0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » HADİS / SÜNNET » SÜNNETE SARILMANIN GEREGI

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
mimli uye su an offline mimli uye  
SÜNNETE SARILMANIN GEREGI
206 Mesaj -
SÜNNETE SARILMAYI
GEREKLÝ KILAN AMÝLLER


A. URALER*

Ýslâmiyet'te meþrûiyetin olduðu gibi gerekliliðin de asýl kaynaðý, Allah'ýn Kitâb'ý ve Resûlü'nün (s.a.s.) sünnetidir. Her alanda gerekli ve geçerli olan bu kâide sebebiyle "Sünnete sarýlma"yý, Kitab ve sünnet nasslarý ile incelemek þüphesiz tabiî bir durumdur.

Kur'ân-ý Kerîm'in sünnete sarýlmayý emretmesi
Kur'ân-ý Kerîm'de sünnete sarýlmak gerektiðini (sünnete i'tisâm), sünneti bir bütün olarak kapsayacak tarzda çok genel ve öz bir biçimde þu âyet ifâde eder: "Resûl size ne getirdi ise onu alýn, ona tutunun; sizi neden nehyettiyse ondan kaçýnýn!" (Haþr/59: 7). Sahâbîler, bu âyetin sünneti kapsadýðý inancýndadýr. Meselâ, Abdullah Ýbn Mes'ûd, kendisine dövme yapma ve kadýnlarýn kaþ tüyleri gibi bazý tüylerini alma yasaðýnýn Kur'ân'da bulunup bulunmadýðý sorusuna, Peygamberimiz'in ilgili hadîsiyle cevap vermiþ ve bunu Kur'ân'a ait bir nehiy gibi deðerlendirme sadedinde de bu âyeti okumuþtur.1 Mevdûdî, fey' taksimi münasebetiyle inen bu âyetteki hükmün umûmî ve asýl maksadýn, tüm münasebetlerde Hz. Peygamber'in (s.a.s.) emirlerine teslimiyet olduðunu belirtmiþ, bunun sebebini de þöyle izah etmiþtir: "Resûl size neyi getirdi ise onu alýn" denirken, cümlenin devamýnda "size neyi getirmediyse" deðil, "neyi yasakladýysa ondan kaçýnýn" þeklinde bir ifade kullanýlmýþtýr. Bu hüküm sadece fey'e ait mallarýn paylaþýmýný ihtiva etseydi, o zaman "neyi getirmediyse" denirdi. Fakat, "neyi yasakladýysa" denilmesinden anlaþýldýðýna göre kastolunan, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) emir ve yasaklarýna uyulmasýdýr. Nitekim, bizzat Hz. Peygamber (s.a.s.) de, "Size emrettiðimi mümkün olduðunca uygulamaya çalýþýn, yasakladýðýmdan da kaçýnýn." 2 buyurmuþtur.

Hz. Peygamber'e (s.a.s.) iman edilmesini ve O'na uyulmasýný emreden âyetler, Hz. Peygamber'in ve sünnetinin konumunu belirlemek bakýmýndan i'tisâmýn gereðini de ortaya koymaktadýr. "Allah'a ve ümmî peygamber olan Resûlü'ne -ki o, Allah'a ve O'nun sözlerine inanýr- iman edin ve O'na uyun ki, doðru yolu bulasýnýz" (A'râf/7: 158) âyetinden anlaþýldýðý üzere Resûlüllah'a (s.a.s.) iman ve O'na uyma, Allah Teâlâ'nýn istediði yola uymuþ olmak için þarttýr. Resûl'e iman, O'nun getirdiði vahye ve ortaya koyduðu sünnete i'tisâmý gerektirirken, bunlarý tasdik etmemekten kaynaklanan i'tisâmsýzlýk da imansýzlýða delildir.

Hz. Peygamber'in Müslümanlar için en güzel örnek olduðunu belirten "Andolsun ki, Resûlüllah'ta sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuþmayý umanlar ve Allah'ý çok zikredenler için güzel bir örnek vardýr" (Ahzâb/33: 21) âyeti, baðlanýlmasý gereken sünnetin "üsve-i hasene (güzel örnek)" olduðunu belirtmekte, dolayýsýyla i'tisâm teþvikinde bulunmaktadýr. Zira "üsve", bütün fiillerinde O'na uymayý ve deðer vermeyi, bütün ahvâlini önemsemeyi ihtiva eder.3 Ayrýca âyetler, her devre hitap ettiði için, bütün Müslümanlar onun muhatabýdýr. O (s.a.s.), her devirde örnek alýnmalýdýr.

Resûlüllah'a (s.a.s.) itaat edilmesi emri de sünnete i'tisâmý gerekli kýlar. Bilindiði gibi, peygamberlere karþý ye-rine getirilmesi gereken vazifelerden ve onlara uyma þartlarýndan biri itaattir. "Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiþ olur." (Nisâ/4: 80) âyeti, peygambere itaatin neden gerekli olduðunu ve itaatin zorunluluðunu ortaya koyar. Âyetler, Resûlüllah'a (s.a.s.) itaati, Allah'a itaat saymýþtýr.4

Peygamber'e (s.a.s.) itaati, sadece "Kur'ân konusunda Peygamber'e itaat gerekir." þeklinde anlamak mümkün deðildir. Zira bu þekilde anlamayý gerektirecek nassî bir delil bulunmamaktadýr. Hz. Peygamber'e itaat mecburiyeti, O'na (s.a.s.) itaatin Allah'a itaat etme sayýlmasýndandýr. Çünkü Hz. Peygamber, Kur'ân'ýn ifadesiyle, sadece Allah'ýn yolu sýrât-ý müstakime götürmekte (Þûra/42: 52) ve yalnýz Allah'tan kendisine vahyedilene uymaktadýr (En'am/6: 50). Þayet Resûl'e itaatten sadece Allah'a itaat murad edilmiþ olsaydý, "Allah'a ve Resûlüne itaati" emreden âyetler bulunmazdý. Ona itaat, Kur'ân'da bulunan hususlarda farzdýr denilecek olursa bu, Resûl'e mahsus bir itaat sayýlmaz. Allah ve Resûlü'ne itaat, ayrý ayrý zikredildiðine göre, Hz. Peygamber'e mahsus bir "itaat" alaný vardýr ve O, (s.a.s.) Kur'ân'da yer almayan konularda hüküm veriyor demektir. "Allah Teâlâ, 'Peygamber'e itaat edin.' sözüyle 'Peygamber'le gönderdiðim âyetlere itaat edin, ama Peygamber'in bunun dýþýndaki açýklamalarýna ve yorumlarýna bakmayýn' demeyi murad etseydi, bunu açýkça söylerdi. Aksine mutlak bir ifadeyle, hiçbir þeyle kayýtlamadan 'Resûlüllah'a itaat edin.' buyuruyor. Öte yandan, 'Resûlüllah'a itaat edin' buyruðunun anlamý, Allah Teâlâ'nýn O'nunla gönderdiði âyetlere itaat edin demek olsaydý, o takdirde, âyetlerin baþýndaki 'Allah'a itaat edin' sözü gereksiz bir tekrardan ibaret olurdu. Allah Teâlâ'nýn emrettiði bu itaat, sadece Resûlü'nün getirdiði âyetleri kapsamamakta, âyetlerle birlikte sünnetine, hattâ þahsýna itaati de içine almaktadýr."5

Ýslâm âlimleri, konuyla ilgili âyetlerden hareketle Peygamber'e itaatin, O'nun sünnetine sarýlmak ve getirmiþ olduðu emir ve yasaklara boyun eðmek olduðunu söylemiþler,6 "Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin." âyetlerinde Allah'a itaatin farzlarda, Resûl'e itaatin ise sünnetlerde itaat edin demek olduðunu belirtmiþlerdir.7

Hz. Peygamber'e ittibâý emreden âyetler de sünnete uymayý gerektirir. "Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlü'ne -ki o, Allah'a ve O'nun sözlerine inanýr- iman edin ve O'na ittiba edin ki, doðru yolu bulasýnýz." (A'râf/7: 158) âyetinde Peygamber'e ittiba, Peygamber'e imanýn devamý ve gereði sayýlmýþtýr. "De ki: Allah'ý seviyorsanýz hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn." (Âl-i Ýmran/3: 31) âyetinde ise Allah'ý sevmenin ve O'nun tarafýndan sevilmenin þartý, Peygamber'e ittiba olarak gösterilmiþtir. Sevgi konusunda ittibaýn þart koþulmasý, diðer konularda Peygamber'e ittibaý, tabiî olarak gerekli kýlar. Ayrýca Allah Teâlâ'nýn, Resûlü'ne (s.a.s.) tâbi olmayý kullarýna farz kýlmasý, Resûlüllah'ýn (s.a.s.) sünnetinin Allah Teâlâ tarafýndan kabul edildiðini gösterir.

Kur'ân-ý Kerîm, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) hükmüne kayýtsýz-þartsýz kabul ve teslimiyet ile, zerre kadar þüphe duymadan, kalpten inanýp razý olmak gerektiðini emrederken de hiç þüphesiz sünnete baðlanmayý da (sünnete i'tisâmýgöz kırpma emretmiþ olmaktadýr: "Allah ve Resûlü bir meselede hüküm verdiði zaman inanmýþ bir erkek ve kadýna, o meselede kendi isteklerine göre bir tercih hakký yoktur. Her kim Allah ve Resûlü'ne karþý gelirse, apaçýk bir sapýklýða düþmüþ olur." (Ahzâb/33: 36) ve "Hayýr, Rabbine andolsun ki onlar, aralarýnda çýkan anlaþmazlýklarda seni hakem tayin edip verdiðin hükmü içlerinde hiçbir sýkýntý duymadan kabul edip ona teslim olmadýklarý sürece iman etmiþ olmazlar." (Nisâ/4: 65) âyetlerinde sünnete i'tisâmýn gereði açýkça vurgulanmaktadýr. Zira bilinen bir gerçektir ki, Hz. Peygamber'in Kur'ân dýþýnda verdiði birçok hüküm bulunmaktadýr. "Allah ve Resûlü'ne inanýyorsanýz, anlaþmazlýða düþtüðünüz konularý, Allah'a ve Resûlü'ne arzediniz." (Nisâ/4: 59) âyeti de sünnete müracaat emrini tekid eder. Ýlk dönem Ýslâm âlimlerinden Meymûn Ýbn Mihrân, "Allah'a arz edin" kýsmýnýn Allah'ýn Kitab'ýna, "Resûlü'ne arz edin" kýsmýnýn ise, O (s.a.s.) hayatta iken kendisine, vefat ettikten sonra da "sünnetine arz edin" demek olduðunu söylemiþtir.8

Resûlüllah'ýn (s.a.s.) çaðrýsýna uyma gereðini bildirmek de sünnete i'tisâmý emretmek demektir. "Ey iman edenler! Sizi, size hayat verecek þeylere sizi çaðýrdýðý zaman Allah'a ve Resûlü'ne uyun." (Enfal/8: 24) âyetindeki "Peygamber'in çaðrýsý"nda bir sýnýrlama olmamasý, O'nun her emir ve yasaðýna uyulmasý lâzým geldiðini gösterir. Hz. Peygamber'in çaðrýsý, tabiî ki sünneti de kapsamaktadýr.

Kur'ân-ý Kerîm'de, Hz. Peygamber'e (s.a.s.) isyan etmek ve O'na uymamak yasaklanmýþtýr. Bu yasaklar, dolayýsýyla Hz. Peygamber'e baðlanma gereðini ortaya koyar: "Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan eder ve O'nun koyduðu sýnýrlarý aþarsa Allah böylesini, devamlý kalacaðý bir ateþe sokar." (Nisâ/4: 14). "O'nun emrine aykýrý davrananlar, baþlarýna bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakýnsýnlar." (Nur/24: 63) ve "...Resûl'e karþý gelenler, Allah'a hiçbir zarar vere-mezler. Allah, onlarýn yaptýklarýný boþa çýkaracaktýr." (Muhammed/47: 32) âyetleri, konuyla ilgili âyetlerden birkaçýdýr. Son âyette, Hz. Peygamber'e karþý gelmenin Allah'a karþý gelme sayýldýðý açýkça görülmektedir. Buradan, "Sünnete i'tisâm etmemek, Kitab'a i'tisâm etmemektir." sonucunu çýkarmak da mümkündür.

Sünnetin kaynaðýnýn vahiy olduðuna delâlet eden "O, arzusuna göre konuþmaz." (Necm/53: 3) âyetinin sünneti de ihtiva ettiði, âlimlerce de kabul görmüþ bir hakikattir.9 Bu âyet, sünnete i'tisâmýn önemli bir delilidir.

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) Kur'ân'ý açýklama görevi, O'nun Kur'ân dýþýndaki söz ve uygulamalarýna da i'tisâmý gerektirir. "Kur'ân dýþýnda, Hz. Peygamber'e vahiy veya ilham ile bilgi gelmesini inkâr etmeye imkân görünmemektedir. Kur'ân'ýn açýklamasý O'na verildiðine göre, bu açýklama herhalde Kur'ân'dan ayrý birþey olmalýdýr."10 Ayrýca beyân yetkisi, açýklama þekillerinin tamamýný kapsar. "Ýnsanlara kendilerine indirileni açýklaman için ve düþünüp anlasýnlar diye sana da bu Kur'ân'ý indirdik" (Nahl/16: 44) âyeti, Peygamber'in (s.a.s.) açýklamalarýnýn, Kur'ân kaynaklý olduðunu gösterir.

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) teþri' yetkisi de, sünnete baðlýlýðý gerektirir. "O ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), iþte o Peygamber onlara iyiliði emreder, onlarý kötülükten meneder. Onlara temiz þeyleri helâl, pis þeyleri haram kýlar" (A'râf/7: 157) ve "Allah'ýn ve Resûlünün haram kýldýðýný haram tanýmayan, hak dinini din olarak benimsemeyen kimselerle zelil bir vaziyette tam bir itaatle cizye verecekleri vakte kadar savaþýn." (Tevbe/9: 29) âyetleri, Hz. Peygamber'in bu yetki ve görevini ortaya koymaktadýr.

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) teblið görevi de sünnete i'tisâmý gerektirir. Sünnet, Resûlüllah'ýn (s.a.s.) Rabbi'nden aldýðý risâleti tebliðden ibarettir. Allah O'na, bu risâleti teblið etmesini emrederek þöyle buyurmuþtur: "Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni teblið et. Eðer bunu yapmazsan O'na elçilik vazifesini yerine getirmemiþ olursun" (Mâide/5: 67). Hz. Peygamber (s.a.s.), dini teblið ederken sadece Kur'ân'ý duyurmakla kalmamýþ, Kur'ân'ýn yanýnda sünneti de bildirmiþ, Kur'ân ve sünneti içiçe yaþamýþ ve ashâbýna bu þekilde öðretmiþtir.

Bütün bu âyetlerden ve yorumlardan anlaþýlacaðý gibi "Sünnete baðlýlýk (i'tisâm bi's-sünne)", herþeyden önce Kur'ân-ý Kerîm'in müekked emridir. Kur'ân, sünnete uymayý herhangi bir ayýrým yapmadan bir bütün olarak tavsiye eder. Hz. Peygamber'e iman edilmesi emri ve O'a inanmanýn imanýn þartlarý içinde yer almasý, O'nsuz (s.a.s.) imanýn tamamlanmamasý, sahîh olmamasý, Resûlüllah'ýn (s.a.s.) konumunu belirler ve O'na uymayý gerekli kýlar. Sünnete i'tisâmý emreden Kur'ân, Hz. Peygamber'i mutlak olarak Müslümanlara örnek göstermiþtir. Çünkü Ýslâm, insan hayatýnýn bütün kýsým ve yönlerini birlikte deðerlendirir. Hz. Peygamber'in üstlenmiþ olduðu misyon, tabiî olarak O'nun bir sünnetinin bulunmasýný gerekli kýlar. Peygamber'in (s.a.s.) teþri' yetkisi vardýr. Ayrýca sünnetinin vahye dayanmasý veya vahyin onayýndan geçmiþ olmasý, Sünnetin kaynaðýnýn vahiy olduðunun göstergesidir. Kur'ân'ýn, O'na karþý gelmeyi ve emrine uymamayý yasaklamasý da sünnetin asýl kaynaðýný gösterdiði gibi, O'nun (s.a.s.) yolu olan sünnete itaati de farz kýlar.

Bütün bu âyetler, Resûlüllah'ýn (s.a.s.) deðerini göstermesi yanýnda sünnetinin de deðerini gösterir. Allah Teâlâ, Kur'ân'a uymayý nasýl farz kýlmýþ ise, Peygamberinin (s.a.s.) sünnetine de uymayý emretmiþtir.

Sünnetin, sünnete sarýlmayý emretmesi
Hidayet rehberi ve tek örnek olarak gönderilmiþ olan Hz. Peygamber'in (s.a.s.), Allah'ýn yoluna çaðýrýcý niteliðiyle kendisine uyulmasýný istemesi pek tabiîdir. Kur'ân'ýn sünnete ittibaý emretmesinden sonra, sünnetin de ayný emri tekrarlamasý, onun Kur'ân'dan aldýðý gücü ifade ve te'yid etmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), "Sünnete sarýlma"yý, Vedâ Hutbesi'nde ümmetine vasiyeti olarak açýkça ilân etmiþtir. "Size, kendilerine sarýldýðýnýz takdirde ebediyen sapýtmayacaðýnýz iki þey býrakýyorum. Allah'ýn Kitab'ý ve Nebî'sinin sünneti. Bunlar (Kitab ve Sünnet), havzda (Kevser Havzý'nda) bana ulaþýncaya kadar ayrýlmayacaklardýr."11 Hz. Peygamber (s.a.s.), bu vasiyet ve tavsiyesi ile Kur'ân yanýnda sünnete sarýlmayý da teþvik etmiþ ve ona uyulmasýný istemiþtir. Teþri' yetkisini hatýrlattýðý hadîste, i'tisâmýn gereðini, sünnetin gücüyle ve konumuyla te'yid etmiþtir. Hz. Peygamber (s.a.s.) yine vasiyet niteliðinde kendisinden sonra sünnetine i'tisâmý tavsiye etmiþtir. O (s.a.s.), "Ben sizi, gecesi gündüzü gibi apaydýnlýk olan bir din üzerinde býraktým. Benden sonra ancak helâk olanlar, o dinden sapanlar olur. Sizden kim yaþarsa birçok ihtilâfa þahit olacaktýr. Onun için bilip tanýdýðýnýz sünnetime ve hidayete erdirilmiþ olan râþid halifelerin sünnetlerine yapýþýnýz. Bunlara sýmsýký sarýlýnýz."12 buyurmuþtur.

Ümmetin fýrkalara ayrýldýðý zamanlarda "kendisinin ve ashâbýnýn yoluna uyanlar"ýn kurtulan grup olacaðýný belirten Hz. Peygamber (s.a.s.)13 her devirde ve her durumda olduðu gibi -özellikle zor zamanlarda- sünnnete i'tisâmýn kurtarýcý niteliðine dikkat çekmiþ olmaktadýr.

Resûlüllah'a (s.a.s.) iktida da sünnete i'tisâmý gerekli kýlar. "Bana iktida eden bendendir."14 hadîsinde Hz. Peygamber (s.a.s.), açýkça kendisine uyulmasýný emretmektedir.

"Size bir þeyi yasaklarsam ondan derhal uzaklaþýn. Bir þeyi emredersem, gücünüz yettiði kadar onu yerine getirin."15 hadîsi de, her konuda sünnete i'tisâm gereðini ifade etmektedir. Görüldüðü üzere, Hz. Peygamber (s.a.s.), genel bir ifade kullanmýþtýr. Buna göre O (s.a.s.), her konuda uyulmasý gereken bir kimsedir. Zaten, bilhassa evrensel bir misyonla gelen bir peygamberin tek bir alanda örnek ve ölçü olmasý, bir alana sýkýþýp kalmasý mümkün deðildir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), "Sözlerin en güzeli Allah'ýn Kelâmý, yollarýn en doðrusu, en güzeli ise Muhammed'in yoludur."16 buyurarak, sünnetten daha doðru ve üstün yol olmadýðýný belirtmek sûretiyle ona i'tisâmý teþvik etmiþtir.

"Kim sünnetimi ihyâ ederse beni seviyor demektir. Kim beni severse, Cennet'te benimle beraberdir."17 hadîsinde ise Peygamber Efendimiz (s.a.s.), hem sünneti yaþatma emri vermiþ, hem de sünnetine sarýlmayý kendisiyle iliþ kilendirmiþtir. "Kim benim fýtratýmý (yaratýlýþtan sahip olduðum özellikleri) severse, sünnetimi yol edinsin."18 hadîsi de ayný doðrultudadýr. O (s.a.s.), kendisine duyulan sevginin de imanla ilgisi olduðunu belirtmiþtir. "Allah'a andolsun ki, hiç biriniz beni babasýndan ve evlâdýndan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe (gerçek mânâda) iman etmiþ olamaz."19 hadîsi bunu açýkça ortaya koyar.

Sünnetin kaynaðýnýn vahiy olduðuna iþaret eden hadîsler de, sünnete i'tisâmý teþvik eder. Hz. Peygamber'in (s.a.s.) "Dikkat edin! Bana Kitab ve onun misli verildi. Dikkat edin! Bana Kur'ân ve onun misli verildi."20 hadîsi sünnetin önemine ve konumuna, kaynak göstererek dikkat çekmektedir.

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) teþrî' yetkisinin olduðunu belirtmesi, konuya ait önemli delillerdendir. O, ileride sünneti inkâr edenlerin çýkacaðýný belirttikten sonra "Dikkat edin! Allah'ýn Resûlü'nün haram kýldýðý, Allah'ýn haram kýldýðý gibidir." buyurmuþtur.21

Hz. Peygamber (s.a.s.), Kur'ân ile sünnetin birbirinden ayrýlmayacaðýný belirtmiþtir.22 Bununla beraber, O (s.a.s.), Kur'ân dýþýnda da vahiy aldýðýný, buna raðmen teþrî' yetkisini kabul etmeyip sünneti inkâr edenler olacaðýný, sünnete karþý çýkacak gruplarýn türeyeceðini, hadîsleri önemsemeyen, her meseleyi Kur'ân'da aramak gibi bir temâyül gösterecek bozuk zihniyetlerin belireceðini haber vererek ümmetini ikaz eder ve böyle kimseleri, þu sözleriyle uyarýr: "Benim emrettiðim veya nehyettiðim bir konu kendisine iletildiðinde sakýn sizden birinizi, koltuðuna yaslanmýþ biri olarak 'biz, onu bunu bilmeyiz. Allah'ýn Kitabý'nda ne bulursak ona uyarýz, o kadar" derken bulmayayým."23 Hz. Peygamber (s.a.s.), böylece sünnetin, dinin iki kaynaðýndan biri olduðunu inkâr edenleri teþhir etmiþ,24 sünnet inkârý ve sünnetsiz Ýslâm arayýþlarýnýn olacaðýný haber vererek ümmetini uyarmýþ, Ýslâm Dini'nde sadece Kur'ân'la yetinmeyi tasvip etmemiþtir. Hz. Peygamber'in (s.a.s.) bu kimseleri kýnamasý, bu iddiada bulunanlarýn Kur'ân'a sarýlmakta da samimi olmadýklarýný gösterir. Konunun önemi, hadîsin baþka rivâyetlerine de yer vermeyi gerekli kýlmaktadýr.

"Sizden biriniz koltuðuna yaslanarak, Allah'ýn þu Kur'ân'da haram kýldýklarýndan baþka þeyleri haram kýlmadýðýný mý zannediyor. Dikkat edin! Vallahi ben öðüt verdim, emrettim ve yasakladým. Bunlar (emirler ve yasaklar), Kur'ân'dakiler kadardýr, hatta sayýca ondan da fazladýr."25

Konuyla ilgili baþka bir rivâyet ise þöyledir: "Sizden (ümmetimden) birinin (koltuðuna, dirseðine) dayanmýþ olarak beni yalanlamasý umulur mu? Benden bir hadîs rivâyet edilir de 'Resûlüllah (s.a.s.) bunu söylememiþtir' der."26 Buna göre Hz. Peygamber (s.a.s.), hadîs inkârýnýn kendisini yalanlamak sayýldýðýný belirtir. Baþka bir rivâyette ise inkârcýlarý þöyle anlatýr: "Benden bir hadîs rivâyet edildiðinde 'Resûlüllah (s.a.s.) bunu söylemedi. Bunu bize garanti edecek kim var?' der."27 Bu ifâde, hadîs rivâyetlerinin incelenmesiyle ilgili olmayýp, esasen sünnet inkârcýlarýnýn tavýrlarýný, onlarýn kendilerinden baþka kimseye güvenmediklerini teþhir etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.), sünnet inkârcýsýna hadîs ulaþtýðýnda, o koltuðuna gerine gerine oturmuþ olduðu hâlde, hadîsi zikreden kiþiye "Bizimle sizin aranýzda Allah'ýn Kitab'ý vardýr! Bu Kitab'da neyi helâl bulursak onu helâl kabul eder ve neyi haram bulursak onu haram kýlarýz." diyeceðini haber verdikten sonra, "Oysa Allah'ýn Peygamberi'nin (s.a.s.) haram kýldýðý þey, Allah tarafýndan haram kýlýnan þey gibidir."28 buyurarak meselenin önemine ve sünnetin kaynaðýna dikkat çeker. Resûlüllah (s.a.s.), yine bir baþka sözlerinde, sünnet inkârcýlarýnýn, "Bu Allah'ýn Kitab'ý, onda bulunan helâli helâl sayarýz, onda bulunan haramý haram sayarýz." diyeceklerine dikkat çeker ve, "Dikkat edin, kime bir sözüm ulaþýr ve o kimse sözümü yalanlarsa Allah'ý, Resûl'ün kendisini, Resûlüllah'ýn (s.a.s.) sözünü de yalanlamýþ olur." buyurur.29 Ýnkârcý bu sözlerle, Allah'ýn Peygamber'ine (s.a.s.) verdiði yetkiyi inkâr etmekte, dinde Peygamber'in (s.a.s.) kendi kendine hareket ettiðini ve O'nun sözlerine güvenilemeyeceðini belirtmiþ olmaktadýr. Sünnet inkârcýlarý, hadîste bulunanlarla Kur'ân'da bulunanlarý sanki týpatýp aynýymýþ gibi düþünerek Hz. Peygamber'in (s.a.s.) emri veya nehyi kendilerine ulaþtýðýnda, "Allah'ýn Kitab'ý yanýmýzda, bu onda yok." derler."30 Ýslâm âlimlerinden Þâtýbî, konuyla ilgili olarak "Sünnet, Kitab'ý tefsîr eder. Kim sünneti bilmeden Kur'ân'ý alýrsa, sünnette sürçtüðü gibi Kur'ân'da da sürçer." diyerek, Ýslâmiyet'ten önceki milletlerin bundan dolayý dalâlete uðradýðýný belirtir.31 Begavî de, yukarýdaki hadîslerle ilgili olarak "Bu hadîsler, hadîsin Kitab'a arzýna ihtiyaç olmadýðýna delildir. Sünnetin, kendi baþýna hüccet olduðu sabit olmuþtur. 'Bana Kitab ve benzeri verildi.' hadîsi de bunu gösterir." mütalâasýnda bulunur. Hadîste geçen koltuk (el-erîke) ifâdesi ile Hz. Peygamber'in (s.a.s.), din ve âhiret konusunda endiþesiz, rahat düþkünü, ilimle meþgul bulunmayan ve refah içinde olanlarý murad ettiði belirtilmiþtir. Bu kimseler, rahat ve rehavet içinde bilmedikleri konularda konuþan kimselerdir.32

Hz. Peygamber (s.a.s.), kendisine itaati emreden (Nisâ/4: 13, 80) ve isyaný yasaklayan (Nisâ/4: 14) âyetleri tekrar ve te'yid mâhiyetinde kendisine itaati emretmiþ ve isyaný yasaklamýþ; "Kim bana itaat etmiþse, Allah'a itaat etmiþtir; kim bana isyan ederse Allah'a isyan etmiþtir." buyurmuþtur.33 Ayný þekilde, "Ümmetimin hepsi Cennet'e girecektir; ancak imtina edenler giremeyecektir." hadîsinde Resûlüllah (s.a.s.), imtina edenlerin kimler olduðunu, "Kim bana itaat ederse Cennet'e girecektir, kim bana isyan ederse, o imtina etmiþtir."34 buyurarak açýklamýþlardýr. Bu hadîs, Resûlüllah'ýn (s.a.s.) sünnetinden imtina etmenin, O'na (s.a.s.) isyan35 sayýldýðý anlamýna gelir.

Ýbn Hibbân, Resûlüllah'ýn (s.a.s.) sünnetine itaati; "uydurma gerekçelerle sünnetin def'i için yol arayanlarýn söylediklerine aldýrmaksýzýn, Allah'ýn dini konusunda ileri-geri görüþ belirtenlerin görüþlerini bir tarafa iterek, kemmiyet ve keyfiyetine bakmadan sünnete boyun eðmekten ibarettir" diye tanýmlar.36

Resûlüllah'ýn, "Burada bulunanlar bulunmayanlara duyursun."37 ve "Allah, sözümü duyup ezberleyen, sonra da onu duymamýþ olana nakleden kimsenin yüzünü aðartsýn!"38 hadîsleri gibi, sünnetinin teblið edilmesine ve yayýlmasýna teþvikine dair emirleri de sünnete i'tisâmý âmirdir. Bu arada Resûlüllah'ýn (s.a.s.) kendi sözünün diðer sözlerden farklýlýðýna iþaret etmesi de sünnetin ve sünneti tebliðin önemini göstermektedir. Hz. Peygamber'in (s.a.s.), meselâ Veda Hutbesi'nde, tabiî ki hepsi Kur'ân'da en azýndan açýk olarak bulunmayan bazý hususlarý da anlattýktan sonra, "Dikkat edin, teblið ettim mi?"39 diye sormasý ve farz ibadetler dýþýndaki ibadetleri de duyurma emrini vermesi,40 yine sünnete baðlanmak gereðini ortaya koymaktadýr.

Resûlüllah (s.a.s.), kendi getirdikleri dýþýnda baþka dinlere ait bilgilerle ilgilenilmesine ya da kendi yerine bir baþka peygamberin konulmasýna kesinlikle müsaade etmemiþtir. O'nun bu tavrý, i'tisâmýn gereðini ortaya koyan güçlü delillerdendir. Meselâ O (s.a.s.), "Yemin olsun ki ben size kusursuz bir din getirdim, Ehl-i Kitaba bir þey sormayýn; kendileri sapmýþken sizi hidayete erdiremezler, onlara sorarsanýz ya bir bâtýlý tasdîk eder ya da bir hakký yalanlarsýnýz. Musa hayatta olsaydý, bana tâbi olmaktan baþkasý ona helâl olmazdý. Musa aranýzda olsa, beni býrakýp ona tâbi olsanýz dalâlete düþersiniz. Siz ümmetlerden benim payýma düþensiniz, ben de nebîlerden sizin payýnýzým." buyurmuþtur.41 "Kendilerine okunan bu Kitabý sana indirmemiz onlara kâfi gelmedi mi?" (Ankebût/29: 51) âyeti de, bu hadîste ifade edilen gerçeðe parmak basmaktadýr.42

Netice olarak Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.), kendi sünneti ile ilgili bu hadîsler, sünnet olmadan Ýslâm Dini'ni yaþamanýn mümkün olmadýðýnýn ifadesidir. Dinimizin iki kaynaðý vardýr. Kur'ân-ý Kerim ve Peygamberimiz'in (s.a.s.) sünneti. Sadece Kur'ân ile dinin gereklerini yerine getirmek mümkün deðildir. Kur'ân'ýn hayata geçiriliþi, yaþanýþý Hz. Peygamber tarafýndan gösterilmiþtir. Resûlüllah'ýn (s.a.s.), bir Müslüman olarak nasýl yaþadýðýný gözardý ederek müslümanca yaþamak mümkün deðildir. Peygamber (s.a.s.), dini yaþarken þüphesiz bu hayat tarzýný kendi kendine uydurmamýþtýr. Zaten bir peygamberin, Allah Teâlâ'nýn tasdikinden geçmeden din adýna bir söz söylemesi, bir icraatta bulunmasý imkânsýzdýr.



*Dr. Marmara Üniv. Ýlâhiyat Fak. Araþtýrma Görevlisi


Dipnotlar

(1) Buhârî, libâs 82, 84, 85, 87, tefsîr 59/4. (2) Mevdûdî, Tefhimu'l-Kur'ân VI, 191. (3) Kurtubî, Câmi', VII, 5237. (4) Kurtubî, Câmi', I, 32. (5) Bkz.: M. Yaþar Kandemir, Ýki Cihan Güneþi, s. 245. (6) Kâdý Iyâz, Þifâ, II, 17. (7) Kurtubî, Câmi', II, 1445; V, 3042; IX, 6473; Kâdý Iyâz, Þifâ II, 18. (8) Ýbn Abdilber, Câmi', II, 190. (9) Bkz.: Kurtubî, Câmi', IX, 6255; Elmalýlý, Hak Dini VII, 4572; Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'ân VI, 13-14. (10) Hüseyin Atay, "Kur'ân'ýn Anlaþýlmasý", Erciyes Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi Dergisi, s. 26. (11) Muvatta', kader 3; Ýbn Abdilber, Câmi', II, 24, 110, 180; Hâkim, Müstedrek, I, 93. Bu konudaki önemli bazý rivâyetlerde sünnet yerine "Ehl-i Beyt" geçmekte ise de, Bediüzzaman hazretlerinin ifade ettikleri gibi, Ehl-i Beyt'ten de maksat sünnettir. Bu bakýmdan, hakiki Ehl-i Beyt, sünnete uyan ve sünneti yaþatandýr. Ehl-i Beyt'in en önemli fonksiyonu sünneti yaþamak ve yaþatmaktýr. (12) Dârimî, mukaddime 16; Ýbn Mâce, mukaddime 6. (13) Bkz.: Tirmizî, iman 18. (14) Müsned, V, 409. (15) Buhârî, i'tisâm 2; Müslim, ilim 2. (16) Buhârî, tefsîr 34/2, 111/2; Müslim, cum'a 43. (17) Tirmizî, ilim 16. (18) Abdurrezzâk, Musannef, VI, 169; Beyhakî, Sünen, VII/77. (19) Buhârî, iman 8; Müslim, iman 69-70. (20) Ebû Dâvûd, sünne 5; Ýbn Hibbân, Sahîh, I, 173. (21) Ýbn Mâce, mukaddime 2; Tirmizî, ilim 10. (22) Bkz.: Dârakutnî, Sünen, IV, 245; Hâkim, Müstedrek, I, 93. (23) Dârimî, mukaddime 49; Ebû Dâvûd, sünne 5. (24) Ýsmail Lütfi Çakan, Hadîslerle Gerçekler -2-, s. 138; (25) Ebû Dâvûd, harac 31(33). (26) Abdurrezzâk, Musannef, X, 453. (27) Abdurrezzâk, a. g. e., X, 453. (28) Tirmizî, ilim 10. (29) Taberânî, el-Mu'cemu'l-evsât, VII, 313; Ýbn Abdilber, Câmi' II, 189. (30) Müsned, VI, 8; Ýbn Hibbân, Sahîh I, 174. (31) Bkz.: Þatýbî, Ý'tisâm, I, 59. (32) Bkz.: Begavî, Þerhu's-sünne, I, 201. (33) Buhârî, ahkâm 1, cihad 109. (34) Buhârî, i'tisâm 2. (35) Bkz.: Ýbn Hacer, Fethu'l-bâri, XV, 180. (36) Ýbn Hibban, Sahîh, I, 180. (37) Buhârî, ilim 37, 39. (38) Dârimi, mukaddime 24. (39) Bkz.: Müslim, küsûf 1. (40) Bkz.: Ebû Dâvûd, tatavvu' 10. (41) Abdurrezzâk, Musannef, VI, 113, 114; X, 313-314; Müsned, III, 387, 338, 471; IV, 266. (42) Dârimî, mukaddime 42.
Gönderen: 21.06.2005 - 12:18
Bu Mesaji Bildir   mimli uye üyenin diger mesajlarini ara mimli uye üyenin Profiline bak mimli uye üyeye özel mesaj gönder mimli uye üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 859 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
beyazmelek (54), aynurr (41), mehmetdemir (56), ahmet örnek (30), tunbat (50), perserin (38), ayhanerguder (61), mine_31 (50), trusan (47), kirik mizrap (46), kalpten (39), cihankarasu (38), Salih05 (33), halitgalip (74), yildizbasak (37), melek86 (39), mercan_nur (39), sahende (29), ozbal (53), Ümmügül (38), necati yasar (54), Sevilay (38), Sevgii (41), zilal23 (44), ebsar (45), Ert (60), alakurt (39), yeniceli (48), halil_tasdemir3.. (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58790 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.