 |
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
bugün bana gelen maillerden 10 tane sectim |
|
|
2687 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.08.2005
|
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
|
Cinsiyeti: -----
|
|
gök gürültüsü
dolu dizgin sevdalarımızla
pimi çekilmiş bomba gibiydik
kaç heyecan istif ettik meydanlara
kaldırımlar rapraplarımızla uyandı kaç kez
asfaltları kanattık körkütük hıncımızla
sloganlar tilavet ettik ezberden
göndere pankartlar çektik mealler eşliğinde
otağ-ı humayuna ayarlı bileklerimiz
yerinden fırlayabilirdi bir emirle
eklem yerlerinden gelen
civata seslerini gizleyemedik
zihninin ve kalbinin olanca yoğunluğunu
adalelerine aktarmış atletler
yüreklerini molotof kokteyli diye attılar lağımlara
on soruda kellesiz savaşmanın yolları konulu
bilimsel dersler verdik
hem defterimiz hem kitabımızdı duvarlar
öğretmeni ve öğrencisi olduğumuz sınıfın
dost avına çıktığımız günler
bir çay içimi muhabbet
üçüncü hamur seviyesinde ülfet
tersine dönen çarkıfeleğin yüreğini aradık
kendimizi aradığımızı bilmeden
fecirle tehtid ettiklerimiz
üstümüzü örtüyorlardı gün doğarken
bülbüller gibi
1987 mustafa islamoğlu
|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 12:06 |
|
|
|
2687 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.08.2005
|
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Ağacın ücra bir köşesinden, sessizce bir dua yükseldi bir bahar sabahı.
Canlanmak istedi kuru dal parçası.
Oysa can nedir, bilmezdi.
Bilse de çoktan unutmuştu.
Aylar var ki cansız ve kuru, bir iskelet gibi uyuyordu öylece.
Hayata kavuşmak, ondan beklenecek en son şeydi.
```
Çok geçmedi.
Birşeyler olmaya başladı dal parçasının üzerinde.
Bir tomurcuk uyanıverdi.
Hayat belirtileri başladı.
Yağmurla ıslandı tomurcuk. Güneşle ısındı. Rüzgârla nefes alıp verdi.
İstediği herşey onlarda vardı. Birtek şey dışında:
Hayat.
Ne yağmurda can vardı, ne ışıkta, ne havada.
Onlar, kendilerinde olmayanı bir kuru dal parçasına bağışlayamadılar.
Tomurcuk dualarla can buldu.
```
Ağaç, yüzlerce dalıyla dua etti can bulmak için.
Dualara cevap gecikmeden geldi.
Binlerce tomurcuk fışkırdı yüzlerce daldan.
Onlar da daha hayata gözünü açmadan duaya durdular.
"Âmin" dedi bulutlar.
"Âmin" dedi güneş.
"Âmin" dedi atmosfer.
"Amin" dedi toprak, binlerce tomurcuğun duasına.
Yağmurla, ışıkla, rüzgârla cevap yağdı dualara haftalar boyu.
Sonunda, bir iskelet gözler önünde canlandı.
Ve ağaç, can bulan ellerini tekrar semaya açtı.
Yüzlerce dalıyla değil, on binlerce eliyle dualar sundu Yer ve Gökler Rabbine.
Onu bir dille değil, on binlerce diliyle zikretmek istedi.
```
Ağacın kendisi bir elden, yahut bir dilden başka birşey değildi.
O da yeryüzünün bir köşesinde, bir ovanın dillerinden biriydi.
Yeryüzünden sessizce dualar yükseldi bir bahar sabahı.
Toprak can bulmak istedi.
Ölmüş ağaçlardan ve bitkilerden ellerini semaya açtı.
Aynı anda her karışından binlerce dua yükseldi ovaların.
Gökler gürledi, güneş gülümsedi, rüzgâr müjdeler taşıdı uzaklardan.
Bir yağmurla, bir güneşle, bir havayla, sayısız dualara cevap geldi.
Her damlası bir cevaptı yağmurun.
Her parıltısı bir cevaptı güneşin.
Her nefesi bir cevaptı havanın.
Onları, dualara cevap veren gönderdi.
```
Cevaplara karşılık, yeni dualar yükseldi yerin her köşesinden.
Sayısız ağaçlar, sayısız çiçekler saf saf olup yakardılar.
Farklı dillerle, hep birlikte andılar kendilerine can vereni.
Dualar okundu yeryüzünün renk renk tebessümünde.
Baharın yüzünde gülen, duanın güzelliğiydi.
Ümit ŞİMŞEK
|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 12:09 |
|
|
Çok Merhametli Bir Rabbimiz Var |
|
|
2687 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.08.2005
|
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Allâh Teâlâ buyuruyor:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!
Allâh'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allâh bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. " (Zümer 39 / 53)
"Allâh, kendisine ortak (şirk) koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allâh'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftirâ etmiş olur." (Nisâ 4/48)
Muaz bin Cebel -radıyallâhu anh-'den rivâyete göre, şöyle demiştir:
"Bir gün ben Ufeyr adlı bir merkeb üzerinde Peygamber - sal-la.1la.hu aleyhi ve sellem-'in terkisinde bulunuyordum. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
"-Ey Muaz! Allâh'ın kulları üzerindeki hakkını ve kulların Allâh üzerindeki hakkını biliyor musun?" buyurdu. «Allâh ve Resulü daha iyi bilir..» dedim. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
"-Allâh'ın kulları üzerindeki hakkı, yalnızca kendisine ibâdet etmeleri ve hiçbir şeyi Ona ortak (şirk) koşmamaları, kulların Allâh üzerindeki hakkı ise; kendisine ortak koşmayan kimseye azâb etmemesidir." buyurdular. Bunun üzerine:
-Yâ Rasûlâllâh! Halkı müjdeliyeyim mi? dedim.
"-Hayır, onları müjdeleme; çünkü onlar buna güvenirler de iyi işlere karşı ilgisiz kalırlar." buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 46)
Allâh Teâlâ buyuruyor:
" Onlar şöyle yakarıdan) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfü en bol olan sensin." (Âı-i imrân 3 / 8)
Ummü Seleme -radıyallâhu anhâ- validemizin bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sık sık şu duâyı yapardı:
"Ey kalbleri halden hâle (renkten renge, şekilden sekile, imândan küfre, küfürden îmâna) çeviren Allâhım, benim kalbimi dînin Üzere Sabit kil!" Tlifflîzî, Kader, 7 ; ibn-i Mâce, Mukaddime, 13)
|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 12:13 |
|
|
|
2687 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.08.2005
|
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
|
Cinsiyeti: -----
|
|
İlkokulu bitirip kursa gelmişti.Ailesi kendi isteğiyle geldiğini söylemişti. Kayıt yapmak için adını sorduğumda:
"-Fatma", dedi. Hiç de çekinmeyen bir tavırla... Ve ekledi:
"-Eğer hafız yaptırmazsanız kayıt yaptırmak istemiyorum". Böyle tehdit edercesine konuşması onu yaşından daha olgun gösteriyordu. Tebessümle:
-Korkmayın küçük hanım siz isteyin hafız da yaparız, hoca da... O küçük gözlerinin içi parıldadı birden. Annesi:
"-Hoca hanım kusuruna bakma hele sen, ille de hafız olacam der de başka bir şey demez. Bizim köyün hocasından duymuş.Peygamberimiz hafız olanlara cennette taç giydirilecek demiş herhalde. Siz daha iyi bilirsiniz ya köylü kafası, biz de bu kadar duyduk anladık. Bu da çocuk işte".
" -Tabi teyze ne demek, keşke herkes sizin gibi duyduklarından etkilense de teslim olsa... Siz hiç merak etmeyin kızınız önce Allah'a sonra bize emanet. "Kadıncağız elime yapıştı, öpecekken geri çektim, utandım. Tuttum, ben onun elini öptüm. Gözleri yaşardı.
"-Hoca hanım bu eller, gözler hep günahlı asıl sizinkiler öpülmeye layık".
"-Estağfirullah teyze", dedim.O ahirette belli olur. Bu konuşmadan sonra kaydını yaptığım Fatıma'nın Erzurumlu olduğunu öğrendim. Bir an düşündüm. "Küçük nasıl kalacak bu kadar zaman buralarda "... Zaman ilerledikçe Fatıma'nın edepli tavırları daha da çok etkiledi beni. Azimliydi. Geceleri uykusunun arasında ayetleri sayıklarken görüyordum çoğu kez... Böyle devam ederken arada bir bana gelip sorular soruyordu. Bir gün:
"-Hocam hafız olmak için Kur'an'ı bitirmek mi lâzım" diye sordu. Ben de:
"-Tabiiki hepsini ezberleyeceksin ki hafız adını alacaksın". Bu cevabıma çok üzülmüş gibiydi. Bir şeyler demek istiyordu sanki...Teşekkür etti ve döndü arkasını gitti. Derslerim arasında onlara sürekli Kur'an ezberlemekle işin bitmeyeceğini mutlaka içindekileri uygulamanın gerektiğini hatırlatıyordum. Talebelerden biri:
"-Hocam", dedi. "Fatma'nın annesi ona abdestli olmayanın hafızlara dokunamayacağını söylemiş doğru mu?" diye sordu. Çok ilginçti doğrusu. Maşallah dedim. "Osmanlı zamanında atalarımız Kur'an'a ve hafıza kıymet verdiklerinden öyle yaparmış" dedim. Çok hoşlarına gitmişti bu iş. Hepsi adeta kendilerini ulaşılması zor, kasa içindeki altın gibi görüyorlardı. "Görsünler" dedim içimden, bu yaşta buralara gelmişler.Allah'ın kelamını ezberliyorlar, onlara fazla görmem bunu. Bu arada Fatma ara sıra rahatsızlanıyor ve revirde yatıyordu. Zaman geçtikçe Fatma'nın morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu. Bir gün dersini 2 kez aksatınca sordum.
"-Ne oldu yoksa anneni mi özledin?"
"-Hayır", dedi.
"-Neden moralin bozuk? Sık sıkta hasta oluyorsun", dedim.
"-Yanlış anlamayın, inan ki annemi özleyipte gitmek istediğim yok. Burayı çok seviyorum. Allahımdan çok korkuyorum. Buraları terk edersem bana ahrette hesabını sormaz mı?" Bir şey diyemedim. Suçlu bile hissettim kendimi. O küçük kalpte bu ne imandı Ya Rabbi! Onu hayranlıkla izliyordum. Bir gün çok rahatsızlandı. Doktora götürmek zorunda kaldık. Bir çok tahlillerden sonra arkadaşım olan doktor hanım:
"-Hoca hanım derhal bu talebeyi ailesinin yanına gönder" dedi. Şaşkınlıkla:
"-Neden?" diye sordum. Bana:
"-Belki üzülecek hatta inanmayacaksın ama bu talebe "Kanser". Adeta başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Sanki her tarafıma Rabbimin Rahmet sıfatı tecelli etmiş, şefkat sarmıştı.Hastahane den ayrılırken Fatma'ya hiç bir şey diyemedim. Oysa anlamış gibi bana sorular sorup dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Kulağıma eğilerek
"-Hocam" dedi. "Azrâil insanların canını alırken nasıldır?" Ağlamamak için zor tuttum kendimi:
"-Güzel bir surettedir, mü'min kullara", dedim. Sevindi, sanki >mırıldandı:
"-Belki hafız olamam ama Elhamdülillah mü'minim" diye. Şimdi anlamıştım bana önceden sormuş olduğu soruyu. Demek ki hastalığını biliyordu. Hafız olmak için Kuranı bitirmek gerektiğini söylediğimde neden üzüldüğünü şimdi anlamıştım. Bir kaç gün sonra eşyalarını hazırlamaya başladık. Çünkü dayanılmaz acılar içinde olduğunu görüyorduk. Evine gitmesi gerekiyordu. Ailesi geldi. Fatma yanıma gelerek:
"-Bana kızmadınız değil mi? Eğer söyleseydim belki kursa almazdınız".
"-Ne demek nasıl kızarım sana" dedim. "Hem sonra sakın üzülme hafızlığımı bitiremedim diye. Bu yola girdin ya. Rabbim seni hafızlar zümresinden yazmıştır İnşaallah", dedim. Öyle sevindi ki sarıldı boynuma;
"-Gerçekten ben şimdi hafız sayılır mıyım? Anne bak duydun değil mi?" Ya Rabbi bu ne aşktı. Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydı şu Fatma ne güzel bir kul olurdu. Böylece Fatma'yı Erzurum'a uğurladık. Çok geçmedi. Bir iki hafta sonra ailesi ağırlaştığı haberini verdi. Bu bir iki hafta içinde ondan iki mektup almıştım. Bana hep hafızlık tacını merak ettiğini,rüyalarına bile girdiğini yazıyordu. Bir gün sabah namazından sonra telefon çaldı. Fatmanın annesiydi karşımdaki ses. Ağlamaklı bir sesle:
"-Hoca hanım Fatma'yı uğurladık. Rica etsem bir hatim okurmusunuz" deyince bende dayanamadım ağlamaya başladım. Annesi beni teselli edercesine telefonu kapatmadan:
"-Size ölmeden önce şunu söylememi istedi", dedi. Hıçkırarak:
"-Anneciğim hocama söyle Azrâil söylediğinden de güzelmiş".
"Ey Rabbim senin kelamın için yanıp tutuşan, yoluna yapışıp kelamına sımsıkı sarılan kulunu sen son nefesinde yalnız bırakır mısın hiç?"
ALINTI
|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 12:18 |
|
|
|
151 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 15.05.2006
|
En Son On: 20.05.2007 - 15:38
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
söylenecek söz kalmamış bize. susuyorum ve..

 
  

|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 12:20 |
|
|
ŞİMDİ AĞLAMAK VAKTİ GÖNLÜM - |
|
|
2687 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.08.2005
|
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Seherin lâhuti ikliminin bir demindeyiz ey gönlüm. Aşkın kalbe gelip gelip vurduğu bu demde artık fanilikten sıyrılma zamanı. Bütün mahlukatın hep birden kendilerine nimet vereni zikre durduğu anda, seninde şükür zikrine başlama anın gönlüm.
Muhabbetin bir zevk deryasına dönüştüğü, kalplerden yanık kokuların geldiği anlarda, artık ağlama vakti gönlüm.
Ağla, kendin için şu vefadan yana yüz çevirmeyen hal ve tavır için ağla! Ağla ey gönlüm, ağla! Ağla ki günahlarını silip götürecek başka bir dermanın yok. Gurbet içine gurbeti soluklarken, her an faniliğinle fanilere takılıp kalmana ağla!
Aşkın bir Kevser suyu gibi iliklerine kadar işleyip, seni ayağa kaldırdığı şu vakitte ağla ve sığın o yüceler Yücesi'ne! Bak, O ne kadar yakın, ne kadar enis...
O güzeller güzeline sığın ve faniliğe bürünmüş bütün güzellik timsallerinden sıyrıl! Dünyada bulunan her şey den daha kıymetli kalbini O'nun emrine ver!
O'nu an, seni ansın...
Kainat O'nun, dünya O'nun, ukbâ O'nun o zaman ne duruyorsun ey gönlüm; sığın O'nun kapısına ve ağla! Güneş doğasıya ağla! Ağla ki O'ndan başka yok sesini duyan ve yok isteklerine cevap veren...
Bak, bütün mahlukat var edenine nasıl da iâm olmuş... Şöye bir dinleyi ver çevreni, zikir sesinden senin o gaflet perdesine takılıp kalmış bile ne sesler duyacaktır, ne güzellikler yudumlayacaktır.
Anla ki bu dem ağlama vaktidir gönlüm otur ve ağla... Muhabbetin bedene ansızın dağıldığı anda ağla ey gönlüm... Her atışında kalbimin, aşkın ben varım dediğinde yan gönlüm ver ağla... Ağla, sabahlara kadar ağla ve yan! Yanki yanılması gereken sevgili burada. Muhabbeti hiçbir zaman geri de çevirmez...
Hadi gönlüm bırak ki bütün dünyayı geriye bırak ki kapılar açılsın birbir. Yetmez mi bu dünya da gönül verdiğin... artık O'nun kapısına gitme zamanı.
Yaklaş, dokun, çal o kapıyı! Çalınması gereken bir kapı varsa o da bu kapı. O kapıdan geri çevrileni gördün mü hiç? Firavunların bile bir şeyler beklediği o kapı, senin gibi günahkar, vefasız ama eşiğinde ağlayana kapanır mı?
Kapanmasın ALLAH'IM
Cengiz Aydın
|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 12:27 |
|
|
|
2765 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 17.02.2006
|
En Son On: 04.12.2007 - 11:08
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
NurBahçesi abem...
(Allah Resulü) "Din nasihattır / samimiyettir" buyurdu.
"Kime Ya Resulullah? diye sorduk. O da; "Allah'a, Kitabına,
Peygemberine, Müslümanların yöneticilerine ve
bütün müslümanara" diye cevap verdi.
(Hadisi Şerif)
...
|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 12:47 |
|
|
kaliteli seyler görmek isteyenler |
|
|
2687 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.08.2005
|
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
|
Cinsiyeti: -----
|
|
ustte bir daha
|
Ekleme Tarihi: 24.07.2006 - 19:35 |
|
|
|
 |
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
nur cemal (57), 06mekan68vatan (38), pembe_PAPATYA (39), knn_88 (37), ahmettayýn.. (30), silvan (44), nare (36), mütahit41 (61), merve1999 (53), Ahmet-Ali G. (52), Karadeniz_be (43), sinann42 (40), selimi (50), GunesinKizi (48), BERDUS (51), bayrbk (42), Mevlüt (52), mehmetcaglar (40), dersaaadet (45), cegex (58), apacci (51), hacihafizmurats.. (42), eren27 (47), yesilim (40), aksaGUMUS=ac&ya.. (44), ademcýft (38), METIN fr (54), miroglu_50 (35), Elyesa (47), AKL-I selim (39), altunumm (49), alimusavi (41), perhan44 (38), aykutdogan (39), Mali Ansara (48), habbab (55), yusufsimsek (34) |
|
|
|
 |
|
|