0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » byuk bir sahabi

önceki konu   diğer konu
4 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
murat1 su an offline murat1  
BÜYÜK BIR SAHABE
253 Mesaj -
EBU ZER I GIFARI (ra)

Ebû Zer-i Gýfârî, Mekke’nin ticâret yolu üzerinde yaþamakta olan Benî Gýfâr kabîlesindendir. Bunlar Arabistan’da bulunan diðer kabîleler gibi câhiliye devrinin her çeþit kötülüðünü iþliyor ve putlara tapýyordu. Ticâret kervanlarýný çevirip, yaðmacýlýk yapmalarýyla tanýnmýþlardý.

Ebû Zer-i Gýfârî de çevresinin te’sîriyle bir müddet kervan soygunlarýna katýlmýþtý. Kavmi arasýnda atýlganlýðý ve cesâreti ile þöhret bulmuþ, gücü, kuvveti ve yiðitliði ile o çevrede pek meþhur olmuþtu.

Putlardan nefret ediyordu

Fakat o, bütün bunlardan bir tat almýyor, zavallý insanlarýn elleriyle yonttuðu putlara ilâh diyerek tapmasýna þaþýyor, putlardan nefret ediyordu.

Nihâyet bir gün herþeyin tek bir yaratýcýsý olduðuna inanarak, yol kesme iþinden vazgeçti. Ýnsanlardan uzak bir hayat yaþamaya ve Allahü teâlânýn rýzâsýna kavuþmak için kendisine yol gösterecek bir rehber aramaya baþladý. Üç sene böylece devam etti.

Ebû Zer-i Gýfârî hidâyete adým adým yaklaþmakta iken, Muhammed aleyhisselâma Allahü teâlâ tarafýndan peygamberliði bildirilmiþti. Artýk insanlar birer ikiþer Müslüman olmakla þerefleniyor, Ýslâmýn nûru âlemi aydýnlatmaya baþlýyordu. Ýslâmýn doðuþ haberi gün geçtikçe çevrede yayýlýyor, müþrikler ise engellemek için çâreler arýyordu.

Nihâyet bu haber Benî Gýfâr kabîlesinin yurduna da ulaþmýþtý. Mekke’den gelen biri, Ebû Zer-i Gýfârî’nin “Lâ ilâhe illallah” dediðini iþitince dedi ki:

- Mekke’de bir zât var, senin söylediðin gibi “Lâ ilâhe illallah” diyor ve Peygamber olduðunu bildiriyor.

Ebû Zer heyacanla sordu:

- Hangi kabîledendir?

- Kureyþ’tedir.

Ne haber getirdin?

Ebû Zer-i Gýfârî bu hâlleri iþitir iþitmez kardeþi Üneys’e dedi ki:

- Hayvanýna bin, Mekke’ye git, kendisine vahiy geldiðini söyleyen zâtla görüþ, söylediklerini dinle, benim için bilgi edin, haberini bana getir.

Üneys, Mekke’ye gidip, Peygamber efendimizin mübârek cemâli, sohbeti ve ihsânlarý ile þerefledi. Hayran kaldý. Sonra tekrar memleketine döndü. Kardeþi Ebû Zer kardeþine sordu:

- Ne haber getirdin?

- Vallahi öyle yüce bir zâtý gördüm ki, hep hayrý, iyiliði emredip, kötülüklerden sakýndýrýyor.

- Peki insanlar, onun hakkýnda ne diyorlar?

Zamanýn meþhur þairlerinden olan kardeþi Üneys þöyle cevap verdi:

- Þair, kâhin, sihirbaz diyorlar. Fakat onun söyledikleri ne kâhinlerin sözüne, ne de sihirbazlarýn sözüne benzemiyor. Onun söylediklerini þairlerin her çeþit þiirleriyle karþýlaþtýrdým. Onlara hiç benzemiyor, hiç kimsenin sözüyle ölçülemez. Vallahi o zât hakký bildiriyor, doðruyu söylüyor. Ona inanmayanlar yalancý ve sapýklýk içindedirler. Bu zât iyiliði, ahlâkî deðerleri emrediyor, kötülükten de sakýndýrýyor.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri kardeþinin bu sözü üzerine:

- Sen bana, bu husûsta arzû ettiðim, gönlüme þifâ veren, müþkillerimi giderir bir haber getirmedin. Kendim gidip, onu görürüm, dedi.

Kardeþi Üneys dedi ki:

- Ýyi olur, fakat sen Mekke halkýndan sakýn! Çünkü Mekkeliler, ona karþý son derece kin besliyorlar ve onunla görüþenleri takip ediyorlar.

Ebû Zer, hemen Mekke’ye gitmeye ve Peygamberimizi görüp Müslüman olmaya karar verdi. Eline bir deðnek ve biraz da azýk alarak büyük bir þevkle Mekke yoluna düþtü.

Kimseye sormadý

Mekke’ye varýnca hâlini kimseye anlatmadý. Çünkü bu sýrada müþrikler Peygamberimize ve yeni Müslüman olanlara þiddetli düþmanlýk yapýyorlar ve bu düþmanlýklarýný safha safha ilerletiyorlardý. Bilhassa Müslüman olup da, kimsesiz ve garip olanlara iþkence yapýyorlardý.

Ebû Zer-i Gýfârî de Mekke’de kimseyi tanýmýyordu. Garip ve yabancý idi. Bu bakýmdan kimseye bir þey sormadan Kâ’be’nin yanýna varýp oturmuþtu. Peygamberimizi görmek için fýrsat kolluyor, nerede olduðunu öðrenmek için bir iþâret arýyordu. Burada Zemzemden baþka bir þey yiyip içmiyordu.

Akþam üstü bir sokak köþesine çekildi. Hz. Ali, Ebû Zer’i gördü. Garip olduðunu anlayarak alýp evine götürdü. Hâlinden bir þey sormadýðý gibi, Hz. Ebû Zer de ona sýrrýný açmadý.

Sabah olunca, tekrar Kâ’be’ye gitti. Akþama kadar dolaþtýðý hâlde hiçbir ip ucu elde edemedi. Eski oturduðu köþeye gelip oturdu. Hz. Ali, o gece yine oradan geçerken, Ebû Zer’i görünce:

- Bu biçâre hâlâ aradýðýný bulamamýþ, diyerek tekrar evine götürdü.

Sabahleyin yine Beytullaha gitti, sonra oturduðu köþeye çekildi. Hz. Ali tekrar da’vet edip evine götürdü ve ona sordu:

- Senin iþin nedir? Bu þehre ne için geldin?

- Eðer bana doðru bilgi vereceðine kat’î söz verirsen, söylerim.

- Söyle, hâlini kimseye açmam.

Akýllýlýk ettin

- Ýþittim ki, burada bir Peygamber çýkmýþ. Onunla görüþmesi, ondan iþittiklerini ezberleyip bana nakletmesi için kardeþimi göndermiþtim. Kardeþim gönlüme þifâ verecek bir haber getirmedi. Onun için bizzat kendim onunla görüþmek ve ona kavuþmak için buraya geldim.

- Sen doðruyu buldun, akýllýlýk ettin. Bu zât Allahýn Resûlüdür, hak Peygamberdir. Sabahleyin ben o zâtýn yanýna gidiyorum. Beni takip et, senin için korkulacak bir þey görürsem, ayakkabýmý düzeltiyormuþ gibi yaparým. Sen beklemez gidersin. Ben geçip gidersem, arkamdan gel ve benim girdiðim eve sen de peþimden gir!

Ebû Zer-i Gýfârî, Hz. Ali’yi takip edip, onunla birlikte Peygamberimizin mübârek yüzünü görmekle þereflendi. Ve hemen:

- Esselâmü aleyküm, diyerek selâm verdi. Bu selâm Ýslâm’da bu þekilde verilen ilk selâm ve Ebû Zer-i Gýfârî de ilk selâmlayan kimse oldu.

Peygamber efendimiz selâmýný aldýktan sonra, aralarýnda þu konuþma geçti:

- Sen kimsin?

- Gýfâr kabîlesindenim.

- Ne zamandan beri buradasýn?

- Üç gün üç geceden beri buradayým.

- Seni kim doyurdu?

- Zemzem’den baþka bir yiyecek, içecek bulamadým. Zemzemi içtikçe hiç açlýk ve susuzluk duymadým.

- Zemzem mübârektir. Aç olaný doyurur.

- Yâ Muhammed! Ýnsanlarý neye da’vet ediyorsun?

- Bir olan ve ortaðý bulunmayan Allaha îmân etmeye ve putlarý terketmeye, benim de Allahýn Resûlü olduðuma þehâdet etmeye da’vet ediyorum.

Bana Ýslâmý bildir

Bunun üzerine Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri:

- Bana Ýslâmý bildir, dedi.

Peygamber efendimiz ona Kelime-i þehâdeti okudu. O da söyleyip, Müslüman oldu. Ebû Zer Müslüman olmanýn verdiði büyük bir iþtiyâkla dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Allahü teâlâya yemîn ederim ki Müslüman olduðumu Kâ’be’de müþrikler arasýnda haykýrmadýkça memleketime dönmiyeceðim.

Bundan sonra Ebû Zer-i Gýfârî Kâ’be yanýna gidip, yüksek sesle:

- Eþhedü en lâ ilâhe illallah ve eþhedü enne Muhammeden abdühu ve Resûlüh, diye haykýrdý.

Bunu iþiten müþrikler hemen üzerine hücum ettiler. Taþ, sopa ve kemik parçalarý ile öyle dövdüler ki, kanlar içinde kaldý.

Bu hâli gören Hz. Abbâs seslendi:

- Býrakýn bu adamý, öldüreceksiniz! O sizin ticâret kervanýnýzýn geçtiði yol üzerinde oturan bir kabîledendir. Bir daha oradan nasýl geçeceksiniz?

Böylece Ebû Zer hazretlerini müþriklerin elinden kurtardý.

Kavminin yanýna dön!

Müslüman olmakla þereflenmenin verdiði þevkle, öylesine seviniyor ve coþuyordu ki, ertesi gün gene Kâ’be’nin yanýnda Kelime-i þehâdeti yüksek sesle baðýra baðýra söyledi. Bu sefer de üzerine hücum eden müþrikler, yere yýkýlýncaya kadar dövdüler. Yine Hz. Abbâs yetiþip, ellerinden kurtardý.

Bundan sonra Peygamber efendimiz Ebû Zer-i Gýfârî hazretlerine buyurdu ki:

- Þimdi kavminin yanýna dön! Emrim sana ulaþýnca, onu kavmine haber ver! Ortaya çýktýðýmýzýn haberi sana geldiði zaman yanýmýza dön!

Bu emir üzerine Ebû Zer-i Gýfârî kendi kabîlesi arasýna dönüp, onlara Ýslâmiyeti anlatmaya baþladý. Hicrete kadar bu hizmete devam etti.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri kavmini Ýslâmiyete da’vet ediyordu. Birgün kabîlesine, Allahýn bir ve Muhammed aleyhisselâmýn onun Resûlü olduðunu ve bildirdiklerinin hak ve tapmakta olduklarý putlarýn bâtýl, boþ ve ma’nâsýz olduðunu söylemiþti. Kendisini dinleyen kalabalýktan bir kýsmý, “Olamaz” diye baðrýþmaya baþladýlar. Bu sýrada kabîlenin reisi Haffâf, baðýranlarý susturdu ve dedi ki:

- Durun, dinleyelim bakalým ne anlatacak!

Ýþte sizin taptýðýnýz þey

Bunun üzerine Ebû Zer hazretleri þöyle devam etti:

- Ben Müslüman olmadan önce, bir gün Nuhem putunun yanýna gidip, önüne süt koymuþtum. Bir de baktým ki, bir köpek yaklaþýp, sütü içiverdi. Sonra da putun üzerine pisledi. Görüyorsunuz ki, put köpeðin üzerini kirletmesine mânî olacak güçte bile olmayan bir taþ! Ýþte sizin taptýðýnýz þey! Köpeðin bile hakâret ettiði puta tapmak hoþunuza gidiyorsa, buna çok þaþýlýr.

Herkes baþýný eðmiþ duruyordu. Ýçlerinden biri cevap verdi:

- Peki senin bahsettiðin Peygamber neyi bildiriyor. Onun doðru söylediðini nasýl anladýn?

Bunun üzerine Ebû Zer hazretleri, yüksek sesle kalabalýða þöyle hitap etti:

- O, Allahýn bir olduðunu, O’ndan baþka ilâh olmadýðýný, herþeyi yaratan ve herþeyin mâliki, sahibi olduðunu bildiriyor. Ýnsanlarý Allaha îmân etmeye çaðýrýyor. Ýyiliðe, güzel ahlâka ve yardýmlaþmaya da’vet ediyor. Kýz çocuklarýný diri diri gömmenin ve yaptýðýnýz diðer her türlü kötülüðün, haksýzlýðýn, zulmün, çirkinliðini ve bunlardan sakýnmayý emrediyor.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri Ýslâmiyeti uzun uzun açýkladý. Kabîlesinin, içinde bulunduðu sapýklýðý bir bir sayýp, bunlarýn zararlarýný ve çirkinliðini gayet açýk bir þekilde anlattý. Onu dinleyenler arasýnda baþta kabîle reisi Haffâf, kendi kardeþi Üneys olmak üzere çoðu Müslüman oldu. Diðerleri ise daha sonra Peygamberimizi görerek Müslümanlýðý kabûl ettiler.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri bu hizmetleri yaptýðý sýrada, Ýslâmiyet, Mekke’de ve civârýnda oldukça yayýlmýþtý. Müþriklerin zulmü de o derece artmýþ, Ýslâm uðrunda kanlar dökülmüþ, ilk þehîdler verilmiþti. Ýki defa Habeþistan’a, daha sonra Medîne-i münevvereye hicret yapýldý.

Her þeyi sorardý

Ebû Zer hazretleri de Medîne’ye hicret etti. Peygamber efendimiz hicretten sonra Eshâb-ý kirâm arasýnda kurduðu kardeþlikte Ebû Zer hazretlerini de Münzir bin Amr hazretleri ile kardeþ yaptý. Daha sonra Ýslâmý anlatmasý için tekrar kabîlesi arasýna gönderildi.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri Hendek savaþýndan sonra Medîne’ye geldi ve yerleþti. Bundan sonra Peygamber efendimizin yanýndan ayrýlmadý.

Bütün zamanýný dîni öðrenmeye ayýrdý. Ýlim öðrenmek husûsunda büyük gayret sahibi idi. Herþeyi Peygamberimize sorardý. Îmân, ihsân, emir ve yasaklar husûsunda, Kadir gecesi ve daha birçok husûslarýn sýrlarýný, izâhýný, namaza dâir ince husûslarý ve nice þeyleri Resûlullaha bizzat sorarak öðrenmiþtir.

Resûl-i Ekrem efendimiz Ebû Zer’i çok sever, ona, husûsî iltifât buyururdu. Çok zaman gece geç vakte kadar Resûlullahýn huzûrunda kalýrdý. Peygamberimizin mahremi, sýr dostu idi. Onunla mahrem meseleleri konuþurdu.

Ayrýca Ebû Zer hazretleri, Peygamberimizin mübârek elini öpmek saâdetine kavuþmuþtur. Resûlullah efendimize bi’ât ederken de, “Hak teâlânýn yolunda hiçbir kötüleyicinin kötülemesine aldanmýyacaðýna, ne kadar acý olursa olsun dâimâ doðru sözlü olacaðýna” söz vermiþti. Ömrünün sonuna kadar hep böyle kaldý. Bu husûsta Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

- Dünyaya Ebû Zer’den daha sâdýk kimse gelmedi.

Tebûk seferi

Resûlullaha anlatýlamayacak derecede muhabbeti ve baðlýlýðý vardý. Bir defasýnda þöyle demiþtir:

- Yâ Resûlallah, benim kalbim yalnýz Allahü teâlânýn ve sizin muhabbetinizle doludur. Bu muhabbet o derecede ki, insanýn kalbi ancak bu kadar muhabbetle dolu olur.

Tebük muharebesinde Ebû Zer-i Gýfârî hazretlerinin devesi pek zayýf ve dayanýksýz olduðu için geride kalmýþtý. Yolun ortasýnda devesi çöküp kalýnca, devesinden indi. Eþyasýný sýrtýna yükleyerek orduya yetiþmek için yaya yürümeye baþladý. Þiddetli sýcak ortalýðý kavuruyordu. Bir öðle vakti Ebû Zer orduya yetiþti. Resûlullahýn yanýnda bulunan Eshâb-ý kirâm dediler ki:

- Yâ Resûlallah! Tek baþýna bir adam geliyor.

Resûlullah efendimiz:

- Ebû Zer midir? Onun olmasýný isterim, buyurdular.

Eshâb-ý kirâm dikkatle bakýp Resûlullaha dediler ki:

- Yâ Resûlallah, gelen Ebû Zer’dir.

- Allah Ebû Zer’e rahmet eylesin! O, yalnýz yaþar, yalnýz yürür, yalnýz baþýna vefât eder ve yalnýz baþýna haþrolunur.

Daha sonra Ebû Zer’e:

- Ey Ebû Zer! Niçin geride kaldýn, buyurdular.

Her adýmýna karþýlýk

Ebû Zer, devesinin durumunu anlattý ve bu sebeple geride kaldýðýný söyledi. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz:

- Bana gelip kavuþuncaya kadar, attýðýn her adýmýna karþýlýk, Allahü teâlâ bir günâhýný baðýþlasýn, diye duâ buyurdular.

Ebû Zer-i Gýfârî dünyaya hiç deðer vermezdi. Son derece kanâatkâr, fakîr ve yalnýz yaþardý. Peygamber efendimiz bu sebeple ona, “Mesîh-ül-Ýslâm” lâkabýný vermiþti.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri, Mekke’nin fethine de kendi kabîlesinin sancaðýný taþýyarak katýlmýþtýr.

Peygamberimize tam baðlanýp, onun sevip, beðendiðini seven, sevmediðini ve beðenmediðini sevmeyen Ebû Zer, Resûlullahýn vefâtýnda da yanýnda bulunmuþtur. Peygamberimizin vefâtýndan sonra bir köþeye çekilip, son derece mahzûn ve yalnýz yaþadý. Hz. Ebû Bekir’in halîfeliði devrinde de böyle yaþayýp, onun vefâtýndan sonra Þam’a gitti. Oraya yerleþti.

Bir gün Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri, Kâ'be'nin yanýnda durarak þöyle dedi:

- Ey ahâli, sizden biri bir yolculuða çýkacak olsa, azýksýz aslâ çýkmaz, mutlaka bir yol hazýrlýðý yapar. Yanýna yiyecek, içecek, para vs. alýr. Dünya hayâtýnda bir yolculuða çýkan bir insan, azýk almadan çýkmazsa, ya âhýret yolculuðuna çýkacak birisi, azýksýz nasýl çýkar?

Âhýret azýðý

Orada toplanan ahâli sordu:

- Bizim âhýret azýðýmýz nedir yâ Ebâ Zer?

- Dünyayý iki kýsma ayýrýnýz. Birini dünyalýk elde etmeye, diðerini de âhýret hazýrlýðý yapmaya tahsîs ediniz. Üçüncüsü size zararlý olur, fayda vermez.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri, Hz. Osman'ýn halîfeliðine kadar Þam'da kaldý. Þam halkýna din bilgilerini öðretmekle meþgul oldu. Þüphelilerden ve harâmlardan son derece sakýnýrdý. Evinde bir günlük nafakasýndan fazlasýný bulundurmaz, hep fakîrlere daðýtýrdý.

Bir defasýnda Þam vâlisi, tecrübe etmek için, hizmetçisi ile akþam onbin dirhem altýn göndermiþti. Ebû Zer hazretleri altýnlarý alýnca uykusu kaçtý, uyuyamaz hâle geldi. Hemen kalktý ve fakîrlere daðýttý. Yanýnda tek altýn bile saklamadý.

Ertesi gün vâlinin hizmetçisi gelip dedi ki:

- Aman efendim, dün akþam sana getirdiðim altýnlar meðerse baþkasýna gidecekmiþ. Yanlýþlýkla sana getirmiþim. Mümkünse altýnlarý geri alayým, yoksa vâli benden hesap sorar.

Bunun üzerine Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri buyurdu ki:

- Oðlum, onlarý fakîrlere daðýttým. Sen vâliden iki-üç gün mühlet iste, ben bu parayý hazýrlarým, o zaman iâde ederiz.

Vâlinin adamý durumu vâliye anlattý. Vâli, Ebû Zer'in, sözünün eri olduðunu anladý.

Ancak, Ebû Zer'in bir günlük ihtiyaçtan fazlasýný bulundurmayýp daðýtmasýný ve halký buna teþvik etmesini, halkýn anlamayacaðýný anlayan vâli, durumu halîfe Hz. Osman'a mektup ile bildirdi.

Medîne'den ayrýl!

Bunun üzerine halîfe, Ebû Zer'i Medîne'ye da'vet etti. Ebû Zer, Medîne'ye geldiðinde, evlerin Sel Daðýna dayandýðýný ve refâhýn arttýðýný gördü. Halîfenin huzûruna çýkýnca, Hz. Osman'a, niçin insanlarýn biriktirdikleri mallarý daðýttýrmýyorsun, diye sordu. Bunun üzerine Hz. Osman buyurdu ki:

- Yâ Ebâ Zer, halký zühd yoluna zorla sokmak imkânsýzdýr. Onlar zekâtlarýný verdikten sonra, benim vazîfem, onlar arasýnda Hak teâlâ hazretlerinin emriyle hükmetmek ve onlarý çalýþma, iktisat tarafýna teþvik eylemektir.

Bunun üzerine Ebû Zer dedi ki:

- Resûlullah bana "Binalar Sel daðýna ulaþtýðý zaman, sen Medîne'den ayrýl!" diye emretmiþlerdi. Ýzin verirseniz, ben Medîne'den gideyim.

Hz. Osman müsâade buyurdu. Birkaç koyun ve keçi, yetecek miktarda yiyecek vererek, Medîne-i münevvere yakýnlarýndaki Rebeze adýndaki köye gitmesini söyledi. Ailesi de Þam'dan buraya gönderildi.

Ebû Zer-i Gýfârî hazretleri, Rebeze’de, küçük bir kulübeye yerleþti. Gelip geçenlere, hadîs-i þerîf ve dînî bilgiler öðretmeye baþladý. Halîfenin hediye ettiði, birkaç koyun ve keçisi vardý. Onlarla hayatýný devam ettiriyor, dâimâ Allaha þükrediyordu.

Elbisen eskidi

Birgün, muhterem hanýmý hatýrlattý:

- Elbisen çok eskidi, bir yenisini bulamaz mýyýz?

- Bize artýk elbise deðil, kefen lâzýmdýr! Üstelik sana, iyi haberlerim var.

- Hayýrdýr Ýnþâallah efendi...

- Ýnþâallah yakýnda, Allahýn sevgilisi Peygamber efendimize kavuþacaðým. Ey ölüm çabuk gel, rûhum Rabbime kavuþmak sevgisiyle çýrpýnýyor.

Hanýmý aðlamaya baþladý.

- Niçin aðlýyorsun haným?

Kadýncaðýz bir þeyler söylemek için dedi ki:

- Nasýl aðlamýyayým! Gerçekten bir emr-i Hak vâki olsa, vefât etsen, ben buralarda tek baþýma ne yaparým? Sonra bir kefen bezimiz bile yok. Ayrýca kadýn baþýma, seni nasýl defnedebilirim?

- Þimdi bunlarý býrak da, kapýya çýk bakalým! Gelen giden, var mý?

Hanýmý gözlerini sildi. Kapý önüne çýktý. Uzaklara, ufuklara baktý, baktý. Issýz çöl rüzgârlarýndan baþka, ne gelen vardý, ne giden! Üzüntüyle içeri döndü. Baþýný salladý:

- Bilirsin ki, hac mevsimi geçti. Bu günlerde, þu ýssýz çöle, kimin yolu düþebilir?

- Gelirler! Gelirler! Sen þimdi kalk! Bir keçi kes; piþirmeye baþla! Ýyi kalbli Müslüman cemâ’ati gelince, onlara ikrâm edersin. Sakýn, yemeden onlarý salýverme!

Hanýmý, tekrar dýþarý çýktý. Gözleri nemli, efendisinin emirlerini yerine getirmeye baþladý. Yemek piþirirken yolu da gözlüyordu. Ýþte bu sýrada ufukta, bir toz bulutu belirdi. Bulut yaklaþtý, yaklaþtý.

Gelenler var!

Nihâyet atlýlar ve develiler, açýkça belli oldular. O zaman kadýncaðýz buruk bir sevinçle içeri koþtu:

- Müjde efendi! Söylediðin gibi, gelenler var!

Yaþlý Sahâbînin gözleri parladý ve dedi ki:

- Elhamdülillah! Çok þükür, geldiler demek. Öyleyse, gel de þu yaþlý vücûdumu, Kýbleye doðru çevirelim.

Sonra Kelime-i Þehâdet getirip vefât etti. Hanýmý, efendisinin dediklerini yaptý. Sonra tekrar, kapý önüne çýktý. Yolcular gelmiþlerdi.

Bunlar Abdullah bin Mes’ûd, Mâlik bin Eþter ve ba’zý Müslümanlardý. Kadýncaðýz eliyle, gelenlere evi gösterip sordu:

- Ebû Zer içerde, vefât etti. Onu kefenleyip, ecre, sevâba nâil olmak istemez misiniz?

Bu ismi duyan kâfile mensuplarý, hep birlikte, Ebû Zer hazretlerinin hizmetine koþtular.

Abdullah bin Mes’ûd’un verdiði kefenle kefenlendi ve cenâze namazýný da, Abdullah bin Mes’ûd kýldýrdý. Hazýrlanan etten de yiyerek hep birlikte Medîne’ye döndüler. Çoluk çocuðunu Hz. Osman himâyesine aldý.

Hz. Ömer, halîfeliði zamanýnda birgün arkadaþlarý ile oturmuþ sohbet ediyordu. Bu sýrada iki genç huzûruna geldi. Yanlarýnda kollarýndan sýkýca tuttuklarý bir genç vardý. Kollarýndan tutulan genç, temiz giyimli mert birine benziyordu. Biri geliþ sebeplerini þöyle anlattý:

-Bu genç, babamýzý öldürdü. Bunun muhâkeme edilmesini istiyoruz.

Üç gün mühlet ver

Hz. Ömer, her iki tarafýn da ifâdelerini aldý. Hâdisenin nasýl cereyân ettiði iyice öðrenildikten sonra kâtil genç suçlu görülerek idâma mahkûm edildi.

Delikanlý kararý sükûnetle dinledikten sonra, dedi ki:

-Siz, mü'minlerin emîrisiniz. Emriniz baþýmýzýn üzerinedir. Kararýn yerine getirilmesine hazýrým. Ancak, babam vefât etmezden önce paralarýný ayýrmýþ, bana, "Oðlum, þunlar senin, þunlar da kardeþinindir. Büyüyünceye kadar sen muhâfaza et! Büyüyünce kendisine verirsin." diye vasiyet etmiþti. Ben de bu paralarý bir yere gömdüm. Þimdi karar infaz edilirse, bu paralar orada kalýr. Çünkü benden baþka yerini bilen yoktur. Yetim hakký zâyi olur. Bana üç gün müsaade ederseniz gider emâneti ehil birine teslim ederim. Sonra da gelir teslim olurum.

Hz. Ömer:

-Yerine bir kefil býrakman lâzým, buyurdu.

-Burada bulunanlardan biri bana kefil olur?

-Kefilini göster!

Genç, orada bulunanlarýn yüzüne dikkatlice baktý. Sonra Ebû Zer Gýfarî hazretlerini göstererek:

-Ýþte bu zât kefil olur, dedi.

Hz. Ömer:

-Ey Ebû Zer, kefil olur musun?

-Evet, üç güne kadar döneceðine ben kefil olurum.

Aradan üç gün geçti. Mühlet bitmek üzereydi. Da'vâcý gençler gelmiþ fakat, suçlu genç gelmemiþti. Da'vâcýlar dedi ki:

-Ey Ebû Zer, kefil olduðun genç gelmedi. Madem o gelmedi, sen onun kefili olarak, onun cezâsýný çekmedikçe buradan ayrýlmayýz.

Ebû Zer hazretleri gayet sakin bir þekilde:

-Daha vakit var, sürenin sonuna kadar bekleyin bakalým. Eðer gelmezse, ben hazýrým.

Sözünde durdu

Nihâyet bildirilen vakit doldu. Ebû Zer hazretleri de ortaya çýkýp, cezâsýnýn infazýný istedi. Tam bu sýrada, toz duman içinde birinin gelmekte olduðunu gördüler. Gelen, o gençten baþkasý deðildi.

Genç geciktiði için özür dileyerek:

-Parayý bulup dayýma teslim ettim. Kardeþimi de ona emânet ettim. Dayýmýn yeri haylý uzak olduðu için ancak bu zamanda gelebildim.

Orada bulunanlar, gencin sözünde durmasýna hayran kaldýlar. Bu husûsu kendisine söylediklerinde:

-Mert olan hakîki Müslüman sözünde durur. Arkamdan, "Artýk dünyada sözünde duran kalmadý" dedirtmem.

Ebû Zer hazretlerine, genci tanýmadýðý hâlde neden kefil olduðunu sorduklarýnda:

-Genç bana güvenerek, "Bu bana kefil olur" dedi. Bunu reddetmeyi mürüvvete, insanlýða sýðdýramadým. Âlemde fazîlet, iyilik kalmamýþ, dedirtmem.

Bu durumu gören da'vâcýlar:

-Biz de bu dünyada kerem sahibi, cömert kalmadý dedirtmeyiz. Allah rýzâsý için, da'vâmýzdan vazgeçtik, ölenin vârisleri olarak affettik, dediler.

Peygamber efendimiz Ebû Zer hazretleri hakkýnda buyurdu ki:

-Benim ümmetimde Ebû Zer, Meryem oðlu Ýsâ'nýn zühdüne sahiptir. Bu fýtrat üzere yaratýlmýþtýr.

-Ýsâ aleyhisselâmýn tevazuuna bakmak kendisini mesrur eden kimse, Ebû Zerr'e nazar eylesin.

Ebû Zerr-il Gýfârî Peygaberimizden bizzat iþiterek 281 hadîs-i þerîf rivâyet etmiþtir. Kendisinden Enes bin Mâlik, Ýbn-i Abbas, Hâlid bin Vehba, Zeyd bin Vehb, Hurþe bin Hurr, Cübeyr bin Nüfeyr, Ahnef bin Kays, Abdullah bin Samit, Amr bin Meymun ve daha çok sayýda hadîs âlimi, hadîs-i þerîf rivâyet etmiþtir. Ondan rivâyet edilen bu hadîs-i þerîfler Kütüb-i sitte denilen meþhur altý hadîs kitabýnda yer almýþtýr.

Ebû Zerr'in rivâyet ettiði bir hadîs-i kudsî þöyledir:

Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri buyurdu ki:

Ey kullarým! Þüphesiz zulmü kendime haram kýldým. Ya'ni zulümden münezzehim. Bunu size de haram kýldým. Sakýn kimseye zulüm etmeyin.

Ey kullarým! Hepiniz, dalâlet, sapýklýk üzere yaratýldýnýz. Yani din bilgilerini bilmiyordunuz. Ancak sizden hak yoluna hidayet ve imân etmeðe muvaffak eylediðim kimseler hidayete kavuþtu, dalâletten kurtuldu. Benden hidayet isteyiniz, sizi hidayete kavuþturayým.

Ey benim kullarým hepiniz açtýnýz. Fadl ve keremimle sizleri yedirip içirip doyurdum. Benden yiyecek içecek talep ediniz ki size bunun sebeplerini ve yolunu kolaylaþtýrayým.

Ey benim kullarým hepiniz çýplaktýnýz, hepinizi ben giydirdim. Benden giyecek talep ediniz ki sizi giydireyim.

Ey benim kullarým! Þüphesiz siz bana hiç bir zarar veremezsiniz ve bana hiç bir fâide saðlayamazsýnýz. Ben bunlardan münezzeh ve müberrâyým. Ben ganiyy-i mutlakým siz de fakir-i mutlaksýnýz.

Ey benim kullarým! Eðer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanlarýnýz, cinleriniz, takvânýn en yüksek derecesinde olsa, benim mülkümde zerrece artýþ olmaz. Zühd ve takvânýzýn fâidesi yine sizedir.

Ey benim kullarým! Sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz insan ve cinleriniz, yani hepiniz en âsî bir kimse gibi hep, isyânkâr ve günâhkâr olsanýz, benim mülkümden zerre eksilmez. Bunlarýn zararý, ziyâný size ulaþýr.

Ey kullarým! Öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanlarýnýz ve cinleriniz, yeryüzünde bir yerde el kaldýrýp benden isterseniz, (Ben de dilersem), her istediðinizi veririm. Böylece benim mülkümden bir þey eksilmiþ olmaz. Ýðne denize daldýrýldýðý zaman iðne denizden birþey eksiltir mi? Ucunda kýymetsiz bir yaþlýk kalýr.

Ey kullarým! Sizin amel ve ibadetlerinizi, her iþinizi, ilmi ezelîm ve hafaza mleklerim ile zapt ve hýfz ederim. Sonra iþlerinizin karþýlýðýný âhirette noksansýz veririm. Ýþte bu þekilde her kim bir hayýr iþlerse, bana hamd-ü senâ eylesin. Bu da benim ihsânýmdýr. Bundan baþka iþ iþleyenler de beni deðil, kendi nefislerini kötülesinler. Zira kötülük iþleyenler, irâde-i cüz'iyyeleri ile kendi nefslerine uyarak günâh iþliyorlar.

Ebû Zerr-il Gýfârî þöyle anlatmýþtýr

Bir gün mescid girdim. Resûlullah efendimiz yalnýz oturuyordu. Ben de yanýna oturdum, buyurdu ki:

Yâ Ebû Zer, mescide girince iki rekât namaz (tahýyyet-ül mescid) kýlmak gerekir. Kalk kýl.

Kalktým iki rekât tahýyyet-ülmescid namazý kýldým sonra yine Resûlullahýn yanýna varýp oturdum. Dedim ki,

-Yâ Resulallah, bana namaz kýlmayý emir buyurdunuz. Bu namaz nedir?

-Azý ve çoðu Allahü teâlânýn koyduðu bir ibâdettir.

-Yâ Resûlallah hangi amel daha efdaldir:

-Allahü teâlâya imân etmek ve onun yolunda cihad yapmak.

-Yâ Resûlallah imân bakýmýndan en kâmil mü'min hangisidir?

-Ahlâký en güzel olanýdýr

-Yâ Resûlallah mü'minlerin en emini kimdir?

-Ýnsanlara elinden ve dilinden zarar gelmeyen kimsedir.

-Yâ Resûlallah en efdal hicret hangisidir?

-Günâhlardan uzaklaþmaktýr.

-Yâ Resûlallah en efdal namaz hangisidir?

-En uzûn kýlýnan namazdýr

-Yâ Resûlallah, oruç nedir?

-Ecrini, mükâfatýný bizzat Allahü teâlânýn katkat vereceði bir farzdýr ibâdettir,

-Yâ Resûlallah hangi cihad daha efdaldir?

-Mal ve caný ile yapýlan cihaddýr,

-Yâ Resûlallah hangi köleyi azât etmek daha efdaldir?

-Madden ve manen kýymetli olaný.

-Sadakanýn en efdali hangisidir?

-Az da olsa fakirin gönlünü almak için verilendir.

-Yâ Resûlallah, Allahü teâlânýn indirdiði âyetler içinde en fazîletlisi hangisidir?

-Âyet-el kürsîdir..

Ebû Zer hazretleri devam ederek,

-Yâ Resûlallah bana nasihât et!

-Sana Allah'tan korkmayý tavsiye ederim. Ýþin baþý budur.

-Yâ Resûlallah biraz daha!..

-Sana Kur'ân-ý kerîmi okumayý tavsiye ederim. O senin için yeryüzünde nur, gökte meleklerin övgüsüdür.

-Biraz daha...

-Çok gülmeyi terket, çok gülmek kalbi öldürür, yüzün nurunu giderir.

-Biraz daha nasihât buyur, Yâ Resûlallah!

-Susmayý tercih et sadece hayýr söyle, bu þeytaný senden uzaklaþtýrýr dîne uymakta sana yardýmcý olur.

-Biraz daha, Yâ Resûlallah!

-Cihad et, çünki cihad ümmetimin zühdüdür.

-Biraz daha...

-Miskinleri, fakirleri sev onlarla bulun.

-Biraz daha, Yâ Resûlallah!

-Kendinden aþaðý olanlara bak, senden üstün olanlara bakma, çünkü içinde bulunduðun hal senin için nimettir.

-Biraz daha, Yâ Resûlallah dedim!

-Akrabaný ziyaret et, onlar seni ziyaret etmeseler de.

-Biraz daha, Yâ Resûlallah dedim.

-Allahü teâlâya itâat et, kýnayanlarýn kýnamasýna aldýrma.

-Biraz daha nasihât et, Yâ Resûlallah!

-Acý da olsa Hakký söyle!

-Biraz daha istedim.

-Tedbir almak gibi akýllýlýk yoktur. Haramlardan el çekmek gibi vera yoktur. Güzel ahlâk gibi de soyluluk yoktur.


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son murat1 tarafından, 30.04.2006 - 16:41 tarihinde.
Gönderen: 29.04.2006 - 17:56
Bu Mesaji Bildir   murat1 üyenin diger mesajlarini ara murat1 üyenin Profiline bak murat1 üyeye özel mesaj gönder murat1 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
3. Hanedar su an offline 3. Hanedar  
419 Mesaj -
Allah senden Razi olsun Murat bey...
Tam da hayatini bilmek istedigim bir sahabeydi...
Senin sayende ögrendim..
Bil ki: yazilarina devam et; çünkü sevab aliyorsun...
Gönderen: 29.04.2006 - 18:32
Bu Mesaji Bildir   3. Hanedar üyenin diger mesajlarini ara 3. Hanedar üyenin Profiline bak 3. Hanedar üyeye özel mesaj gönder 3. Hanedar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
murat1 su an offline murat1  
hepimizden
253 Mesaj -
hepimizden allah razi olsun kardesim bu bûyûk sahabenin hayatini iyi anlamak lazim gelir selametle
Gönderen: 30.04.2006 - 16:37
Bu Mesaji Bildir   murat1 üyenin diger mesajlarini ara murat1 üyenin Profiline bak murat1 üyeye özel mesaj gönder murat1 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
akinzen su an offline akinzen  
1256 Mesaj -
Allah razý olsun can....

teþekkürler....

Bu büyük sahabenin,
sevgisini ve þevkatini rabbim üzerimizden eksik etmesin....
Gönderen: 30.04.2006 - 16:48
Bu Mesaji Bildir   akinzen üyenin diger mesajlarini ara akinzen üyenin Profiline bak akinzen üyeye özel mesaj gönder akinzen üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 773 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
bayram1111 (51), Asya23 (48), no war (37), baykar (57), ummahan (46), bislina (46), PRENS25 (42), sami_558 (41), kesmez (60), raydýn (65), sametkavuk28 (37), Seyh hakan (52), aliulvi (48), VURALMUH (52), umurbey (54), TemurMelik (55), suko30 (50), sin_veysel (38), meliksah67 (58), ghettobjerg (34), armaniboy (45), can_dostum (38), ramiz (43), pamuk_13012 (40), hazer (50), dagistan (42), SiNaN_FFM (41), sistemdestek (46), ayhanbasekin (60), ykesme (44), vamoss (50), ibrahim_duman (43), Atakan58 (53), makray (56), nekman (52), velioglu (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.81859 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.