lopinavir ritonavir kaletra generique rhinocortivermektine chloroquine aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » ÇOCUK EĞİTİMİ » Yüregime Vurma Anne!

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Yüregime Vurma Anne!

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 



'Sen büyüksün, senin sorunların var. Sorumlulukların, problemlerin, streslerin var. Kızıyorsun ve çok sinirleniyorsun bazen, ama bunların sorumlusu ben değilim inan bana. O kadar büyük sorunlara, bu kadar küçük bedenimle nasıl sebep olabilirim...
Çoğu zaman beni göz ardı ediyorsun. Herhangi bir eşyadan farksız hissediyorum çoğu zaman kendimi. Yalnız ve değersiz... Sen hep meşgulsün, hep yapacak işlerin var. Büyüyünce ben de öyle mi olacağım anne?.. Bebekken beni ne kadar çok severdin oysa. 'Canım benim kıyamam sana' derdin. Kucağına alır, göğsüne bastırır, öper koklardın beni. Ne kadar mutlu olurdum biliyor musun? Seni, beni sevdiğinden daha da çok severdim o zaman. Fakat biliyor musun anne, ben seni hala çok seviyorum. Belki bu kadar işin ve sorunun olmasa yine beni kollarına alıp sevgilerini söylerdin. Ve beni her şeyin sorumlusu olarak görmezdin belki. Seni anlamaya çalışıyorum anne. Evet; kızıyorsun, sinirleniyorsun ve bana bağırıyorsun. Sinirini ve öfkeni boşaltmak için bana vuruyorsun bazen. Yüzüme, kollarıma, bacaklarıma vuruyorsun. Biraz acıyor ama sonra geçiyor. Tıpkı senin bana vurduğunda öfkenin geçtiği gibi. Fakat yüreğim hep acıyor anne, sen bana bağırdığın ve vurduğun zaman yüreğim çok acıyor ve onun sızısı hiç geçmiyor. Ne olur yüreğime vurma anne!'

...........

Bu kaç çocuğun acı çığlığıdır sayısını bilemem. Fakat kaç tane olurlarsa olsunlar, hatta bir tane bile olsa onlar hep var... Bir yerlerde sessiz feryatlarıyla ve kanayan yürekleriyle hazırlanıyorlar geleceğe, geleceklerinin ne olduğunu bilmeden...
Bizler biliyor muyuz onları nasıl bir geleceğin beklediğini? Kır çiçekleri kadar hassas ve narin yavrularımızın böyle itilip kakılarak; sevgi dolu ve merhametli, büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgili, işinde başarılı ve ailesinde huzurlu birer yetişkin olmalarını mı hayal ediyoruz yoksa? Umutlarımızı mucizelere ve olağanüstü şeylere bağlamışsak belki bu hayallerimiz gerçekleşir...

Kendi işlerini kendileri yapabilecek yaşa gelinceye kadar karınlarını doyurup, üst-başlarını temizledik mi çocuklarımıza bakmış oluyoruz. Biraz büyüdüklerinde bakım işlerini onlara devrettikten sonra biraz rahatlıyor, onları okula ya da sokağa gönderince kafamızı dinliyoruz. Okul yıllarında onlara birer yarış atı muamelesi yaparak sınavdan sınava hazırlıyor, aldıkları her iyi notu kendi karnemize 'iyi anne-baba' notu olarak geçiriveriyoruz ve eşimize dostumuza anlata anlata bitiremiyoruz. Düşük notların hesabını da birer yargıç edasıyla sormayı ihmal etmiyor, 'sana verdiğim emeklerin karşılığı böyle mi olmalıydı?' gibi zehir zemberek bir soru cümlesiyle odalarına hapsediyoruz onları. Soru sordukları zaman başımızdan savıyor, eve biraz geç geldiklerinde ise önce sıkı bir sorgulamanın ardından okkalı bir ahlak dersini de ihmal etmiyoruz. Saatlerce nasihat ettikten sonra yine vazifemizi yaptığımızı düşünerek vicdanımızı rahatlatıyoruz.

Bizim gibi düşünmeyip, bizim doğrularımızı sorgulamaya başladığı zaman da 'kime çekti bu bilmem ki?' gibi saçma sözlerle çocuğumuzu 'sen bu ailedekilere benzemiyorsun, bir yabancısın' izlenimini vererek, onda derin yaralar açacak ve evinden uzaklaşmasına sebep olacak düşünce ve davranışlara ittiğimizi düşünemiyoruz. İçinden çıkılmaz durumlara gelindiğinde ise, inançlarımız aklımıza geliyor ve (artık neye inanıyor, neden medet umuyorsak) türbeden türbeye, falcıdan falcıya, psikologdan psikologa koşturuyor, adaklar adıyor, sonra da 'Allah'ım beni nasıl imtihan ediyorsun böyle?' ya da 'Ben bunu hak edecek ne yaptım?' diyerek bu defa kadere isyan ediyor ve Allah'ı bile suçlamaya başlıyoruz. Sonrası mı? Sonrası evden ayrılarak kendine farklı bir yaşam tarzı seçip ruhsuz ve duygusuz bir hayatı yaşamayı tercih etmek, ya da kendi hayatını ve ailesini kurduktan sonra anne ve babasını huzur evine terk etmeye kadar varabiliyor. O zaman da 'biz üstümüze düşeni yaptık; yemedik yedirdik, giymedik giydirdik, hayırsız evlatmış ne yapalım' demek kolayımıza geliyor fakat biz de derin yaralar açılıyor. Hangi anne-baba bunları yaşamak ister ki?..

Bunca sıkıntı ve soruna sahip olmadan önce belki de yapmamız gereken bir tek şey vardı: Çocuğumuzun; hani doğacağını öğrendiğimiz zaman sevinçten deliye döndüğümüz, doğduğunda ise kime ne hediye alacağımızı şaşırdığımız yavrumuzun; ağladığında gece gündüz demeden yanında hazır bulunduğumuz, bir toz tanesinden sakındığımız ciğerparelerimizin; o her şeyden çok kıymet verdiğimiz, 'benim oğlum' ya da 'benim kızım' diyerek gururlandığımız, geleceğimiz, umutlarımız ve yarınlarımız olan tomurcuklarımızın yüreğine inebilmekti belki de yapmamız gereken... Onları yüreklerinden yakalamayı ve oradan iletişim kurabilmeyi deneseydik yine gururlandığımız ve onları bize bağışladığı için Allah'a şükrettiğimiz evlatlarımız olmaya devam edeceklerdi.

Üzerlerinde her türlü tasarruf hakkına sahip olduğumuz kölelerimiz olmadıklarını, bizim birer kopyamız değil de onların da farklı birer insan, farklı birer kişilik, farklı yürekler ve bize sadece yetiştirme ve hayata hazırlama sorumluluğu verilmiş kutsal emanetler olduğunu idrak edebilseydik...

Hadi soralım şimdi: 'Peki bunun suçlusu kim? Bu defa kimde arayacağız yanlışı?'
..................


Bunlar sadece kendi çocuklarımızla ilgili olan kısımdı. Ya bizim olmayıp da üzerimizde hakları olan yetimler, öksüzler ve kimsesizler... Onlar da bizim çocuklarımız, bizim geleceğimiz. Anne ve babaları kim olursa olsun onlar bu memleketin umudu ve yarınları ve belki de en yaralı yürekleri... Başları sevgi dolu bir elin okşamasına muhtaç, sıcak bir evin verdiği huzura hasret yetişen gül goncaları...

Unutmayalım, o gül goncalarını susuz ve sevgisiz bıraktıkça hiçbir iyi yetişmiş evlat bizim anne-baba olma görevimizi başarıyla tamamladığımız anlamına gelmez...

Tomurcuklanmış bütün güllere selam olsun.


El-âciz

http://www.morveyesil.desenblog.com/#7108


*icim titredi....kendi cocuklugumdan tanidik bir kac kare...belki zaman zaman simdilerde benim de annelik adi altinda uyguladigim dayatmalardan...evet cok mesgulüz...hep bir takim sorun yumagiyla bogusuyoruz....gerekce mi hayir asla...olmaz...olamaz....

Affedin bütün cocuklar annelerinizi...affedin ki icinizdeki bu yarayla bir ömür yasamayin....yoksa bu hayatin hüzünlü yani olursunuz hep...emanetlerimize kiymayalim...bu bedenler bize emanetken....benim cocugum istedigimi yaparimdan hemen uzaklasalim....imtihanimiz cetin olur...derin olur...yüregime vurma anne olur....

Ekleme Tarihi: 22.09.2008 - 00:09
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 Yüregime Vurma Anne!
KaLBeNuR 22.09.2008 - 00:09
 Yüregime Vurma Anne!
akinzen 22.09.2008 - 00:40
 Yüregime Vurma Anne!
rahil 22.09.2008 - 13:29
 Yuregime Vurma Anne
ayse53 22.09.2008 - 15:22

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 823 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.10032 saniyede açıldı