dexamethasone chloroquine budesonide kaletra generique luvox prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 34 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
vehbi70 su an offline vehbi70  
BİRİLERİNİN EŞ BAŞKANI OLDUĞU :((((Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
Geçmişten Günümüze Büyük Orta Doğu Projesi..

Büyük Ortadoğu Projesini nam-ı diğer Büyük İsrail Projesini anlayabilmek ve anlatabilmek için önce tarihi şark meselesine kısa da olsa temasta faydalar vardır.

Geri kalmış ülkelerin sömürenlerin sömürüsüne karşı direnmeleri halinde, güçlü devletler tarafından bir bahane icat edilerek vurulmaktadır. Son dönemlerde en çok vurulan devletlerin başında İslâm coğrafyasındaki devletlerin olması tesadüfi değildir. Irak’ın, Afganistan’ın, Filistin’in, şimdi de Lübnan’ın vurulması bahis konusu projenin hedefleri arasındadır.

Büyük Ortadoğu Projesi, nam-ı diğer Büyük İsrail Projesi İsevi ve Musevi ittifakından ibarettir. Bu proje ile hem haçlılık ruhu dünyaya üflenmekte, hem de büyük İsrail Devletinin kurulması hedeflenmektedir.

Projenin görüntüsünde demokrasi, insan hakları, hukuk devleti gibi bir takım değerler bu projede ön plana taşınmakta ise de, aslolan hilalin yer yüzünden silinmesidir. Batılıların Türkiye’deki şark politikaları günümüzde Büyük Ortadoğu, diğer adıyla Büyük İsrail Projesi ile gündeme taşınmaktadır. Tarihteki kinlerini böylece bugüne taşımaktadırlar. Yani, bu proje, Hıristiyan dünyasının mağlubiyetlerinin öcünü almak ve Müslüman Türk’ü, diğer İslâm devletlerini ortadan silmek için meydana getirdikleri bir projedir. Büyük Ortadoğu Projesini nam-ı diğer Büyük İsrail Projesini anlayabilmek ve anlatabilmek için önce tarihi şark meselesine kısa da olsa temasta faydalar vardır.

Şark meselesi, çok eskiye dayanmakla birlikte günümüzde de elan devam etmektedir. Bu mesele ecdadımızı geçmişte meşgul ettiği gibi, bugün de millet olarak bizi yakinen ilgilendirmektedir. Zira, Osmanlının yayılmış olduğu coğrafyada ve bugün de ülkemiz toprakları üzerinde çok sayıda medeniyetlerin yaşadığı bilinmektedir. Tarihi çağlar boyunca çeşitli medeniyetlere beşiklik yapmış bu coğrafyanın dostu olabileceği gibi, düşmanının da olması son derece doğaldır.

Batılılara göre Şark, bir başka ifade ile Ortadoğu, asrın medeniyetinin gerisinde kalmış bir alan olarak tarif edilmektedir. Bu alan içinde bulunan tüm ülkeler için batılılar mutlaka medenileştirilmelidir düşüncesindedirler. Ancak, batı alemi zikredilen ifadelerinde samimi değillerdir. Çünkü onların yardım etme anlayışı tesanüt değil, sömürüdür. Haksız kazanç elde etmek için onlara göre geri kalmış ülkeleri sömürmek, hayatlarını devam ettirebilmenin tek çıkar yoludur. Yani, batı aleminin yegane düşüncesi genişletilmiş Ortadoğu Bölgesinde bulunan her türlü zenginliği sömürmek, halklarını istismar etmek, yoksa o bölgeleri kendi medeniyetlerinin seviyesine çekmek değildir. Zira, şark ülkelerini daima kendilerine muhtaç halde tutmak ezeli siyasetlerinin gereğidir.

Geri kalmış ülkelerin sömürenlerin sömürüsüne karşı direnmeleri halinde, güçlü devletler tarafından bir bahane icat edilerek vurulmaktadır. Son dönemlerde en çok vurulan devletlerin başında İslâm coğrafyasındaki devletlerin olması tesadüfi değildir. Irak’ın, Afganistan’ın, Filistin’in, şimdi de Lübnan’ın vurulması bahis konusu projenin hedefleri arasındadır.

Enerji kaynaklarına sahip veya üs olmaya müsait ülkeler müdahale için sıraya alınmıştır. Suriye, Libya, Somali, Sudan, Yemen, Endonezya, Malezya, en sonra da Türkiye hedefte bulunmaktadır.

Batı medeniyetinin anlayışına ve kafa yapısına göre, bir Müslüman, hangi ülkede yaşarsa yaşasın bir Avrupalı ile asla bir tutulamaz. Çünkü, batılılar elde etmiş oldukları medeniyetleri ile üstün görünme hastalığına tutulmuşlardır. Bu tutumları dinlerine de yansıtılmış ve kendi inançları dışında bulunan her ülkeyi ve dini düşman bellemişlerdir.

İslâm’a olan düşmanlıkları ise adeta taassup haline gelmiştir. Çünkü, batı medeniyetini tehdit edebilecek tek medeniyetin, İslâm medeniyeti olduğunu bilmektedirler. Hilâl dünyada kaldıkça, batı aleminin huzura gelmesi mümkün değildir. Zira, hilâl, onların korkulu rüyasıdır.

İşte eski çağlardan beri Avrupalılar bu düşünce ile bir araya gelip, Haçlı Seferleri düzenleyerek İslâm’ın kabul edildiği ülkelere amansızca saldırmışlardır. Son asırda da, Balkanlardan başlamak üzere Müslüman Osmanlıları Avrupa topraklarından atmak ve onları Anadolu’da hapsetmek hayali içindedirler. Onun için 1900’lü yılların başında kurdukları Avrupa Federal Cumhuriyeti ile Osmanlıyı Avrupa topraklarından atmayı denemişlerse de, o tarihlerde sonuç alamamışlardır.

2

Osmanlı’ya hasta diyenler bugün AB şemsiyesi altında

Eskiden Osmanlı için “hasta adam” diyenler ve ortadan kaldırılmasını isteyenler, bugün Avrupa Birliği şemsiyesi altında toplanmış bulunmaktadırlar. Ülkemizi de istedikleri gibi itip, durmaktadırlar. Sevr’de elde edemediklerini, şimdi Avrupa Birliği ve genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile elde etmeye çalışmaktadırlar.

Eskiden Osmanlı için “hasta adam” diyenler ve ortadan kaldırılmasını isteyenler, bugün Avrupa Birliği şemsiyesi altında toplanmış bulunmaktadırlar. Ülkemizi de istedikleri gibi itip, durmaktadırlar.

Sevr’de elde edemediklerini, şimdi Avrupa Birliği ve genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile elde etmeye çalışmaktadırlar. Tarihte Osmanlının yok oluşunu isteyen devletlerin başında İngiltere, Avusturya ve Rusya, daha sonra da Fransa gelmektedir. Ne var ki, bu devletler o dönemde menfaat çatışması münasebetiyle bir araya gelememişlerdir. Ama, Almanya, Rusya, İngiltere ve Fransa, Osmanlı hakimiyetinde bulunan Ortadoğu’daki petrol için bir araya gelmeyi başarmış, hem Osmanlıyı, hem de bir milleti yok etme pazarlığı içine girmişlerdir. Gerek Almanya’nın Bağdat Demiryolu imtiyazı, gerekse İngiltere’nin Adana – Mersin Demiryolu imtiyazı, Ortadoğu zenginliklerini elde etme projeleridir.

İngiltere, Amiral Nelson’un Trafalgar zaferi sonrası Akdeniz’i bir İngiliz iç denizi haline getirmeye çalışırken, tüccar zihniyeti ile de Ortadoğu Bölgesinin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile alakadar olmaya başlamışlardır. 19. yüzyıldan beri İngiltere’nin geleneksel stratejisi, Hint sömürgesine ulaşım yollarını denetim altında tutmaktır. Mezopotamya, Hindistan’a giden karayolunun üzerinde bulunduğu için, Londra, başta Rusya olmak üzere bu bölgeye, herhangi başka bir devletin sarkmasını istememiş ve bu önemli stratejik nedenlerden dolayıdır ki, senelerce Osmanlı devletini Rusya’nın saldırısına karşı korumaya çalışmıştır. (1)

Buna rağmen Ortadoğu zenginlikleri sebebiyle İngiliz, Alman, Rus ve Fransız rekabeti bu bölgeler için hiç eksik olmamıştır. Bu rekabetler sonucu, koskoca Osmanlı gözden çıkarılmış, milliyetçilik cereyanları körüklenerek, Ortadoğu’da ve Osmanlı toprakları üzerinde küçücük devletçikler oluşturulmuştur. Sonra da, bu devletçiklerin ümüğü sıkılmaya başlanmış ve tüm zenginlikleri ellerinden alınmıştır. Bugün de Büyük Ortadoğu Projesi, bu hususun realize edilişini hedeflemektedir. Batı, petrolü elde edebilmek için var olduğu günden beri açık ve gizli bir çok planlar ve projeler hazırlamıştır. Zira, Çhurchill’in 1936 yılında Avam Kamarası konuşması “efendiler, şunu iyi biliniz ki, bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir” (2) bunu göstermektedir.

Tarihte İngiltere, Rusya’nın sıcak denize inme politikasına daima karşı olmuştur. Zira, boğazlar İngiltere için zümrüt-ü ankadır. İstanbul ve Çanakkale boğazlarına sahip olmakla ancak Rusya’nın taşkınlıkları önlenebilirdi. Rusya’nın sıcak denize inebilmesi de, ancak boğazlara sahip olmasıyla mümkün olabilirdi. O zaman da cihan devleti olma imkânına kavuşabilirdi. Rusya’nın bu politikalarını çok iyi bilen İngiltere, Rusya’nın Osmanlı toprakları üzerinde söz sahibi olmasını istemezdi. Bunu temin için İngiltere iki türlü politika ile hareket etmeye başlamıştı.

İngiliz siyasetçilerinin bazıları, ki başını Gladiston’un çektiği ekip, Osmanlı devletinin ortadan kaldırılmasını isterken, diğer bir ekip, ki başını David Urguhard’ın çektiği bu siyasetçiler Gladiston’un aksine Osmanlıyı yaşatmak istemekte, fakat yeniden devleşmesini istememektedirler. Çünkü, Urguhard çok iyi biliyordu ki, Osmanlı, İslâmiyet’in mukavemetinin unsurudur. Elde etmiş olduğu topraklardan atılması kolay olamazdı. Bilinen odur ki, İngiltere, Rusya ve diğerlerinin nihai hedefi, altı asırdan beri Osmanlının yurt edindiği topraklardan atmak, Balkanları Osmanlı Türklerinden arındırmaktır. Bu amaçlarına 1683 Viyana bozgunu ile ulaşmaya çalışmışlarsa da, başarılı olamamışlar, 1. Cihan Harbi sonrası akdolunan Sevr ile, maksatlarına daha çok yanaşmışlardır. Ne var ki, 1071 tarihinde Müslüman Türkün açtığı parantezi kapatamamışlardır. Viyana kuşatmasına kadar Osmanlının kılıcını hep tepelerinde hissetmiş, Viyana mağlubiyetimizle de ilk defa soluklanabilmişlerdir. Viyana bozgunundan sonra batı alemi, Osmanlıya karşı taarruza geçmiş ve Osmanlının tarihten silinmesi için kollarını sıvamışlardır. Diğer yandan Osmanlı da 1683 tarihinden itibaren Avrupa topraklarından geri çekilmeye başlamış, Osmanlıdan boşalan topraklara yerleşmeye başlayan Rusya, büyük Rusya hayali için Osmanlıya devamlı gaileler açmış ve devamlı Osmanlı ile savaşmıştır. Osmanlı toprakları üzerinde entrika çevirmek Rusya’nın işine geliyordu.

Nitekim; “hükmetmek için tefrikaya düşürmek ve karıştırmak, aynı kiliseye mensubiyet vesilesiyle Şark Ortodoks Hıristiyanlarını himayeye kalkışarak, bunu bir hak olarak tanıttırmak, ırktaşlık iddiasıyla himayeyi ve nüfuzunu kuvvetlendirmek, çarlık Rusya’nın hedefine varmak için takip ettiği muhtelif yollar ve çareler” peşinde idi.

Rusya’ya göre hasta adam ölecek, mirastan en büyük payı kendisi alacaktı. Bu hal ve keyfiyet İngiltere’nin işine gelmezdi. Onun içindir ki, Urguhard’ın düşüncesi istikametinde siyasete yönelmiş ve Osmanlının milletlerarası manzumede yerinde kalarak, hayatını sürdürmesini istemiştir.

Ne var ki, 1683 Viyana mağlubiyeti ardından, 1699’da imzalanan Karlofça Anlaşması, Osmanlının orta Avrupa üzerindeki hakimiyetine son vermiş, 1774 Kaynarca Anlaşması ile de Osmanlı mülkünde her türlü nifak tohumları ekilmiştir.

Şark meselesinin çeşitli tarifleri yapılabilir. Ancak, yapılacak tüm tariflerde bariz benzerlikler göze çarpar. Bazılarına göre, Şark meselesi Hıristiyan Avrupa milletlerinin, Müslüman Şark milletlerini iktisadi ve siyasi nüfuz ve hükmü altına almak maksadından meydana gelen tarihi meselelerin hepsine verilen addır.

Diğer bazılarına göre, Şark meselesi Avrupa devletlerinin Osmanlı imparatorluğunu sebepler ihdas ederek parçalamak ve zapt etmek arzusundan ve Osmanlı idaresi altında bulunan muhtelif milletlerden bazılarının istiklalini temin etmek istemelerinden meydana gelen, tarihi meselelerin heyeti mecmuasıdır. Şark meselesi anladığımız kadarıyla Osmanlıyı çökerterek, topraklarına konmaktır. Bugün de, aynı zihniyetle iktisadi ve teknolojik güçlerini kullanarak hem Türkiye’yi, hem de Ortadoğu ülkelerini sömürmek istemektedirler.

Batılı devletlerin şark politikalarının temelinde yatan gerçekler

Batı devletlerinin Şark politikalarının temelinde:

1- 1071 Malazgirt mağlubiyetleri ile başlayan gerilemelerinin intikamını almak ve Müslüman Türkü Avrupa topraklarından atmak için çeşitli milletlerarası kuruluşlarla bu amaçlarına ulaşmak.

2- Osmanlı mülkünde bulunan tüm zenginlikleri ele geçirmek, o ülkelerden hammaddeyi ucuz almak, kendi ülkelerinde imal ederek, hammaddeyi aldıkları ülkelere çok daha pahalıya satmak, yani sömürmek.

3- Etnik ve mezhebi çatışmaları körükleyerek, siyasi menfaat sağlamak, milliyetçiliği körükleyerek, ulus devletlerin kurulmasını sağlamak, yani bütünü önce parçalara ayırmak, ondan sonra onları yutmak.

Batılıların Şark politikası ile hedef aldıkları ülkelerin başında ise Osmanlı gelmektedir. Osmanlıyı tarihten silmek onların vazgeçilmez kinidir. Bunun idraki içinde olan Osmanlı da kendini müdafaa etmek için, kendine has siyasetler üretmiştir. Ne var ki bu siyasetler uzun ömürlü olamamıştır. Zira, bir tarafta devlet ricali içinde histerik ölçüde batı hayranlığı duyanlar, devletin can damarlarının kesilme plânlarına karşı sessiz durmayı, diğer taraftan, gidişatın vehametine müdrik olanlar, Osmanlı topraklarının parçalanmasına karşı tavır koyarak, Osmanlı mülkündeki tüm kaynakların kontrol altında tutulması için gayret göstermişlerdir. Mesela, Sultan Abdülaziz’in dirayetli tavırları sayesinde Avrupalı geriye dönüşe mecbur bırakılmışsa da, içerideki hainlerin tuzakları sonucu önce hal edilmiş ve bilahare de öldürülmüştür.

Sultan 2. Abdülhamid’in dış siyasetteki dehası da Osmanlının kurtuluşu için yetmedi. İçten satın alınan bir cunta ile hal edilmiş, ondan sonra da Osmanlı mülkü dağıtılmaya başlanmıştır.

3

Tarihimiz açısından şark meselesi

Malazgirt muharebesinin mağlubiyetinin intikamını almak için, batı alemi 1071 tarihinden günümüze kadar devamlı projeler üreterek, Osmanlı mülkünde gaileler açmaya çalışmış, mutlak sonuç almak için çeşitli organizasyonlara tevessül etmiştir.

Şark kelimesi ile anlatılmak istenen husus nedir?

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu kelime ile anlatılmak istenilen batı medeniyeti ile Türk-İslâm alemi arasında cereyan eden münasebetlerin tümünü ifade eder. Bir başka açıdan şark meselesi ise batının Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan ve gayrımüslim ekalliyetleri ilgilendiren tüm hadiseleri ihtiva eder. Şark meselesini Hz. Peygamberimizin doğuşuna kadar uzatanlar da vardır. Zira, Hz. Muhammet’in doğuşu ile Hıristiyan dünyasında dalgalanmalar başlamış, hilalin sonuçsuz bırakılması için ehl-i salib hareketlenmiş, tek düşman olarak da İslâm gösterilmiştir. Biz, hadiseyi o kadar gerilere götürmek düşüncesinde değiliz. Her ne kadar İslâm’ın zuhuru ile hak – batıl mücadelesi başlamışsa da, batının asıl hedeflediği, bağrına kadar sokulmayı başaran Müslüman Türklerin varlığını hissettiği günlere dayanır.

Yani, 1071 Malazgirt zaferi Şark meselesini gündeme taşımıştır. Malazgirt muharebesinde batının temsilcisi olan Bizans mağlup olmuş, imparatoru esir almıştır. Savaş sonrası Bizans toprakları içinde bulunan Anadolu toprakları ardına kadar Selçuklu Türklerine açılmıştır. Bir nevi Anadolu’nun tapusu Malazgirt zaferi ile alınmıştır. Merhum Erol Güngör’ün ifade ettiği gibi “eğer Türk ve İslâm tarihinin son dokuz yüz yıllık kaderini çizen tek bir insan göstermek mümkün olsaydı, bu hiç şüphesiz Alpaslan olurdu.” Alpaslan 1029 yılında doğmuş, babası Çağrı beydir. Alpaslan Bizans imparatoru Romanos Diogenes’i 1071 tarihinde Malazgirt’te mağlup ederek, Anadolu’nun yolunu açandır.

Malazgirt zaferinden sonra Abbasi halifesi Kaaim Biemrillah, Sultan Alpaslan’a bir mektup göndermiş ve ona “Allah’ın yardımına mazhar, galip ve muzaffer evlat, en büyük sultan, Arap ve Acem hükümdarı, dünya hükümdarlarının efendisi, Müslümanların yardımcısı, insanların sığınağı, devletin kahredici bileği, dinin parlak tacı ve İslâm ülkelerinin sultanı” gibi ünvanlarla hitap etmiştir. (3)

Gerçekten de, “Türk tarihinin 1071’de başlayıp, 1923’e kadar devam eden 850 yıllık iftihara değer devresine hakiki kaynak vazifesini gören Malazgirt muharebesi, geniş tesir ve şümulü ile Türk tarihinde yeni bir devrin başlangıcı ve bir dönüm noktası” olduğundan batı için son derece yıkıcı olmuştur. Batı intikamını almak için yıllarca beklemiş ve Avrupa Birliği ile hedefine ulaşmaya başlamıştır. Malazgirt muharebesini kazanan Müslüman Türkler hem varlıklarını ispatlamış, hem de hakimiyet alanlarını genişletmişlerdir. Anadolu’nun kapılarını açarak batıya var olduklarını göstermişlerdir.

Malazgirt zaferi, aynı zamanda İstanbul’un fethine dayanak olmuş ve Doğu Roma’nın tarihe gömülmesine, Yeni Çağın açılmasına da vesile olmuştur. Malazgirt meydan muharebesi Müslüman Türklere Anadolu’nun kapılarını açması yanında, dünya tarihi açısından da önemli gelişmelere vesile olmuştur. Zira, bu savaşla Hıristiyanların savleti kırılmıştır. (4)

Malazgirt mağlubiyeti batı için son derece acı oldu. Bu mağlubiyet adeta Bizans’ı dondurmuş, hareketsiz bırakmıştı. Esip gürleyen, kendilerinden gayrı taht ve taç kabul etmeyen Bizans, sükut-u hayale uğramış, bu acıyı unutmamak üzere sinesine çekmişti. Malazgirt muharebesinin mağlubiyetinin intikamını almak için, batı alemi 1071 tarihinden günümüze kadar devamlı projeler üreterek, Osmanlı mülkünde gaileler açmaya çalışmış, mutlak sonuç almak için çeşitli organizasyonlara tevessül etmişti.

Kendi tarihimiz açısından Şark meselesi

Tarihimiz açısından Şark meselesini inceleyecek olursak, iki önemli safha ile karşılaşırız: Birinci safha; Selçuklu Türklerinin Bizans’ı mağlup ettiği tarih olan 1071 ile başlar. Osmanlının Viyana önündeki mağlubiyeti sayılan 1683 tarihine kadar devam eder. 1071 Malazgirt muharebesi ile batı ilk defa Müslüman Türk’ün tokadını yemiş, Anadolu bu tarih itibarı ile Müslüman Türklere açılmıştı. Daha sonra, Osmanlılar döneminde Gazi Süleyman Paşa komutasında Avrupa yakasına geçilmiş, yapılan tüm savaşlar batının aleyhine, Osmanlının lehine tecelli etmiştir. Sırpsındığı, 1. Kosova, 2. Kosova, Niğbolu, Varna, Mohaç, İstanbul’un fethi batının can damarlarının kesilmesine vesile olmuştur.

1453 İstanbul’un fethi batıya öldürücü tokat olmuş, devamlı Avrupa içlerine doğru ilerleyiş batının moral değerlerini alt-üst etmiş, Osmanlı batıya atının üzengisini öptürmüştür.

Bu dehşetengiz hal, 1683 Viyana kuşatmasına kadar devam etmiş, Viyana kuşatmasındaki başarısızlık batının soluklanmasına vesile olurken, Osmanlının da kaderini değiştirmiştir. Viyana başarısızlığından sonra, Osmanlı savunmaya geçerken, kin ve hınç içinde olan batı alemi ise taarruza geçmiştir. Şark meselesinin birinci ayağı Karlofça Anlaşması ile noktalanmıştır.

Şark meselesinin birinci dönemi içinde Osmanlı batı topraklarında yayılmış, Avrupa’yı bir nevi anavatan haline getirmiştir. Osmanlı, Avrupa’ya, yani Rumeli’ye geçişi ile bir nevi Müslümanların hamiliğine ve İslâm dünyasının da önderliğine soyunmuş, 1517 Mısır seferi sonunda halifeliği de deruhte ederek, Müslümanların tüm sorumluluklarını üstlenmiştir. İslâm ülkelerinden birine vaki saldırı Osmanlıya yapılmış addedilerek, mutlaka hesabı sorulmuştur. Afrika’da, Ortadoğu’da, Avrupa’da İslâm koruma altına alınmış, tüm Türk ve İslâm ülkeleri Osmanlıyı hami olarak kabul etmişlerdir. Osmanlının İslâm hamiliğini hazmedemeyen batı Haçlılık ruhu altında birlikler oluşturmaya başlamış, bugün dahi aynı anlayış ile Avrupa Birliği adı altında toplanmıştır. Avrupa Birliğinin göze çarpan özelliği tarihte meydanlarda halledemediklerini şimdi yeşil çuhalı masalarda halle çalışmalarıdır.

Birinci safhada Hıristiyan dünyasının Şark meselesi, Osmanlı hakimiyeti altında bulunan topraklar üzerinde yaşayan Hıristiyanları korumak ve Osmanlının fetih hareketini durdurmak, Osmanlıyı geri atmaktan ibarettir. Uzun zaman başaramadıkları bahis konusu hedeflerine, Viyana bozgunu ile kısmen ulaşmış ve Osmanlının Avrupa’da ilerleyişini durdurmuşlardır. Viyana mağlubiyeti ile ilgili farklı görüşler ileri sürülmüş, üzerinde tarihçiler durmuş ve durmaya da devam edeceklerdir. Bize göre, kader hükmünü icra etmiştir. İlânihaye yaşayan olmadığına göre, tarih boyunca bir imparatorluğun yaşadığı da görülmemiştir.

İkinci safha; Bu safha 1683 Viyana bozgunu ile başlar. Batı haçlılık zihniyetine bu safhada bir de emperyalist tavrını ilave etmiştir. Batı, haçlılık zihniyetini emperyalist tavrı ile kuvvetlendirmiş ve Osmanlıya karşı taarruza başlamış, insanlık dışı hareketlerini kamufle etmek için de hümanist bir görüntü sergileyerek, tüm taşkınlıklarını kamufle etmeye yönelmiştir.

Şark meselesinin ikinci safhası hep Osmanlının aleyhine olmuş, cereyan eden savaşlar hep Osmanlının mağlubiyetiyle sonuçlanmış, bu hal Lozan’a kadar devam etmiştir. Sonuçta Osmanlı imparatorluğu yıkılmış, Osmanlı hakimiyeti altında bulunan toprakların üzerinde çok sayıda etnik esasa dayalı devletler kurulmuştur.
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:25
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
Şark meselesinden maksat ne idi?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Şark meselesinin temelinde yatan maksat Osmanlının Balkanlar üzerindeki hakimiyetini ortadan kaldırmak ve Hıristiyan milletleri, Osmanlının elinden kurtarmaktı. Batı alemi bu sonuca ulaşmak için farklı yollar denemiştir. Şöyle ki:

Birinci yol; Osmanlı hakimiyeti altındaki topraklar üzerinde yaşayan Hıristiyanları Osmanlının aleyhine tahrik, onları ayaklanmalara teşvik ve isyanlarına sahip çıkmak, onları desteklemek. İkinci yol; Hıristiyan toplumlara istiklâl, olmadığı takdirde muhtariyet vaat etmek. Muhtariyetten sonra istiklallerini temin için Hıristiyan unsurlara her türlü yardımda bulunmak.

Üçüncü yol; Bir ve ikinci yoldan netice istihsal edilemediği takdirde Bab-ı Ali’ye baskı yaparak, Osmanlıya reformlar yaptırmak. 1839 Tanzimat, 1856 Islahat ve 1876 Meşrutiyet reformları bu baskıların sonucunda yaptırılmıştır. Batı aleminin nihai hedefi Malazgirt ve İstanbul’un fethinin intikamını almak, bunun için de tüm askeri ve diplomatik, ekonomik ve stratejik güçlerini birleştirerek, Müslüman Türk’e karşı taarruza geçmek, başta İstanbul’u geri almak, Ayasofya’da çan çaldırmak olmuştur.

Netice olarak diyebiliriz ki, Şark Meselesi:

1- Balkanlarda yaşayan Hıristiyanları Osmanlının hakimiyetinden kurtarmak.

2- Daha sonra Osmanlıyı Balkanlardan atmak, Osmanlının elinde bulunan Balkan topraklarını geri almak.

3- Osmanlı mülkü içinde yaşayan Ermenilere sahip çıkmak, isyanlarında onları desteklemek.

4- Osmanlının hakimiyeti altında bulunan Kuzey Afrika’da yaşayan Cezayir, Tunus, Libya, Fas’ı koloniyalist maksatlarla işgal ve ilhak etmek.

5- Türk olmayan Müslüman toplulukları Osmanlının aleyhine tahrik etmek. Irkçılık ve milliyetçilik düşüncelerini körükleyerek, hareketlendirmektir.

4

Ortadoğu ve Büyük Ortadoğu Projesi

Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu kültürel ve jeopolitik özellikleri sebebiyle tarihin her döneminde emperyalist milletlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Bu sebepten Ortadoğu mücadele ve çatışmaların süregeldiği bir alandır.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu kültürel ve jeopolitik özellikleri sebebiyle tarihin her döneminde emperyalist milletlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Bu sebepten Ortadoğu mücadele ve çatışmaların süregeldiği bir alandır. Çıkar çatışmalarının merkezi haline gelen Ortadoğu, ayrıca üç kıtanın birleşmesinden kaynaklanan jeostratejik önemi haizdir. Onun için, bu bölge 1. Cihan Harbinde İngiltere, Fransa, 2. Cihan Harbinde İngiltere, Almanya ve Rusya, şimdi de ABD’nin menfaat çatışmalarının alanı halindedir. Zira, dünyanın şu andaki petrol rezervlerinin % 65.7’sini barındırması nedeniyle de büyük bir ekonomik öneme sahiptir. Bu büyük önem ortaya çıktığından bu yana, dünyanın en güçlü ülkelerinin dikkatini yoğun biçimde çekmiştir.

Dünyanın geri kalan kısmındaki petrol yataklarının pek çoğunun tükenme durumunda olması yüzünden körfez ülkelerinin 15 ile 20 yıl içinde dünya petrol kaynaklarının yaklaşık % 85’ine sahip olacakları hesaplanmaktadır.

Elimize geçen bir istatistik bilgiye göre, dünya rezervlerinin % 25-30’u Suudi Arabistan’da, % 9.9’u Irak’ta, % 9.8’i Birleşik Arap Emirlikleri’nde, % 9.4’ü Kuveyt’te, % 9.8’i İran’da bulunmaktadır.

Buna karşılık elindeki rezervler dünya petrol rezervlerinin yalnızca % 2.6’sı kadar kalan ve tükenmesin diye azar azar çıkarmış olduğu petrolü de pahalıya mal eden ABD, dünya nüfusunun yalnızca % 4.8’ini oluşturduğu halde, tek başına dünya petrolünün % 25.5’ini tüketmektedir. Bu nedenle körfez petrolü ABD için büyük önem taşımaktadır. Günümüzde Ortadoğu dendiği zaman petrol ve ABD sözcükleri en önde ve yan yana geçmektedir.

Amerika’nın Ortadoğu petrolü konusundaki değişmez stratejisi şudur: “Petrolün Amerika’nın ve onun sanayileşmiş müttefiklerinin ekonomisine zarar vermeyecek ve sabit fiyatla dünya pazarına kesintisiz akımını güvenceye almak, bunun için de Ortadoğu’da kendine uygun bir güç dengesi kurmak. Amerika bu değişmez stratejiyi zaman içinde değişen taktiklerle uygulamıştır. İran-Irak savaşına kadar Amerika bu dengeyi şah İran’ını Irak’a karşı bir silah deposu haline çevirerek, ondan sonra da Irak’ı Humeyni rejimindeki İran’a karşı bir silah deposu haline çevirerek yapmış, her ikisi de Amerika’nın başına iş açmıştır. 1980-1988 arasındaki İran-Irak savaşı her iki devleti de zayıflatınca, Amerika körfez savaşından sonra çifte kuşatma ile her ikisini birden karşısına alarak, dünya politikasından tecrit etmeye çalışmıştır.

Tabii, bu yeni politika bazı şeyler gerektirmektedir. Birincisi, Amerika’nın bu ülkelere müdahale edebilmesi için bölgede üslere ihtiyacı vardır. Bu üsler için en mantıklı yer Türkiye’dir. İkincisi, Amerika’nın bu iş için desteğe ihtiyacı vardır ve bu destek için en mantıklı yol da soğuk savaş sonunda Orta Avrupa’daki işleri bitmiş gibi gözüken NATO’dur. Yani, NATO’nun Ortadoğu’ya müdahale edecek hale getirilmesidir.” (5)

Nitekim, Amerika Irak savaşlarında bu yolu denemek istemişse de, başarılı olamamıştır. Zira, NATO’nun görev alanı sadece Kuzey Atlantik Bölgesini kapsar. Bunun dışındaki alanlar görevi dışındadır. Oralara müdahale etmez.

Kuzey Atlantik Bölgesi dışındaki ülkelerden bir saldırı gelmedikçe diğer bölgelere müdahale görevi dışındadır. Oysa, NATO’nun İstanbul zirvesi ile ABD’nin isteği doğrultusunda NATO’ya görev alanına girmeyen ülkelere de müdahale etme yetkisi verilmiş, böylece NATO’nun görev alanı değişmiş, üye sayısı da çoğalmıştır.

Ortadoğu, dünyanın en sıcak bölgesini teşkil eder. 1987’de ABD Başkanı Reagan, “Ortadoğu’da son İsmailoğlunu çölün derinliklerine sürünceye kadar mücadelemiz devam edecektir”..... “İslâm dairesi içinde yer alan bütün Müslüman uluslar, halklar ve kavimler İsmailoğullarıyız. Çünkü, ilahi vahyi bize en son tebliğ eden peygamberimiz Hz. Muhammed hanif dininin en büyük temsilcilerinden olan Hz. İbrahim’n oğlu, Hz. İsmail’in soyundandır.”(6)

Görüldüğü gibi Reagan hedefi çok geniş tutmakta, şimdiki Amerika Dışişleri Bakanı Rice’ın ifade ettiği gibi 22 İslâm devleti hedeflenmektedir. Yani, İslâm hedefe alınmıştır. Nitekim, İtalyan Yahudisi olan yazar Arigo Leve bir makalesinde “Yazık ki Türkiye’de İslâm yeniden uyandı. Artık Müslüman militanlar kentin ana caddelerinde sloganlar atıp, gösteri yapıyor ve Osmanlı şeriat düzenini istiyorlar. Avrupalılar uyanın! İslâm nedir? Biliyor musunuz? İslâm, sömürgecilik, baskı, zulüm ve gericiliktir. Bundan fazlası İslâm Barbaros Hayrettin ve Turgut Reis’tir. Bu tehlike zamanında bertaraf edilmeyecek olursa Avrupa bugünleri çok arayacaktır.” (7) diyerek, Hıristiyan dünyasının İslâm’a olan kinini ortaya koymuştur.

Son Macar Müslüman 1983 yılında vefat etmiş, cenaze töreninde “Bundan böyle bu son Müslüman’la birlikte Macaristan’da İslâm ölmüş ve hilal de onunla birlikte toprağa gömülmüştür.” (8) açıklamasında bulunulmuştur.
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:26
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
Middle East (Orta Doğu)

Şark meselesi daha sonraki zaman içinde Ortadoğu sözcüğü ile ifade edilmeye başlandı. Bu sözcük de Osmanlının çöküşünün ardından ortaya çıkmıştır. Ortadoğu sözcüğü İngilizler tarafından ilk defa 9 Mayıs 1916 tarihinde Fransa ile aralarında imzalanan ve Osmanlının parçalanmasını öngören Sykes-Picot gizli anlaşmasının akabinde 1920 tarihlerinde kullanılmıştır.

İngiltere daha önce ise Near East (Yakın Doğu) sözcüğünü kullanıyordu. Bu terimi İngiltere, Osmanlının hakim olduğu topraklar için kullanıyordu. Osmanlının çöküşünden sonra sözcüğünden sarfı nazar ederek onun yerine Middle East (Orta Doğu) terimini kullanmaya başladı. İngiltere Middle East cümlesini Irak, Türkiye ve Suriye’yi içine alan topraklar için kullanmaya başladı. Bugün de, Türkiye, İran havzası, Afganistan, Arap Yarımadasında yer alan Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Umman, Katar, Yemen ve Hilal-i Mümbit diye ifade edilen Irak, İsrail ve Lübnan için kullanmaktadırlar. Büyük Ortadoğu Projesi ise, Kafkaslar, Güney Asya’daki Müslüman ülkeler, Kuzey Afrika ülkeleri yani Fas ve Moritanya’dan başlayıp, Afrika’nın kuzeyi, Ortadoğu’nun tamamı, Kazakistan, Türki Cumhuriyetleri, Orta Asya, Afganistan, Pakistan ve Bangladeş’i içine alan toprakları içermektedir.

Zikredilen bölgelere bakıldığında, bu bölgelerde İslâm medeniyeti, Çin medeniyeti ve Hint medeniyetinin hakim olduğu görülür. Batı medeniyetinin bu sayılan ülkelerde, bölgelerde ciddi bir varlığı görülmemektedir. Buna rağmen, buralara hakim olmak için proje üstüne proje üretilmektedir. Sebebine gelince, bu coğrafyada kara, deniz ve hava ulaşımında stratejik önemi haiz geçitler vardır. Dünyanın en zengin doğalgaz ve petrol yatakları bu bölgede bulunmaktadır. Enerji açısından Japonya tamamen, batı Avrupa ise % 60 civarında bu bölgelere bağımlıdır. Tüm bu bölgeler tarihte Osmanlının kontrol edemediği bölgelerdir. Bu bölgelerde dikkat edilecek husus, bölgelerin hemen hemen tamamına yakınında Müslüman nüfusun yaşadığıdır. Ayrıca, bu bölge içinde dünya sulhünü devamlı sarsan İsrail de bulunmaktadır.

5

Büyük Ortadoğu Projesi’nin tarihçesi

Müslüman coğrafyasının yeniden dizaynı için adeta yeni haçlı seferleri düzenlenmektedir. İslâmî terör adı altında İslâm coğrafyası sömürülmek istenmektedir. Eksen oluşturma gücünü haiz Türkiye’miz beceriksiz hükümet sayesinde adeta bu işgal hareketlerine karşı seyirci durmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri bahis konusu projeyi ilk defa 1970 tarihinde NATO’nun çok gizli toplantılarından birisi olan “Güney-Batı Asya’nın Etkileri” adlı toplantıda dillendirmiştir. Amerika’nın Dışişleri Bakanı Aleksander Haig de 1979 tarihinde “NATO’nun ilgi alanı Ortadoğu olmuştur” demiş, 1985 tarihinde de “Ortadoğu ve Güneybatı Asya bir bütündür” ifadesi ile projeyi gündem konusu yapmıştır. Haig şahinlerdendir.

ABD Başkanı Jimy Carter Ocak 1980 tarihinde ulusa sesleniş konuşmasında aynen: “Şunu çok açık bir biçimde ifade etmeliyim ki, körfez bölgesini kontrol için dışarıdan bir güç girişimi olduğunda ABD’nin yaşamsal çıkarlarına bir saldırı olarak kabul edilecek ve bu saldırıya askeri güç kullanmak dahil, bütün olanaklarla karşılık verilecektir” demiştir. Bu açıklamadan üç yıl sonra Ocak 1983 tarihinde Jimy Carter’ın “Güney Asya doktrini” yürürlüğe girmiş oldu. Zira, Jimy Carter Güneybatı Asya, Kızıldeniz ve Afrika boynuzuna kadar olan tüm ülkelerin sorumluluğunu yüklenmek üzere ABD Merkezi Kuvvetler Komutanlığı’nın kurulduğunu ve komutanlık karargahı olarak da “Macdmhava” üssünün tahsis edilmiş olduğunu açıkladı.

Daha sonra, Amerika Dış Politika Enstitüsü’nün 1986 İstanbul toplantısında bu proje yeniden gündem konusu olmuştur. Bahis konusu toplantıda konuşan Dışişleri Bakan Müsteşarı William Schneider Güney Asya doktrininde Türkiye’ye biçilen rolden bahsedilmiş ve Türkiye batı ittifakının bir üyesidir ama tarihi ve coğrafik açıdan Ortadoğu’nun bir parçasıdır. (9) 1987 tarihi içinde Kissinger ve Samuel Huntington’un yaptığı konuşmalarla proje desteklenmiş ve Haig’in görüşlerini paylaşmışlardır. Bu iki kişi de Yahudidir.

BOP’un karşısındaki güç İslam’dır

Büyük Ortadoğu Projesini akamete uğratacak tek güç İslâm’dır. İslâm’ın yeni eksen oluşturma ihtimali daima mevcuttur. Bunu anlayan Breezinski 1979 tarihinde İran’da iktidara taşınan Humeyni’ye karşı Saddam Hüseyin’i devreye sokarak, çatıştırmıştır. Breezinski böylece bir taşla iki kuşu birden vurmuştur. 1- SSCB’nin Ortadoğu bölgesine yayılmasının önüne geçildi. Rusya’nın sıcak denize inme hayalinin önüne bir kere daha set çekilmiş oldu. 2- İslâm’ın muhtemel eksen oluşturma imkanının önüne geçilmiş oldu.

Güney Asya doktrinine yönelik çalışmalar 1991 Körfez Savaşı sonrası yeniden hız kazanmıştır. O zaman Wohistetter, baba Bush’un danışmanı idi. Dick Cheney ise Savunma Bakanı, Richard Perle ve Paul Wolfowitz de devrede olan elemanlardı.

1992 yılında da Wolfowitz’in “Savunma Planlama Rehberi” adı altında geliştirilen projenin basına sızdırıldığını görüyoruz. Rusya’nın Kafkaslarda etkinliğinin arttığını gören ABD tik-tank kuruluşları devreye girerek, bu sefer “Geniş Ortadoğu Projesi’ni gündeme taşımışlardır. Bu projenin ilerleyen kademelerinde Emekli Büyükelçi Özden Sanberk’in de katkılarda bulunduğunu görmekteyiz. Bu büyükelçinin Londra’da elçimiz iken de, Londra’nın güneyinde icra edilen 9 Kasım 1997 toplantısına da Abdullah Gül ile birlikte katıldığını biliyoruz.

Diğer bir hususu da belirtmekte fayda vardır. Şöyle ki: 1991 Körfez krizi sonunda İsrail Dışişleri Bakanı olan Simon Perez tarafından 1993 tarihinde Newyork’ta basılan “Yeni Ortadoğu” adlı kitabında da ele alındığını görmekteyiz. Simon Perez kitabında “Ortadoğu’nun Avrupa Birliği veya Kuzey Amerika Serbest Ticaret Birliği (NAFTA) modeline benzer şekilde yeniden yapılanması gerektiğini vurgulamıştır.

1996 tarihinde büyük Türk ve Müslüman düşmanı olan Bernard Lewis Geniş Ortadoğu Projesini İstanbul’da açıklayıverdi. Büyük Ortadoğu Projesi Bush yönetimince ilk defa 2002 yılında Bush’un Dışişleri Bakanı olan Colin Powel tarafından dillendirilmiştir. Colin Powel “Irak’ın yanı sıra tüm Ortadoğu’ya demokrasi getirilmelidir” demek suretiyle maksatlarını açıklayıverdi.

1996 yılında da dönemin İsrail Başbakanı olan Benjamin Netanyahu da “açık bir kopuş küresel güvenlik için yeni bir strateji” isimli raporu ile ABD’nin öncülüğünü yaptığı “Büyük Ortadoğu Projesi” nin devreye alınmasını tetiklediğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Amerika da Büyük Ortadoğu Projesini devreye sokmak için bir bahane bulmalı, müşterek bir düşman icat etmeliydi. Amerika 11 Eylül ikiz kulelerin vuruluşunu fırsat bilmiş ve müşterek düşmanı basına ilan etmiştir. Bu düşman onlara göre “İslâmi terör” idi, kod adı da “yeşil”di. Nitekim, 11 Eylül sonrası Amerika, İngiliz, İsrail üçlüsünün ittifakı ile Afganistan ve Irak işgale tabi tutuldu.

İslâm ülkelerine vaki bu müdahaleler Müslüman ahaliyi batı alemine karşı gerilime sevk etmiştir. İslâm coğrafyası Osmanlının çöküşünden bu yana en büyük çıkmazını yaşamaktadır. Aslında tüm İslâm dünyası tehdit altındadır. Büyük Ortadoğu Projesi İslâm’a meydan okumanın dik alasıdır. Müslüman coğrafyasının yeniden dizaynı için adeta yeni haçlı seferleri düzenlenmektedir. İslâmî terör adı altında İslâm coğrafyası sömürülmek istenmektedir. Eksen oluşturma gücünü haiz Türkiye’miz beceriksiz hükümet sayesinde adeta bu işgal hareketlerine karşı seyirci durmaktadır.

Oysa, Amerika bu proje ile Müslüman milletlerin dini, kültürel ve sosyal açıdan çözülmesini, köleliğe hazır hale getirilmesini hedeflemiş bulunmaktadır. Yani, Amerika, İngiliz, İsrail ittifakı İslâm coğrafyasını kontrol altına almaya, Müslümanların ekonomik, kültürel varlıklarını sürdürme direncini kırmaya, İsrail’in “vaad edilmiş topraklar”a hakimiyetini sağlamak için bu projenin devreye sokulduğunu bilmekteyiz.

İslâm coğrafyasının istilası anlamına gelen böyle bir projeye karşı AKP hükümetinin tasvipkar görüntüsü millet nezdinde şaşkınlık uyandırmaktadır. Colin Powel’in yukarıda belirttiğimiz konuşmasından sonra bir hususu daha belirtmekte fayda vardır. O da, George W. Bush 20 Ocak 2004 tarihinde ulusa sesleniş konuşmasında konuyu işlemiş ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne dikkatleri çekmişti. Ayrıca, Nikola Burns Amerika’nın NATO Büyükelçisi iken 7-8 Şubat 2004 tarihinde Prag’da düzenlenen “NATO ve Büyük Ortadoğu” konulu konferansta: “NATO’nun görevi hâlâ Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’yı savunmaktır. Fakat, Amerika ve Avrupa’da oturarak bunu yapabileceğimizi sanmıyorum. Bütün kurumsal dikkat ve askeri güçlerimizi güney ve doğuya yöneltmeliyiz. İnanıyorum ki NATO’nun geleceği güney ve doğudadır”
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:27
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde üstlendiği rol

George Bush ile Recep Tayyip Erdoğan Ocak 2004’te bir araya geldiklerinde Büyük Ortadoğu Projesi gündeme getirilmiş ve George W. Bush Başbakan Erdoğan’a “Büyük Ortadoğu Projesi’nin Ortadoğu bölgesinde barış ve demokrasiyi hedeflediğini, bölge ülkelerine refah getireceğini, onun için Türkiye’nin bu projeyi mutlaka desteklemesi gerektiğini” söylemiştir.

Ayrıca Türkiye’nin laik demokratik hukuk devleti olması hasebiyle zikredilen İslâm ülkelerine model oluşturabileceğini de vurgulamıştır.

Bu görüşmeden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan, Washington’u ziyareti sırasında Amerikan Girişim Enstitüsünde yaptığı konuşmada ABD’nin Geniş Ortadoğu Stratejisini kabul ederek, taahhütte bulunmuştur. Taahhütte bulunmakla kalmamış, Bush yönetimine önerilerde bulunmuştur. (10) Şöyle ki:

1- Geniş Ortadoğu Kavramının içine Kafkasları da almak gerekir.

2- Gürcistan’da başlayan demokratikleşme sürecini geniş Ortadoğu’ya yaymak gerekir.

3- Türkiye örnek ülke olarak önemli roller üstlenebilir.

4- ABD Irak’tan çıkmada acele etmemelidir.

5- Kıbrıs sorunu Annan Planı referans alınarak çözülecektir.

6- Bu işlerin realize edilmesi için Amerikan yönetiminden bir üst düzey yetkili görevlendirilmelidir. Amerika’nın başkan yardımcısı Dick Cheney de, Davos’taki konuşmasında R. Tayyip Erdoğan’a “demokrasiyi Büyük Ortadoğu’da geliştirmek için demokrasiden yana bütün dostlarımızın kapısını çalacağız. Demokratik ülkelerin bu talebe uygun davranış içine gireceği düşüncesi gün be gün yayılmaya başladı. Türkiye’nin de diğer dostlarından geri kalacağı yok.”

Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili en çarpıcı açıklama ABD’nin güvenlikten sorumlu danışmanı (Bugünkü Dışişleri Bakanı) Condoleezza Rice’ın 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında görülmektedir. “Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” Rice bu yazısında Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştır.

Okuduğumuz ve dinlediğimiz kadarıyla ABD Büyük Ortadoğu Projesi ile 7 hedefe ulaşmak istemektedir.

1- ABD bu proje ile kendisine rakip olabilecek muhtemel bir gücün oluşmasını engellemek istemektedir.

2- ABD bu proje ile rakipsiz askeri gücü teknolojik imkanı ile Ortadoğu bölgesini kontrol sevdasındadır.

3- Amerika bu proje ile Ortadoğu bölgesinde bulunan petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde denetimini sağlamak istemektedir.

4- ABD bu proje ile ayrıca İsrail’in emniyetini sağlama amacını gütmektedir.

5- Avrupa Birliği, Çin ve Japonya’yı bu kaynaklardan uzak tutmak istemektedir.

6- Ortadoğu Bölgesinde bulunan tüm petrol ve doğalgaz yataklarına serbestçe ve korkusuzca ulaşmayı hedeflemektedir.

7- Onlara göre var olan ve İslâmî terör diye adlandırılan görünüşteki terörü önlemektir.

6

ABD’nin asıl amacı

Bu bölgeye sahip olabilmek için İslâm coğrafyası yeniden dizayn edilmek istenmektedir. Yoksa söylendiği gibi ne insan hakları, ne demokrasi yoktur, sadece menfaat çatışması ve sömürü bulunmaktadır. Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi ile aslında tüm İslâm alemini terbiye etmek ve kendi hakimiyeti altına almak istemektedir. Ehlileştirilmiş, terbiye edilmiş bir İslâm alemi ABD için bir tehdit teşkil etmeyecek, sabotajlara maruz kalmayacak, intihar komandolarından kurtulmuş olacaktır.

“Center For Strategic And İnternational Studies” adlı Amerikan kuruluşu “2004 Büyük Ortadoğu yılı mı” adlı bir çalışmasında:

Dünyanın toplam petrol ihtiyacının 2000 yılında günlük 76.6 milyon varil, 2005’te 81.1 milyon varil, 2010’da 89.7 milyon varil, 2015’de 98.8 milyon varil, 2020’de ise 108.2 milyon varil, 2025’de 118.8 milyon varil olduğunu tespit etmiş ve bu ihtiyacın büyük bir bölümünün Büyük Ortadoğu Bölgesinden karşılanacağını belirlemiştir. Nitekim, Dünyanın kullanılabilir petrol rezervlerinin % 68’i, doğalgazın % 41’i Ortadoğu bölgesindedir.

Dünya petrol üretiminin % 32’si, doğalgaz üretiminin % 15’i Ortadoğu bölgesinde üretilmektedir. 2020’de Dünyada tüketilebilecek petrolün % 39’unun yine bu bölgeden temin edileceği bilinmektedir. Bu imkanlara sahip olan bölge Amerika, Avrupa, Japonya, Rusya ve Çin’in dikkatini çekmektedir. Bu bölgeye sahip olabilmek için İslâm coğrafyası yeniden dizayn edilmek istenmektedir. Yoksa söylendiği gibi ne insan hakları, ne demokrasi yoktur, sadece menfaat çatışması ve sömürü bulunmaktadır. Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi ile aslında tüm İslâm alemini terbiye etmek ve kendi hakimiyeti altına almak istemektedir. Ehlileştirilmiş, terbiye edilmiş bir İslâm alemi ABD için bir tehdit teşkil etmeyecek, sabotajlara maruz kalmayacak, intihar komandolarından kurtulmuş olacaktır.

Önce karıştır, sonra işgal et

Nitekim, George W. Bush yaptığı bir konuşmasında: “Ortadoğu istibdadın, ümitsizliğin ve nefretin hüküm sürdüğü bir yer olarak kaldığı sürece, Amerika’nın ve dostlarımızın güvenliğini tehdit edecek hareketler ve kişiler üretmeyi sürdürecektir” demiştir.

Satır aralarında Büyük Ortadoğu Projesinin ne menem şey olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Ortadoğu Bölgesine anarşik ortamı taşıyanın, silah sevkiyatını yapanın batılılar olduğu cümlenin malumudur. Son dönemlerde Şeyh Ahmet Yasin’i öldüren silah ve füzelerin Amerikan yapımı olduğu bilinmektedir. NATO ve diğer milletlerarası teşkilatların güvenlik stratejilerini İslâm tehdidine göre yeniden dizayn etmeleri, İslâm’ın önümüzdeki günlerde boy hedefi haline getirileceğini göstermektedir.

Bu bölgelerde etnik ve mezhebi çatışmalar meydana getirerek, bir bahane ile istila etmek batının arzusudur. Kendilerine hizmet edecek iktidarları işbaşına getirerek, gayelerine daha kolay ve zahmetsiz ulaşmak vazgeçilmez düşünceleridir. (Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi)

Terör bahanesi ile askeri operasyonlar yapmak ve Ortadoğu Bölgesindeki insanları sindirmek batının hedeflerindendir. Kitle imha silahlarının önlenmesi bahanesi ile İslâm ülkelerini silahsızlandırmak ve saldırılara açık hale getirmek vazgeçilmez düşünceleridir.

Büyük Ortadoğu Projesi 1975 tarihinde Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika ve Sovyet Rusya’nın imzalayıp, yürürlüğe koydukları “Helsinki Nihai Senedi” ile benzerlikler taşımaktadır. Helsinki Nihai Senedinde de sınır anlaşmazlıklarını savaşla değil, anlaşmalarla çözmek, sınır ihtilaflarını sonlandırmak, insan hak ve özgürlüklerini geliştirmek esasları bulunmaktadır. Ancak gördük ki, Helsinki Nihai Senedinin imzalanmasından sonra Sovyet Rusya parçalanmıştır. Yani, Helsinki Nihai Senedi derde deva olamamıştır.

Şimdi de Büyük Ortadoğu Projesi ile yeşil kuşak adı verilen İslâm coğrafyası ortadan kaldırılmak istenmektedir. Onun için önce müdahale, sonra da düzenleme getirilecektir. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile çok uluslu bir dünya yerine tek Dünya devletini kurmak için Yahudinin siyasetine yardımcı olmaktadır.

ABD bu proje ile Fas’tan Afganistan’ı, Kuzey Afrika, Arap Dünyası, Türkiye, İran’ı, Körfez Devletlerinden Kafkasya’yı ve Orta Asya’yı içine alan coğrafyaya az zahmetle hakim olmak istemektedir. Bu sebeple Irak savaşını bahane ederek tüm Türki devletlerde üstlerini kurmuş, Türkiye üzerinde de NATO ile birlikte 28 bölgede 43 tesisini ihdas etmiş bulunmaktadır.

Türkiye’de bahis konusu konaklama yerleri ise; Lüleburgaz, İzmit-Köseköy, Karamürsel, Çanakkale, İzmir, Balıkesir, Kütahya, Eskişehir, Amasra, Bartın- Belbaşı, Balgat, Elmadağ, Samsun, Merzifon, Sivas, Ordu, Perşembe, Malatya-Erhaç, Rize-Pazar, Erzurum, Diyarbakır, Mardin-Kargapazar, Silopi’dir. Ayrıca belirtelim ki, Türkiye’deki Amerikan ve NATO’nun tesis kurduğu yerlerin altında çeşitli zenginliklerimizin olduğu bilinmektedir. Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi ile ayrıca Avrupalının Osmanlıdan alamadığı intikamı almak ve 1071’de açılan parantezi kapatmak istemektedir. Yani Amerika bu proje ile hem bizden, hem de tüm İslâm dünyasından intikam almak istiyor.

Zira, Hıristiyan dünyası intikamını Sevr Muahedesi ile kısmen elde etmiş ve Lozan’da pekiştirmişse de, tam başarıya ulaştığı söylenemez.

ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri zaman zaman ürettikleri bu neviden projelerle, çıkarları için zenginliklerle dolu olan Ortadoğu Bölgesini ele geçirmek istemektedir. Bu düşüncelerini realize etmek için de savaşlar çıkartmakta, ülkeleri tahrip etmektedirler. Afganistan, Irak bir bahane ile tahrip edilmiş, şu sıralarda Suriye ve İran da hedefe alınmış, daha sonra Sudan, Yemen ve Türkiye hedeftedir. ABD, Büyük Ortadoğu Projesini realize edebilmek için hem Avrupa Birliği ülkelerine, hem de NATO’ya ve bu arada Türkiye’ye mutlak ihtiyacı vardır. Onun için G-8 (Gelişmiş Ülkeler)’lerin Amerika’nın Güneybatısında bulunan “Sea Island” adasındaki toplantılarında bu ülkelerden yardım talebinde bulunmuş, hatta bir neviden de gözdağı vermiştir. Başbakan Tayyip Erdoğan zirvenin önemli gündem maddesi olan Büyük Ortadoğu Projesinin tartışıldığı 9.6.2004 tarihli toplantıya “demokratik ortak” olarak katılmıştır.
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:28
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
Stratejik ortak masalı

ABD İsrail mahreçli Büyük Ortadoğu Projesini realize etmek için önce G-8’leri, arkadan NATO’yu kullanmak istemiştir. Aslında G-8’ler toplantısı bir nevi Osmanlı topraklarının paylaşımı için imzalanan Yelda Konferansından başka bir şey değildir. O zamanlar Osmanlı mülküne göz konmuş, şimdi de Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu Bölgesi hedeflenmiştir.

Stratejik ortak, model ülke ya da demokratik müttefik gibi sıfatlar yakıştırarak Türkiye’yi kullanmaya çalışan batılı güçlerin kanlı emellerine alet olmaktan kaçınmak gerekir. Bin yıldır aynı topraklarda, aynı saflarda yer aldığımız ülkelerle samimiyetimizi ilerletme yerine, batılılara yardımcı olmayı düşünmek tarihi ihanet ve insan haysiyetine züldür. İslâm’ı ve Müslümanları yok etmek için tarih boyunca hareket eden batılıların Türkiye’yi bugünlerde bağırlarına basacaklarını sanmak safdillik olur. Nitekim, ABD Türkiye’nin yanıbaşında gerçekleşen ve Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden Irak savaşı döneminde Türkiye’ye askeri güvenceler vermekten geri durmuştur. ABD muz cumhuriyetlerine yaptığının aynısını yaparak, Türkiye’yi bir milyar dolar destekle Müslüman bir ülkeye karşı savaşa sokmak istemiştir. Aynı Amerika İsrail’e on milyar doları hibe ederek, bölgedeki asıl dostunun kim olduğunu vurgulamıştır.

Oysa, Sovyetler Birliği’nin ve Yugoslavya’nın dağılması akabinde Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve Orta Asya’nın karmaşık siyaseti Türkiye’nin önemini artırmıştır. Son yıllarda yaşanan gelişmeler karşısında Türkiye’nin, Orta Asya, Balkanlar ve Ortadoğu üzerindeki olası etkisini ortaya koyma dış politikasını yeniden gözden geçirmesi gerekirken, uydu devlet dış politikasını üstlenmesi son derece üzücüdür. Türkiye, bahis konusu mekanlarda dil, din, tarih ve kültür bağlarını öne taşıyarak, etkin olmaya çalışmalıdır. Zira bu ülkeler Kıbrıs çıkartmasında Türkiye’yi desteklemişlerdi. Bulgarların Türklere zulmettiği dönemlerde de Ortadoğu ülkelerinin desteği Türkiye’nin yanında olmuştur. Bu destek Türkiye’nin taşıdığı tarihi misyona dayanıyordu.

ABD’nin bu tavrı yeni değildir

Stratejik müttefikimizin ülkemizi bölmeye yönelik planları olduğu cümlenin malumudur. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu dönemlerde ülkemizin yolunu bilmeyen ABD’nin başkanlarının, bugünlerde ise okyanusları aşarak kapı aşındırmaları hayırlı bir maksadın ürünü değildir. ABD’nin bu tavrı yeni değildir. Amerika, Sivas kongresi öncesi de Türkiye’nin topraklarının parçalanmasını ve üçe bölünmesini hedeflemiş, bugün de Büyük Ortadoğu Projesi ile aynı hedefe koşmaktadır.

Ne hazindir ki, Kafkaslarda, Gürcistan Acera arasındaki gerilim devam ederken, Irak’tan sonra Suriye tehdit edilirken, Kuzey Irak’ta Yahudi Kürt devleti kuruluş çalışmaları yapılırken, Filistin kıyımı sürerken, Kerbela dövülürken, Hz. Ali’nin türbesi bombalanırken, İslâm diyarlarında kıyım sürerken, AKP hükümetinin Büyük Ortadoğu Projesini gündeme alması ve İslâm ülkelerini bu proje lehine iknaya çalışması anlaşılır gibi değil.

AKP hükümetinin, ABD bu proje ile yeşil kuşak ülkelerini yok etmek isterken Amerika’ya yeşil ışık yakması dalalettir. Türkiye’nin böyle bir durumda ABD’ye yakınlık göstermesi Ortadoğu’da yalnızlığa itilme anlamını taşır. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesine taşeronluk yapan tek ülke Türkiye ve Türkiye içindeki bazı kliklerdir.

Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, “Büyük Ortadoğu Projesinin hizmetindeyiz” derken, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 2 Mart 2004’te hazırlanan bilgi notunda aynen: -Büyük Ortadoğu Projesi Türkiye’nin bölge için arzuladığı değişim süreci ile örtüşmektedir. Büyük Ortadoğu olarak adlandırılan coğrafyanın değiştirilip, dönüştürülmesi ve refah ile beşeri kalkınma düzeyinin geliştirilmesi, ülkemizin de paylaşacağı hedeflerdir.- denilmektedir. Abdullah Gül, 16 Haziran 2003’te yaptığı diğer bir konuşmada ise “Ortadoğu’da bugün yeni bir durum mevcuttur. Son olarak yaşanan Irak buhranından çıkarılan sonuçların bölgenin gelişmesine katkıda bulunacak şekilde yorumlanması gerekmektedir. (Kan dökerek) Bölge genelinde bir değişim ihtiyacı uzun bir süredir hissedilmektedir. Gelişmenin ekonomik gerekleri kadar, sosyal ve siyasal şartları da olduğu, bugün bölge çapında anlaşılmıştır. Biz bunları takdirle izlemekte ve başarılar dilemekteyiz. (Gerçekten bunlar gömlek değiştirdi)” ifadelerini kullanmıştır.

Oysa, yazar Nuray Mert, bu tavırların yanlışlığını şöylece ortaya koymaktadır: “Adamlar gelmiş bir Ortadoğu ülkesini işgal etmişler. Sivilleri katlediyorlar. Camilerde adam öldürüyorlar. Bizimkiler hiç utanıp, sıkılmadan bu adamların Müslümanlara çekidüzen verme projelerinin peşinde koşuyorlar.”

7

Tehdit ve terörizm kılıfı

Malum, NATO’nun İstanbul zirvesi 28-29 Haziran 2004 tarihinde yapılmıştır. Bu toplantıdan önce ABD’nin NATO temsilcisi R-Nicholas Burns’un 19 Ocak 2003 tarihinde Çek Cumhuriyetinin başkenti olan Prag’ta yaptığı konuşmasında, tehdit ve terörizmin, kitle imha silahları ile gelmekte olduğunu… onun için yeni ortaklar, yeni üyeler, yeni askeri tedbirler ile NATO’nun güçlendirilmesi gerektiğini, eski NATO’yu şan ve şerefle emekliye ayırdıklarını… yeni NATO’yu inşa ettiklerini, Türkiye’ye de yeni bir gelecek tayin ettiklerini söylemiştir.

Amerika, Türkiye’yi ve NATO’yu kullanmak için elinden geleni yapmaktadır. AKP hükümetine de sıcak referanslar vererek, NATO’nun İstanbul’da toplanmasını temin etmiştir.

NATO, Yahudi lobilerinden birisi olan CFR toplantısında karar altına alınarak kurulmuş olan bir teşkilattır. Kurucular arasında Bilderbergçi olan Joseph Luns, George Marşhael, Dean Acheson, Eisen Hower, Lemitzer bulunmaktadır. Herkesin bildiği gibi NATO’nun kuruluş amacı ve varlık sebebi SSCB’yi kuşatmaktır. SSCB ortadan kalkınca NATO’nun artık radikal biçimde değişmiş olan dünyada yerinin neresi olacağı tartışma konusu olmuştur.

Körfez savaşının oluşturduğu karmaşa üzerine bu konunun üzerinde pek durulmamıştır ama savaştan hemen sonra NATO’nun yeni rolü ciddi biçimde ele alınmıştır. Onun için NATO bir dizi toplantılar düzenlemiştir. Bu yönde atılan ilk adım Nisan 1991’in sonunda henüz Huzur Operasyonu devam etmekte iken NATO’ya dahil devletlerin Genelkurmay Başkanlarının yaptığı toplantı olmuştur. Bu toplantıda NATO içinde görev alanı dışı amaçlarla kullanılmak üzere bir çok uluslu acil müdahale gücü oluşturulmasına karar verilmiştir.

Mayıs 1991’de NATO Başkomutanı Orgeneral John Galvin bu gücün bir bölümünün Türkiye’de konuşlandırılabileceğini ve Türkiye’nin de bu güce katılmayı kabul ettiğini söylemiştir. Durum, Mayıs sonundaki NATO Savunma Bakanları toplantısında kesinlik kazanmıştır. (Bu güç NATO bünyesinde çok uluslu bir kolordu biçiminde kurulacak ve yaklaşık 70.000 kişiden oluşacaktır. Gücün iki elemanı “Ani Müdahale Gücü” ve “Hızlı Mukabele Gücü” şeklinde olacaktır. Birincisi 6.000 civarında erattan oluşacak, ikincisi ise bir kolordudan meydana gelecektir.)

Bu gücün alan dışı görev yapması, Körfez Savaşından önce ve savaş sırasında ABD tarafından ortaya atılmış, İngiltere tarafından desteklenmiştir. Fakat, Savunma Bakanları Toplantısında Batı Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümü buna karşı çıktı. Bu karşı çıkışın amacı, tabii ki, Fransa ve kimi Avrupa ülkelerinin NATO’nun yerine Batı Avrupa Birliği Teşkilatını geliştirmek istemeleri idi.

Bununla birlikte Haziran 1991’de NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı yapıldığında mezkur durumun ilginç bir gelişme gösterdiği izlendi. Toplantı sonunda yayınlanan ortak bildiride dikkati çeken bir nokta oluşuyordu. Körfez krizi NATO’nun beklenmedik gelişmelere hazır olması gerektiğini göstermişti. Bu gelişmeler NATO’nun geleneksel ilgi alanı dışında bile olsa ittifakın güvenliğini doğrudan etkileyecek gelişmelere hazırlıklı olduğunu ortaya koydu. Mevcut durum, NATO’nun Batı Avrupa üyelerinin görev bölgesi dışı konusundaki Amerikan tutumuna ilk olumlu yaklaşımları anlamını taşıyordu. Zira, körfez savaşı herkesi korkutmuştu.

“Bu süreç Kasım 1991’de yapılan NATO doruk toplantısında NATO kuvvetlerinin ileride ittifakın yaşamsal çıkarlarını korumak için görev alanı dışına gönderilebileceği hususu benimsendi.” (11)

NATO’nun İstanbul zirvesi bu bakımdan önem taşıyordu. Nitekim, NATO Genel Sekreteri Jaap De Hoop Scheffer; İstanbul NATO zirvesinde terörizm, Afganistan, Balkanlar gibi önemli bölgelerin masaya yatırılacağını, NATO’nun dönüşüm konularının ele alınacağını, ayrıca Avrupa Birliği, Kafkaslar, Orta Asya, Akdeniz üzerinde durulacağını, Türkiye’nin bu projeye yardımcı olacağını, köprü vazifesini üstleneceğini ifade etmişti.
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:28
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
NATO’nun İstanbul zirvesi

Malum, NATO’nun İstanbul zirvesi 28-29 Haziran 2004 tarihinde yapılmıştır. Bu toplantıdan önce ABD’nin NATO temsilcisi R-Nicholas Burns’un 19 Ocak 2003 tarihinde Çek Cumhuriyetinin başkenti olan Prag’ta yaptığı konuşmasında mealen, savunma teşkilatı olan NATO’nun Ortadoğu’da konuşlandırılması gerektiğini ifade ile, soğuk savaş dönemi boyunca Batı Avrupa’yı koruma adına devasa bir kıta ordusunun yapılandırıldığını, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın elan NATO’nun güvencesi altında bulunduğunu, fakat Batı veya Orta Avrupa’da yada Kuzey Amerika’da oturarak bu işin olabileceğine inanmadığını, onun için her türlü imkanların kullanılarak NATO’yu doğu ve güneye aktarmak durumunda olduklarını, zira NATO’nun geleceğinin doğuda ve güneydoğuda olduğuna inandıklarını, bunun da Büyük Ortadoğu olduğunu vurgulamıştır.

Tehdit ve terörizmin, kitle imha silahları ile gelmekte olduğunu… onun için yeni ortaklar, yeni üyeler, yeni askeri tedbirler ile NATO’nun güçlendirilmesi gerektiğini, eski NATO’yu şan ve şerefle emekliye ayırdıklarını… yeni NATO’yu inşa ettiklerini, Türkiye’ye de yeni bir gelecek tayin ettiklerini söylemiştir.

NATO’nun görevinin gelecekteki krizlere el koymak, anında cevap vermek, Ortadoğu ve Afrika’nın kuzeyinde ve tümünde vaki olacak tüm başkaldırılara karşı askeri operasyonlar yapmak ve böylece barışa yardımcı olmak, ayrıca ABD’nin yörüngesinde bulunmayan, yörünge dışı kalan rejimlere müdahale etmek olduğu açıklanmıştır.

NATO askeri komitesi başkanı general Nauman da, “NATO artık eskiden olduğu gibi bölgesel bir savunma örgütü olarak kalamaz. Üye ülkelerin çıkarlarını nerede olursa olsun koruyabilecek ve gelecekte kurulabilecek koalisyonların temelini oluşturacak küresel bir ittifak haline gelmelidir. NATO komuta ve kuvvet yapılarını da bu doğrultuda uyarlamak ve yeni şartlara mukabele edebilecek yetenekleri hazırlamalıdır” demiştir.

NATO’nun İstanbul zirvesi sonucunda alınan kararlara gelince:

1- Büyük Ortadoğu Projesini somutlaştırıcı adımlar atıldı.

2- NATO artık terör tehdidi saydığı her tehlike için, bahis konusu bölgelerde hazır bulundurulacak.

3- NATO’nun bünyesinde bulunan istihbarat teşkilatının işlevi artırıldı, müttefikler arası istihbarat alışverişi ve Akdeniz’deki NATO denetleme operasyonunun kapsamının genişletilmesi.

4- NATO’nun siyasi kanadı, Kafkasya ve Orta Asya gibi enerji havzası sayılan ülkelere ilgisini yoğunlaştırıp, bu bölgelere özel temsilciler atayarak deklare etmesi.

5- İstanbul zirvesi NATO’nun askeri kanadının bir gövde gösterisi yapmasına da zemin oluşturdu.

6- NATO liderlerinin uzlaşmazlık havasına son vermek için büyük çaba harcamasına rağmen Fransa, Almanya, Belçika, Irak ve Afganistan’da NATO’nun kullanılmasına karşı çıktı. Türkiye ise böyle bir yaklaşım göstermedi.

7- Irak güvenlik birimlerine verilecek askeri eğitim kararı, NATO’nun Irak’a girmesini ve işgalin meşrulaştırılmasını sağladı.

8- NATO, Afganistan’daki asker sayısını artırarak bu ülkedeki ABD’nin işgalinin devamını yüklenmiş olduğunu göstermiştir.

Prof. Erol Manisalı’nın ifade ettikleri gibi, İstanbul’daki NATO zirvesi, Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiye’ye ve bölgeye pazarlama toplantısıdır. Türkiye’yi parçalara ayırmak ve istenilen devletçikleri AB’ye almak manevrasıdır. İzah edildiği gibi NATO bugüne kadar, yani İstanbul toplantısına kadar savunma gücü olarak görünmekte iken, zirve sonucunda müdahale gücü haline dönüştürülmüştür.

Terörle savaş adı altında ABD’nin Irak ve Afganistan’a saldırdığı gibi, aynı gerekçelerle ve NATO gücünü de arkasına alarak ön Asya ve Kafkaslarda yeni üstler kurarak, yerleşeceğinden şüphe duyulmamalıdır. Görülüyor ki, İstanbul zirvesinde NATO artık işgal gücüne terfi ettirilmiştir.

8

ABD’nin küresel hakimiyet planı

Büyük Ortadoğu Projesi yeni bir küresel düzeni hedeflemektedir. Osmanlının Ortadoğu’dan çekilmesi ile açılan ve günümüze kadar devam eden parantezin kapanmasını hedeflemektedir. Bu sonuca ulaşmak için de her türlü siyasal düzenleme yanında ekonomik tedbirlere de tevessül edilmektedir.

merika, Büyük Ortadoğu Projesi ile dünyanın tüm petrol yataklarına ve doğalgaz dünyasına hakim olma niyetinin yanında, dünya kömür yataklarına da ulaşma hevesindedir. Zira, bu saydığımız kaynaklar hızla tükenmektedir. 41 yıl sonra petrol, 62 yıl sonra doğalgaz, 223 yıl sonra da kömür yataklarının tükeneceği ilim adamları tarafından ifade edilmektedir. Anılan sebeple, bu nimetlerden en çok Amerika istifade etmek için her türlü çareye, kan dökmeye, silah kullanmaya başvurmakta beis görmemektedir.

Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi ile, zikredilen kaynakların merkezi durumunda olan Ortadoğu coğrafyasında yeni bir alfabe yazdırmanın gayreti içindedir. Yazdırmak istediği alfabenin sesli harfleri dindir. Ilımlı İslâm’a ancak bu yeni alfabe sayesinde ulaşabileceğini sanmaktadır. AKP hükümetinin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun da zaman zaman ılımlı İslâm söylemleri bunun işaretini vermektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi Amerika’nın ileri sürdüğü bir proje gibi görünüyorsa da aslında bu proje önceki bahislerde ifade etmeye çalıştığımız gibi bir İsrail projesidir. Sıtkı Abdullahoğlu’nun ifadesiyle: “Ortadoğu Projesi hayalinin altında bir büyük İsrail arz-ı mevud emeli yattığını ifade etmemiz asla hayal değildir. ABD’nin İsrail ile olan geçişkenliği bu ittifakın tartışılır olmasını önleyici ispatlarla doludur. Dolayısıyla bölgedeki kargaşanın ve bunalımın, Nil-Fırat arasını daha kolay kontrol edilebilir hale getirmekte büyük etkisi olacağı aşikardır.

Irak içerisinde her şeye rağmen bölünmemişlik onlar açısından tahammül edilemez bir durumdur. Suriye’nin kendi kendine normalleşmesi ve bütünlüğünün korunması tahammül edilmez bir durumdur. Bu konulardaki kargaşa görevini ve halkları birbirine düşürme görevini bir uzman kuruluş MOSSAD fevkalade yerine getirebilir.”

Büyük Ortadoğu Projesinin İsrail menşeli olmasının diğer dikkat çekici tarafı, temizlenmiş bir alan içinde daha rahat hareket imkanına bu proje ile ulaşacaktır.

Onun için Irak savaşı sonrası Suriye, Suudi Arabistan ve İran sıraya alınmış durumdadır. Son günlerde İran’a karşı takınılan hasmane görüntüler de tesadüfi değil, aksine Büyük Ortadoğu Projesinin bir sonucudur. Nükleer güce sahip olmadan İran’ı vurmak ve İran’ın doğalgaz ve petrol yataklarına sahip olma amacına matuftur. Dünya devleti olma hayaliyle yaşayan İsrail, Ortadoğu Bölgesini hakimiyeti altına alabilmesinin ABD’yi de kullanabilmesi ile mümkün olacağını çok iyi bilmektedir. Onun için İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin hiçbir kararına uymamakta, devlet terörü estirerek Filistin ve Lübnan’ı vurmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi yeni bir küresel düzeni hedeflemektedir. Osmanlının Ortadoğu’dan çekilmesi ile açılan ve günümüze kadar devam eden parantezin kapanmasını hedeflemektedir. Bu sonuca ulaşmak için de her türlü siyasal düzenleme yanında ekonomik tedbirlere de tevessül edilmektedir. Zira, ABD Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kesenin ağzını da açma projeleri yapmaktadır. Nitekim, Ortadoğu Bölgesinde bir kalkınma bankasının kurulması için harekete geçmiştir. Senatörlerden Joe ve Hagel böyle bir tasarıyı ABD kongresine sunmuş bulunmaktadırlar. Bu durum ikinci Marşhal uygulanmasıdır. Entegrasyonun sağlanması için paranın devreye sokulmasıdır. Bu senatörler Türkiye’nin de dahil olduğu 17 ülke elçileriyle toplantılar tertiplemişlerdir. Senatör Liberman “Terörizme karşı sadece kılıçlarımızla savaşamayız. Siyasi ve ekonomik yardımlarla da savaşa dahil olmalıyız. 50 yıl önce aynı ideal ve amaçlarla Marşhal Planı devreye alınmıştı. Şimdi de, Büyük Ortadoğu Projesi ile bu amaca varmalıyız” demektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi sadece Ortadoğu ülkelerini değil, Türki devletlere, Kafkaslardaki ülkelere kadar Orta Avrupa’dan kalma bir hiyerarşi kurmayı hedeflemektedir. Onun için, Büyük Ortadoğu Projesi Almanya, Fransa, Rusya tarafından hoş karşılanmamaktadır. Rusya’nın Amerika tarafından dünyanın kontrol edilmesine ve işin kaymağının yenmesine müsaadesi olamaz. Zira, suskunluğu Rusya’nın kadim siyaseti ile bağdaşmaz.

Zira, Rusya’nın çarlık döneminden başlayan ve Bolşevik ihtilali ile de devam eden ve bizim için göz önünden hiç uzak tutmadığı bir dış politikası vardır. Birincisi, Türklerin Avrupa’dan atılması, diğeri boğazlara sahip olmak ve İstanbul’un uluslararası bir statüye kavuşturulmasıdır. Bugün Fener Rum Patrikhanesinin çalışmaları da sur içi İstanbul’u Vatikan’a benzer bir şekle ve statüye sokmaya yöneliktir.

Çünkü, Büyük Ortadoğu bölgesini teşkil eden yerlerdeki ülkelerle uzun yıllar müşterek politikalar üretmiştir. Dostluklarının sıcaklığı elan devam etmektedir. Büyük Ortadoğu Projesinin realizesi, sıcak denizlere iniş hayallerini ortadan kaldıracağını Rusya gayet iyi bilmektedir. Rusya, Almanya ve Fransa’nın, Büyük Ortadoğu Projesini akamete uğratmak için elden gelen her şeyi göze alacak, belki de güç gösterisine dahi gireceklerdir.

Tüm gayretlere rağmen ABD projenin uygulanması için her türlü siyasi, askeri ve ekonomik gücünü kullanacak, tehdit edecek, gözdağı vermeye çalışacaktır. Tıpkı Pear Harbour baskınından sonra olduğu gibi. Malumdur ki, ABD Pear Harbour baskınından sonra (-ki bir provakasyondur, bahane icat etmedir) 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası kullanarak cevap vermiş ve karşı konulamaz güç olduğu göstermiştir. Büyük Ortadoğu Projesine karşı tavır sergileyenler için de aynı akibet beklenmelidir.

9
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:29
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
“Yeni Dünya Düzeni”

Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atan Amerika, Afganistan ve Irak’ta da akıllı bombalarını, misket bombalarını kullanmıştır. Ama, ne Birleşmiş Milletler’den, ne Avrupa Birliği’nden, ne Çin’den, ne Rusya’dan ve ne de Türkiye’den ses çıkmamıştır. Amerika bu proje ile Roma İmparatorluğu gibi dünyaya hükmetme, İslâm diyarlarını zaptetme ve Hıristiyanlığı hakim kılmak istemektedir. Nitekim baba Bush tarafından zamanında gündeme taşınan “Yeni Dünya Düzeni”, Vietnam savaşı sonrası dillendirilen “Dünyanın düzeni” projesinden farklı olmadığı gibi, ana görünüşü ile Büyük Ortadoğu Projesinden de farklı değildir.

Kural koyan, kuralları da uygulatan tek güç Amerika’dır. Amerika böyle bir imparatorluğun hayali içindedir. Amerika ikinci cihan harbi sonrası Avrupa’yı dizayn ettiği gibi, 11 Eylül 2001 tarihinde ikiz kulelerin vurulması sonrası da Ortadoğu’yu dizayn etme hevesine düşmüş bulunmaktadır. Dilediği ülkeyi vurmakta, dilediği ülkelerde ihtilaller yaptırmakta, dilediği ülkelerde de iktidarları değiştirmektedir.

Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atan Amerika, Afganistan ve Irak’ta da akıllı bombalarını, misket bombalarını kullanmıştır. Ama, ne Birleşmiş Milletler’den, ne Avrupa Birliği’nden, ne Çin’den, ne Rusya’dan ve ne de Türkiye’den ses çıkmamıştır. Amerika bu proje ile Roma İmparatorluğu gibi dünyaya hükmetme, İslâm diyarlarını zaptetme ve Hıristiyanlığı hakim kılmak istemektedir. Nitekim baba Bush tarafından zamanında gündeme taşınan “Yeni Dünya Düzeni”, Vietnam savaşı sonrası dillendirilen “Dünyanın düzeni” projesinden farklı olmadığı gibi, ana görünüşü ile Büyük Ortadoğu Projesinden de farklı değildir.

Netice olarak diyebiliriz ki; Büyük Ortadoğu Projesi Ortadoğu Bölgesi ve tüm İslâm dünyası için yeni bir oyundur. Kurdun kuzuyu yeme hevesidir. Bunu iyi anlayabilmek için 1947 tarihli Truman doktrinini yani kontrol altına alma politikalarını, Marşhal yardımlarının nedenlerini, 1975 tarihli Helsinki anlaşmalarını çok iyi okuyup, değerlendirmek gerekir. Ayrıca, ABD’nin Latin Amerika operasyonlarını iyi bilmek gerekir.

ABD’nin tüm gücüyle İslâm coğrafyasını hedeflediğini, Rusya’yı nasıl dağıttığını, Yugoslavya’yı nasıl parçalattığını, Irak’ı nasıl perişan ettiğini, Suriye’yi nasıl gündem konusu yaptıklarını, İran’a saldırmak için nasıl bahaneler aradıklarını, Türkiye’yi İslâm dünyasından nasıl koparmaya çalıştıklarını çok iyi araştırmalıyız. Çünkü, petrolün düğümü İslâm coğrafyasıdır. Ona sahip çıkmak Amerika’nın vazgeçilmez tutkusudur. Yoksa ABD’nin derdi ne insan hakları, ne de demokrasidir.

Uzun yıllar Ortadoğu ülkelerine ağabeylik yapan Türkiye’nin Amerika’nın bu tavrına karşı tavır koyma gibi bir düşüncesi olmadığı, aksine dış politikada olsun, iç politikada olsun Amerika’nın kıskacında olduğu aşikardır. Ne yapacağının şaşkınlığı içinde her hadiseye şaşı bakmaktadır. Hele mevcut AKP iktidarının herhangi bir tavır sergilemesi düşünülemez. Zira, iktidar olma şansını Amerika sayesinde elde etmişlerdir. Kuruluşları da bu bakımdan şaibelidir.

Oysa, Türkiye etrafında bulunan komşu ülkelerle yeni oluşumlarla flört etmeli, gözdağı vermek için Rusya, Çin, Hindistan üçlüsü ile cilveleşmelidir.

Avrupa Birliği’ne girme macerasından vazgeçmeli, komşuluk münasebetlerini kuvvetlendirmek suretiyle yeni oluşumlara başlamalıdır. İslâm kültürünü terk edip, Hıristiyan kültürüne dönüşü kolaylaştıran organizasyonlardan uzak durmalıdır.

Selçuk İlhan’ın dediği gibi savunmamızı, eğitim ve öğrenimimizi, ekonomimizi batının elinden kurtarıp, ulusal hale getirmeliyiz. Eskiden ordumuzu Almanlara, donanmamızı İngilizlere, jandarmamızı Fransızlara vererek batmışız. Şimdi de tüm güçlerimiz NATO’nun emrinde bulunmaktadır. Milli eğitimimiz de AB’nin eline verilmek üzere. Ekonomimiz ise Amerika ve onun oyuncağı olan dünya bankası ve IMF’nin elindedir.

Osmanlının her şeyi batıdan almaya başlaması ile, batının etkisi altında kalması parçalanmasına vesile olduğu gibi, bugünkü AKP hükümetinin de ekonomisini yine batı kuruluşu olan IMF ve Dünya Bankası’nın emrine tahsisi, sırtını Amerika ve AB’ye dayaması Türkiye’nin Osmanlı akibetine uğrayacağı endişesini vermektedir.

Ülkemizin bazı yöneticileri sayesinde dış politikada devamlı çıkmaza sürüklendik. Mevcut AKP hükümeti döneminde ise teslimiyetçi, beceriksiz bir dış politika ile adeta dünya siyasetinden silindik. Oysa, ülkemizin ABD’den, AB’den beklenti içinde olması yerine, onları bize muhtaç edebilecek politikalar üretmeliyiz. Bu imkanlar da bizde mevcuttur. Çünkü, Ortadoğu ve İslâm ülkeleri arasında yeni bir eksen oluşturabilecek tarihi ve kültürel değerlere sahibiz. Bunu başarabilmek de dinamik bir politika ile mümkündür.

Bugün Ortadoğu kan ve barut kokusu içinde kıvranmaktadır. Güçlü olanlar uçakları ve tankları ile harabeye döndürmüşlerdir. Şunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Haçlılık ruhu yeniden canlanmış, bir zamanların Osmanlı coğrafyasına karşı takındıkları tavrı şimdi de Ortadoğu ve diğer İslâm ülkelerine karşı sergilemeye çalışmaktadırlar.

Ülkemizin geçmiş yöneticilerinin büyük bir kısmı ile mevcut hükümet batılılaşma, çağdaşlaşma safsatası ile efsunlanmış ve dış politikada hep Amerika’nın kıskacında kalmıştır. Bir nevi Amerika’nın gözü ile bakar olmuştur. Oysa, ABD haçlı savaşının başladığını 11 Eylül kule vurgunu sonrasında dillendirmiştir.

Uykudan uyanmak için illa da İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in, Erzurum, Trabzon ve Samsun’un bombalanması mı gerekir?

Dış politikada hedefimiz şahsiyetli dış politika olmalıdır. Millî Görüş’ün içinde bulunduğu 1974 koalisyon hükümetinde bu şahsiyetli dış politika sayesinde Kıbrıs Barış Harekatı zaferle sonuçlanmış ve soydaşlarımızın kurtuluşu sağlanmıştır.

Bugün AKP hükümeti yerine Millî Görüş hükümeti ve başında muhterem Erbakan olsaydı, ne Filistin, ne Lübnan, ne Çeçenistan, ne de Türki devletlerde bu katliamlar cereyan edemezdi. İsrail anlayacağı şekilde cezalandırılırdı. Ortadoğu’da kan dökülmez, namuslar perişan edilmez, bebeler öldürülmezdi.

Bu cesaretli tavır karşısında ülkemizde belki yeni bir 28 Şubat darbesi daha gerçekleştirilirdi. Zira, ABD’ye karşı koyan iktidarlar, ABD ile içteki işbirlikçilerin gayretleri sonucu iktidardan uzaklaştırılmaktadırlar. 54. hükümetin iktidardan düşürüldüğü gibi.

Korgeneral Suat İlhan da, konuyla ilgili olarak “Batının büyük stratejisi, karşı güçleri kuşatmayı ve içten çökertmeyi amaçlar. Osmanlı imparatorluğu, batılılar tarafından, üç kuşatmaya maruz kalmıştır. Birinci kuşatma denizlerden, Hint Okyanusuna denizlerden ulaşan ve Osmanlı donanmasını yenilgiye uğratan Portekiz ve İngiltere tarafından gerçekleştirilmiştir. İkinci kuşatma, İspanya, İtalya, Fransa ve İngiltere’nin girişimleriyle Kuzey Afrika üzerinden yapılmıştır. Üçüncü kuşatmayı Kıbrıs, Suriye, Irak’tan – kısaca Ortadoğu’dan – Fransızlar ve İngilizler gerçekleştirdi ve sonlandırdılar…”

“…Batılılar, ikinci dünya harbinde Almanya’yı; soğuk harpte ise SSCB’yi kuşatarak, sonuca ulaştılar…”

“…Bugün de Türkiye, batı dünyası tarafından kuşatılmıştır. Kuşatma, - hatta çevirme – Kıbrıs, Ege Denizi, Doğu Anadolu (Ermenistan) ve Güneydoğu Anadolu’dan yapılmaya çalışılıyor. Türkiye, batı dünyasının gözünde hedef ülke; bazılarına göre ise, gelişen jeo/politik ortamda cephe ülkesidir.” Şeklinde fikirlerini beyan etmiştir.

Sonuç olarak; mevcut AKP hükümet üçlüsünün başı ile Tanzimat paşası Keçecizade Fuat Paşanın kafa yapısı arasında büyük benzerlik görülmektedir. Zira, Keçecizade Fuat Paşa padişahına: “Devlet-i Aliyye’nin İngiltere ile arasının açılmasını görmektense, Osmanlı mülkünden bir vilayeti vermeye razıyız” dediği gibi, mevcut hükümet ve hükümetin başı da Avrupa Birliği ve Amerika ile aramızın açılmasındansa Kıbrıs’ı vermeye, İslâm dünyasının imha planı olan Büyük Ortadoğu Projesini yürekten desteklemekten yana görünmektedirler. Kafa bu… Yıllar geçse de kafalar değişmemektedir.
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:30
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
KAYNAKLAR

(1) Mim Kemal Öke, Filistin Sorunu, Sayfa:117.

(2) Raif Karadağ, Petrol Fırtınası, Sayfa:102.

(3) Ömer Akdağ makalesi.

(4) Tarih ve Medeniyet Dergisi, Ağustos 1998, Sayı:53.

(5) Baskın Oran, Kalkık Horoz, Sayfa:19-20-21.

(6) Ali Bulaç, Ortadoğu Gerçeği, Sayfa:26-27.

(7) Ali Bulaç, Ortadoğu Gerçeği, Sayfa:30.

(8) Ali Bulaç, Ortadoğu Gerçeği, Sayfa:29.

(9) Ufuk Güldemir, Çevik Kuvvetin Gölgesinde.

(10) Cumhuriyet Gazetesi, 2.2.2004 tarihli nüsha.

(11) Baskın Oran, Kalkık Horoz, Sayfa:69-70-71.

Kaynakça:

1- Küresel Vaftiz, Alirıza Baysan.

2- Oyun içinde Oyun Büyük Ortadoğu, Dr. Yavuz Gökalp Yıldız.

3- Ortadoğu Gerçeği, Ali Bulaç.

4- İsrail ve Büyük Ortadoğu Projesi, Hasan Yurtsever.

5- Bir Çöküşün Yeni Tarihi, Alan Parmer.

6- Düşmanını Arayan Savaş, Metin Sever-Ebru Kılıç.

7- İttihat ve Terakki, Feroz Ahmet.

8- Siyasal ve Sosyal Açıdan Türkiye, Doç. Dr. Ramazan Özey.

9- Büyük Ortadoğu Projesi, Prof. Mahir Kaynak-Doç. Dr. Emin Gürses.

10- Türkiye’nin Koordinatları, Hüseyin Mümtaz.

11- Türkiye ve Ortadoğu Su Meselesi, Cemal Zehri.

12- Türkiye ve Yahudiler, İ. H. Pirzade.

13- Türkiye’de Şark, Garp ve Amerikan Tesirleri, Halide Edip.

14- Ortadoğu Ekonomisi, Garnier.

15- İsrail’in Beka Stratejisi ve Kürtler, Cevat Eroğlu.

16- Amerika’nın Kıskacında Dış Politika, Doç. Dr. Ramazan Gözen.

17- Ankanın Yükselişi ve Düşüşü, Prof. Dr. Oral Sander.

İsmail MÜFTÜOĞLU
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 11:31
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
GARİP TESADÜF......

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 



Bazen forumun eski sayfalarında gezerken çok değerli yazılar görüyorum.Bazı kardeşlerimiz gerçekten çok önemli aktarımları bizimle paylaşıyorlar. Allah razı olsun.

Aşağıda bir haber veriyorum. Bu konuylada bağlantısı olan. Bakın ABD şeytanının gölge adamı BOP projesinin aynı zamanda ilave planı olan Türk cumhuriyetleri ile kendi hükmü altına sokma planları nasıl adım adım işliyor.ABD kendi menfaatleri doğrultusunda bu güzel görüntülere nasıl onay veriyor. Oysa büyük şeytanın hesapları bambaşka.
Enerji kaynaklarının bulunduğu coğrafyayı kontrolü altına almak gibi mesela...


GARİP TESADÜF


ABD Başkan Yardımcısı ile Türkmenistan Devlet Başkanı’nın aynı güne denk gelen ziyareti kafalarda soru işaretleri yarattı



Konuklardan Gurbangulu Berdimuhammedov, kabullerini Camlı Köşk’te, Dick Cheney ise kendisine tahsis edilen ofiste yaptı. Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Çankaya’da kabul edilen ABD Başkan Yardımcısı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’la da bir araya geldi. Cheney, daha sonra Başbakanlık’a geçerek Başbakan Erdoğan ile görüştü.



İlginç zamanlama!
Abdullah Gül’ün, ABD Başkan Yardımcısı ile Türkmen Devlet Başkanı’nı Çankaya’da aynı gün ağırlaması dikkat çekti




ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney çantasında, Afganistan’a Türk askeri, İran’a karşı yaptırımlar ve Irak dosyasıyla dün Ankara’ya geldi. Cheney’in ziyaretinde Çankaya Köşkü’nde ilginç bir ayrıcalık yaşandı. Normalde yabancı devlet adamları Çankaya’daki kabullerini Camlı Köşk’te yapıyor. Ancak Camlı Köşk’ün dünkü ziyaretçisi Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov olunca, Cheney’e Çankaya’da bir ofis tahsis edildi. Dick Cheney’i Ankara’da ABD Büyükelçisi Ross Wilson ve Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri karşıladı. ABD yönetiminin 2 numaralı ismi için Esenboğu Havalimanı’nda büyük güvenlik önlemleri alındı. Cheney, Esenboğa Havalimanına indikten sonra VIP salonuna geçmeden, apronda kendisini bekleyen araçlarla havalimanından ayrıldı. Cheney’e, Türkiye ziyareti sırasında, eşi Lynne Cheney ve ABD Dışişleri Bakanlığında müsteşar yardımcısı olan kızı Elizabeth de eşlik etti.




Üç saat arayla
Çankaya Köşkün’de Saat 11.00’de Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov’u karşılayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dick Cheney ve beraberindeki heyeti saat 14.00’te Çankaya Köşkü’nde kabul etti. Olağanüstü güvenlik önlemlerinin alındığı Köşk’teki görüşme bir saat sürdü. Cheney daha sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt ile de buluştu. ABD Başkan Yardımcısı Daha sonra Başbakanlık’a geçerek Başbakan Erdoğan ile görüştü. Cheney, Türkiye’yi 2002 yılında da ziyaret etmiş ve ABD’nin Irak’a operasyonu için destek istemişti. Dick Cheney, Ankara’daki temaslarını tamamlayarak tarihi ve turistik yerleri gezmek üzere İstanbul’a geçti.




Protesto edildi
Bu arada, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Türkiye ziyareti, bazı sivil toplum örgütleri tarafından Yüksel Caddesi’nde protesto edildi. “Cheney Türkiye’den, ABD Orta Doğu’dan defol” yazılı pankart açan grup adına konuşan TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, ABD’nin işgal ettiği Irak’ta 5 yılda 1 milyona yakın Iraklının hayatını kaybettiğini ifade etti.




İsrail’in güvenliği için
Öte yandan , ziyareti öncesinde İsrail ve Filistin’de temaslarda bulunan Cheney, İsrail-Filistin barışının sağlanabilmesi için her iki tarafın da acı tavizler vermesi gerektiğini söyledi. Ramallah’ta Filistin lideri Mahmud Abbas ile bir araya gelen Cheney, ABD’nin bağımsız bir Filistin devleti kurulması tahaadüne bağlı olduğunu yineledi. Dick Cheney, İsrail’deki temasları sırasındaysa ABD’nin İsrail’e güvenliğini tehlikeye atacak adımlar atması için baskı yapmayacağını dile getirdi. Cheney, “ABD’nin İsrail’in güvenliğine yönelik tahaadü kalıcı ve sarsılmazdır. ABD asla İsrail’e güvenliğini tehlikeye atacak adımlar atması için baskı yapmaz” dedi.




5 Kasım mutabakatı bir kez daha teyit edildi
Başbakan Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney arasındaki görüşmede, Afganistan’ın istikrarına katkı, İran’ın nükleer programı ile bölgesel ve ikili ilişkiler ele alındı. İkili ilişkilerin yanı sıra ortak gündem konuları ve bölgesel sorunların değerlendirildiği görüşmede, 5 Kasım’da ABD Başkanı George W. Bush ile Başbakan Erdoğan arasındaki görüşmede ortaya çıkan terörle mücadelede işbirliği yönündeki kararlık da bir kez daha teyit edildi. Öte yandan, İran ve bölgede istikrarın nasıl sağlanacağı gibi konulara da değinilirken, Cheney, İran’ın “nükleer silahlanma programına” ilişkin kaygılarını dile getirdi. Erdoğan da İran’ın, Atom Enerjisi Kurumu ile çalışması ve uluslararası toplumda kaygıları giderecek şekilde sorunun müzakere edilerek çözülmesi gerektiği görüşünü ifade etti.



Afganistan’a asker devlet politikasıdır
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Afganistan’a asker gönderilmesi konusunda, “Bu, TSK’nın değil, devletin politikasıdır. Bunu söylemekle yetiniyorum” dedi. Orgeneral Büyükanıt, Pakistan’ın Milli Günü dolayısıyla Swissotel’de düzenlenen resepsiyonda, bir gazetecinin “ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile ne görüştünüz?” sorusu üzerine, bununla ilgili bir şey sorulmamasını istedi. “Cheney’in, Türkiye’den ayrılırken basın toplantısı yapıp yapmadığını” soran Büyükanıt, gazetecilerin “hayır ” cevabı üzerine, “nezaketsizlik olacağını” ifade ederek açıklama yapmak istemediğini söyledi. Orgeneral Büyükanıt, “Afganistan’a Türk askeri gönderilmesi” konusunun hatırlatılması üzerine, “Bu, TSK’nın değil, devletin politikasıdır. Bunu söylemekle yetiniyorum” dedi.



Bölge ve dünya barışına önemli katkılar yapabiliriz
Türkiye’de temaslarda bulunan Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov ve beraberindeki heyet ilk olarak Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le bir araya geldi. Resmi karşılama töreninin ardından baş başa ve heyetler arası görüşmeler yapılırken, iki Cumhurbaşkanı daha sonra ortak bir basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Gül, Türkmenistan’a Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Aralık ayında bir ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlattı. Ziyaretinde Türkmen Devlet Başkanını Türkiye’ye davet ettiğini ifade eden Gül, konuk devlet başkanından sık sık “kardeşim” diye söz etti.




Tarihi ziyaret
Görüşmede, ikili ilişkileri bütün yönleriyle ele aldıklarını ve bölge sorunlarını da değerlendirdiklerini söyleyen Gül, görüşmelerin yararlı ve gelecek için yol gösterici mahiyette olduğunu ifade etti. Gül, Türkmenistan’la ticari ve ekonomik ilişkileri geliştirme konusunda da görüş birliğinde olduklarını kaydetti. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbangulu Berdimuhammedov’un Türkiye’ye tarihi bir ziyaret gerçekleştirdiğini anlatan Gül, ikili ilişkilere verdikleri öneme vurgu yaptı. Gül, Türkmen halkının geçmiş Nevruz Bayramı’nı da kutladı. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov da, yaptığı konuşmada Türk-Türkmen dostluğunun pekiştirilmesi için çalıştıklarını ifade etti. Türkiye ile olan ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine önem verdiklerini belirten konuk Cumhurbaşkanı, Türkiye ve Türkmenistan’ın bölge ve dünya barışına önemli katkılar yapabileceğine dikkat çekti. Berdimuhammedov, Türkiye ile uluslararası ilişkilerin de geliştirilmesine öncelik verileceğini belirtti. Görüşmelerin ardından, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, yayıncılık ve dış ilişkilerin geliştirilmesine dönük protokoller imzalandı.



Gündem; Türkmen doğalgazı
ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in, Türkmenistan Devlet Başkanı Kurbankulu Berdimuhammedov’un da Türkiye’ye gelmesi ve aynı saatlerde Çankaya Köşkü’nde bulunması akıllara “tesadüf mü yoksa bilinçli ayarlanmış bir başka temas mı” sorularını beraberinde getirdi. Deneyimli diplomat Nüzhet Kandemir, Dick Cheney’in enerji konusunda dünyada söz sahibi olan şirketlerin temsilciliği görevlerinde bulunduğunu hatırlatarak, “Buluşmanın merkezinde Türkmen doğalgazı muhtemeldir” yorumunu yaptı.Stratejist ve Araştırmacı-Yazar Erol Bilbilik, Rusya’nın Türkmenistan üzerindeki etkisini hatırlatarak “Amaçları son derece önemli olan Türkmen gazını Amerikan silahı haline dönüştürmek” dedi. Bir başka stratejist ve Araştırmacı-Yazar Mahir Kaynak da, gerek Cheney’in gerekse Berdimuhammedov’un aynı saatlerde Çankaya Köşkü’nde olmasının nedenin Türkmen gazı olduğu düşüncesinde. Ancak Kaynak, Bilbilik’ten farklı olarak Türkmen doğalgazının Avrupa’ya gitmesi noktasında ABD ile Rusya’nın birlikte itirazları olduğunu söylüyor.



Haber : Macit SOYDAN




24/03/2008 22:59

Ekleme Tarihi: 25.03.2008 - 11:29
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
YENISAFAK su an offline YENISAFAK  
birilerinin es baskani

169 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.05.2007
En Son On: 06.08.2009 - 19:33
Cinsiyeti: Erkek 

Ekleme Tarihi: 04.04.2008 - 21:24
Bu mesajı bildir   YENISAFAK üyenin diğer mesajları YENISAFAK`in Profili YENISAFAK Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Bu yazı VEHBİ70 kardeşimizin yaklaşık üç yıl once BOP ve EŞ BAŞKANLIK hakkında yazmış olduğu çok anlamlı ve değerli yazılar serisi.
Ben kendisine bu çok akılcı yazısı için bir daha yürekten teşekkür ediyorum.

Ve şayet okumadıysanız mutalaka okuyun diyorum.



Bu mesaj 1 kez ve en son kolye7 tarafından 09.07.2010 - 11:39 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 01.07.2010 - 13:20
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
al birisini vur ötekisene. Düsünce ayni, akil ayni, görüs ayni, kalip ayni, maksat ayni. Tek düsünceniz türkiyeye hizmet eden hükümeti her vesile ile kötülemek ve mason kemalin cürümüs, kokmus fikirlerini zorla kabul ettirmek.
80 yil geriden gelen dalalet batakliginda bogulmus, dostlari düsman, düsmanlari dost gören zavallilara ne denilir.
Firsat bulduklarinda deliklerinden cikan hasaratlar, zehirlemekten zevk alan beht mayeler. Aslanlarin sofrasindan kemik calan cakallar gibisiniz. Cok övündügünüz icki mübtelasi mason atanizin yapamadiginizi siz yapacaginizimi zann ediyorsunz.
Ekleme Tarihi: 01.07.2010 - 16:33
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
Atatürke Mason diyen müfterilere......

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 

Alıntı:Kaynaklarda Atatürk'ün locaların bir kısmını değil tamamını kapattığı yazıyor. Aşağıdaki bilgiler çeşitli sitelerden alıntıdır: (Van Milletvekili İbrahim Arvas'ın anıları)

"..........Dr. Mim Kemal’i öne katarak meclisteki
masonlar toplu olarak Reis-i Cumhur’a gitmişlerdi. Mim Kemal Reis-i Cumhur’a
hitaben: “Efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz fakat siz Meşrik-i Azam’ımız
olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız” demiş. Reis-i Cumhur:
“Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupa’da hangi
locaya bağlısınız ve mektubunuzun ismi nedir?
“Biz Cenovaya tabiiz ve Reisimiz Barca Mişon cenaplarıdır.” demiş. Bunun
üzerine küplere binen Mustafa Kemal Paşa onlara hitaben:
“Haydi defolun buradan cehennem olun gidin. Yahudi uşakları!” Benim milletim
bana kahraman sıfatı verdi ben sizin gibi bir çift yahudiye uşak mı olacağım? Bu
gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün locaları kapatmadığınız taktirde, yarın
teşkil edeceğim, Divan’ı Harb-i Örfi’ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun
karşımdan.“
diyerek onları kovdu, onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İzmir,
İstanbul ve Adana’ya bildiriler ve sabah olmadan hepsini kapanma kararlarını
getirip, henüz sofrasından kalmayan Reis-i Cumhur’a verdiler ve derin bir nefes
aldılar. Reis-i Cumhur Mustafa Kemal bu suretle bütün mason localarını
kapattı.” (İbrahim Arvas, tarihi hakikatler, s.71-72"
............................
Tekrar açılmaları:

"YIL 1948; LOCALAR TEKRAR AÇILIYOR
İsmet İnönü’nün aldığı ani bir kararla, 5 Şubat 1948 yılında Türkiye Mason Derneği’nin
kurulması ile Atatürk’ün emri ile kapatılan mason locaları, İnönü’nün emri ve Celal Bayar’ın
desteği ile tekrar faaliyete girmiştir. Masonlar açtıkları davalarda, Halkevlerine devredilen
tüm mal varlıklarını tekrar ele geçirdiler.
5 Şubat 1948 tarihinde “Türkiye Mason Derneği” ismi ile İstanbul Valiliği’ne yapılan başvuru
kabul edildi ve masonlar, bu tarihten sonra resmen faaliyete başladılar. Locaların 13 yıl
aradan sonra açılması, uyku döneminde olan masonlar tarafından sevinçle karşılandı. Bu
sevinçlerini kendi kontrollerindeki gazetelere tam sayfa ilanlar vererek duyurdular. Atatürk
tarafından kapatılan mason localarının tekrar açılışını İbrahim Arvas anılarında şöyle
anlatıyor:
“İsmet Paşa’nın Reis-i Cumhurluğu sırasında Kanun-u Mahsus ile localar
kapanmadı diye masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete
başladılar. Ve 1952′de ise Atatürkçü geçinen ve onunla iftihar eden Celal Bayar da,
Ahmet Gürkan’ın teklif ettiği mason localarını kanunla pekiştirdi. Tabii bu
ameliyeyi Meclis yaptı fakat bu müzakerelerin devam ettiği üç celse zarfında Celal
Bayar Reis-i Cumhur locasına gelerek konunun müzakerelerini sonuna kadar
takip etmiştir.” (İbrahim Arvas, Tarihi Hakikatler, s.73)
İsmet İnönü’nün aldığı ani bir kararla 5 Şubat 1948 yılında Türkiye Mason Derneği’nin
kurulması ile Atatürk’ün emri ile kapatılan mason locaları, İnönü’nün emri ve Celal Bayar’ın
desteği ile tekrar faaliyete girmiştir. Masonlar açtıkları davalarda Halkevlerine devredilen
tüm mal varlıklarını tekrar ele geçirdiler.

Ekleme Tarihi: 01.07.2010 - 18:26
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
Kemal Atatürk Mason Değildi…

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 

Kemal Atatürk Mason Değildi…
Geliştirici: masonlar

Brüksel Üniversitesi, Theodore Verhaegen kürsüsünden 29 – 30 Mayıs 1991 günlerinde verilmiş olan bir konferansın küçük bir bölümünü aşağıda sizlere sunacağım. Mustafa Kemal’in mason olmamasına karşın bazı manipülatif ve artniyetli yayınlarda kendileri Mason olarak gösterilmektedir. Bu konferansı 33. Derece’den Mason olan Üstad Mehmet Fuat Akev vermiştir. Kendisininde itiraf ettiği gibi Atatürk’ün mason olmadığını söylediği gibi İtibarlarınında hiç iyi olmadığını itiraf etmektedirler. İşte konferansın ilgili bölümü…




Sizlere Farmason’luğun bugünün Türk toplumundaki yerinden bahsetmem gerekirdi. O taktirde sizlere pek az bir şey söyleyebilirdim. Aslında, “bugün” dediğimiz şey, her ikisi de gayet uzun olan “dün” ve yarın” a kıyasla son derece kısa bir zaman değil de nedir? O halde, Farmasonluğun Türk toplumu içerisinde hâlen işgal etmekte olduğu yeri izah edebilmem için Farmasonluğun, Kemal Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyetten beri oynamakta olduğu rolden bahsetmezden önce, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarındaki rolüne kısaca temas edeceğim.

Ne yazık ki, büyük Millî Şefimiz Kemal Atatürk Mason değildi, yoksa itibarımız bu derece düşük olmazdı. Nitekim, koyu katolik olmasına rağmen Meksika’nın, ilk anayasalarını yapan ve Farmasonluğa lâyık olduğu yeri veren Millî Kahramanlan Benito Juares’in hâtırasına, Farmasonluğa karşı derin saygısı vardır, isveç’te de olduğu gibi, İngiltere’nin Kralları ananevi olarak memleketlerindeki FarMasonluğun başındadırlar. Birleşik Amerika Devletleri Başkanlarından çoğu Farmason idi ve bu memleketin Anayasası da Masonların eseridir.

Almanya’da, REAA’nın kurucusu olan Prusya İmparatoru Büyük Frederik’i zikretmekle yetineceğim. İtalya’da, memleketi birleştiren büyük Masonun hatırasına, her şehrin “Piazza Coavon’u vardır. Bu memleketler, adı geçen büyük adamlar dışında, Mason önlüğünü taşımış olan büyük ilim ya da sanat adamlarıyla iftihar edebilirler.

Türkiye büyük Mason tanımamış mıdır? Elbette ki evet, fakat onların şöhreti, Mason olduklarını genellikle bilmeyen kitlelere nadiren ulaşabilmiştir.

Ekleme Tarihi: 01.07.2010 - 18:36
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
GERÇEK MÜSLÜMAN ATATÜRK...

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
ALINTI,

Aşağıda Atatürk’ün, İslam Dini ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) hakkındaki görüşlerini okuyacaksınız
İRTİCA deyince Atatürk ve TSK; bölücülüğü ve ABD, İngiliz, AB ve Siyonizm tarafından Müslümanlara, Türk Milleti’ne, Türk Devleti’ne karşı yürütülen dış destekli sahte İslamcılığa gönderme yapar. Ve “bölücülükle Vatikan, Siyonizm destekli sahte İslamcı işbirliği”, genel olarak “İRTİCA” olarak değerlendirilir.

LAİKLİK de, TSK ve Atatürk tarafından, “Batı’nın ve bidatın elinden kurtarılmış gerçek İslam, Türk Milleti ve Türk Devleti’nin bekası, tam bağımsızlık ve Türk Bayrağı” şeklinde anlaşılır. “Laiklik tehlikede!” denildiğinde, “İslam’ın, vatanın, milletin ve devletin tehlikede olduğunun altı çizilir. Yanlış anlayanların bilgisine…

HZ. MUHAMMED,
ALLAH’ın birinci
ve en büyük kuludur.
Onun izinde
Bugün milyonlarca insan yürüyor.
Benim, senin adın silinir,
fakat sonsuza kadar
O ölümsüzdür!”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

ŞEYH AHMET SUNUSİ’NİN RÜYASI
VE MUSTAFA KEMAL

Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal’in adı bir bayrak olmuştu. Antep, mücadele günlerinin acı bir devresindeydi. Memlekette istiklal şuurlaşmış, topyekûn bir vuzuh kazanmıştı.

O zaman ilkokulun ihtiyat sınıfındaydım. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm. Din dersi muallimi Hafız Halil Efendi’nin konuşacağını söylediler. Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil Efendi kürsüye çıktı. Titrek ve fakat heyecanlı bir sesle;

- “Din kardeşlerim! Sizi Şey Sunusi Hazretleri’nin bir tebşiri için buraya topladım.” dedi ve şu vakayı anlattı:

“Şeyh Sunusi Hazretleri bir gece rüyasında Peygamberimizi görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olan Şeyh, Peygamber’e hitaben;

- “Ya Resulallah! Niçin sağ elinizi vermediniz?” diye sual edince şu cevabı almış;

“Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım.”

(Başbuğ Atatürk Kitabı –
Hazırlayanlar: Yusuf Koç – Ali Koç KBH Eğitim Yayınları)

“DİNSİZ MİLLETİN DEVAMINA İMKÂN YOKTUR!”

“1930 Yılı’nın Temmuz ayında, Ankara Halk Evi’nde toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi’nin son günlerinde, Darülfünun profesörleri, liselerin, orta mekteplerin hocaları bu kongreye davet edilmişlerdi.

Toplantı bir hafta sürmüştü. Kongreye katılan davetliler yeni tezler, fikirler ve müşahedelere dayanarak ortaya çıkmışlar, birçok kitap ve kaynak meydana koymuşlardı. Bu kongrede Avram Galanti, Samih Rıfat, Raşit Galip, Zeki Velidi ve Sadri Maksudi arasında hayli tartışmalar olmuş, birçok hakikatler meydana çıkmıştı. Atatürk’ün etrafını sarmış olan hocalar gelişi güzel sorularla Atatürk’ü adeta bir baskı altına almış bulunuyorlardı.

Muallimlerden biri Atatürk’e:

- “Paşam! Birçok Avrupalı muharrirler yazdıkları eserlerinde sizi diktatör diye vasıflandırıyorlar. Buna ne buyurursunuz?” diye bir soru sormuştu.

Atatürk bu suale gayet soğukkanlılıkla ve gülerek şu cevabı verdi;

- “Ben diktatör değilim ve heveslisi de olmadım. Benim diktatör olmadığıma şuradan hüküm veriniz, eğer ben diktatör olsaydım, siz bana bu suali soramazdınız!” diye zarif ve çok makul bir cevap vermişlerdi.

Başka bir muallim de şöyle bir soru sormuştu:

- “Paşam! Din lüzumlu bir şey midir? Hilafetin kaldırılması iyi mi olmuştur?”

Atatürk bu soruya gayet sakin bir tavırla hemen şu cevabı vermişti:

- “Evet, din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası vardır ki; din, Allah ile kul arasındaki kutsal bir bağlılıktır. Softaların din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler menfur kimselerdir. İşte biz, bu vaziyete müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan kimseler, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz, bu kimselerdir.”

Hilafete gelince;

“İşin garibi bazı arkadaşlardan bilhassa hariçten bana hilafet teklifi vaki olmuştur. “Siz halife olunuz.” demişlerdi. Ben bu teklife daima gülerek cevap verdim. Hilafet lüzumsuz ve hatta zararlı bir müessese haline gelmişti. Bundan beklenilen gaye tahakkuk etmemiştir. Birinci Cihan Harbi’nde gördük; Müslümanlar halife ordusuna karşı harp ettiler! Suriye’de arkadan vuranlar olmuştur. Bunlar halifeye bağlı Türk askerlerini şehit etmişlerdir. Hilafet faydalı halini muhafaza etmiş olsaydı, Müslüman âleminin buna uygun hareket etmeleri icap ederdi.

Dinle hilafeti birbirinden ayırt etmek lazımdır. Birincisi ne kadar faydalı ise, ikincisi o kadar lüzumsuz bir hal almıştır. Hilafeti lağvettiğimiz günden bugüne kadar kimsenin buna sahip çıkmaması, Müslüman dünyasının halifesiz de yürüyeceğine ve yürümekte olduğuna en güzel misal değil midir?”

Atatürk yine dinimizle ilgili şu mükemmel açıklamayı yapıyor:

“Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin buyruklarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz.”

“Her fert dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur.”

Nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazım ise, dinimizin gerçek felsefesini tetkik, bilimsel ve feni telkin kudretine sahip olacak güzide ve gerçek büyük âlimler dahi yetiştirecek yüksek kurumlara malik olmalıyız.

(“Seni Anlasaydık Bu Hale Gelmezdik” İsimli Kitap –
İbrahim Candan – Akasya Kitap Yayınları)

İslam’ı Batılı devletlerin elinden kurtarmak konusunda
o kadar inançlı olan Atatürk,
din ve mezhepler konusunda bakın neler diyor;

· Din vardır ve lazımdır.
· Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur.
· Allah birdir, şanı büyüktür. Peygamberimiz, efendimiz hazretleri Cenab-ı Hak tarafından insanlara hakayik-i diniyeyi tebliğe memur ve resul olmuştur. Kanun-i Esasi’si, cümlenizce malumdur ki, Kur’an-ı Azimüşşandaki husustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa ve hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor. Eğer akla, mantığa ve hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk etmemiş olsaydı, bununla diğer kavanini tabiiye-i ilahiye beyninde tezat olması icap ederdi. Çünkü bilcümle kavanin-i kevnineyi yapan Cenab-ı Hak’tır.
· Bizim dinimiz en makul ve tabii bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bu dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir.
· Milletimizin, memleketimizin darül irfanları bir olmalıdır. Bütün memleket evladı kadın ve erkek aynı surette oradan çıkmalıdır. Fakat nasıl ki her hususta âli meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazım ise, dinimizin hakikat-ı felsefiyesini tetkik, tetebbu ve telkin kudret-i ilmiye ve fenniyesine tehasüp edecek güzide ve hakiki ulemayı kiram dahi yetiştirecek müessesatı aliyeye malik olmalıyız.
· Camilerin mukaddes minberleri, halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap olunmakla Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna karşılık hutbe okuyanların taşımaları gereken ilmi özellikler, özel liyakat ve dünya durumunu anlayıp bilme önemlidir.
· Minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ve hakayiki fenniye ve ilmiyeye mutabık olması lazımdır. Hutebayı kiramın ahval-i siyasiye, ahval-i içtimaiye ve medeniyeyi her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinat verilmiş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve icabatı zamana muvafık olmalıdır ve olacaktır.
· Türk Milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum.

Ekleme Tarihi: 01.07.2010 - 18:48
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı vaha1972

al birisini vur ötekisene. Düsünce ayni, akil ayni, görüs ayni, kalip ayni, maksat ayni. Tek düsünceniz türkiyeye hizmet eden hükümeti her vesile ile kötülemek ve mason kemalin cürümüs, kokmus fikirlerini zorla kabul ettirmek.
80 yil geriden gelen dalalet batakliginda bogulmus, dostlari düsman, düsmanlari dost gören zavallilara ne denilir.
Firsat bulduklarinda deliklerinden cikan hasaratlar, zehirlemekten zevk alan beht mayeler. Aslanlarin sofrasindan kemik calan cakallar gibisiniz. Cok övündügünüz icki mübtelasi mason atanizin yapamadiginizi siz yapacaginizimi zann ediyorsunz.



Vaha senin ne azılı Atatürk düşmanı ve bu yolda ne azılı müfteri ve yalancı ve vatanına bunca hizmeti olan büyük bir kahramana karşı ne feci nankör bir insan olduğunuda çok iyi öğrendik.

Fakat şu benim APO, PKK, BDP ilgili yazılarımla ilgili hiç bir tepkini neden göremiyoruz ?
Bunlar hakkında düşüncelerin nedir ? Anlatda şu senin sason, mason, fason masallarından, martavallarından kurtulup şu gerçek yüzünü artık bir görüverelim. Ne dersin ?

Mesela Emine Ayna için neler düşünüyorsun onuda bir yazıverde öğrenelim.

Senin BOP konusunda elektrik verilmiş gibi tepkiler vermen beni bayağı düşündürüyor çünkü. BOP un bir maksadıda kürt devleti ile Türkiyenin bölünmesi çünkü.




Bu mesaj 3 kez ve en son kolye7 tarafından 03.07.2010 - 11:17 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 01.07.2010 - 20:19
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  
RE:

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı kolye7

Fakat şu benim APO, PKK, BDP ilgili yazılarımla ilgili hiç bir tepkini neden göremiyoruz ?
Bunlar hakkında düşüncelerin nedir ? Anlatda şu senin sason, mason, fason masallarından, martavallarından kurtulup şu gerçek yüzünü artık bir görüverelim. Ne dersin ?

Mesela Emine Ayna için neler düşünüyorsun onuda bir yazıverde öğrenelim.[/h3]



kolye senin icin fesat, zannediyorsun senin mason kemali yalan dolanlarla hakliligini göstermeye calistigin gibi; güya benim kürt olmam dan dolayi milliyetcilikle beni suclayacaksin. Su vaha'nin zaif bir tarafini bulsamda oradan saldirsam diye ac canavarlar gibi tuzagin basinda beklerken dislerini tirnaklarini temizliyorsun...

Madem merak ettin, madem zaif bir nokta ariyorsun, madem bu konu hakkinda fikirlerimi merak ediyorsun, iste bende sana ve senin gibi merak edenlere yukarda saydigin serodaklar hakkindaki düsüncelerimi beyan ediyorum.
Islam dinine bin sene bayraktarlik eden türk milletine saldiran kim olursa olsun kardesim dahi olsa nefretle bakarim. Zira Kur'anda övülen, Hadis ile tarif edilen bir millete silah cekilmez, yüz bin tane opo, yüz binlerce pkk, yüz binlerce bdp'yi namaz kilan bir türke degismem. Bin selik sanli bir gecmisi olan bir milleti bu hanlerle ayni kefeye koymam. Türk milletin düsmani benimde düsmanim, onun dostu benimde dostum.
emine aynaya gelince en az mason kemalden nefret ettigim kadar, nefret ediyorum.

Yüz yillardir mutlugu ve aciyi beraber bir arada yasayan iki milleti senin gibileri bir birine düsürmeye calisiyor.
mason kemal olan atan bu iki milleti bir birine düsürdü (sahbeyi bir birine düseren ibni sebe gibi) müslümanlarin arasina milleyetcilik fikrini asiladi ve bunuda malasef basardi. Yahudilerden aldigi emri fazlasiyla yerine getirdi. Islamin ciktigi günden bu yana, islamlar icerisinde mason kemal kadar zalimi tarihler göstermiyor. Bu yolda ebu cehil bile atanin yaninda cok kücük kalir.

Simdik ögrendin düsüncelerimi.
BUNLARI AL FESAT BEYNINE KOY


Bu mesaj 1 kez ve en son vaha1972 tarafından 02.07.2010 - 00:00 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 01.07.2010 - 22:45
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Yaaaa DAİ pardon VAHA efendi insanın gerçek yüzünü işte böyle açığa çıkarıp faş ederler.

Senin kürt kökenli olduğunu anladığım gibi kafatasının içinde sakladığın bölücü zihniyete ileri derece hizmet ettiği belli olan bir yakınlık halinin olduğunuda tam tespit etmiş bulunuyorum.

Çünkü Atatürk düşmanlığının hele hele senin gibi artık çığırından çıkıp adeta yırtınırcasına bağıranların kafatasının içinde zamanında kürt devleti kurulmasına fırsat vermedi diye Atatürke akıl almaz bir düşmanlık kin ve nefret var. Bu kafayı Osmanlının sonlarında azdıran ingilizlerdi, bugünde senin sahip olduğun zihniyet bu ingiliz pislikleri ile hareketle Atatürke hem mason hem dinsiz iftirasını, yalanını, küfürlerini haykırıyorsunuz

Şimdi sen zannediyorsun ki senin burada verdiğin cevapla ben senin APO, PKK karşıtı olduğun yalanını yiyeceğim. Sen yinede öyle zannet.

Benim için hiç bilmediğin bir şeyi daha söyleyeyim burada. Ben bu ülkenin hem tarihsel, hem yaşamsal alanda gelişmelerini hemde internet ve basın yoluyla nabzını çok iyi takip eden ve insanlarını oldukça yakından tanıyan bir insanım.
Burada APO, PKK, BDP v.s için kullandığın sözler bana tam anlamıyla içlerindeki PKK sevgisini yada yandaşlığını saklamak için her türlü kılığa giren iki yüzlü bölücüleri hatırlatıyor.
Bunlarla yüzlerce defa ve çok çeşitli ortamlarda karşılaştım. Aynen senin ifadelerini yada benzerlerini kullanıp akıllarınca milleti kandırıyorlar.

Vatanın, milletin namusunu kurtaran sana bağımsız bir vatan bırakan, bir kahraman için sarfettiğin aşağılık yalanlara iftiralara küfürlere bir bak. Birde öncelikle bacılarınızda gözü olan, vatan haini, bebek katili, binlerce şehidin katili, haçlı maşası APO ve yine onun bölücü sapık ve kadın ticareti dahil uyuşturucu tüccarlığı dahil her türlü pisliği yiyen kanlı cinayet şebekesi PKK için sarfettiğin kelimelere bir bak.

LÜTFETMİŞSİN BE VAHA, GERÇEKTEN LÜTFETMİŞSİN. Bende hemen inandım, yedim bu yalanın daniskasını......

Hala kendin sahip olduğun rezillikleri bana yamamaya çalışmak gibi aşağılık, rezil, iğrenç bir maksatla yırtınıp durmaktasın. Şayet senin bana atfettiklerin doğru ise Allahtan dileğim odur ki tüm laneti benim üzerime olsun.
Fakaaat ben senin söylediklerinden tertemiz isem ki öyleyim, attığın iftiralar, yalanlar ve küfürlerin bedelini Allah yalnız öbür dünyada değil buradada iliklerine kadar yaşatsın, ödetsin sana.

Sen Atatürkü değil gerçek anlamda tanımak kafana zorla sokulan İNGİLİZ TEZEKLERİNİ dinin ve tarihin gerçeği zannedecek kadar akıl, fikir, insaf ve izandan tamamen uzak bir insansın.

Nedenmi ??

Hemen izah edelim.

* Atatürkün akıl almaz cesareti olmasa kurtuluş savaşı diye bir şey asla olmayacaktı. Onu her yönüyle derleyip düzenleyen ve başarıya taşıyan Atatürktür. Ona en yakın olanlar dahi onun bu bağımsızlık savaşına hiç inanmıyorlardı. Savaşta yanında yer aldıkları halde bu böyle idi.

*Padişah dahi böyle bir şeyin akılsızlık olduğunu iddia ediyordu çevresindekilerle birlikte. Ve Atatürkü kurtuluş savaşını başlattığında vatan haini ve din düşmanı ilan edip, idam edilmek üzere yakalanmasının fermanını veriyordu aynı padişah.

*Aynı padişah Yunan İzmire çıktığında "YUNAN ASKERLERİNE KARŞI KOYMAYIN, YARDIMCI OLUN" diye bölgedeki valiliklere emirler gönderiyordu. Hatta padişahın kafasındaki bir kısım medya işgalci yunan askerleri için "KURTARICILAR GELDİ" diyebilecek kadar ihanetin tam içine gömülüveriyorlardı.
Bu kadarlada bitmiyordu tabi Egede bazı vilayetlerde işgalci yunan askerleri için hemde yunan bayrakları ile karşılama törenleri yapılıyordu.

*Ve kısa bir müddet sonra yunan mezalimi ve tecavüzcüleri maharetlerini ortaya koymaya başladıklarında bu beyinsizler ne ile karşı karşıya kaldıklarını irkilerek öğrenmiş oluyorlardı.

*Atatürkün Kurtuluş savaşını başlatması ile yunan işgali aynı zamanda başlar. Ve kurtuluş savaşı için güçler toplanıp yunana karşı harekat başlatıldığında yunan birlikleri tecavüz ve yağmalarla neredeyse Ankara sınırlarına kadar gelmiş olurlar. İşte bu safhadan sonra namus düşmanlarının püskürtülmesi olayı başlar.

*Atatürk bu savaşı yaparken Padişahın zaptiyeleri kurtuluş savaşını yapanları arkadan vurup işgalcilere yardım etmektedirler. Yani Atatürk yalnız cephedeki düşmanlarla değil içerdeki padişah yanlısı kalleşlerlede mücadele etmektedir.

*Padişah kurtuluş savaşına yani halkının böyle bir şeyi başaracağını inanmaktan o kadar uzaktır ki ingilizlere şöyle yalvarmaktadır "BİZ BU HALDE TOPARLANAMAYIZ. BİZİ ONBEŞ YIL SİZ YÖNETİN" ve padişahın ingilizlerden bu isteğinin içinde Ankara ve çevresinde ufak bir toprak parçasına razı olmak acı gerçeğide vardır. O ufak parçanın bağımsızlığıda söz konusu değildir ayrıca.

*Padişaha Egedeki yunan tecavüzleri iletilince acz içinde söyledikleride oldukça içler acısıdır "BU KADARDA (tecavüz olayları için) OLMAZKİ"

*Ve o Atatürk bir ulus devletin temellerini atıp padişahın ingiliz emrine girmeyi dahi kabul ettiği o süreçte bu ülkeyi tam bağımsız ve bugün var olan toprak bütünlüğüyle oldukça ileri safhalara taşımıştı.

Bu anlattıklarım ışığında diyorum ki Atatürkü, Emine Ayna ile aynı kefeye koyan bir insan bu ülkenin vatandaşıda olamaz, müslümanda olamaz. Yalnızca kendini müslüman zanneden, ihanet düşüncesini saklayan, ruhsal hali bozuk bir bölücü yada bölücü yandaşı olabilir.
İstediği kadar kendini kamufle edip saklamaya yada başka türlü göstermeye çalışsın, Allaha and olsun bu gerçeğin ta kendisidir.



Bir devlet adamı düşünün ki hem Mason cemiyetlerini kapayacak, hem İsrail devleti kurulmasını önlemek için gerekirse savaşırım diyecek, üstelik birde ölümü Masonların elinden olacak ve senin gibi vatan kavramından, din kavramından bahsedenler, İNGİLİZ TEZEKLERİNİ TAAM EDİP SONRADA ATATÜRKE PİSLİK ATMAK İÇİN HER YANA KUSACAKSINIZ.

ALLAHA AND OLSUN Kİ ATATÜRK HAKKINDA BU PİSLİKLERİ BEYİNSİZCE HAYKIRANLAR HEM BURADA HEMDE DİN GÜNÜNDE BU PİSLİKLERİN VE İHANETLERİNİN İÇİNDE FECİ ŞEKİLDE BOĞULACAKLARDIR.

BOP mevzusuna neden böyle aşağılık tepkiler verdiğinde artık apaçık ortaya çıktı. Sen SEVR i kabul etmediği içinde aynı anlamda Atatürke düşmansın. Hiç bunu dine yamama bunun arkasında senin aklınca gizlemeye çalıştığın bu vatanın bütünlüğüne ihanet düşüncesinden başka hiç bir şey yok. O nedenle "DİYARBAKIRI BOPUN MERKEZİ YAPACAĞIZ" yaklaşımı nedeniyle yani sinsi emellerine uygun bu politika nedeniyle AKP yi ölümüne savunduğunda apaçık belli oldu.

Yüzyıllardır bir arada yaşayan halkların kardeşliğini ingiliz oyunlarına gelen bir kısım sadakatsiz kürt vatandaşları mahvettiler, halkları içine nifak düşürdüler. Bu ingiliz fitnesi bugün ABD eli ile ve BOP projesi ile tam gaz devam etmekte. Bugün sende aynı ingiliz ve ABD pisliği ile hareket etmekte ve aynı ihaneti yaşamaktasın. Yoksa elektrik verilmiş gibi bana ve Atatürke saldırmazdın.

O ibni sebe dediğin kişide tam senin ve senin gibilerin yaptıklarını yapmıştı zamanında. Şimdi yavuz hırsızlık yapıp neden gerçek kahramanları ve vatanseverleri ona benzetip başkalarına iftira atıyorsun ? Her şey apaçık ortada değilmi ?
Atatürkü benzettiğin rezile bak, senin gerçekten her tarafın, aklın, fikrin birbirine girmiş. Allah ıslah etsin ve akıl fikir ihsan etsin sana. Tabi birde vatan sevgisi.

Yoksa AKP yi bunca feci hatalarına rağmen bu kadar yırtınırcasına neden destekleyesin ?
Benim ağabeyim Erdoğanı sever fakat gerçekleri önüne döktüğümde susar kalır. Benden ufak kardeşim koyu bir AKP li iken bugün "VATANI BABALAR GİBİ SATIYORLAR" diyor ve ateş püskürüyor AKP ye.

Senin bu akıl almaz AKP sevginin BOP haricinde hiç bir nedeninin olduğunada inanmıyorum. AKP yi millete küfür edecek kadar savunanların özellikleri genelde şöyle çünkü

1- Ya parti ile direk bağlantıları yada menfaat bağlantıları var.
2- Yada kafalarındaki kürtistan hayali için AKP yi daha uygun buluyorlar. Maksada Erdoğan gibi bir gafille daha rahat ulaşırız diye düşünüyorlar yani.

Bunların dışında yine önemli bir kesim varki AKP nin bölgeye gerçekten çözümler getireceğini hiç bir bölücü zihniyet taşımadan düşünüyorlar.
Sen kesinlikle bunlardan değilsin çünkü bu görüşteki halk senin gibi AKP uğruna hiç kimseye hakaret etmiyor, iftira atmıyor, sövmüyor.



Bu mesaj 4 kez ve en son kolye7 tarafından 02.07.2010 - 11:40 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 02.07.2010 - 11:16
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
Allah insaf versin, bir esege senin gibi bir insan olacagi teklif edilse inan bin kere esekligi senin gibi bir acubei hilkat olmaya tercik edecektir. Sen nasil bir seysin, insan olan laftan anlar malesef anlama fukarasisin.
Cevablarim sana degil zira cevap anlayana verilir. Senin gibi anlama mahrumu merkeplere cevap verilmez.

Cevabim sena cevap yetisterenlere olacak taki senin nasil bir murdar lase oldugunu anlasinlar. Zaten o kardesler coktan anlamislardir ama yinede bir kere hatirlatmakta fayda var.

Dünyada esi ve benzeri olmayan bir bahce ki; icerisinde güllerin en güzeli, yemisli agaclarin her cesidi, tatli meyvelerin her türlüsü... icinde saraylar tatli su irmaklariyla dolu bir bahce. Doslari gibta ile, düsmanliri gayz ve nefret ile bakarmis. Günün birinde bu bahceye vahsi ahmak birisi ugrar. O bahceyi koruyan bahcivanlar baska islerle mesgul oldugu bir sirada bunu firsat bilip bahceye girer. Güzelliklere yabani, zehirlemekten lezzet alan yilanlar misüllü oda kendi yedigi ve karin sancisi yapan zakkum agacinin yemislerini o bahcenin icine serper ve icmis oldugu pis suyu o temiz irmaklara karistirip defolup gider.

Hikayenin kakikati su kardeslerim.
O bahce islam dini. Icindeki cesit cesit güller ise, Seriat-i Muhammediye (A.S.M) ve Sünnet-i Ahmediye O meyveler ve yemisler ise,ayri milletlere mensup olan müslümanlar. O saraylar ise Islam büyükleri irmaklar ise onlarin berak tertermiz fikirleri. O bahceyi koruyan bahcivanlar ise, her asir basinda gelen müctehitler.
O düsmanlar ise baska dinlere mensup milletler. O bahceye firsat bulup giren vahsi ahmak ise mason kemal. Bahcenin icine diktigi zakkum agaclari ise, kolye ve ona benzeyenler. Yiyerken karin agritan o zakkum agacinin meyveleri ise, mason kemalden miras kalan zehirli fikirleri kolye gibilerine miras kalmis. O pis su ise, icki karin sancisini unuturmak icin mason kemalin sofrasindan eksik etmedigi ickisi.
Ekleme Tarihi: 02.07.2010 - 20:52
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Değerli Ravda yönetimi sizleri defalarca ikazıma rağmen bu artık apaçık bir PKK İTİ VE AJANI olan aşağılık KÜFÜRBAZ yaratığın yazılarını silmemekte ve onu siteden defetmek yolunda hiç bir şey yapmadığınızı üzülerek görmekteyim.

BURADA VAHA DENEN SAPIK RUH HASTASINA HİTABEN KULLANDIĞIM ÜSLUP İÇİN HERKESTEN ÖZELLİKLE HANIM KARDEŞLERİMİZDEN ŞİMDİDEN ÇOK ÖZÜR DİLİYORUM. FAKAT BU AĞIR ÜSLUP DAHİ GERÇEĞİN TAAA KENDİSİDİR. BUNU İYİ BİLİNİZ....

Doğrusu ne yapmaya çalıştığınızda bende merak konusu. Yalnız şunu çok iyi biliyor olmanız gerek. Bu ite meydanı bırakmam ve bu site bu dolaylı kayırma ve müsamaha ve beni bu KUDUZ İT yüzünden mağdur etme yanlışları yine olursa çok zarar görür.

Baş sayfalarda ülkenin birliğine dair defalarca yazı ve haritalar yayınlandığı halde bu bölücü yaratığı neden burada barındırdığınızı anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.

Benim ne kadar azimli ve pisliklere karşı mücadelede yılmayan bir insan olduğumu bugüne kadar öğrenmiş olmanız gerekirdi. Bu arada hele hele birde kafasındaki Apoculuk, kürtçülük kavramını millete aşılamak için islam dayanışması ayakları arkasında ülkenin değerlerine aralıksız söven bu itin karşısında benim çok daha azimle devrede olacağım aşikardır.

Allah insaf versinle başlayıp peşinden ağzına aldığı kokuşmuş kazuratlarını geviş getiren PK İTİ sana burada yaptıklarından sonra insan diyenede yazıklar olsun. Aklınca kendine insan ve müslüman görüntüsü vereceksin. Değil müslüman zerre kadar insan olan senin gibi ağzında KAZURATI ile geviş getirirken Allahın değerleriyle rezilliklerini örtmeye çalışmaz.

Allahın Kuranda "Siz onları insan kisvesinde görürsünüz, oysa onlar en aşağılık hayvandan daha aşağılıktırlar" ayetinin Allaha and olsun en bariz ve aşikar örneğisin.

Burada bu şekilde KUDUZ KÖPEĞE dönüp saldırmanda ŞEYHİN ABDULLAH ÖCALAN vatan haini, sapığını rezil etmiş olmamdır. Şimdi bunu saklayıp, örtüp aklınca bana pislik atacaksın ha.......

Allaha and olsuın seni burada cıvık bir şekilde ortalığa bıraktığın kokuşmuş kazuratının içine gömmek benim artık boynumun borcudur.

Ulan aşşaağılık yaratık önce kokuşmuş kazuratı afiyetle yiyorsun sonrada güllerden bahsediyorsun. Mokun üzerine ne zamandan beri gül dikilyor behey sapık ruh hastası ????

Şimdimi aklına geldi ZİKİMİN diye bahsettiğin ağacın gerçek adınının ZAKKUM olduğu ????
Demekki senin gibi PKK itleri sürekli birbirinize "ZİKİMİN KÖKÜNÜ YE" demeyi vazife bellemişsiniz. Onun için her fırsatta tumanının içinden medet umarak oraya saldırıyorsun. Burası serbest olsa millete ana avrat küfredecek kadar iğrenç rezil bir küfürbaz olduğunda apaçık belli oldu. Senin üslubunda PKK İTLERİ internette kaynıyor. Kimbilir burada apaçık sövemediğin için ne kadar rahatsızsın ??
SENİ GİDİ KOKUŞMUŞ APO KAZURATI SENİİİİİİ .....

Müslümanlıktan bahseden azılı ruh hastası sapığın hezeyanlarına bir bakın. Kendisine gerçek islamı oda nefsinde yaşamış olduğu jhalde öğretmeye çalışan ilim sahibi karşısında sürekli olarak tumanını aşağı indirip sesli bir şekilde ihtiyacını gidermeyi kafasındaki sapık din anlayışının gereği diye biliyor...

Senin kafatasının içinde mercimek kadar beyin olsa Atatürk için sürekli papağan gibi tekrarladığın ve sana bu gerçek tarihtir diye afiyetle yedirilmiş olan İNGİLİZ TEZEKLERİNİ yani Atatürk masondur iftirasını hemen anlar ve özür dilerdin.

Sen ne utanmaz rezil aşağılık bir yaratıksın ki kazuratı bile normal organınla değil ağzınla yapıyorsun, üstelik birde bu pisliklerin içine güller ve Allah kelamı gibi masum ifadeler katıp tastamam bir facia ortaya koyuyorsun.

Tezeğin üzümle karıştırılıp pişirildiğinde ortaya üzümlü kek çıktığını sana kim öğretti a sapık, ruh hastası küfürbaz, yalancı, müfteri ???

SEN AYRILIKÇI BÖLÜCÜ, KÜRTÇÜ BİR MÜNAFIKSIN. BURADADA BU VATANIN EVLATLARININ GERÇEK DEĞERLERİNE GÖLGE DÜŞÜRMEK İÇİN DİN KİSVESİYLE HER TÜRLÜ AŞAĞILIK İŞİ YAPMAKTASIN.

Ve tekrarlıyorum isteyen buradaki iddialarımı yazılar üzerinden inceler.

Sana burada yazdıklarını okuduktan sonra insan diyen dahi Allah katında yanmıştır.

Duble İsmini yani Vaha/Daiyi ibret olarak birleştirip VAAAH DAYI VAH diye latif olarak seni ikaz ediyordum. Fakat artık ne kuduz köpek olduğunu apaçık olarak ortaya koyduğun için ismine yeni bir versiyon tespit ettim.

Bundan sonra senin duble VAHA/DAİ ismini, "OOOOHA AYIII" diye vererek başlayacağım söze.



Şimdi diyeceksinki ayıya oha denirmi ? Bu senin ne karmaşık bir hayvan olduğunu mecaz anlamda vurgulamak içindir........

Senin ne aşağılık bir yaratık ne vatan haini, yediği kabın içine pisleyen sefil olduğun Atatürke yağdırdığın hakaretlerden ve iftiralardan belli.

Atatürkten neden bu kadar rahatsız oluyorsun behey bölücü it. Yunanlıların memleketine gelip dedenin hanesindede Egede yaptıklarını yaptırmadığı içinmi ??
Senin namus anlayışın zaten bütün bacılarınız isnatla "TÜM PKK YANDAŞI KADINLAR KENDİMLEŞMELİ" diye yepyeni sapık sözcükler türeten sapığı sevmenden belli.

Hayvan bile sayılamayacakken burada birde dinden imandan bahsediyorsun. Hele hele birde birlikten, vatandan bahsetmezmisin o Kürdistan hayaliyle spazm geçiren beyinsiz kafanla.....

Atatürk içki içerdi malum sebeplerle. Ya sen bu hale gelmek için ne gibi pislikleri içip sarhoş bile sayılamayacak aşağılık, rezil hale geldin. Bu hali içki bile yapamaz. Mümkün değil.

Bu yazının neden bu kadar ağır ifadeler taşıdığını anlamak isteyenler bu VAHA adlı ikiyüzlü vatan haininin bana karşı yazmış olduğu yazıların tümüne şöyle bir bakıversinler yeter.


Vaha sana burada KUDUZ İT diye hitap ediyorum. KÜRTÇÜ, BÖLÜCÜ v.s. diye hitap ediyorum.Şayet sen Allah katında bundanda daha rezil ve aşağılık halde değilsen Allah beni öbür tarafa bu rezil ve aşağılık sıfatlarla alsın..




Bu mesaj 7 kez ve en son kolye7 tarafından 03.07.2010 - 11:19 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.07.2010 - 10:59
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
kuyruguna bastim yinekahkaha bas bas bagiriyor layik olmadigin halde baskalarindan yardim bekliyorsun.
Be hey mason kemalin 55 yasindaki merkebi senin hakkinda verdigim misal cuk diye tormus agzindan salyalar aka aka iftira, yalan, hile ve en asagilik seylerle beni itham ediyorsun. Sana aciyorum cünki acinacak halde zavallinin birisin. Kimse tarafindan benimsenmiyen nefretle anilan, herkesten tokat yiyen ve yasina ragmen kimseden saygi görmeyen acubei hilkatin birisin.
Ben pkk'liymissim kahkaha kahkaha bunu seytana bile yutturamazsin Pkk'dan en az senin atan mason kemal kadar nefret ediyorum.
Yalandan dolandan yazdigin kopyalarin bitince ne b.... yiyecegini sasirdin senin gibilerin zihniyettinde bi okadar senin kadar asagilik olan pkk ile mi beni itham ediyosun. Heyhat eyne sera minel sureyya. Kuyu dibinden yildizlara tas atan ahmagin birisin sen.
Azimli olduguna hic süphem yok. Zira senin gibi akilsiz bir merkep azm edip asla hendekten atmayacaktir. Icinde bulundugu pislik icinde eglenip duracaksin.
Senin icin ben insan degilmisim. Gülüm bari, Senin gibi burnuyla pislik toplayan sarlatan seytanlarin nazaraninda insan olsam ne yazar, olmasam ne yazar. Birak bunu insan olan insanlar karar versin, senin gibi saskin merkepler degil.

mason kemalin merkebi hersey icin yemin etmeyi huy haline getirmissin. Bundan dolayi cin carpmis seytanlara benzemissin neyin dogru neyin yanlis oldugunu farkinda olmayan seytan oyuncakalarina benziyorsun.

Vatan hainligi ile ithamina gelince. Be hey zakkum meyvesi. Bu vatan bölünmez ve bölünmeyecekte. Buna senin atan mason kemal muvafak olamadi, onun merkebi sen muvafak olamayacaksin, senin gibilere benzeyem ve mason atanin yadigi olan pkk'da muvafak olamayacak.
Küfür meselesine gelince. Benim küfür ettigimi isbatlasana sarlatan. saskin esek küfür ile hakaret ayri seyler. Ben sana ve atan olacak mason kemale en asagilik hakaretleri ediyorum. ama küfür etmiyor. Küfür senin gibi merkeplerin meziyeti.
senin alimlik meselesine gelince. Kackere bunu isbat ettim sen alim degil cahil merkebin tekisin. Sen kim alimlik kim be hey budala.

Atan olan mason kemalden özür dileme meselesi ise. Binlerce masum müslümanin kanina giren. bi önceki yazimdaki o güzel bahceyi pisletmek icin elinden geleni yapan, müslümanlarin icine nifak, fitne, ayrimcilik ve milliyetcilik gibi asagilik fikirleri asilayan bir Cehennem oduncusundan... bunlari yaptigindan dolayi özür bekliyorsan cok beklersin sakarin oduncusu.
münafiklik meselesine gelince. Sen ne azili bir seytansin ki, isine gelmeyince sende olan rezil sifatlarla tesmiye ediyosun. Eee insan kendinde olanlari baskasinda da görmek istermis.
Bakiyorum herkesin arkasinda duruyor ne cikarttigini merak ediyor ve cok lezzetli bir seymis gibi durmadan yiyorsun afiyet olsun....

Bana insan diyen Allah katinda yanmistir meselesi ise. Be hey saskin merkep baska isin kalmadi da yahudi ve hiristiyan sapiklari gibi Allah adina konusmayadami basladin haysiyetsiz akil fukarasi.

Pislik atiyorum meselesine gelince. Merkep kolye pislige pislik atildigi nedere görülmüs.

Türkiyenin degerlerine hakaret etme meselesine gelince. Senin kadar asagilik, yalanci, iftiraci birisini görmedim. Bu Vatan icin gözümü kirpmadan canimi veririm, bunu isbat etmezsen serefsizsin hadi hodri meydan hadi isbatla bakalim. Ama deger dedigin mason kemal ise o bu vatanin degerleriyle uzaktan yakindan alakasi yok. Zira o bu ülkenin degil masonlarin degerlerinden. Din düsmani hainler, bölücüler nezamandan beri deger olmus onuda anlamakta zorluk cekiyorum.

Ravda yönetiminin bana musahama edip atmamasi meselesine gelince. Ravda yönetimi beni atsa da atmasada saygi duyarim kimseyede kirilmam. Eger beni senin asagilik yalanlarindan dolayi atacaklarsa hic durmasinlar atsinlar.
Simdik sen bunu söyledinya bi de tehtit ettin hemen atarlar beni nede olsa bekduan mesur hemen tutar büyük bir alimsin ya her kes seni adam yerine koyuyor ya, senin yazilarini okuyan parmaklarini isiryor ya, seninle ugrasan hayret ve korkusundan ne yapacagini sasiriyor ya, sana karsi saygida kusur etmiyorlar ya, bi dedigini iki etmiyorlar ya.... ya ya ya ya senin hakkinda ya lar bitmez. Bu kacinci kez sikayetin ne dir bu korkun telasin benden korkma o mülleves ruhuna dokunmam. Biliyorum sana ve mason atana karsi cok hakaret ediyor aci gercekleri göz önüne seriyorum. Herkesin gizledigi gercekleri ben acik konusuyorum. ve konusacamda.
Sana bir keresinde söyle yazmistim! Yolda gelirken kamcimi düsürdüm seni kilincimla ada edecem diye.
Ama bakiyorum sen hala seytanligi insanliga, mason kemalin merkepligini medeni bir insan olmaya tercih ediyorsun. Simdiye kadar kilincin keskin olmayan tarafiyla vuruyordum kafana, bundan sonra keskin tarafini kullanacam.

Atatürk içki içerdi malum sebeplerle diye hamakatta bulunmussun. Aca o malum sebeler nelerdir bi zahmet yazi versen. Yoksa susuz bi cölde kaldida su bulamdigindan dolayi icki icmek kendisine helal oldu. Yoksa sendemi susuz bir cölde atan gibi dolasiyorsun ondan dolayi ickiyi mubah görüyorsun?
Ekleme Tarihi: 03.07.2010 - 19:39
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Değerli Ravda yönetimi yine üzülerek görüyorum ki bu KUDURMUŞ PKK İTİNİ ısrarla hala burada tutmakta ve manasız hırlama ve havlamalarına meydan vermektesiniz.

Merak etmeyiniz belediye itlaf ekiplerinde hiç görev almadım ama iki ayaklı PKK İTLERİNİN hakkından EvvelAllah gelirim.

--- Behey vatan haini kuduz köpek açık açık itiraf ediyorsun BEN PKK LIYIM APOYU SEVİYORUM DİYE bağırıyorsun. Ve burada milletle alay eder gibi ruh hastası hezeyanlarını hala utanmadan sıkılmadan ortalığa döküyorsun.

--- Behey APONUN KUDUZ KÖPEĞİ Atatürk Apo gibi bacının ırzınamı göz diktide o sapıkla aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk APO gibi HAÇLI BİLMEM NESİ UĞRUNAMI mücadele verdide satılık haçlı maşası APO İTİ ile aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk Apo gibi yatağına girmeyen dağdaki bacılarını öldürtttüğü gibi sapık işlermi yaptıki aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk Apo gibi günahsız sayısız insanımı, bebeği kadınlarımı öldürttüki Apo iti ile aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk APO gibi eroin satıp milletin evladınımı zehirledide aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

Söylesene, İçki ile kafayı yemiş APO İDRARI İLE KAFAYI BULMUŞ, ZOM OLMUŞ VATAN HAİNİ, SAPIK RUH HASTASI.

Anlaşılan o ki Atatürkün seni ve senin gibi VATAN HAİNLERİNİ yunan ve ingiliz tecavüzünden kurtarması hiç iyi olmamış. Neden bu tecavüzlerden kurtulduğun için rahatsızsın anlatırsan memnun oluruz.

*** Şimdi senin bacına birileri tasallut etse, bir içki içen vatandaşta bacını kurtarmaya çalışsa ona "Dur lan benim bacımı kurtarma ne yaparlarsa yapsınlar içki içenin kurtarmasından iyidir" mi diyeceksen behey makat beyinli PKK İTİ.

*** Şimdi senin bağını bahçeni hristiyanlar istila etse, bir içki içen vatandaşta sana yardım edip kurtarmaya çalışsa bu adama "Haçlının şeyi senin yardımından iyidir" diyerek bu tecavüze razımı olacaksın A APONUN İDRARI İLE KAFAYI YEMİŞ VATAN HAİNİ ???

*** Diyelim ki seninle aynı din görüşünü paylaşmayan bir insan seni bir uçurumdan yuvarlanırken tutup kurtarmaya çalışsa bu kişiye "Senin yardımını istemem " deyip uçurumamı atlayacaksın behey kazurat beyinli BÖLÜCÜ İTİ ??



Asıl benim sana içtiğinle ilgili bir sorum olacak. Sen bu ıçılmış, düz kontak olmuş, sapıtmış, kafayı yemiş hale gelmek için APONUN idrarınımı içtin ? Ki bana kesinlikle öyle geliyor.

Azılı internet sapığı bunca akıl dolu yazıma verdiğin cevapları en çığırından çıkmış VATAN HAİNİ, SAPIK RUH HASTALARI bile zor verir.

ARTIK BİR TARAFLARINI YIRTIP PARÇALASANDA PİSLİĞİN TEKİ OLDUĞUNU, SAPIK OLDUĞUNU, VATAN HAİNİ OLDUĞUNU, PKKLI OLDUĞUNU BİR DAMLACIK AKLI OLAN HERKES ANLAMIŞTIR.

Burada göstermiş olduğun tavır önce havlayıp işine gelmediğini ısıran işine geldiğininde şurasını burasını yalayan uyuz itlere benziyor.

Ortalığa tumanı sıyırıp hacet giderdikten sonra birde iinsanmış gibi nasıl konuşabiliyorsun ? Tam anlamıyla piskopatlığın en azılı şekli olması bakımından ruh doktorlarının ilgisini celbedeceğide mutlak.

Şayet sen insansan bende diyorum ki tüm insanlığa müjde olsun yeryüzünde bir tek hayvan kalmamış demektir.

İkide birde sıfatını söyleyip peşindende kazık sokulmuş gibi acı acı anırıyorsun ama şunu iyi bilmen gerekir, kuduz köpeğin anırması çok fena yadırganıyor. Çok gülünç oluyor.
Ve şunuda hiç unutma ben bu 55 yaşımla senin gibi ÇOOOOOK ANIRAN, DAHA DOĞRUSU ANIRMAYA ÇALIŞAN KUDUZ KÖPEĞİN HAKKINDAN RAHATLIKLA GELİRİM...




Bu mesaj 4 kez ve en son kolye7 tarafından 04.07.2010 - 20:39 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.07.2010 - 22:42
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
Bak, Bak su zincirini koparan merkebin yazdigi seylere. BAK Su kendini alim diye ortada konusan cehennem oduncusuna, bak bi söylediklerine. Söylenmesi degil bir alime, cahile bile yakismayacak yazilmasi yüz kizartan yazilarina. Bak su 55 yasindaki Cehenneme odun tasiyan merkebe, bu kelimeleri yazmaktan 15 yasindaki genc bile utanir.
Senin gibi mason kemalin merkepleri yazacak seyleri bitince küfür etmekten baska careleri kalmiyor. Ondan dolayi yadirgamiyorum senin gibi bir merkebin su yazdiklarini.
Ne oldu mason kemalin alim merkebi, durmadan kop yaptigin sacma sapan seyler bittide, yazdiklarimin altinda ezildin büzüldün, basina basilan itler gibi kuyrugunumu salliyorsun.
Er meydanina Er olu Erler cikar. Senin ne isin var bu meydanda, senin yerin ahir oraya aitsin. Cek git ahirina sana benzeyen ve hizmet ettiginiz o malum mülevves ruhda orada, seninde baglanacak ipini hazirladim gel basina gecir.

Su sözleri yazarken aynayami bakiyordun merkep, 55 yasindaki küfürbaz cakal. Aslanlar sofrasinda kemikmi calacaksin, calmana gerekyok Aslanlardan geriye kalan kemikleri ahira atiyorlar, taki senin gibi itler onlari yalayip oynassin.
Bakiyorum o kemiklerin kilciklari bogazinda kalmis acidan uluyup duruyorsun, yaninda merkebi oldugun mason kemalin serbeti (icki) varsa biraz ondan ic, en azindan acisini unutur kuyruguna basilan merkepler gibi anirmazsin.

Kilincin keskin darbesini basina yiyince ne yazacagini ne yapacagini sasirdin. Basina vurulmus merkepler gibi kendi etrafinda dönmeye basladin.
Be hey vuralan darbelerden basi dönen merkep, yazacak bir seyi kalmamis sersem Cehennem oduncusu senin kohmus köhne kopyalarini kabul etmeyen herkese birseyler yakistirmaktan bikmadinmi? Her kese birseyler yakistirmayi meziyet haline getiren mason kemalin uluyan iti, kendinde olan seyleri baskalarinami yakistiriyorsun hey hat eyne sera minel sureyya....
Bakiyorum yazacak bir seyin kalmayinca insanlarin ar yerleriyle oynmaya basliyorsun. Dikkat et o oynadigin seylerin zarari dokunmasin. Kazurat yemeyek, pis sulari icmeyi sofrandan eksik etmiyorsun, cok tatlimi geliyor durmadan ayni seyleri yemek, burnunla pislik toplamak hosunami gidiyor ki, durmadan ayni seylerle mesgul oluyorsun.

Apo ve mason kemal bir birinden ne gibi bir farki, ikiside vatan haini, ikiside masumlarin katili, ikiside din düsmani, ikiside namus ve irz dümani. Sende onlarin uluyan iti olma serefine erdin tebrik ederim.
Benim namusumun bekcisi ne senin mason atan nede ona benziyen apo, ben kendi namusumu koruyacak gücteyim Allah'a sükür.
Sen kendine bak koruyamadigin yada önem vermedigin namusunun bekciligini baskalara havale etmissin tuh sana, serefsiz yüzüne tükürsem tükürügüme yazik olur.

Sonunda ne mal oldugun anlasildi! yedigin darbelerden yüzündeki masken düstü! Seni o mikrap yuvandan cikardim, gercek mide bulandirici yüzünü gösterdim. Sözde alimim diye otrtada dolasiyor, ilminin meziyetlerini anlatiyordun, senin nasil bir merkep oldugunu bundan sonra Ravda da ki herkes bilecek, herkeslerden saygi bekliordun. Bundan sonra saygi yerine tükürülecek merkep olacaksin.
Sözde toplum bilimcisiymis bu 55 yasindaki merkep, herkeslere akil verirmis bu sarlatan seytan.
Be hey müleves ruhunu seytana satmis, mikrop yuvasi bedenini mason kemale merkep yapmis sahtekar. Sen önce bi kendini yönet, kendini yönetmekten mahrum fukara senkim toplum bilimciligi kim.

55 yasindaki merkep kolye! eger haysiyet ve sereften bir seyler anliyorsan buradan def olup gidersin. Zira bundan sora bura pis ve mide bulandirici yazilari yazmaya devam edecek yer yüzünde birisi olacagini ben tahmin etmiyorum. Ama sen süprizlerle dolusun belkide yazmaya devam edersin.
Ama bunu yaparsan sani kale alip adam yerine sokacak bir insanin olacagini sanmiyorum. Artik Cennetten kovulmus hocan seytan gibi sende manen buradan kovuldun. Ruhunu seytana, bedenini mason kemale merkep yapanlara kimse saygi duymuyor. Herkeslerden nefret göreceksin, kimse sani kale bile almayacak vah vah ahmak fukara.
Ekleme Tarihi: 04.07.2010 - 15:38
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 

OOOOOHAAA AYIII zannediyormusunki senin dansöz gibi kıvırmalarınla dolu ruh hastası sapık yazılarını artık kale alırım. Behey SAPIK PKK İTİ önce yazıları cevapla ondan sonra istediğin gibi imralıda dansöz gibi kıvırırsın.
Ne mok olduğunu anlaman içinde benim yazılarımı gördüğünde nasıl tumanı sıyırıp ortalığa bıraktığına delil sözde cevap kokuşmuş kazuratlarına bak....



Değerli Ravda yönetimi yine üzülerek görüyorum ki bu KUDURMUŞ PKK İTİNİ ısrarla hala burada tutmakta ve manasız hırlama ve havlamalarına meydan vermektesiniz.

Merak etmeyiniz belediye itlaf ekiplerinde hiç görev almadım ama iki ayaklı PKK İTLERİNİN hakkından EvvelAllah gelirim.

--- Behey vatan haini kuduz köpek açık açık itiraf ediyorsun BEN PKK LIYIM APOYU SEVİYORUM DİYE bağırıyorsun. Ve burada milletle alay eder gibi ruh hastası hezeyanlarını hala utanmadan sıkılmadan ortalığa döküyorsun.

--- Behey APONUN KUDUZ KÖPEĞİ Atatürk Apo gibi bacının ırzınamı göz diktide o sapıkla aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk APO gibi HAÇLI BİLMEM NESİ UĞRUNAMI mücadele verdide satılık haçlı maşası APO İTİ ile aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk Apo gibi yatağına girmeyen dağdaki bacılarını öldürtttüğü gibi sapık işlermi yaptıki aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk Apo gibi günahsız sayısız insanımı, bebeği kadınlarımı öldürttüki Apo iti ile aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

--- Atatürk APO gibi eroin satıp milletin evladınımı zehirledide aynı kefeye koymaya çalışıyorsun ?

Söylesene, İçki ile kafayı yemiş APO İDRARI İLE KAFAYI BULMUŞ, ZOM OLMUŞ VATAN HAİNİ, SAPIK RUH HASTASI.

Anlaşılan o ki Atatürkün seni ve senin gibi VATAN HAİNLERİNİ yunan ve ingiliz tecavüzünden kurtarması hiç iyi olmamış. Neden bu tecavüzlerden kurtulduğun için rahatsızsın anlatırsan memnun oluruz.

*** Şimdi senin bacına birileri tasallut etse, bir içki içen vatandaşta bacını kurtarmaya çalışsa ona "Dur lan benim bacımı kurtarma ne yaparlarsa yapsınlar içki içenin kurtarmasından iyidir" mi diyeceksen behey makat beyinli PKK İTİ.

*** Şimdi senin bağını bahçeni hristiyanlar istila etse, bir içki içen vatandaşta sana yardım edip kurtarmaya çalışsa bu adama "Haçlının şeyi senin yardımından iyidir" diyerek bu tecavüze razımı olacaksın A APONUN İDRARI İLE KAFAYI YEMİŞ VATAN HAİNİ ???

*** Diyelim ki seninle aynı din görüşünü paylaşmayan bir insan seni bir uçurumdan yuvarlanırken tutup kurtarmaya çalışsa bu kişiye "Senin yardımını istemem " deyip uçurumamı atlayacaksın behey kazurat beyinli BÖLÜCÜ İTİ ??



Asıl benim sana içtiğinle ilgili bir sorum olacak. Sen bu ıçılmış, düz kontak olmuş, sapıtmış, kafayı yemiş hale gelmek için APONUN idrarınımı içtin ? Ki bana kesinlikle öyle geliyor.

Azılı internet sapığı bunca akıl dolu yazıma verdiğin cevapları en çığırından çıkmış VATAN HAİNİ, SAPIK RUH HASTALARI bile zor verir.

ARTIK BİR TARAFLARINI YIRTIP PARÇALASANDA PİSLİĞİN TEKİ OLDUĞUNU, SAPIK OLDUĞUNU, VATAN HAİNİ OLDUĞUNU, PKKLI OLDUĞUNU BİR DAMLACIK AKLI OLAN HERKES ANLAMIŞTIR.

Burada göstermiş olduğun tavır önce havlayıp işine gelmediğini ısıran işine geldiğininde şurasını burasını yalayan uyuz itlere benziyor.

Ortalığa tumanı sıyırıp hacet giderdikten sonra birde iinsanmış gibi nasıl konuşabiliyorsun ? Tam anlamıyla piskopatlığın en azılı şekli olması bakımından ruh doktorlarının ilgisini celbedeceğide mutlak.

Şayet sen insansan bende diyorum ki tüm insanlığa müjde olsun yeryüzünde bir tek hayvan kalmamış demektir.

İkide birde sıfatını söyleyip peşindende kazık sokulmuş gibi acı acı anırıyorsun ama şunu iyi bilmen gerekir, kuduz köpeğin anırması çok fena yadırganıyor. Çok gülünç oluyor.
Ve şunuda hiç unutma ben bu 55 yaşımla senin gibi ÇOOOOOK ANIRAN, DAHA DOĞRUSU ANIRMAYA ÇALIŞAN KUDUZ KÖPEĞİN HAKKINDAN RAHATLIKLA GELİRİM...


Ekleme Tarihi: 04.07.2010 - 20:44
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
keskinmetal su an offline keskinmetal  

655 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.06.2008
En Son On: 10.10.2014 - 14:55
Cinsiyeti: ----- 
çok yazık kardeşlerim yakışıyormu ikinizde ehli kamil insanlarsınız
bırakınb boş lafları dünyayı ne sen nede öbürü kurtarır
bir birlerinize hakaret edip duruyorsunuz
şimdi içimden bunun neresinde müslümanlık yatıyor demek geliyor ama size akıl verme niyetinde deyilim
bence bir birinize cevap vermeseniz daha iyi olur kanatindeyim bırakın kardeşlerim
herkes neyin ne olduğunu en az sizin kadar biliyor neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz
neyse kısa keseyim sonra görüşürüz
Ekleme Tarihi: 05.07.2010 - 21:32
Bu mesajı bildir   keskinmetal üyenin diğer mesajları keskinmetal`in Profili keskinmetal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Merhabalar,

Keskinmetala kardeşime yalnızca kendi açımdan katılıyorum. Evet bu tartışmadaki üslup bana hiç yakışmıyor. Zaten normal hayatımdada böyle bir üslubun hiç bir zaman yeri olmadı, olamaz. Çünkü kimse burda internet ortamındaki gibi saklanma imkanı olamayacağı için böyle bir deliliği asla yapamaz. Yani Vaha/Dai üslubu ile karşımda asla konuşamaz. İçinde böyle bir habis olsa bile.

Bu üsluba sebep olan kişinin ise şayet ortam müsait olsa burada kullandığı üslubu dahi mumla arayacağınızdan adım gibi eminim.

Fakat ben bu üslubu burada resmen düşmanlığını ve burada apaçık niyetini ortaya döktüğüm sorunlu vatandaş nedeni ile kullanmak mecburiyetinde kaldım. Size düşmanca saldırana karşı en azından kalkan kullanırsınız. Pamuklu yastık değil.

Keskinmetal kardeşim kendisinin benle karşılıklı yazışmalarında bu şekilde bir üslup kullandığımı hatta buna uzaktan yakından benzeyen bir tek yazımı göstersin, sizlere söz veriyorum hemen siteyi terkedeceğim. Hemde bir daha uğramamak üzere.

O nedenle benim burada izlediğim yol bazen hoş görünmesede, bunlara mecbur bırakılmak ve pisliğe meydanı terketmemek için mecburen izlemiş olduğum bir yoldur. Çünkü bu kişinin burada yaptığı ve maksadı apaçık olarak her türlü rezilliğe başvurmak sureti ile benimle savaşmak ve beni saf dışı bırakmaktır.

Peki bunda zerre kadar haklılığı söz konusumudur ? Asla... Yazılarımın tümüne bakınız, bu sorunlu vatandaşın iftiralarını, hakaretlerini, yalanlarını ve küfürlerini cevapladığım bir kaç yazı dışında kullanmış olduğum üslup burada kullanılan en güzel, en hoş görülü en sabırlı üsluplardan biridir.

Aslında çok ağır gibi görünen bu başlık altındaki bundan önceki son yazımda dahi kupkuru bir çatışma gayesi değil apaçık uyarılar vardır. Kimlerin vatan ve din adına konuştuğu feci tablosunu görebilmek ve gösterebilmek adına tabi.

Şayet bir kişi ülkenin çoğunluğunun sevdiği ve bu ülkenin hem kurtuluşunu sağlayan hemde bağımsız bir devlet olarak onu yaşama sokan bir lidere burada kullandığı küfürler, hakaretler, yalanlar ve iftiralar atıyorsa, bu kişi kesinlikle yanlış bir insandır. Ve bu anlamda bu gibi insanların, böyle mütevazı olduğunu kabul ettiğim sitelerde forumlarda kesinlikle barındırılmaması gerekir.

Kaldıki bu kişi aynı feci fiilleri şahsıma karşıda fütursuzca işlemiştir.

SAPLA SAMANI BİRBİRİNE KARIŞTIRMAZSAK ADİL BİR FORUM ORTAMININ OLUŞMASI VE DEVAMINADA HİZMET ETMİŞ OLURUZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM.

Kalın sağlıcakla...



Bu mesaj 1 kez ve en son kolye7 tarafından 06.07.2010 - 11:57 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 06.07.2010 - 11:06
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
keskinmetal su an offline keskinmetal  

655 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.06.2008
En Son On: 10.10.2014 - 14:55
Cinsiyeti: ----- 
kardeşlerim yazmaya davam edecektim malesef misafirlerim gelince kesmek zorunda kaldım

benin demek istediğim cok yüksek vebale giriyorsunuz şimdi bu siteye bir misafir kişi katılsa ve bu yazılanları okusa acaba ne düşünür o an senin veya dainin haklı veya haksız yönünü düşünecek zaman bulamadan .böyle sitsmi olur der çıkar işin içinden ben bunu inanan birisi için diyorum

ya birde inanmayan birisi olursa müslümanlık ve müslüman hakındaki düşünce ve fikirlerini düşünmek dahi
istemiyorum

yoksa beni mazur görün ama sizlere akıl vercek deyilim ama müslüman kendinden sorumlu olduğu kadar
cevresinden ve yaşantısındnda sorumlu olmalıdır diyorum
hele ağza alınan hakeretler bir müslümana ve müslüman kimliğine yakışmayacak kadar abets
ben birinize hak vermek için veya birinizi haksız gördüğüm için deyil müslümanlığa yakışmayan harketlerde bulunduğunuz için sizlere bir kardeş nasihatı vereyim dedim acizhane olarak
benin son sözüm benide senide daiyide ne bop porejesi
ne atatürk nede bir başkası kurtarır beni yaptığım amelim kurtarır
bir konu açılmış eğer dikkate deyer bulursam katkıda bulunurum eğer görmezsem cevap dahi yazmam

ama bu okumam anlamınada gelmesin

gelin kardeşlerim bir birinizden helallik alın ve bu kısır döngüye son verin eğer bir birinizin konusundanda hoşlanmıyorsanız ilaki cevap yazma zorunda deyilsiniz
okur geçersinniz
müslümanlar kardeştir fikirleriuyşmaya bilir
hani kafire bile kafir demeyinizi hatırlatır bu hakaret dolu yazışmalrınıza bir son vermenizi
ve allahc.c.için bir birimizi sevelim diyorum



ve dünkü yazımdan birdaha bahsetmek istiyorum

bu sitede bulunan tüm kardeşlerimin en az sizlerin kadar bilgi sahibi olduğunu söylemek istiyorum
o yüzdende kimsenin kimseye üstünlük sağlamak için kısır sürtüşmeler görmek istemiyorum
bırakalım herkes eteğindeki taşları döksün benim bu siteye giriş amacım allah c.c.nin rızası içindir
bu samimiyetime inanıp inanmamakta herkes hürdür
ve giren kardeşlerimin amacınında allah c.c.rızası için olduğunu düşünüyorum
onu için diyorumki hekes fikrini konuşa bilir ama seviyeli ve müslümana yakışır bir vaziyete
sanırım amacımın ne olduğunu izah edebilmişimdir ben yinede sizlerdende helallik diliyorum
ve müslümanın nasıl davranması gerektiği konusuna bir daha dikkatinizi çekiyorum
ve birbirnizden onur ve gurur meselesi yapmadan helallik almanızı bir kez daha hatırlatmak istiyor ve

selam ve saygılarımı sunuyorum
Ekleme Tarihi: 06.07.2010 - 20:42
Bu mesajı bildir   keskinmetal üyenin diğer mesajları keskinmetal`in Profili keskinmetal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  
RE:

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı kolye7
Yani Vaha/Dai üslubu ile karşımda asla konuşamaz.[/B]



Alıntı
Orijınalı kolye7

Alıntı
Orijınalı gizlizor

kardeş sen ne yaptın.:=)

Dai şimdi ne yazsın buraya kahkaha



Anlaşılan şu benim Dai'ye duble ismi için söylemiş olduğum (vaha ve dai adlarını birleştirerek) VAAAH DAYI VAH söylemine birde GİZLİZOR adınıda ekleyerek VAAH GİZLİ DAYI VAAAH demem hiçte yanlış bir iş olmayacak.

Gizlizor, ister Dai ol, ister Vaha, ister Gizlizor. İstersen hepsi birden ol.



kolye efendi
seni ve zihniyetini Allaha havale ettigimi
seninle hic bir hususta yazismayacagimi acik ve net belirtmistim
yazdiklarina her müdahile Dai demeye basladigin icin
seni hanüsülasyon görmekten
degerli ravdanet ziyaretcilerinide senin hezeyanlarindan kurtarmak icin
SON KEZ yaziyorum
vaha1972 üye ile uzaktan yakindan hic bir alakam yoktur.

hersey herkesin gönlüne göre olsun
Esselamualeyküm
Ekleme Tarihi: 07.07.2010 - 02:43
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Anlat Dai/Vaha anlat çooook heyecanlı oluyor. Affedersin ama külahımda yokk i ona anlat diyeyim sana.

Dai adını artık benim karşımda bu şekilde mücadele edemeyeceğini anladığın ve hakaret ve küfürle mücadele için kullandığın Vaha adını kullanmaya karar vermiş olduğun için kullanmadın.

Ama artık Daiden sonra Vaha adınında hesabı görülmüş olduğundan sana kendini hiç boşa yorma demekten başka bir yapacak şeyim kalmıyor.

Şüphesiz Allah yalan söyleyenide biliyor, gerçek söyleyenide. Ondan hiç bir şeyi saklamak mümkünmü ?

Tüm hükümlerimin ve iddialarımın arkasındayım ve kefiliyim.

Böylece tüm kardeşlerime esen kalın diyorum...

Ekleme Tarihi: 07.07.2010 - 10:17
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
3 yıl önce akdardıgım bu yazı dizisi kör birinin dahi görebilecegi durum a gelmişken hala birileri görmüyorsa diyecek söz yok ALLAH kapanmış gözlerini acsın amin...

filisdinde afganisdanda ve ortadogudaki zülümler sürerken bob projesi altında siyonisler muslumanın ırzına namusuna canına ilişiyorsa birileride cıkıp ben eşbaşkanıyım diyorsa bunu diyen kişinin samimiyetinden şuphe duyarım ve musluman bir turk olarak başbakan olarak kabul etmem ve bu zihniyetteki bir kişi beni temsil edemez hic bir samimi muslumanı da etmemeli bu proje kapsamında yapılan zülümleri göre göre birileride ben es başkanıyım dedigini duya duya bu kişileri destekliyorsanız diyecek bir şey yok sizi sizin vicdanınıza bırakıyorum ALLAH islah etsin amin...üzüntülü
Ekleme Tarihi: 08.07.2010 - 20:27
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  
RE:

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı kolye7

Anlat Dai/Vaha anlat çooook heyecanlı oluyor. Affedersin ama külahımda yokk i ona anlat diyeyim sana.

Dai adını artık benim karşımda bu şekilde mücadele edemeyeceğini anladığın ve hakaret ve küfürle mücadele için kullandığın Vaha adını kullanmaya karar vermiş olduğun için kullanmadın.

Ama artık Daiden sonra Vaha adınında hesabı görülmüş olduğundan sana kendini hiç boşa yorma demekten başka bir yapacak şeyim kalmıyor.

Şüphesiz Allah yalan söyleyenide biliyor, gerçek söyleyenide. Ondan hiç bir şeyi saklamak mümkünmü ?

Tüm hükümlerimin ve iddialarımın arkasındayım ve kefiliyim.

Böylece tüm kardeşlerime esen kalın diyorum...







Basinda küllah olup olmadigini bilmiyorum ama kafatasinin icinde akil olmadigina kesinlikle eminim.
Behey divane bas, bozuk kalp satilmis ruh, merkep beden sen ne aymazin birisinki, ne laftan anliyor ve nede sözden. Kendince dogru gördügün sacmaliklara herkesin uymasini istiyorsun. 55 yasindaki saskin ne kimsin, nesinki kendini odak noktasi gösteriyorsun. Iftiraci iki yüzlü sahtekarin tekisin. hic söylemedigim sözleri yazip bana mal ediyorsun ahlaksiz.
Yalanlarinin icinde biride beni Dai olarak taktim etmen. Divane akil, bozuk kalp, satilmis ruh ve merkep beden kolye, benim dai'le alakam olmadigini ben ve Dai yazdigimiz halde durmadan ayni aptalligi yazip duruyorsun. Bütün konularda yanilip yalan yanlis yüz karsi yazilarin gibi bu (Dai ve Vaha1972) ayni sahislardir diye durmadan yalan söylüyorsun. sen ne asalarin asagisi bir ucubei hilkatsin.
55 yasindaki ucube bana zerre kadar zararin dokunmaz. Allah etrafindakiler eger daha varsa sabir versin.
Ekleme Tarihi: 09.07.2010 - 14:53
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
OHAAAA AYIII pardon Vaha/Dai, istediğin kadar köçekler gibi kıvır ve ağzından salyalar aka akada anır. Değişen bir şey olmayacak. Senin için herkes anlayacağını anladı. O nedenle yine aynı yazıyı yani sana cevaben yazdığım son yazıyı tekrar veriyorum ki bir daha ve iyi oku.
Ve daha önce sana hediye etmiş olduğum bir klibi tekrar hediye ediyorum. Orada şu anda yapmakta olduğun işin bir anlatımını bulacaksın. Sende çift kişilik olduğu için iki köçekli bir oyun seçtim anlayacağın..


http://www.fiztube.com/murat-bal-topalcankiri-oyun-havasi_xLHtgO3bzogbK.html

Alıntı
Orijınalı kolye7

Anlat Dai/Vaha anlat çooook heyecanlı oluyor. Affedersin ama külahımda yokk i ona anlat diyeyim sana.

Dai adını artık benim karşımda bu şekilde mücadele edemeyeceğini anladığın ve hakaret ve küfürle mücadele için kullandığın Vaha adını kullanmaya karar vermiş olduğun için kullanmadın.

Ama artık Daiden sonra Vaha adınında hesabı görülmüş olduğundan sana kendini hiç boşa yorma demekten başka bir yapacak şeyim kalmıyor.

Şüphesiz Allah yalan söyleyenide biliyor, gerçek söyleyenide. Ondan hiç bir şeyi saklamak mümkünmü ?

Tüm hükümlerimin ve iddialarımın arkasındayım ve kefiliyim.

Böylece tüm kardeşlerime esen kalın diyorum...




Ekleme Tarihi: 10.07.2010 - 12:11
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
diyecek bir sey bulamiyorum sana. serefsizligine devamet, senki Sahabeye bile iftira eden hainin tekisin. Sahabe (r.a)'a iftra eden bizemi etmeyecek. Hakaretten hoslanan sefil ruh, iblisin talebesi istedigin kadar yirtin senin ne pislik oldugunu herkes biliyor. Tebrik yazdigin cevaplara bile karsilik almiyorsun. Zira insan olan insanlara cevap verilir. Senin gibi iblis talebelerine kimse cevap vermiyor. Benim sana yazdiklarimi cevap olarak algilama bunlar hakarettir sana, senin hayasiz, edepsiz suratina vurulan tokatlardir.
Ekleme Tarihi: 10.07.2010 - 14:19
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 

PEYGAMBER EFENDİMİZ ZAMANINDA YAŞADI VE KERHEN MÜSLÜMAN OLDU DİYE, PEYGAMBER EVLADINI KESİP ZEHİRLEYEN PEYGAMBER SOYU DÜŞMANLARINA BİLİNÇSİZCE VE BEYİNSİZCE SAHABE DİYEN NASİPSİZLERE YUUUUUH OLSUN, YAZIKLAR OLSUN, LANET OLSUN...

BEHEY KUDUZ, HZ.HASANI KİM ZEHİRLETTİ ???

HZ. HÜSEYİNİ VE YETMİŞİKİ EHLİBEYT FERDİNİ VE YAKININI KERBELADA KİM FECİ ŞEKİLDE ŞEHİT ETTİ ?? BU FACİAYI YAPAN YEZİD İTİNİ HZ.HASANLA YAPTIĞI ANLAŞMAYI ÇİĞNEYEREK HANGİ HAYVAN KENDİ YERİNE GEÇİRDİ ?

PEYGAMBER EVLADINI KATLEDENLERE SAHABE DENDİĞİNİ HANGİ MAKAT BEYİNLİDEN ÖĞRENDİN BEHEY EHLİBEYT DÜŞMANI ?????

ALLAHA AND OLSUN SENİN GİDECEĞİN YERDE SAHABE DEDİĞİN MUAVİYENİN DİBİNE GİTTİĞİ CEHENNEMDİR.



Bu mesaj 6 kez ve en son kolye7 tarafından 10.07.2010 - 22:09 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 10.07.2010 - 18:51
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 846 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hircin (32), ayazdabirciftyu.. (38), arif_unal (64), lyoonn (46), ergali595 (42), FatihCgdm (38), kirenli (56), *imam_hatipli* (33), Muhsin B. (36), sezer74 (50), recepguducu (50), kenan_kygn (68), tek_1 (44), ajanpenny (46), basketcikid (34), sigat37 (37), erzincani (45), yasemin_nl (36), yosun (40), toprak_67 (45), By_Digital (38), gur (36), MustafaGED&Yacu.. (60), ademyildiray (49), ibrahimdzn (37), muka2828 (44), hagere (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.15172 saniyede açıldı