hydroxychloroquine lopinavir ritonavir generique plaquenil ivermectine budesonide voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Buraya Kadar... (yaşanmış bir olay)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
_LaL_ su an offline _LaL_  
Buraya Kadar... (yaşanmış bir olay)

838 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2007
En Son On: 18.12.2010 - 00:47
Cinsiyeti: ----- 
2006 Mart'ının ilk hafta sonu, Ahmet dershaneye gelmedi, bir sonraki hafta sonu da... Ahmet, o espri madeni çocuk, hastaneye yatırılmıştı. Meraklı bekleyiş çok uzun sürmedi ve teşhis duyuldu: Lösemi (kan kanseri).

Murat Hoca, geometri öğretmeni Selahattin Bey, fizik öğretmeni Selçuk Bey ve dershaneden bazı talebeler, Kozyatağı'ndaki özel hastaneye ziyaretine gittiklerinde Ahmet'te herhangi bir değişiklik yoktu. Dağ gibi bir tevekkülle karşılandılar. Beklendiği üzere esprilerin bağı çözülmüştü yine.

Ahmet periyodik kemoterapi seanslarına başlayınca, arkadaşları ziyaret için program yaptı, kimlerin hangi gün 'Ahmet'e gideceği' belliydi. Hastanede, evinde, onu düzenli olarak ziyaret ettiler; ona el bilgisayarı, sekiz parça basketbol seti aldılar; gerektiğinde kan (trombosit) verdiler.

Öğretmen-talebe ortak ziyaretlerden birinde Ahmet'in babası Orhan Bey, hocaları bilgilendirirken: "Taze kan lâzım; Allah razı olsun, kimi aradıysak koşup geliyor. Ahmet'in durumu da gayet iyi, çok metin; fakat ben ve annesi perişanız, belli etmemeye çalışıyoruz." demişti. Ah, anne-baba yüreğine düşen ateşi hangi kalem yazabildi?

Bir başka ziyarette Murat Hoca, itinayla hazırlattığı çikolatayı Ahmet'e takdim ederek ondan, kutu ile kurdele arasına sıkıştırdığı küçük kâğıtta yazılanları seslice okumasını istedi:

1- "Hastalığı yaratan şifasını da yaratmıştır; ey Allah'ın kulları, tedavi olunuz." (Hadîs-i şerîf meali)

2- "Allah, iki sıkıntıyı ve iki rahatlığı beraber vermez." (Hadîs-i şerîf meali)
Ahmet'in yüzüne, inanmış olmanın sıcaklığı yayıldı.

Murat Hoca, dershanenin ÖSS hazırlık derece sınıfları danışmanıydı. Talebelerine Ahmet'i ve onun hastalığını anlatmış, onlar da 'tanımadıkları bu arkadaşlarına' dua etmişlerdi. 2006 ÖSS neticeleri Temmuz'da açıklandı. Murat Hoca'nın talebelerinden Burak, bir puan türünde Türkiye şampiyonu olmuştu. Hocasıyla yaptığı kısa bir görüşmeden sonra, basın toplantısında: "Onun en çok ihtiyacı olan şey, moral..." diyerek, birinciliğini Ahmet'e hediye etti. Aynı gün bir televizyon kanalı ikisini buluşturdu; akşam ana haber bülteninde Ahmet ilk haberdi. Kalbden kalbe giden bu yol ne kadar gerçek, dünyevî dereceler ise, ne kadar mecâziydi... Eğitimden gâye 'güzel insan olmak'sa şâyet, Burak o gece insanlık imtihanında sınıf geçtiğini düşündü.

Ahmet, adamakıllı ders çalışmayı özlemişti. Tedaviye olumlu cevap verince, 2006 Eylül'ünde hem okuluna hem de dershanesine döndü. Okul, bilgi ile donanmanın yanında/ötesinde bir sosyalleşme alanıydı. Filmden spora, tadına bakmadıkları eğlenceli aktivite kalmamıştı. Okul çıkışı yaptıkları hararetli basketbol maçlarından birinin akabinde Ahmet, normal kontrollerinin sonuncusunu yaptırmak üzere hastanesine gitti. Evleri hastaneye yakındı; her zamanki gibi, ilik örneği alınıp personele teşekkür ettikten sonra, yürüyerek evine geçti. Tahlil işlemi de öncekilerden farklı değildi, ama netice... Ahmet, çok geçmeden hastaneye geri çağrıldı. Hastalığı nüksetmişti... Hekimler 'ilik nakli'ne karar verdiler. ÖSS'ye iki ay kala Ahmet'in imtihanı yeniden başlamıştı.

Kan aranmadığı gibi ilik de aranmadı. Ahmet'le aynı okulda okuyan, lise birinci sınıf talebesi kız kardeşinin iliği, yüzde yüz uyuyordu. Özlem, ağabeyine çok düşkündü; onun hastalığıyla birlikte kendi dünyasında yaşadıklarını anlatabilmesi için, 'kalbinin dili olmalı'ydı... Çalışkan, başarılı, sorumluluk sahibi bu 'güzel insan', bir ay süreyle ilâç verilerek ilik nakline hazırlandı.
Nakil, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi'nde yapılacaktı. Ahmet buraya, çok değil beş ay içinde, bir 'tıp talebesi' sıfatıyla da gelebilecek potansiyel ve konuma sahipti. Ne var ki, 'Her Şeyin Hakiki Sahibi' başka türlü takdir buyurmuştu. "Hakkımızda neyin hayırlı olduğunu bilemeyeceğimizi" iyi bilen Ahmet, 11 Mayıs'ta Çapa'ya taşındı.

Dershanelerdeki Mayıs yoğunluğu, hocaların Ahmet'i yeni yerinde ziyaretine müsaade etmeyince Murat Hoca, onu cep telefonundan aradı. Uzun uzun konuştular. Nihayet hoca, yanında kimin kaldığını sordu. Ahmet, nakil hazırlığı sebebiyle yanına kimsenin alınmadığını, yalnız olduğunu söyledi. Yalnızdı... Sesi titredi... Ağladı... İnancın, sabrın, metanetin timsâli bu çocuk yalnızlığın hüznünü derinden hissetmişti.

24 Mayıs'ta nakil yapıldı. Ahmet; doktor, hemşire ve 'dua' nezaretinde tedavisini sürdürecekti. Hastalıklar, esasen bir muhasebe ve duaya vesile değil miydi?! Ahmet'in sevenleri-sevdikleri, hususen kardeşi ile arkadaşları bu davete icabet ettiler: "Allah'ım, biz yoktuk, Sen var ettin, varlığından haberdar ettin; hamd ve şükür Sana'dır. Benim, kırık, fakat takdirine râzı bir kalbden başka sermayem yok... Çektiği sıkıntıyla günahlarını sonbahar yaprakları gibi döktüğün abime/arkadaşıma, şifâlar ihsan eyle..."

Haziranda, hayatlarımızın fânî tarafını şekillendiren imtihanlar ayında, devran döndü; dua sırası Ahmet'teydi: Onun 'makbul' duasını alan arkadaşları ÖSS'de terlediler... Ahmet'in hastalıkla imtihanı devam ederken arkadaşları ve hocaları tatile çıkmışlardı. İstanbul'da kalanlar, elbette, ziyareti aksatmadılar.

Nakilden sonra okulun yeni buluşma yeri, Kadıköy'deki Eminönü İskelesi'ydi. Burada, genellikle saat 17'de toplanıp vapurla Eminönü'ne geçiyor, oradan tramvayla Çapa'ya çıkıyorlardı. Ziyaretler, hastaya duyulan derin sevgiden dolayı hiç de yorgunluk sebebi olmuyordu: İkbal, Ahmet'in dizüstü bilgisayarının -bunu da dedesi hediye etmişti- internet problemini çözdü.

Ailesi de Çapa'ya taşınmıştı. Annesi, Ahmet'in bütün şahsî ihtiyaçlarına yetişiyor, Orhan Bey, o ilâç senin bu tahlil benim koşturuyordu. Çapa'nın teknik imkânları tabii ki özel hastane kadar iyi değildi, Orhan Bey yoruluyordu... Her şeye rağmen o ve eşi, vazifelerini hakkıyla yerine getirmiş insanların rahatlığıyla dâima mütebessimdiler.

Ahmet, temmuzda, buruk sevinçler yaşadı: Arkadaşlarının çoğu, değişik üniversite ve bölümlere yerleşmişti. Ahmet'e sabır düştü... Vücudunun yeni iliği kabullenme sürecinde uygulanan tedavi artık onu zorluyordu. Kullandığı ilâçların tahribi sebebiyle idrar yollarından ameliyat edildi. Aylarca süren tedavinin zayıf düşürdüğü bedeni, bu operasyondan sonra iyice sarsılmıştı.

Murat Hoca, ağustos başındaki ziyaretinde Ahmet'le çok az konuştu; konuşmanın dahi onu yorduğu kanaatine varmıştı. Babasına: "Ağabey, ben 12 Ağustos'ta askere gideceğim, gitmeden Ahmet'e kan vermek isterim. Sizden telefon bekliyorum." diyerek ayrıldı. Orhan Bey, ihtiyaç olmadığından, kan grubu tutmasına rağmen, hocayı o güne kadar hiç aramamıştı.
Murat Hoca 7 Ağustos Salı günü şu mesajı aldı: "Sabaha doğru Ahmet'i kaybettik, başımız sağ olsun. Dönüş yalnız O'nadır"

Gözler ağladı, gönüller mahzûn oldu; fakat isyan edilmedi. Mülk O'nundu ve O, mülkünde dilediği gibi tasarrufta bulunurdu. Çarşamba günü öğle namazını müteakiben Kozyatağı Modern Camii'nin avlusunda toplanan cemaat, 'iyi bildikleri er kişi'ye haklarını helâl ettiler.

Topraktan gelen, toprağa dönmüş; Orhan Bey, mezarlığın bitişiğindeki caminin önünde, taziyeleri kabul ediyordu. Yine mütebessimdi; sıra Murat Hoca'ya geldiğinde: "Ah, hocam!" dedi, "Buraya kadarmış. Takdir edilen ömür bu kadarmış." Bir yolcunun 'ağaç altında azıcık dinlenmesi' kadar olan şu dünya hayatı, herkes için farklı zaman dilimlerinde son bulan, ama her hâlûkârda kısa bir seyahatti. Burada, "Her nefis ölümü tadıp durmaktadır." hakikati tecelli ediyordu.


Çetin MAMUŞ
Sızıntı Dergisi

Ekleme Tarihi: 08.08.2009 - 09:21
Bu mesajı bildir   _LaL_ üyenin diğer mesajları _LaL_`in Profili _LaL_ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ZeYNeP. su an offline ZeYNeP.  

114 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.07.2009
En Son On: 08.08.2010 - 17:30
Cinsiyeti: ----- 
Allah Razı Olsun
Ekleme Tarihi: 01.09.2009 - 16:08
Bu mesajı bildir   ZeYNeP. üyenin diğer mesajları ZeYNeP.`in Profili ZeYNeP. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 770 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53626 saniyede açıldı