkat edelimki,kendisine soru sorulan şahıs Müminlere haram olan bi şahıs Müminlerin annesi olmuş bi şahıs anne den öte bi şahıs...Ve hal böyle iken bile kendisine sahabelerin ortasında gezmesi sesini yükseltmesi dahi haram edilmiş ondan bişey istenmesi durumunda bile perde arkasından vermesi emr edilmişken bize neler düşer artık siz hesap edin..

Hz Ömer annemiz buralarda gezmesin konuşmasın ya RASULALLAH bu durum hoş degil derdi bunun üzerine gelen ayette onlara bu gezmeyi ve onların içinde yüksek sesle konuşmayı ki,(konuşuyorlardı demiyorum)yasak etti Efendimiz sav bu ayet Hz ömer i destekledi buyurmuştur.Onlarki,annemiz ve onlarla bile ihtiyac haricinde konuşmak yasakken nasıl olurda birilerinin konuşması uygun olur..

Bu insanla bir başka insanı aynı kefeye koyamayız..Peki neden İbni mesud'un ,Hz zübeyr'in,Hz Talha'nın,Hz Hamza'nın hanımları fetva vermemiş sohbet etmemişte Hz Aişe annemiz etmiş? İşte bunun nedeni gayet açık ve nettir o Müminlerin annesidir..Ona has kılınmış özelliktir..

Siz hiç elma agacında armut gördünüzmü? göremezsiniz çünki o elma ağacı digeri armut ağacı peki ikiside neticede agaçmıdir evet öyledir..Ama her ağaç aynı meyveyi vermiyor..Tıpkı Hz Aişe annemize özel has kılınan Efendimiz'in mubarek hanımlarına has kılınan bi takım şeylerin sadece onlardan sudur edebilecek olması gibi..Her kesden etmiyor özelligi olanlardan ediyor..ALLAH ın sectiklerinden ediyor..



Gene derlerki

Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir..

Evet burdada bişeyi ihmal ederler ama ben öyle tahmin ediyorumki siz bunu bilmiyerek yanılarak yapmışsınızdır...Nedir o şey derseniz burda Halife'ye bu sözü söyleyen bir nene idi o camiye giderken bile zorlanan bir nene idi genç bi bayan degildi...Ve yaşlı insanın sesinde zaten mahrem lik yoktur..Tahrik yoktur..Onun için Hz Ömer r.a ona sukut etmiştir..

Kim diyebilirki bir genç bayan bunu yaptıda Halife buna sessiz kaldı diye..? Ama ne hikmetse bu olayın arkasından bu kadın ın yaşlı bi nene olduğu yazılmamış bunu internet ortamında çok görüyorum kimse bunu yazmıyor ya bilmiyorlar yada kasıtla yapıyorlar sözüm onlara size degil..

Genç bayanlardan kim gelip Hz Ömerle konuşmuştur..? Halife'liğinde gelecek orda bagıracak Hz Ömer o kadına mutlaka tepki gösterirdi..Hatta bi keresinde kadınlar Efendimizle konuşrlarken içeri Hz Ömer Efendimiz girmiştide hepsi kaçmıştı ordan Ve Hz Ömer Efendimiz ALLAH'ın RASÜL ün den değilde bendenmi utanıyorsunuz buyurmuştu.Nasıl olur aynı Hz Ömer'e bi genç kadın ulu orta soru sorabilir..Ama olayın arkasını anlatmıyorlar neyse onuda geçelim..



Gene derlerki,

Bir kere Rasûlullah (s.a.s) yanıma gelmişti. Yanımda Buas (olayıyla ilgili olarak söylenmiş kahramanlık şiirlerini def çalarak) terennüm ederek çalan iki cariye bulunuyordu. Rasûlüllah (s.a.s) yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra Hz. Ebû Bekr içeri girdi.
- Bu ne hal, Rasûlüllah'ın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor? diye beni azarladı.
Bunun üzerine Rasûlüllah ona dönüp:
- Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu.
Babam başka şeyle meşgul olunca câriyelere işaret ettim, dışarı çıktılar.

Bakınız şimdi meselenin aslı neymiş beraberce okuyalım...

1- Şiir okuyan veya şarkı söyleyenler, hür kadın değil cariyedir. Cariyelerin saçlarını, kollarını açmaları seslerini erkeklere duyurmaları günah değildir. Cariyeyi örnek gösterip, hür kadınlara da bunların mubah olacağını söylemek Müslümana yakışmaz.Zira cariyeye nikah ta yoktur.

Bunu delil edip kadınlarımızıda nikahsız almamız gerekmezmi..? Sonra ibadetlerin çogu hür olanlaradır..Köleye ibadetler kısıtlıdır bilirsiniz cuma namazına bile gidemezler...Şimdi hür ile köle cariye bir olurmu iyice anlıyalım..Eğer olursa benimde nikah,cuma .vs,vs ibadetleri terk etmen yerinde olur..Ama olmıyacağına göre demekki bu kıyaslama yanlıştır kast edilen cariyedir..Hür kadın degil...

2- Kahramanlık şiirleri veya şarkıları da, mehter marşları da caizdir. Bunların caiz olması, diğer şarkı ve türkülerin de caiz olmasını gerektirmez. Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur.

Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [ilahi söylemek] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet)

3- Hz. Ebu Bekrin, def için şeytanın düdüğü demesi, çalgının mubah olmadığını gösterir. Ulema sadece düğünlerde, bayramlarda kadınların def çalmasının caiz olduğunu bildirmiştir. Yani def çalmanın kadınlara caiz olması, düğün ve bayram içindir. Başka zaman caiz değildir..

Görülüyorki gene eksiklerimiz varmış...Efendimiz in yanında eglenenler cariyeler olunca onların seside haram olmayınca herşey normal olur...



Ve gene derlerki,,

İbn Abbas der ki;
Hz. Aişe, yakınlarından birisini bir Medineli müslümanla evlendirdi. Hz. Peygamber geldi ve;
"Kız gönderdiniz mi" dedi.
Hz. Aişe; "Evet" dedi.
"Beraberinde şarkıcı gönderdiniz mi?" sorusuna, "
Hayır" cevabını alınca,
Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
"Medineliler eğlenceden hoşlanır. Beraberinde; "Size geldik, size geldik..." diyerek bir şarkıcı gönderseydiniz... "

Bu konuda Müfessir Vehbi Efendi tefsirinde:
"Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecanibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin" şeklinde izah getirmektedir
Kadınların kadınlarla birlekte tefle eğlenmesi ve arada sözler söylemisi cariyeleri yollayıp orda kadınlara türkü şiir söylemesi yerinde bi olaydır..

ona zaten lafımız yok ama bu olay anlatılırken sanki şimdilerde oldugu gibi kadın erkek karışık oluyormuş gibi bi yansıma his eder gibiyim dikkat edelim ordaki düğün topluluğu erkek kadın karışık bi düğün topluluğu değildir..Ve orda şarkı söylüyecek kişide cariyedir..

Cariye lerin haricinde biri dahi orda tef ile kadınlar arasında türkü şiir gibi şeyler söylese buna zaten kimsenin olmaz dedigi yok ama şimdikiler nasıl İslam i radyolarda türkücü kadınlar çıkıp türkü söylüyor..Bunlar kıyas olamazlar...Çok farklı şeyler bunlar..İkisinin arasındaki farkları fark edersek mesele kalmaz.



Ve gene derlerki

Bu konuda Müfessir Vehbi Efendi tefsirinde:
"Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecanibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin" şeklinde izah getirmektedir

Bakınız burdada Tefsir'in ayetten çıkan hükümler ve hikmetler bölümüne bakarsak burdanda aynı mana anlaşılacaktır..Bakınız şimdi tefsiri nasılmış..

Tefsir'ül Münir'de şöyle tefsir edilmiştir..


Hz. Peygamber (s.a.)'in hanımlarının konuşmaları ciddi ve sözleri kesin olmalı, eski Arap kadınlarının yabancı erkeklerle cazip ve yumuşak konuştukları şekilde kuşku veren kötü yoldaki kadınların konuşmaları gibi hayasızları çekecek bir şekilde yumuşak olmamalıdır.


Bu yasaklama Hz. Peygamber (s.a.)'in hanımlarına has değildir. Bu, müminlerin hanımlarını da içine almaktadır. Buna göre kadın alçak sesle konuşmakla emrolunmaktadır. Kadın yabancı erkeklerle (bu arada kızkar-deşin kocası, enişte) gibi hısımlık yoluyla kendileriyle evlenmeleri haram olan erkeklerle- konuşma durumunda sesini yükseltmeksizin kararlı bir tavırla konuşmalıdır.
Kısaca ayette geçen "kavlen maruf en" dinin ve insanların yadırgama­dığı doğru, ciddi söz demektir.

Eski Arap kadınlarının yabancı erkeklerle cazip ve yumuşak konuştukları şekilde kuşku veren kötü yoldaki kadınların konuşmaları gibi hayasızları çekecek bir şekilde yumuşak olmamalıdır.

Evet eskiden nasıldı kadınlar ebu cehillerle konuşurlarken rahat samimi konuşurlar ve hiç çekinmezlerdi..Zaten Efendimiz gelene kadar kadın masalarda meze dogduğunda da utanctı..Onların o şekilde konuşmaları utanç vesilesi olarak algınmıştır ki,ayet onlara benzemeyin onlar gibi utanmadan konuşmayın demektedir..

Bundan dolayıda onlar gibi olmalayın buyrulmuştur..Peki onlar gibi yumuşak konuşmayıp aynı fiili yapıp erkeklerle konuşmak var ama, yumuşak konuşmadan sert bi şekilde konuşmak size neyi ifade ediyor.?

Yani konuş ama sert konuş tavırlı konuş vakarlı konuş ama fiiliyatın onlarınki gibi olsun onlar gibi otur yanlarında veya onlar gibi erkeklerin arasında dur veya uzaktanda olsa onlarla konuş lakin sert konuşmu anlıyoruz yoksa onların yaptığı gibi yapma yumuşak söz muhabbette sert ve vakarlı söz ise konuşman icap ettiginde istemiye istemiye kerhen konuşman icap ettigindemi bu tavrı takın anlıyoruz..İkisinden birini anlamaktan başka ne çare var?...


Yani ayete iyi bakalım sert ve vakarlı konuş burdan anlaşılmıyormuki normal İslam i bi mesele sert konuşmakla anlatılmaz çünki ALLAH cc firavuna bile Musa a.s yollarken ona tatlı konuş yumuşak ol incitmeden konuş buyurmadımı.?? Peki aynı İslam i bi davayı konuşmasına müsade edilen bi kadına sert konuş yüz vermeden konuş demek bu ayetle çakışmazmı İslam da emri bil maruf ta sert olmak varmı..?

Hadi diyelim kardeş emri bil maruf niyetiyle konuştu sert konuşsa emri bil maruf olmaz yumuşak konuşsa ayete takılır bu durumda ne kalıyor onun konuşması gereken yerin oralar olmadığı ve kendi cinsine karşı vazifesini yapmasıdır.. Ve hayasızlığa meyl edecekleride kendine çekme buyrulmuş..E burdan daha güzel anlaşılmıyormu.? Yukarıda yazmıştım meyl edecek insana sebeb olmamak lazım diye ama bu ses açık ve net sebebiyet verir..Onun için bundan uzak durdan başka bi anlamı nasıl olur bu uyarıların..?

Bakınız kadın alçak sesle konuşmakla emrolunmaktadır..Burdan ne anlıyoruz kadın erkekle konuşsun ama sesini yükseltmesin se radyoda konuşanın ve benzeri yerlerde konuşanların sesi son yüksek ses olabilir..Onların niyeti millete bişeyler anlatmaksa buda kısık sesle neden olsunki??ALLAH cc İslam anlatan bi insana sesini kısta anlatmı buyurmuş oluyor..?

Emri bil maruf un böyle bi yanı yokki Bakınız bu ayette bi misal bi kıyaslamadır.. ( Müminlerin hanımlarına söyle bakışlarını kıssınlar) ayeti gibi yani kısarak bakmak mı var burda, yoksa kısmak demek bakmamakmıdır..Tabiki ALLAH cc hanımlara ve erkeklere kısık gözle bakın degil bakmayın buyurmuş oluyor..

Peki seslerini alçatsınlardan ne anlıyoruz? sesinizi az kısarak konuşsunmu? eğer öyle ise ne geregi varki bu ayetin gelmesi ne kadar abes olurdu yani konuş ama sesini fazla yükseltme alçak konuş nasıl olsa ayette alçak konuş diyor diye naparız, konuşuruz ama sesin içerigini göz önüne alırsak alçakta konuşsan yüksekte konuşsan aynıdır..

Hatta sessiz konuşmak fısıltı türü konuşmak dahada cezb eden bi durumdur..Eğer sesiz konuşmayı böyle usul usul konuş anlat seni erkek kadın dinlesin fark etmez diye anladıksa bu ayeti ozaman daha kötü kısık ses daha çok etki yapar..Yüksekle sesle arasında sadece yüksek konuşmak edepsizliğede girer...Burdaki içerik evvela kadın sesinin etki yapmasıdır..

Kısıkta olsa sesi etki yapan bi kadının konuşma şekli kısık ses diye buna he oldu güzel helal mı diycez..?Asla demiycez onun için burdaki ayeti kerime Zaten Müfessir Zuhayli'nin de izah ettigi gibi kadın ihtiyacını anlatırken derdini söylerken kısık sesle söylesindir..

Yoksa rast gele konuşupta kısık sesle konuşsun demek degildir öyle olsa manası olmaz ha kısık ha sesli tahrigin tarifimi olur..Yukarda zikir ettigim şeyi burda tekrar yazmayı uygun buldum bakın bu olayı hatırlıyalım.. Bir arkadaşının iş arkadaşı o işe gelmedi diye evini aramış tlf arkadaşının eşi çıkmış çocuk okadar etkilenmişki sesinden onu sorma bahanesi ile konuşmuş ha konuşmuş sonra bu içinde sevgiye ihtirasa yol açmış ve kızı kaçırmış arada büsürü olay var onları yazıp uzatmıyalım zaten yeterince uzuyor..


Savfetüt Tefasir Muhammed Es Sabuni...

**Erkeklerle konuşurken yumuşak söylemeyin, Sonra, kalbinde kötülük, ki suizan ve kadınlarla konuşma sevgisi bulunan kimse, ümide kapılır, Erkeklerle konuşurken, zanna sebep olmayacak şekilde, yumu­şaklık ve kırıtma olmaksızın iffetli ve güzel konuşun.Buradaki mana kadınların keyfi konuşması değildir..Konuşması icap ettiginde konuşma şeklini bu şekilde tutmasıdır..

İbn Kesîr şöyle der: Kadın konuşması icap ettiginde yani, kadın, yabancı erkekle konuşması icap ettiğinde, yumuşak olmayan bir sesle konuşur. Ya­bancılarla, kocası ile konuştuğu gibi konuşmaz.

Bakınız İbni kesir r.ah..Ne buyuruyor...Kadın ın konuşması icap ettiginde buda nerde olurdu alış veriş mahkeme doktor vs vs yerlerde olurdu.Kadın her yerde konuşur diye bi hüküm varmı..Bilenler yazsınar bi zahmet.



Fahrettin razi Tefsiri kebir Mefatühül ğayb

"Eğer ittikâ ediyorsanız, siz yabancı erkeklere yumuşak konuşmayın. Çünkü Allah, çirkin bir iş olan zinadan menedince,
götüren öncü şeylerden de menetmektedir. Bu da, kadınların erkeklerle îması ve konuşma şeklinde fâsık erkeğe uymaktır" demektir.
Daha sonra Cenâb-ı Allah, "Sonra kalbinde bir maraz, i fısk (namussuzluk, kötü niyet) bulunanlar, bir arzuya düşerler..

zinadan menedince,götüren öncü şeylerden de menetmektedir.. İşte ne şeytanı gör nede salavat getir onu görmeden getir görünce belki getiremiyebilirsin..


Ve gene derlerki...


ÇALIŞIRIYORUM BİR ÇOK İNSANLA MUHATAP OLMAK ZORUNDA KALIYORUM İŞİM DOLAYISIYLA
İSLAM DİNİ MANTIK DİNİ
BAYANLARINDA KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR TABİYKİ BU SINIRI AŞMAYACAK ŞEKİLDE OLMALI...

Aslında burda iş farklı bi boyuta biniyor..Ama ben oralara girmiycem bu hamur çok su götürür...

Ben sadece bazı kısımları ele almak istiyorum...BENDE AYNEN BİR ÇOK İNSANLA MUHATAP OLMAK ZORUNDA KALIYORUM İŞİM DOLAYISIYLA diyorsunuz...

Evvele sizin bi işi yapmanız veya benim yapmam İslam'da hüccet ,delil degildir.Çalışmadan dolayı konuşmak zaruretemi keyfiyetemi girer oda başka bi mevzudur dedimya girmiycem dileyen olursa onuda ayet,hadis,icma,kıyas delileriyle konuşmaya hazırım..Ama şimdilik yazının akışı degişmesin diye girmiyorum..

İSLAM DİNİ MANTIK DİNİ
BAYANLARINDA KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR TABİYKİ BU SINIRI AŞMAYACAK ŞEKİLDE OLMALI DERLER..

İslam Din i tabiki mantık Din'idir ama nasıl mantık Din idir mantıkla hüküm çıkarma Din'i değil çıkan hükme mantık uydurma Din'idir.. Yani hükümlerin üzerinde durup düşünmektir..Zira bizim mantığımızla ne bir fıkhı ve bir akaidi ne bir tefsir boyutu nede delil sayılacak hiçbir şey çıkarılamaz...

Efendimiz sav ehli olmadıgı halde Kuran'a te-vil tefsir verenler cehennemde yerini hazırlasın buyurdular..O işi ehli yapar bizlerde ehlinin verdigi hükümler üzerinde düşünürüz..Başka bişey yapma hakkımız yoktur ben anlarım bak bu ayet bunu diyor demek gaflet olur..

Kuran-ı Kerim'den ahkam çıkarmak için 15 süper özellik olması lazım bunların başında Kuran'ın kurra yüksek derecede her ayetin hangi sürede oldugunu bilmek ve her ayetin tefsir inde Efendimiz sav ın tefsirini bilmek şarttır..onbinlerce hadis bilmek Arapçayı kökünden bilmek fiil mazi geçmiş hal o hal gelecek hal gibi en temel gremiri bilmek degil ustası olmak kelimeye en yerinde manayı verebilecek kadar usta olmak şartır..

Mesela Türkçe'den bi örnek verecek olsak detay,secenek,alternatif,olasılık,başka, gibi anlamı birbirine uyan her kelimeyi en güzel anlamıyla yerinde değerlendirmek gibi usta olmak şartı vardır..

Ayetin nuzulunu çok iyi bilmelidir..Ne olduda ayeti kerime geldi Ayet Efendimizemi direk hitap ediyor yoksa umumimi ki,Kuran'da Efendimiz'e hitap eden yanlız onu hedef alan ayetler vardır..İşte bunları çok iyi bilecek..Gelen ayetin sonradan gerek ayetle gerek hadis-i şerifle nehy edilip edilmedigini edildiyse ne gerekçe ile edildigini iyi bilecek..

Sahabeyi iyi tanıyacak her bir sahabenin özelliklerini bilecek,hangi sahabe hangi yolla ne rivayet etmiş bilecek,zatında kirli bi iş olmamış olacak günah batagında olmamış olacak alimler onun bu göreve layık oldugunda ittifak edecek gibi hayati degerden daha büyük değer taşıyan şeyleri bilmesi şarttır..Kolaymı Kuran bu biz nasıl mantık yürütelim buna yüzme bilmiyen birisi denizde yüzenleri görse bunlar yüzüyor bende yüzerim dese nolur..?

Tahtalı köye gider..İşte bunun gibi bişey buda,Lakin siz mantık yürütmekten kasıt eger çıkan hükümler Fakih ve Müfessir'lerin verdigi mana hüküm diyorsanız onlarda zaten gayet mantıklı olmuş olur..Çünki bu mantık yürütmek degil mantığını ALLAH ve RASÜL ünün istedigi gibi yüretene tabi olmaktır..Yani biz mantık yapmış olmuyoruz zira mantık yürütmek onu direk anlamaktır..Bu zordur ama anlayandan anlayış şeklini almak ta tam bi mantık olur..


Gene derlerki,,,,

BAYANLARINDA KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR TABİYKİ BU SINIRI AŞMAYACAK ŞEKİLDE OLMALI

Bu özgürlük nasıl bi özgürlüktür.? Kimlerle nasıl konuşur.?Bizim anladığımız özgürlükle İslam ın anlattıgı birbirini tutyormu bakalım..Kadın ne kadar özgür olmalı ne kadar evinde durmalı ne kadar konuşmalı ve kiminle konuşmalı Ayet Hadis ışıgında bakalım inş...


Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin..(ahzap53)

Ahzap süresi 53 ayetin Kurtubi Tefsiri..
Bu âyet-i kerîmede karşı karşıya kalınan bir ihtiyaç yahut onlardan (Müminlerin annelerinden) fetva­sı sorulacak bir mesele dolayısıyla perde arkasından onlara soru sormaya da­ir yüce Allah'ın izin vermiş olduğuna delil vardır
[/SIZE].

**Mana itibariyle ve kadının bedeni ve sesi ile tamamen avret olduğunu ortaya koyan şeriatın ihtiva et­tiği esaslar dolayısıyla, bütün hanımlar da bu hükmün kapsamı içerisindedir.

Onun hakkında şahitlikte bulunmak yahut vücudundaki bir hastalık ya da arız olan bir husus hakkında ona soru sormak ve bunun muayyen olarak ancak ondan öğrenilmesinin mümkün olması gibi, bir ihtiyaç duyulması hali dışın­da, bu perdenin açılması caiz değildir..


(Müminlerin annelerinden) fetva­sı sorulacak bir mesele dolayısıyla perde arkasından onlara soru sormaya da­ir yüce Allah'ın izin vermiş olduğuna delil vardır..Görüldüğü gibi delil herhangi bi önemli zaruri bi iş için verilmiştir..Bakınız Anne bile evladıyla konuşamıyor..Nasıl olurda yedi yabancıya birileri konuşabilir..?.


**Mana itibariyle ve kadının bedeni ve sesi ile tamamen avret olduğunu ortaya koyan şeriatın ihtiva et­tiği esaslar dolayısıyla, bütün hanımlar da bu hükmün kapsamı içerisindedir...


Tefsirül Münir...

Taberanî sahih senedle Hz. Aişe'den naklediyor: Ben Peygamberimiz (s.a.)'le birlikte yemek yiyordum. Hz. Ömer geldi. Peygamberimiz (s.a.) onu yemeğe davet etti. Hz. Ömer yemeğe başladı. Yemekte Ömer'in parmağı parmağıma dokundu. Bunun üzerine Hz. Ömer: Ah sizin hakkınızda benim sözüm dinlense, siz kadınları hiçbir yabancı göremez, dedi. Bunun üzerine hicab ayeti nazil oldu..

"Peygamber'in hanımlarından birşey isteyeceğiniz zaman perde ar­kasından isteyin."
Yani sizi Hz. Peygamber (s.a.)'in evlerine izinsiz girmekten ve yemekte bulunmak için beklemekten nehy ettiğim gibi aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.)'in hanımlarına bakmaktan da nehyettim. Siz onlardan yiyecek v.b. faydalanılacak bir «şey istediğiniz zaman görmeyi engelleyecek bir engel ve örtecek bir perde gerisinden isteyin.




Tefsirül Münir...

Taberanî sahih senedle Hz. Aişe'den naklediyor: Ben Peygamberimiz (s.a.)'le birlikte yemek yiyordum. Hz. Ömer geldi. Peygamberimiz (s.a.) onu yemeğe davet etti. Hz. Ömer yemeğe başladı. Yemekte Ömer'in parmağı parmağıma dokundu. Bunun üzerine Hz. Ömer: Ah sizin hakkınızda benim sözüm dinlense, siz kadınları hiçbir yabancı göremez, dedi. Bunun üzerine hicab ayeti nazil oldu..

"Peygamber'in hanımlarından birşey isteyeceğiniz zaman perde ar­kasından isteyin."
Yani sizi Hz. Peygamber (s.a.)'in evlerine izinsiz girmekten ve yemekte bulunmak için beklemekten nehy ettiğim gibi aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.)'in hanımlarına bakmaktan da nehyettim. Siz onlardan yiyecek v.b. faydalanılacak bir «şey istediğiniz zaman görmeyi engelleyecek bir engel ve örtecek bir perde gerisinden isteyin.



Tefhimül Kuran İmam Mevdudi

Ahzap 53 tefsiri..
Hz. Ömer (r.a) müminlerin annelerine bir keresinde: "Eğer sizinle ilgili söylediklerim kabul edilirse, gözlerim bir daha sizi görmeyecek" demiştir. Fakat Hz. Peygamber (s.a) hüküm koymada bağımsız olmadığı için ilahi emri beklemiştir. En sonunda, mahrem erkekler dışında hiçbir erkeğin Hz. Peygamber'in (s.a) evine giremeyeceğini ve müminlerin annelerine birşey sormak isteyen kimselerin perde arkasından sorması gerektiğini bildiren ilahi emir (55. ayet) geldi.

Bu emrin gelişinden sonra müminlerin anneleri odalarının kapılarına perdeler astılar. Zaten bu ayetin son cümlesi, kadınların ve erkeklerin kalplerinin temiz olmasını isteyen herkesin, bu yolu benimsemesi gerektiğini bildirmektedir.


**Artık Allah'ın kendisine anlayış yeteneği verdiği herkes, kadınların ve erkeklerin birbiriyle konuşmalarını yasaklayan ve "bu hem sizin, hem de onların kalpleri için daha temiz" olduğundan kadınlarla perde arkasından konuşmayı emreden bir kitabın, kalplerinin temizliğini etkilemediği iddiasıyla kadın ve erkeklerin karışık toplantılarda, eğitim kurumlarında ve hükümet dairelerinde bir arada bulunmalarına izin veremeyeceğini kabul edecektir.

Kur'an'a tabi olmak istemeyen bir kimse için en iyi yol onun emirlerini hiçe saymak ve açıkça bunlara uymak istemediğini söylemektir. Kur'an'ın apaçık emirlerini çiğneyip sonra da Kur'an'dan çıkardığı İslâm'ın ruhuna uyduğunu iddia etmek ise apaçık bir zındıklıktır. Bir çok kimselerin Kur'an ve Sünnet dışındaki kaynaklardan çıkarıp sundukları bu "İslâm ruhu" da ne acaba?

ahzab33...
Hitaba Hz. Peygamber'in (s.a) evinden başlanmasının nedeni, böyle temiz bir hayat tarzı onun evinden başlarsa, diğer Müslüman evlerindeki hanımların da bu tarza uyacakları gerçeğidir. Çünkü onun evine bütün Müslümanlar tarafından örnek alınacak bir model olarak bakılmaktadır. Bazı kimseler, bu ayetlerin sadece Peygamber'in (s.a) hanımlarına hitap ettiğini görüp bu emirlerin sadece onları kastettiğini iddia ederler.

Fakat bu ayetlerin devamını okuyan bir kimse, müslüman kadınları değil de sadece müminlerin annelerini kasteden bir emir olmadığını hisseder. Allah'ın (c.c) sadece Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarının pislikten temizlenmesini, sadece onların Allah'a ve Rasûlüne itaat etmesi ve namazı kılıp zekatı vermesi gerektiğini kastetmiş olması mümkün müdür?

Eğer kasıt bu olamazsa, onların evlerinde vakarla oturmaları, cahiliye yürüyüşünden kaçınmaları, namahrem erkeklerle zaruri olmaksızın konuşmaları konusundaki emirler nasıl sadece onlar için geçerli olabilir?Aynı konu içinde bazı emirlerin genel , bazılarınınsa özel (has) olduğuna delalet eden bir hüccet var mıdır?

Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz" cümlesi, diğer kadınların sokağa çıkıp, erkeklerle rahatça konuşabilecekleri , "siz ise böyle davranamazsınız" anlamına gelmez. Bunun aksine kullanılan uslûp bir adamın sadece kendi çocuğuna şöyle demesi gibidir: "Sen sokak çocukları gibi değilsin, küfürlü konuşmamalısın." Bu cümleden hiç kimse, bu adamın sadece kendi çocuğunun küfretmesini kötü gördüğü, diğerlerinin böyle bir dil kullanmasına ise aldırmadığı sonucunu çıkarmaz.

Nur Suresi 31. ayetle birlikte okunursa (gizli zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar) Allah'ın, kadınların sesleriyle veya takılarından çıkan seslerle başka erkekleri cezbetmemelerini ve başka erkeklerle konuşmak zorunda kaldıklarında ise ciddi bir şekilde konuşmalarını murad ettiği anlaşılır.

İşte bu nedenle kadınların ezan okuması yasaktır. Bunun yanısıra eğer bir kadın cemaatle namaza iştirak eder ve imam da bir hata yaparsa, kadın erkekler gibi Sübhanallah diyerek imamı uyaramaz; sadece ellerini çırparak imama hatasını hatırlatabilir.


**İslâm, kadının başka erkeklerle tatlı ve yumuşak bir sesle konuşmasına izin vermez, hatta zaruri bir ihtiyaç olmaksızın erkeklerle konuşmasını yasaklarken, kadın hangi unsurlara göre bunları yapabilir?


Fahrettin razi Tefsiri kebir Mefatühül ğayb

Daha sonra Cenâb-ı Hak, başka bir davranış kuralına yer vermiştir ki, bu da O'nun,

** "Bir de onun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz zaman, perde arkasından isteyin onlardan..." ayetinin ifade ettiği husustur. Cenâb-ı Hak, insanları Hz. Peygamber (s.a.s)'in evlerine girmekten men edip, bunda da, insanların, Peygamberin evlerindeki kap -kaçak, âlet ve edevata..ulaşma imkansızlığı söz konusu olunca, Cenab-ı Hak bu şeylerin o kimseden men edilmediğini, perde arkasından istenip talep edilebileceğini beyan etmiştir.

Göz - Kalb İlişkisi

Cenâb-ı Hak, "Bu, hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbîeri için daha temizdir" buyurmuştur. Yani göz, kalbin penceresidir. Binâenaleyh göz görmezse, kalb arzu duymaz. **Ama göz görürse, kalb bazan arzu duyar, bazan duymaz. O halde kalb, göz görmediği zaman daha temizdir. Bu durumda herhangi bir fitnenin bulunmayışı, daha açık ve barizdir.(Bakınız ne şeytanı gör olayı gene tekrar etti)

Evet artık ses konusunu konuşma konusunun neyi kast ettigini umarım anlamışızdır..Birde özgürlüğe başka bi ayetle bakalım..


Ahzap 33..
Metindeki "garne" kelimesi bazı dilbilimcilere göre karâr dan, bazılarına göre ise vekâr dan türemiştir. Birinciyi kabul edersek "oturun, sebat edip durun", ikinciyi kabul edersek "Huzur içinde olun, vekarla oturun" anlamına gelir. Her iki durumda da ayet, kadının faaliyet alanının ev olduğu anlamına gelir. Kadın faaliyetlerini bu çerçeve dahilinde huzur içinde sürdürmeli ve ancak zarurî bir ihtiyaç olduğunda evinden dışarı çıkmalıdır. Bu anlam, ayetin ifadesinden ortaya çıkmaktadır ve bunu daha şiddetle vurgulayan hadisler de vardır.

Hafız Ebu Bekir Bezzar, Hz. Enes'den (r.a) , kadınların Hz. Peygamber'e (s.a) şöyle bir şikayette bulunduklarını rivayet eder: "Bütün sevapları erkekler kazanıyor: Savaşa gidiyorlar ve Allah yolunda büyük ameller işliyorlar. Savaşa gidenlerin sevabını kazanmak için bizim ne yapmamız lazım?



**" Hz. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi: "Sizin aranızda evinde oturan, savaşa giden kadar sevap kazanır." Hz. Peygamber'in (s.a) anlatmak istediği nokta şuydu:

**. Bezzar ve Tirmizi'nin Hz. Abdullah bin Mes'ud'dan rivayet ettikleri başka bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Kadın tesettürlü ve peçeli olmalıdır. O evinden çıktığında şeytan ona gözünü diker. Kadın evinde olduğu zaman Allah'ın rahmetine daha yakındır


**Kur'an'ın bu açık ve kesin emri ışığında, Müslüman kadınların meclis ve parlamentolara üye olmasına, evin dışında sosyal faaliyetlere katılmalarına, devlet dairelerinde erkerlerle yanyana çalışmalarına,erkeklerin olduğu alanlarda çalışmalarına,kolejlerde erkeklerle beraber eğitim yapmalarına, hastahanelerin erkek kısmında hemşire olarak çalışmalarına, uçaklarda hosteslik yapmalarına veya eğitim için yurt dışına gönderilmelerine asla müsaade edilemez
.

Kadınların ev dışı faaliyetine izin verildiğini savunanların en kuvvetli delili, Hz. Aişe'nin (r.a) Cemel savaşında rol almış olmasıdır.

Fakat bu delili öne sürenler herhalde Hz. Aişe'nin (r.a) bu konudaki görüşünü bilmiyorlar. Abdullan bin Ahmed bin Hanbel Zevaid'üz-Zühd'ünde, İbn Münzir, İbn Ebi Şeybe ve İbn Sa'd'da kitaplarında Mesrük'tan şöyle bir hadis rivayet ediyorlar: Hz. Aişe Kur'an okurken (ve karne fi büyütikünne) ayetine geldiğinde elinde olmadan ağlamaya başlardı, öyle ki başörtüsü gözyaşlarından ıslanırdı. Çünkü bu ayet, ona Cemel Savaşı sırasında işlediği hatayı hatırlatırdı




Tefsirül Münir açıklamalardan alıntı..

Mümin'lerin Annlerine gelen ayetlerden çıkan hükümler..

Evlerinde oturmalarının emredilmesi, açılıp saçılmaları­nın yasaklanması,
Namaz kılma, zekât verme, emrettiği ve nehyettiği husus­larda Allah'a ve Rasulüne (s.a.) itaat etme suretiyle taata devam etmeleri­nin istenmesi,
Günahlardan ve masiyetten ırz ve şerefi korumanın, takva ile süslenmenin gerçekleştirilmesi,



**Ümmetin hanımları Allah Tealâ'nın emrettiği bu edeplerde Hz. Pey­gamber (s.a.)'in hanımlarına tabidirler


Dördüncüsü: Evlerinde oturmalarının emredilmesi, açılıp saçılmaları­nın yasaklanması,
**Ümmetin hanımları Allah Tealâ'nın emrettiği bu edeplerde Hz. Pey­gamber (s.a.)'in hanımlarına tabidirler



Kurtubi Tefsiri....

Bu âyet-i kerîme evde kalma manasını ihtiva etmektedir. Hitab her ne ka­dar Peygamber (sav)'ın hanımlarına yönelik ise de, mana itibariyle diğer ha­nımlar da bu hitabın kapsamına girmektedir. Bütün hanımları kapsayan bir delilin vârid olmaması halinde bu böyle olmakla birlikte, esasen şeriat ha­nımların evlerinde kalmalarını emreden ve zaruret olmadıkça dışarı çık­maktan uzak durmayı belirten hükümlerle dolup taşmaktadır. Bundan önce bir kaç yerde belirtildiği gibi.

Bu buyrukta yüce Allah, Peygamber (sav)'ın hanımlarına evlerinde otur­mayı emretmekte ve onların şereflerini yüceltmek üzere bu şekilde onlara hi-:sh etmekte, açılıp saçılmalarını yasaklamakta, böyle bir işin ilk cahiliye döneminin davranışlarından olduğunu bildirerek: "İlk cahiliyeninki gibi açı­lıp saçılarak salınıp yürümeyin" diye buyurmaktadır.

Katade r.a bu ayette geçen açılıp saçılmadan kastın ulu orta ihtiyacı olmadığı halde yürümek manasına geldiğini buyurmuştur..

Daha bunlar gibi yüzlerce yazı ve delil sunardım ama bir olsun pir olsun misali zaten 4 delil 4 büyük Müfessir gerekenleri zaten net yazmışlar artık özgür olmaktan anladığımız şey neyse bu ayetlere de uygun oluyormu onuda bi gözden geçirmek lazım diye düşünüyorum...


Evvela kardeşlerim şunu bilelim..İslam'ı İslam'ın uygun görmediği bi şekilde anlatmak İslam degil bidattır..Ses olsun görüntü olmasın fark etmez mesele seste görüntüde degildir..Bu işin tahrik eden bölümünde ve cinsine anlatmakla mükellef oldugu birşeyi karşı cinsine anlatmakla hata edilmektedir..

Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin)ahzap 53

Mana itibariyle ve kadının bedeni ve sesi ile tamamen avret olduğunu ortaya koyan şeriatın ihtiva et­tiği esaslar dolayısıyla, bütün hanımlar da bu hükmün kapsamı içerisindedir. (Kurtubi ahzab 53 tefsiri)

Bakınız ALLAH cc zaruri olmadıkça Müminlerin anneleriyle bile perde arkasından konuşmayı emr buyurmuştur..Onlar annemizden dahada anne bizler nasıl olurda şimdi onlarında önüne geçeriz işte İslam anlatıyorlar dinliyelim deriz..

Onlar sahabeyte İslam anlatmıyorlarmıydı başka şeymi anlatıyorlardı ama Hz Ömer in fikrini desteklercesine ayet geldi ve araya perde girdi zaruret olmaksızın konuşmak yasak edildi..Şimdi onlara yasak olan bizede illaki nedir yasaktır..Demiyelim şöyle böyle oluyor düşününki,ALLAH cc annelerimiz bile bize bile bu hükmü koymuşdur..Yukardada nedenlerini uzun uzun yazdım...

Evet toparlıyacak olursak ..

1...İslamiyet’in hükümleri, 23 yılda geldi. Tesettür âyeti gelmeden önceki olayları ele alıp yabancı erkeklerle konuşmayı mubah saymak yanlıştır. İçki de haram edilmeden önce günah değildi. Daha önceki olayları örnek gösterip, asr-ı saadette içki içiliyordu diyerek içkiye mubah denir mi? Eski Peygamberlerin dinlerindeki olayları örnek gösterip bak kadınlarla konuşmak caiz denir mi? Hz. Âdem zamanında şimdi evlenilmesi haram olan bazı kimselerle evlenmek caizdi. Daha sonra haram edildi. Şimdiki olaylar için o zamanki hükümler örnek verilir mi hiç?

2..Nisâ suresinin (Bıraktığınız eşinize, yüklerle [altın mehir] vermiş de olsanız, ondan bir şey geri almayın) mealindeki 20. âyetini okuyor. Hz. Ömer bu kadına itiraz etmiyor..Bu olay, kadının sesinin haram olmadığını gösterir) diyorlar. Perde arkasındaki kadının ihtiyar olduğunu açıklamıyorlar. İhtiyar kadının sesi haram değildir. İhtiyar kadına caiz olan şey genç kadına caiz olmaz...


***Kadınların, saçı, başı ve kolları açık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklerle lüzumsuz yere, konuşmaları, şarkı söyleyerek, hatta Kur'an, mevlit, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır. Ancak yabancı erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyaç olduğu zaman, fitneye sebep olmayacak şekilde, sert ve ciddi konuşmaları caizdir. (Tergib-üs-salat, Hadika, S.Ebediyye

**(Ey kadınlar, ancak mahreminizle konuşun, namahremle konuşmayın!) [Ramuz, İbni Said]

***Yabancı kadını görünce, yüzünüzü çevirin!) [Ebu Davud]

***(Şarkı söyleyen kadını dinlemek ve yüzüne bakmak haramdır.) [Taberani]

***(Namahreme bakmak göz zinasıdır.) [Buhari]


***Ümm-i Seleme vâlidemiz anlatır:
Resulullahın yanında iken, iki gözü de görmeyen İbni Ümmi Mektûm, izin isteyip içeri girdi. Resulullah bize, (İçeri girin) buyurdu. (Ya Resulallah o a’ma değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz onu görmüyor musunuz?) Yani, o kör ise, siz kör değilsiniz ya, buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud)

**Kadınların yüksek sesle veya yumuşak konuşmaları ve seslerini namahreme duyurmaları caiz olmadığı için, ezan ve ikamet okumaları da caiz değildir. (Redd-ül- Muhtar)

**Genç kadın, yabancı erkeğe selam veremez ve aksıran erkeğe bir şey söylemez ve kendine söylenince de cevap vermez. (Hamevi Eşbah şerhi)

***Kadınların seslerini erkeklere duyurması haramdır. Bazı âlimler, ihtiyaç zamanında, ihtiyaç kadar ve sert, ciddi konuşmaları caiz olup fazlası yine caiz olmaz buyurmuşlardır. (Tezkiye-i ehli beyt

**Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif)
3.. Delil alınan başka bi mesele önemli not bu kıssayı delil diye ortaya koyanlar İslam'a fitne sokmak istiyen yahudilerdir..

Hz. Âişe anlatır: "Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini def çalarak terennüm ediyordu. Resulullah yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra babam [Hz. Ebu Bekir] içeri girdi. (Bu ne hâl, Resulullahın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?) diye beni azarlayınca, Resulullah (Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca cariyelere işaret ettim, dışarı çıktılar

Ve meselenin aslı..

1- Şiir okuyan veya şarkı söyleyenler, hür kadın değil cariyedir. Cariyelerin saçlarını, kollarını açmaları seslerini erkeklere duyurmaları günah değildir. Cariyeyi örnek gösterip, hür kadınlara da bunların mubah olacağını söylemek Müslümana yakışmaz.

2- Kahramanlık şiirleri veya şarkıları da, mehter marşları da caizdir. Bunların caiz olması, diğer şarkı ve türkülerin de caiz olmasını gerektirmez. Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur. Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı.

Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [ilahi söylemek] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet).. Birde Tasavvuf müziğinin bidat olduğuna dair Din de bi yeri olmadığına dair laf söylerler halt etmiş o alim kisveli şadırvan müftüleri...

3- Hz. Ebu Bekrin, def için şeytanın düdüğü demesi, çalgının mubah olmadığını gösterir. Ulema sadece düğünlerde, bayramlarda kadınların def çalmasının caiz olduğunu bildirmiştir. Yani def çalmanın kadınlara caiz olması, düğün ve bayram içindir. Başka zaman caiz değildir

Ekleme Tarihi: 15.02.2007 - 08:58
Bu mesajı bildir   eness_25 üyenin diğer mesajları eness_25`in Profili eness_25 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

  Cevap ekle Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 465 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
veysel1998 (26), kercanoglu (73), sivaslým (50), serdar03 (55), sevgi gülü (50), bahçe gülü (50), oslem (43), mehmet021 (36), _313_ (44), cahal (43), mpaktimur (55), aylacansu (42), sapanca (49), turab (49), shayperson (39), hacý (47), düþünmek (43), asbihal (45), karal60 (63), nefi (39), Sandy (45), talealbedru (39), mondragon (31), KAYSERI-INCESU (60), fatmabetül (50), umitvar (42), Yozgatli Nuri (61), ess (43), ibrahimergin (37), nursina (63), metinakkaya (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59973 saniyede açıldı