generique rhinocorthydroxychloroquine generique colchicine generique rhinocortlopinavir ritonavir tricor trileptal triple trial pack trittico tryptizol tylenol ulcidine urispas uroxatral uvadex valif valtrex vaniqa vantin vaseretic vasotec ventolin inhaler ventolin vepesid veracim vermicidin vermox vesanoid vesdil viagra oral jelly viagra professional viagra soft viagra strips viagra sublingual viagra super active viagra super dulox force viagra super fluox force viagra super force viagra vibramycin vicard vigora virazole vistagan volmax cr
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » İnsanın dünyadaki asıl vazifesi nedir?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
safak_vakti su an offline safak_vakti  
İnsanın dünyadaki asıl vazifesi nedir?

169 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.11.2005
En Son On: 20.04.2011 - 18:29
Cinsiyeti: Bayan 
Akıl ve vicdan, insanın başını şu üç soruyla aralıksız döver durur: Necisin, nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?

İnsanların bu sorular karşısındaki düşünce ve davranışları ise birbirine pek uymaz. Bir kısmı bu sorulara şahsî yorumlar getirir. Yahut, yanlış bir yorumcunun peşine takılır, onun iddialarını tekrarlayıp durur. İç bükey aynanın eşyayı ters göstermesi gibi, onların da yanlış fikirlerle daima örselenen zihinleri, gerçekleri doğru olarak tespit edemez. Onlar bu ters görüntüye alışa alışa, sonunda başkalarının hep yanlış düşündüğüne tam mânâsıyla inanmaya başlar.

Ama bu fikirler, onların vicdanlarını tatmin etmez. Kendilerini, yine bu kâinat çöllerinde kimsesiz bir zavallı gibi görmeye devam ederler. Sahipsiz olmadıklarını bilmenin huzurunu tadamaz, zevkine eremezler. Akıl ve vicdanları, onları daima rahatsız eder. Ruhlarındaki vahşet ve ıstırap, bir türlü dinmek bilmez.

Bazıları da, bu sorularla hiç ilgilenmez; aklın ve vicdanın zorlamalarına hiç aldırmazlar. Onlar ne derlerse desinler, bunlar bildiklerini okurlar. Sefahat ve eğlencelerle, günlük dedikodularla, neticesiz tartışmalarla ömür tüketirler. Bunlar kendilerince, doymanın yolunu açlığı düşünmemekte bulmuşlardır. Ama bu geçici ve geçersiz tedbir, ruhu hiç mi hiç tatmin etmez.

Böyleler, ufak bir musibette hemen sarsılır, az bir sıkıntıdan hemen ezilirler. Kaderden imtihan yollu gelen bir belâ karşısında, derhal isyan çığlıkları atarlar. Aslında bu insanlar, düşünmekten korkmaktadırlar. Sanki biraz kafa yorsalar; şu hayatı, bu âlemi, ölümü ve ötesini biraz merak etseler, bütün huzurları kaybolacak…

Kendilerini aldatmaya can atan bu adamlar, bir araya geldiklerinde âdetâ bir ekol teşkil ederler. ‘Aldırma’ derler, ‘adam sen de’ derler, ‘sıkma canını’ derler. Saatteki hızı yüz bin kilometreyi aşan bu dünya üzerinde, nereye gittiklerini düşünmeden yaşar ve bunu bir felsefe, bir inanç olarak benimserler. Bu hayat felsefelerini birisi tenkit etmeye görsün: “Sen bu asrın adamı değil misin? Hangi devirde yaşıyorsun?” yollu sözlerle, onu yaylım ateşine tutarlar. Alaylı ifadelerle gerçeği bastırmaya çalışır, kendilerini böylece oyalayıp dururlar.

Hiç düşünmezler ki, değişen sadece zaman ve onun içinde yüzen insanlardır. Dünya, yine aynı kanunlarla faaliyetini devam ettirir. Yaprak yine yeşil, kar yine beyaz, aslan yine vahşi, koyun yine uysaldır.

Fen ve sanattaki ilerlemesi, asrımız insanına, maalesef, kendini unutturdu. Halbuki fen ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanı insan yapan değerler yerlerini aynen muhafaza etmeliydiler. Ahlâklı her asırda makbul, iffetsiz her devirde fena sayılmalıydı. Nedense böyle değerlendirilmedi. Bilimsel açıdan yükselme ile ahlâkî çöküş arasında, doğru bir orantı olduğu sinsice telkin edildi.

Ve bugünün -sanayide ileri, fakat ahlâken seviyesiz- batı insanını, fazilet modeli olarak benimseyen bir nesil çıktı ortaya…

Üçüncü bir grup insanımız da var ki, bunlar okur, düşünür, sorar, öğrenir ve sonunda anlarlar ki: Ne insanlar başıboş, ne bu âlem sahipsiz. Her varlık bir kaderin plânı ve bir kudretin icadıyla meydana geliyor.

Güneşin doğuşu ve batışı gibi, her canlının dünyaya gelişi ve göçüşü de; mükemmel bir nizam ve sonsuz bir ilim ile oluyor. Güneş de bir kudrete esir, ay da, yıldızlar da. İnsan da bir nizama mahkûm, bülbüller de, güller de. Bütün gelenleri getiren ve bütün gidenleri götüren birisi var. Yıldızları durduran, gezegenleri döndüren, insanları gezdiren, balıkları yüzdüren, hep o ilim ve kudret, hep o irade ve hikmet sahibi.

İşte bunlar, Allah’ın kulu olduklarını bilen, ruhlar âleminden bu dünyaya “rıza ve cennet” imtihanını kazanmak üzere gönderildiklerinin şuuruna varan ve ömürlerini istikamet üzere geçirip Saadet Yurduna doğru yol alan bahtiyar misafirlerdir.

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
Ekleme Tarihi: 05.11.2007 - 22:46
Bu mesajı bildir   safak_vakti üyenin diğer mesajları safak_vakti`in Profili safak_vakti Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 753 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ibrahim45 (46), ebabil54 (51), _EM!NE_ (36), talat (55), nerfa (58), yakupbozseki (59), NeWBaHaR (37), Akbulut (52), vahdet_ahmet (44), saripapatyam (50), bilo78 (46), gurbetten_silay.. (39), Rabbia (52), akaya20 (38), El- Metin (43), rapidhack (42), muazbinismail (40), SANDOKAN (56), SANKOCINK (56), efuli2 (50), hollanda (46), braskim (45), benreceb (42), ergin32 (55), Ozlem (42), suheyla cabuk (52), selman77 (47), kenankara (39), bilalxx (40), iskenderpasa (46), mstfakin (42)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53530 saniyede açıldı