budesonide ivermectin dexamethasone kaletra kamagra apranax aprovel aralen arava arcocillin arcoxia aricept arilin arimidex aristocort artane arthrotec artofen asacol asasantine asmaxen at 10 atarax atenil ateno basan comp ateno basan atesifar athrofen atridox atrovent augmentin avalide avana avapro avelox aventyl aviral avodart aygestin azaimun azarek azelex aziclav azulfidine bactrim basiron
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » İLANLAR & DUYURULAR » AHMET GÜNAY HOCAM NE OLUR YARDIM EDERMISIN HERKEZDEN YARDIM BEKLIYORUM

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 9 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
dilrugba su an offline dilrugba  
AHMET GÜNAY HOCAM NE OLUR YARDIM EDERMISIN HERKEZDEN YARDIM BEKLIYORUM

51 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.08.2006
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Selamun aleyküm benim bir derdim var neolur yardim edin. Benim yetiskin kizim var. Ama malisef basörtüsü takmiyor acikcasi takdiramiyorum. Ne yapmam gerekiyor. nerden basliyayim. önceleri olumlu bakiyordu ama simdi cok uzak bakiyor. neolursunuz bir fikir verin.:(
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 00:13
Bu mesajı bildir   dilrugba üyenin diğer mesajları dilrugba`in Profili zum Anfang der Seite
Gast ahmet gunay  

Misafir

Kayıt Tarihi: 01.05.2024
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Değerli kardeşim

Peygamber efendimiz (s.a.v) müslümanlığı ilk yaymaya başladığında, kuranı kerimin ilk aytleri hep imana yöneliktir.Önce imanını güçlendirmeli Allah korkusunu yüreğine sokmalısınız.Daha sonra ibadetlerini yapmasını tavsiye etmelisiniz yavaş yavaş gerçekleri görmeye başladığında zaten kendiliğinden kapanacaktır.

Selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 00:21
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
dilrugba su an offline dilrugba  

51 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.08.2006
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Degerli hocam kizim sekiz yasindan buyana camilerden devamli. KURAN okumasini biliyor. Dini bilgiside var.Ben yillardir camilerde hizmet veren bir kisiyim.bazi seylerin farkindayim . Gidisatta bir yanlislik var. erken tedbir almak lazim sanirim Biz aile olarak Islami yasayan bir aileyiz. Kizim cevreden ve arkadas cevresinden okuldan cekiniyor.Hafta sonlari Camiye giderken kapatiyor. Ama diger zamanlar yapmiyor. Herhalde utaniyor. Bunu nasil yene bilir. Bir misal bir örnek:(
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 00:47
Bu mesajı bildir   dilrugba üyenin diğer mesajları dilrugba`in Profili zum Anfang der Seite
Gast ahmet gunay  

Misafir

Kayıt Tarihi: 01.05.2024
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Kabul ederse eğer, ona fıkıh kitaplarındaki mesela Tam İlmihal’deki şu ifadeyi gösterirsiniz:
(7-10 yaşında olan gösterişli kızlar ve 15 yaşını dolduran veya bâliğa olan bütün kızlar, kadın hükmündedir. Böyle kızların başları, saçları, kolları, bacakları açık olarak, [zaruretsiz] yabancı erkeklere görünmeleri haram olur.)
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 01:45
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
dilrugba su an offline dilrugba  

51 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.08.2006
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Yardimlariniz icin tesekkürler. gelismelerden haberdar ederim. ALLAH RAZI OLSUN.
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 01:53
Bu mesajı bildir   dilrugba üyenin diğer mesajları dilrugba`in Profili zum Anfang der Seite
Gast ahmet gunay  
Güzel bir yazı

Misafir

Kayıt Tarihi: 01.05.2024
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Rabbimsizden de razı olsun kardeşim bir yazı buldum bir okuyun inş.

Yeni yetişmiş kız öğrencilerine baş örtüsünün önemini anlatmak elbette zordur. Ancak herkesin anlayacağı bir dil vardır ve bu dili iyi bilen bir Kuran kursu öğretmeni, çantasından iki çeşit şeker çıkartır, biri kapalı jelatine sarılı öbürü ise açıkta jelatinsiz ve korumasız. Hepsini bir tepsiye koyarak öğrencilere ikram eder. Öğrencilerinin tümü kapalı olan şekeri tercih ettiklerini ve açık olan şekerden hiç kimsenin almadığını gören öğretmen öğrencilerine neden kapalı şekeri tercih ettiniz diye sordu.?

Öğrenciler bir ağızdan: Çünkü açık olan şeker pislik ve mikroplara bulaşmış olabilir.

Öğretmen: Ama açık olan şekeri kapalı olandan çok daha titiz ve dikkatlice muhafaza ettim öyle bir şey kesinlikle olamaz.

Öğrenciler: Affedersiniz hocam ama kapalı olan her zaman tazeliğini korur, üstelik ne kadar temiz ve dikkatli muhafaza edilirse edilsin açık olduktan sonra kesinlikle kapalı olan kadar sağlıklı taze ve temiz olmaz.

Öğretmen: Ama baksanıza şunlara ne kadarda güzel gözüküyorlar. Ballı gibi duruyorlar, nasılda iştah açıyorlar değimli.

Öğrenciler: Hocam haklısınız, gerçekten iştah açıcı ve çok güzel görünüyorlar. Ama bu şekerler açık oldukları için mikrop kapmamış olması ve tadında bayatlama olmaması mümkün değil. Hem biliyorsunuz ki gözle görünmeyen mikroplar var.

Bu tartışma üzerine öğretmen bir türlü açık olan şekerleri öğrencilere kabul ettirmemiş olmasından duyduğu mutlulukla sıra dersi vermeye gelmişti.

Öğretmen: Evet kızlarım gerçekten sonuna kadar haklısınız ama size anlatmaya çalıştığım kainatta her şeyin bir kabuğu yani koruyucusu var. Bir üzüm tanesinin bile üzerinde muhafaza amaçlı ince bir örtü varken insan hiç örtüsüz olur mu? Hele ki kadın hiç olmaz ve kadınında koruyucusu yani örtüsü eşarbıdır. Şimdi sizde bu şekerleri kendinize örnek alın acaba başı açık olan mı daha iyi kapalı olan mı.?

İlerde evlilik çağına geldiğinizde sizi tercih edecek olan erkek bile aynen sizin şekerleri tercih ettiğiniz gibi yapacaktır.

Sadece erkek mi? Hayatınızın birçok merhalesinde hep kapalı olana değer verileceğini göreceksiniz. Unutmayın ki açık olan sadece kısa zaman dilimindeki anlık zevkler için tercih edilir. Görünüşte açık olan daha güzel ve iştah açıcı olduğundan, ileriyi düşünen akıllı bir insan şekerdeki mikropları veya bulaşma ihtimali olan pislikleri düşüneceğinden ilerde hasta olmamak için kapalıyı seçer.

Fakat sadece anlık bir tad için şeker seçen kişi ancak mantıksız biri olabilir. Sadece görüntüsü ile iştah açan aslında tadı bile bozulmuş olan şekeri akıllı ve mantıklı hiçbir insan seçmez. İşte bu yüzden sizde kapalı olmalısınız. Ancak kapalı olduğunuzda, ifet ve namusunuzu temiz bir şekilde hayat arkadaşınız olabilecek eşinize verebilirsiniz. Açık bir şeker ne kadar temiz bir ortamda korunsa bile ve hiçbir mikrop bulaşmazsa dahi, tadı muhakkak bozulacaktır.

Açık bir kızda ne kadar iffetli ve namuslu olursa olsun, açıklığa göre hareket edeceğinden muhakkak edebinde hasar olacaktır. Ama kapalı insan kendine bir takım şeyleri yakıştıramayacağından hep temiz ve saf kalacaktır.

Yani aslında kapalı kişinin kalbinde kötüye meyil oluşsa dahi anlık bir vesveseden ibaret olacaktır. Ama açık biri o anlık vesveseye istem dışı hareket ile uyar. Çoğu zamanda farkında olmadan uyar.

Ama kapalı biri kapalı olduğu için hareketlerine pür dikkat eder. İnsanlık hali şeytan vesvese verse bile örtüsü onu engelleyecektir. Hani tam vesveseye takılacağı esnada başındaki örtü ile bağdaşmadığını düşünecek ve vazgeçecektir.

Kısacası başınızdaki örtünüzden utanacağınız için kötüye meyilli olmayacak ve yine o örtü ile onur duyacağınız için hep ona yakışanı yapmaya meyilli olacağınızdan daima onurlu ve şerefli olma yolunda ilerleyeceksiniz, yani hep iyi ve doğru olanı seçeceksiniz. Siz farkında olmazsanız bile örtünüz size bunu yaptıracaktır.

Canım kızlarım bu size belki son dersim olacaktır,

Onun için bunu can kulağı ile, geleceğiniz ve yaşantınızla bağdaştırarak pür dikkat dinlemenizi ve aklınızdan asla silmemeniz gerektiğini hatırlatmak istiyorum,

Daha doğrusu Allah rızası için rica ediyorum.

Canlarım; inanıyorum ki hepiniz aklı selim birer Müslüman olarak örtünüze sadık kalacak ve hakkı ile örtüneceksinizdir. O halde örtünüzün hakkını korumanız gerekecektir, siz örtünüzün hakkını verdiğiniz sürece, örtünüz hem kendisini hemde sizi nefsinizden ve şeytanın şerrinden koruyacaktır. Yeterki örtünüzü bir aksesuar olarak değil inancınızın bir sembolü olarak hakkı ile bağlayınız ve bağlanınız.

Ben örtümün hakkını nasıl veririm diye sorarsanız.

Size örtünün hakkını vermek ile ilgili küçük bir tavsiyede bulunayım,

Eğer Müslüman bir bayana yakışmayacak hal ve harekette bulunduğunuzda, uygunsuz laf konuştuğunuzda ve hatta uygunsuz bir yere gittiğinizde yüreğiniz cız etmiyor ve eşarbınız aklınıza gelmiyorsa hakkını vermiyorsunuzdur demektir, daha kötüsü Allah’tan korkmuyorsunuzdur demektir.

İşte bu yüzden ömrünüz boyunca, yürürken yürüme şeklinizden tutunda toplum içinde konuşma, hal ve hareketlerinize kadar, her şeyde kendi kendinize sıklıkla bir muhasebe yapın, ama sakın olaki muhasebenizde nefsiniz ve şeytanınız olmasın tamamen Allah’a istiğfar ve tevekkül ederek yapın. sonra ölçün biçin, tavrınız doğrumu değilmi, eğer doğru ise emin olun ve rabbinize şükür edin, yok doğru değilse yüreğiniz başınızdaki örtüden dolayı muhakkak incinecektir yanı cız edecektir.

İşte o zaman hemen Allah'tan yardım ve mağfiret dileyin sonra kalbinizdeki eksikliğin giderilmesi için Allah'ı hatırlatacak dostlarınızın sohbetlerine gidin. Gidemiyorsanız kendi kendinize kalbinize güç verecek zikirlerde bulunuz, örneğin kitap veya benzeri islami mecmuları okuyunuz, bunada imkanınız yoksa daha önce okuduklarınız ve dinlediklerinizi hafızanızda canlandırınız.

Emin olun siz böyle olduğunuz sürece, Allah’ın dostu olacaksınız ve Bir Allah dostunun ifettine hiçbir güç zerre kadar zarar veremeyecektir veremezde.

Daima aklınızda olsun ki, pazardan meyve bile alırken soyulmuşunu tercih etmezsiniz.

O HALDE ALLAH RIZASI İÇİN ÖRTÜNÜZE SADIK OLUN VE ASLA SOYULMUŞ OLAN OLMAYIN

ÖRTÜYÜ SADECE ELİNİZLE BAŞINIZA DEĞİL, AKLINIZLA KALBİNİZEDE ÖRTÜN


(Alıntı)


Bu mesaj 2 kez ve en son ahmet gunay tarafından 27.08.2006 - 12:06 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 12:04
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Gast ahmet gunay  
Örtüm ve Ben

Misafir

Kayıt Tarihi: 01.05.2024
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Örtüm ve Ben


Aslında, biz kadınlar oldukça örtü meraklısıyız! Masa örtüsü, yatak örtüsü, sehpa örtüsü,
buzdolabı-çamaşır makinası , fırın örtüsü, tüp örtüsü,sebzelik örtüsü... O kadar ki eski gaz lambalarına bile özene bezene, el emeği göz nuru dökerek örtü
hazırlıyoruz. Evimizin, arabamızın koltuklarını tozdan kirden korumak ve nihayet güvenlik için arabaları da örtüyoruz. Belli ki örtmeyi çok seviyoruz. Peki ya örtünmeyi? Örtünmeye de aynı önemi veriyor ve ilâhi maksada uygun örtünüyor muyuz? Bir
kadın olarak bazen kendi hemcinslerimi anlamakta güçlük çekiyorum. Neredeyse günün birinde ev örtüsü ya da çatı örtüsü de icat edecekler! Önümüze gelen her
şeye hemencecik bir örtü tasarlıyoruz. Ama kadın, kendini örtmeyi, kendine değer vermeyi, kendini koruma altına almayı akıl etmek istemiyor. Kadınlar kendine acımıyor! Örtünmenin Allah'ın emri olduğunu bildiği halde örtünmeye yanaşmıyor, örtünmeyi ciddiye almıyor.
Örtünenlerin bir kısmı da ne yaptıklarının farkında değiller. Neden ?! Örtünme,edep ve
sakınmayı da içeren bir kavram olarak sosyal ve manevi hayat açısından ne denli önemli ve
gerekli bir unsur olduğunu, etrafımızda yaşananları şöyle bir gözden geçirirsek daha iyi anlayabiliriz. Şimdi mi hatırlayacaktık? İki yıl önce bir tanıdığım amansız bir hastalıktan vefat etmişti. Henüz hayatının baharında, 19 yaşında, güzeller güzeli bir genç kız idi. Onu ahirete yolcu etmek için cenaze evindeydik.Böyle zamanlarda insan öyle izlenimler ediniyor ki,yüreğinin cız etmemesi mümkün değil. Bilirsiniz,örtünenlere uzaydan gelmiş gibi bakan, sadece yaşlıların sıcaktan veya soğuktan muhafaza için
örtündüklerini zanneden, köylü kadınların da işten güçten saçına bakım yapacak zamanı olmadığı için başlarını bağladığını düşünen epeyce insan var. Onlara göre örtünmek nedir ki !.. İnsanı bez mi koruyacak,derler, kişi kendini kendi korumalı... O eskidenmiş,
derler. Böyle bir zihniyetin hakim olduğu sosyal çevrede dinî hassasiyet sahibi kişiler toplumsal baskıyı o denli yoğun hissederler ki, sonuçta kimileri
yaşantılarından taviz vermeye başlarlar. Ama dünya kimseye baki değil. Ecel cana dokununca insan doğruyu yanlışı öyle iyi hatırlıyor, öyle güzel seçebiliyor ki
.. Cenaze evine vardığımda istisnasız herkesin huri melekler gibi örtünmüş olduğunu gördüm. Simalar değişmiş, yürekler değişmişti. Kızın annesine sakinleştirici iğne yapılmış, bir robot gibi monoton bir şekilde sadece Allahım ! diye
inliyordu. Hastahaneden alınan tabutu evin içine getirdiler. Onu son kez görmek isteyenler çoğunluktaydı. Tabutu evin içine kadar taşıyan dört erkekten ikisi cenazeye mahrem idiler. Başta cenazenin annesi olmak üzere, orada bulunan pek çok kadın bir
ağızdan, kararlı ve kesin bir tavırla hemen o yabancı erkeklerin dışarı çıkmasını, onlar çıkmadan cenazenin yüzünün asla açılmamasını söylediler. Şüphesiz bu
isteklerinde haklıydılar, bu hassasiyete kim itiraz edebilirdi? Fakat işin çok acı bir tarafı vardı: Bu genç kız hayatta iken ona bu yönde hiçbir telkin
yapılmamıştı. Oysa şimdi, öldükten sonra yüzü bile yabancı gözlerden sakınılıyordu! Bu kızcağızın tesettürü ve mahremiyeti, ölünce birdenbire çok önemli oluvermişti! Hayretler içinde kalmıştım. O dile gelseydi acaba etrafındakilere ne söylerdi? Ben
hayattayken bana mahrem olmayanlardan sakınmayı öğretmediniz, beni buna inandırmadınız, ama pişmanlığınızı ben daha toprağıma kavuşmadan gösterdiniz, demez miydi? Yürek yakan iç hesaplaşma İnsanoğluna ölümden daha büyük ibret yokmuş gerçekten. İnsan ister istemez böyle ortamlardan etkilenip kendini hesaba çekiyor. Ben de öyle yaptım. O anda
hayatımı, ne ile nasıl meşgul olduğumu gözden geçiriyordum. Kutsal sayılan bir mesleğim vardı, lakin çalışma ortamım tesettüre müsaade etmiyordu. Kadının çalışıp para kazanmak zorunda olmadığını otuz beş yaşında öğrenmiştim, geri dönemedim! Maneviyat
aynasında kendi suretime baktığımda hiç güzel göremiyordum. Saçımı örtebilmek hariç, diğer bütün yönleriyle tesettüre riayet etme ve kendimi muhafaza
etme gayretlerime rağmen hiçbir zaman huzurlu olamamıştım . İşte o cenaze evinde, örtünmeden canımı almaması için Rabbim'e bir kez daha yalvardım. Aradan
iki yıl geçti. Şimdi emekli oldum. Daha doğrusu çok rahat bir iş ortamını ve kariyer yapma imkan ve hevesimi bir yana itip, kalan ömrümü tesettürlü ve
vicdanen huzurlu yaşayabilmek için, kısaca örtünmek için emekli oldum. Şimdi huzurlu bir haleti ruhiye içindeyim. Evde canım da sıkılmıyor, emeklilik
bunalımına ne zaman düçar olacağım diye bekliyorum. Oysa zaman geçtikçe kendimi daha da iyi hissediyorum. Yine de etraftan öyle tavırlarla karşılaşıyorum ki
hayrete düşüyorum. Zihniyet olarak kendime yakın gördüğüm birçok aklı başında insanın
emekli olduğumu duyunca yüzleri donuklaşıveriyor. Yazık ettiğimi söylüyorlar. Daha yaşın genç, evde örtünüp oturmakla kime ne faydan olacak
ki? diyorlar. Üzülüyorum. Verdiğim karara değil, inanan insanların bu bakış tarzına üzülüyorum.Kim bilir, benimle aynı durumda olan ne kadar kadın vardır memlekette; inandığını yaşamaktan aciz! Ama bu kez daha farklı bir bilince sahibim. Yirmi beş yıl
öncesine dönüp baktığımda, o devirde, memleketin içinde bulunduğu siyasi kamplaşma ortamında bir gün aniden başımı örtüvermiştim. Artık mücadelemin
simgesini başımın üstünde taşıyacaktım! Kalmakta olduğum kız öğrenci yurdunda bana benzer pek çok arkadaş vardı. Başörtülü olmak ayrıcalıktı. Grup
içerisinde özellikle erkekler başörtülülere haddinden fazla iltifat ediyorlardı. Bu durum hoşa gidiyordu. O nesil zamanla iki yola ayrıldı. Bir kısmı derin etkilerle kolaycacık
örtündükleri gibi hemencecik başörtülerini açıverdiler. Bir kısmı ise sonradan işin şuuruna varmışlardı. Sadece okula giderken başlarını örtmekle kalmayıp, namaz da kılıyorlardı. Grup içinde de olsa,daha takvalı davranıyorlardı. Bunlar tahsillerini
yarıda bıraktılar. Sonra zamanla bu kararından pişmanlık duyanlar da oldu. Aflardan yararlanıp üniversitelere geri döndüler, okullarını bitirip çalışma hayatına atıldılar. Gerçek mücadeleyi orada verecektik! Nasıl da yanlış yönlendirilmişiz! Şimdi özeleştiri yaptığımda, kendimizi ikna etmenin, açıkçası kandırmanın dışında hangi mesafeyi almışız,
diye soruyorum. Yani bugün için örtünme konusu yirmi beş yıl öncesine göre mesafe aldı mı sizce? Oysa başörtüsü bir mücadele ya da çatışma unsuru haline getirilmeseydi, şimdi belki daha rahat örtünebilecektik. Düşünün bir kez: Başörtülü olduğum için beni okula almıyorlar diye ortalığı ayağa kaldıranlar sonra ne yapıyorlar? Bir çoğu şimdi ne
haldeler? Bazı şeylerin değeri onları kaybedince daha iyi anlaşılır. İtiraf etmeliyim ki, mecbur olmadığımız uygulamalara kendimizi mecbur tutmuşuz. Huzura götüren yol öğrenciliğimin son yıllarında benden dört-beş yaş küçük bir köylü kızı ev arkadaşım olmuştu. İki yıllık bir bölümde okuyacaktı. Öyle temizdi ki... Ama arkadaş
çevresi acımasız, kendisi de dirençsizdi. Ona abla rolü oynuyordum. Sırlarımızı paylaşıyorduk. Güzel bir kızdı. Arkadaşları hemen ona bir flört edindirmeye
giriştiler. Başörtülü değildi, ancak hanım bir kızdı. Kendisine yakıştırılmaya çalışılan delikanlı ile okulunun kantininde ilk buluşmalarında oğlan onun elini tutmağa teşebbüs etmiş. Kızcağız da tepkili bir şekilde elini çekivermiş. Buna bozulan delikanlı demiş
ki: Kusura bakma ama ot gibi kızsın, seninle çıkamam! Eve geldiğinde hüngür hüngür
ağlıyordu. Boş yere üzülüyorsun, dedim, demek ki onun niyeti başkaymış, aslında sen kendinle iftihar etmelisin. Onun hakaret sandığın sözü sana bir iltifattır. Mahremiyetini koruyabilmişsin. Ne güzel! Ev arkadaşım okulu bitince memleketine döndü. Efendi
bir delikanlı ona talip oldu, örtünmesini de istedi. Evlendiler. Yıllar sonra yolumuz düştü, ziyaretlerine gittik. İki evladı, mutlu bir ailesi vardı. Çalışmıyordu ve hayatından memnundu. Onu mutlu görmek beni de duygulandırdı. O, hayatı için doğru bir karar vermişti. İnsan inandığı gibi yaşayamayınca vicdanen ızdırap çekiyor. Her ne kadar vebali kurum ya da kişilere yüklese de, aslında çözümün kendi nefsinde düğümlendiğini bal gibi biliyor. Bir metrelik kumaş parçası olarak basite alınan örtü kadının başından
uçuverince, hatalar da ardı sıra gelmeye başlıyor.Taviz tavizi getiriyor. Nihayetinde sebebi bilinmeyen bir mutsuzluk benliğini sarıyor. İbadetinden lezzet alamıyor, tövbesinde samimi olamıyor. Allah'ın huzurunda olduğunu unutuyor. Kendim için söylüyorum ..
Şimdi tekrar örtündüm. Ama bir mücadele amacım falan yok. Kendim için... Manevi olarak çok suçluluk yaşadım. Dünya güzeli bebeklerim şu fani dünyada sadece bir gün kadar eğleşip sütümü dahi tatmadan ahirete gittiklerinde, beni cennette bekliyor
olacakları tek tesellim idi. Lakin cennete örtüsüz gidebilir miydim? Beni görünce hayal kırıklığına uğramayacaklar mıydı? Rabbim'in rızasına uyamamanın haricinde, bir günlük evlatlarımdan bile utanıyordum. Herkes gibi kaderimde yazılmış olan imtihanlarım oldu.
Özlemler, umutla umutsuzluk arasında uzun hastane günleri, ani kayıplar, yanlış teşhisler, başkalarının hazmedilmesi güç ihmallerinin verdiği acılar... Bütün
bunlara rağmen tevekkülle yaşayabilmenin tek yolu şüphesiz Yaradan'a sığınmaktı, ben de öyle yaptım. Seccadeye kapanmak, içimi Rabbim'e dökmek şifa kaynağım oldu. Şükürler olsun. Niyetlerimiz kim ve ne için? Madem ki Rabbim bu kadar lütufkâr, o zaman onun
istediği şekilde yaşamak ne küçük bir karşılık değil mi? Tekrar örtünmek, ancak bu kez başkaları ya da mücadele için değil, yalnızca Rabbim'in rızası için...
Ne güzel! Çevremdeki bazı kişilerin benden uzaklaşabileceklerini, beni görmezden gelmeye
çalışacaklarını biliyorum. Bunları yıllar önce de yaşamıştım. Bir takım sosyal sıkıntılarımız olacak elbet. Ama örtünmenin vereceği huzur bunların hepsine bedel.
Çünkü ben ikisini de yaşayarak -maalesef- tecrübe ettim. Bazen yanlışlar da yapıyoruz. Bize önyargılı davranıldığı varsayımına kendimizi kaptırıp,biz de çevremize karşı önyargılı olabiliyoruz.Çocuğumuz okulda başarısız olsa, öğretmeninin bize
gıcıklığından dolayı iyi eğitmediğini zannediyoruz.Hastanede sıra kavgası, olur olmaz yerlerde erkeklerle ağız dalaşı yapıyoruz. Bize hiç yakışmıyor. Tesettür sadece başımızı örtmek değil ki !.. Bu mücadele şartlanmasını bir tarafa bırakmalı, ilâhi emrin özüne
uygun davranma yönünde kendimizi biraz daha disiplin altına almalıyız. Örtünmenin sadece şekli bir emir olmadığı, bunun yanı sıra takva diye adlandırılan çekinme ve manevi korunmayı da içinde barındırdığı anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Özellikle gelenekler
işin içine katıldığında yanlışlarımız daha da artıyor.Bazen kendimizi unutuveriyoruz. Geçenlerde hevesle Hacı Bayram Camii'nin civarındaki dükkanlara başörtü almaya gitmiştim. Benden biraz daha yaşlıca bir hanım da otuz yaşlarında oğluyla beraber dükkana girdi.
Belli ki oğlunun misafiriydi ve onu gezdiriyordu.Tezgahtâr benim de evladım yaşındaydı ama delikanlıydı. Birkaç başörtüye baktık. Kadınız ya! Rengi-deseni yakışacak mı, karar vermeliyiz. Örtünsek de yaşlansak da güzel görünme hevesindeyiz. Oysa tesettürün özü güzellikleri gizleme esasına dayalı değil mi? Her neyse .. O mu güzel, bu mu, derken diğer hanım karar veremeyince hemen eliyle başındaki örtüyü sıyırıverip yenisini denemek için aynanın karşısına geçti! Aklaşmış, tarumar saçları ortaya dökülmüştü.Şaşırmıştım. Oğlu belli ki daha bilinçliydi, anasını kırmadan: Anam, senin el emeği oyalı örtün
daha güzel. diyerek hemen annesinin başını tekrar örtüverdi ve onu dükkandan dışarıya çıkardı.Sağ olasın oğul! Rabbim böyle evlatların sayısını arttırsın. Kızlarımız onlara emanet edilsin... Örtü mü, başörtüsü mü? Örtünme konusunda bir yazı yazmaya niyet ettiğimde, başlık olarak Başörtüm ve Ben yazmayı düşünmüştüm. Sonra bundan vazgeçtim Çünkü tesettür sadece başı örtmekle sağlanmış olmuyordu. Üzülüyorum ki, tesettür konusu
epey değişime uğratıldı. Bu konuda da işin özüne tekrar dikkat çekmek gerekir. Herkesin ortalıkta manken gibi arz-ı endam ettiği bu devirde, inançlı genç kızlar da etkilenip işin özünü göz ardı ediyorlar. Tesettür sadece başörtüsü takmakla olmuyor
ki... Vücut hatlarının gizlenmesi, çekici olmaktan kaçınma, hal ve tavır olarak ölçülü ve seviyeli olmayı da gerektiriyor. Örneğin başörtü taktığınızda kısa kollu bir giysi ile ya da hatlarınızı belirginleştiren bluz, pantolon ile dışarı çıkarsanız örtünmüş
sayılmazsınız. Bile bile hata yapmamak gerekir. Açılıp saçılanların ise hiç de imrenilecek bir hayatları olmadığını herkes görebilmekte. Kullanılan, sömürülen,
kağıt mendil gibi çöpe atılıverenler bu güzel kadınlar değil mi? Bunun adına özgürlük
diyorlarsa esaret daha iyidir! Sadece kadının güzelliği üzerine kurulu ilişkilerin
nihayetinde hüsranla sonuçlanması da sık rastlanılan bir durumdur. Kalabalıktan çıkıp yerimizi bulmamız gerekiyor. Meydanlara akın ederken terk ettiğimiz kalelerimize dönmek zor geliyor. Meydan ortasında öylece kalakalmamak için de taviz üstüne taviz veriyoruz. Günümüz müslüman toplumları, fetihlere çıkayım derken kuşatılmış, esir alınıp dönüştürülmüş insanlarla dolu. Bunun büyük bir oyun olduğunun farkında değil miyiz? Artık alemler genişliğinde örtümüze sığınıp, yalnız Allah'a yönelme zamanı.
Bırakalım şeytanlar birbirlerini kışkırtsınlar. İşte örtüm ve ben bu duygu ve düşünceleri
yaşıyoruz. Peki ya siz?...

semerkand
AYŞE ÇOŞKUNER
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 12:10
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Gast ahmet gunay  
Kadınlar kapandıkça güzelleşir ve değer kazanır

Misafir

Kayıt Tarihi: 01.05.2024
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
"Her türlü ibâdeti, hayatı ve ölümü âlemlerin rabbi Allah için olan müslümanın bu inanç ve şuurunu kılık-kıyafetine yansıması tabiîdir. Günümüzde maalesef Batıdan gelen ve bütün dünyayı kapsayan bir moda akımı vardır. Bu akım, biz Müslümanların kıyafetlerini ciddî anlamda etkilemektedir.
Halbuki İslam'ın kendine has, asırlardır değişmeyen, eskimeyen ve bir çok insanı hayran bırakan bir modası vardır.
Peygamber Efendimize, ashâb-ı kirâma baktığımız zaman görüyoruz ki, daima bir düzen, ve intizam hâkimdir. Temiz olduğu kadar sade olan bu elbiseler, ilk tanışmalarda kişiye hep güzel intiba bırakmışlardır.
Onları örnek olan bir müslümanın da temiz ve düzenli giyinmesi gerekir. Bu şekilde giyinmek, pahalı giyinmek anlamına gelmez. Günümüzde, tüketim toplumunun hakim vasfı, markalı ve gösterişli giyimdir.
Bu tür giyinişin insanda gurur ve kibir duygularını uyandıracağı ise âşikardır. Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuşlardır:
"Kim (dünyada dikkatleri üzerine çeken) şöhret elbisesini giyerse, Allah, alçaltacağı gün, alçaltıncaya kadar o kimseden yüz çevirir. (Ona rahmet nazarıyla bakmaz.)"
Özellikle hanımlar, fıtratlarında bulunan, yeni şeyleri ortaya çıkarma mahareti ile dikiş öğrenerek, gayet şık, düzenli ve ekonomik giyinebilirler.
Bir Müslüman hanımın kıyafetindeki ilk şart "tesettür" olmalıdır. Nasıl ki, kıymetli olan şeyler muhafaza içine alınır; pırlanta ile bir taş parçası aynı muâmeleyi görmez, pırlanta kadifeler içinde korunursa; kadınlar da Allah katında o kadar kıymetlidir. Kadınlar kapandıkça güzelleşir ve değer kazanır.
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 12:12
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Gast ahmet gunay  
Tesettür nedir?

Misafir

Kayıt Tarihi: 01.05.2024
En Son On: 20.05.2007 - 23:12
Cinsiyeti: ----- 
Tesettür nedir?

Sözlükte; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin arkasında saklanmak anlamlarına gelir. Bir fıkıh terimi olarak tesettür erkek veya kadının şer'an örtülmesi gereken yerlerini örtmesidir. Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine "avret yeri" denir.

Sağlam görüşe göre, bir kimse tek başına olduğu zaman da örtünmelidir. ( Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Âile İlmihâli, sh: 49-50) Nitekim "Kimsenin bulunmadığı yerde avret mahallini örtmek gerekir mi?"; sorusuna cevap:

"Avret mahallini örtmek, hem Hakk'ın, hem de halkın hakkı bulunan bir hususdur. Bu itibarla kendisinden başka kimsenin bulunmadığı bir yerde dahî avret mahallinin örtülmesi, sahih olan kavle göre vâcibtir. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde:

"Avret mahallimi, içimdeki elbisemden gizlemek mümkün olsa elbette ondan bile gizlerdim!.."buyurmuşlardır. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-:

"-İnsan avret mahallini açınca yanındaki melekler utancından yüzlerini çevirirler." buyurmaktadır. ( Üç Bin Seçme Fetvâ, Akid Gazetesi Neşriyâtı, c.2, sh: 116)

"Tesettür, mahlûkât arasında yalnız insana ait bir keyfiyettir. İnsan, Allâh -celle celâluhû-'nun lütfettiği insanlık haysiyet, vakar, hayâ ve ciddiyetini koruyabilmek için örtünmeye mecburdur. Aksi hâlde bu vasıfları zâyî etmiş olur. Kendisinin dûnundaki (aşağısındaki) mahlûkların seviyesine düşer. Toplumda, hayânın kaybolması, kıyamet alâmetlerinin belli başlılarındandır. Hadîs-i şerîfte "Haya imandandır!" (Buhârî, Îman, 3) buyrulur. Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havva vâlidemiz, cennette başka insanlar olmadığı hâlde birbirlerinden ve diğer mahlûkâttan hayâ ettiler, telaş içinde orada mevcut olan yapraklarla örtünmeye çalıştılar. ( el-A'râf, 22) Bu da gösteriyor ki, maddî olan örtünme ve onun mânevî bağlantısı olan edeb ve hayâ, insanoğlunun en mümtaz vasıflarından biridir. ( Osman Nûri Topbaş, Nebîler Silsilesi 1, sh: 116)

Âyet-i kerîmede kadınların örtünmesi konusunda şöyle buyurulur:

"Mü'min kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar, bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zînet yerlerini, kendi kocalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttalî olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizlemekte oldukları zînetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz Allah'a tevbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nîil olursunuz." (en-Nûr , 31)

Bir başka âyet-i kerîmede:

"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış örtülerini üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allah çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir." (el-Ahzâb, 59)

Bu âyet-i kerîmeler ve diğer islâmî prensipler göz önünde bulundurulduğunda kadının elbisesinde şu özellikler aranmaktadır:

1- Bütün bedeni örten bir elbise olmalıdır.

2- İnce ve şeffaf olmamalıdır.

3- Dar olup vücut hatlarını belli etmemelidir.

4- Erkek elbisesine benzememelidir.

5- Elbise süslü olmamalıdır.

6- Gayr-i müslimlerin elbiselerine benzememelidir. ( Dr. Faruk Beşer, Hanımlara Özel İlmihal, sh. 253-254)

Elbise konusunda Hazret-i Âişe vâlidemizden gelen şu ikaz çok dikkat çekicidir:

"Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar Hazret-i Âişe'yi ziyârete gelmişti. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret-i Âişe kendilerine şöyle dedi:

"-Eğer siz mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir!.."

Yine Hazret-i Âişe'nin huzuruna ince başörtülü bir gelin getirilmişti. O şöyle dedi:

";-Nûr sûresine inanan bir kadın bunu örtünmez!..

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- «giyimi ve hareketleriyle erkeğe benzemeye çalışan kadına ve kadına benzemeye çalışan erkeğe» lânet etmiştir.



Tesettürün Farz Kılınmasının Hikmetleri:

l - Fitne kapısını kapamak.

"Nesebi zâyi olmaktan muhâfaza etmek.

" Zevceyi (kadını), zevcine (kocasına) rapt ile kötü niyetli insanların saldırılarından kurtarmak.

" Âile müessesesine intizam vermek

" Evlâdın terbiyesine ve dünyanın huzur içinde îmârına çalışmaktır.

Tesettürün bu hikmetlerinin yanında, sağlık açısından da faydaları vardır. Nitekim Alternatif Tıp ve Şifa Sofrası adındaki eserde şu satırlar bu açıdan dikkat çekicidir:

-«Mini etek» adlı bir moda akımı vardı. Kadınlar büyük rağbet gösterdiler. Fakat kadınlar ve genç kızlar, bu hâlin onların sıhhatlerini ve rûhî güçlerini alıp götürdüğünü farketmediler. Bu elbiseleri, soğukta ve rüzgârda da giydiler. Bu elbiselerin onların üreme organlarını tahrip ettiğini düşünmediler.

Genç bir kadın tanırdım . (..) Bilhassa soğuk kış günleri bu elbiselerle dolaşırdı. Birkaç defa kendisini uyardım. Sıhhatine yazık ettiğini söyledim. Bana verdiği cevap da aynen şunları söyledi:

"-Ben gencim, soğuk bana vız gelir!"

Bir müddet sonra genç kadının hastaneye kaldırıldığını duydum. Rahim iltihabına yakalanmış, rahimde (kist) oluşmuş ve rahmin tamamen alınması gerekmişti. Yapılan ameliyatla rahim alındı, fakat bu durumun ilerde daha tehlikeli hastalıklara sebep olacağını biliyordum. İki sene sonra kadın tekrar hastaneye kaldırıldı. Teşhis kanserdi. Birkaç ay sonra genç kadın öldü. Yirmi yedi yaşında idi."

Yazının devamında sağlık açısından nasıl giyinmek gerektiği de anlatılıyor. Ancak tesettürde; yukarıda geçen hikmet ve faydalar dışında asıl gâye, Allah -celle celâlühu-'nun emrini yerine getirmek ve rızâsını kazanmak olmalıdır.

Şekil olarak tesettür yeterli midir?

"...İslâm'da tesettür, yani kadının örtünmesi şarttır. Fakat onun şeklen mestûre (örtülü) olduğu gibi rûhen de mestûre olması lâzımdır. Eğer dış kalıp tesettürlü, fakat ruh çıplak yani gafil ve hoyrat ise, şartların zorladığı veya nefsin fırsat bulduğu anda o tesettür biter. Ayrıca kadının örtüsünün altında kadınlık misyonunu kaybetmemesi lâzımdır. Çünkü kadına evin tanzimi ve zürriyet emânet edilmiştir. Onun için her hususta kalbî hayat çok önemlidir. Tabiî ki, şeklin de kalbî hayatla beraber olması gerekir.

Bir insan, Allah'ın koyduğu tesettür hudutlarının dışına çıkamaz; fakat sırf tesettür de her şey değildir. İlâhî emirlerin yalnız bir bölümüdür." ( Osman Nuri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, sh: 56)

Nâmahreme Bakış

İslam dîni, mahrem olmayan kadınlara bakmayı yasaklamıştır. Zevcesi veya mahremi olmayan (nâmahrem) kadınlara bilerek bakmak câiz değildir. Kur'ân-ı Kerim'de:

"Mü'min erkeklere söyle gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını muhafaza etsinler." (en-Nûr, 30) ve yine:

"Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler." (en-Nûr, 31) buyurulmaktadır.

Ancak bir kadın göze rastgele ilişse tekrar bakmamak şartıyla günah sayılmaz, çünkü bu irâdenin dışında olur. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh-'e:

"-Ya Ali, bir kadın gözüne ilişti mi ikinci defa bakma, birincisi için sana vebal yoktur. Fakat ikincisinin vebâli vardır." buyurmuştur. (Müslim)

Yine Hazret-i Peygamber:

"-Bilerek namahreme bakmak gözün zinâsıdır." buyurmuştur. (Buhârî, Müslim; ayrıca bkz: Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, c.2, sh. 159 )

Peygamber Efendimizin kızı Fâtıma -radıyallâhu anhâ- buyurdu ki:

"-Kadınlar için ne daha iyidir? (En hayırlısı nedir?)"

Peygamber Efendimiz de:

"-Hiçbir erkeğin onları görmemesi."diye cevap verdi.( İmam-ı Gazali, a.g.e., sh: 197)

İhtilât (Kadın-Erkek Birlikte Durmak)

Tesettürü yaralayan, zedeleyen davranışların en zararlılarından birisi de kadın-erkek ihtilâtıdır, yani karışık olarak aynı yerde bulunmalarıdır.

İmam-ı Gazâlî hazretleri diyor ki:

"Birçok kadınlar için büyük zararlar, erkeklerin arasında bulunmalarından doğar. Fitne korkusu olan her yerde kadının gözünü korumak lâzımdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) ' in evine bir kör adam geldi. Hazret-i Âişe ve diğer hanımları oturuyorlardı, kalkmadılar ve gelen kimse için:

"-Kördür, bizi görmez!.." dediler. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdu:

"-Onun gözleri görmüyorsa, sizinkiler de mi görmüyor?"aglaİmâm-ı Gazâlî, a.g.e., sh: 197)

İhtilâtın sebeplerinden birisi de iş yerlerindeki durumdur. Maalesef "...Çağımızda kadınlarla erkekler arasında sun'î bir eşitlik yarışı başlatılmıştır. Yaratılıştaki husûsiyetlere zıt olan bu yarış, hanımlık ve annelik meziyetlerini za'fa uğratmakta ve âileyi yaralamaktadır. Hanımların ev tanzimi ve salih bir nesil yetiştirmek yolunda, evlâdlarının ahlâkî yapıları ile meşgul olmaları yerine, hanımlıklarına, müstesnâ fıtratlarına zıd işlere yönlendirilmeleri, mantık, iz'ân ve îmana sığmaz. Çünkü âiledeki huzur ve saadet, kadındaki ve erkekteki istîdatların yerli yerince kullanılması ve korunmasıyla elde edilebilir. ( Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, sh: 249)

Yazımızı Mûsâ Topbaş -kuddîse sirruh- hazretlerinin kadın erkek karışık oturmak mevzûundaki şu sözleri ile bitiriyoruz.

"...Bazı âile reislerinin nazarları insanlara karşı olduğu için daima onlardan iltifat beklerler. Meselâ «Komşumuz çok nazik ve kibardır. Bize karşı da saygılıdırlar, o bize âilesi ile beraber geldiğinde ayrı olarak oturursak onu üzmüş oluruz. Hep beraber oturursak bir sakınca yoktur.» kanaatini yürütürler.

Böylece ahmakça hareketle, Cenâb-ı Hakk'ın rızâsını, kulun rızâsına tercih ederler. Böyle şâibeli kulluk yolunda olanların, tesettürleri, namazları ve diğer ibâdetleri olsa da semere alamazlar. Çünkü yarım insandırlar. Yüz tane yarım insanı toplasanız bir insan etmez. Çünkü her hareketleri istikrarsızlık içindedir. Bugün "ak" dediklerine yarın "kara" diyebilirler, çünkü îman-ı hakîkî kalplerine tam olarak yerleşmemiştir.

Bunların yapacakları; hatalarını bilip, nâdim olmak, istiğfar etmek ve sâlihlerin, sâdıkların peşini bırakmamak ve onların nasihatlerinden istifâde etmek olmalıdır." (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri 5, sh: 45-46)


Bu mesaj 1 kez ve en son ahmet gunay tarafından 27.08.2006 - 12:21 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 12:15
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 758 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Muhtazaf (66), güllük (49), Tarik1001Ziyad (42), seraga (54), HÜSEYiN KARA (64), karaelmas38 (50), cemal57 (60), M.fansa (56), TATLIBELA (46), bbs (44), sedatf (49), uslu (48), ..ERDAL.. (42), metpay (54), derya_611 (49), aleyna nur (45), dilara0038 (58), aydin2004 (64), GülMuhammed (40), nurhalil (58), mustafa1 (55), kociste (69), osmanca (55), emin cinar (71), gulyuzlu (41), muhammedsafi (60), 0beyhan (54), alemihuccet (46), ahmet_37 (60), koreli09 (50), semsihamdi (61), dstar34 (48), seferyaþa.. (67), istanbulluzeki (58), atalayx (52), muhammet karagö.. (45), Rana-iyl (54), memo-nrw (50), yagmurum (51), sefadostu (50), abdulkadirorçan (39), sertan birol (44), bey57 (57), minikserce76 (50), orkan (47), fatma aktan (51), daliyavuz (53), Suffii (46), capanoglu66 (46), Ferhat37 (44), cansever80 (43), tete (46), telli (52), adidas_021 (26), mtura01 (49), Erdogandk (44), Otoriter (53), hmei? (52), furkan_guven (47), hasankaya01 (44), scorpion (41), talha57 (54), ali kaman (55), yueksel77 (47), wellness (54), Eness (60), nihanhane (41), ceek13 (44), samsat (40), ahmet-33 (50), temeksiz (60), SAVAÞ (49), isyan (38), nacikilci (54), Financial1982 (44), Simsek1974 (50), nurdansaka (44), BEKIR KOCA (43), haydaruzun (47), kadr (67), TONYUKUK (54), adim55 (45), AyMelek (52), melih_6 (50), Izzet Demirhan (65), mirkli (52), keser29 (52), muhsincan (48), 55hilal (65), ResoAga (53), 56emrullah (38), TAMER&CAMDERELi (49), birkulun (40), armagan63 (48), zekeriya- (55), acizane_23 (39), alibis (50), ilhan7979 (53), makedon (61), atikus (53), bay z021 (41), ruveyda_1983 (41), baranagri (54), Sessizlik_50 (35), SANLI (46), mrgol (72), mkaplan (43), arap (36), mna_metu (37), meloman (51), NæTiv&#83.. (37), Hazanyeli (47), gonul-_-dostum (44), ussaki (55), gencosman64 (60), M_K_S_37 (54), osmandenizci (60), DELÝBA&T.. (52), akýnc&ya.. (48), raif1971 (53), eren06 (59), vuslat_65 (39), mustafawarburg (53), mavi_ (41), afacan (55), Protoss (53), hayrettin23 (62), Hamdi (57), mustafaarda (56), hasta_genc23 (39), Usta74 (50), gulaislame (44), gulum_sevgi (60), emin2535 (55), fizme (55), santana (38), ahmet33 (41), serco (48), s.durdu (49), sulo (), tGb (38), zorbey66 (50), nurayse (50), raptor26 (46), orhan-velioglu (47), gülyunah (56), cendel (44), el bilo (49), PeYGaMBeR_GüLLe.. (35)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56691 saniyede açıldı