|
 |
 |
|
Toplam Forum: 69
*** Toplam Konu: 30100
*** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Gönderen |
|
|
|
1613 Mesaj -
|
|
|
ÝMAM-I EBÛ YÛSUF
Ýmam-ý A'zam Hazretleri'nin bir numaralý talebesi olan Ebû Yusuf'u Hanefi fýkhýnýn
yegâne yayýcýsý olarak görmek mübalâðalý deðildir. Zira Ebû Yusuf, üç halifenin
zamanýnda Baþkadýlýk etmiþ, sahip olduðu bu imkâný da Hanefi fýkhýnýn yazýlýp okunmasý
yolunda kullanmýþtýr. Bu bakýmdan, ilâhi hükümleri Âyet ve Hadis'ten alarak açýklýða
kavuþturmakla hizmetini tamamlayan Ebû Hanife, kitap yazarak bu hükümleri
sabitleþtirmeye muktedir olamamýþsa da, sað kolu sayýlan Ebû Yusuf, çýktýðý makamýn
imkânlarýný bu hükümlerin tesbit ve tamimi yolunda azamî derecede kullanmýþ, böylece
Ýslâm hukukuna en büyük hizmeti yapmýþtýr.
Ebû Yusuf, hicri 113'te doðmuþ. (M. 731). altmýþ dokuz senelik fevkalâde verimli bir
ömürden sonra, 182'de Baðdad'da vefat etmiþtir. Halifelerden Mehdi, oðlu Hâdî, sonra
da. Hârun Reþid'in zamanýnda olmak üzere, tam 3 tane halifeye Baþkadýlýk yapmýþ, bu
müddet zarfýnda hukuktaki eþsiz liyakat ve istidadýný da icraatýyla bizzat ortaya
koymuþtur. Ebû Yusufun zamanýna kadar ilmiye sýnýfýnýn giyimi ayrýlmamýþken, o,
ulemâya ayrý bir giyim tarzý getirmiþ; böylece ilmiye sýnýfýnýn kýyafetini deðiþtirerek
onlara ayrý bir resmiyet ve ciddiyet kazandýrmýþtýr.
Gariptir ki, kýyamete kadar isminden bahsettirecek bir itibar ve makama kavuþan Ebû
Yusuf, baþlangýçta hiç de böyle bir itibar ve hürmete lâyýk halde deðildi.
Mahrumiyetler ve hayatýn musibetleri, küçük yaþta onun belini bükmüþ, babasý o henüz
çocukken vefat etmesi üzerine bu mahrumiyet had safhaya çýkmýþtý. Hatta annesi hayatta
kimsesiz kalýnca, onu bir çamaþýrcýnýn yanýna hizmetçi vererek, oradan kazandýðý
gündelikle geçinmek zorunda bile kalmýþlardý. Ebû Yusuf ise, çalýþmak üzere gittiði
çamaþýrcýnýn yanýndan kaçýp Ebû Hanîfe'nin Kûfe Mescidindeki meclisine gelir, orada
okunan hadîsleri, onlardan çýkarýlan hükümleri dinler, burada âdeta kendinden geçer,
hatta sýk sýk annesi gelip de kulaðýndan tutup kaldýrýncaya kadar da kimseden haberi
olmazdý. Kendisi bu devresini þöyle anlatýr:
"Ben sýk sýk kaçýyor, Ebû Hanife'nin ilim meclisine katýlýyordum. Annem de gelip
beni yakalayarak çamaþýrcýnýn yanýna götürüyordu. Bir gün yine gelip de beni derste
yakalayýnca, Ebû Hanîfe'ye çýkýþtý: "Senin ekmeðin piþmiþ, aþýn hazýrlanmýþ. Halbuki
biz, bir dânik kazanmak için çalýþýyoruz ki, karnýmýzý doyuralým" dedi. Ebû Hanife ise
þu karþýlýðý verdi: Sen bu çocuða dokunma! O, þu anda fýstýk yaðýyla kavrulmuþ pelte
yemeyi öðreniyor!
Annem bu söze fena halde kýzdý: Ýhtiyar, sen iyice þaþýrmýþsýn, bizimle alay mý
ediyorsun? Neresinde bunun fýstýk yaðýyla kavrulmuþ pelte? Baksana bu çocuk
çamaþýrcýnýn yanýnda bir dânik (o günkü paranýn adý kazanmak için gündelikçi olarak
çalýþýyor, dedi.
Bundan sonra Ebû Hanîfe bana sýk sýk para yardýmýnda bulundu, çamaþýrcýnýn yanýnda
çalýþmak ihtiyacýndan kurtardý. Ne zaman ki Hârun Reþid'in sarayýnda Baþkadý iken
sofraya oturdum, iþte o zaman Ebû Hanife'nin anneme söylediði sözü aynen zuhur etti.
Sofraya buyur eden Halife, þöyle diyordu:
- Yâ Yâkub, bugünkü yemeðimiz biraz farklýcadýr.
Ben:
- Bu farklý yemek nedir yâ Emîre'l-Mü'minîn? dedim.
O þöyle cevap verdi.
- Bu yemek, fýstýk yaðýyla kavrulmuþ peltedir....
Bu cevap beni düþündürünce, Halife tefekkürümün sebebini sordu. Ben de Ebû
Hanife'nin vaktiyle anneme verdiði cevabý söyleyince, Hârun Reþîd þöyle dedi:
- Allah'a yemin ederim ki, ilim hem dini, hem de dünyayý imar eder. Ebû Hanife baþ
gözüyle göremediði hususlarý akýl gözüyle görmüþ, gördüðünü de aynen ifade etmiþtir.
Ýþte;onun haber verdiði yemek budur
Ýmam-ý A'zam'ýn oðlu Hammad, babasýnýn ilim meclisinden bahsederken Ebû Yûsuf'la
Züfer'in durumunu þöyle anlatýr:
"Bir gün Mescidin ders yerinde oturuyorlardý. Babam kendisine mahsus yerde, Ebû
Yusuf saðýnda, Züfer de solundaydý. Diðerleri dersi biraz gerilerden takip
etmekteydiler. Ebû Yûsuf bir mes'eleyi izah ediyor, Züfer eksiðini buluyordu. Züfer
izah ediyor, Ebû Yûsuf eksiðini çýkarýyordu. Derken, öðle ezaný okundu, mes'elenin son
þekli ise Ebû Yusuf'un dediði gibi karara baðlandý. Bu sýrada elini Züfer'in dizlerine
koyan babam, tebessüm ederek dedi ki: Sakýn Ebû Yûsuf'un kadýlýk ettiði beldede bir
makama talip olmayasýn."
Hammad sözünü þöyle baðlar:
"Gerçi Züfer, Ebû Yûsuf'a yetiþemiyordu. ama Ebû Yûsuf'tan gayrý hiçbir kimse de
Zûfer'i geçemiyordu."
Ebû Yûsufta zekâ, mantýk had safhadaydý. Çoðu zaman mantýðýný iþletir; akli delille
mes'elenin nakildeki hükmünü bulurdu. Bununla beraber etrafýna saygýlýydý. Yalnýz
kendinin deðil, baþkalarýnýn da konuþmasýný isterdi. Bir gün meclisinde hep susan bir
adama iltifat etti:
- Hep biz konuþuyoruz, sen susuyorsun. buyur sen de konuþ.
Adam sanki fýrsat bekliyormuþ gibi hemen sualini sordu:
- Oruçlu insan ne zaman orucunu açar?
- Akþam güneþ batýnca...
Adam bu defa da sualini þöyle tekrarladý:
- Ya o güneþ batmazsa?
Sualin saçmalýðý meydandaydý. Ebû Yûsuf adama ne kýzdý, ne de öfkelendi. Sadece
gülerek þu cevabý verdi:
- Birader, sen konuþmamakta isabet etmiþsin, ben ise seni konuþturmakta hata
etmiþim!.. Sen yine susmaya devam et...
Ebû Yûsuf mektup yazýyordu. Biri de yazdýðýna göz ucuyla bakýyordu. Mektubu
bitirdikten sonra, göz hýrsýzlýðý yapan adama sordu:
- Yazýda bir hatam oldu mu?
- Hayýr, ne bir hata ne de bir harf eksik olmadý.
Adamýn hâlâ utanmadýðýný görünce, oradan kalkýp giderken þöyle söylendi:
- Adam sanki fena ahlâk mektebinden mezun olmuþ. Hiç de renk vermiyor. Mektubumu
kontrol ediyor, yine de utanmýyor?
Ýbn-i Hallikan, Ebû Yûsuf için þunlarý kaydeder:
"Ebû Yûsuf. Ebû Hanife'den sonra ilmin nihayeti, fýkhýn sonudur. Asrýnda ondan
ilerde kimse yoktur. Hanefi mezhebi üzerine usulü fýkhý ilk defa yazan O'dur. Ebû
Hanife'nin ilmini yeryüzüne yayan de Ebû Yûsuf tur. Bunu Ýmam-ý A'zam Hazretleri de
ifade buyurmuþtur."
Hastalýðý yüzünden derslere bir ara gelemeyen Ebû Yûsuf u ziyarete giden Ebû Hanife.
ziyaret çýkýþýnda. eþikte iken þöyle konuþmuþtur:
"Bu genç vefat ederse, bilin ki yeryüzünün en âlimi vefat etmiþtir."
Ebû Yûsuf bu kadar ilmi nasýl elde etmiþtir acaba? Sadece yaratýlýþýndaki farklý
zekâ ve kabiliyetiyle mi, yoksa kendi gayret ve cehdinin de bir neticesi midir bu? Bunu
anlamak pek zor deðildir. Bakýn þu söz Ebû Yûsuf'a aittir. Diyor ki:
"Ýlim öyle bir þeydir ki, sen ona kendinin tümünü vermezsen o sana yarýsýný bile
vermez! Sen ilme gayretinin tamamýný vereceksin ki o da sana yarýsýný versin."
Demek, Ebû Yûsuf tamamýný vermiþ ki, ilmin bu kadarýný alabilmiþ. Sadece
yaradýlýþtaki kabiliyet ve istidatla iþi bitirmemiþ. Anlâþýlan bu ölçüyü de hocasýndan
almýþ...
|
Gönderen: 05.09.2006 - 23:05 |
|
|
Şu an Yok üye ve 977 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.
[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye] |
|
 |
|
Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve
afiyet dolu ömür dileriz:
timuçin06 (58), keslik (61), yunus_vuslat (42), mekom (54), gülengül (51), mehmet61301 (64), Nihat1970 (55), AHMET SAKARYA (45), tunc (36), melekduyar (48), ilk1adres (37), agamda (62), cile (49), toprakscs_ (30), karademir66 (45), CENNETyolu (40), doktorfatih (52), yav65 (60), hüzün_cicegi (41), yakup_ozdemir (44), Muazzez (34), cacabey (41), yildizelektroni.. (46), EFSUN (46), buraksakin (43), KalpPrensesi (39), fatihmustafa (39), mürsid (56), semakayran (40), nihat_1973 (52), gurbetteyim (48), teslimiyet (38), Hizmet (44), eagle38 (50), muzosat (56), Beykurt (61), SHaDeeD (39), Rambo06 (42), cömert (54), haydar_arslan (56), Mevlevi-i (43), ysipal (61), Leyla_karanlik (42), Mechul_Man (52), CILEKES_28 (63), bilgin_dk (57), fatmagul (47), onur tatli (39), necmi efe (61), EnginNAMLI (50), auluocak (53), OzkanCelik (40), mevlana_cocugu (38) |
|
|
|
 |
|