generique stromectol generique luvox kaletra generique colchicine generique stromectol cipralex ciprine cipro med cipro clamycin clarinex clarithrocine claritin claritine claromycine claropram clavamox clavu basan cleocin climara clobex clocim clomid clopin clot basan clozaril co acepril co atenolol co diovan co enalapril co enatec co epril co lisinopril coaprovel colcrys colofac combivir compazine competact concor plus concor confortid conjugen convulex copegus corangine
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Seni Unutmayanı Sen de Unutma

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
RuZGaR su an offline RuZGaR  
Seni Unutmayanı Sen de Unutma

Moderator
1295 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.12.2004
En Son On: 19.03.2012 - 20:30
Cinsiyeti: Bayan 
Sufyan Es-Sevri




İzleniyor. Ağ tabakasında bir av. Nereye gitse peşinde bir adam. Ne yapsa hafıza küpünde bir gümüş dirhem. İşte bir duvara doğru yürüyor. Taşların arasına elini sokuyor sonra. Bir deri parçası çıkarıyor oradan ve uzun uzun bakıyor ona. Her ne okuyorsa tepeden tırnağa ürperiyor. Her ne okuyorsa sararıyor tırnaktan tepeye. Deri parçasını tekrar taşların arasına yerleştirip uzaklaşıyor oradan. Hasta bir adamın yorgun adımlarıyla uzaklaşıyor duvardan. Merakı takipten alıkoyuyor onu. Duvardan uzaklaşanı bırakıp duvarda saklanana yöneliyor. Elini taşların arasına sokup deri parçasını çıkarıyor yerinden. Sırla arasında bir an var. Katlanmış deriyi açtığında sarartan gize ulaşacak. Açıyor, deriyi ve gözlerini. Açıyor, bir cümle binlerce cümleyi: “Ey Süfyan! Allah’ın huzuruna çıkacağın günü düşün!”

Süfyan es-Sevrî, önce kendine seslendi. “Kendim kadar hiçbir şeyle uğraşmamışımdır,” diyerek, gün neyi işaret ettiyse oraya yöneldi. Gün, ilmi işaret ediyordu. İlim, hazırlanmayı ilme. Bilginin konulacağı kabın hazırlanması yıllarca sürerdi. Kulluk ve ahlakla yoğrulurdu çamuru bu testinin. Susmayla başlardı ilim, dinleme ve ezberlemeyle devam eder ve ancak yaşadıktan sonra öğretilebilirdi.

Bilginin duyarlılığı artırması lazımdı. Kimin ilmi çoğalırsa acısı da çoğalmalıydı. Fakat o da ne; “Mâle” fiilinden geliyordu mal. Kalpler mala meylediyordu. Süfyan, alışveriş sırasında kendisine sorulan soruyu cevapsız bırakıyordu, “Şu anda kalbim dirhemime takılı!” diyerek. Ona göre âlim dinin tabibiydi. Dirhemse hastalığı dinin. Tabip davet ederse kendine hastalığı. Nasıl tedavi edebilirdi başkasını. Sustu, o kadar sustu ki Sevrî, “Biliyorum artık; Allah’a ibadet dirhemlerin yanında yapılıyor” mısrasını bir gürz gibi indirdi toprağa bir gün, sonra üç mısrayı üç mızrak gibi bıraktı boşluğa: “Yepyeni ebedî güzeli sattılar/Köhne bir köşeye karşılık/ Ah! Ne hüsran dolu bir ticaret bu!”

“Ya Rab! Kurtar! Kurtar!” diyerek yürüdüğünü görenler batmakta olan bir geminin yolcusu sanırlardı onu. Korku şiddetli, tehlike büyük, kıyamet yakındı. “Kendini her şeyden boşa, kalbini boşalt! Sonra gayret et, gayret et! Acele et, acele et! Kaç, kaç! Âhiret seni götürmeden sen âhirete göç et!” diyordu bir dostuna yazdığı mektubunda. Bir başka dostunu ise şöyle uyarıyordu: “Seni unutmayanı sen de unutma! Tek başınayken de Allah’ı unutma, başkalarının yanındayken de!” Sorularda içtenlik arardı. Cevaplarda içtenlik. “İslam nedir?” diye soran birine, “Çarşıya çıktığında bir hamala sor! O sana ne diyorsa İslâm odur,” demiş, “Nasıl dua edeyim?” diye soran birini, “Günahları terk etmekten güzel dua mı var!” diye cevaplamıştı.

Krallarla arası yoktu. Nice kanaatkâr görünen insanın sultan olduktan sonra pençelerinin çıktığını görmüştü hep. Sımsıkı tuttuğunu dünyayı. Ona göre zalimlerin yüzüne bile bakmak günahtı. Değil ki yanaşmak onlara! “Hayır,” diyordu, “ben sultanların zulmünden korkmuyorum. Fakat beni kendi dünyalarına yanaştırmalarından, kalbime sevgilerini koymalarından korkuyorum. Onlara meyledersem, hatalarını da görmemeye başlarım çünkü.” Süfyan es-Sevrî her şeyin hakikati üzere görülmesinden yanaydı. Su berraksa berrak, bulanıksa bulanıktı. Şerli ve bulanık kimselerin hayırlı sanılması kadar garip bir şey olamazdı.


Tebe-i tâbiînin büyüklerinden Süfyân esSevrî, 713 (H.95) senesinde Kûfe’de doğdu. Hadis ilminin kaptanı olup Kâinatın Efendisi’nin gemilerini güvenli sulara indirdi: “İşçinin ücretini teri kurumadan veriniz!”, “ Yarım hurmayla da olsa ateşten kaçınız! O da olmazsa güzel bir sözle!”, “Birbirinizi terk etmeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz!”, “Üç kişiyseniz arkadaşınızı tek bırakarak fısıldaşmayınız. Böyle yapmanız yalnız kalan arkadaşınızı üzer.”, “Müslüman kardeşini sevindirmen, açken doyurman ve derdini halletmen af sebepleridir.” Koca kaptan, kendisinden hadis dinleyenleri dilsiz kesecek kadar heybetliydi evet, fakat bir bülbülü kafeste bırakmayacak kadar da müşfikti. Arkadaşına; “Bu bülbül neden mahpus!” diye sordu bir gün. “Oğlumundur. Sana hediye etsin,” cevabını aldı. “Hayır,” dedi, “Bir dinar vereyim satsın!” Çocuk bülbülü Süfyan’a sattı. Süfyan kafesin kapısını açtı. O da ne, bülbül bırakmadı Sevrî’yi. Nereye gitse oraya uçtu, yanı başına 778 (H.161)’de Basra’da vefât edene kadar. İşte o gün ölüm meleğinin peşinden cenazeyi izledi bülbül. Kabri başında günlerce öttü acıyla. Evle kabir arasında mekik dokudu. Bir sabah cansız bedeni Süfyan’ın toprağına karışana dek.

Ali Ural - Zaman



Bu mesaj 1 kez ve en son RuZGaR tarafından 16.07.2008 - 16:03 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 16.07.2008 - 14:35
Bu mesajı bildir   RuZGaR üyenin diğer mesajları RuZGaR`in Profili RuZGaR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
halk yolcusu su an offline halk yolcusu  

1504 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 28.05.2008
En Son On: 07.08.2009 - 22:12
Cinsiyeti: Bayan 
Ya Rab! Kurtar! Kurtar!” diyerek yürüdüğünü görenler batmakta olan bir geminin yolcusu sanırlardı onu. Korku şiddetli, tehlike büyük, kıyamet yakındı. “Kendini her şeyden boşa, kalbini boşalt! Sonra gayret et, gayret et! Acele et, acele et! Kaç, kaç! Âhiret seni götürmeden sen âhirete göç et!” diyordu bir dostuna yazdığı mektubunda. Bir başka dostunu ise şöyle uyarıyordu: “Seni unutmayanı sen de unutma! Tek başınayken de Allah’ı unutma, başkalarının yanındayken de!” Sorularda içtenlik arardı. Cevaplarda içtenlik. “İslam nedir?” diye soran birine, “Çarşıya çıktığında bir hamala sor! O sana ne diyorsa İslâm odur,” demiş, “Nasıl dua edeyim?” diye soran birini, “Günahları terk etmekten güzel dua mı var!” diye cevaplamıştı.

allah razı olsun benim canım kardeşim Elinize Saglik
Ekleme Tarihi: 16.07.2008 - 17:17
Bu mesajı bildir   halk yolcusu üyenin diğer mesajları halk yolcusu`in Profili halk yolcusu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 817 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hircin (32), ayazdabirciftyu.. (38), arif_unal (64), lyoonn (46), ergali595 (42), FatihCgdm (38), kirenli (56), *imam_hatipli* (33), Muhsin B. (36), sezer74 (50), recepguducu (50), kenan_kygn (68), tek_1 (44), ajanpenny (46), basketcikid (34), sigat37 (37), erzincani (45), yasemin_nl (36), yosun (40), toprak_67 (45), By_Digital (38), gur (36), MustafaGED&Yacu.. (60), ademyildiray (49), ibrahimdzn (37), muka2828 (44), hagere (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55828 saniyede açıldı