stromectol ivermectin kaletra kamagra ivermectine epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » YUNUS´ta askin dinamizmi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
^^NuR^^ su an offline ^^NuR^^  
YUNUS´ta askin dinamizmi

639 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.10.2005
En Son On: 26.02.2015 - 21:00
Cinsiyeti: Bayan 
biraz uzun bir konu ama cok güzel okumanizi tavsiye ederim

Yunus Emre'nin inanç ve görüşlerinin temeli dînî-tasavvufî düşüncedir. Tasavvuf, özü itibariyle dînin bir yaşanış biçimi, kısaca bir olgunlaşma yoludur. Tasavvufta olgunlaşma vâsıtalarından biri de "aşk'' tır ve bu, en kestirme yol sayılır. Buradaki aşk, Allah'a olan büyük sevgi demektir. Allah, hem korkulan hem' de sevilen bir varlıktır. Mutasavvıflar Allah sevgisi üzerinde yok durmuşlardır. Gerçi Allah Kahhâr'dır, Cebbâr'dır; fakat O aynı zamanda Rahmanadır ve Rahîm'dir. Hattâ bir kudsî hadîse göre "Rahmeti gazabından üstündür".1



Kur'an'da "sevgi" sözüne sıkça rastlanır. Bu konuda şu âyet meşhurdur: "Allah onları sever., onlar da Allah'ı severler" {Mâide 5/54). Yâni sevmek ve sevilmek Allah'ın vasfıdır. "Sevelim sevilelim" sözünün menşei de bu âyet olabilir. Bir başka âyette "Mü'minlerin Allah'a karşı pek şiddetli bir sevgisi vardır." (Bakara 2/165) buyrulur. âyetteki "şiddetli sevgi" Allah aşkı olarak değerlendirilir. Hadislerde de Allah'ı ve Peygamber'i her şeyden çok sevmek lâzım geldiği, bir kimseyi sevenin de ancak Allah için sevmesi gerektiği, "îmânın tadı"nın ancak böyle duyulabileceği2 belirtilir.



Tasavvuf inanış ve düşüncesinde Kudsî Hadîs olarak kabul edilen meşhur "Kenz-i Mahfi" hadîsine göre, Allah "bilinmeyi sevmiş" ve bilinmek için mahlûkatı yaratmıştır,3 O halde âlemin yaradılış sebebi "sevgi"dir, Tanrı'nın zatî aşkıdır. Aşk cihanşümûl bir prensiptir. O, Tanrı'dan zuhur etmiş ve bütün kainatın icadına sebep olmuştur.



Mevlânâ Celâleddin'in ifadesiyle: "Aşk öyle bir alevdir ki, bir parladı mı Mâşuk'tan başka her şeyi yakar."4 İnsan yaradılışında mevcut en güçlü duygulardan biri olan sevgi ve aşkın yöneltileceği en büyük hedef, bu duyguyu mayamıza koyan Allah olmalıdır. Öyle der Yunus:



Bizim hâlimizden bilen kimdir aşka münkir olan

Bizim sevdiğimiz Hak'tır bu halka göz ü kaş gelir5



Mutasavvıflar böyle düşünmüş. Yunus'tan önce ve sonra bu fikrin pek çok temsilcileri olmuştur. Yunus ise, ilâhî aşk duygu ve düşüncesinin en başarılı, en samimî temsilcilerinden birisidir. Ona göre:



Dost aşkından âlem doldu her âşık O'ndan oldu

Aşksız biten çiçek soldu aşk iledir dostluk hoşu6


Böyle ulvî bir aşka yoluna düşmeyenin, ondan anlamayan ve onu inkâr edenin, Yunus'un gözünde hayvandan farkı yoktur. Öyle kimseye öğüt de kâr etmez:



Aşksızlara verme öğüt öğüdünden alır değil

Aşksız âdem hayvan olur hayvan öğüt bilir değil (T, 85)



İnsan varlığındaki en güçlü duygu olan sevgi ve aşk, aynı zamanda büyük bir dinamizm kaynağıdır. Allah'ın zâtı gibi, O'na olan yolculuğun da nihayeti yoktur. Aşk kanadları bu yolculuğu en sür'atli biçimde sağlayan imkândır. Âşık kişi, her an yeni bir ""tecellî", yeni bir "fetih", yeni vir ufukla karşı karşıyadır. Her dem yeniden doğmakta olduğundan dâima tazedir, dolayısıyle ondan hiç usanılmaz:



Biz sevdik âşık olduk sevildik mâşûk olduk

Her dem yeni doğarız bizden kim usanası (G, 444)



Hak âşıkı, denizlerin bile kendisine hayran olduğu bir balık gibidir. Hattâ onun nazarında deniz, bir damla mesabesindedir; fakat o bir zerrede bir okyanusun varlığını görür:



Benem ol aşk bahrîsi denizler hayran bana

Deryâ benim katremdir zerreler ummân bana (T, 7)



Allah aşkı, gönülleri yakarak yumuşatır, muma döndürür, rikkat, incelik ve hassâsiyet kazandırır. Bundan nasipsiz olan gönüller ise kararmıştır, kaya gibi katı ve sert, kış gibi soğuktur:



Aşkı var gönül yanar yumşanır muma döner

Taş gönüller kararmış sarp katı kışa benzer (G, 376)



İnsanların büyük çoğunluğu durağan bir yapıya sahiptir. Zihin tembelliği, kolaycılık ve rahatına düşkünlük hoşumuza gider. Derûnî ve ruhî bir şok sayılabilecek olan ''aşk", bu olumsuz vasıflarla bağdaşmaz. Aşk ile, kişinin iç dünyâsının yıkılıp yeniden yapılması söz konusudur.



Canlar cânını buldum bu cânım yağma olsun



derken Yunus bunu dile getirir. Böylece müsbet derûnî güçler tamamen faal hâle gelir. O bakımdan Hak âşıkları son derece aktif, verimli, topluma ışık tutucu ve rehberlik edici, cesur kimselerdir.



Bildiklerinden, inandıklarından ve alışageldiği şartlardan vazgeçebilmek gerçekten bir cesaret işidir. Buradaki "vazgeçmek", daha iyisine kavuşmak içindir. Bu iç transformasyon tebcîle değer. Yunus, aşkın bu öldüren ve olduran sırrını yakalamış ve yaşamış kimsedir. Bu sırada boşalmış ve yeniden dolmuştur:



Aklım yavı vardı benim dağıldı fikrim kamûsu

Boşaldım üş doldum velî ne ile doldum bilmezem7



Buradaki, boşalmak ve dolmak, tasavvuftaki "fena ve beka" nazariyesinin Yunus dilindeki yalın ve basit ifadesidir. Kötü huylardan boşalmış iyi huylarla bezenmiştir; bilgisizlikten boşalmış bilgi ile dolmuştur. Nihayet kendi beşerî varlığından boşalmış Hak varlığıyla dolmuş, yâni O'nunla bakî olmuştur.



Gerçekten ilâhî aşk, insanın manevî eğitiminde önemli bir vâsıtadır. Aşkın gücü ile, insan yaradılışındaki menfî unsurlar ınüsbete döner. Kötü huylar güzelleşir, böylece insan olgunlaşıp kemâle ermiş olur. Nitekim Yunus, karayı aktan, eğriyi doğrudan seçebilecek temyiz kudretine bu sayede ulaşmıştır. O bakımdan aşkı "devlet tâcı" gibi değerli bulur:



Devlet tâcı başa kondu aşk kadehi bana sundu

Canım içti aşktan kandı karayı aktan seçer oldu



Aşk hamları pişirir, olgunlaştırır, iyiyi kötüden ayırd etme yeteneği verir:



Esritti aşka düşürdü ben ham idim pişirdi

Aklımı başa devşirdi hayrı şerden seçer oldum (T, 117)



San'atkârımız aşkın değerini anlatmaya doyamaz. Aşk dağları parçalar, sultanı kul hâline getirir, gamı kederi yok eder. Denizleri kaynatacak, kayaları söyletecek kadar güçlüdür:



İşidin ey yârenler kıymetli nesnedir aşk

Değmelere bitinmez hürmetli nesnedir aşk

Hem cefâdır hem safa Hamza'yı attı Kaf'a

Aşk iledir Mustafâ devletli nesnedir aşk

Dağa düşer kül eyler gönüllere yol eyler

Sultanları kul eyler kıymetli nesnedir aşk

Kime kim aşk vurdu ok gussa ile kaygu yok

Feryad ile âhı çok firkatli nesnedir aşk

Denizleri kaynatır mevce gelir oynatır

Kayaları söyletir kuvvetli nesnedir aşk

Âkılleri şaşırır deryalara düşürür

Nice ciğer pişirir key odlu nesnedir aşk

Miskin Yûnus neylesin derdin kime söylesin

Varsın Dost'u toylasın lezzetli nesnedir aşk (T, 71)



insanoğlu yaradılış itibariyle kabiliyetli ve güçlü ise de, kendi hâline bırakılırsa sönüp gidebilir. İşte aşk, durgun vaziyetteki bu potansiyel imkânları faal hâle getiren vâsıtaların başında gelir. Yunus bunu çok iyi fark edenlerdendir. Yalın ifâde ve teşbihlerle meseleyi ortaya koyar. Ona göre, yolu aşka düşmeyen, kuru bir ağaca benzer, kuru ağaç ise kesilip ateşte yakılmaktan başka bir işe yaramaz:



Kur'ağacı niderler kesip oda yakarlar

Her kim âşık olmadı benzer kuru ağaca (G, 428)



Nitekim kendisi kuru ağaç misâli, kenarda köşede kalmış sıradan bir insan iken, başka bir aşk erinin himmeti ve nazarı ile, genç ve taze bir delikanlı gibi verimli ve aktif bir hâle gelmiştir:



Bir kuru ağaç idim yol üzre düşmüş idim

Er bana nazar kıldı tâze civân oldum ben



Bu beytin yer aldığı şiirin öteki kısımları da ilâhî aşkın hâsıl ettiği dinamizmin güçlü tasvirleri ile doludur: Hak âşıkı olan kimselerin dünyâsı genişletilmiş, o ırmakları bırakıp denizlere kavuşmuştur. Bir zerresi denizleri kaynatan aşk, kişiyi kim bilir ne hâle sokar! Âşık olan, gündelik basit üzüntülerden kurtulur. Aşk, insanı bülbüller gibi söyler hâle getirir, nihayet içini dışını nurla doldurur:



Ey dost seni sevelden aklım gitti kaldım ben

Irmakları terk edip denizlere daldım ben



Bir zerre aşkın odu kaynatır denizleri

Düştüm aşkın odına tutuşuban yandım ben



Ol canda ki aşk ola onda gussa olmaya

Bu aşk bana geleden gussam gitti güldüm ben



Bu aşkı bana verdin ben niderem kendüzüm

İçim dışım nur doldu Dost'a âşık oldum ben (T, 140)



Tasvir edilen bu hal bir doğuşun, yeniden dirilişin ifadesidir. İçi dışı nurla dolan kimsenin, dili de çözülecek hep hak ve hakikati söyler hâle gelecektir:



Hakk'a âşık olan kişi

Akar gözünün yaşı

Pürnûr olur içi dışı

Söyler Allah deyû deyû (BT, 196)



İnsanoğlu sonsuzluktan hoşlanır. Hakk'ı sevenler, Hak'la bakî olmuşlar, dolayısıyle ölümsüzlüğü yakalamışlardır. Öyle der Yunus:



Aşık öldü deyû sala verirler

Ölen hayvan olur âşık ölmez (BT, 167)



Hakk'ın cemâli öyle güçlü bir hayat iksiridir ki, onu görenler ebediyyen ölmezler:



Aşık Yunus seni ister lûtfeyle cemâlin göster

Cemâlin gören âşıklar ebedî ölmez Allah'ım (BT, 155)



Tanrı'ya âşık oları O'na benzemeye çalışmış, O'nun ahlakıyla ahlâklanarak O'nun rengine boyanmıştır. "Rengi Allah''ınkinden daha güzel olan kim vardır?" (Bakara 2/138) Bu ilâhî renk hiç solmaz. O rengi taşıyan âşık Yunus da ölümsüzleşmiştir. Aynı tazelikle bize bugün de sesleniyor:



Göyündüm aşk ile tâ kül olunca

Bayandım rengine solmazam ayruk

Varlığım yokluğa değişmişem ben

Bugün cana başa kalmazam ayruk (BT, 77)



Âşık, bir bakıma zamanı aşmış, zamanın üstüne çıkmış kimsedir. Ezel ebed onun için bir şey ifâde etmez. Bu ebedî dirilik ve tazelikten dolayı, artık gönlünün pas tutması da uzak ihtimaldir:



Dost aşkına ulaşaldan dünyâ ahret bir oldu

Ezel-ebed sorar isen dün ile bugündür bana

Ayruk bize yas olmaya hiç gönlümüz pas olmaya

Zîrâ Hak'tan gelen âvâz sorulmaz bir ündür bana (T, 4)



Tasavvuf kültüründe aşkın bu diriltici, oldurucu ve erdirici vasfı, yâni kısaca "aşkın dinamizmi" önemli bir yer işgal eder. Bunu en iyî dile getirenlerden biri Yunus Emre'dir. Gittikçe maddîleşen asrımızda, ruhlarımızın bu dinamizme her zamandan daha çok ihtiyâcı vardır.

alinti
Ekleme Tarihi: 25.08.2006 - 22:43
Bu mesajı bildir   ^^NuR^^ üyenin diğer mesajları ^^NuR^^`in Profili ^^NuR^^ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 861 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
***Murat*** (48), behlul (50), hatice57 (44), GaZZe (60), erveysel (61), Abdulkadir22 (31), samyeli13 (47), candeniz (24), balacan (54), abdulkadir (31), babam veben (55), askbumu (43), sahra_yagmur (37), halit42 (39), Babacan52 (56), gurbetcigenc (33), Fikret1972 (52), NuR_EFSAN (39), jopp777 (47), pempe1987 (37), Nur baçesi (28), seyhzadem (36), Mustafa Alptug (41), gunes_akca (35), KanKaZ (36), hsusal (72), olimp_ (45), ufkumuzvar (42), gakkosfatih (42), HIKKI (51), Selale1 (49), Yasin Tural (36), nebitdag (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56033 saniyede açıldı