generique colchicine dexamethasone chloroquine dexamethasone fluvoxamine cordarone coreg coridil corpamil corprilin corpriretic corticotherapique cosaar plus cotrim coumadin cozaar crestor crixivan cyclogyl cycrin cyklokapron cymbalta cytotec cytoxan dalacin c dalacin t dalacin v danatrol danocrine daonil deflamat deltasone demadex demolaxin dentomycine depakine chrono depakine depakote depo provera dermestril dermovate deroxat desogen desoren desyrel detrol la
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » *** NAMAZ PLATFORMU *** » ZULÜMLERE DUR DEMENİN VAKTİDİR

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
ZULÜMLERE DUR DEMENİN VAKTİDİR

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Neyimiz olur, ne anlam ifade eder bizim için Filistin? Ya da Çeçenistan, Afganistan, Irak, Somali, Keşmir ve kanla sulanan daha bilmem hangi yerler neyi hatırlatır bizlere? Şehadet kokan, kanla yoğrulan, tevhidle dirilen, Kur'an’la bereketlenen, sünnetle temellenen toprakların boynu bükük bir yetim gibi gözyaşları dökmesi sızlatmaz mı yüreklerimizi hiç? Mazlum ve mustazafların, zayıf ve kimsesizlerin, dul ve yetimlerin hiç dinmeyen feryatları kaçırmakta mıdır uykularımızı? Yoksa kanıksamış duygularla, sadece dil alışkanlığı olduğu için dualarımızda son sıralarda yer bulan bir sorun mudur Filistin, Çeçenistan, Afganistan, Irak, Somali, Keşmir ve daha nice beldelerin âh u figanları?
Kulakları tıkamakla duymama eşiği çoktan aşıldı feryatların… İniltiler, yerle gök arasını dolduralı çok zaman oldu çünkü. Doğadan gelen sesler, kendi öz sesi değil artık. Neye dokunsan, aslında bir mazlumun, bir yetimin, zulme uğramış bir yaşlının hıçkırıklarını ses vermektedir. Diller ayrı, renkler ayrı, coğrafyalar ayrı olsa da, ayyuka çıkan ahu figanların aynıdır ses tonları ve kulakları yırtmakta, yürekleri dağlamakta, ciğerleri sızlatmaktadır…
Oysa kardeştik eskiden bir vücudun azaları gibi… Filistin’de bir ah duyulsa, en uzak diyarlardaki Müslümanların gözüne uyku girmezdi. Çeçenler, Kafkas Müslümanlar, Somali, Afganistan ve İslam coğrafyasının herhangi bir köşesinde bulunan bir Müslüman zulme uğrasa, ümmet yemekten içmekten kesilir, bunu kendi duyarsızlığına bağlardı. Eskiden, Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın; “… Birbirinizle hasetleşmeyin. Birbirinizle aranızdaki iyi münasebetleri kesmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeşler olun!” fermanı uyarınca birbirimizi kollar, birbirimizi gözetirdik ümmet olarak…
Zulme şahit olmamak için gözleri kapatmak fayda vermiyor artık. Zulüm, hayatın rengi haline geldi, bizler ümmet olarak gözlerimizi kapatıp kendi halimizde yaşama hevesine kapıldığımızdan beri… Evlerin içi, okunan gazeteler, radyo ve televizyonlardan yükselen haber bültenleri, afişler, kitaplar ve görmemek için olanca gayret gösterilen her şey, zulmü ilan ediyor en gür sesleriyle… Okul kapılarında bekleyen başörtülü bacılar, alnının teri, bileğinin hakkı, zekâ ve aklının eseriyle ödül almaya hak kazanan örtülü kızların sahneden alaşağı edilmeleri, kutlu doğum bağlamında şiir ve ilahi okuyan tesettürlü kızların muhtıra konusu olmaları… Her şey, ama her şey zulmü afişe etmektedir. Yıllar oldu ki gözlerin kapatılmasıyla, kulakların tıkatılmasıyla, vicdanların hissizleşmesiyle görülmeyen, duyulmayan, hissedilmeyen bir şey olmaktan çıktı zulüm…
Ümmetin bölük pörçük olduğunu içimiz kan ağlayarak itiraf ediyoruz. Uzun zamandan beridir halkı Müslüman olan devletlerin yöneticileri uşaklık ve köleliğe devam edip zalimlerle kol kola yürümekte ve kan içici zalimlerin zulmüne ortaklık yapmaya devam etmektedirler ne yazık ki… Her gün gözlerimizin önünde cereyan eden yürek yakıcı bu manzaralara kahredip lanet okumak yetmiyor artık. İsrail’in her gün uçaklar, tanklar ve en acımasız ölümcül silahlardan ölüm saçmakla kalmayarak açlığa, yokluğa ve ölüme mahkûm ettiği Filistinli kardeşlerimizin, İsrail’in ambargo ve ablukasından kurtulup yiyecek almak için Mısır’a geçmek isterken kapıların yüzlerine kapatılmasına kahredip lanet okumakla yetinmek, hiçbir işe yaramaz artık. Mısır yönetiminin bu tavrı, İsrail’in zulmünden çok daha büyük, çok daha acı, çok daha yürek sızlatıcı başka bir zulüm değil midir? Düşmanın düşmanlığını anlamakta güçlük çekilmez; ama dost olmaları gereken, bizden taraf görünmeleri gereken, İslam ümmetinin bir ferdi olmanın gereklerini yerine getirmeleri beklenenlerin bu davranışlarını anlamak, elbette çok daha zordur. Allah’ın İslam’ın ve Müslümanların düşmanlarına karşı ayağa kalkmadan önce, içimizdeki hain ve işbirlikçilerden kurtulmanın gereği, her zamankinden çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Hain ve uşak ruhlu yöneticiler İslam ülkelerinin başında oldukça, mağlubiyet ve zulümler kaderimiz olmaya devam edecektir ne yazık ki… Çünkü “…Şüphesiz ki bir kavim, kendini değiştirmedikçe; Allah da onları değiştirmez. …” (Ra’d: 11)
Kanıksadık artık bizden görünen insanların bizleri arkadan vurmalarına… Güçsüzlüğümüz, en çok da içimizdeki işbirlikçilerden geliyor çoğu zaman… Birçok mücadelenin tam zafer kazanılacağı anda işbirlikçiler yüzünden mağlubiyetle sonuçlandığı, tarihin bildirdiği gerçeklerdendir. Şeyh Şamil’in Ömer muhtar’ın ve daha birçok âlim ve mücahid önderin, zafere ramak kala işbirlikçiler yüzünden mağlubiyetlere maruz kaldıklarını yüreğimiz burkularak hatırlamaktayız. Aramıza nifak tohumlarını eken, atalet ve ye’sin bir ahlak haline gelmesine neden olan, yüreklerimize çeşitli korkular koyan; ümmetin perişanlığını, İslam’ın garipliğini, Müslümanların güçsüzlüğünü sorgulamamızı ve hal çareleri düşünmemizi engelleyenler, hep işbirlikçi hainler ve bizden görünen yöneticiler olmuşlardır.
Hain ve işbirlikçilerden yayılan hastalık, bir kangren gibi bütün ümmetin bedenini sarmıştır. Bu yüzdendir ki, herkes kendini düşünüp durmakta ve uzun zamandan beri “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığını bayraklaştırmaktadır. Yoksa koca bir ümmet, boş gözlerle nasıl bakacaktı Filistinli kardeşlerinin perişan hallerine? Çeçen halkı yok olmaya doğru giderken, feryatları bir taşa çarpar gibi nasıl etkisiz kalırdı yoksa? Bin yıl yaşanması istenen yılanların; mazlumların kanlarıyla beslenecekleri için doymak bilmeyen bir canavara dönüşecekleri bilinmez mi hiç? Ve bu canavarların, zaman ve şartlar olgunlaştığında, açlığın bastırılması için hiç kimseye acımayacaklarını, doymak bilmeyen iştahlarına herkesi kurban edeceklerini bilmek için uzman olmaya gerek var mı? Doğanın bir kanunudur çünkü bu…
İslam düşmanlığını ve Müslümanlara tahammülsüzlüğü varlıklarının sebebi kılanlar, İslam coğrafyasının her köşesine sinmişler ne yazık ki… Yaşadığımız topraklarda, bu düşmanlığı ve İslam düşmanı zalimlere payanda olanların Müslümanlara çektirdiklerini en koyu bir şekilde yaşadığımız bir gerçektir. Bu yüzden de ümmetin derdini unutup kendi dertlerimizle uğraşmak zorunda kalıyoruz mecburen. Yani gücü ellerinde bulunduranların, İslam’ı sürekli birinci tehdit olarak algılamasından dolayı Müslümanların dayanılmaz baskılara ve sindirme politikalarına maruz kalmalarına mı yanalım, yoksa Filistinli kardeşlerimizin dertlerine mi?... Çeçen kardeşlerimizin tüm imkânsızlıklarına rağmen Ruslara karşı kahramanca direnişleri esnasında gördükleri soykırım, vahşet ve barbarlığa mı ağlayalım, yoksa bizden gibi görünen sütü bozuk, aslı belli olmayanların İslam’a ve Kur'an’a tahammülsüzlüklerine mi? Ümmetin bir parçası olması gerekenlerin ya da öyle olduklarını söyleyenlerin İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıkları, apaçık bir zulüm değil de nedir? Güçleri, duaları, düşünceleri İslam ümmetinin dertlerinden başka taraflara çevirmemize neden olan her hareket zulümdür, ihanettir, arkadan bıçaklamaktır…
“Zulümle abad olanın sonu berbat olur” diye söylemişler. Hepimiz bunu biliriz de, zalimlerin sonlarının berbat olması, biraz da bizim elimizde değil midir? Yatarak, gözler kapatılarak, kulaklar tıkılarak zalimin zulmüne ‘Dur’ denilemeyeceğini, denilse bile hiçbir işe yaramayacağını bilmeyen var mıdır acaba? O halde söz bitmiştir… Tüm İslam ümmeti için zulme karşı direnç gösterme, Müslümanları kucaklama, İslam Kardeşliğini yeniden tesis etme zamanı çoktan geldi. Bu, ya şimdi gerçekleştirilir, ya da topluca yok olmaya giden merdivenin ilk basamaklarını tırmanmaya mecbur kalırız.
Onların silahları ve güçleri korkutmamalıdır asla bizleri… Çünkü onlar korkaktırlar… Onlar, iyice korunmuş zırhlı savaş araçları veya korunaklı siperlerde olmaksızın Müslümanlarla toplu bir şekilde savaşma cesareti gösteremezler. Onlar, dünyayı ahiretten daha çok sevdikleri için ölmeyi göze alamazlar. Düşmanlarımızın birlik görüntülerinden çekinmemek, silah ve mühimmatlarından korkmamak lazımdır. Çünkü onların Müslümanlar karşısında kalpleri paramparçadır. Kâfirlerin, Allah (cc)’tan çok Müslümanlardan korktukları, bilinen bir gerçektir. Çünkü yüce Rabbimiz, Müslümanların korkusunu onların kalplerine yerleştirmiştir. “Doğrusu onların kalbine korku salan; Allah'tan çok, sizlersiniz. …”(Haşir: 13) müjdesini de yine Allah vermektedir bizlere. Çünkü düşmanlarımız bilmektedirler ki, Müslümanlar ahireti dünyadan daha çok sevmektedir ve şehadeti her şeyden daha çok arzulamaktadır. Ölümden korkmayan imanlı bir Müslüman’a, hiçbir silahın üstün gelemeyeceğini, düşmanlarımız çok iyi bilmektedirler.

Elbette düşmanlarımızın korktuğu o iman sahibi Müminlerden olabilmek için önce kendimizden başlamalıyız. Tek çıkar yol, yeniden; ama sımsıkı bir şekilde Kur'an ve sünnete sarılmaktır. Bütün dertlerin ilacı, bütün sıkıntıların dermanı, bütün hastalıkların şifası budur. İşgallerden kurtulmanın, düşmanlarımızı alt etmenin, mağlubiyetten galibiyetler çıkarmanın, gözyaşlarının dinmesinin, mazlumun zalimden intikam alacağı günlerin gelmesinin tek yolu, Kur'an ve sünnete sarılmak, tevhid bayrağı altında buluşmaktır.


Ekleme Tarihi: 16.05.2008 - 17:43
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 820 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hircin (32), ayazdabirciftyu.. (38), arif_unal (64), lyoonn (46), ergali595 (42), FatihCgdm (38), kirenli (56), *imam_hatipli* (33), Muhsin B. (36), sezer74 (50), recepguducu (50), kenan_kygn (68), tek_1 (44), ajanpenny (46), basketcikid (34), sigat37 (37), erzincani (45), yasemin_nl (36), yosun (40), toprak_67 (45), By_Digital (38), gur (36), MustafaGED&Yacu.. (60), ademyildiray (49), ibrahimdzn (37), muka2828 (44), hagere (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.03041 saniyede açıldı