|
 |
 |
|
Toplam Forum: 69
*** Toplam Konu: 30100
*** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Gönderen |
|
|
|
1613 Mesaj -
|
|
|
ÝMAM-I GAZALÝ
Ýmam-ý Gazalî, bugün bir kýsmý Ýran topraklarý içinde kalan Horasan'ýn Tûs þehrinde
hicri 45 tarihinde (M. 1058) doðmuþ, yine Tûs'un yakýnlarýndaki Tabira kasabasýnda
505'de 55 yaþýnda vefat etmiþtir.
Ömrünün ilk seneleri ilim tahsiliyle geçmiþ, orta yaþlarýnda ilmin zirvesine çýkmýþ,
itibar ve hürmetin en muhteþemini görmüþ, sonraki senelerinde ise büyük bir fikri
inkýlâb geçirerek iç âlemine dönmüþ, ihlâs ve tasavvuf mertebelerinde mesafe katetmiþ,
on bir seneyi bulan bir inzivaya girmiþ. Bundan sonra eski Gazali'yi býrakýp yeni Gazali
olarak meydana çýkmýþtýr. Son nefesine kadar da bu yeni Gazali'nin tamamen âhirete
müteveccih niyet ve ihlâsý içinde devam etmiþtir.
Gazali'nin tahsile baþlangýç tarihleri ibretlidir. Bilgisi az, ama ihlâsý çok olan
fakir babasý, son günlerini yaþarken vefalý bir dost âlime vasiyette bulunmuþ:
"Bu iki çocuðum Ahmed ile Muhammed'i sana vasiyet ediyorum. Bunlarýn okumalarýný
te'min edip, ilim erbabý olmalarýna sen yardýmcý ol."
Bu vasiyetten kýsa zaman sonra vefat eden masum ve muhterem babanýn iki oðlu, bu
âlimin himayesinde bir müddet mektebe gitmiþler, ancak kendisi de fakir olan hoca efendi
en sonunda gerçeði söylemeye mecbur olmuþ: "Evlâtlarým, babanýzýn size býraktýðý miras
tükendi. Bundan böyle kendinizi himaye edecek bir medreseye, kaydolun. Benim size
bakacak hâlimin olmadýðýný siz de biliyorsunuz!"
Kardeþi ile bir medreseye kaydolup okumaya baþlayan Muhammed, sonralarý bu
durumlarýný anlatýrken der :
"Aslýnda biz medreseye ilim elde edip, maiþetimizi te'min etmek için girmiþtik. Ama
ilim öyle azizdir ki, kendisini dünyevi þeylere âlet ettirmedi, bizi Allah için
çalýþmaya yöneltti."
Gazali, talebelik devresinde Tûs'tan uzaklara gitmeye baþlar, Cûrcan'da bulunan
meþhur âlim Cüveyni'yi de ziyaret edip, ilim ve irfanýndan müstefid olur. Bu seyahatlarý
sýrasýnda bir ara Tûs'a dönerken eþkýyalarýn saldýrýsýna da maruz kalýr. Soyguncular,
kervânýn diðer eþyalarý arasýnda kendisinin yazdýðý notlarý ile kitaplarýný da
gasbederler.
Gazalî buna hiç tahammül edemez, arkalarýndan koþtuðu eþkýyanýn reisine sýzlanýr:
"Ben ilim peþinde koþan bir talebeyim, tesbit ettiðim ilmi yazýlarýmý havi notlarým
ve kitaplarým var aldýðýnýz eþya içinde. Bunlarý kaybedersem benim hâlim nice olur?
Emeklerim boþa gider!"
Eþkiya reisi buna kahkahayla cevap verir:
"Sen nasýl ilim sahibisin ki, kâðýtlarýn elinden alýnýnca ortada kalýyorsun, sermayen
yok olup gidiyor?"
Bu cevap Gazali'de þimþekler çakmasýna sebep olur. Artýk kitaplardaki ilme
güvenmekten vazgeçer, ilmi hâfýzasýna alma gayreti baþlar. Ne okursa, ya ezberler, ya da
fikir olarak hazmedip, özetini benimsemeyi esas alýr.
Bu gayret ve azmi sayesinde kýsa zamanda yaþadýðý devir ve muhitin tek âlimi olmaya
namzet hale gelen Gazali, Tûs'tan ayrýlýp Baðdad'da, Nizamiye medresesine gelir. Burada
meþhur Nizamülmülk'ün dikkatini çeker. Nihayet en yüksek pâyeye eriþerek Nizamiyye
medresesinin baþmüderrisliðine tayin edilir.
Dört yýllýk Nizamiye baþmüderrisliði esnasýnda kendisini gölgede býrakacak bir baþka
âlim çýkamaz. Ýtibar, nüfuz, makam, mevki... Devlet büyükleri nezdinde hürmet ve saygý
en yüksek noktada...
Ýþte tam bu sýrada Gazali'den müthiþ bir ruhu inkýlâp meydana gelir. Herkesin, gýpta
ve imrenme ile baktýðý zirvedeki halini, o aldatýcý, oyalayýcý bir ihlâssýz hâl olarak
deðerlendirmeye baþlar. Týpký Bediüzzaman'ýn, "Dârü'1-Hikmeti'1-Ýslâmiye"de âza iken
geçirdiði rûhî tekamül gibi bir enfüsi ameliyata giriþir.
Gazali, Nizamiye'nin baþmüderrisi iken gösterilen itibar ve hürmetin zirveye çýktýðý
bir sýrada, Abbasi halifesi ve Selçuklu Baþvezirinin büyük ikram ve izzetlerine raðmen
tatmin olmayýp iç âlemine, kendi tefekkürüne dönmeye baþlayýnca, kesin kararlar verir.
Bu sebeble dört yýldýr süren meþhur baþmüderrislik vazifesinden istifa ile Þam'a doðru
yola çýkar. Mânâ büyüklerini ziyaret edip, tasavvuf ehlinin hâllerini inceledikten sonra
Þam'ýn meþhur Camii Emeviye'sinin geniþ minaresi içinde inzivaya çekilir ve bu inziva,
tam on bir yýl sürer.
Bu sýrada zaman zaman mütevazi gruplara vaazlar verip, sohbetler yapan Gazali,
eserler yazýp, tefekküre de dalmýþ, insanlarýn hâlini, iltifat ve ikramlarýnýn
faniliðini, insaný gerçeðin tatmin etmesi gereðini pek açýk seçik anlamýþ, derin
feyizlere, ilhamlara mazhar olmuþtur. Tabiri câizse iþte asýl mürþid Gazali, bundan
sonra meydana gelmiþtir.
Nitekim baþmüderrisliði senelerindeki þöhretli günlerini anlatýrken þöyle
demektedir:
"Kendi durumuna baktým, bir de ne göreyim, dünyevi alâkalar içine dalmýþým: Onlar
beni her taraftan sarmýþlar. Ýþlerimi gözden geçirdim. Onlarýn en güzeli, okutup,
öðretmekti. Fakat bu sahada da âhiret için ehemmiyetsiz ve faydasýz þeylerle
uðraþmýþým!.. Zira öðretim sýrasýndaki niyetimi düþündüm. Baktým ki, Allah rýzasý için
deðil, mevki ve þöhret hissiyle hareket etmiþim. Bu hâlimle uçurumun kenarýna geldiðime,
eðer durumumu düzeltmek için harekete geçmezsem ateþe yuvarlanacaðýma kanaat getirdim."
Görülüyor ki, büyük ilim ve mâneviyat adamý, bizlerin sevap derecesinde gördüðü
birçok hususlarý bile riyâ ve ihlâssýzlýk karýþýyor endiþesiyle terkediyor, çok derin
bir ihlâs ve mânevî temizlik ameliyesine girmekten çekinmiyor.
Elli beþ senelik ömrü azizinin yarýsýndan sonrasýnda böylesine bir ruhi inkýlâb
geçirip kýsmen dünyaya bakan eski Gazali'yi terkederek tamamýyla âhireti esas alan yeni
Gazali'ye geçen Ýmam-ý Muhammed, bundan sonra kaleme aldýðý eserlerinde daha baþka bir
ihlâs ve mânevi deðerler manzumesi iþlemeye muvafak oluyor.
Nitekim Gazali, Þam'daki Emeviye Camii'ndeki on bir senelik inzivadan sonra kendi
memleketi olan Tûs'a dönüþünde evinin iki yanýna iki tane de âhiret evi mânâsýnda ek
bina inþa ettiriyor. Birinde fýkýhçýlarýn kaldýðý, ötekisinde ise ehli tarikatýn sakin
olduðu bu iki dershaneye de nöbetleþe giriyor, onlarýn arasýnda ömrünün son günlerini
yaþarken, hem Þafiî fýkhý, hem de ehli sünnet tasavvufu konusunda bilgi veriyor, feyiz
ve ilhamlara sebeb oluyor...
Denebilir ki, Hazret-i Gazali, ömrünün son günlerini, hem Þafiî fýkhý, hem de
tasavvuf yönünden en verimli þekilde yaþadý. Nitekim son anlarýný nasýl yaþadýðý
anlatýlýrken þu ibretli hâtýra naklediliyor:
"Gazali, son pazartesi gecesinde yine epeyce tasavvuf ve fýkýh dersi ile meþgul oldu.
Sabah, namazýný kýldý. Sonra hazýrlattýðý kefenini istedi. Hemen getirdiler. Kefeni öpüp
baþýna koydu, yüzüne sürdü ve dedi ki: "Ey benim Rabbim ve Mâlikim, emrin baþým, gözüm
üstüne olsun."
Çevresindekiler aðlaþmaya baþladýlar, ama onda bir korku ve telâþ yoktu. Kýbleye
karþý dönüp uzandý. Birþeyler okuyordu. Bir de baktýlar ki, Hakk'ýn emri vâki olmuþ. Beþ
yüzü aþan deðerli eserlerin sahibi koskoca Hüccetü'l-Ýslâm, sessiz, sedasýz ruhlar
âlemine göçmüþ...
Erkek evlâdý olmadýðýndan kýz çocuklarýndan nesli devam eden Hazret-i Ýmam, bunca
eserlerine raðmen ancak ailesini idare edecek derecede miras býrakmýþtýr.
Elli beþ senelik ömür içine sýkýþtýrdýðý beþyüzü geçen eserin içinde Ýhyâü'l-Ulûm,
El-Münkýzü mine'd-Dalâl, Kimyâ'yý Saadet gibi deðerli eserleri vardýr, Kelâm, felsefe,
usül-ü fýkýh ilimlerine ait eserleri de kýymetlidir. Ýslâm âleminin halen her yanýnda
okunan Ýhyâü'1-Ulûm çeþitli dillere, bu arada Türkçe'ye de tercüme edilmiþtir.
Allah makamýný Cennet eylesin.
GAZALÝ'NÝN TALEBESÝNE BÝR MEKTUBU
Geçmiþteki hoca-talebe münasebetleriyle günümüzdeki hoca-talebe münasebetini mukayese
etsek nasýl bir tablo çýkar karþýmýza acaba?
Günümüzdeki anarþiye malzeme olan talebelerin durumlarýný düþünecek olursak, onlara
öðretmenlik edenlerin hâli de çýkar açýða....
Ama biz bunlarýn üzerinde durmadan geçmiþten bir misâl arzedelim. Bakalým mazideki
din âlimleri talebelerine nasýl ölçü veriyor, onlarý ne türlü bir anlayýþla
hazýrlýyorlar hayata...
Gazali'nin yetiþtirdiði bir talebesine yazdýðý mektubu aynen þöyle:
"Yavrucuðum!.. Nasihat kolaydýr. Zor olan, onu kabul edip, amel etmektir:
Nasihat, söylediðini yapmayanýn aðzýndan çýkarsa, durum daha da zordur. Onu benimsemek
büsbütün güçleþir.
Ýlmi öðrenip de onunla amel etmeyenin azabý, bilmeyenin azabýndan çok daha
þiddetlidir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz þöyle buyurmuþlardýr:
"Kýyâmette azabý, en þiddetli olan kimse, ilmiyle amel etmeyen kimsedir."
Yavrucuðum!.. Sakýn amelde müflis olmayasýn, ibadette tembelliðe kaymayasýn. Þunu
iyi bilesin ki, amelsiz ilim fayda vermez. Kullanýlmayan silâh sahibini korumadýðý
gibi...
Ellerinde kýlýçlarý olan on kiþi, sahrada bir arslanla karþýlaþsalar, kýlýçlarýný
kullanmadýktan sonra ne faydasý olacak onlara...
Ýþte sahip olunan ilimle amel edilmemesinin durumu da aynýdýr. Amel edilmedikten
sonra ilmin ne faydasý olacak sahibine... Birincisi ikincisi olmadan olmaz.
Yavrucuðum!..
Yüz sene ilme çalýþsan, binlerce kitap yazsan Allah'ýn rahmetine ancak bu ilimle amel
etmen halinde kavuþursun!..
Âyetlerde ne buyuruluyor:
"Ýnsan için ancak çalýþmasýnýn neticesi söz konusu" dur. "Rabbinin rahmetini isteyen
sâlih amel iþlesin."
Bu âyetlerin söylediði, amelden baþka þeyler deðildir.
Yavrucuðum!..
Yapmadýðýn iþin ücretine lâyýk olamazsýn.
Ýmam-ý Ali'ye nisbet edilen bir sözde böyle denmiþtir: "Kim çalýþmadýðý halde ücrete
lâyýk olduðunu vehmederse, o kimse ahmaktan baþkasý deðildir."
Hasan-ý Basri de böyle demiþtir:
"Amelsiz Cennet istemek, günahlardan bir günaha daha düþmek demektir."
Rabbimizden gelen bir haberde þöyle buyurulmuþtur: "Amelsiz Cennet isteyenden daha az
hayâlý kimse yoktur."
Nebi (a.s.) da þöyle haber vermiþtir:
"Zeki insan, nefsine galip gelir, ölümden sonrasý için amel iþler. Ahmak ise, nefsine
tâbi olur, ondan sonra da Allah'dan maðfiret diler."
Yavrucuðum!.. Ne kadar yaþarsan yaþa, sonunda ölüm var. Ne kadar seversen sev,
âkýbetinde ayrýlýk söz konusu!..
Amelsiz ilim, deliliðin bir çeþididir.
Ayette: "Ýnsanlara iyilik emredersiniz de nefsinizi unutur musunuz? Halbuki siz
kitabý da okuyor, ilmi de öðrenmiþ bulunuyorsunuz. Hiç düþünmüyor musunuz?" diye ikaz
vardýr.
Yavrucuðum!..
Amelsiz ilim zaten yaþamaz. Ýkisinin birliðidir esas olan.
Ýlim tek baþýna seni günahtan koruyamaz. Yarýn mahþerde ateþten de koruyamayacaðý
gibi.
Bugün öðrendiðinle amel etmezsen yarýn mahþerde söyleyeceðin söz þudur: "Müsaade edin
de dünyaya geri dönüp öðrendiðimle amel edeyim!.."
O zaman da sana denir ki:
"Ey tembel!.. Ey düþüncesiz!.. Yeni gelmedin mi oradan?"
ÞÂZELÎ HAZRETLERÝ, GAZALÎ'YE AÝD RÜ'YASINI ANLATIYOR
"Mescid-i Aksâ'da namaz kýldýktan sonra tefekküre dalmýþtým. Uykuya dalar gibi
olduðum bir sýrada rüya gibi bir hâl ârýz oldu. Gördüm ki, mescidin dýþýnda büyük bir
cemaat toplanmýþ, orta yerde üzerinde nurani bir zâtýn bulunduðu bir kürsü, etrafýnda
yerlere oturmuþ diðer nuranî zâtlar...
Merak edip sordum: "Bu zât kimdir, bu cemaat ne için toplanmýþlar buraya?"
Cevap verdiler: "Bu kürsüde oturan Zât. Ahirzaman Nebîsi Hazret-i Muhammed
Aleyhisselâm, etrafýnda yerlerde oturanlar da Mûsâ, Ýsâ, Ýbrahim ve Nûh
aleyhimüsselâmlar... Diðerleri de Allah indinde makbul diðer mâneviyat büyükleri Hallâc-
ý Mansur'u affetmesi için toplanmýþlar. Resûlüllah'dan af diliyorlar."
Tam o sýrada Mûsâ (as) bulunduðu yerden kalkýp kürsü üzerindeki Âhirzaman Nebisine
yaklaþarak þöyle bir sual sordu: "Yâ Resûlüllah, siz, ümmetimin âlimleri.
Ýsrâiloðullarýnýn peygamberleri gibidirler, buyurmuþsunuz, doðru mu?"
"Evet, doðrudur. Ümmetimden öyle âlimler gelecek ki, Benî Ýsrâil'in peygamberlerinin
irþad ettiði insan kadar insan irþad edecektir." "Yâ Resûlüllah, böyle bir âlim
gösterebilir misiniz?"
"Ýþte bak Ýmam-ý Gazali'ye, çok insan irþad eden âlimlerden biridir. Yazdýðý
eserleriyle çok kimselerin dini hayat yaþamasýna sebeb olmuþtur."
Bu defa Mûsâ (a.s.), Gazaliye dönerek bir sual sordu. Gazalî Hazretleri, bu tek suale
tam on tane cevap verdi. Mûsâ Aleyhisselâm: "Cevap, suale mutabýk düþmedi, ben bir sual
sordum, sen on tane cevap verdin, sözü uzattýn" dedi.
Gazali buna þu cevabý verdi:
"Ýnsan hürmet duyduðu zatlarla konuþmayý uzatmak için sözü uzatýr. Nitekim size de
Allahü Azimüþþân "Elindeki nedir yâ Mûsâ?" diye sorduðunda, siz de: "Âsamdýr" demekle
kalmamýþ, sözü uzatarak, "Ona dayanýrým, otlattýðým koyunlarý sürerim, daha birçok iþler
yaparým" diyerek sözü uzatmýþtýnýz. Þayet uzun cevap yerinde olmasa, önce siz uzun cevap
vermeyecektiniz. Sizin bu cevabýnýzý Kur'ân-ý Kerîm'den Tâhâ sûresinde okudum..."
Bunun üzerine Mûsâ Aleyhisselâm tebessüm ederek yerine oturdu..."
Meþhur tarikat büyüðü Þâzelî Hazretleri, bundan sonrasýný da þöyle anlatýr:
"Ben, diðer peygamberlerin yerde. Âhirzaman Nebisi'nin de kürsü üzerinde oturuþunu
düþününce, Onun, diðerlerinden üstünlüðünün bir iþareti de budur diye düþünmeye
baþladým.
Gerçi peygamberler, peygamber olarak birbirlerinden farklý olmazlar. Zira; hepsini de
Rabbimiz seçmiþ, Ýlâhi iradesiyle tercih buyurmuþtur. Ancak Peygamberlik bakýmýndân eþit
olduklarý halde, gördükleri hizmetin umumîliði bakýmýndan farklý olabilirler. Nitekim
Âhirzaman Nebisi, diðerleri gibi muayyen millet ve mýntýkaya deðil, bütün dünyaya
gönderilmiþtir. Bu bakýmdan, diðerlerinden fazilet bakýmýndan üstün olabilirler.
Böyle düþünürken biri yanýmdan bana dürter gibi oldu. Gözlerimi açtýðýmda kimsenin
bulunmadýðýný, ancak Mescid-i Aksâ'nýn müezzininin kandilleri yakmakta olduðunu gördüm.
Kandil yakma hizmetinde görünen bu zât, bana þöyle dedi:
"Hiç merak etme. Diðer peygamberlerin hepsi de Onun nûrundan yaratýldý."
Bu sözden sonra kaybolan o müezzini çok aradým, fakat bir daha göremedim."
Tarihin Þeref Levhalarýndan Bir Ýktibas
"Þu anda 24. baskýsýný yapmýþ olan mezkur kitabýmýzýn "Müceddide Ýtiraz" baþlýklý
yazýsýný aynen alýyorum. Gazali'nin, Resûlüllah nezdindeki itibar ve deðerini ifade
etmesi bakýmýndan da fevkalâde mânidar olan hâdiseyi Ýhyâ'nýn þerhlerinde de okumak
mümkündür.
MÜCEDDÝDE ÝTÝRAZ
Bir hadîsi þerifte haber verildiðine göre. Allah Celle ve Âlâ, her yüz sene baþýnda
bir Müceddid gönderir ve bu Müceddid, o günün Müslümanlarýnýn ihtiyacýna göre hareketini
tanzim eder; zayýflayan dini baðlarý takviye etmek, gafilleþen halk topluluðunu dikkate
ve þuura kavuþturmak gibi vazifesini yaparak halkýn muhtaç olduðu dini cereyaný teessüs
ettirdikten sonra hizmetinin mükâfatýna kavuþmak için kendisi huzuru Ýlâhi'ye gider,
fakat dâvâsýný geride yetiþtirdiði imanlý mücahidler devam ettirirler.
Ýþte Ýmam-ý Gazali bu müceddidlerden biridir. "Ýhyâü'1-Ulûm"'u bugün dahi büyük bir
takdirle okunmaktadýr. Ancak her müceddidin karþýsýnda birkaç müterizin bulunmasý öteden
beri âdet olduðundan, Gazali'nin, bu itirazcýlarýnýn içinde biri vardý ki, zehir
zenberekti doðrusu. Gazali'nin en büyük ve en kýymetli eseri olan "Ýhyâü'1-Ulûm"u, deðil
okumak; evinde, kütüphanesinde dahi bulundurmanýn büyük günah olduðunu iddia ediyor,
içinde "Resûl-i Ekrem'in sünnetine aykýrý hükümler var" diye diretiyordu. Hattâ bu
iddiasýna o günkü halký da inandýrmýþ olacak ki, kucak kucak toplattýrdýðý Ýhyâü'1-
Ulûm'larý bir odaya depo ettirmek imkânýný dahi bulmuþtu. Artýk muhitte tek Ýhyâü'1-Ulûm
kalmadýðýna kani olunca, bir gece yatsý namazýndan sonra cemaate kararýný açýkladý:
"Yarýn sabah namazýna erken geliniz, hep birlikte kitaplarýn bulunduðu depoya gidecek
ve içinde sünnete muhalif hükümlerle halký dalâlete sevkeden bu bid'at dolu eserleri
yakacaðýz."
Muhitin âlimi olarak tanýnan bu zât, þimdiye kadar halk üzerinde kazandýðý itibarýna
dayanarak tasavvurunu gerçekleþtirmek üzere geldiði evinde, kitaplarý nasýl yakacaðýný
düþünerek uyukladý. Az mý uyudu, çok mu uyudu, girdiði rüya âleminde nûr yüzlü iki genç
gelerek:
"Biz Resûlüllah'ýn jandarmasýyýz, seni götürmeye geldik, gitmemekte ýsrar edersen
zorla götüreceðiz, kalk bakalým." dediler.
Ýtiraza zaman býrakmadan da apar topar mescide getirdiler. Bir de ne görsün! Bakar
ki, mihrabda Resûlüllah Aleyhisselâtü Vesselâm Efendimiz iki yanýnda Ebû Bekir, Ömer,
Osman, Ali (Radýyallahü anhüm) oturmuþlar, karþýlarýnda Ýmam-ý Gazali ile konuþuyorlar.
Birden þaþýran muarýzý da yanlarýna çaðýrýyorlar.
Ýmam-ý Gazali Hazretleri elindeki "Ýhyaü'1-Ulûm"u Resûlüllah'a uzatarak þöyle
konuþuyor: "Yâ Resûlüllah, bu Ýhyâü'1-Ulûm'u âcizâne ben yazdým ve içinde sünnetine
aykýrý bir ifadede bulunmadým sanýyorum. Bu kardeþimiz ise Ýhyâü'1-Ulûm'da Resûlüllah'ýn
sünnetine aykýrý hükümler var, diye etrafta þâyi etti; halkýn gece-gündüz okuyup
istifade ettiði eserleri bir odaya depo ettirerek yarýn sabah yakmaya karar verdi.
Lütfen bir nazar buyurun. Sünnetinize aykýrý, yanlýþ bir ifade kullandýðým cümle varsa
tashih buyurun ben de yaptýðým hatadan dolayý tevbe istiðfar edeyim"
Bu sözlerden sonra Gazali þöyle devam ediyor:
"Eðer sünnetinize uymayan yanlýþ bir ifade yoksa, bu kardeþimizden dâvâcýyým, iftira
edenlere vurulan dayaðýn buna da vurulmasýný istiyorum."
Ýhyâü'1-Ulûm'u þöyle bir gözden geçiren Resûlüllah, Ebûbekir'e, o da diðerlerine
vererek hepsi de tedkik ettiler ve Sünnete aykýrý bir hüküm bulunmadýðýna karar
verdiler. Bu durumda müfteri olduðu sabit olan mûterize dayak vurmak üzere ayaða kalkan
Hazret-i Ömer, birkaç kýrbaç vurduktan sonra, Ebûbekir'in þöyle bir teklifi ile
karþýlaþtýlar: "Yâ Resûlüllah, gerçi bu kardeþimiz kitapta olmayan bir hatanýn varlýðýný
iddia etmiþse de, maksadý yine Sünnetinizi korumaktýr, niyeti doðrudur, izin verirseniz
bu kadar kâfidir. afvedelim."
Efendimiz kendisine ait olan hakkýný helâl ettiðini, gerisini Gazali'nin bileceðini
ifade ettiler: Gazali'nin de muvafakati üzerine Hazret-i Ömer'in (r.a.) elinden kurtulan
ve cüz'i ilmine güvenerek bir müceddidi itham eden muarýz, mescidden çýkýp gitti.
Sabah namazýnda cemaatýn beklediði muarýzýn þiddetli hasta olduðu haberi duyuldu.
Ziyaretçiler sýrtýnda simsiyah kamçý izlerinden muzdarip bulunduðunu, geceki vurulan
kamçýlarýn ciðerlerine kadar tesir etmiþ olduðunu hayretler içerisinde müþahede ettiler.
Sýhhatine kavuþtuktan sonra tevbe istiðfar ederek "Ýhyâü'1-Ulûm"u okumaya baþlayan
Hoca Efendi, bu vâdide o kadar ilerledi ki, kýsa zamanda Ýhyâü'1-Ulûm'a þerhler,
hâþiyeler yazacak kadar yükseldi. Bu hikâyesini de yazdýðý eserlerine kaydeyledi.
Bir rivâyete göre, âhir ömründe kamçý izleri yeniden açýldýðýndan, "vefatý, Müceddide
itirazý yüzünden yediði kamçýlar sebebi ile oldu" dediler.
|
Gönderen: 05.09.2006 - 23:09 |
|
|
|
791 Mesaj -
|
|
|
recepholding Abi Paylaþýmýn Ýçin 
Selam ve DUA Ýle...
Mesaj 1 kez düzenlendi. En son yasin056 tarafından, 06.09.2006 - 12:03 tarihinde.
|
Gönderen: 06.09.2006 - 12:02 |
|
|
|
155 Mesaj -
|
|
|
SÝZÝN BU BÝLGÝLERÝNÝZDEN DOLAYI DAHA ÇOK BÝLGÝLENÝYORUZ ALLAH RAZI OLSUN SENDEN...
|
Gönderen: 06.09.2006 - 12:06 |
|
|
Şu an Yok üye ve 993 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.
[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye] |
|
 |
|
Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve
afiyet dolu ömür dileriz:
timuçin06 (58), keslik (61), yunus_vuslat (42), mekom (54), gülengül (51), mehmet61301 (64), Nihat1970 (55), AHMET SAKARYA (45), tunc (36), melekduyar (48), ilk1adres (37), agamda (62), cile (49), toprakscs_ (30), karademir66 (45), CENNETyolu (40), doktorfatih (52), yav65 (60), hüzün_cicegi (41), yakup_ozdemir (44), Muazzez (34), cacabey (41), yildizelektroni.. (46), EFSUN (46), buraksakin (43), KalpPrensesi (39), fatihmustafa (39), mürsid (56), semakayran (40), nihat_1973 (52), gurbetteyim (48), teslimiyet (38), Hizmet (44), eagle38 (50), muzosat (56), Beykurt (61), SHaDeeD (39), Rambo06 (42), cömert (54), haydar_arslan (56), Mevlevi-i (43), ysipal (61), Leyla_karanlik (42), Mechul_Man (52), CILEKES_28 (63), bilgin_dk (57), fatmagul (47), onur tatli (39), necmi efe (61), EnginNAMLI (50), auluocak (53), OzkanCelik (40), mevlana_cocugu (38) |
|
|
|
 |
|