generique rhinocortgenerique luvox lopinavir ritonavir ivermektin budesonide detrol detrusitol dexantol dexone diamox diflucan dilantin dilatrend dilzem dinostral diocimex diovan hct diovan diprolene diuresal diurix dostinex doxy basan doxycline droxia dulcolax duodopa duphaston duricef duspatalin dynexan nouvelle formule ecopan efavirenz effexor xr effexor elantan elavil eldepryl elmetacin elocon elpradil eltroxine elyzol ena basan enasifar endoxan
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Kur'anı Kerim.

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Kur'anı Kerim.

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
KUR’AN-I KERİM

KUR’AN-I KERİM hakkında bilgi, ansiklopedik kaynak. Nedir, kimdir, nerededir, nasıl çalışır, nedenler, ne zaman sorularına cevap arayanlara, kur’an-ı kerim hakkında bilgi.


Allahü tealanın en son gönderdiği; emir ve yasaklarını, iman ve ibadet bilgilerini, güzel ahlakı içine alan ilahi kitap. Edille-i şer’iyyenin ilki, yani İslam dinindeki hükümlerin birinci ana kaynağı; semavi kitapların sonuncusu. Semavi kitaplar ikiye ayrılır. Bir kısmı küçük sahifeler halindedir. Bunlara ’suhuf’; büyüklerine ise ’kitap’ denir. İnsanlara bildirilen yüz suhuf ve dört kitaptır. Bunlardan on suhuf Adem, elli suhuf Şis (Şit), otuz suhuf İdris, on suhuf İbrahim aleyhimüsselama indirilmiştir. Tevrat hazret-i Musa’ya, Zebur hazret-i Davud’a, İncil hazret-i İsa’ya ve Kur’an-ı kerim hazreti Muhammed’e inmiştir. Kur’an lügatte ’okumak’ ve ’toplamak’ manasınadır. Kerim ’şerefli, kıymetli’ demektir. Kur’an-ı kerim, nazm-ı ilahidir. Nazım, lügate, incileri ipliğe dizmeye denir. Kelimeleri de, inci gibi yanyana dizmeye nazım denilmiştir. Şiirler birer nazımdır. Kur’an-ı kerim’in kelimeleri Arabi olup, bunları yanyana dizen, Allahü tealadır. Dizilmiş olan bu kelimeler, ayetler halinde gelmiştir. Cebrail ismindeki bir melek, bu ayetleri, bu kelimelerle ve bu harflerle okumuş, Muhammed aleyhisselam da, mübarek kulakları ile işiterek ezberlemiş ve hemen Eshabına okumuştur. Allahü teala Kur’an-ı kerimi Kureyş kabilesinin lügatı ile gönderdi. (Bkz. Kıraat) Kur’an-ı kerim vahy-i ilahidir. Vahy, fısıldamak, konuşmak manalarına gelir. Dini bir terim olarak, Peygamberlere ilahi bilgilerin aktarılması, Cebrail aleyhisselamın, Allahü tealanın emir ve yasaklarını peygamberlerine okumasıdır.’ (Bkz. Vahy) Kur’an-ı kerim, Peygamber efendimize bir defada, toptan gelmeyip, lüzumuna ve hadiselere göre, ayet ayet, bazan sure sure vahyolundu. Yirmi üç senede tamamlandı. Mekke’de nazil olan ayet-i kerimelere Mekki, Medine’de nazil olanlara da Medeni dendi. Diğer semavi kitap ve suhuflar ise bir defada inmişlerdir. Peygamber efendimiz kendisine gelen vahyi ezberler ve asla unutmazdı. A’la suresinin altıncı ayet-i kerimesinde mealen; ’Sana (Cebrail’in öğreteceği üzere Kur’an’ı) okuyacağız ve sen hiç unutmayacaksın.’ buyrulmuştu. Resulullah efendimiz, kendisine gelen vahyi Eshab-ı kiramına okur, onlar da ezberlerdi. Emrinde hususi vahiy katipleri vardı. Gelen vahyi, vahiy katiplerine yazdırır, her ayet-i kerimenin hangi sureye yazılacağını bildirirdi. Kur’an-ı kerim ayetleri, Resulullah efendimizin sağlığında; derilere, kemiklere, taş parçalarına, hurma kabuklarına yazılıp en emin yerlerde hürmet ve itina ile muhafaza edildi. Cebrail aleyhisselam her sene bir kere gelip, o ana kadar inmiş olan Kur’an-ı kerimi, Levh-i mahfuzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz dinler ve tekrar ederdi. Ahirete teşrif edeceği sene, iki kere gelip, tamamını okudular. Muhammed aleyhisselam ve Eshabdan çoğu, Kur’an-ı kerimi tamamen ezberlemişti. Bazıları da, bazı kısımları ezberlemiş, birçok kısımlarını yazmışlardı. 22 Peygamber efendimizin vefatından sonra, hazret-i Ebu Bekr’in hilafeti devrinde mürtedlerle yapılan YemameHarbinde, yetmişten fazla kurra (hafız) şehid düştü. Bu durumdan hazret-i Ömer endişe edip, Kur’an-ı kerimin toplanması için halife hazret-i Ebu Bekr’e müracaat etti. Bunun üzerine hazret-i Ebu Bekr’in emriyleZeyd binSabit başkanlığında büyük bir heyet tarafından Kur’an-ı kerim sayfaları bir araya toplandı. Her surenin ayetleri, Peygamber efendimizin bildirdiği tertibe göre, bir araya getirildi. Hazret-i Ebu Bekr, bu heyete bütün Kur’an-ı kerimi kağıt üzerine yazdırdı. Böylece Mushaf (veya Mıshaf) denilen bir kitap meydana geldi. Kur’an-ı kerimin bu şekilde toplanıp tertib edilmesine ’tevkifi’ dendi. Otuz üç bin Sahabi, bu mushafın her harfinin tam tamına yerinde olduğuna söz birliği ile karar verdi. Sureler birbirinden ayrılmamıştı. Üçüncü halife hazret-i Osman, hicretin yirmi beşinci senesinde sureleri birbirinden ayırdı ve sıraya koydu. Altı mushaf daha yazdırıp; Bahreyn, Şam, Bağdat, Yemen, Mekke ve Medine’ye gönderildi. Bugün, dünyada bulunan, bütün mushaflar, hep bu yedi mushaftan çoğaltılmış olup, aralarında bir nokta farkı bile yoktur. Kur’an-ı kerim’de 114 sure ve 6236 ayet vardır. Ayetlerin sayısının 6236’dan az veya daha çok olduğu mesela 6666 ayet olduğu da bildirildi ise de, bu ayrılıklar, büyük bir ayetin, birkaç küçük ayet sayılmasından veya birkaç kısa ayetin, bir büyük ayet, yahud surelerin evvelindeki Besmelelerin bir veya ayrı ayrı ayet sayılmasından ileri gelmiştir. Hazret-i Osman zamanında istinsah edilerek çoğaltılan mushaflarda hareke ve nokta yoktu. Müslümanlar, nokta ve harekeye muhtaç olmadan bu mushafları kendi tabii okuyuşlarına göre okudular. Hazret-i Osman devrinden, Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan, (vefatı 705/H.86) devrine kadar kırk küsur sene okumaya devam ettiler. Ne zaman ki Arap olmayan milletlerin Müslüman olmaları ve dillerinin de başka olması, Kur’an-ı kerime nokta ve hareke konması ihtiyacını hissettirdi. Haccac bin Yusuf 714 (H.95), Kur’an-ı kerimin yanlış okunmasını önleyecek işaretlerin bulunarak mushaflara konulması hususunda tedbirler aldı. Kur’an-ı kerime ilk harekeyi Ebü’l-Esved ed-Düeli; noktalama işaretlerini de, Yahya bin Ya’mer koydu. Eski mushaflarda ayet sonları iyice belirtilmediği gibi ayet arası vakıf yerleri de işaretli değildi. Baştan başa Kur’an-ı kerim ayetleri tarandı ve nerelerde durmak lazım geldiği tek tek incelenip belirlendi. Mushaf yazan hattatlar da zamanla ayet-i kerimeleri birbirinden ayırmak için ayet sonlarına yuvarlak bir daire veya gül deseni şeklinde muntazam işaretler koydular. Müslümanlara yol göstermek için bu konuda vakıf ve ibtida adıyla başlı başına eserler yazıldı. Böylece Müslümanların anlayacağı şekilde izah edildi. Altıncı asırda yaşayan Muhammed bin Tayfur Secavendi, kıraata dair çalışmalarıyla meşhur oldu. Vakf ve İbtida adlı eserinde, Kur’an-ı kerim okurken icab eden vakıf ve ibtidaları açıkladı. Fas ve Cezayir gibi magrib memleketleri hariç, bütün şark memleketlerindeki Kur’an-ı kerim nüshalarında, Secavendi’nin yolu takib edildi. Bugün mushaflarda kullanılan bu işaretlere, Secavend denmesi bu zatın ismi sebebiyledir. İslam alimlerinin büyüklerinden, Osmanlı Devletinin dokuzuncu şeyhülislamı Ahmed ibni Kemal Paşa Kur’an-ı kerimin secavendlerini, yani duraklarını yazdığı şiirinde şöyle bildirmektedir: Cim: Caiz geçmek ondan, hem reva, Durmak fakat, evladır sana! Ze: Caiz, onda dahi durdular, Geçmeği, daha iyi gördüler. Tı: Mutlaka durmak nişanıdır. Nerde görsen, orda hemen dur! Sad: Durmakta ruhsat var dediler. Nefes almaya izin verdiler. Mim: Lazım durmak burada elbet, Geçmede, küfürden korkulur pek! La: Durulmaz! demektir her yerde, Durma hiç! Alma hem nefes de! Bu tertible oku, itmam et, Sevabın cümleye ihsan et! Ayn: Bu harf, rüku demektir. Ömer Faruk’un (radıyallahü anh) namaz kıldırırken, ayakta okumayı bitirip rükua eğildiğini gösterir. Ayn işareti, hep ayetlerin sonunda bulunmaktadır. Kur’an-ı kerim Muhammed aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğüdür ve insan sözüne benzememektedir. Her şairin, nazım yapmak kabiliyeti başkadır. Mesela, Mehmed Akif’in ve Nabi’nin şiirlerini iyi bilen usta bir edebiyatçıya, Mehmed Akif’in, son yazdığı bir şiirini götürüp, bu, Nabi’nin şiiridir desek, bu şiiri, hiç işitmemiş olduğu halde, okuyunca; ’Yanılıyorsunuz! Ben Nabi Efendinin ve Mehmed Akif’in şiirlerini iyi bilirim. Bu şiir Nabi’nin değil, Mehmed Akif’indir’ der. İki Türk şairinin Türkçe kelimeleri nazm etmesi, dizmesi çok farklı olduğu gibi, Kur’an-ı kerim hiç bir insan sözüne benzemiyor. Kur’an-ı kerimin insan sözü olmadığı tecrübe ile de isbat edilmiştir ve her zaman edilebilir. Şöyle ki, bir Arab şairi, bir sayfada, edebi sanat inceliklerini göstererek, bir şey yazmış, bunun arasına birkaç satır hadis-i şerif ve başka yerine de, aynı şeyi anlatan bir ayet-i kerime koyup, hepsi bir arada, İslamdan ve Kur’an’dan haberi olmayan, Arabisi kuvvetli birisine, bir adamın yazısı diye okutturulmuştur. Okurken, hadis-i şerife gelince, durmuş ve; ’Burası, yukarısına benzemiyor. Buradaki sanat daha yüksek’ demiştir. Sıra ayet-i kerimeye gelince, şaşkın bir halde; ’Burası hiç bir söze benzemiyor. Mana içinde, mana çıkıyor. Hepsini anlamağa imkan yok.’ demiştir. Kur’an-ı kerim, hiçbir dile, hatta Arapçaya da tercüme edilemez. Herhangi bir şiirin, kendi diline bile, tam tercümesine imkan yoktur. Ancak izah edilebilir, açıklanabilir. Cebrail aleyhisselam dahi, Kur’an-ı kerimin manasını ve esrarını Resulullah’a sorardı. Resulullah’ın, Kur’an-ı kerimin hepsinin tefsirini, Eshabına bildirdiğini İmam-ı Süyuti haber vermektedir. Hülasa, Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Kur’an-ı kerimi tefsir eden O’dur. Doğru tefsir kitabı da, O’nun hadis-i şerifleridir. Din alimlerimiz, uyumayarak, dinlenmeyerek, istirahatlarını feda ederek bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsir kitaplarını yazmışlardır. Beydavi Tefsiri bunların en kıymetlilerindendir. (Bkz. Tefsir) Kur’an-ı kerimin hakiki manasını anlamak, öğrenmek isteyen bir kimse, din alimlerinin kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. Bu kitapların hepsi, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden alınarak yazılmıştır. Kur’an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mana veremez. Okuyan kimseler, tercüme edenin bilgi derecesine göre anlamış olduğunu öğrenir. Bir cahilin, bir dinsizin yaptığı tercümeyi okuyan da, Allahü tealanın buyurduğunu değil, tercüme edenin bozuk ve yanlış fikirlerine kapılarak ya bozuk itikat sahibi olur veya dinden çıkar.
Alıntı.
Ekleme Tarihi: 25.06.2009 - 02:00
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kur’anı Kerim Hakkında.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu duydum:
"ileride kargaşa olacaktır."
"Peki ondan kurtuluş nasıl olur, ey Allahın Resûlü?" diye sordum.
Şöyle buyurdu:
"Allahın Kitabına sarılmakla. Çünkü sizden öncekilerin haberi ile sizden sonrakilerin haberi onun içindedir. Aranızda vereceğiniz hükümler de onun içindedir. O, önemli bilgileri içerir, içinde gereksiz söz yoktur.
Kim onu, akılsızlığından dolayı terk ederse, Allah onun belini kırar. Kim iman yolunu ondan başkasında ararsa, Allah onu saptırır. O, Allahın sapasağlam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir. O, dosdoğru yoldur.
O, kendisiyle arzuların sapmadığı, dillerin yalan şeyler söylemediği, âlimlerin doymadığı, çok okunmakla eskimeyen, olağanüstülüğü tükenmeyen bir kitaptır.
O, cinlerin işitip de şöyle dediği kitaptır: "Gerçekten biz, doğru yola ileten görülmedik oranda güzel bir Kurân dinledik de ona îman ettik."
Kim ondan bir haber getirirse, doğru söylemiş olur. Kim onu uygularsa, sevap alır. Kim onunla hükmederse, âdil olur. Kim insanları ona dâvet ederse, doğruya iletmiş olur. Ey Aver, dinle, kulağına küpe olsun!"
Hâris radıyallahu anh.
Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Allahın evlerinden birinde toplanıp, Allahın kitabını okuyan, onu aralarında öğrenip, öğreten hiçbir topluluk yoktur ki, Allah onların üzerine huzur indirmesin, rahmet onları kaplamasın, melekler onları kuşatmasın. Allah onları, kendi katındakilerin içinde anmasın!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh.
Ebû Dâvud.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kişinin, falan falan âyetler bana unutturuldu, demesi ne kötü bir şeydir! Unutan kendisidir. Kurânı devamlı okuyun! Çünkü onun, hafızalardan silinmesi, hayvanların bağlarından çözülmesinden daha kolaydır."
İbn Mesûd radıyallahu anh.
Buhârî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kurânı seslerinizle süsleyiniz!"
Berâ radıyallahu anh.
Ebû Dâvud.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kurânı arap ağzıyla ve sesleriyle okuyun! Aşk ehlinin ezgilerinden uzak durun! Ehlikitabın ezgilerinden de uzak durun!
Benden sonra bir topluluk gelecektir ki, onlar Kurân okurken, şarkı söyler veya ağıt yakar gibi okuyacaklar. Okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek, hem onların ve hem de onları beğenenlerin kalbleri bozulacak."
Huzeyfe radıyallahu anh.
Rezîn.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin okuyuşu:
"Bismillahirrahmanir-Rahîm. Elhamdü lillahi Rabbil-âlemîn. Errahmanirrahîm. Mâliki yevmiddîn."
Ayetleri birbirine katmadan, dura dura, âyet âyet okurdu.
Ümmü Seleme radıyallahu anha.
Ebû Dâvud.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bana dedi:
"Haydi bana biraz Kurân oku!"
"Ey Allahın Resûlü! Kurân sana indi, ben mi sana Kurân okuyacağım?" dedim.
"Ben Kurânı başkasından dinlemekten hoşlanırım," buyurdu.
Bunun üzerine ona Nisâ sûresinden okumaya başladım. "Her ümmetten bir şâhit, seni de bunlara bir şâhit getirdiğimizde hâlleri ne olacak?" mealindeki âyete gelince, "Şimdi yeter, bu kadar yeter!" buyurdu.
Dönüp baktım, gözleri dolu dolu olmuş, ağlıyordu.
İbn Mesûd radıyallahu anh.
Buhârî.

Geçmişteki büyük insanlardan hiç kimse, Kurân okunurken ne bayılırdı, ne de kendinden geçerdi. Onlar sadece ağlarlardı ve derileri ürperirdi. Sonra hem derileri, hem de kalbleri, Allahı anmaktan dolayı yumuşayıp, yatışırdı.
Esma radıyallahu anha.
Rezîn.

Ömer radıyallahu anh, Kurân okuyan bir topluluk içindeydi. Sonra tuvaleti için oradan uzaklaştı. Kurân okuyarak dönünce, bir adam, "Ey müminlerin emîri! Abdestsiz mi Kurân okuyorsun?" dedi. Cevap verdi: "Sana bu fetvayı kim verdi? Yalancı Müseyleme mi?"
Ömer radıyallahu anh.
Mâlik.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim gece kalkamayıp, Kurândan ayırdığı bölümü okuyamazsa, sonra onu sabah namazı ile öğlen namazı arasında okusun. Böyle yaparsa, sanki gece okumuş gibi kendisine sevap yazılır."
Ömer radıyallahu anh.
Müslim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdiydi. Bu en çok Ramazanda Cebrail ile buluşunca olurdu. Cebrail, Ramazanda her gece onunla buluşurdu. Ona Kurân okuturdu.
İbn Abbas radıyallahu anh.
Buhârî.

Ayrıntılı sûrelerden ona ilk inen, içinde cennet ve cehennemin yer aldığı sûre olmuştur. insanlar kaygılanıp da islâma yönelince, helâl ve haramla ilgili sûreler indi.
Eğer, "içki içmeyin!" diyen sûre ilk önce inseydi, insanlar, "Bunu biz asla bırakmayız!" derlerdi.
Eğer, "Zina yapmayın!" diyen sûre ilk başlarda nâzil olsaydı, "Biz zinayı terketmeyiz!" derlerdi.
Aişe radıyallahu anha.
Buhârî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Bu Kurândan ayrılmayın! Çünkü o, Allahın sofrasıdır. Kim Allahın sofrasından yararlanmak isterse, gayret etsin. Zira ilim, öğrenmekle olur."
İbn Mesûd radıyallahu anh.
Bezzâr.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim, Kurân hakkında ilimsiz fikir yürütürse, cehennemdeki yerini hazırlasın."
İbn Abbas radıyallahu anh.
Tirmizî.

Bir adam dedi ki:
"Ey Allahın Resûlü! Allaha en sevimli amel hangisidir?"
"Yolculuğu bitirince tekrar yola başlayan kimsenin durumu."
"Yolculuğu bitirip tekrar yola başlama durumu nedir?"
"Kurânı başından sonuna kadar okur, bitirince yeniden başlar."
İbn Abbas radıyallahu anh.
Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Fatiha, Kurânın esasıdır, Kitâbın anasıdır, yedi âyettir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh.
Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim, geceleyin Bakara sûresinin son iki âyetini okursa, o iki âyet, o gece ona yeter."
İbn Mesûd radıyallahu anh.
Buhârî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Her şeyin bir kalbi vardır, Kurânın kalbi de Yâsin sûresidir. Kim onu okursa, Yâsinsiz on kere Kurân okumuş gibi kendisine sevap yazılır."
Enes radıyallahu anh.
Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim, sabahleyin Haşir sûresinin son üç âyetini okursa, Allah onun için yetmişbin melek görevlendirir, akşama kadar onun için Allahtan af dilerler. O gün ölürse, şehîd olarak ölür. Akşamleyin okursa yine aynı sevabı alır."
Mâkil radıyallahu anh.
Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kurânda otuz âyetlik bir sûre vardır ki, okuyanına, bağışlanıncaya dek affı için aracılık eder: Tebârekellezi sûresi."
Ebû Hureyre radıyallahu anh.
Ebû Dâvud.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Bana benzeri görülmemiş âyetler indi: Felak ve Nâs sûreleri."
Ukbe radıyallahu anh.
Müslim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ashabından birine sordu:
"Evlendin mi?"
"Hayır, vallahi evlenecek bir şeyim yok ki..."
"Yanında Kul Huvallahu Ehad da mı yok?"
"Var."
"işte al sana Kurânın üçte biri! izacâeyi biliyor musun?"
"Evet."
"işte sana Kurânın dörtte biri! Kul ya eyyühel kâfirûneyi biliyor musun?"
"Evet."
"işte sana Kurânın dörtte biri! izâ zülzilet..?"
"Evet."
"işte sana Kurânın dörtte biri! Evlen, evlen!" buyurdu.
Enes radıyallahu anh.
Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"insana, şeytanın bir dokunuşu vardır. Meleğin de bir dokunuşu vardır. Şeytanın dokunması, ona kötülük işletmek ve hakkı yalanlatmaktır. Meleğin dokunması ise, ona hayrı vaad etmek, hakkı onaylatmaktır. Her kim bunu vicdanında bulursa, Allahtan olduğunu bilsin ve Allaha hamdetsin. Ötekine tutulan da, şeytandan Allaha sığınsın."
İbn Mesûd radıyallahu anh.
Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Eğer Kurânın, anlamını üstü kapalı biçimde anlatan âyetlerine uyan kimseleri görürseniz anlayın ki, Allahın haber verdiği kişiler onlardır ve onlardan uzak durun!"
Aişe radıyallahu anha.
Buhârî.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Allahtan nasıl korkulması gerekirse öyle korkun!" âyetini şöyle yorumlamıştır:
"Ona itaat etmek, asla karşı gelmemek, şükretmek, asla nankörlük etmemek, hatırlamak, asla unutmamak."
İbn Mesûd radıyallahu anh.
Taberânî.
ALINTI


Bu mesaj 1 kez ve en son Muhtazaf tarafından 25.06.2009 - 22:02 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 25.06.2009 - 13:33
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
uçanterlik su an offline uçanterlik  

147 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.05.2008
En Son On: 03.07.2012 - 16:48
Cinsiyeti: Bayan 
Elinize Saglik Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 25.06.2009 - 14:14
Bu mesajı bildir   uçanterlik üyenin diğer mesajları uçanterlik`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 598 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ayhan demirhan (42), milli (55), Faruk85 (39), buyukdere (50), akgulhassan (56), resulkol (42), aldirma_reis (45), cengiz__11 (45), musabbinumeyr (46), _rAbia_ (35), HACIBUBA (38), ergunoynamaz (67), emisya (43), cavittacir (47), arslanmurat1 (46), Ben_Neyim (45), hatipoglu (45), PinarKecik (46), Ugur_K (44), hami_74 (37), ust_mimar (41), Muhlise (43), lifos (49), osmanli (41), @tuba@ (39), oguzada (47), tolga67 (49), zoris (45), aydinhasan (45), ilkay turan (53), Muhammedbilal (35), burhann1 (41), esmafeyzaunal (43), havzanur (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54561 saniyede açıldı