chloroquine generique stromectol ivermektine lopinavir ritonavir generique colchicine aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KADIN & AiLE » BIR SORU veONYARGI

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 8 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ayse53 su an offline ayse53  
BIR SORU veONYARGI

44 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.12.2007
En Son On: 11.07.2010 - 15:24
Cinsiyeti: Bayan 
SALAMIN ALEYKUM ARKADASLAR...Aslinda nasil baslayim konuya bilmiyorum biraz karisik.Ben Fransada yasiyorum birgun kapim calindi ve Fransiz iki kisi bana kutsal kitap hakkinda bilgi vermek istediklerini soylediler amaclari toplumdaki bozuk yapiyi duzeltmek ornek vererek kutsal kitapdanaglaincil oluyo kutsal kitap dedikleri).bende kabul ettim.Yuce RABBIMtum dinleri ogrenin arastirin diyor degilmi bende ondan yola cikarak kabul ettim bunlar iki ayda uc ayda bir gelirler sohbet ederiz onlar incil hakkinda yaklasirlar dunyadaki olanlara bende KURANLA YAKLASIR ANLATIRIM ONLARA ,ORNEKLER VERIRIM ZATEN O KITAPDA YAZANLAR KURAN LADA UYUSUYOR ZATEN ODA ALLAHIN KITABI DEGILMI...Simdi konunun ozune geliyorum birgun yine boyle geldiler bu sefer bir Turk geldi onla ayni dili konustugumuz icin daha guzel birbirimizi anladik ve o bana ilk melegin HZ ISA Oldugunu soyledi ve ALLAH Hz Ademi cennette yaratti sonra ordan kovdu dunyaya indirdi ve
ALLAH BU DURUMU ESITLEMEK ICIN ILK MELEGE RUH VERDI VE HZ MERYEMIN RAHMINE DUSURDU DAHA SONRA ONU TEKRAR YANINA ALDI VE TEKRAR GELECEK YANI HZ ADEM gibi dedi ve bu benim kafami karistirdi birsey diyemedim karsisinda acaba dogrumu? cunku kitap degisime cok ugradi onu biliyorum ama merakda ediyorum tabi sonuc bisey degistirmez ama KURANDA boyle bir bilgi varmi?bana aciklama yapabilirmisiniz ben karsilasmadim. DAHA SONRA BUNU BIR SITEDE SORDUM VE BIR HRISTYANDAN DUYDUM DEYINCE KONUYU KAPATTILAR SANKI BEN HRISTYANMISIM ONLARI YANLIS YONLENDIRIYORMUSUM GIBI NICIN MUSLUMANLAR BOYLE KONULARI HEMEN KAPATIYOLAR TARTISMIYORLAR BIR HRISTYANDAN DUYDUM DEYINCE .... YANI KENDI DINLERINDEN MI KORKUYORLAR HRISTYANLA KONUSUNCA HRISTYAN MI OLUNUR SEN ONDAN KORKACAGINA ONLAR BIZDEN KORKSUNLAR BIZI MUSLUMAN EDERLER DIYE.ADAMLAR BIRDE TURCE OGRENIP GELIYORLAR KITAPLARINI TANITMAK ICIN PES DOGRUSU DIYORUM BASKADA BISEY DEMIYORUM.


Bu mesaj 1 kez ve en son ayse53 tarafından 08.06.2009 - 13:49 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 08.06.2009 - 13:31
Bu mesajı bildir   ayse53 üyenin diğer mesajları ayse53`in Profili ayse53 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SaYaCGIN su an offline SaYaCGIN  

Admin
1760 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.09.2004
En Son On: 24.01.2016 - 03:39
Cinsiyeti: Bayan 
ve aleyküm selam

İlk insanın yaratılışında da günümüzdeki yaratılış gibi çeşitli devreler yer alır. "O`dur ki her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı." (Secde, 7).

Şu ayette de bu çamurun mahiyetinden bahsedilir:

"Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık..." (Hicr, 26).

Bu Ayet-i Kerimelerden, yaratılışın; toprakla başladığını, daha sonra bunun çamur halini aldığını anlamak mümkün. Bu çamur da süzülerek çamur özü hasıl olmuştur.

"Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir hülasadan (özden) yarattık." (Mü`minun, 12).

Daha sonra balçık halini alan bu çamur özünün zamanla değiştiği ifade edilir.

"İblis: `Ben bir salsaldan (kurumuş çamurdan) değişken bir balçıktan (Hamein mesnun) yarattığın insana secde edemem` dedi" (Hicr, 33).

Bazı müfessirler "insanı bir nutfeden yarattık" hükmünün, Hz. Adem (as) için de geçerli olabileceğini ileri sürerler. Onlara göre bu balçıktan nutfe hasıl edilmiştir. (Elmalılı, V, 3058).

Bu safhaya kadar olan gelişmeler, günümüzdeki ceninin ilk dört aylık (120 günlük) durumuna benzerlik gösterir. Midedeki besinlerden spermanın süzülerek çıkarıldığı gibi, çamur da süzülerek çamur özü (sülale) hasıl edilmiştir. Bir müddet bu halde kalan çamur özü, balçık şeklini (Hamein mesnun) almış ve daha sonra katı hale (salsal) sokulmuştur. Bu devreden sonra kuruyan bu balçığa insan şekli verildiğini anlıyoruz. "... sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: "Adem`e secde edin" dedik..." (`Araf, 11).

Nuh suresinde ise, gerek ilk insan ve gerekse insan neslinin merhale merhale yaratılışına da işaret edilir: "Halbuki O, sizi çeşitli merhaleler halinde yarattı." (Nuh, 14).

İlk insanın bu safhaya kadar bitki ve hayvanlarda görülen büyüme, gelişme ve farklılaşma kanunlarına tabi olduğu söylenebilir. Artık bundan sonra ceninde olduğu gibi, yeni bir yaratılış safhası başlayacaktır. Yani, ruh bedene gelecektir. Çünkü, insanın terkip ve tesviyesi tamamlanmıştır..

"..sonra onu bambaşka bir yaratık (insan) yaptık..." (Mü`minun, 14).

"Onun (şeklini) düzeltip ona ruhumdan üflediğim zaman kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın"
(Sa`d, 72).

Kurân-ı Kerim'e göre insanın yaradılışını iki bölümde inceleyebiliriz. Hz. Adem' jn yaratılışı. Anne rahminde insan yavrusunun yaratılışı. Hz. Adem'in yaratılışı diğer insanlardan farklı olsa da belli bir süreçte yaratılmıştır.

Hz. Âdem'in (a.s.) yaratılışına dair Kuran ayetleri şu mealdedir:

"Hani Rabbin meleklere muhakkak ben yeryüzünde bir halife (bir insan, Adem) yaratacağım" demişti (Bakara 30).

"And olsun biz insanı kuru bir çamurdan suretlenmîş balçıktan yarattık" (Hicr 26).
"O insanı (Ademi) bardak gibi (çınlayan) kupkuru bir balçıktan yarattı (Rahman 14)

"Yaratılışta kendileri mi daha kuvvetli yoksa bizim yarattıklarımız mı?Hakikat bizonları cıvık bir çamurdan yarattık" (Saffat 11)

"Ki o, yarattığı herşeyi güzel yapan, insanı (Âdemi) yaratmaya da çamurdan başlayandır" (Secde 7)

"And olsun biz insanı (Âdemi) çamurdan (süzülmüş) bir hulâsadan yarattık" (Mü'minun 12)

"O,sîzi çamurdan yaratan sonra ölüm zamanını takdir edendir" (Enam 2).
"Sizi (aslınızı) ondan (topraktan) yarattık" (Taha 55)

"Sizi bir topraktan yaratmış olması O'nun ayetlerindendir. Sonra siz (her tarafa yayılır) bir beşer_oldunuz" (Rum 20)

Bu âyetler özetlenecek olursa, "Âdem çamurdan yaratılmıştır" (İsra 61, Araf 12, Sad76, Secde 7),

'Âdem cıvık çamurdan yaratılmıştır" (Saffat 11)
"Âdem çamurdan süzülmüş bir hulâsadan yaratılmıştır" (Mü’minun 12)
"Âdem kuru çamurdan suretlenmiş balçıktan yaratılmıştır" (Hicr 27, Rahman 4). (3).

Adem (yerden çıkmış varlık) edim (yeryüzü, toprak) anlamında İbranice bir kelimeden gelmektedir, Âdem'in çamurdan, yani toprağın su İle karışımından yaratıldığı, daha açık bîr ifade ile kuru çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yaratılıp ilâhi ruhtan üflendikten sonra canlandığı beyan ediliyor:

"Ki o yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı (Âdem'i) yaratmaya çamurdan başlayandır" (Secde 7)

"Sonra onu (Âdem'i) düzeltip tamamladı, içine ruhundan üfürdü, sizin İçin kulaklar, gözler, gönüller yarattı" (Secde 9)

Elmalılı Hamdi tefrişinde Hz. Âdem'in çamurdan çıkarılan bir hulâsadan, yani önce çamurdan istifa (temiz olanı seçme) ile ayrılan bir hulâsadan yaratıldığını ifade ediyor, adeta insanın anne rahminde bir nutfeden yaratılması gibi, önce çamurdan ayrılan nutfe mahiyetini almış hulâsa dan halk edilmiş; sonra ruh verilmiş ve böylece Adem yaratılmış oluyor. Fahreddin Razi de tefsir-i kebirinde Hz. Âdem'in topraktan seçilmiş bir hulâsadan yaratılmış olduğunu vurguluyor.
Ekleme Tarihi: 08.06.2009 - 13:47
Bu mesajı bildir   SaYaCGIN üyenin diğer mesajları SaYaCGIN`in Profili SaYaCGIN Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ayse53 su an offline ayse53  

44 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.12.2007
En Son On: 11.07.2010 - 15:24
Cinsiyeti: Bayan 
SAYACGIN KARDES BILGIN ICIN SOGAL AMA BENIM SORUMA TAM CEVAP DEGIL EVET INSANLARIN BALCIKDAN OLDUGUNU BILIYORUM ONLARDA OYLE DIYO AMA HZ ISANIN BIR MELEK OLDUGUNU VE ILK MELEK OLDUGUNU VE ALLAHIN ONA RUH UFLEYIP INSAN ALARAK DUNYAYA GONDERDIKLERINI SOYLUYORLAR.
Ekleme Tarihi: 08.06.2009 - 13:59
Bu mesajı bildir   ayse53 üyenin diğer mesajları ayse53`in Profili ayse53 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ReYYaN su an offline ReYYaN  

288 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.08.2005
En Son On: 16.02.2010 - 20:24
Cinsiyeti: ----- 
Değerli ayşe bacım,

bu gibi kişiler misyonerlik çerçevesinde Yehova Şahitleri olarak kendi dinlerini yaymak için özellikle yetiştirilmiş kişilerdir. Ve yüksek meblağ ücret karşılığında çalışırlar. Amaçları dini yaşamak değil maddiyettir daha çok. Ve bu kişilere tüm dinler hakkında bilgi verilir. Ve fakat dinlerin gerçek yüzleri değilde insanları kendi dinlerinde ne şekilde şüpheye düşürecekleri konuları açarak kafalarını karıştırırlar.

O kadar konu varken ne lazım bize şimdi hangi meleğin ne zaman yaratıldığı? Bize bunun bir fazdası ne olacak?
Allahu Teala bizi yaratmış, kitaplar göndermiş, peygamberler göndermiş ve doğruları ile yasakları anlatmış. Biz bundan sorumluyuz? Hz. İsa (a.s.)nın hayatını bilmek öğrenmek tabiki bize ibret almamız için faidelidir. Ancak biz Hz. İsa'nın da Rabbi olan, Hz. Muhammed (a.s.)'inde rabbi olan Allah (c.c.)'ımızın emir ve yasaklarını öğrenmeyip veya öğrendiğimiz halde bunları tatbik etmiyorsak ve dini hükümleri yanlış biliyorsaki Hz. İsa (a.s.) bugğn dünyaya gelse acaba biz ona tabi olabilecekmiyiz? Hz. İsa'da Kuranı anlatacak. Namaz kılın diyecek. Yalan söylemeyin, gıybet etmeyin, zalimlerin karşısında olun. Aç olanlara yardım edin, mazlumlardan yana olun diyecektir. Kardeşlerinizi sevin. Irk, dil ayırımı yapmadan her müslümanı kardeşiniz bilin ve onlarla her şeyinizi paylaşın demeyecekmi?
Peki bunlar bize zaten söylenmemişmi? Hz. İsa söylediği zaman mı inanacağız? Kuran ve Hz. Peygamber dediği içinmi inanmıyoruz?

Velhasıl teferruata ininceye kadar daha çok yapmamız gereken iş var. Biz önce emir ve yasakları öğrenelim ve yaşayalım ve ondan sonra kabre girmeden teferruata inmeye vaktimiz kalırsa onlarlada meşgul oluruz. Aksi halde dinimizi bilmezsek başkalarına yem olmaya mahkum oluruz.

Bilvesile Selamlarımla...
Ekleme Tarihi: 08.06.2009 - 23:58
Bu mesajı bildir   ReYYaN üyenin diğer mesajları ReYYaN`in Profili ReYYaN Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
HZ. İSA'NIN YARATILIŞI

Bir de Kur’an’da Hz.İsa'nın yaradılışı anlatılmaktadır. Onun için Kur’an’da, Sure-i Meryem'de: Meryem, doğu mekânda iken O'na bir beşer-erkek suretinde ruhunu gönderdiğini ve İsa'yı, Meryem'e yüklediğini bildirmektedir.

İsa'nın Ruhunu, Allah diğer bir Ruhla Meryem'e göndermiş ve Meryem'e üfürmüştür. Ruh Meryem'e her ne kadar beşer suretinde (erkek) görünmüşse de Ruh, cisim değildir. Ruhun cinsiyeti yoktur. Ruh, Nur'dur. Meleklerden daha keskin Nur'dur. Zira Ruh, Allah'ın emri, kelimesi, İlâhi nefesidir.

-"Feerselna ileyha Ruhena -Ruhumuzu gönderdik". (Meryem-17).

İsa ise, Meryem'in kanında diğer çocuklar gibi cenin olup; karnında büyüyüp çocuk olduğunda, Meryem O'nu diğer kadınlar gibi doğurup, O'na süt verip büyüttüğüne göre; yani tıfıl-çocukluk devresi ve gençlik devresi geçirdiğine göre; O da diğer insanlar gibi bir evrim geçirmiş durumdadır. Öyleyse İsa'nın bedeni cismi, yani beşeri yönü Meryem’dendir. Bedenini Meryem'den almıştır. Ruha mutlaka bir beden lazımdır. Elektriğe, ampul lazım olduğu gibi. Zira Ruh Nur'dur. Kendiliğinden dışarı çıkmaz. Mutlaka bir bedene, kaba girer, görünür. Meryem'e aslında Ruh, iç âlemde görülmüştür. Yani Mânevi psikolojik bir olaydır. Meryem'e beşer suretinde görülen Ruh, İsa'nın Ruhunu Meryem'in rahmine, içine üfürmüşagla69) Rahim kapayarak İsa'nın Ruhunu içine almıştır. Ruh, Nur'dur. O bir zerrede ve bir atomda da gizlenebilir. Çok güçlü elektriğin çok küçük bir metala yüklenerek iletildiği gibi.

Ancak İsa'nın bir özelliği var: diğer insana da erkek sperma rahimin içine nakledilmek suretiyle Cenin, çocuk ana karnında yaratılmaktadır. İsa'da ise İsa'nın Ruhu, Meryem’in rahim içine nakledilmiştir. Tanrı her şeye Kadirdir. Zira, İsa'nın erkek babası yoktur.

Tanrı, İsa meselesinin, Âdem meselesi gibi olduğunu

söylemektedir.

(69) Yumurta, yumurtalık

-"Meseli İsa kemeseli Âdem -İsa örneği, Âdem örneği gibidir (Âl-i İmran-59). Yani Âdem’in-ilk İnsan'ın da babası yoktur.

Bu Âyette Allah; İsa’yı, Âdem'e denk tuttuğu için Âdem yani İnsan da Ruhullahtır. Zaten Âdem'in cesedi ortadan kalkınca ortaya çıkan Ruhullahtır. Öyleyse İnsan da Ruhullahtır.

"El insani Sırri ve ene Sırrihi - İnsan, Benim sırrım, Bende insanın" (Sırrül Esrar, S.A.Geylâni, sayfa 24)

İnsan Ruhtur. İslâm Tasavvufunda Hakikat-ı Muhammediye dersinde böyledir.

Âdem'i de babasız yarattığını, her şeye Kadir olduğunu söylemektedir.

Hz. İsa, bedenini Meryem’den almış, organik bir varlıktır. Onun için anne karnında cenin olmuş; sonra küçücük bir çocuk olmuştur. Meryem O'na süt vermiş, sonra büyümüş, yemiş, içmiş, saçlı sakallı bir beşer, bir insan olmuştur. Hz. İsa'nın evrim süreci budur.



İSÂ MESİH (A.S.)’İN YARATILIŞI HAKKINDAKİ SON SÖZ:



Âdem’in bedeni topraktan yaratılmış, sonra Ruh üfürülmüştür. Âdem’in çocuklarının da; bedeni ana karnında yaratıldıktan sonra, belirli bir ayda ‘Ruh’ üfürülmüştür. Zira ‘Ruh’ üfürülmemiş insanda, ‘Akıl’ olmaz. Hayvanlarda aklın olmadığı gibi. Hayvanlarda “Allah’ın Ruh’u” yoktur. Hayvan ve bitkilerde sadece organik can vardır.

Ancak, Hz. İsa Mesih’in yaratılışı, ‘Üçüncü Bir Yaratılıştır’. Durum şöyledir: Önce, Allah, Meryem’e İsâ’nın Ruh’unu üfürüyor. Sonra, Meryem’in kanından, O’na beden örüyor. Bu, diğer bütün insanların yaratılışının tersidir. Kesin olarak İsâ, bedenini, kanını, ve sûretini beşer olan ’Meryem’den almıştır.

Bunu şununla örnekleyebiliriz;

İpek böceği, önce Dut’un yaprağını yer ve kendine koza yapar.Ve o kozanın içinde kalır. Sonra, kozayı deler ve uçar.

İşte Hz. İsâ’nın yaratılışı da, tıpkı bunun gibidir. Önce, ‘Ruh, Nur’, Meryem’in rahmine üfürülüyor. Çünkü, ‘Meryem’in içine üfürdük’ diyor. Dikkat edilirse, Ruhumuzu üfürdük demiyor; Ruhumuzdan üfürdük buyuruyor.

Sure-i Enbiya’da Allahutaala,

”Velleti ahsenet ferceha, fene fehna, fiha min ruhina-( O kız ki, Meryem) ırzını, namusunu korudu, Biz O’na Ruhumuzdan üfürdük” buyuruyor.

Âyet şu şekilde devam ediyor:

“ Veceelneha, Vebneha Âyeten Lil Âlemin.-(O’nu (Meryem’i) ve Oğlu’nu Âlemlere Âyetimiz kıldık (Mucizemiz). Yani Meryem, kocasız doğurdu, İsâ’da babasız yaratıldı.”

Bu Âyetle; Meryem’e üfürülen Ruh’un ikinci bir Ruh olduğu, (yani Hz.İsâ’nın Ruhu olduğu) anlaşılmaktadır. Ve Ruh’umdan üfürdüm diyor, tıpkı Âdem hakkında buyurduğu gibi.

Aynen Âdem için de,

“Venefehtu fihi, min ruhi -Âdem’e Ruhumuzdan üfürdük” buyurduğu gibi.

Öyleyse, Allah’ın bir İlk ve Büyük Ruh’u var ki; Tasavvufta buna, Hakikat-i Muhammediye denir. Büyük Muhammedi (Külli) Ruh, ‘Ebul ervâh, Ebi Mukaddes’ (Ruhların babası , Mukaddes Baba) İşte bu Ruh-u Azam’dır. En mukaddes Ruh’dur. Külli (bütüncül) Ruh’dur. Bütün İnsan’lara bu Ruhdan üfürülmüştür. İşte Allah’ın ‘Ruhum’dan dediği Ruh, bu Ruh-u Âzam’dır. Hz.Muhammed’in ‘Allah, önce benim Ruhumu, önce benim Nurumu halk etti (yaptı)’, dediği bu ilk Ruh; Ruh-u Âzam, Hz. Muhammed’in pâk ve mukaddes Ruhudur. Ebul Ervâh’ dır. Bütün Ruhların, Ruhani Babası ve Menbaı ’dır, Özü ve kaynağıdır. O’na selat-ı selâm olsun. Allah beşeriyeti bu mukaddes ve muazzez Ruh-u Âzam’a bağışlaya.



Hz.Muhammed hakkında ki:

“ Ene Evvelul Âbidin - Ben kulların ilkiyim” (Zuhruf-81) Âyeti de ilk olduğunu vurguluyor. Hz. Muhammed(A.S)’in pâk Ruh’u, Allah’ın ilk Ruh’udur. İlk tecellisidir. Taayyünü evvel (İlk belirtisi, görüntüsü) dir. Doğa’daki şafağın atışı gibi. Şafak Güneşin kendisi değil, ama Güneşin rengi- niteliğidir-sıfatıdır. Yani Ruh’u Âzam, Allah’ın Zâtı değil, Ama Âllah’ın zâti sıfatıdır-niteliği-nasıllığıdır.

Hali’dir. ( durumudur. Nitekim ‘Emr’, Hal-durum demektir. Durum, Hal sahibinin vasfı-sıfatıdır. Allah ‘Ruh’ için; “De ki; Ruh, Rabbımın Emrinden”dir, buyurmaktadır. Emr, Hal, durumdur. Hal-durum sıfattır-niteliktir. Öyleyse, Ruh Allah’ın bir hali, bir durumudur, Zâti sıfatıdır. Allah’ın Zâtı Nur’dur, Allah’ın durumu da Nur’dur.

Son söz “İnsan’a; Âdem’e önce beden yapılmış, sonra ‘Ruh’dan bir ruh üfürülmüştür’.

İsâ Mesih’in yaradılışında ise, önce Ruh, Meryem’in rahmine üfürülmüş, sonra Meryem’in kanından, O’nun bedeni yaratılmıştır. Tıpkı Âdem gibi, İsâ’nın da bedeni yaratıktır, Mahlûktur, Cisimdir, Yapaydır.

“ Ya İsâ, inni mütevveffike ve rafiuke, ileyye - Ya İsâ ben seni öldürdüm ve kendime yücelttim (kendi katıma)” (Âl-i İmran-55)

İşte bu Âyette buyurulduğu gibi, sanki bu: ipek böceğinin kozasını delip, kozayı terk edip göğe uçtuğu gibi; Mesih(A.S)’de ölmüş ve bedenini terk ederek, Ruh’u Allah’a yücelmiştir.

Yani ceset yücelmiş değildir. Çünkü beden ölmüştür. Ölü beden, cisim, madde Allah’a yücelmez.

Soyut olan Ruh yücelmiştir.
Ekleme Tarihi: 09.06.2009 - 01:38
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Alemin Yaradılışı

1656 - İmran İbnu Husayn (R.a) anlatıyor: "Mescidde, Resûlullah (S.a.v)'ın huzuruna girmiştim. (O sırada) Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:

"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen:

"Bize müjde verdin. Öyle ise (beytü'l-mâlden) iki kere bağış yap!" diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah (S.a.v)'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber (S.a.v)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen halkından bir grup (Eş'ârî) girmişti. Onlara:

"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:

"Kabul ettik ey ALLAH'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:

"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (S.a.v), mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:

"Bidayette ALLAH vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı."

Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.

1657 - Ebu Rezîn el-Ukeylî (R.a) anlatıyor: "Ey ALLAH'ın Resûlü, dedim, mahlukatını yaratmazdan önce Rabbimiz nerede idi?" Bana şu cevabı verdi:

"el-Amâ'da idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. Arşını su üzerinde yarattı." Ahmed İbnu Hanbel dedi ki: "Yezid şunu söyledi: el-Amâ, yani "ALLAH'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."

irmizî, Tefsir, Hud (3108).

1658 - Târık İbnu Şihâb (R.a) anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb dedi ki: "aglaBirgün) Resûlullah (S.a.v) aramızdan doğrularak mahlükatın ilk yaratılışından başlayarak (geçmiş olan gelecek olan bütün safaları) cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehenneme girmesine kadar anlattı. Bunu bir kısmı öğrendi, bir kısmı unuttu."

Buharî, Bed'ul-Halk 1.

1659 - İbnu Mes'üd (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "ALLAH Teâlâ hazretleri aklı yarattığı zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri dön!" diye emretti. O da geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi: "Ben, kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlükâtın en sevgilisi olana bindireceğim."

Rezin ilavesi.

1660 - Hz. Câbir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) bana: "ALLAH'ın meleklerinden olan Arş'ın taşıyıcılarından bir melek hakkında rivâyette bulunmam için bana izin verildi" dedi ve ilâve etti: "Onun kulak yumuşağı. ile ensesi arasındaki uzaklık yedi yüz senelik mesâfedir"

Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4727).

1661 - Hz.Abbas İbnu Abdilmuttalib (R.a) anlatıyor: "Bathâ nâm mevkide, aralarında Resûlullah (S.a.v)'ın da bulunduğu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut geçti. Herkes ona baktı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.

"Evet bu buluttur!" dediler. Resûlullah (S.a.v):

"Buna müzn de denir" dedi. Oradakiler:

"Evet müzn de denir" dediler. Bunun üzerine Resülullah (S.a.v) :

"Anân da denir" buyurdu. Ashab da:

"Evet anân da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (S.a.v):

"Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye sordu.

"Hayır, vALLAHi bilmiyoruz!" diye cevapladılar.

"Öyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, ya yetmiş iki veya yetmiş üç senedir. Onun üstündeki sema(nın uzaklığı da) böyledir."

Resûlullah (S.a.v) yedi semayı sayarak her biri arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu söyledi. Sonra ilâve etti:

"Yedinci semânın ötesinde bir deniz var. Bunun üst sathı ile dibi arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabâni keçi (süretinde melek) var. Bunların sınnakları ile dizleri arasında iki semâ arasındaki mesafe gibi uzaklık var, sonra bunların sırtlarının gerisirıde Arş var, Arş'ın da alt kısmı ile üst kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe var. ALLAH, bütün bunların fevkindedir."

Tirmizî, Tefsir, Hâkka, (3317); Ebû Dâvud, Sünnet 19, (4723); İbnu Mâve, Mukaddime 13, (193).

Bir rivâyette şu açıklama yer alır: "Bu hadisi Câmiu'1-Usül sâhibi, Kütüb-i Sitte'ye dâhil kitaplardan hiçbirine nisbet etmemiştir."

Katâde ve Abdullah'dan yapılan bir rivayet şöyle: "Resûlullah (S.a.v) ashabıyla birlikte otururken bir kısım bulutlar geçmişti:

"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anân (denen buluttur), bu arzımızın sakasıdır. ALLAH Teâlâ bunu kendisine hiç ibâdet etmeyen bir kavme göndererek (su ihtiyaçlarını görür)" dedi. Bir müddet sonra devamla:

"Bu sema nedir biliyor musunuz? Dürülmüş bir dalga, korunmuş bir tavandır. Bunun üstünde diğer bir sema vardır" dedi ve böylece üst üste yedi semanın olduğunu söyledi. Sonra konuşmasına devamla:

"İkisi arasında ne (kadar uzaklık) var biliyor musuzıuz?" diye sorduktan sonra "Beş yüz yıl!" dedi. Sonra tekrar:

"Bunun gerisinde ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Arş var. ALLAH, Arş'ın fevkindedir. Ademoğlunun ef'âlinden hiçbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:

"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altında bir diğer arz var, ikisi arasında beş yüz yıl var. Böylece yedi arzın varlığını birer birer saydı" hadisi zikretti."

1662 - Abdullah İbnu Mes'ud (R.a)'dan yapılan rivayette, Resûlullah (S.a.v)şöyle buyurmuştur: "ALLAH yedi semayı yarattı. Her birinin kalınlığı beş yüz yıl yürüme mesafesidir. "

Derim ki: "Tirmizî'nin Câmi'inde yer alan Katâde hadisi, bazı takdim ve te'hirler, ziyâde ve noksanlarla Hasan Basri an Ebî Hüreyre tarikinden merfu olarak gelmiştir.

ALLAHu a'lem.

1663 - Cübeyr İbnu Mut'im (R.a) anlatıyor. "Resûlullah (S.a.v)'a bir bedevî gelerek:

"Ey ALLAH'ın Resûlü, (kuraklıktan) insanlar meşakkate düştüler. Aile efradı zayiata uğradı. Hayvanlarımız da helâk oldular. Bizim için ALLAH'a dua et, su göndersin. Zîra biz ALLAH'a karşı senin şefaatini, sana karşı da ALLAH'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah (S.a.v) adama şu mukabelede bulundu:

"Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin ? SübhanALLAH!"

Resûlullah (S.a.v) sübhanALLAHları o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah (S.a.v) sözüne şöyle devam etti:

"Yazık sana, mahlukatından hiç kimseye karşı ALLAH şefaatçi kılınmaz. ALLAH'ın şânı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen ALLAH'ın (azametinin) ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı, semavatının' şöyle üzerindedir.-Parmaklarıyla işaret ederek- tıpkı üzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı Zülcelâl sebebiyle inleyip ses çıkarır, tıpkı süvarisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi. "

Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4726).

1664 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı:

"ALLAH toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yarattı."

Müslim, Sıfatu'1-Kıyâme 27, (2789).

1665 - Hz. Ebu Zerr (R.a) anlatıyor: "Güneş batarken Resûlullah (S.a.v) ile birlikte mescidde idim. Bana:

"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:

"ALLAH ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.

"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan ALLAH'ın takdiridir"aglaYâsin 38).

Buhârî, Tefsir Yâ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâ-sin, (4225).

1666 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki.: "Güneş ve Ay kıyamet günü sarılırlar."

Buhâî, Bed'ül-Halk 4.

1667 - İbnu Abbâs (R.a) anlatıyor: "Yahudiler, gök gürültüsünün ne olduğunu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den sordular:

"Bulutlara müvekkel olan melektir. Berâberinde ateşten kamçılar var. Bununla bulutları ALLAH'ın dilediği yere sevkeder"diye cevap verdi.

Onlar tekrar sordular:

"Ya şu işitilen ses, o nedir?"

"Bu, bulutların istenen yere gitmeleri için onlara yapılan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:

"Doğru söyledin. Şimdi de İsrail'in Yakub (A.s)kendisine haram kıldığı şey nedir onu söyle?" dediler. Resûlullah (S.a.v):

"Hz. Yakub (ırku'n-nesâ denen) uyluk mafsalından başlayıp dize, topuğa kadar inen. bir ağrıdan muzdarib idi. Deve eti ve sütü dışında kendine uygun gelen (ne yiyecek, ne içecek) münâsip bir şey yoktu. Bu sebeple o da bunları haram etti" dedi. Yahudiler: "Doğru söyledin" dediler."

Tirmizî, Tefsir Ra,d, (3116).

1668 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor. " Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu (yaz nefesi), en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de (kışta) en şiddetli bulduğunuz soğuktur."

Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).

1669 - Katâde (rahimehullah) anlatıyor: "Bu yıldızlar üç maksatla yaratıldı:

1- ALLAH onları semaya zinet (ve süs) kıldı.

2- Şeytanlara atılacak taş kıldı.

3- Geceleri istikamet tayin etmede işaretler kıldı. Kim yıldızlar hakkında bunlar dışında bir te'vil ileri sürerse (kendi ilâve ettiği) hissesinde hataya düşer, nasibini kaybeder, mânasız bir yükün altına girer ve hakkında bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte âciz kaldıkları bir şeye burnunu sokmuş olur. ALLAH'a yeminle söylüyorum: ALLAH hiç kimsenin ne hayatını, ne rızkını, ne de ölümünü herhangi bir yıldızla irtibatlı kılmamıştır. (Aksini iddia edenler) ALLAH hakkında yalan söyleyerek iftira ediyorlar..."

Rezîn ilavesidir. Ancak, (hakkında bilgisi olmayan) ibâresine kadar olan kısmı, Buhârî, Bed'ül-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmiştir.

1670 - Ebu Mûsa (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v)'ı dinledim, şunu söyledi: "ALLAH Teâlâ hazret1eri, Adem'i, yeryüzünün bütün (cüzler)inden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta (renkliler) de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis (kötü kalbli), bir kısmı iyi kalblidir."

Ebu Dâvud, Sünnet 17, Tirmizî, Tefsir, Bakara, (2948).

1671 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "ALLAH Teâla, Hz. Âdem (A.s)'ı yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve elhamdülillah diyerek, izni ile Teâla'ya hamdetti. Rabbi de ona:

"Ey Âdem, yerhamukALLAH (ALLAH sana rahmet etsin), (mukarreb) meleklerden şu oturan gruba git ve "Esselâmu aleyküm" de!" dedi. (Hz. Âdem öyle yaptı. Hitab ettiği melekler):

"Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekâtuhu!" diye karşılık verdiler. Sonra Âdem (A.s) Rabbine döndü. Rabbi ona:

"Bu cümle senin ve evlâdlarının aralarındaki selâmlaşmadır" dedi.

ALLAH Teâla hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem'e:

"Dilediğini seç!" dedi. Hz. Âdem:

"Rabbimin sağ elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir" dedi. Sonra ALLAHu Teâlâ hazretleri sağ elini açtı. İçinde Hz. Âdem ve onun zürriyeti(nin emsâlleri) vardı. Hz. Âdem (A.s):

"Ey Rabbim, bunlar nedir?" dedi. Rabb Teâla:

"Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Her insanın iki gözünün arasında ömrü yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Âdem:

"Ey Rabbim ! Bu kimdir?" dedi. Rabb Telâla hazretleri:

"Bu senin oğlun Dâvud'dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim" dedi. Âdem aleyhisselam:

"Ey Rabbim onun ömrünü uzat!" talebinde bulundu. Rabb Teâla:

"Bu ona takdir edilmiş olandır!" deyince, Âdem:

"Ey Rabbim, ben ona kendi ömrümden altmış senesini verdim"diye ısrar etti. Bunun üzerine Rabb Teâla:

"Sen ve bu (talebin berabersiniz)." buyurdu.

Sonra Âdem cennete yerleştirildi. ALLAH'ın dilediği kadar orada kaldı. Sonra cennetten (arza) indirildi. Âdem burada kendi ecelini yıl be-yıl sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm meleği geldi. Hz. Âdem (A.s) ona:

"Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti!" dedi.

Melek:

"İyi ama sen oğlun Dâvud a altmış senesini verdin" dedi. Ne var ki O bunu inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti de unuttu. "

Resûlullah (S.a.v) ilâve etti: "O günderı itibaren yazma ve şahidlik emredildi."

Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A'raf süresinin tefsirinde geçti. Orada son cümle yoktur.

1672 - Hz. Aişe (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratıldılar, cinler dumanlı bir alevden yaratıldılar. Âdem de size vasfı yapılandan yaratıldı. "

Müslim, Zühd 60, (2996).

1673 - İbnu Ömer (R.a) anlatıyor: "Hayır, ALLAH'a kasem olsun Resûlullah (S.a.v), Hz. İsa'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak şunu söyledi: "Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'ı tavafediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm.

"Bu kim?" dedim.

"Meryem'in oğlu!" dediler.

Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı.

"Bu kim?" dedim.

"Bu, Deccâl !" dediler.

İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbnu Katan'dı."

Zührî der ki: "İbnu Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzâalı bir kimseydi."

Buhârî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libâs 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,(169); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 2, (2, 920).

1674 - Hz. Câbir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Bana geçmiş peygamberler (aleyhimusselam) arzedildiler. Hz. Musa zayıfca bir erkekti. Sanki Şenûe kabilesinden (uzun boylu) birine benziyordu. Hz. İsa (A.s)'yı da gördüm, gördüklerim içinde ona en çok benzeyen Ürve İbnu Mes'üd idi. Hz. İbrahim (A.s)'i de gördüm, gördüklerim arasında ona en çok benzeyen, arkadaşınızdı -yani kendisini kastediyor- Hz. Cebrail (A.s)'i de gördüm. Gördüklerimden ona en ziyâde benzeyen Dıhye İbnu Halîfe idi."

Müslim, İmam 271, (167); Menâkıb 27, (3651).

1675 - Semure İbnu Cündüb (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdu ki: "Sâm, Arapların babasıdır.Yâfes, Rumların babasıdır. Hâm Habeşîlerin babasıdır."

Tirmizî, Tefsîr, Sâffât, (3229), Menâkıb, (3927).

1676 - Hz. Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Zekeriyya (As) marangoz idi."

Müslim, Fedâil 169, (2379).


Bu mesaj 1 kez ve en son Muhtazaf tarafından 09.06.2009 - 01:49 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 09.06.2009 - 01:47
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
su_mavisi su an offline su_mavisi  
RE:

183 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.02.2009
En Son On: 01.10.2010 - 08:51
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı (( ReYYaN ))

Değerli ayşe bacım,

bu gibi kişiler misyonerlik çerçevesinde Yehova Şahitleri olarak kendi dinlerini yaymak için özellikle yetiştirilmiş kişilerdir. Ve yüksek meblağ ücret karşılığında çalışırlar. Amaçları dini yaşamak değil maddiyettir daha çok. Ve bu kişilere tüm dinler hakkında bilgi verilir. Ve fakat dinlerin gerçek yüzleri değilde insanları kendi dinlerinde ne şekilde şüpheye düşürecekleri konuları açarak kafalarını karıştırırlar.

O kadar konu varken ne lazım bize şimdi hangi meleğin ne zaman yaratıldığı? Bize bunun bir fazdası ne olacak?
Allahu Teala bizi yaratmış, kitaplar göndermiş, peygamberler göndermiş ve doğruları ile yasakları anlatmış. Biz bundan sorumluyuz? Hz. İsa (a.s.)nın hayatını bilmek öğrenmek tabiki bize ibret almamız için faidelidir. Ancak biz Hz. İsa'nın da Rabbi olan, Hz. Muhammed (a.s.)'inde rabbi olan Allah (c.c.)'ımızın emir ve yasaklarını öğrenmeyip veya öğrendiğimiz halde bunları tatbik etmiyorsak ve dini hükümleri yanlış biliyorsaki Hz. İsa (a.s.) bugğn dünyaya gelse acaba biz ona tabi olabilecekmiyiz? Hz. İsa'da Kuranı anlatacak. Namaz kılın diyecek. Yalan söylemeyin, gıybet etmeyin, zalimlerin karşısında olun. Aç olanlara yardım edin, mazlumlardan yana olun diyecektir. Kardeşlerinizi sevin. Irk, dil ayırımı yapmadan her müslümanı kardeşiniz bilin ve onlarla her şeyinizi paylaşın demeyecekmi?
Peki bunlar bize zaten söylenmemişmi? Hz. İsa söylediği zaman mı inanacağız? Kuran ve Hz. Peygamber dediği içinmi inanmıyoruz?

Velhasıl teferruata ininceye kadar daha çok yapmamız gereken iş var. Biz önce emir ve yasakları öğrenelim ve yaşayalım ve ondan sonra kabre girmeden teferruata inmeye vaktimiz kalırsa onlarlada meşgul oluruz. Aksi halde dinimizi bilmezsek başkalarına yem olmaya mahkum oluruz.

Bilvesile Selamlarımla...


Ekleme Tarihi: 09.06.2009 - 08:19
Bu mesajı bildir   su_mavisi üyenin diğer mesajları su_mavisi`in Profili su_mavisi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
su_mavisi su an offline su_mavisi  
RE:

183 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.02.2009
En Son On: 01.10.2010 - 08:51
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı Muhtazaf

HZ. İSA'NIN YARATILIŞI

Bir de Kur’an’da Hz.İsa'nın yaradılışı anlatılmaktadır. Onun için Kur’an’da, Sure-i Meryem'de: Meryem, doğu mekânda iken O'na bir beşer-erkek suretinde ruhunu gönderdiğini ve İsa'yı, Meryem'e yüklediğini bildirmektedir.

İsa'nın Ruhunu, Allah diğer bir Ruhla Meryem'e göndermiş ve Meryem'e üfürmüştür. Ruh Meryem'e her ne kadar beşer suretinde (erkek) görünmüşse de Ruh, cisim değildir. Ruhun cinsiyeti yoktur. Ruh, Nur'dur. Meleklerden daha keskin Nur'dur. Zira Ruh, Allah'ın emri, kelimesi, İlâhi nefesidir.

-"Feerselna ileyha Ruhena -Ruhumuzu gönderdik". (Meryem-17).

İsa ise, Meryem'in kanında diğer çocuklar gibi cenin olup; karnında büyüyüp çocuk olduğunda, Meryem O'nu diğer kadınlar gibi doğurup, O'na süt verip büyüttüğüne göre; yani tıfıl-çocukluk devresi ve gençlik devresi geçirdiğine göre; O da diğer insanlar gibi bir evrim geçirmiş durumdadır. Öyleyse İsa'nın bedeni cismi, yani beşeri yönü Meryem’dendir. Bedenini Meryem'den almıştır. Ruha mutlaka bir beden lazımdır. Elektriğe, ampul lazım olduğu gibi. Zira Ruh Nur'dur. Kendiliğinden dışarı çıkmaz. Mutlaka bir bedene, kaba girer, görünür. Meryem'e aslında Ruh, iç âlemde görülmüştür. Yani Mânevi psikolojik bir olaydır. Meryem'e beşer suretinde görülen Ruh, İsa'nın Ruhunu Meryem'in rahmine, içine üfürmüşagla69) Rahim kapayarak İsa'nın Ruhunu içine almıştır. Ruh, Nur'dur. O bir zerrede ve bir atomda da gizlenebilir. Çok güçlü elektriğin çok küçük bir metala yüklenerek iletildiği gibi.

Ancak İsa'nın bir özelliği var: diğer insana da erkek sperma rahimin içine nakledilmek suretiyle Cenin, çocuk ana karnında yaratılmaktadır. İsa'da ise İsa'nın Ruhu, Meryem’in rahim içine nakledilmiştir. Tanrı her şeye Kadirdir. Zira, İsa'nın erkek babası yoktur.

Tanrı, İsa meselesinin, Âdem meselesi gibi olduğunu

söylemektedir.

(69) Yumurta, yumurtalık

-"Meseli İsa kemeseli Âdem -İsa örneği, Âdem örneği gibidir (Âl-i İmran-59). Yani Âdem’in-ilk İnsan'ın da babası yoktur.

Bu Âyette Allah; İsa’yı, Âdem'e denk tuttuğu için Âdem yani İnsan da Ruhullahtır. Zaten Âdem'in cesedi ortadan kalkınca ortaya çıkan Ruhullahtır. Öyleyse İnsan da Ruhullahtır.

"El insani Sırri ve ene Sırrihi - İnsan, Benim sırrım, Bende insanın" (Sırrül Esrar, S.A.Geylâni, sayfa 24)

İnsan Ruhtur. İslâm Tasavvufunda Hakikat-ı Muhammediye dersinde böyledir.

Âdem'i de babasız yarattığını, her şeye Kadir olduğunu söylemektedir.

Hz. İsa, bedenini Meryem’den almış, organik bir varlıktır. Onun için anne karnında cenin olmuş; sonra küçücük bir çocuk olmuştur. Meryem O'na süt vermiş, sonra büyümüş, yemiş, içmiş, saçlı sakallı bir beşer, bir insan olmuştur. Hz. İsa'nın evrim süreci budur.



İSÂ MESİH (A.S.)’İN YARATILIŞI HAKKINDAKİ SON SÖZ:



Âdem’in bedeni topraktan yaratılmış, sonra Ruh üfürülmüştür. Âdem’in çocuklarının da; bedeni ana karnında yaratıldıktan sonra, belirli bir ayda ‘Ruh’ üfürülmüştür. Zira ‘Ruh’ üfürülmemiş insanda, ‘Akıl’ olmaz. Hayvanlarda aklın olmadığı gibi. Hayvanlarda “Allah’ın Ruh’u” yoktur. Hayvan ve bitkilerde sadece organik can vardır.

Ancak, Hz. İsa Mesih’in yaratılışı, ‘Üçüncü Bir Yaratılıştır’. Durum şöyledir: Önce, Allah, Meryem’e İsâ’nın Ruh’unu üfürüyor. Sonra, Meryem’in kanından, O’na beden örüyor. Bu, diğer bütün insanların yaratılışının tersidir. Kesin olarak İsâ, bedenini, kanını, ve sûretini beşer olan ’Meryem’den almıştır.

Bunu şununla örnekleyebiliriz;

İpek böceği, önce Dut’un yaprağını yer ve kendine koza yapar.Ve o kozanın içinde kalır. Sonra, kozayı deler ve uçar.

İşte Hz. İsâ’nın yaratılışı da, tıpkı bunun gibidir. Önce, ‘Ruh, Nur’, Meryem’in rahmine üfürülüyor. Çünkü, ‘Meryem’in içine üfürdük’ diyor. Dikkat edilirse, Ruhumuzu üfürdük demiyor; Ruhumuzdan üfürdük buyuruyor.

Sure-i Enbiya’da Allahutaala,

”Velleti ahsenet ferceha, fene fehna, fiha min ruhina-( O kız ki, Meryem) ırzını, namusunu korudu, Biz O’na Ruhumuzdan üfürdük” buyuruyor.

Âyet şu şekilde devam ediyor:

“ Veceelneha, Vebneha Âyeten Lil Âlemin.-(O’nu (Meryem’i) ve Oğlu’nu Âlemlere Âyetimiz kıldık (Mucizemiz). Yani Meryem, kocasız doğurdu, İsâ’da babasız yaratıldı.”

Bu Âyetle; Meryem’e üfürülen Ruh’un ikinci bir Ruh olduğu, (yani Hz.İsâ’nın Ruhu olduğu) anlaşılmaktadır. Ve Ruh’umdan üfürdüm diyor, tıpkı Âdem hakkında buyurduğu gibi.

Aynen Âdem için de,

“Venefehtu fihi, min ruhi -Âdem’e Ruhumuzdan üfürdük” buyurduğu gibi.

Öyleyse, Allah’ın bir İlk ve Büyük Ruh’u var ki; Tasavvufta buna, Hakikat-i Muhammediye denir. Büyük Muhammedi (Külli) Ruh, ‘Ebul ervâh, Ebi Mukaddes’ (Ruhların babası , Mukaddes Baba) İşte bu Ruh-u Azam’dır. En mukaddes Ruh’dur. Külli (bütüncül) Ruh’dur. Bütün İnsan’lara bu Ruhdan üfürülmüştür. İşte Allah’ın ‘Ruhum’dan dediği Ruh, bu Ruh-u Âzam’dır. Hz.Muhammed’in ‘Allah, önce benim Ruhumu, önce benim Nurumu halk etti (yaptı)’, dediği bu ilk Ruh; Ruh-u Âzam, Hz. Muhammed’in pâk ve mukaddes Ruhudur. Ebul Ervâh’ dır. Bütün Ruhların, Ruhani Babası ve Menbaı ’dır, Özü ve kaynağıdır. O’na selat-ı selâm olsun. Allah beşeriyeti bu mukaddes ve muazzez Ruh-u Âzam’a bağışlaya.



Hz.Muhammed hakkında ki:

“ Ene Evvelul Âbidin - Ben kulların ilkiyim” (Zuhruf-81) Âyeti de ilk olduğunu vurguluyor. Hz. Muhammed(A.S)’in pâk Ruh’u, Allah’ın ilk Ruh’udur. İlk tecellisidir. Taayyünü evvel (İlk belirtisi, görüntüsü) dir. Doğa’daki şafağın atışı gibi. Şafak Güneşin kendisi değil, ama Güneşin rengi- niteliğidir-sıfatıdır. Yani Ruh’u Âzam, Allah’ın Zâtı değil, Ama Âllah’ın zâti sıfatıdır-niteliği-nasıllığıdır.

Hali’dir. ( durumudur. Nitekim ‘Emr’, Hal-durum demektir. Durum, Hal sahibinin vasfı-sıfatıdır. Allah ‘Ruh’ için; “De ki; Ruh, Rabbımın Emrinden”dir, buyurmaktadır. Emr, Hal, durumdur. Hal-durum sıfattır-niteliktir. Öyleyse, Ruh Allah’ın bir hali, bir durumudur, Zâti sıfatıdır. Allah’ın Zâtı Nur’dur, Allah’ın durumu da Nur’dur.

Son söz “İnsan’a; Âdem’e önce beden yapılmış, sonra ‘Ruh’dan bir ruh üfürülmüştür’.

İsâ Mesih’in yaradılışında ise, önce Ruh, Meryem’in rahmine üfürülmüş, sonra Meryem’in kanından, O’nun bedeni yaratılmıştır. Tıpkı Âdem gibi, İsâ’nın da bedeni yaratıktır, Mahlûktur, Cisimdir, Yapaydır.

“ Ya İsâ, inni mütevveffike ve rafiuke, ileyye - Ya İsâ ben seni öldürdüm ve kendime yücelttim (kendi katıma)” (Âl-i İmran-55)

İşte bu Âyette buyurulduğu gibi, sanki bu: ipek böceğinin kozasını delip, kozayı terk edip göğe uçtuğu gibi; Mesih(A.S)’de ölmüş ve bedenini terk ederek, Ruh’u Allah’a yücelmiştir.

Yani ceset yücelmiş değildir. Çünkü beden ölmüştür. Ölü beden, cisim, madde Allah’a yücelmez.

Soyut olan Ruh yücelmiştir.

KARDEŞİM
Ekleme Tarihi: 09.06.2009 - 08:33
Bu mesajı bildir   su_mavisi üyenin diğer mesajları su_mavisi`in Profili su_mavisi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 468 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zumruduanka (54), musabenes (50), ecelikkaya (39), beytullah akbas (45), arkadaþ63 (43), ihsanoral (58), Risale-i_Nur (40), afilli67 (45), SrSn (32), sofilutuf (57), dosta-dogru (54), mucahid79 (45), ryk1804 (60), rüzgar (40), makif2 (51), {{esmanur}} (37), hamit70 (54), nureddin (38), canberk- (39), feyza-_- (41), sinan.s (48), serbey (43), konuralp (55), barla07 (55), yildirim10 Dk (54), rümeysam (40), CEYLÝN (38), Gurbet_Gulu (39), TAHÝR (46), gokhan62 (62), edyebu (46), esra kaya (38), Nurozingo (38), beraat (39), ist79 (45), ouz (36), imanlý (45), OsmanÖZGEN&Cced.. (42), cemcuneyt (38), reyyan62 (62), gokhansedacengi.. (36), yenikoy (47)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54897 saniyede açıldı