lopinavir ritonavir fluvoxamine kamagra ivermectin generique luvox voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KADIN & AiLE » Kadınların örtünmesi geschlossen

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 20 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
yanlýz su an offline yanlýz  
Kadınların örtünmesi

41 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.10.2007
En Son On: 13.06.2008 - 16:14
Cinsiyeti: ----- 
Mükellef olan, yani akıl ve balig olan insanın nemaz kılarken açması veya her zaman başkasına göstermesi ve başkasının bakması haram olan yerlerine (Avret mahalli) denir. Erkeğin ve kadının avret mahallini örtmesi, hicretin üçüncü senesinde gelen, (Ahzab) ve beşinci senesinde gelen (Nur) surelerinde emir olundu.

Hür olan kadınların ellerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, bilekleri, sarkan saçları ve ayaklarının altı, nemaz için e avretdir.

Erkeğin veya kadının avret uzvlarından herhangi birinin dörtde biri, bir rükn açık kalırsa, nemaz bozulur. Azı açılırsa bozulmaz. Nemazı mekruh olur. Mesela, ayağının dörtde biri açık olan kadının nemazı sahih olmaz. Kendisi açarsa hemen bozulur.

Avret yerini örtmek, namazda da, namaz dışında da farzdır. Yalnız iken kılarken de, örtmek farzdır. Temiz elbisesi bulunan kimsenin karanlıkda, yalnız iken de çıplak kılması caiz değildir.

Kadınların, namaz dışında, yalnız iken, diz ve göbek arasını örtmesi farz olup, sırtını ve karnını örtmesi vacib, başka yerlerini örtmesi edebdir. Evde yalnız iken, başı açık dolaşabilir. Görünmesi caiz olan onsekiz erkek yanında, ince baş örtüsü örtmeleri evladır. İyi olur. Yalnız iken avret yeri, ancak özr ile açılabilir. Mesela halada açılır. Yalnız olarak gusl abdesti alırken açmak mekruh olur veya caizdir veya küçük yerde caiz olur da denildi. Namaz dışında, necasetli elbise ile de örtünmek lazım olur.

Kadınların, yabancı erkeklere yalnız yüzünü ve avuçlarını açması caiz ise de, erkeklerin, Müslüman olsun, kafir olsun, yabancı kadınların yüzlerine ve avuçlarına şehvet ile bakması caiz değildir.

Kadınların bakması caiz olan yerlerine, mesela yabancı kadınların yüzlerine, avuçlarına ve avret yerlerinin resmlerine ve konuşan çocukların avret yerlerine, lüzumsuz olarak şehvetsiz bakmak mekruhdur. Konuşmağa başlamamış olan küçük çocukların avret mahalli, yalnız sev’eteyndir.

Erkek çocukların, on yaşına kadar, kızların ise, gösterişli oluncıya kadar galiz avretlerine, bundan sonra, bütün avret yerlerine bakmak caiz değildir. Oğlanların yüzüne şehvet ile bakmak da haram olup, şehvetsiz bakmak, güzel olsalar da caizdir.

(Üç şey, göze cila verir: Yeşilliğe, akar suya ve güzel yüze bakmak) ve (Üç şey gözü kuvvetlendirir. Sürme çekmek, yeşilliğe ve güzel yüze bakmak) hadis-i şerifleri, bakması halal olan kimselere bakmanın faidesini bildirmekdedir. Yoksa, yabancı kadınlara, kızlara bakmak, gözü zaifletir ve kalbi karartır.

Hadis-i şerifte, (Yabancı bir kızı görüp de, Allahü teâlânın azabından korkarak, başını ondan çeviren kimseye Allahü teâlâ ibadetlerin tadını duyurur) buyuruldu. İlk görmesi afolunur. Bir hadis-i şerifde, (Allah için yapılan cihadda düşmanı gözleyen veya Allah korkusundan ağlıyan veya haramlara bakmıyan gözler, kıyametde Cehennem ateşini görmiyeceklerdir) buyuruldu.

Yedi veya on yaşında olan gösterişli kızlar ve onbeş yaşını dolduran veya baliga olan bütün kızlar, kadın hükmündedir. Böyle kızların başları, saçları, kolları, bacakları açık olarak, yabancı erkeklere görünmeleri ve erkeklere teganni etmeleri, onlarla yumuşak, cilveli konuşmaları haram olur. Kadınların, yabancı erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyac olduğu zaman, fitneye sebeb olmıyacak şekilde, sert konuşması caizdir.

Erkekler arasında yüzünü açmaları da böyledir. Kadınların, başı, saçı, kolları, bacakları açık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklere, lüzumsuz yere, seslerini duyurmaları, erkeklere şarkı söylemeleri, plak ile, film ile de duyurmaları, Kur’an-ı kerim, mevlid, ezan okuyarak duyurmaları büyük günahdır.

Kadınların, kızların ince, dar veya kürklü örtü ile ve küpe, gerdanlık gibi zinet eşyası açık olarak ve erkekler gibi giyinerek ve saçlarını erkekler gibi traş ederek sokağa çıkmaları haramdır.

Bunun için, geniş bile olsa, pantalon ile örtünmeleri de caiz değildir. Pantalon, erkek elbisesidir. Hadis-i şeriflerde, (Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere la’net edildi).

Hele dar pantalon, erkeklere de caiz değildir. Çünkü, kaba yerleri dışardan belli olmakdadır. Bundan başka, kadınların pantalon giymeleri eskiden de, şimdi de islam adeti değildir.

Dinsizlerden, islam tesettürünü bilmiyenlerden gelmekdedir. Haramlar yayılsa, yerleşseler de, islam adeti olamazlar. Kafirlere benziyenin, onlardan olacağı, hadis-i şerifde bildirilmişdir. Pantalon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantalon yokmuş gibi dizleri örtmesi lazımdır. Şalvar, çok geniş olduğu için, adet olan yerlerde, kadınlar için de, iyi bir örtü olur.

Âdet olmıyan yerlerde fitneye sebeb olursa, kullanması caiz olmaz. Geniş manto ile örtünmek adet olan yerlerde, kadının çarşafla sokağa çıkması da böyledir. Ayrıca, islam örtüsü ile alay edilmesine sebeb olarak, günah da olur. Nemazda ve nemaz dışında, avret yerini başkalarının yan taraflardan görmemeleri için, örtmek farz olup, kendinden örtmesi farz değildir.

İnsanların, birbirine görünmesi ve bakması, dört dürlüdür: Erkeğin kadına, kadının erkeğe, erkeğin erkeğe, kadının kadına bakmasıdır. Erkeğin kadına bakması da dörde ayrılır: Erkeğin yabancı hür kadına, kendi hanımsine ve kendi cariyelerine ve bakması caiz olan onsekiz akrabasına, başkalarının cariyelerine bakmasıdır.

Erkeklerin yabancı kadının yüzünden ve avuçlarının içinden ve dışından başka yerine bakmaları dört mezhebde de haramdır. Kızların yüzlerine şehvet ile bakmaları da haramdır. Bunun için, kızların yüzlerini de örtmeleri lazımdır. Hasi, ya’ni burulmuş, husyeleri çıkarılmış olanın bakması da haramdır. İnsanı burmak yani kısırlaştırmak haramdır. Hayvanı, ancak semizletmek için caizdir.

Erkeklerin, erkeğin göbeği ile dizi arasına bakmaları haramdır. Bunun dışına, şehvetsiz bakmaları caizdir. Zevcesine tepeden tırnağa kadar, şehvet ile dahi bakması ve bunların ona bakmaları caizdir.

Erkek, nikahla alması ebedi, sonsuz haram olan onsekiz kadının başına, yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetden emin ise, bakabilir. Göğüslerine, koltuk ve yanlarına [böğürlerine], uyluk ve dizlerine ve sırtına bakamaz. Kadınların buralarına da (Galiz) ya’ni (Kaba avret) yerleri denir. Her kadının, buralarını nemazda, yabancı erkeklerin yanında, şekli belli olmamak üzere geniş olarak örtmeleri lazımdır.

İslam kadınları, şimdiki manto ile örtünmekde idi. Çarşafla örtünmeleri, sonradan adet oldu. Geniş, uzun manto, kalın baş örtüsü ve uzun çorap, şimdiki çarşaflardan daha iyi örtmekdedir.

Kafirler, zındıklar, müslüman hanımlarını aldatmak için, (İslamiyyetin başlangıcında kadınlar örtünmezdi. Peygamber zamanında, Müslüman kadınları, başları,kolları açık gezerlerdi. Sonradan, kıskanç din adamları, kadınların örtünmelerini emr etdiler. Kadınlar, sonradan kapandı. Umacı gibi oldu) diyorlar.

Evet, kadınlar açık gezerdi. Fakat, hicretin üçüncü senesinde (Ahzab) ve beşinci senesinde (Nur) sureleri gelerek, Allahü teâlâ örtünmelerini emir eyledi.

Bakması caiz olan yere, şehvetden emin olanın dokunması da caizdir. Bir hadis-i şerifde, (Ananın ayağını öpmek, Cennet kapısının eşiğini öpmek gibidir) buyuruldu. Fakat, yabancı genç kadının eline ve yüzüne bakmak caiz olduğu halde, şehvetden emin olsa dahi, dokunmak, tokalaşmak caiz değildir.

Herhangi kadın ile zina etmek veya herhangi bir yerine şehvet ile dokunmak, unutarak veya yanılarak bile tutsa, hanefide ve hanbelide (Hurmet-i musahere)ye sebeb olur. Ya’ni, o kadının neseb ile ve süt ile olan anası ve kızları ile o erkeğin evlenmesi, kızın da, oğlanın oğlu ve babası ile evlenmesi ebedi haram olur. Bir baba ile kızı arasında hurmet-i musahere hasıl olursa, kızın anası ile, ya’ni adamın hanımsi ile adam arasındaki nikah bozulmaz. Kadın başkası ile evlenemez. Adamın bu kadını boşaması lazım olur. Bu kadın ile evli kalması ebedi haram olur.

Damad ile kayın validesi arasında hurmet-i musahere hasıl olursa, damadın hanımsini boşaması lazım olur. Damad, bu kadın ile, sonsuz olarak, bir daha evlenemez . Kızlar, kendilerinden emin olsalar da, yabancı erkeklere dokunmaları caiz değildir. Şehvet ile dokunurlarsa, hurmet-i müsahere hasıl olur. Kızın ve ihtiyarların şehveti, kalbinin meyl etmesi demekdir. Şehvete sebeb olmıyacak derecede ihtiyar kadınla müsafeha etmek [tokalaşmak] ve elini öpmek, kendinden emin olana caiz ise de, yapmamak daha iyidir.

Yabancı kadın çok olsa da, halvet olur. Çok ihtiyar kadınla ihtiyar erkek sefere çıkar ve yalnız kalabilirler . Ebedi mahrem olan onsekiz kadından biri ile halvet caiz ise de, yalnız süt kardeş ile ve genç kaynana veya gelin ile, fitne şübhesi olunca, mekruhdur. Yabancı genç kadınla, zaruret olmadan, konuşmak caiz değildir. Mescid gibi dışarıdan içerisi görünen umuma açık yerlerde [nakl vasıtalarında, dükkanlarda] yalnız kalmak, halvet olmaz. Bir evin iki odası bir yer sayılmaz.

İmam-ı Ebu Yusüfe göre, ekmek pişirmek, çamaşır yıkamak [ve kaba olmıyan avret yerlerinin açık olması lazım gelen başka işler] için ücretle çalışmağa mecbur kalan muhtac, esir, kimsesiz kadınlar [işçi ve me’murlar], iş icab etdirdiği kadar, ayaklarını ve kollarını açabilir. Erkeklerin, bunları, iş için görmesi ve şehvetsiz bakması caiz olur.

Baldız ve yenge de yabancı kadındır. Bunların da saçına, başına, koluna, bacağına bakmak haramdır. Bunlar gibi yabancı akraba evine gidince veya onlar gelince, kadın erkek birlikde oturmak, gülüp neş’elenmek caiz değildir. Beraber oturmak adet olan ve haram olduğuna ehemmiyyet verilmiyen yerlerde, fitne çıkarmamak ve akraba arasında düşmanlıklara yol açmamak için, kadınlar erkek akraba yanında ve sofrada örtülü olarak, kısa zaman oturur.

Ciddi konuşulur. Bu görüşmenin kısa sürmesine ve seyrek olmasına ve bilhassa bir yerde yalnız bulunmamalarına çok dikkat etmelidir. Dinini bilen ve uyan, bilgili ve halis Müslümanlar, böyle birlikde hiç oturmamalıdır. Cahillerle münakaşa etmemeli, dinimiz böyle emr ediyor diye israr etmemeli, dünya işlerini ileri sürerek, tatlı söyleyip, akrabayı darıltmıyarak, haramdan kaçınmağa çalışmalıdır.

Evlenmek istediği kızı, şehvet korkusu olsa bile, bir kerre görmeleri ve doktorun, ebenin, sünnetcinin, lavman yapanın, lazım olduğu kadar bakmaları caizdir.

Kadınların birbirlerine avret yeri, erkeğin erkeğe avret yeri gibidir.

Şehvetden emin olan kadının yabancı erkeğe bakması, erkeğin erkeğe bakması gibidir. Şehvet ile bakması haram olur.

Gayr-ı müslim ve mürted kadınların [ve mürted amca ve dayının], Müslüman kadınlarına bakması, ya’ni Müslüman kadınların bunlara görünmeleri, yabancı erkeklere görünmeleri gibi, üç mezhebde de haramdır. Bunlar Müslüman kadınlarının bedenine bakamazlar. Hanbeli mezhebinde caizdir.

Bedendeki bakması caiz olmıyan yerler, bedenden ayrılırsa, öldükden sonra dahi, bunlara bakmak caiz değildir. Kadınların saç ve başka kılları, ayak tırnakları [el tırnakları değil] ve kemikleri vücuddan ayrıldıkdan sonra, bunlara bakılamaz.

Kadınların bakılması haram olan yerlerinin aynadaki veya sudaki görüntülerine şehvetsiz bakmak haram değildir. Çünkü, kendileri değil, aksleri, benzerleri görülmekdedir.

Aksleri, resmleri, kendileri değildir. Bunları görmek, kendilerini görmek olmaz. Resmlerine, sinemadaki ve televizyondaki görüntülerine bakmak, aynadaki hayallerine bakmak gibidir. Hepsine şehvetsiz bakmak caiz olup, şehvet ile bakmak veya şehvete sebeb olacak görüntülerine bakmak, böyle sesleri dinlemek haramdır. Bunlara şehvet ile bakan elbette vardır. Şehvete, harama sebeb olan resmleri yapmak, basmak, resm etmek haram olur.

Kadınların avret yerlerine cam, herhangi gözlük ve su arkasından şehvetsiz de bakmak ve su içindeki kadına bakmak caiz değildir, haramdır.

Vücude yapışık olmıyan, dar olmıyan elbise ile örtülü kadına şehvetsiz bakmak caizdir. Kaba avret yerleri dar elbise ile örtülmüş kadına, şehvetsiz de bakmak haramdır. Yabancı kadının iç çamaşırlarına şehvetle bakmak haramdır. Sıkı, dar örtülmüş, kaba olmıyan avret yerlerine şehvetle bakmak haramdır.

Kadınların açık ve süslü olarak sokağa çıkmaları haram olduğu gibi, mahrem olmıyan erkeğin bulunduğu yerlere böyle girmeleri de haramdır. Avret yeri açık olarak cami’ içine girmek, daha büyük günahdır. Avret mahalli açık olan kimselerin bulunduğu yere veya haram işlenen her yere (Fısk meclisi) denir.

Müslümanların, zaruret olmadıkça, fısk meclislerinde, yani fasıkların toplandığı yerde oturmalarının ve hanımlerini göndermelerinin caiz olmadığı (Bezzaziyye)de yazılıdır.

Îmanı olan hanımların, sokağa çıkarken baş, saç, kol, bacak gibi kaba olmıyan avret yerlerini de örtmeleri bildirildi. Îmanın gitmemesi için, haramdan çok korkmalıdır.Yalnız keyflerini, zevklerini düşünenler, zevklerine kavuşmak için, başkalarının zarara, felakete düşmelerinden çekinmiyenler diyorlar ki: (Umacı gibi örtünmüş kadını görmek, insana sıkıntı veriyor. Süslü, açık, güzel kadına, kıza bakmak ise, insana ferahlık, neşe veriyor. Güzel bir çiçeğe bakmak, koklamak gibi tatlı oluyor).

Halbuki, çiçeğe bakmak, onu koklamak ruha tatlı gelmekdedir. Ruhun Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü anlamasına, Onun emrlerine uymasına sebeb olmakdadır. Kokulu, tuvaletli, açık kıza bakmak ise, nefse hoş gelmekdedir. Kulak, renkden zevk almaz. Göz de sesden zevk almaz. Çünkü, anlamazlar. Nefs Allahü teâlânın düşmanıdır. Zevklerine kavuşmak için her kötülüğü yapmakdan çekinmez. İnsan haklarını, kanunları çiğner. Onun zevklerinin sonu yokdur. Kıza bakmakla doymaz.

Onunla buluşmak, her zevkını yapmak ister. Bunun içindir ki, bütün kanunlar, nefslerin taşkınlıklarını önlemekdedir. Nefsin taşkın zevkleri, insanı sefalete, hastalıklara, aile faci’alarına, felaketlere sürüklemekdedir. Allahü teâlâ, bu faci’alara mani’ olmak için, kızların açılmalarını, yabancı erkeklere yaklaşmalarını, içkiyi, kumarı yasak etmişdir. Nefslerinin esiri olanlar, bu yasakları beğenmiyorlar. Bunun için, Ehl-i sünnet alimlerinin ilmihal kitablarını kötülüyor, gençlerin bu kitabları okuyarak se’adete kavuşmalarına mani’ oluyorlar.
Ekleme Tarihi: 08.11.2007 - 15:45
Bu mesajı bildir   yanlýz üyenin diğer mesajları yanlýz`in Profili zum Anfang der Seite
lütfü  öz su an offline lütfü öz  

3 Mesaj

Kayıt Tarihi: 20.05.2009
En Son On: 20.05.2009 - 21:29
Cinsiyeti: ----- 
ben şimdıkı kızlara kadınlar hıç guvenmıyorum
Ekleme Tarihi: 20.05.2009 - 21:24
Bu mesajı bildir   lütfü  öz üyenin diğer mesajları lütfü  öz`in Profili lütfü  öz Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
lütfü  öz su an offline lütfü öz  

3 Mesaj

Kayıt Tarihi: 20.05.2009
En Son On: 20.05.2009 - 21:29
Cinsiyeti: ----- 
örtunmek guzel ama onemlı olan inactır bası kapalı olupta şeytana uyan ne kışıler var
Ekleme Tarihi: 20.05.2009 - 21:29
Bu mesajı bildir   lütfü  öz üyenin diğer mesajları lütfü  öz`in Profili lütfü  öz Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
keskinmetal su an offline keskinmetal  

655 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.06.2008
En Son On: 10.10.2014 - 15:55
Cinsiyeti: ----- 
kardeşim lütfü ben şimdiki kadın ve kızlara güvenmiyorum diyorsun ve eklemissin örtünmek güzel ama inaçlı olmak gerekir diye inancı olmayan neden örtünsün ayrıca öyle bacılar varki allah sayılarını artırsın tabi her kes iancı gereği kapanmıyor örf adet ve aneneler gereği kapanan larda var bazen konulara cevap yazarken herkesi bir göremezsin örneğin ben kadın ve kızlara güvenmiyorum diyorsun oysa o güvenmediğin kızlar bir gün anne olacaklar ve o güvenmediğin kadınlar belkide annedir ve cennet anaların ayakları altındadır onun için kadınlarımıza ve kızlarımıza güveneceğiz onlar bizlerin baş tacı olmalı yalnız burda anne ve babanın görevleri ön plana çıkmakta eğer burda ayrım yapmadan evlatlarımızı yetiştirirken allah rızasını gözeterek bir yaşam tarzı öğretebilirsek işte o zaman güvensizlikte ortadan kalkacaktır buda ben elhamdülüllah müslümanın diyen her kişinin en öncelikli görevleri arasındadır
Ekleme Tarihi: 20.05.2009 - 23:48
Bu mesajı bildir   keskinmetal üyenin diğer mesajları keskinmetal`in Profili keskinmetal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
keskinmetal su an offline keskinmetal  

655 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.06.2008
En Son On: 10.10.2014 - 15:55
Cinsiyeti: ----- 
yalnız kardeşimdende

örtünmenin gerkliliğini araştırıp bizlerle paylaştığı için
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 20.05.2009 - 23:52
Bu mesajı bildir   keskinmetal üyenin diğer mesajları keskinmetal`in Profili keskinmetal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rahil su an offline rahil  

1191 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2008
En Son On: 17.03.2011 - 18:14
Cinsiyeti: ----- 
evet başı örtülü yarı çıplaklar var.. başını örtüpte müslümanlığa yakışmayan hareket ve davranışlarda bulunan genç kızlarımız var.. sadece kızlar değil müslümanım diyen genç erkeklerde müslümanlığa yakışmayan hal ve tavırları sergiliyorlar.. müslümanlığın adını lekeliyip müslümanlığı kötülüyorlar.. ama bunu genelleyemeyiz.. bi kaç kişinin yaptığını hepsine mal edemeyiz.. onlar kişinin karakterine göre kişinin iradesi ve nefsine göredir..
beş parmağın beşi bir olmaz.. bir torba elmanın içinde çürüklerde çıkar tabiki.. genellememek lazım.. saygılar..
Ekleme Tarihi: 21.05.2009 - 15:37
Bu mesajı bildir   rahil üyenin diğer mesajları rahil`in Profili rahil Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
bahar61 su an offline bahar61  
Kalpte iffet örtüsü yoksa, zahiren örtülenler sadece yanıltmaya yarar

1 Mesaj

Kayıt Tarihi: 27.06.2005
En Son On: 22.05.2009 - 15:52
Cinsiyeti: Bayan 
Selamlar kaedeşlerim.
Yazı oldukça dikkatimi çekti. Ben özellikle İslamda örtünme konusunda çok kitap ve yazı okudum.Başörtüsünü savunanlarında dinde yeri yok diyenlerimde sayısız yazısını okudum.
İlkönce başlık altındaki yazının bölümleri altına bazı sorular yazıp bu konuya katılmak istedim. Sonra bunun çok zor olacağını düşünerek bir internet yazarı tanıdığımdam elime geçen ilginç bir yazışma üzerinde sizlerin görüşlerini öğrenmeyi tercih ettim.
Umarım kimseyi kızdırmam. Maksadım benimde kafamda oluşan bir çok soru işaretini belki biraz aydınlatabilmek.
Bu yazışma adını ve mail adresini xxx lediğim kişi ile Hayrettin Karaman arasında geçmiş ama yazının sahibi aslında bu yazıyı yalnızca Hayrettin Karamana göndermemiş. Hayrettin Karamandan gelen cevap yazı üzerinede yine karşılık verip tüm yazının ilkini göndersiklerine tekrar göndermiş.
Ben başımı beş yıl önce geçirdiğim bir rahatsızlık nedeniyle mecburen açtım.Bunda bir hikmet var diyede başın örtülmesi olayının gerçeğini araştırmaya adeta gömüldüm.Bugün ise başörtüsünün bir emir değil yalnızca bir tercih olabileceği inancındayım.
Sanırım kendimide kısaca anlatmış oldum.
Makul düşünce yazacak kardeşlerime şimdiden teşekkür ediyorum.
Yazının içinde siyasette var onuda belirteyim. O nedenle biraz sabırla bakmak gerekiyor.Kusura bakmayın.Nede olsa iki yazışmayı ihtiva ediyor.

Tüm güzellikler ve iyilikler sizinle olsun

gül gül gül gül gül gül

Merhabalar, Sn. Hayrettin Karaman, değerli yazılı ve görsel medya mensuplarımız ve sivil kuruluşlarımızın değerli mensupları,

Bu yazım Sn, Hayrettin Karaman'a bir cevabi yazı niteliğindedir. Paylaşıma ve eleştiriye ana yazımda olduğu gibi açıktır.
Yazımın hemen altında Sayın Hayrettin Karaman'ın benim mevzu yazıma vermiş olduğu cevabi yazı var. Ben ayrımsız bana gelen yazıları cevap geldiğindede yazdığım tüm değerli basın ve sivil kuruluş üyelerimizle paylaşıyorum. O nedenle bu yazımın cevabınıda aynı şekilde ana yazımı alan tüm alıcılara göndermiş olacağım. Böylece açık ve adaletli bir tartışma ortamı yani gizlisi saklısı bölünmüşü olmayan bir bilgi ortamı olmuş olacak diye düşünüyorum.

Sayın Hayrettin Karaman'a yazıma cevap verme zahmetinde bulunduğu için teşekkür ediyorum. Herkesin inancına saygılı olmak denen Allah'ında emri olan erdem ise benim hem yaşamımda hemde satırlarımda zaten gereğince mevcut. Bu kavram olmazsa imanda olmaz zaten. Ne buyuruyor alemlerin Rabbi. "Eğri ve doğru birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. O halde mücadele etmeyiniz.

Benim bu yazıları yazma nedenimde zaten inancın menfaat siyaset ve mevki uğruna hemde Kuran'da asla olmayan bir hükümle sonuna kadar acımasızca kullanılmasının milletimiz içinde yaptığı ayrım, tahribat ve bizi ulusça götürdüğü faciayı anlatmak, anlatabilmek.

Sanırım Hayrettin bey benim yazımı okuyup anlamak yerine, "Bu bizden değildir" o halde bir şekilde onu yermek hatta aşağılamak yolunu tercih etmek gerekir diye düşünmüş. Bu zihniyetin çok daha koyusu ülkenin üzerine çöreklenmek için zaman ve fırsatını kolluyor aslında.
Ben beklerdim ki benim bu kadar emek sarfedip sırf Allah rızası için ve ülkemin tüm insanlarını ayrımsız sevip yazdığım satırlara olumlu ve mantıklı eleştiriler getirilebilsin. Tabi şayet varsa ve ben bunlara yine kendi akıl, bilgi ve hissiyatımca cevap vermeye çalışayım.

Hayrettin bey söylermisiniz, benim akıl mantıkla donatılı ve tamamen Kuran ve yaşamsal gerçeklerle birleştirilmiş bu yazımın hangi bölümüne uyuyor bu sizin eleştiri diye bana yönelttiğiniz satırlar ?
Benim yazılarım ancak akıl ve gönül sahiplerinin sahipleneceği ve kabulleneceği yazılardır. Mevlana'nın sözleri misali "Anlattıklarınız karşınızdakinin anladığı kadardır"
Mevlan'nın bu anlamlı sözüde aslında bir anlamda şu ayetlerin bir yansımasıdır.
"Allah istemezse siz isteyemezsiniz."
"Kim Allah'ın saptırdığını/azdırdığını doğru yola iletebilir."
"O öyle bir kitaptır ki ona ancak özü temiz olanlar ulaşabilir"
"Kuranı anlamak derece derecedir. Onu her insan tümüyle anlayamaz."

Bu ayetlerin hükmü ışığında ise benim yaptığım yalnızca Allah rızası için milletimin çok zor bu yaşam sürecinde bilgi paylaşımında bulunmak için, bilgi edinmede çok önemli yeri olan medya ve sivil kuruluşlara fikir ve düşüncelerimi aktarmış olmamdır. Toz zerresi kadar katkım olsa kar sayar Allah'a şükrederim.

İslam coğrafyasını asırlardır mahveden ve bugünkü tabloya taşıyanlar alim kılıklı kara cahiller ve zalim sürüleridir. Şüphesiz insanlar Allahın uyardığı gibi "koyun sürüleri gibi" davranmasalar, Allah bu din yaftalı zalimleri amaçlarına ulaştırmazdı.

Sizinde ( Sn,Hayrettin Karaman'ın) içinde bulunduğunuz anlayışlar İslam coğrafyasında çok daha ağır versiyonları olan din kabullerinin şu sorularım ışığında bana izahını yapabilirmisiniz ?
**Neden tüm İslam coğrafyası haçlı kuşatması altında inim inim inliyor ?
**Neden gelişmiş ülkeler arasında bir tek İslam ülkesi dahi yok ?
**Neden İslam coğrafysında kan şiddet savaş huzursuzluk durmak dinmek bilmiyor ?

Bu haller Kuran'ı aslından saptıran İslam coğrafyasının milletlerine Allah'ın ağır ve kahırlı gazablarından ve imtihanlarından başka ne olarak yorumlanabilir ?
Oysa Allah doğru yolda olan fert ve milletlere huzur, barış ve başarı vaadediyor.

İslam coğrafyasının başarısı biz nerede yanlışlar yapıyoruz diye kendini sorgulaması ve Kuran'ın aslına dönüşününe bağlıdır. Yoksa bu gazablar ve ağır kahırlar silsilesinin kesilmesi asla mümkün değildir. Velevki Allahın Türk milletine kurtuluş savaşında tanıdığı gibi tekrar bir bela silsilesi sonrası imkanları tanıması hali oluşmuş olsun. Ki bu hal bile değeri bilinmediği için Atatürkten yetmiş sene sonra tekrar ağır ve kahırlı bir bedeller sürecini getirmek üzeredir.

Kuran'ın farklı farklı yorumlanmasını ise fırkalarla ilgili ayetleri şöyle bir incelerseniz nedenlerini hemen bulursunuz. Tabi bu ayetlerin ışığında Efendimizin "Ümmetim benden sonra yetmişüç fırkaya ayrılır, bir teki hariç mütebakisi cehennemliktir." hadisinide birlikte iyi etüd etmeniz gerekiyor.

Hamlık ve tassupla ilgili ithamlarınıza gelince gelince, sizin bu sözleriniz karşılığında ne yazdığımı çok iyi bilmekle beraber yazımı şöyle bir daha gözden geçirdim. İstemeden bir yerde sürçü lisan olmuşmudur diye. Fakat sizi haklı kılacak bir tek kelime dahi bulamadım.
Şayet hak olanı birilerinin nefsine uymasada cesaretle ve edep erkan dahilinde söylemek hamlık ve tassup olarak yorumlanıyorsa, işte bu durum asıl faciayı oluşturan noktalardan biridir diye düşünmek gerekir.
Yinede söz konusu yazımda ibret olsun diye hamlık ve ttassup denen kavramları sorgulamak istiyorum. Tabi sizinde katılımınızla. Yani ben yazımın tümünü tekrar vererek içinden onun ana hatlarını (kalın siyah yazıyla belirginleştirererek) vereceğim sorgulamak için. Lütfen sizde yazımın neresinde hamlık ve ttassup varsa onu tespit edip bana yazınız. Tabidir ki gerçek hamlık ve taasubun ne olduğunuda ben bu yazılarımda apaçık ortaya koymuş bulunuyorum. Bunuda hatırlatmam gerekiyor. Sayın Hayrettin Karaman'ın malum sözleri bu anlamda birazda yavuz hırsızlık kokmuyormu ?

İsterseniz yazımı tekrar okuyabilirsiniz bu daha anlamlı olur.

Söz konusu yazımdan hamlıklarımı, taasubumu (burcu burcu hak kokan satırlarımı) belirtiyorum lütfen tekrar bir göz gezdiriveriniz. Aslında yazının tamamını kalın siyah tonda vermek gerekirdi pek ince karakterli bölümde kalmadı çünkü, ama neyse. Tercih sizlerin.

Ve bir noktayı daha tekrar belirtmek istiyorum. Bugüne kadar sizlere yazmış olduğum tüm yazılarıma şöyle bir bakarsanız ne yapmaya çlıştığımda apaçık ortadadır.Bu yazımında yine gerçek ve acı nedeni TÜRBAN TÜRBAN diye ülkemi din adına bölenlerin elinde (etnik bölücülerde azdırılmış olarak) tekrar bir kurtuluş savaşına doğru sürüklenmesidir.

Yoksa bu din sömürüsü ve bu çarpık din anlayışını devlet yönetimi olarak gerçekleştirmek yolunda ülkemin değerleri babalar gibi satılmasa, Cumhuriyet yok edilmek istenmese, darbe korkusundan kurtulmak için haçlıya sırt dayanıp her türlü taviz verilmese ve ülkem içerden ve dışardan tam anlamıyla kuşatılmış olmasa benim bu örtü meselesinin adını dahi etmem söz konusu olmazdı, olamaz. Tıpkı yolunda mücadele verdiğim gerçek Hak dostlarının da olmadığı gibi.

Saygılarımla,

.....................


--- 25/10/08 Cts tarihinde Hayrettin Karaman <hkaraman@yenisafak.com.tr> şöyle yazıyor:

Kimden: Hayrettin Karaman <hkaraman@yenisafak.com.tr>
Konu: YNT: LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET'İDE İSLAM'I ANLADIĞINIZ GİBİ ANLAMIŞSANIZ VAH VAH, EYVAH (1)
Kime: xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Tarihi: 25 Ekim 2008 Cumartesi, 12:24

Siz başörtüsünün Kur'an'da ve İslam'da bir vecibe olarak bulunduğuna inanmıyor veya farklı yorum yapıyor olabilirsiniz. Size yıllarca Arapça ve İslam okutacak kadar bilgi sahibi olan başkaları da farklı yorumlar ve inanırlar. Size düşen farklı anlayış ve inanışlara saygı göstermek, kimseye hakaret etmemektir. Yazınız hiç bir şeyi haletmeyecek hamlıklar ve taassuplarla dolu.


**************************************************************

Merhabalar, değerli yazılı ve görsel medya mensuplarımız ve sivil kuruluşlarımızın değerli mensupları,

-- Lütfen bu yazımı biraz vaktinizi ayırıp tümüyle okuyunuz. Çünkü bu yazımda dini yanlış anlamanın milletleri nasıl mahvedebileceğininin, mahvettiğinin ibretle gösterildiği can alıcı tespitler var.

-- Ateş ve su doğru ve bilinçli kullanıldığında aslında birer nimettir ve yaşamın vazgeçilmezleridir. Fakat bilinçsiz kullanıldıklarında feci şekilde yanma veya boğulmalara sebep olmasıda kaçınılmaz olabilir.
İşte dinde bir anlamda böyledir. O bilinçli ve aslına sadık olarak anlaşılır ve yaşama katılırsa bunu yapan fert ve milletleri ihya eder. Tersi yapıldığında ise acılar kanlı çatışmalar ve her anlamda geri kalışla cezalandırılmak söz konudur.

-- Bugün İslam coğrafyası özellikle batının yani haçlı dünyasının ortaçağda silkinip kilisenin hurafe batağından ve zulmünden kurtulup ilme fenne sarılmalarından sonra batının tam tersine din adına hurafe ve yalanların içine tam anlamıyla gömülmenin ağır ve kahırlı faturalarını ödemektedir.

-- Aslında ülkemin bunca acil sıkıntısı, derdi varken TÜRBAN gibi senelerdir ülkemi olmayan bir din hükmüyle perişan eden hezeyanla ilgili bir tek satır bile yazmak istemezdim.
Fakat Anayasa Mahkemesi başkanımız Sayın Haşim Kılıç başta olmak üzere AKP yetkilileri, yandaş medyanın DİNCİ kesimi, demokrasi ve özgürlük havarisi çağdaş kararmış aydınlarımız v.s Anayasa mahkemesinin gerekçeli kararının açıklanmasından sonra öyle cevherler döktürmeye başladılar ki din hakkında ilim sahibi hemde yüksek derecede ilim ve bilgi sahibi bir vatandaş olarak bu konuda birşeyler yazmak ve bazı yanlışları aydınlatacak açıklamalarda bulunmak artık şart oldu diyerek bu satırları yazıyorum.
Tevazu yaşamımın en önemli değerlerinden biri olmakla birlikte kendimi bu şekilde methediyor gibi davranmamı lütfen mazur görünüz. Çünkü bu yazıların sahibini ancak yine bu yazılarla değerlendirmek ve ona inanmak yada inanmamak durumundasınız.


BAŞÖRTÜLEŞTİRİLMEK İSTENEN ÖRTÜLER..

-- Bu konu üzerindeki tartışmalar, anlaşmazlıkların tarihi yeni değil. İslam tarihi boyunca bugünkü gibi olmasada, bu konuda anlaşmazlık süregelmiştir. Baskın çıkansa kadını görünmez hale getirmek isteyenlerin zihniyetleri olmuştur.

-- Bu anlaşmazlıkda en büyük rolü aslında Allah tarafından başörtüsü değilde her anlamda örtüler için kulanılan HUMUR kelimesinin yorumu almıştır. Arapların tarih boyunca başörtüsü için kullandığı isimler MİKNA ve NASİF tir. Yani HUMUR değildir. HUMUR'un başörtüsü anlamına gelmesi için , kelimenin ayette HUMURURRES olarak geçmesi gerekirdi ki bu durumda dahi hüküm yine göğüslerin örtülmesi olurdu, saçın, başın, boynun değil.

Peki ne olmuşturda HUMUR (örtüler) kelimesi, MİKNA VE NASİF (başörtüsü) anlamına gelecek şekilde bir anlam kayması oluşturulmuştur.
Uydurma hadislerle izlenilen yol, yani Efendimizin kadınların saçlarının ve baş ve boyun bölgesinin örtülmesini istediği, buna işaret eden hadisler olduğu iddiaları ise, Efendimize iftiradan başka hiç bir anlamı olmayan ağır yalanlardır. Allah'ın Resul'ünün, Kuran'a onun anlamından başka bir tek söz ilave etmesi yada isnat etmesi söz konusu bile olamaz. Bunu iddia etmek anlamına gelen sapkın yollara başvuranların sonu kesinlikle mahvolmaktır.

Burdaki sorun Efendimizin ayetin hayata geçirilmesi esnasında yaptırdığı, onayladığı uygulamadan çıkarılan yanlış anlamadır.

-- Allah'ın Resul'ü her türlü örtü için kullanılabilecek HUMUR kelimesini çok geniş anlamda değerlendirmiş, (mecburen arap örfünü göz önünde bulundurarak) yapılabilecek en mantıklı uygulamayla ayetteki emri/hükmü ve bunun pratikte uygulanmasında en yardımcı olabilecek, en kolay olacak yolu seçerek zaten bütün arap kadınlarının başında bulunan örtüyü (MİKNA ve NASİF)i kullandırmıştır.

Bu şekilde genel bir uygulama ve bütün milletlerin bunu bu şekilde uygulaması gerekir diyede bir sözü yoktur ve olamaz. Bu olduğu vakit, Allah'ın Resulü Rabbi'ne ayette yanlış ifade ettin bende onu düzelttim gibi bir (haşa) şirke düşmüş olur. Buda asla olacak iş değildir.

Burda en önemli nokta kesinlikle emir olan hükümün yerine getirilmesidir.

Peki bu durumda hata nerde ?
Burda hata Efendimizin arap kavmine göre uygulattığı pratik giyimin daha sonraları yine araplarca (dahada katılaştırılarak ve azdırılarak) dinselleştirilerek ve ayetinde anlamı bu şekilde kaydırılarak, İslamın genel hükmü haline getirilmesine çalışmak olmuştur.
Yani arap örfü (Kuran iradesi dışında, Efendimizin uygulaması kullanılarak) din haline getirilmeye çalışılmıştır.
Buda Efendimizden sonra başlayan ve bugüne kadar gelen içinden çıkılmaz çarpık tabloları ortaya çıkarmıştır.

-- Önemli olan hükümdür. Yani kadınların hangi örtü ile olursa olsun, göğüslerini erkekleri taciz edecek görünümden çıkarmış olmalarıdır.
Ayette HUMUR kelimesinin irade edilmiş olması bize şu hükmü açıkça anlatıyor. Kadınların hem göğüs açıkları, hemde, sutyenin olmadığı o zamanda kadınların göğüslerinin uçları belli olması nedeniyle ve yürürlerken göğüslerin sallanmasından dolayı mevcut hal erkekleri tahrik edici bir durum arzetmekteydi.
Allah'ın iradesi bu nedenle milletlerin kendi tercihlerine bırakılmak anlamına gelen HUMUR kelimesi ile hükme bağlanıyor.
Allah'ın Resulü'nün yaptığıda tebliğin merkezi olan ortamda uygulamada ilk burada olacağından araplar için arap örfüne göre düşünüp en pratik yoldan ayetin hükmünün yerine getirilmesini sağlamak olmuştur. Bütün müslümanlar bizim yaptığımızı yapmalıdır, bu Allah'ın emridir gibi sapkın bir şeyi istemeside asla söz konusu değildir.
Ayette istenende bellidir, Allah'ın Resul'ünün kendi milletine uygulamada neyi tavsiye ettiğide ve bu tavsiyenin şekil ve biçim olarak başka milletleri bağlamayacağıda.
Her millet kendine nasıl kolay geliyorsa Allah'ın emri olan hükmü (kadınların göğüslerinin örtülmesi) yerine getirecektir.

-- Allah'ın Resul'ü pratikte yardımcı olurken var olan örtüyü yani tüm arap kadınlarının hem gelenek hemde iklim gereği kullandıkları örtüyü yani yakaları oldukça uzun olan ve buna müsait olan başörtüsünü kullanmış ona bir nizam getirtmiş ve ayet hükmüne uyum sağlamıştır. Örfe ayrıca hiç bir ilave yapmamış yaptırmamıştır.
Ve şüphesiz arap kadınının var olan başörtüsü olmasa göğüslerin örtülmesi bir başörtü değil her türlü seçenek değerlendirilebilecekti. Bu noktayıda çok iyi anlamak lazım.

-- Burda önemli olan bir noktada, ayette geçen "kendiliğinden görünen yerler" konusunun işaret ettiği yerler abdeste muhatap olan bütün uzuvlardır.
Yani baş bölgesinin tamamı, boyun, dirseklere kadar kollar ve bilekler dahil olmak üzere ayaklar.
Kendiliğinden görünen yerleri bu şekilde açıkladıktan sonra ayetin hükmü dahada açıklık kazanmış olacaktır.
Efendimize ayetin bu bölümü sorulduğunda yani kendiliğinden görünen yerler nelerdir diye sorulduğunda Efendimizin verdiği cevapta aynen şöyledir. "Abdeste muhatap olan tüm uzuvlar kendiliğinden görünen yerlerdir."
Dikkat edilirse abdest alan uzuvların Allah katından belirlenişi onların toz toprak ve kirlenmeye apaçık hedef olmaları özelliği göz önünde bulundurulup irade edilmiş olmasıdır.
Başın bu anlamda kadınlarda ve erkeklerde açık olabileceği apaçık ortaya konmaktadır.

-- Sonuç olarak bir daha tekrarlıyor ve açıklık getiriyorum. Sutyen takan ve yaka açıkları makul ölçüde kapalı olan kadınlar, ayetin hükmünü kesinlikle yerine getirmiş olmaktadır. Saçlarını başlarını örtmeleri için ne bir bir emir nede bir tavsiye asla yoktur.

-- Akıl ve mantıkla şunlarıda düşünürseniz, böyle abuk subuk (başörtüsünün Allah'ın emri olduğu yalanı) bir emrin Allah'a atfedilmesinin vahametini anlamış olursunuz.
Kadınların en güzel yeri yüzleri ve onun içinde de gözleridir.
Saçlar ancak ek bir aksesuar ve doğal örtücüdür.
Bu durumda saçların yüzden daha güzel olduğu, daha nefs uyandırdığı savı ne kadar akılcıdır ?
Yüzler içinde dahi gözler en güzel yerlerdir. Ağızların kapalı olup, gözlerin açık olmasındaki mantık nedir ?
Kadının saçlarına nefsi uyanıp yüzüne nefsi uyanmayan bir erkek bu durumda ya ruh hastası yada sapıktır diye değerlendirmem sizce doğru değilmidir ?
Böyle sapkın bir hükmü Allah'a atfetmek sahibini Allah indinde perişan etmezmi, mahvetmezmi ? Bu hükümle başörtüsü/türban takmayan kadınlara dolaylı şekilde iftira atmak (Başörtüsü namusumuzdur, duruşumuzdur, kimliğimizdir demek) çok ağır bir kul hakkı olarak yarın din gününde bu yanlışların sahiplerinin önüne konmazmı ?
Kaldı ki bu ağır yanlışın bedellerini tüm İslam coğrafyası dünyadada ödüyor. Öyle görünüyor ki sıra ülkemizede gelmiş durumda. Kaçış yok. Allah'ın adaleti ve hükmü herkesi kapsıyor.

--Birde şöyle düşünelim. Çocukluğundan malum yaşlara kadar tüm göğüs ve diğer avret yerleri kapalı olan kız çocuğunun saçları açıkken neden birdenbire malum yaşlarda kapatılması gerekli görülür ? Yoksa kız çocuklarıının saçlarından bu yaşlardan itibaren erkekleri cezbeden bir kokumu yaymaktadırlar ki o nedenle saçları örtülür.Bu saçmalık için neden yalan hadisler uydurulur? Allahın kitabı apaçık herşeyi anlatmakta değilmidir ?

-- Başörtüsü bir örftür. Geçmiş tarihlerde milletler onu kadın ve erkek olarak yaşamlarında çok kullanmıştır.
Efendimizin Nur suresi 31. deki hükme yani HIMAR=ÖRTÜLER kullanarak yaka açıklarının kapatılmasını isteyen ayet hükmüne pratikte yardımı
zaten var olan uzunca başörtüsünün yakalarının göğüsler üzerine örtülmesini istemesi tavsiye etmesidir.
Bu durumda arapların yaptığı bir seçenekle ayetin hükmünü yerine getirmiş olmaktır.
Arap bu giyimiyle ayete uygun giyindiğini söyleyebilir. Buna Efendimizde aynı hükmü verir.
Ama asla Allah böyle emrediyor kadınlar bu şekilde giyinmelidir diyemez.
Allah'ın hükmünün yerini arapların seçeneği alamaz.
Şunu deseniz normaldir "Biz arap örfüne uygun giyiniyoruz yada giyinmek istiyoruz"
Ama Allah böyle emrediyor denildiği an hem ayete katmış olursunuz hemde o örtüyü takmayan ve başörtüsünün Allah'ın emri olduğuna inanmayan kadınlara iftira etmiş olursunuz.
Durum bu kadar hassastır.

Ayetin hükmü arap uygulamasıyla dar alana kapatılamaz.
O hükmü bugün sutyen takan ve göğüsleri kapalı olan bütün kadınlar yerine getiriyor demektir. Bunun dışında o örtüyü başka şekilde örtme tasarrufunda bulunan halklarda bunda özgürdür.
Ayette HUMUR kelimesi örtüler anlamına gelirki Alemlerin Rab'bı özellikle bu kelimeyi irade etmiş ve başörtüsü anlamına gelmesini önlemeyi irade etmiştir. Arapların başörtüsü olarak kullandığı kelimeler MİKNA ve NASİF tir.

-- Ne varki arap uydurma alimleri geçen zaman içinde HUMUR kelimesini arap örfüyle bağlantılı uygulamayıda bahane ederek başörtüsü (MİKNA veya NASİF) anlamına getirmeye çalışmıştır.
Ayette saçların boynun örtülmesi ile ilgili bir emirde yoktur.

-- Bu arada şunuda ifade edeyim. Arap örfü derken bugünki kara çarşaf peçe tam yüz yarım yüz sahnelerini kastetmiyorum. Onlara da arap örfü denilebilir ama iki kelime ilave edilerek. (ÇIĞIRINDAN ÇIKARILMIŞ ARAP ÖRFÜ.)
Çünki Efendimizin zamanında uygulanan örtünmenin bunlarla hiç bir alakası yoktur.
Bu çığırından çıkmış arap örfünün foyasının son yüzyılın içinde ortaya çıkması yine bu dönemde batıdan gelen normal sayılabilecek kadın kıyafetlerinin sebep olduğu bir olaydır. Daha önceleri bu ifratlar üzerinde pek durulmuyordu.

Nur suresi 31. ayet: Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken (açıkta olması normal olan, kendiliğinden görünen) yerleri hariç, alımlı, cezbeden (kadına has) yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine vursunlar/kapasınlar.
Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı/cezbedici bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, topluca ALLAH'a yöneliniz ki başarılı olasınız.

-- Ayette örtü ile ilgili bölümün arapça yazılımını ve kelime kelime anlamını verirsek saptırmayı bir başka açıdan daha gözler önüne sermiş oluruz.
"Felyedribne bihumuruhinne ala cuyubihin."
Felyedribne=Vursunlar
Humuruhinne=Örtülerini
Ala=Üzerine, yücesine
Cuyubihin=Göğüslerinin
Şimdi ayetteki ilgili bölümü verdiğim veriler ışığında şöyle bir sorgulayınız lütfen. Ayette saç, baş, boyun, örtüleri boyundan aşağı kadar sarkıtsınlar, saçlarını, başlarını örtsünler, bir tek saç kılı görünmesin anlamında bir hüküm varmı ? Hatta buna çağrışım yapan tavsiye anlamında bir anlam varmı ?


ŞAŞARIM O İNSANLARIN AKILLARINA VE FİKİRLERİNE Kİ ARAP ÖRFÜNE BÜRÜNMENİN KENDİLERİNİ ALLAH'A YAKLAŞTIRDIĞINI ZANNEDERLER.

-- İşte insanların pek çoğu bunlar Allah'ın emridir deyipte, ayetin anlamını tahrif edip saptıranlara uyarsa, birileride çıkar bu emir bu şekilde çok saçma ve çok eksik diye kanaat getirip, kadının yüzüne peçeyi çeker.
Yada Afaganistanda olduğu gibi, kadını çadırın içine sokup, yüzüne içini göstermeyen tülbent takar.

-- Bu durumda benim genel değerlendirmem şöyledir. Allah'ın emridir demeden başörtüsünü takanlar mazlum ve masumdur.
Fakat başörtüsüne Allah'ın emri deyip takanlar, bu masum ve mazlum halden çıkıp, bilmeden veya bilerek Allah'ın ayetine katan ve başörtüsü takmayan ve onun Allah'ın emri olduğuna inanmayan iman sahibi kadınlara iftira atan günahkarlar olurlar.

-- Nur Suresinde geçen ziynetlerle ilgili uyarı ise kısaca kadınların teşhir denen olayın her türlüsünden uzak olmasını sağlamak içindir. Yoksa bugünkü ifrat görüntülerde olduğu gibi kadının tamamen örtülüp ortadan kaldırılması için değil.
Yoksa bu anlayışla, o ziynet bu ziynet diye kadının burnunu, dudağını, yüzünü kapar sonundada bu sapkın bahanelerle çuvala sokarsınız.


-- Ahzab suresi 59. ayette geçen kadınların evlerinden dışarı çıkarken dış örtülerini üzerlerine almaları tavsiye/uyarısı, , (İslam olarak) tanınıp incitilmemeleri içindir. Kadınların o dönemde maruz kaldıkları uygunsuz davranışlar ve dejenere olmuş ahlak ortamını düşünürsek, ne yapılmaya çalışıldığını daha iyi anlamış oluruz. Ayetdeki hükmün bugün uygulanabilir ortamı var olduğunu kabul etmek, bu kıyafeti giymeyen kadınların sokakta her türlü tacize ve tecavüze maruz kaldığını kabul etmek gibi sapık bir anlayışı iddia etmek olur. Tavsiye edilen giyim, İslamın başlangıç yıllarında yaşanan sıkıntılı dönem için (kadınlara yönelik)alınan bir tedbirdir. Ayet'te her zamana uyarlanabilecek uyarı ve tavsiye ise halk içine çıkıldığında kadına yakışır ciddiyet örtüsünün takınılması olabilir Yoksa bugünkü tesettür manzarasıyla şekil ve anlam olarak hiç bir alakası yoktur. Allah'ın emri diye uygulanan bu tesettür/örtünme manzaraları aslında İslam'ı hiç anlamamış olmanın gözle görünen en bariz örneklerindendir.



Al-i İmran Suresi, 14: Nefsani arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzelyer, Allah'ın katındadır.

Bu ayeti neden verdim. Dikkat edin, birçoğu esas olmak kaydıyla bazı değerlerin yerini çağın buluşları almadımı ? Örnek olarak atın yerini arabalar almadımı ? Allah bu çağda insanlara arabayı icat ettireceğini haşa bilmiyormuydu ?
İnsanlar bu bağlamda ayetlerde ne anlatılmak istendiğini öğrenmek açısından çok iyi ve ufku açık bir şekilde düşünmeli.

-- Yanlışların devamı, başka yanlışlarla gelir. Tıpkı yalanların devamının başka yalanlarla geldiği gibi.
BAKARA kelimesi arapçadır ve aynı zamanda bir süre adıdır. Manası SIĞIR/İNEK tir. Kuranda bu hayvanla ilgili anlatım olduğu için süre bu adla adlandırılmıştır.Bugün bu arapça kelime sırf Kuranda geçiyor diye işyerlerine dahi bilinçsizce ad olarak verilmektedir.
BAKARA COLLECTİON - BAKARA TEKSTİL - BAKARA AVİZE gibi. Aynı hata kızlarımıza hala verilmeye devam eden KEZZİBAN/KEZBAN=YALANCILAR kelimesinde ve ALEYNA=BİZİ/BİZE kelimelerinde olduğu gibi bir çok örnekte olduğu gibi maalesef ibret olarak görünmektedir.

-- Bu hal insanlarımızın din diye ortaya atılan saçma ve yalan bilgileri ve Kuranın anlamını nasıl okumadan araştırmadan ve öğrenmeden kabul ettiklerinin ve din olarak yanlışları yaşama kattıklarının en acı örneklerindendir.
Bugün TÜRBAN olayıda buna benzer bir özellik göstermektedir. Benim çevremde sorduğum yada çeşitli şekillerde kulağıma gelen değerlendirmelerden bu TÜRBAN olayının yaygınlaşma nedeni şöyle ortaya çıkıyor. Dini biz bilir ve öğretiriz diye İslama ipotek koyan bilgisiz ruhban(hoca müftü v.s) taifesinin yanlış telkinleri, Aile baskıları, birbirini toplum olarak taklit. Peki okuyarak yada inceleyerek TÜRBAN takma oranı nedir. Yok denecek kadar az. Ve onlarda arap geleneği doğrultusunda yazılmış tahrif ve saptırma ile dolu meallerden öğrenip yanılgıya düşenlerden oluşuyor.

-- Yanlış anlaşılmasın, şu noktayıda belirteyim. Benim eşimin başı açıktır, Kuran'da başörtüsü/türban diye bir emir olmadığını bildiğimiz ve buna inandığımız için bu böyledir.Fakat rahmetli annemin başındada klasik eşarp vardı. Kız kardeşimdede öyle. Akrabamın ve yakınlarımın pek çoğunda bu örtüler (türban tipi) var. Benim bunlarla bir sorunumda yok, olamazda. Sorun benim için dine yamanmaya çalışılan bir örtünün ülkeyi nasıl tahrip ettiği konusudur çünkü.

-- Birde şöyle söyleyeyim. Gerçek alimlerin ışığında yetişenlerden derlenenler ve yansıyanlardır bu satırlar.
Akıl ve gönül gözü açık olan ve nasip olanlar, gerçeği nerde olsa anlar ve inanır.
Akıl ve gönül gözü kapalı olanlar için ise yapılabilecek pek bir şey yok, Allah uyandırsın diye dua etmekten başka.

-- Aşağıdaki resmin ne anlama geldiğini özellikle Anayasa Mahkemesi başkanlığı yapan değerli hakimimiz Haşim Kılıç'a sormak istiyorum, Kuran'ın hangi ayetinde böyle burcu burcu akıldışılık ve tutarsızlık kokan emir var ? Sizmi Allah'a tabi olacaksınız, yoksa haşa Allah'mı size tabi olacak ? Sayın Haşim Kılıç'ın Mail adresini bulamadığım için kendine sizlerden bu yazımı iletenler olursa çok memnun olurum. Yada bana mail adresini bileniniz varsa bildiriniz lütfen.








YUNUS SURESİ, 100 : ALLAH, PİSLİĞİ/GAZABI AKLINI KULLANMAYANLARIN ÜZERLERİNE YAĞDIRIR.

-- Bu ayet ışığında bende şunları ayrıca ilave etmek istiyorum. Allah'ın dinine olmayan hükümleri katanlar, hükümleri saptıranlar yüzünden geçmişte Osmanlı hem Hak yolunda hemde dünya yaşamı açısından geri kalmıştı. Bunun cezasınıda çok ağır ve kahırlı bir kurtuluş savaşı vererek ödemişti. Allah verdiği bu ağır dersten sonra yepyeni bir lider ve idare şekliyle bu ülke insanına yükselmenin yolunu açmıştı. Fakat bu ülkenin insanı hem Atatürkçü geçinen sahtekarları tanıyamadığından hemde dine musallat olan din tüccarlarını peygamber vekili yerine koyduğundan ülkeyi tekrar ağır bir imtihanın eşiğine getirmiş oldu maalesef.

Görünen odur ki, Allah katından özellikle bu TÜRBAN yalanıyla ülkeyi kamplara bölenler ve buna ilave sayısız feci hatayı yapanlar tekrar ağır bir bedeller ödeme sürecinin temsilcileri müsebbipleri seçilmişlerdir.
Din adına yanlış ve yalanlar nerede cirit atıyorsa orada başka ağır hatalarında kol gezmesi kaçınılmazdır. İşte ülkelerin hak edişleri ve ağır imtihanlara düşmeleride bu nedenlerledir.

AKP nin istikbalini iyi takip ediniz. Allah'ın bu zihniyetten ne kadar hoşnut olduğunu yada onlara nasıl gazabla baktığını onların istikballeri üzerinden ve onların liderliğinde bu ülkenin düştüğü ve düşeceği sıkıntılardan oldukça rahat bir şekilde okuyabilirsiniz.

-- Ben Allah katından gelecek dayaklar silsilesine çeşitli adlar verdim kendimce. Bunların en başında TÜRBAN YALANI DAYAĞI adı geliyor.
Nedenmi ? Allah atacağı dayaklar silsilesine öyle mümessiller seçti ki onların bugün sahip oldukları mevkilere taşıyan en büyük etken sömürdükleri, dinde asla olmayan ve din adına tahrifatın sembolü olan TÜRBAN denen uydurma din hükmüdürde ondan......

Şöyle düşünebilirsiniz, peki bunlardan olmayan insanların suçu ne ki onlarda sıkıntı ve acı çekecekler. Bunu anlamak çok basit. Bir milletin çekeceği kahırlarda yanlışlar ve toplumlar birbirlerinden ayrılarak yanlışların üzerine gazab yağmaz. Bunun en ibret dolu son örneği Kurtuluş savaşıdır. Ülke için savaşanlarda, korkaklarda, memleketi satanlarda aynı ağır bedellere muhatap oldular. Aralarında bir tek fark var. Doğruların hem Allah katında yeri var hem kul katında. Öbürlerinin ise kul katında hali ne olur tartışılır fakat Allah katında mahvoldukları kesindir.
Bugünde durum aynıdır. Millet olarak yaşamak büyük beceri ve cehalletten uyanış ister. Atatürk bunu tesis etmeye çalıştı yaşadığı süreçte. Fakat ondan sonra bugüne kadar yaşanan süreç maalesef çar çur edildi. Hele hele son altı yılda. İşte bu ağır yanlışların bedelleri şu anda adım adım yaklaşıyor.

-- Bir milleti yıkıp mahveden en büyük etkenlerden biri birbirlerine karşı sağır, saygısız, anlayışsız, duyarsız kalmak ve her anlamda ayrıma düşmektir. Tehlikeleri okumak ancak gerçek anlamda bilgi paylaşımı ile mümkündür.
Bakınız bir veli olan Nasreddin hoca bu konuda nasıl bir ders veriyor.
- Nasreddin hoca bir gün yine hutbe vermek için minbere çıkar ve sorar halka
"Bugün ne anlatacağımı bilenler varmı" halk arasından bir kaç kişi elini kaldırır. Bunun üzerine Nasreddin hoca "O halde bilenler bilmeyenlere anlatsın "der.
İşte bu kıssadaki gibi halkın bilenleri fakat doğru bilenleri (hem din adına hem dünya adına) bilmeyenleri uyaracak anlatacak ve bilgi paylaşımını sağlayacak ki işler yolunda gitsin.

-- Yoksa bugün olduğu gibi hem ülkeyi yönetenlerin gerçeklerle bağdaşmayan sözleri ve açıklamalarının cirit attığı hemde her türlü bilgi kaynağında akıl almaz bilgi kirliliğinin fokur fokur kaynadığı bir ülke ortamında işlerin iyiye gitmesini beklemek olsa olsa ancak hayal görmek olabilir.

Sonuçta Allah bırakmaz kurtuluş savaşında olduğu gibi dersini verip ayağa kaldırır fakat, yine çok ağır bedelleri ödettikten sonra.....

Saygılarımla,
.................


ALLAH BİR ÜLKEYİ (HAK ETMELERİ NEDENİYLE) AĞIR VE KAHIRLI BİR İMTİHANDAN GEÇİRMEYİ İRADE EDERSE/ETMİŞSE, FELAKET VE BELANIN TEMSİLCİLERİ, O ÜLKENİN BİR KESİMİ TARAFINDAN MİLLETİN BAŞINA TAC EDİLİR.
İŞTE TÜM İŞLER BUNDAN SONRA , (İKTİDARDAKİ GÜRUH İLE) O SONUCUN VÜCUDA GELMESİNE HİZMET ETMEYE MAHKÜMDUR.


Bu mesaj 2 kez ve en son bahar61 tarafından 22.05.2009 - 15:50 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 22.05.2009 - 15:37
Bu mesajı bildir   bahar61 üyenin diğer mesajları bahar61`in Profili zum Anfang der Seite
rahil su an offline rahil  

1191 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2008
En Son On: 17.03.2011 - 18:14
Cinsiyeti: ----- 
BAHAR KARDEŞİM YAZIN UZUN OLMASINA RAĞMEN ÜŞENMEDEN OKUDUM VE GERÇEKTENDE ÜZÜLDÜM...

BİDE PROF. NİHAT HATİPOLU HOCAMIZDAN DİNLEYELİM..

TERCİH SENİN...

http://de.truveo.com/duymayan-kalmasin-nihat-hatipoglu-islamda/id/4086177994


Bu mesaj 1 kez ve en son rahil tarafından 22.05.2009 - 16:16 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 22.05.2009 - 16:05
Bu mesajı bildir   rahil üyenin diğer mesajları rahil`in Profili rahil Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
cuneytarkin82 su an offline cuneytarkin82  

5 Mesaj

Kayıt Tarihi: 20.05.2004
En Son On: 05.06.2009 - 14:39
Cinsiyeti: Erkek 
Konu başlığı altındaki tüm yazıları okudum. Rahil kardeşin eklediği linkide dinledim.
Doğrusu Nihat hocanın tesettür hakkında söylediği bahar61 kardeşin eklediği yazının karşılığı gibi görünmüyor. Çok daha detaylı bir ve anlatım var yazıda.
Nihat hoca tesettür emirdir diyor. Kim itiraz ederse kafir olur bu bir gerçek.
Burada önemli olan sanırım tesettür deyince anlaşılması gereken ve Allahın bu tesettür konusunda emir ve tavsiyelerini anlayabilmek.
Bugün tesettür konusundaki bu anlam karmaşasıda butesettür sözünün açılımındaki yanlış anlamalardan yada kasıtlı çarpıtmalardan geliyor bence.
Bana bu konu televizyonlardada bazı kanallarda bir haftada Kuran öğrenmek yada Kuran öğreniyorum gibi çeşitli kampanyalarla satılan setler falan aklıma geliyor. Oysa o setlerle öğretilen arapça yazıp okumaktır. Arapçanın anlamı bile değil. Kuranı öğrenmek ise arap kökenli için bile bayağı derin bir görüş ve anlayış ister.
Buradada tesettürden isteyen istediğini çıkarıp basyor yaygarayı. Bu çok yanlış ve tehlikeli bir yol.
Peygamberin eşinin kızın ve tüm arapların başlarında örtüler var hemde ayrımsız hepsinin. Bahar61 in eklediği yazıda bu konu oldukça matıklı bir izah arz ediyor.
Tek tek anlatmam gerek yok fakat ben o yazıda bir tek akla uymayan yer göremedim. Anlaşılan bu yazının asıl sahibi kendi bilgisine çok güveniyor olmalıki oldukça büyük bir kitleye göğsünü gere gere göndermiş.
Tesettür kelime anlamı ile örtünme anlamına geliyor.
Peki sormazlamı insana kardeşim sen başını örtüp tesettürlü oluyorsunda başını açmış olan çıplakmı geziyor diye.
Peki nedir bence son derece sakıncalı zan veya hükmün Kuranda dayanağı.
bence yok. Yalnızca alim sıfatı takılmış bazı insanlar geçmişten bu yana kadın üzerine tahakkümün bir işareti olan bu konuyu hep öne sürüp olduğundan farklı kabul ettirmeye çalışmışlar.
Benim çevremin çoğu başı kapalı fakat bu gerçeği değiştirmiyor. Sonuçta başını örten içinde örtmeyen içinde ahlakı ön plana çıkarmadan ne namus ne din açısından bir zan yada hükümde bulunmak son derece tehlikelidir düşüncesindeyim.

Kuran akla hitap eder. Akla uymayanı reddeder bizde böyle düşünürsek hiç bir sorun kalmaz. Birilerinin şablonlarına uymak diye bir şeyde yok Kuranda.

Vesselam

Ekleme Tarihi: 23.05.2009 - 12:44
Bu mesajı bildir   cuneytarkin82 üyenin diğer mesajları cuneytarkin82`in Profili cuneytarkin82 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rahil su an offline rahil  

1191 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2008
En Son On: 17.03.2011 - 18:14
Cinsiyeti: ----- 
**Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve öteki mümin kadınlara söyle, toplum içine çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmalarını sağlar ve rahatsız edilmezler."

Allah aşkına 24.lema Tesettür Risalesini bi aç da oku.... Lütfen...

"Tesettür ayet i geldiğinde biz kara kargalar gibi olmuştuk" diyen Hz Aişe yanlış anlamış olmalı... Ahzap suresinde ki bu ayet geldiginde söylüyor bunu...

Ümmü seleme; Bu ayet i kerime nazil olunca, ensar kadınları evlerinden çıkarken başlarında siyah örtüler örtünerek çıkmışlardı. Sanki başları üzerinde siyah kargalar vardı.

İbni Abbas ra Ahzap suresin 59. ayet i kerime hakında şöyle diyor ; Allah cc tüm mü minlerin hanımlarına ihtiaç için evlerinden çıkarken başlarının üzerlerinden cilbalarını sarkıtarak yüzlerini tek bir göz hariç örtünmelerin emrediyor...

Es Suddi; Kadın bir gözünü ve alnının ve yüzünün bir tarfını örter, ancak tekbir gözünü açık bırakabilir...


İbni Kuteybe demişki; Le erdiyet( kaftan çarşaf) demektir..

Heva ve heveslerine göre Ayet ve Hadislere yeniden mana veren modern alimleri değilde... 1400 sene önceki din-i islam-ı hakikiyi bugün anlayabilecegimi şekillde izah eden Alimlere itibar edilsin

Selametle....

Ekleme Tarihi: 04.06.2009 - 18:29
Bu mesajı bildir   rahil üyenin diğer mesajları rahil`in Profili rahil Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
cuneytarkin82 su an offline cuneytarkin82  

5 Mesaj

Kayıt Tarihi: 20.05.2004
En Son On: 05.06.2009 - 14:39
Cinsiyeti: Erkek 
Ben kendi bildiğim kadarıyla düşüncemi söyleyeyim.
Rahil kardeşim ayeti vermişsin çok güzelde ayet o örtünmenin gereğini dahi birlikte vermiş birileri tutup bu kıyafetleri kıyamete kadar dayatmasın diye.
Nedir gerekçe
**Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve öteki mümin kadınlara söyle, toplum içine çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmalarını sağlar ve rahatsız edilmezler."

Demekki rezil bir ahlaki ortam ve o ortamdan İslamın tebliği ve yayılması ile kurtulunmaya çalışılan vahim bir ortam ve süreç var.
Bu süreçte kadınlar akıl almaz derecede taciz ve tecavüze uğruyorlar. Aile kavramı yerle bir olduğu ve kadının kusura bakmayın ama bir meta bir eşya gibi kullanılıp itilip kakıldığı bir dönemden bahsediyoruz.
Kız çocuklarının diri diri gömülme nedeni nedir diye tespitte bulunursanız, Ahzab suresinin gerekçesini ve uygulanması istendiği zamanı ve hikmetinide hemen anlayıverirtsiniz.
Allahın ayetlerinde bile o dönem diri diri gömülen kız çocukları için "O kız çocuğuna sorulduğunda günahın neydi diye" denmiyormu.O cahiliye döneminin arabı hem kadının onurunu beş paralık edip hemde onu bebekken diri diri gömmek suretiyle bu suçun bedelinide ağır ve zalim bir hükümle kadına ödetmiştir.
Peki bu cahiliye anlayışı Peygamber Efendimizden sonra değişmişmidir. Hayır bir tek değişen olay vardır. Artık kız çocukları diri diri gömülmemekte ve fakat onu yok eden fiziki ve manevi örtülerle yaşamdan soyutlandırılma yoluna gidilmektedir.
Bugün Arabistanda bir kadının uçak ehliyeti alabilip araba ehliyeti alamamasının arkasındaki çarpık kafada işte benim anlattığım acı halin en bariz ve ibret örneklerindendir.
Çok eşli arabın kadını hükmü altında tutabilmek ve ezmek için bulduğu çok kurnaz bir yoldur bu.
Peki nedir tanınmanın bu kadar acilen gerekli kıldığı sebepler.
O zamanlarda evlerin tuvaletleri dahi dışardadır. Kız ve kadınlar bu tuvaletlere dahi korumasız gidememektedir. Çarşıya giden kadın kız ne varsa tecavüz taciz her türlü çirkin davranışa muhatap olmaktadır.
Namuslu kalabilen kadın sayısı maalesef azınlığı teşkil etmektedir.
Peygamberlikde zaten azgınlığın ve sapkınlığın zirveye tırmandığı bu zamanda gelmiştir. İyi düşünürsek tüm peygamberler ahlaki çöküşlerin zulümlerin çığırından çıktıkları zamanlarda zuhur etmişlerdir.
Evlilik olayının öyle bir rezili çıkmıştırki bazı çocukların babası ancak benzerlikler üzerinden tespit edilmeye çalışılmaktadır.Hatırımda kalan bir ayette dahi bu anlamda şu uyarı var "Artık cahiliye dönemindeki gibi hanelerinizi teşhir etmeyiniz ve evlerinizde vakarla oturunuz."
Bu ayetin anlamından şu tüyler ürpertici anlam çıkmaktadır. Cahiliye arabı öyle bir ahlaki çöküntü içindedirki eşlerin yatak odasındaki ilişkileri bile seyir için gösterilebilmektedir.
Şimdi ayet bu kadar açık ve başka ayetlerlede nedenlerini ortaya koymuşken Allah kadınlara bu ayetin hükmünü her zaman sapıklar dadanacakmış ve bu kıyafetleri giymezlerse tacize ve tecavüze uğrayacaklarmış hükmünü vermek ne kadar akılcı ve Kurana uygundur.
Lamalara bakmaya ne gerek var. Allah Kuranda hiç bir eksik yok o tastamam bir kitaptır demiyormu.Kurandan anlamazsanız Allah katından hiç bir vazife verilmeyen birilerinin kitaplarına bakın diye bir ayetmi var. Ben bilmiyorumda.Bugün Kuranı yorumluyorum diye yazılmış kitaplar, Hak dostu olmakla hiçbir alakası olmayan sayısız alim yaftalı derece derece cahil, her birinin söylediği bir diğerinkini hesapları tutmayınca tutmayan Kurana adeta savaş açmış kişiler değilmidirler.
Hadis dediğimiz olayda bu yalancı hadis üreticilerinin dine yamanmaya çalışılan yalanlarını desteklemek için ürettikleri palavralar değilmidir.İslam bu yalan hadis olayındanda çok büyük zararlar görmekte değilmidir.
Kuranın onaylamadığı hangi söz gerçek hadis kabul edilebilir.
Peygamber hiç Kuranın söylemediğini söylermi olurmu böyle sapkın iş.
İslam Kurandan, onunla örtüşen hadislerden ve Hakdostlarından bize kalan kitaplardan öğrenilebilir. Yoksa önüne gelen ben Kuranın hükmünü anlatıyorum faciasına inananlar Nasreddin hocanın bir fıkrasındaki eşek misali bir zaman gelir eşeğnin dereye düşürüp boğar. Yani ziyana uğrar.
Bu fıkrayı bilirsiniz Nasreddin Hoca torunu ve eşeğiyle yolda giderken her rastladıklarının dediklerini aynen yaparlar ve en son milletin verdiği akıllarla yaptıkları son hatayla eşeği dereye yuvarlayıp boğulmasına sebep olurlar.
İşte bugün müslümanlarda Nasreddin Hocanın fıkrasında misal edildiği gibi her önüne geleni İslam alimi kabul edip sık sık ve devamlı eşekleri dereye yuvarladıkları için bir türlü düzlüğe çıkıp huzur ve başarıya ulaşmak nasip olmamaktadır.

Vesselam



Bu mesaj 3 kez ve en son cuneytarkin82 tarafından 05.06.2009 - 14:35 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 05.06.2009 - 14:28
Bu mesajı bildir   cuneytarkin82 üyenin diğer mesajları cuneytarkin82`in Profili cuneytarkin82 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rahil su an offline rahil  

1191 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2008
En Son On: 17.03.2011 - 18:14
Cinsiyeti: ----- 
''Ey iman edenler! ALLAH'a itaat edin. Rasulune ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz ALLAHA'a ve ahiret gününe gerçekten iman etmişseniz onu ALLAH'a ve RASULUNE götürün. Bu hem hayırlı hemde netice bakımından daha iyidir. (nisa 59)


ALLAH'a itaat edin..

ALLAH'ın indirdiği Kur'an'a itaat edin ve içindeki hükümlere teslim olun..

RASUL'e itaat edin..
RASULULLAH 8sav)'in sahih sünnetine uyun ve size neyi emrettiyse onu yerine getirin; neden sakındırdıysa ondan kaçının.

ALLAH cc bu ayette ALLAH'a ve Rasulune itaat edin buyurmamıştır.. Allah'a itaat edin buyurduktan sonra tekrar ayrı olarak Rasulune itaat edin buyurmuştur. Bu gösteriyorki Rasulullah'a itaat etmek yani Rasulallah'ın sahih sünnetine uymak islamın temellerindendir. Aynı şekilde bu gösteriyorki Kur'an nasıl bir teşri kaynağı ise Rasulallah'ın sözleride teşri kaynağıdır. Onun için Rasulallah(sav) şöyle buyurdu:

''Ben size neyi yasaklamışsam ondan uzak durun. Size neyi emretmişsem güzünüz nispetinde onu yerine getirin. Sizden önceki kavimlerin helak olmalarının sebebi nebilerine gereksiz çok soru sormalarıdır.''(Müslim)

Rasullaha (sav) şöyle buyurdu:

''Yatağı üzerinde yaslanmış bir şekilde emrettiğim veya yasakladığım şeylerden biri ona ulaştığında:'Bilmiyorum. ALLAH'ın kitabında ne bulmuşsam ona bağlanırım' diyen bir kişi gibi olmayın.''(Ebu Davud)

İrbad b. Sariye dediki:
''Rasulallah(sav)'i müslümanlara hutbede şöyle buyururken duydum:

''Biriniz yatağı üzerinde yaslanmış bir vaziyetteyken ALLAH'ın sadece Kur'an'da geçenleri haram kıldığını zanneder, iyi bilinizki ben size emirler verdim. BAzı şeyleri yasakladım. Bunlar Kur'an'ın emirleri ve yasakları kadar veya daha fazladır. Onlara uymak mecburiyetindesiniz.''(Tirmizi rivayet etti hasen garib dedi.)

Ekleme Tarihi: 05.06.2009 - 15:04
Bu mesajı bildir   rahil üyenin diğer mesajları rahil`in Profili rahil Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rahil su an offline rahil  

1191 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2008
En Son On: 17.03.2011 - 18:14
Cinsiyeti: ----- 
RASULALLAH'IN SÜNNETLERİNİDE HADİSLERİNİDE İNKAR EDECEKSEN SANA BAŞKA NE DİYEBİLİRİMKİ...

ÖRTÜNMEK SADECE BAŞI ÖRTMEK DEĞİLKİ, BEDENİDE ÖRTMEK TABİKİ..

BAŞINI ÖRTMÜŞ AMA ÖRTÜLÜ YARI ÇIPLAKLARDA VAR.. ÖRTÜNMEK KÖTÜ GÖZLERDEN SAKINMAK İÇİNDİR.. ERKEKLER GÜZEL GÖRSÜN DİYE DEĞİL.. BEN YOLDA GEÇERKEN DAR GİYİMLİ YOLDAN GEÇEN KADINLARIN ARKASINDAN BAKAN ERKEKLERİN TAAA KADINLAR KAYBOLANA KADAR NASIL BAKTIKLARINA ŞAHİT OLMUŞUMDUR.. SENCE BU DA CAHİLİYYE DÖNEMİNDEKİ BAKIŞLARDAN FARKLI MI???

ÖRTÜNMEK NEDENDİR??? GÜZEL GÖRÜNMEK VÜCUD HATLARINI BELLİ OLMASI MI??? YOKSA ALLAH'IN RAZI OLDUGU ŞEKİLDE ÖRTÜNÜLMESİ Mİ??? NİÇİN ÖRTÜNÜR İNSAN???

ÖNEMLİ OLAN ALLAH'IN RIZASI DEĞİL Mİ??


(sürç-i lisan ettiysem affola)
Ekleme Tarihi: 05.06.2009 - 15:12
Bu mesajı bildir   rahil üyenin diğer mesajları rahil`in Profili rahil Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ReYYaN su an offline ReYYaN  

288 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.08.2005
En Son On: 16.02.2010 - 20:24
Cinsiyeti: ----- 
Rasule itaat Allah a itaattir. bu ayettir!
okuduklarimdan cikardigim kadariyla siz hadisleri inkar ediyorsunuz.Allah muhafaza etsin, bu ayni zamanda hem Efendimizi inkar ve Allahi inkar degilmidir? Sarilmamiz ve takip etmemiz gereken, bize miras birakilan Kuran ve sünnet degilmidir?

Kurani kerim kusursuz, eksiksiz mükemmel bir kitaptir. Amenna. Namazi farz kilmis rabbimiz. peki nasil kilinacagi anlatilmiyor? Bunu nerden bulabiliriz? Hz. Peygamber kurani kerimin aciklamasi degilmidir? O'nun hayati, yasantisi.. Sözleri bizim icin kurani kerim kadar önemli ve degerlidir.

Rabbim diledigine dogru yolu gösterir. Dilediginede sizinki gibi bakis acisi, anlama gücü verir.
Size verilen Cüz-i iradenizi kullanarak dogru yolda hareket ediniz insaallah.

Ekleme Tarihi: 05.06.2009 - 15:35
Bu mesajı bildir   ReYYaN üyenin diğer mesajları ReYYaN`in Profili ReYYaN Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vatan su an offline vatan  

3 Mesaj

Kayıt Tarihi: 19.04.2004
En Son On: 05.06.2009 - 16:44
Cinsiyeti: Erkek 
Merhabalar

Cüneytarkin82 inin son yazısını cevap olarak yazılan Reyyan ve Rahil kardeşlerin yazılarınıda tabi.

İşte İslamın en acı taraflarından biride bu yani birbirinin ne söylediğini anlamamak daha doğrusu öğretilen yanlışların kemikleşmesi ve doğrulara kulakların sonuna kadar kapalı olması.

Şunu öncelikle belirteyim Bahar61 kardeşin aktardığı yazıya noktasına virgülüne kadar katılıyorum. Hem din olarak hem siyaset olarak çok çarpıcı ve gerçekçi bir yazı. Allah yazandanda aktarandanda razı olsun.

Kuran Allahın Resulüne itaat edin söylediklerine uyun diyor. Tamam. Bunu inkar eden kafir olup bitmiştir zaten.

Fakat şöyle demiyor PEYGAMBER ADINA UYDURULMUŞ NE KADAR YALAN, DOLAN HEZEYAN VARSA KABUL EDİP HEM KURANI DEVREDEN ÇIKARIN HEMDE PEYGAMBERE BU ŞEKİLDE BİLEREK YADA BİLMEYEREK İFTİRA EDER DURUMA DÜŞÜN.

Elbetteki Allahın Resulünün sözlerini kabul edip yaşamınıza katacaksınız. Fakat hadis diye önünüze konan her türlü sözü araştırmadan ve herşeyden evvel Cüneyt kardeşin dediği gibi onun gerçekliğini araştırmadan yani Kuranla örtüşüp örtüşmediğini araştırmadan körü körüne kabul etmeyeceksiniz.

İslam coğrafyasını mahveden en büyük etkenlerden birinin YALAN HADİSLER konusu olduğunu geçmiştede bugünde tüm din konusunda bilgi ve ilim sahibi insanlar söylediler, söylüyorlar.

Herşeyden önce Allahın Resulü yalan hadislere engel olmak için hatta kendi sözleri gerçek bile olsa Kuran yerine konulması gibi bir sapkınlık olmasın diye tüm hadisleri toplatıp yaktırmıştır.

Hatta dört halife döneminde dahi hadislerin toplatılıp yakıldığı bir gerçektir. Ve sebebide akıl ve mantık doludur.

Şimdi diyeceksinizki o halde hadisleri kale almayacakmıyız. Elbetteki hayır. Burada bu işin hassasiyetini ve tehlikenin büyüklüğünü anlayıp ona göre hareket edeceğiz yalnızca. Yani Kuranın tasdik etmediği hiç bir sözü hadis diye kabul etmeyeceğiz. Yoksa bu şirkin ve Efendimize iftiranın ta kendisi olur.

Sonra bu kadar nasıl emin olabiliyorsunuz şu şunu demiş bu bunu demiş diye harfi harfine sözleri kabulleniyorsunuz.Kuranın ayetleri üzerinde bile ayetler yok edilemediği için bir sürü anlam kaydırması saptırma gibi hileler yapılırken.

Bugün her türlü kayıt aracının en alaları varken bile bazı sözlerin söylendiği söylenmediği konusunda ispat için zorluklar çıkarken ondört sasır önceden hiç bir kayıt cihazı falan olmadan kimin ne söylediğinin kesin olduğu nasıl ispat edilebilir.
Ben sorarım mesela, Allahın Resulü bu sözleri söylerken sizler oradamıydınız diye. Ve bu hadis rivayet eden kişilerin aktardıklarının ve bu aktaranların doğru kişiler olduklarının, onların aktardığına dair teminat olan Kuranda bir ayetmi var ?

Bu yalan hadis ravilerinden biri aynen şöyle söylüyor. "Bir yerde bir hoşuma giden söz duymayayım, hemen peşine bir ravi takar hadis diye ilan ederim"
Durum bu kadar tehlikeli. Adam kendi nefsine hoş geleni anında Efendimizin sözü diye hemen teşkilatı kurup yayıyor. Ve bu gibi bir sürü yalan hadis fabrikası geçmişten bugüne İslama etmedik zulüm bırakmadılar.

Bugün mevcut hadislerin onu doğruysa buna karşılık yüzü yalan yada saptırılmış yani yine yalan sözlerden oluşuyor.Bunu ben söylemiyorum çoğu arap kökenli din konusunda ve hadis konusunda araştırma yapan tanınmış kişilerde bu gerçeği ondört asırdır haykıra haykıra söylüyorlar.

Rahil kardeşim Kuran herşeyde orta bir yol izleyin buyurur Kuran. Öyle kadınları kızları örtmede halkın içindeki üç beş sapıkğın bakışlarındanda ille korunmak isteyenler tavsiyem şudur. Kadınlarınız ve kızlarınızı hiç bir yeri görünmeyecek hatta kadın olduğunu dahi belli etmeyecek kamuflajların içine sokun.
Arabın yapıp tüm dünyaya dinin gereği diye tesettür diye sattığı din dışı kabulde zaten budur.

Şunuda hiç unutmayalım. Allahın insanın meşrebinde en çok yer verdiği özelliklerden biri KANIKSAMA olayıdır. Bu müthiş ve yaşamın olmazsa olmazı kavram işte kadını sosyal yaşamın dışına itenler ortadan kaldırıyorlar.

Nasılmı ? Ben öyle tanınmış bağnaz insanlar tamamen örtülerin içine gömülmüş insdanlar tanıyorumki oğulları bu saklama nedeniyle kanıksama dengesini kaybettiğinden aşırı saklamaya insanın var olan aşırı düşkünlüğü nedeniyle mesela telefonla bir kızla konuşurken yüzünün gözünün ifadesi şehevi bir ifade alıyor. Kızların hiçde az sayılmayacak bir kısmı ise kendilerine dayatılan biçimciliğin tersi cazip geldiğinden gizli gizli erkeklerle her türlü yaklaşıma açık oluyorlar.

Ne diyor atasözü "Çok saklama arsız olur, çok söyleme yüzsüz olur"

Ben bu hallere şahit olduğumu Allahın adı üzerine yemin ederek söylüyorum. Sizlerinde burada bunu doğrulayan ifadeleri az değil.

Peki bumudur İslamın istediği Yani bir yandan ben örtünen nefsine sahip müslümanım diye kıyafetlerle mesaj veren fakat öbür taraftan haramın her türlüsünü fiilen yapan ikiyüzlü insanlarmı Kuranın hedefi olan, oluşturmak istediği müslüman?????

Ekleme Tarihi: 05.06.2009 - 16:40
Bu mesajı bildir   vatan üyenin diğer mesajları vatan`in Profili vatan Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SuMeYRa su an offline SuMeYRa  

1576 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.11.2004
En Son On: 11.11.2012 - 23:24
Cinsiyeti: Bayan 

Vatan.. Hernekadar yazdıklarımı okuyamayacak olsanda sen ve senin gibiler nasıl doğru bildikleri yanlışlardan vazgeçmeyecekse bilesiniz ki biz DOGRU olan DOGRULARIMIZDAN asla ve asla vazgeçmeyeceğiz..

Nasıl ki, O gün "beni kölelerimle eşit tutan dini istemem" diyen Cehaletin babası nasıl göz göre göre inkar etmişse işte bugün burda, bu zamanda aynı versionu, aynı beyinleri muhatap almış durumdayız..

Öyle bahar kardeşimin dediği gibi, yok cüneytarkinin yazdığı fasofisosunu ancak kendine yedirirsin. Birak yöneticileri sitedeki üyeleri bile kandıramazsın..
Doğru olsan zaten tek başına onbeş isimle meydana cıkmazsın.


Hadi .. Çek arabanı.. Sağdan sağdan, ardına bakmadan..!

Ekleme Tarihi: 05.06.2009 - 19:21
Bu mesajı bildir   SuMeYRa üyenin diğer mesajları SuMeYRa`in Profili SuMeYRa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Dinimizde tesettürün önemi

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 

Sual: Tesettürü kimler inkâr ediyor?
CEVAP
Kur’ana inanmadıkları halde, (Yalnız Kur’an) diyen yalancılarla, On dokuzculuk bâtıl dinine sarılanlar, tesettürü inkâr ediyorlar. Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, görünen kısmı hariç, ziynetlerini göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar örtsünler!) [Nur 31]
Bu âyette bazı hususlar açık değil. Mesela kadın, gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat ne? Kına, sürme mi, altın, gümüş mü, küpe, kolye, bilezik mi? Bu hususlar tam açık değildir, bunlar hadis-i şerifle açıklanarak bildirilmiştir. Allahü teâlâ, (Resule itaat Allah’a itaattir) ve (Sana indirdiğim Kur’anı, anlamaları için insanlara açıkla) buyuruyor. (Nahl 44)
Resulullah efendimizin açıklamaları ile âyetin manası şöyle oluyor:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, [Kolye, küpe, bilezik, kına, sürme gibi] ziynetlerini [ve ziynet taktıkları baş, kulak, kol ve ayaklarını] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31] (Celaleyn, Medarik)
Mecmaul-enhür’deki, (Kadının [yüz ve iki eli hariç] bütün bedeni avrettir) hadis-i şerifi de tesettürü açıklıyor. Hazret-i Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah efendimiz baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve iki eli hariç, vücudunu erkeklere gösteremez) buyurdu. (Ebu Davud)
Hazret-i Âişe validemiz de bildiriyor ki:
(İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti gelince, emri geciktirmemek için hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai) [Hazret-i İbrahim de, sünnet ol emrini geciktirmemek için, bıçak, doktor aramadan, hemen hazırdaki balta ile kendini sünnet etmişti.]
Dinimizde iki çeşit kadın kıyafeti vardır: Hür ve cariye [köle] kıyafeti.
Cariyeler başlarını örtmezlerdi, örtmek zorunda da değillerdi. Kapanma mecburiyeti hür kadınlara idi. Tesettür âyeti gelmeden önce hür kadınlar da başları açık gezerdi. Münafıklar, cariyelere sarkıntılık ederdi. Bu arada açık olan hür kadınlara da sataşırlardı. Olay duyulunca, (Biz bunu cariye sandık) derlerdi. Allahü teâlâ, (Hür kadınlar cariyeler gibi giyinmesinler, vücutlarını tamamen örtsünler, böylece cariye olmadıkları da meydana çıksın ve münafık erkekler tarafından da sarkıntıya maruz kalmasınlar) buyurdu. Bu âyetin meali şöyledir:
(Ey Nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] dış elbiselerini giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemeleri için en uygun kıyafettir.) [Ahzab 59]
Bazı mezhepsizler, “Hayzdan kesilmiş, yaşlı kadınların saçlarını göstermeleri günah olmaz” diyorlar. Ama Kur’anda mealen buyuruluyor ki:
(Evlenme arzusu bile kalmayan ihtiyar kadınların ziynetlerini [ziynet yerlerini, baş, kulak, boyun, kol ve ayaklarını] göstermemek şartı ile, dışa giydikleri [manto gibi] elbiselerini çıkarmalarında bir vebal yoktur. Ama sakınmaları daha iyi olur.) [Nur 60]
Dikkat edilirse, kuyumcuda teşhiri, satılması serbest olan ziynetlerin bile kadında olunca, gösterilmesi yasaklanıyor. Müminlerin anneleri için bile, (Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz, [yabancılarla] yumuşak konuşmayın, kalbinde fesat bulunanlar, kötü ümide kapılır. Evlerinizde oturun, eski cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın) buyuruluyor. (Ahzab 32-33)
Bu delillerden sonra, “İslamiyet’te tesettür yok” diyenlerin art niyetli olduklarında şüphe kalmaz.
Yakayı örtmek ne demek
Yalnız Kur’an diyenlerle 19’culuk bâtıl dininde olanlar, Nur suresinin, (Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [Saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) mealindeki 31. âyetinin yalnız ziynet takmayı yasakladığını, bir de sadece yaka kısmını örtmeyi emrettiğini söylüyorlar. Diğer maddede yeteri kadar açıklamıştık ama bir hususa daha değinmek istiyoruz. Nasreddin Hocanın kabri için, dört tarafı açık, ancak kapısında koca bir kilit var derler. O zaman kilidin ne kıymeti var. Deve kuşunun, başını kuma sokarak saklandığını sanmasına benzemez mi? Bunlara göre de, kadın her tarafını açacak, sadece yakasını kapatacak, böylece tesettür emrine uyacak, bu kadar gülünç, saçma iddia olur mu?
İsra suresinin (Ana-babana öf deme) mealindeki 23. âyetini okuyan, ana-babasına öf demese, fakat gözlerini çıkarsa, kulaklarını kesse, sopa ile dövse, sonra da (Ben öf demedim, Kur’anın emrine uydum) dese, Kur’ana uymuş mu olur? Kur’an-ı kerimde en hafif husus söyleniyor, daha ağırları elbette yasaktır. (Sana indirdiğim Kur’anı insanlara açıkla) emrine uyarak Resulullah efendimiz âyetleri açıklamıştır. Bu âyetin manası, (Ana-babanı üzme, hatta öf bile deme) demektir. (Beydavi)
İsra suresinin, (Zinaya yaklaşmayın) mealindeki 32. âyeti de aynı anlamdadır. Kötü bir kimse, kötü bir kadınla aynı yatakta yatsa, zina hariç her şey yapsa, sonra da, (Kur’an zinaya yaklaşmayın) diyor, ben zina etmedim dese, günah işlememiş mi olur? Bu âyetin manası da açıklanmıştır. Zinaya yaklaşmayın demek, (Zinaya götürecek sebep, hareket ve işlerden sakının, yabancı kadınları düşünmeyin, onlarla konuşmayın, onlara bakmayın, onlarla tokalaşmayın, onları kucaklamayın, öpmeyin) demektir.
Yabancı kadına bakmak zinaya götüren yollardan birisidir. Bunun için hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Yabancı kadını görüp, başını ondan çevirene Allahü teâlâ ibadetin tadını duyurur.) [Hakim]
(Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez.) [İsfehani]
(Kadına şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp Cehenneme atılır.) [M. Enhür]
(Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]
(Kadının yüz ve iki eli hariç bütün bedeni avrettir.) [Ebu Davud]
Resulullah efendimizin bu açıklamasından sonra, (Başörtülerini yakalarına örtsünler) âyeti, vücudun tamamını örtsünler, boyun, yaka ve gerdan kısmını da kapatsınlar demektir. Bazı kadınlar eşarp taktıkları halde bu kısımları açık kalıyor. Hiçbir yer açık kalmasın demektir.
Herkes Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarabilseydi, (Kur’anı insanlara açıkla) buyurulmaz ve hadis-i şerifler lüzumsuz olurdu. Kur’an-ı kerimin 17 yerinde Resulullaha (De ki, bana tâbi olun) buyuruluyor. Allahü teâlânın Resulüne tâbi olup Onun bildirdiği şekilde tesettüre riayet etmelidir!
Kadınların kıyafet şekli
Yalnız Kur’an diyen yalancılar, “Kadının kapanması gerekmez” diyor. “Kadına çarşaf farzdır” diyenler olduğu gibi, “Çarşaf Hıristiyan rahibe kıyafetidir, giyilmez. Nitekim Abdülhamid Han çarşafı yasaklamıştı” diyenler de vardır. Dinimizdeki hükme bakalım:
Kadınların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. İslam dini, kapanmayı emretmiş, ama belli bir örtü şekli bildirmemiştir. (Dürer-ül-mültekite)
Ahzab suresinde bildirilen cilbab, erkeğin de, kadının da giydiği bir elbise, bir gömlektir. Zevacir ve Berika’daki, (Haya cilbabını [örtüsünü] çıkaranın [aleyhinde] söz etmek gıybet olmaz.) [Beyheki] ve (Cilbabı [gömleği] haram olan erkeğin namazı kabul olmaz.) [Bezzar] mealindeki hadis-i şeriflerde cilbabın bir örtü olduğu açıkça görülmektedir. Cilbabın dış elbise olduğu tefsirlerde de yazılıdır:
Cilbab, hımarın [tülbentin] üstüne örtülen ve göğse kadar inerek gömleğin ceybini [yakasını] boynu örten baş örtüsü. (Ebüssüud tefsiri)
Cilbab, tek parça örtü. (Celaleyn)
Cilbab, göğse kadar inen baş örtüsü. (Ruh-ul-beyan)
Cilbab, milhafedir. (Beydavi)
Cilbab, hımardan büyük örtü veya vücudunu örten dış elbise. (Kurtubi)
Cilbab, bedeni baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar gibi dış giysi. (Elmalılı)
Cilbab, dışa giyilen örtü. (Tibyan, A.Fikri Yavuz ve Hasan Basri Çantay’ın meali)
Cilbab, milhafe, entari veya hımar. (El-Envar) [Milhafe = dış örtü ki buna ferace de denir.]
Cilbab, feracedir. (Ö. Nasuhi Bilmen tefsiri)
Nur suresinde, (Kadınlar, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına örtsünler) buyuruluyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, hımar denmezdi.
Fıkıh kitapları cilbabın dış örtü olduğunu bildiriyor. Bir örnek: Hanıma verilmesi vacip olan nafaka, yemek, kisve ve meskendir. Kisve, hımar ve milhafedir. (Bahr-ür raık)
Tefsir, hadis ve fıkıhta cilbab dış örtüdür. Çarşafa bid’at denmez; çünkü âdetteki değişiklik bid’at olmaz. Şalvar ve pantolon da böyledir.
Çarşaf kelimesi, Farsça çader-şepten [gece örtüsü] bozularak Türkçe’ye girmiştir; tesettür için ev dışında giyilen üstlüktür. Tanzimatta hacca giden İranlılardan alınan çarşaf, önceleri bid’at sayılıp pek tutulmamışsa da, 1870’ten sonra yaygınlaştı. Daha sonra II. Abdülhamid Han, 4 Ramazan 1309 (2 Nisan 1892) tarihli bir emirle çarşafı yasakladı. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)
Yaşmak ile ferace giyilirken, 1872’de Subhi Paşanın Suriye valiliğinden dönüşünde ailesi Suriye’den getirdikleri çarşafla görününce, İstanbul’da çarşaf moda oldu. (Musahibzade Celal, Eski İstanbul Yaşayışı )
1889’dan sonra açık feraceli iki paşa kızına birkaç külhanbeyi laf atıp feracelerini yırtınca, bu defa çarşafa rağbet arttı. Bid’at diyenler de giydi. (Sermed Muhtar Alus, Aylık Ansiklopedisi sayı 36)
1913’te yüz binlerce Balkan muhacirleri İstanbul’a Ortodoks kadınlarının giydiği siyah çarşafı ile gelmişti. Zamanla bu da İstanbul’a yayıldı. Hükümetin zaten uğraşacak hâli yoktu, çarşafa mani olamadı. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimler sözlüğü)
3 Ekim 1883’te Şeyh-ül-islamın teklifi ve padişahın emriyle ferace dışında bir şey giymek yasaklandı. Daha sonra çarşaf da giyildi. O zamanki çarşaflar farklı idi. (Vakit. 4.10.1883)
Sual: (Çarşaf tam tesettürdür) diyorlar. Buna da delil olarak Âişe validemizin giyiminden dem vuruyorlar. Bence çarşaf İslam’ın evrenselliğine aykırı. Sizin bu konudaki fikriniz nedir?
CEVAP
Sence ile, Bence ile, Onca ile din olmaz. Kitaplar ne yazıyor bunu bilmek gerekir. Bizim veya sizin bu konudaki fikirlerimiz dinde hiç ölçü olur mu?
Âişe validemiz bir defa çarşaf giymemiştir. Entari giydikleri, eteklik giydikleri hadis-i şeriflerle sabit. Giymiş olsa bile, bu bir âdettir. Peygamber efendimiz de entari giyerdi. Niye erkeklerimiz entari giymiyor? Peygamber efendimiz deveye binerdi, onlar niye Mercedese biniyorlar. Binmelerinde mahzur yoktur. Bunlar âdettir, giyim de bir âdettir. Dinimiz belli bir şekil bildirmemiştir.
Arap ülkelerinde yaşayanların iklim şartlarına uygun olanı çarşaf olabilir. Fakat kalkıp da kutuplarda yaşayan Müslümanlara çarşaf giyeceksin diyemeyiz. Bu iklime uygun olmaz çünkü. Dolayısıyla İslam’ın evrenselliği diye bir şey yoktur bunda.
Sual: Bazıları, "Çarşaf hıristiyan rahibelerinden geldiği için giyilmesi caiz olmaz. Şalvar ve pantolon giymek de bid'attir" diyorlar. Bu hususta dinimizin hükmü nedir?
CEVAP
Kadınların vücut hatlarının [kaba avret yerlerinin şekli ve rengi] belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. İslam dini, kapanmayı emretmiş, ama belli bir örtü şekli bildirmemiştir. (Dürer-ül-mültekite)
Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın mübarek hanımları, çarşafla örtünmemiştir. Hiçbir kitapta çarşaf giydikleri bildirilmiyor. Milhafe, ferace, fistan, entari giydikleri birçok kitapta bildiriliyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de, böyle değişik elbise giydiklerini 313. mektubunda bildiriyor. Bu hususlar, Cami-ur-rumuz ve Hidaye kitabında da bildiriliyor.
Kapanması gereken yerleri örtmek ve yukarıda bildirilen vücut hatlarını belli etmemek şartı ile kadınlar, bulunduğu şehrin âdetine uygun giyinir. Çünkü elbise gibi mubahlarda, şehrin âdetine uymamak tahrimen mekruhtur. Zaruret olmadıkça, haramlarda hiçbir yerin âdetine uyulmaz. (Hadika)
Peygamber efendimiz, ayaklarına kadar uzun gömlek, yani entari giymiştir. Şalvar ve pantolon giymemiştir. Bunları giymek âdette bid'attir. Âdette bid'at olan şeyi yapmak günah değildir. Taksiye, uçağa binmek de âdette bid'attir. Bunları yapmak günah değil dinin emridir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden gelmiş olsa bile, kadınların çarşaf ve erkeklerin bol pantolon veya şalvar giymeleri caizdir, günah olmaz. Elbisenin şekli ibadet değil, âdettir. Çünkü Peygamber efendimiz, papaz ayakkabısı, Rum elbisesi giymiştir. (Redd-ül Muhtar)
Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeylere Sünnet-i zevaid denir. Bunları terk etmek günah olmaz. (Hadika)
(Bir kavme benzeyen onlardandır) hadis-i şerifi, ibadetlerde benzemenin tehlikesini bildirmektedir. Mesela papaz zünnarı ve haç takmak böyledir.
Dikiş makinesi, daktilo, elbise gibi şeyler ise âdettir. Âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. Peygamber efendimiz, her zaman belli bir elbise giymezdi. Bazen Rum, bazen Arap elbisesi giyerdi. Kolları dar Rum cübbesi de giymiştir. (Tirmizi)
Herkesin çarşaf giydiği bir yerde, birkaç kadının manto giymesi fitneye sebep olacağından uygun olmadığı gibi, manto giyilmesi âdet olan yerlerde de çarşaf giyilmesi uygun olmaz. Çünkü bir yerde âdet olan şeyler giyilmezse, gösteriş ve şöhret olur, fitneye sebep olur. Hadis-i şerifte (Fitneyi uyandırana lanet olsun) buyuruldu. (Hadika)

Ekleme Tarihi: 05.06.2009 - 20:40
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
su_mavisi su an offline su_mavisi  
RE:

183 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.02.2009
En Son On: 01.10.2010 - 08:51
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı rahil



evet başı örtülü yarı çıplaklar var.. başını örtüpte müslümanlığa yakışmayan hareket ve davranışlarda bulunan genç kızlarımız var.. sadece kızlar değil müslümanım diyen genç erkeklerde müslümanlığa yakışmayan hal ve tavırları sergiliyorlar.. müslümanlığın adını lekeliyip müslümanlığı kötülüyorlar.. ama bunu genelleyemeyiz.. bi kaç kişinin yaptığını hepsine mal edemeyiz.. onlar kişinin karakterine göre kişinin iradesi ve nefsine göredir..
beş parmağın beşi bir olmaz.. bir torba elmanın içinde çürüklerde çıkar tabiki.. genellememek lazım.. saygılar..


Ekleme Tarihi: 06.06.2009 - 09:40
Bu mesajı bildir   su_mavisi üyenin diğer mesajları su_mavisi`in Profili su_mavisi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
batalli su an offline batalli  
RE:

7 Mesaj

Kayıt Tarihi: 22.11.2003
En Son On: 05.10.2010 - 16:56
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı SuMeYRa


Vatan.. Hernekadar yazdıklarımı okuyamayacak olsanda sen ve senin gibiler nasıl doğru bildikleri yanlışlardan vazgeçmeyecekse bilesiniz ki biz DOGRU olan DOGRULARIMIZDAN asla ve asla vazgeçmeyeceğiz..

Nasıl ki, O gün "beni kölelerimle eşit tutan dini istemem" diyen Cehaletin babası nasıl göz göre göre inkar etmişse işte bugün burda, bu zamanda aynı versionu, aynı beyinleri muhatap almış durumdayız..

Öyle bahar kardeşimin dediği gibi, yok cüneytarkinin yazdığı fasofisosunu ancak kendine yedirirsin. Birak yöneticileri sitedeki üyeleri bile kandıramazsın..
Doğru olsan zaten tek başına onbeş isimle meydana cıkmazsın.


Hadi .. Çek arabanı.. Sağdan sağdan, ardına bakmadan..!



Bir müslüman ne olursa olsun küfür ve hakaret olmadıkça böyle ispat edemeyeceği ithamlarla ve insan onuruna yakışmayacak şekilde ve üstelik bir hanımefendi tarafından karşı karşıya bırakılmamalı.

Ben müslümanım diyen hiç bir Allahın kulunu ve hiç kimse Ebu Cehil gibi Allah ve Resulünün düşmanı dinsiz imansızlara benzetme hakkına sahip değildir.

Kimin kafir kimin müslüman olduğuna Allah hüküm verir ve din günündede karşısına kor.

Şayet dediğiniz doğruysa bu kişi yada kişiler 2004 yılından beri bu sitede istedikleri gibi yazı yazıyorlar zaten. Siz onları siteden atmakla sakalı traş misali işler yapıyorsunuz gibi geliyor bana. Malum kesilen sakal daha gür biter.

Şayet yine sizin ithamınız doğruysa bu kişi yada kişiler istedikleri an bu siteye girerler. Yani kapıdan çıkarsanız bacadan gelirler. En iyisimi cevap bile vermeden yaptığınız gibi bir haksız iş yapmak yerine normal medeni insanlar gibi görüşlerlke bunları mat etmeyi deneyiniz.
Çünkü yazdıklarında ben özgürce belirtilen düşünceler haricinde hiç bir sakıncalı satır dahi görmedim.

Bu bizdendir değildir diye dinimizde bir dışlama yoktur. Dinimiz tevhid dinidir. Her müslümana saygı göstermek zorundayız. Aksine dışlama olayıda Kuranda ayaklar altına alınmıştır.

Bu ülkenin asıl ve en acil meselesi başörtüsü değil onu ön plana çıkartıp kangrene çevirip üzerinden nemalananların buda yetmiyormuş gibi başörtüsünü Cumhuriteti yok etme işinin simgesi olarak ilan etmeleridir.Yoksa başörtüsü siyaset alanına çekilmese bugün yaşanan hiç bir mağduriyet söz konusu olmazdı.

Benim eşimde başörtülü fakat ben özellikle yedi senedir hem din konusunda hemde bu konu ön plana çıkarılıp örtülen diğer konularda yapılanları asla kabul etmiyorum.

Bu ülkenin sorunu başı örtülü olanları müslüman örtülü olmayanları müslüman olmayanlar diye ayrıştırmaya çalışanların sebep olduğu dinde bölünme faciasıdır.

Hiç kimse bir başka müslümanı kendi gibi düşünmüyor diye susturamaz.İşte gerçek faciada budur. Sizler bunu yaparsanız elbette sizin gibi düşünmeyen insanlar sizlerin niyetlerinden ve yapmak istediklerinden endişe ve korku duyup karşı harekete geçeceklerdir.

Bakın you tubdan rastladığım ibret bir yazışma bu acı durumu nasıl gösteriyor. Mehmet Akif Ersoyun başörtsü ile ilgili şu şiirini okudum bir yerde sonra altına yine aynı şiirin sözlerinin değiştirilerek yazıldığını gördüm. Her ikisinide yazıyorum.

Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne
Acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne

Altındada şöyle ekliyordu vatandaşın biri,

Bacımın saçı batmakta sapık yobazın gözüne
Tükürsem iltifat olur, sümkürsem haktır yüzüne

Ben bu satırları ilk okuduğumda çok sinirlendim. Fakat aradan bir iki hafta geçince bu sözlerin üslup ve terbiye kurallarını zorlaması halinde bile bir endişeyi ortaya koyduğunu gördüm. O endişe o vatandaşın yarın başörtüsünü dayatanların bacılarının başını zorla örtmek için zorbalığa başvurabileceği endişesi idi.

Vede işin en acı yanı bu endişe ve korkudada son derece haklı idi.



Umarım kimseyi kırmamışımdır.

Hoşçakalın

Ekleme Tarihi: 06.06.2009 - 14:51
Bu mesajı bildir   batalli üyenin diğer mesajları batalli`in Profili batalli Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SuMeYRa su an offline SuMeYRa  
....

1576 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.11.2004
En Son On: 11.11.2012 - 23:24
Cinsiyeti: Bayan 

Malesef ne acıdır ki 2004'ten bu yana sizinle uğraşıyoruz..

Ben görevim sürecince size ayırdığım zamanın hesabını saniye saniye, anbean istiyorum!!

Allah c.c. Alim'dir.. El.Habir'dir..
Elhamdulillah..

Ekleme Tarihi: 06.06.2009 - 20:33
Bu mesajı bildir   SuMeYRa üyenin diğer mesajları SuMeYRa`in Profili SuMeYRa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

geschlossen Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 402 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
osmanli1 (49), TRABZONLU_TS (43), murat__ (41), remzay56 (61), Mikayil Demir (44), sado&#240;lu (68), yigilcali (48), müzisyennnn (46), hakankara (55), mikail06 (53), seyfullah (36), erguen (53), @hmed (49), emre-70 (34), AY-NUR (41), yagmurumm (33), ihvankudret (35), KeTeNci (38), zahid1 (49), hamdim (37), intifada (53), samsun1983 (41), veysel.hoca (48), mikail34 (54), zincefr (60), batmazhalil (36), MaziDENbiri (52), sero (58), Natuvan (40), tuana~islam (38), xturkkizx (37), seros633 (47), m_zahid (43), karanfil58 (39), halimyusufoglu (49), minam (44), HAT&Yacute;CE81 (43), s.emine (43), naci edin (78), Yaseminerdem (36), fatih1981 (43), bekir tek (38), seyyidtalha (52)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63653 saniyede açıldı