generique rhinocortgenerique plaquenil generique kaletra stromectol ivermectine super kamagra suprax symmetrel synthroid bottle synthroid tadacip tadalift tadalis sx tadora tamec tamsunax tarivid tavanic tegretol telfast temovate tenoretic tenormin terbifil tetraseptine thorazine ticlid tildiem timisol timonil timoptic tirosint tofranil top avana topamax toramide torasem torasis torem trandate transannon trecator sc trental trial packs triatec
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » BİLGİSAYAR / İNTERNET » ARADIKLARINIZ & DİĞERLERİ » Simyacı' nın Özeti

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
asanyakan su an offline asanyakan  
Themenicon    Simyacı' nın Özeti

401 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.11.2003
En Son On: 16.05.2004 - 02:20
Cinsiyeti: ----- 
Simyacı' nın Özeti


Özet kitaplar serimize devam ediyoruz.

Bir best seller olan Simyacı'nın özetini yayınlıyoruz.

Göz atmaya değer! Özet kitaplar serimiz devam edecek.

Paulo Coelho
SİMYACI
ROMAN

Türkçesi,^
ÖZDEMÎR İNCE


özgün adı
Oalqumista


Felsefe Taşı'nın gizlerini
bilen
ve bunu kullanan simyacı
J. 'ye


Yollarına giderken İsa bir
köye
girdi. Marta adlı bir kadın onu
evine
kabul etti.
Meryem adlı bir kızkardeşi
var-
dı, o da Rabbin ayakları dibinde
otu-
rup onun sözünü dinlerdi.
Marta ise, işin çokluğundan
şa-
Şirmıştı; İsa'ya giderek dedi:
' - Ya Rab, kızkardeşimin
hiz-
mette beni yalnu bırakması sence
bir
şey değil midir? İmdi ona söyle
bwa
yardım etsin.
Fakat Rab cevap verip dedi:
- Marta, Marta, sen birçok
şey-
ler için üzülüp telaş ediyorsun;
fakat
bir şeye ihtiyaç vardır ve Meryem,
kendisinden alınmayacak olan iyi
pa-
yı seçmiştir.
İNCİL, LUKA,
X, 38-42


Öndeyiş


BİR KERVANCININ GETİRDİĞİ KİTABI
ELİNE
aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de
yazarının
kim olduğunu anladı: Oscar Wİlde'dı yazar. Kitabın
sayfa-
larını karıştırırken, Narkissos'u anlatan bir öyküye rastla-
dı.
Narkissos'un, kendi güzelliğini her gün bir gölün
su-
larında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının
efswesi-
ni biliyordu Simyacı. Bu delikanîı kendi görüntüsüne öy-
lesine vurgunmuş ki günün birinde göle düşüp
boğulmuş.
Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış,
bu
çiçeğe nergis adı verilmiş.
Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu
Oscar
Wilde.
Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları
Ore-
as'ların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak
bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde.
- Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreas'lar.
- Narkİssos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl.
- Ne vaT bunda şaşılacak, demiş bunun
üzerine or-
mw tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun
pe-
şinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen
görebilirdin yakından.
- Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye
sormuş
göi.
- Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye
karşılık
vermiş iyice şaşıran Oreas'İar. Her gün senin kıyılarına
ge-
lip sularına bakıyordu!
Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle
konuşmuş:
- Narkîssos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı
oldu-
ğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum,


1
1


çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde
kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum.

- İşte çok güzel bir hikâye, dedi Simyacı.

*
12


Birinci Bölüm


DELİKANLININ ADI SANTİAGO İDİ. SÜRÜ-
süyle birlikte eski, terk edilmiş kilisenin önüne geldiğinde
güneş batmak üzereydi. Kilisenin çatısı çoktwdır çökmü§,
bir zamanlar ayin eşyalarının konulduğu yerde kocaman
bir fİravuninciri büyümüştü.
Delikanlı geceyi burada geçirmeye karar verdi.
Bütün
koyunlarını yıkık kapıdan içeri soktu. Koyunların, gecele-
yin kaçmalarına engel olacak şekilde, kapıya birkaç tahta
koydu. Bu bölgede kurt falan yoktu, ama bir keresinde bir
kaçak koyunu bulmak için, ertesi gün bütün gün dolaş-
mak zorunda kalmıştı.
Yamçısmı yere yayıp üzerine uzandı, okuyup
bitİrdi-
ği kitabı da yastık olarak başının altına koydu. Uykuya
dalmadan önce, artık daha kalın kitaplar okuması gerekti-
ğini düşündü: Okunmaları daha uzun sürer, geceleyin de
daha rahat yastık olurlardı.
Uyandığında ortalık hâlâ karanlıktı. Yukarıya
baktı,
yarı yarıya yıkılmış çatının arasından parıldayan yıldızları
gördü.
"Biraz daha uyusaydım," diye düşündü Bir hafta
önce-
ki düşü tekrar görmüş, gene sonunu getiremeden
uyanmış-
tı.
Kalktı, bir yudum şarap içti. Sonra değneğini eline
aİıp hâlâ uyumakta olan koyunları uyandırmaya başladı.
Hayvanların çoğunun tıpkı kendisî gibi uykudan hemen
sıyrılıp uyandıklarını fark etti. Sanki gizemli bir güç, iki
yıldır, yiyecek ve su peşinde kendisiyle birlikte bütün ül-
keyi dolaşıp duran koyunların yaşamına bağlamıştı yaşa^
mini. 'Bana öylesine alıştılar ki, saat düzenimi biliyorlar,*
dedi kendi kendine alçak sesle.


1
5


^ daldlktafl sonra, tersi de olabilir,' diye
düşün-
dü: Hayvaaiarın saat düzenine belki de kendisi alışmıştı.
Gene de, Uyanması geciken, koyunlar da vardı.
Adları-
nı söyleyer^ek^ sopasıyla birer birer hepsini uyandırdı.
Söy-
lediklerini koyunların anlayabildiğine her zaman inanmı$-
tı. Bundan^ dolayı, kendisini'etkileyen kitapların bazı bö-
lümİerini kimi zaman onlara okur; kimi zaman da kırlarda
dola§an biç çobanın yalnızlığından ya da yaşama
sevincin-
den söz ederdi onlara; kimi de uğTamayı alışkanİık
haline
getirdiği kentlerde gördüğü son yenilikleri anlatırdı.
Ama, önceki günden bu yana, dört gün sonra
varacağı
kentte yaşayan genç kızdan başka bir konuşma konusu
aç-
mamıştı. Bir tüccarın kızıydı söz konusu olan. Önceki yıl,
yalnızca bir kez gelmişti buraya. Tüccarın bir kumaş ma-
ğazası vardı; alacağı mal koçusunda aldatılmamak için,
ko-
yunların gözünün önünde kırkılmasını istiyordu. Bu ma-
ğazayı ona bir arkadaşı anlatmış, çoban da sürüsünü
oraya
götürmüştü. *
16


"BİRAZ YÜN SATMAK İSTİYORUM,"
DEMİŞTİ
çoban, tüccara.
Dükkân kalabalıktı, iş yoğundu; bu yüzden, tüccar
çobana ikindiye kadar beklemesini söyledi. Bunun
üzerine
Çoban gidip mağazanın önündeki kaldırıma oturdu,
heybe-
sinden bir kitap çıkardı.
- Çobanların kitap okuyabildiklerini bilmiyordum,
dedi yanıbaşında bir kadın sesi.
Uzun siyah saçları, eski Mağripli fatihleri belli-
belîrsiz
anımsatan gözleriyle, tepeden tırnağa tam bir Endülüs kı-
zıydı konuşan.
- Koyunlar kitaplardan daha öğreticidir, diye
yanıtla-
dı genç çoban.
İki saatten fazla sohbet ettiler. Endülüs kızı,
tüccarın
kızı olduğunu söyledi, her günü birbirine benzeyen köy
yaşamını anlattı. Çoban, Endülüs kırlarından, uğradığı
kentlerde gördüğü son yeniliklerden söz etti. Koyunlanyla
konuşmak zorunda kalmadığı için mutluydu çoban.
- Okumayı nasıl öğrendiniz? diye sordu genç
kız.
- Herkes gibi, diye yanıtladı çoban. Okulda.
- Peki ama, okuma bildiğinize göre niçin
çobanlık
yapıyorsunuz?
Delikanlı bu soruyu yanıtlamamak için
duymazlıktan
geldi. Vereceği yanıtı genç kızın anlamayacağından
emin-
di. Bu yüzden, yolculuk öyküleri anlatmayı sürdürdü.
Genç kızın Mağripli küçük gözleri, merak ve şaşkınlıktan
kocaman açılıyor, kimi de iyice küçülüyordu. Zaman geç-
tikçe, zamanın hiç geçmemesini, genç kızın babasının
işle-
rini bitirememesini ve kendisinden üç gün daha
beklemesi-
ni istemesini dilemeye başladı delikanlı. Şimdiye kadar
hi^

Simyacı 1 7 ^


duymadığı birşeyler hissettiğini fark etti: Sonsuza dek bir
yere yerleşmek istiyordu. Kara saçlı genç kızın yanında,
kuşkusuz, günler birbirine benzemezdi.
Ama sonunda tüccar gelip dört koyun kırkmasını
is-
tedİ. Borcunu ödedikten sonra çobanın ertesi yıl da uğra-
masını söyledi.
18


ŞİMDİ BU KASABAYA ULAŞMAK İÇİN
ÖNÜN-
de dört gün vardı çobanın. Heyecandan içi içine sığmıyor-
du, ama yüreğini koyu bir kaygı da sarmıştı: Belki de
genç
kız unutmuştu onu. Yün satmak için oraya uğrayan bir yı-
ğın çoban vardı.
- Pek önemli değil, dedi koyunlarıyla
konuşurken.
Ben de başka yerlerde başka kızlar tanıyorum.*
Ama, yüreğinin derinliklerinden biliyordu ki, öyle
*pek önemli değil* diyecek durumda değildi. Çobanların
da, tıpkı denizciler ve gezgin satıcılar gibi, kendilerini yer-
yüzünde başıboş dolaşmaktan vazgeçirtecek birinin
yaşadı-
ğı bir kente uğrayabileceklerini biliyordu.

*

1
9


GÜNÜN İLK IŞIKLARI TANYERİNDEN
YÜK-
selmeye başlarken, çoban koyunlarını gündoğusu yönün-
de sürmeye başladı. 'Hiçbir zaman bir karar vermek ge-
reksinimi duymuyorlar/ diye düşündü. 'Belki de bu yüz-
den hep benim yanımda kalıyorlar.' Su ve yiyecekten
baş-
ka bir şeye gereksinim duymuyordu koyunlar. Onların
çobanı olarak Endülüs'ün en iyi otlaklarını bildiği sürece,
kendisiyle her zaman dost kalacaklardı. Güneşin doğuşu
ile batışı arasında eğleşen, uzun saatlerden oluşan
günlerin
biri ötekinden farklı olmasa da; kısacık yaşamları boyunca
tek bir kitap okumasalar, köylerde olup bitenleri anlatan
delikanlının insan dilini anlamasalar da. Yiyecek ve suyla
yetiniyorlardı ve bu onlar için yeterliydi. Buna karşılık,
yünlerini, arkadaşlıklarını ve kimi zaman da etlerini cö-
mertçe sunuyorlardı.
'Günün birinde bir canavara dönüşsem ve tek
tek
hepsini öldürsem, sürünün hepsini boğazladıktan sonra
ancak işin farkına varırlardı,' diye düşündü delikanlı.
'Çünkü bana inanıyorlar ve artık kendi içgüdülerine gü-
venmiyorlar. Bu böyle, çünkü onları otlağa ben götürüyo-
rum.'
Delikanlı kendi düşüncelerine şaşmaya, onları
tuhaf
bulmaya başladı. İçinde firavuninciri bitmiş kilise belki de
cinli-periliydi. Belki de aynı düşü bu nedenle yeniden gö-
rüyor ve her zaman sadık dost saydığı koyunlara kirşi öf-
ke duyuyordu. Önceki akşam yemeğinden kalma
şarabın-
dan içti biraz ve yamçısına sarındı. Birkaç saat sonra,
güne-
şin ükselrnesiyle artan bunaltıcı sıcaklar yüzünden sürü-
sünü kırda dolduramayacağını biliyordu. Yazın bu saatte
bütün ispanya uykuya dalardı Sıcak, gece ininceye kadar


sürerdi, ama bu arada yamçısını yın.naa t^ırr.A 20-ın
daydı. Her şeye karşın, bu yükten /ak.r.-r. < - k*, -'.p?
zaman, sabah ayazmı bu yük sayesinde _-
>ı..j;etme:.Igi'~
anımsıyordu kuskusuz.
'Havanın beklenmedik değiŞiK.u.\lerı.-e ka.-şı
\cArr
ya her zaman hazır olmalıyız,' dht: uüşu'. ^ord- r zö-
man; yamçının ağırlığına katianmavı minnetle kabai edi-
yordu.
Yamçının da bir varlık nedeni vardı, tıpkı delikanlı-
nın hikmeti vücudu gibi. Orası senin, burası benim Endü-
lüs ovalarını iki yıl dolaştıktan sonra, belgenin bütün
kentlerini ezbere öğrenmişti; yaşamına anlam veren |ey
gezip dolaşmaktı.
Basit bir çobanın neden okuma biidiğin., bu ke/
genç
kıza açıklamak niyetindeydi: On akı yaşına kadar papız
okuluna gitmişti. Anababası, onun din adamı olrnisım is-
temişlerdi; tıpkı koyunları gibi, yalnızca su ve yiyecek için
çalışan yoksul bir köylü ailesi için gurur kaynağıy Jı böyle
bir şey. Latince, ispanyolca ve dinbilim okumuşt'-i. Ama,
daha küçüklüğünden itibaren dünyayı tanımayı hayal e"
misti, Tanrıyı ya da insanın günahlarını öğrenmek:.: .;ok
daha Önemliydi böyle bir şey. Bir akşam, ailesini g-,n.ıe\t
giderken, bütün cesaretini toparlayıp t^hasma r vhip oi-
mak istemediğini söyledi. Yolculuk yapmak istiyordu.

- Dünyanın bütün insanları sim üye kad"r t-j
köy-
den gelip geçtiler, oğlum. Buraca yeni peyler anmayı gel-
diler, ama hiç değişmediler. Şatoyu gezmek için tepeye
çı-
karlar ve geçmişin günümüzden daha iyi olduğuna karar
verirler. Saçlarının rengi ister açık, ister koyu olsun, hepsi
de köyümüzün insanlarına benzerler
- Ama ben, bu insanların geMikbri ülkelerdeki
"to-
ları bilmiyorum, diye yanıtladı delikanlı.
- Bu insanlar, tarlalarımız!, kadınianmızı
görünce,
her zaman burada yaşamak istediklerini seklerle;. dır-
sürdürdü baba.


- Onların geldikleri yerlerin kadınlarını ve
toprakla-
rını tanımak istiyorum, dedi oğul bunun üzerine. Çünkü
hiçbiri bizimle kalmıyorlar burada.
- Ama bu insanların cepleri para dolu, dedi baba.
Bi-
zim burada, yalnızca çobanlar başka yerleri görebilirler.
- Öyleyse, ben de çoban olacağım.
' Bunun üzerine baba hiçbir şey söylemedi. Ertesi
gün,
içinde üç eski ispanyol altın lirası bulunan bir kese verdi
oğluna.
- Bunları bir gün tarlada bulmuştum. Rahipliğe ka-
bul edilme töreninde kiliseye vermeyi düşünüyordum.
Git, kendine bir sürü al ve en iyisinin bizim şatomuz, en
güzel kadınların da bizim kadınlarımız olduğunu öğrenin-
ceye kadar dünyayı dolaş.
Ve baba oğlunu kutsadı. Delikanlı, babasının
gözle-
rinde de dünyayı dolaşma isteğinin bulunduğunu gördü.
Her gece uyumak, yemek ve içmek için hep aynı yerde
ka-
larak yıllarca kurtulmaya çalışmış olmasına karşın, hâlâ
canlı kalan bir istekti bu.
Ekleme Tarihi: 06.12.2003 - 03:56
Bu mesajı bildir   asanyakan üyenin diğer mesajları asanyakan`in Profili asanyakan Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 829 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
gocmenkuslar (56), fatihalperen (40), cumababa (64), osman karaca (59), selim444 (33), furkan2005 (44), sena_66 (56), sebo1963 (61), manolya (59), sertkaya (54), sofigardas (44), MEHMET_1960 (64), dursun ali (68), cepkamil (51), romen (42), selim_wien (42), awsaroglu (49), tekin58 (59), sahabegulu (47), hintavi (47), sivassporlu (38), hakk&#253; özka.. (59), Hayriye Esra (38), eylem (49), nurdane_unlu (58), tüncay (46), uzaktaki (48), Goblin (37), aliyasar (60), ozturk yasin (61), iborrr (59), Elbistan (44), s_a_r_a_ (36), HAB&Yacute;BE (39), sefaiscan20 (35), YAKAMOZ42 (44), p_rens (69), metin007 (47), P_kardes (51), mehmetturkmen (46), Bayramalptekin (60), sitemkar (44), ATEKER (51), muco_15 (39), hicran (37), beyondvision (38), Konyali_Yakup (38), Hayat-i (55), Ece (38), Meviza29 (51), meaksa (39), Pfantom (63), INCE (52), musab27 (46), vuslaterimi (39), nisa06 (53), nisan3aknur (49), KabirYolcusu (40), ates_2001 (40), Gundepster (44), BiLMARUF (51), haroun66 (38), benmuzo27 (46), ahmet349 (39), O NA KAVUÞMAK (37), kadir_1818 (49), kadir_kadir (49), siblako (51), kökan (51), ünsal (46), hasanözen (54), y-o-l-c-u (45), EFSANE35 (50), nbal&acirc; has.. (32), yusufla (45), tomi56 (34), yavuzselim (48), huseyin22 (50), insanl&yacute;k.. (36), code10 (49), Barbaros tas (65), mahinur40 (49), kerbela_ (38), furkan71 (53), macfurkan (48), Atomcan (49), bukey musab (39), benlikolmas&yac.. (37), serdaroglu1 (79), comert_harun (39), Musabbukey (39), rduman07 (39), erolxyz (46), prenses82 (42), mErVe.. (38), sakinliman (57), sofi180 (38), msene (50), yavuz1d (42), Muhammed74 (50), travaci (51)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54604 saniyede açıldı