generique luvox ivermektin generique colchicine ivermectin lopinavir ritonavir prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » KUR'AN MEALLERI UZERINE...   Cevap ekle

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Gast Fakiri  
KUR'AN MEALLERI UZERINE... Alıntı yaparak cevapla

Misafir

Kayıt Tarihi: 26.04.2024
En Son On:
Cinsiyeti: ----- 
Kur’ân-ı Kerîm Tercümeleri Üzerine Bir Değerlendirme


Webmaster' in Notu: Bu web çalışması, internet üzerindeki bir eksikliği gidermekten başka bir gâye taşımamaktadır. Bazı, ehl-i sünnet inancını reddeden kişilerin meallerinin internet üzerinde yayılması sebebiyle, ilk zamanlarda kaynak olarak başvurulmak amacıyla hazırlanmıştır. Hâlâ birçok yabancı sitede Türkçe Kur’ân-ı Kerîm Meali sayfası olarak adresimiz verilmektedir fakat hâlihazırda sayfamızda Türkçe veya başka dilde meal bulunmamaktadır. Meal üzerindeki görüşümüz aşağıdaki gibidir. Lütfen bu yazıyı (alttaki makaleyi) okumadan, mealler üzerinde kafa yormayalım.

Tabiidir ki dinimizi öğrenmenin yollarından başta geleni yüce kitabımızı öğrenmek, anlamını kavramaktır fakat hepiniz de hak verirsiniz ki hiçbir tercüme aslının yerini tutamaz, yerine kullanılamaz. Dini öğrenmek, öncelikle dinin kurallarını öğrenmekle olur. Kurallar ise herşeyden önce iman esasları ve bundan sonra da ilmihal bilgileridir. İlmihal bilgilerinin kaynağı aslında her ne kadar bizzat o dine ait kitap ise de, peygamberler ve onların varisleri olan müctehid imamlardan başkasının bu kaynaktan değerlendirme yapması, dine karşı en büyük darbedir. İctihad yolunun kapanmadığı doğrudur fakat müctehidlik için gereken özelliklere sahip islam alimleri bugün için pek kalmamıştır (bu ileride olmayacağı manasına gelmez. Örneğin Mehdi Hazretleri bunlardan biri olarak gelecektir). Bunun yanısıra, günümüzde hâlâ malesef ictihad mâkamının bile daha ne olduğunu bilmeyen kişiler, bizzat Kur'ân' dan kafalarına göre (belki iyi, belki kötü niyetlerle) hükümler çıkarmakta, nasslarla sabit olan konuları tekrar yorumlama gayreti içine girmektedirler. Biz müslümanlara düşen en büyük görev, yüce dinimiz İslâm' ın kurallarını, zaten bizzat kitabımızın ayrıntılı yorumundan başka birşey olmayan, doğru ilmihal kitaplarından öğrenmek, Resûlullah Efendimiz (sav)' in sünnetlerini uygulamak, islâm alimlerinin yolundan gitmektir. Unutmayalım ki, onlar bu uğurda bizlerden çok daha fazla meşakkat çektiler ve bizlerden kat kat fazla yoruldular. Kur'ân-ı Kerim' i hakkında daha fazla bilgi için müraccat edilmesi gereken kaynaklar tefsir kitaplarıdır. Bugün için merhum Elmalılı M. Hamdi Yazır (r. aleyh)' in tefsiri olmak üzere çeşitli (ve hâlâ bu halkaya yenileri eklenen) tefsir kitapları mevcuttur. Merak edenler bunlara başvurabilirler. Mealler hakkında ise aşağıdaki makaleyi okumanızı şiddetle tavsiye ederim,
Vesselam...


Allah-ü teâlanın Rahmeti, Bereketi, Selâmı üzerinize ve üzerimize olsun.
Elhamdülillâhi Rabb'il Âlemîn, Essalâtü Vesselâmü alâ Seyyidinâ Muhammedin
ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn.
İslâmiyeti Kur'an tercüme ve mealleri ile öğretmeye çalışmak, son derece yanlış ve zararlı bir metoddur. İslâmiyet, ancak ilmihâl, fıkıh kitaplarının okunup öğrenilmesi ile yayılır. Meşrutiyet'ten itibaren, dini, Kur'an tercümelerinden ve meallerinden öğrenme kampanyası başlayınca, bunun dine vereceği zararlar, 1924 yılında Sebilürreşad dergisinde uzun uzun tartışılmıştır. Birtakım Ermeni ve Arap asıllı Hıristiyan yayımcılar tarafından başlatılan Kur'an tercümesi kampanyaları, şiddetli tenkitlere mâruz kalmıştır. Kur'an-ı kerim tercüme ve meallerinin yayılması karşısında, Diyanet İşleri Başkanlığı da hareketsiz kalmamış, Müslüman halkı uyandırmak maksadıyla bir beyanname yayımlamıştır.

Meallerle ilgili uyarılar

Bu uyarılar özetle şöyleydi:
1- Kur'an tercümesi furyası, İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra başlamış zararlı bir faaliyettir.
2- İkinci Meşrutiyet'ten önce, Osmanlı devleti, dini yayınları kontrol altında tutuyor ve ulu orta, yalan-yanlış tercüme ve tefsirlerin neşrine asla müsaade etmiyordu.
3- Müşrutiyet'ten sonra, basın hürriyetinden istifade eden birtakım art niyetli kimseler, gayrı müslimler, dinsizler, sinsi gayelerine uygun Kur'an tercümeleri neşrine başlamışlardır.
4- İlk Kur'an tercümesini Zeki Megamiz adlı bir Hıristiyan Arap yapmıştır.
5- Daha sonra, Cihan Kütüphanesi sahibi Ermeni Mihran Efendi, Kur'an tercümesi basanların öncülüğünü yapmıştır.
6- Türkçe Kur'an demek, küfür sözüdür. Kur'an-ı kerim İlâhidir. Kur'an'ın tercümesi olmaz.
7- Kur'an-ı kerimi Fransızca, İngilizce, Almanca tercümesinden Türkçeye çeviren, Müslümanlıkla ilgisi olmayan Batı hayranları bile çıkmıştır.
8- Müslümanlar arasında dini otorite ve hiyerarşi kavram ve kurumunu yıkarak, sözü ayağa düşürmek, ehl-i sünneti sarsmak, dinin temellerini dinamitlemek isteyen kötü fikirliler, Kur'an tercümeleri vasıtasıyla, İslâm dünyasında bir reform hareketi başlatmak istemişler ve muvaffak da olmuşlardır.
9- İslâmiyeti halka ve gençlere Kur'an tercüme ve mealleri ile öğretmeye çalışmak, son derece yanlış ve zararlı bir metoddur. İslâmiyet, Kur'an tercümesi ile değil, ehl-i sünnet âlimlerinin, halk için yazdıkları ilmihâl (akaid, fıkıh, ahlâk) kitaplarının okunup öğrenilmesi ile yayılır.
10- Kur'an tercümelerinin sonu gelmemektedir. Basanlara, hazırlayanlara sorarsanız, "Hizmet için" diyeceklerdir. Şu bir gerçek ki, belli bir maksat içindir bütün bu çeviriler!
11- Çeşitli maksatlarla kimler Kur'an tercümesi yapmamıştır ki? Mason Ömer Rıza Doğrul... Arapça bilmeyen İsmail Hakkı Baltacıoğlu... Yıllar geçtikten sonra ehli sünnet olmadığını, kendisi ilan eden Abdülbaki Gölpınarlı ve daha niceleri...

Yanlış fikirden kurtulmalı

Şu anda çoklarının kafasına, "İslâmiyeti öğrenip, din kültürü edinmek istiyorsan, alacağın ilk kitap bir Kur'an mealidir" yanlış fikri iyice sindirilmiş bulunmaktadır. Bu fikir dimağlardan mutlaka sökülüp atılmalıdır. Yoksa din eğitimi, din kültürü sahasındaki anarşi önlenmez ve din yıkılır gider.
Anadolu'muzun yetiştirdiği büyük ehl-i sünnet âlimlerinden İmam-ı Birgivî Hazretleri, bu konu ile ilgili olarak şu hadis-i şerifleri bildirmektedir:

"Bir kimse, Allahın kitabını kendi fikri, görüşü ile tefsir etse ve bu tefsirinde isabet etmiş bulunsa, açıklaması doğru olsa bile hata etmiş olur."
"Kim ki, Kur'an hakkında, ilmi olmadığı hâlde, kendi kafasına göre açıklarsa, cehennemdeki yerine hazırlansın."

İlk tercümeyi yayınlayan, Zeki Megamiz isminde, Arap asıllı bir Hıristiyandır. İkincisini ise Cihan Kütüphanesi sahibi Ermeni Mihran Efendi yayınladı. Asırlardır, dinimizin emir ve yasakları fıkıh kitaplarından, ilmihâl kitaplarından öğrenilmiştir. Fakat meşrutiyetten beri, belli odaklar, Müslümanları sinsice ilmihâl kitaplarından uzaklaştırıp, meallere, tefsirlere, tercümelere yönlendirme gayretine girmiş bulunmaktadır.
Bu maksatla, 'Dinimizi esas kaynağından öğrenin, aracıları ortadan kaldırın' gibi sloganlar ortaya attılar. İşin aslını bilmeyen çok kimse de, bu sinsice hazırlanmış tuzağa yakalandılar. Birçok şey alıştıra alıştıra kabullendirilir. Bazı yanlış inanç, fikir, görüş, metod ve kanaatler vardır ki, insanlar onları önce iter, reddeder. Fakat devamlı propaganda, beyin yıkama ve telkin neticesinde, bu itiş ve reddetme, zamanla zayıflar ve toplumun direnişinde gevşeme başlar. Gün gelir, bakarsınız ki, o bozuk ve bâtıl fikir ve metodlar, aynı topluluk tarafından benimsenmiş ve kabul edilmiştir.

Sinsi düşmanlık

İşte, büyük-küçük her Müslümanın, bir adet Kur’an tercümesi edinerek, İslâmiyeti doğrudan doğruya kutsal kitabından veya kaynağından öğrenmesi fikri de böyle olmuştur. Bu, sinsi din düşmanlarının, yıllardır yaptıkları beyin yıkama propagandalarının bir neticesidir. Maalesef zamanımızda Müslümanların çoğu, bu propagandanın tesiri ile, evlerinde bir meal bulundurma, dini buradan öğrenme yanlışlığına düştüler.

Hâlbuki, bizim, dinin temel bilgilerini Kur’an tercümelerinden elde etmemiz, öğrenmemiz mümkün değildir. İslâmiyeti içeriden yıkmak, dinimizin temellerini dinamitlemek isteyen sinsi reformcuların ve inkârcıların, yıllar boyu devam eden teraneleri şu olmuştur: 'Herkes dinini doğrudan doğruya Kur’an-ı kerim’den öğrensin. Bunun için de herkese bir tercüme, yahut meal veya tefsir temin edilsin. Onu okusunlar; eski kafalı hocalar, fıkıh kitapları aradan çıksınlar!..'

Nihayet onların dediği olmuş, bu sinsi oyun, yani dini bilgileri meallerden ve tercüme kaynaklardan almak fikri, doğru olarak kabul edilmiş ve tercümeler, mealler peynir ekmek gibi satılmaya başlamıştır. Neticede ne olmuştur? Çok tahribat ve karışıklık olmuştur. Ehl-i sünnet sarsılmış... İslâmî otorite ve hiyerarşi kavramları yıkılmış... Söz ayağa düşmüş... Bir sürü ukalâ müctehid taslağı türemiş... Dinimizde zararlı reform hareketleri başlamış... Mezhepsizlik yayılmış... Hemen arkasından da dinsizlik yayılmaya başlamış. Zaten mezhepsizlik dinsizliğe bir köprüdür.
Bu reformcular, faaliyetlerinde Luther’in Hıristiyanlıkta yaptığı reformu örnek gösterdiler. Luther, İncillere aykırı olarak faaliyet gösteren papazlara karşı çıkmıştı. İnciller de değişik olduğu için, aslına dönülmesini savundu. Kur’an-ı kerimin tek noktası bile değişmediğine, tahrif edilmediğine göre, İslâmiyette reforma, aslına dönüşe ihtiyaç yoktur. Bunun için Luther’in reformu örnek alınacak bir hareket değildir. Buradan, Luther’in kendine göre iyi niyetli, bizdeki reformcuların kötü niyetli olduğu ortaya çıkıyor.

Meselenin öneminin iyi anlaşılabilmesi için, bu yıkıcı hareket, ne zaman ve kimler tarafından başlatılmış, geçmişine bir göz atalım:
Sebilürreşad Mecmuası’nın 18 Safer 1924 tarihli ve 618 numaralı sayısındaki, 'Yeni Kur’an Tercümesi' başlıklı yazıda, bu konu özetle şöyle anlatılıyor:
İlk meali kim çıkardı?

'Kur’an-ı kerim’i tercüme etmek, basıp yaymak bir müddetten beri moda oldu. Ne gariptir ki, ilk defa bu işe teşebbüs eden, Zeki Megamiz isminde, Arap asıllı bir Hıristiyandır. Fakat isminin duyulması üzerine, tercümeyi neşirden vazgeçti. Daha sonra Cihan Kütüphanesi sahibi Ermeni Mihran Efendi acele olarak, diğer bir tercümenin basımına başladı ve az zamanda sona erdirerek, 'Türkçe Kur’an' ismiyle yayınladı.
'Türkçe Kur’an' tabiri, çok yanlıştır. İslâm âlimleri, Kur’an tercümesine Kur’an demenin küfür, yani kişiyi dinden çıkarıcı bir söz olduğunu bildirmişlerdir.
Tercümenin faydası, zararı bir yana, tercüme diye ortaya koydukları şey baştanbaşa hata ve tahrifat!.. Kur’ana karşı bu ne büyük bir suikasttır.'
Asırlardır, bütün ömürlerini dini yaymakla geçiren, bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan İslâm âlimlerinin, Kur’an-ı kerimin tercümesini, meallerini hazırlamayıp da, gayri müslimlerin böyle bir çalışma yapması, bizlere çok şey hatırlatmalıdır...Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, tercüme ve meal, gerçekten dine faydalı olsaydı, İslâm büyükleri bu faaliyeti gayrı müslimlere bırakırlar mıydı?

MEAL MESELESİ

Ebû Dâvud, Tirmizî ve Neseî'nin tahric ettikleri, Cündüb radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
" Kim Kur’ân'da görüşüyle söylerse ve bunun üzerine isabetli olsa dahi, hakikaten o hata etmiştir."

Usul ve alet ilimlerine vakıf olanların gayet yakinen bileceği gibi, Kur’ân-ı Kerim’in ayetlerindeki kelimeleri kendi has, mefhum manası ile değerlendirmek için iniş sebebine, Rasûl-ü Muhterem aleyhisselamın o ayet hakkındaki beyanına (izahatına) ve fiiliyatta uygulanış şekline baş vurulur ... Bu o ayetin anlaşılması için kaçınılmazdır. Bu tarz bir yola başvurmadan indî ve kaprisli fikirlerini sanki Kur’ân'ın ulu mesajı gibi sunmaya çalışanlar sadece zihni ve anlayışı donuk avam tabakasını aldatabilirler; onların da aldanması kısa sürer, zira ilme muhalefet etme imkanları elhamdülillah yoktur. Bu babda meal ile dini hükümleri ortaya çıkarmak mümkünlüğünün kısa bir mantık muhakemesine ihtiyacı vardır.


NEDİR MEAL?

Meal, kişinin konuştuğu dilin dilbilgisi kurallarına hakimiyeti kadarıyla, sözcük manalarına vukufiyeti ve zeka, -kavrama- yeteneğinin elverdiği miktarda Kur’ân'dan, beyin hacmince anladığını kendi öz diline çevirmesine gayret etmesi hadisesidir. Hal böyle ise ve meal kesinlikle bu anlamda Kur’ân değil sadece zihni ve dili Kur’ân'a yaklaştırmada bir araç ise, ne oluyor ki bazıları okuduğu meali, Kur’ân’mışcasına öne çıkarır ve ardından da hiç akletmeden “Bu ayetten benim anladığım kadarıyla” diyebilir?

Ne oluyor ki bazıları, nasıl bir mantıkla bu açıklama ışığında meal ile yaşama tarzını ayarlamaya çalışır? Bilmez mi ki o, aslında yorumuna tabi olduğu kişinin veya heyetin Kur’ân'dan anladığını ve aktardığını yaşamaya çalıştığını? Zaten onlarca yirmilerce mealin yazılmasının sebebi aslında her bir sonra yazanın, öncekinin yazdığını yetersiz görmesi ve Kur’ân'ı ifadede çaresizliğin bir nişanesi değil midir bu anlamda?

Bakarsınız bazı meallerde çok mühim itikadi hükümleri ilgilendiren ayetlerde bile okuyucunun zihnini bunaltan nice kelime tezatları, anlama terslikleri vardır ... Bu kadar dar bir kalıpla iki üç çeviri denemesi ile mi koskoca dinimizi hayatımıza uyarlayacağız ve bir de bunun adına Yüce Kur’ân'a uydum, Allah'ın ipine sarıldım mı diyeceğiz?

Muhakkak ki istisnalar hariç meal yazanların ekseri, sadece dili ve zihni Kur’ân’ın muhteşem yüceliğine yaklaştırmayı ve okuyanlarına bir şekilde faydalı olmayı gaye edinmiştir. Ama yine istisnalar hariç hiç bir meal yazarı, yazmış olduğu meale Kur’ân ismini vermemiştir ve “Kur’ân işte budur” dememiştir.

Bir takım insanların yaptığı gibi, bu güzîde dînin Peygamberinin sözlerini, Onun her biri birer sağlam kulp noktasında mihenk sahabesinin ifadelerini, tatbikatlarını, bu dine canını feda etmiş milyon milyon âlimin bunca ilmi çalışmalarını topyekün inkâr eden ve hepsini yekûnüyle ‘lâyecûz’ damgasıyla damgalayanın fikrine ve kavramasına kaldı ise Kur’ân, vay halimize !!!

Bu his psikolojide ne isimle adlandırılır, bunu o ilmin âlimleri bilir ama eğer biz böylesi bir güruha kendimizi kör bir teslimiyetle teslim edersek şahsiyetli insanların bize ne diyebileceğini az çok tahmin edebiliyoruz....

Bu hususta sözü uzatmaya gerek yoktur. Adı geçen mefhumlar bu günün meselesi değildir ve gereken cevaplar sağlam kitaplardan aşağıda ifade edilmiştir. Herhalde bize bunca sözden sonra çıkıp da bakın Kur’ân ne diyor demeyeceklerdir; zira biz bildik ki bu ifadeler Kur’ân' ın değil, kişinin anlamak ve inanmak istediği; kafasında oluşturduğu dinin yetkin ağzı, beynine özel anlayışın ürünüdür ve asla Kur’ân değildir...

Kupkuru ayet mealini alıp, yontmak biçmek cedelleşmek ve fikr-i sâbitini başkasına din diye sunmak için insanın öncelikle kendine olan saygısını kaybetmesi ve çevresindeki herkesi zekâ özürlü görmesi îcâb eder. Dikkate şâyandır ki özellikle nedense kendine has özel inanış biçiminin haricindeki herkesi külliyen kâfir, müşrik gören dar bir grubun haricinde de mealden hüküm çıkarmaya çalışan elhamdülillah zaten yoktur.

Özellikle Arabî bilmeyenlerin nedense hiç akletmiyorlar mı diye ifade ettikleri ve akılsızlıkla suçladıkları insanları bu anlamda kendi akıllarına davette bu kadar cüretli olması da ayrıca bir ibret vesikasıdır. Bir takım insanların mantığını ve maksadını kendilerinin dahi kuramadıkları, özel kinlerine ve evliyaya duyulan hayret verici tiksintinin dili olmuş olmaktan başka; meali bu şekilde kullanmaları, itikadını paylaştığı eski inkarcıların yeni versiyonu olmaktan öte hiç bir farklı özgün teknik bir yenilik getirmediğine göre bu insanların ifadelerini bal küpünün sızan damlaları gibi leziz ve mükemmel idrak (!) safsatası ile sunmanın da gayet tabi akla ve iz’ana yakışır hiçbir yönü yoktur.

Demogoji ve polemikle hakkı isbat edemezsiniz ancak hakkı tül bir perde ile örtebilirsiniz; ama Hakk haktır ve tülden de olsa ışığını saçacaktır...
Ekleme Tarihi: 08.10.2003 - 17:57
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

  Cevap ekle Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 776 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
meleknur58 (71), fatih4194 (45), F.U (43), güngör (51), mematii (41), ravza81 (43), turgay gnl (63), mgs 41 (55), ilknurakan07 (44), islamicboy (40), eminefendi (51), mirac6363 (45), adempece (52), AKKUS61 (50), binerve (41), ahirzaman (57), akay-350 (46), nuraymelek95 (29), AydinG (39), batuhan_ (47), markad (50), simales (39), bülent21 (43), mucahide33 (39), polat0000 (59), gülkokuþl.. (41), minik (43), Baykara (38), mecide_sümeyye (35), mustafakumbar (53), gringo (51), vefalidost (50), saidmirza (55), yaramaz (41), vuslateli (37), pascal (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54894 saniyede açıldı