ivermektine stromectol lopinavir ritonavir generique kaletra hydroxychloroquine lamotrine lamprene lanoxin lansoprax largactil lasix leponex levaquin levitra oral jelly levitra professional levitra soft levitra super force levitra lexapro lidocaton lignospan lioresal lipanthyl lipitor lisitril comp lisitril lisopril plus lisopril litarex lithiofor lithobid lodoz lopid lopimed lopresor lopressor lora allergie lorado loratine lotemax lovelle loxazol loxitane lozol sr lozol lur
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » Ben Mürteciden Değil Atatürkçülerden Korkuyorum...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
AhmedK su an offline AhmedK  
Ben Mürteciden Değil Atatürkçülerden Korkuyorum...

56 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.04.2024
En Son On: 11.07.2007 - 00:58
Cinsiyeti: ----- 
Bu ülkede bazı insanlar inandıklarına göre yaşamak istiyorlar. Bundan daha doğal ne olabilir. Bu tam da insan haklarının gereği, insanca bir taleptir. Türkiye’nin laik sisteminde bu hak insanlara çok görülüyor. Türkiye’de günlük hayatını kendi inançlarına göre yaşamak isteyen insanlar mürteci denilerek aşağılanıyor, sanki ülke için bir tehlikeymiş gibi gösterilerek toplum hayatımdan dışlanmak isteniyor.

Mürtecilerin Tankı Yok
Ben irticanın bir suç olmadığını bir yaşam biçimi olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin hukukunda da irtica diye bir suç olabileceğini zannetmiyorum. Kanımca, yasalar üstü bir terör estirilerek böyle bir suçlama ile insanlar sindirilmeye çalışılıyor. İnsanlar birbirini bencil, pinti, korkak, mürteci diye her zaman suçlayabilir belki; ama insanlar bencil, pinti, korkak, mürteci diye hâkim karşısına çıkarılamaz diye düşünüyorum.

Ben irticadan korkmuyorum. Kız çocuklarının peygamberin doğum gününde ilahi okumaları, bazı üniversiteli kızların başlarını örtmeleri, bazı insanların çocuklarının dinini öğrenmesini istemeleri, Çarşamba’da bazı insanların inançlarına göre giyinmeleri, okulların bodrum katlarında bazı insanların gizlice namaz kılmaları beni korkutmuyor.

Mürteciler kimsenin yaşam biçimine karışmıyorlar. Kimsenin başını zorla kapatmaya çalışmadılar. Kimseyi zorla camiye götürmüyorlar. Bunlar içkinin haram olduğuna inanıyorlar; kafayı bulup direksiyon başına geçerek diğer insanların hayatını tehlikeye sokmuyorlar; kimsenin meyhaneye gitmesini de engellemiyorlar. Mümkün olduğu kadar diğer insanlarla birlikte, kendi yaşam biçimlerini koruyarak var olmaya çalışıyorlar. Devletin ve rejimin ağır baskısına rağmen, kimseyle çatışmadan yaşamaya çalışıyorlar.

Eğer irtica tehlikesi olarak, devlet yönetiminin bir gün din devleti kurmak isteyenler tarafından ele geçirilmesi düşünülüyorsa, ben bundan da kaygılanmıyorum. Eğer bunlar demokratik yöntemlerle iktidar olmak istiyorlarsa, bu istek de demokrasiye aykırı değildir ve meşrudur. Onların topu, tüfeği, tankı yoktur, devleti zorla ele geçirerek şeriat devletini ilan edemezler.

Atatürkçülerin Tankı Var
Yakın tarihimiz Atatürkçülerin teşvik ettiği ve arkasında durduğu darbe ve darbe teşebbüsleri açısından oldukça zengindir. Bunu ispat etmek için fazla bir gayrete gerek yoktur. 1960'tan bu yana yaşadığımız darbe ve müdahalelerin bildirilerini ve muhtıralarını hatırlamak yeterlidir. Darbeciler yaptıkları işi hep Atatürkçülükle ilişkilendirirler ve yaptıkları işi devrimler zincirine eklenen bir halka olarak görürler.

Sivil Toplum Kuruluşları Birliği, Atatürkçü Düşünce Derneği, 68'liler Vakfı, Çağdaş Eğitim Vakfı, Sosyal Demokrasi Vakfı gibi kuruluşlar, "Cumhuriyetten yana gözüken fakat gerçekte cumhuriyetin temeline dinamit koyan Gülen ve cemaati, Türkiye'nin geleceği açısından en büyük tehlikedir" diye bildiriler yayınlıyorlar.

Bilmiyorum, Fettullah Hocacılar Türkiye'nin geleceğinde herhangi bir şekilde tehlike olabilirler mi? Bildiğimiz ve yaşadığımız ise, sürekli totaliter bir sistem için çağrıda bulunan Atatürkçü kuruluşların Türkiye demokrasisi için çok büyük bir tehlike olduğudur. Çünkü onlar sürekli topu, tüfeği, tankı olanları tahrik etmeye çalışıyorlar. Bu tahrikler zaman zaman sonuç veriyor ve darbeler oluyor.

Türkiye’de Genelkurmay Başkanları, “İrticai faaliyetlere asla izin verilmeyeceğini” söyleyerek göreve başlıyorlar. Diğer rütbeli askerler de, buldukları her fırsatta irticaya fırsat vermeyeceklerini tekrarlayıp duruyorlar.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’na göre: ‘‘Türkiye'de irtica, bakarsınız bir gün yok gibi görünür, ertesi gün ortaya çıkar. Yok gibi görünmesine rağmen yok demek mümkün değildir, sinmiştir. Kendini gizliyordur. Fırsatını bulursa ortaya çıkmak isteyecektir. Ortaya çıktığı takdirde de daima ona karşı tedbir alacak, Atatürkçü, laik kişiler ve kurumlar her zaman bu görevi yapmaya hazırdır. Tehlike tamamen geçmiştir gibi bir şeyi söylemek mümkün değildir. Zaman içinde bakılır, görülür, gereği yerine getirilir.’’ (Hürriyet, 14.06.2001)

Bu tarife göre irtica olsa da vardır, olmasa da vardır. Her an irtica tehlikesi sebebiyle darbe yapılabilir.

Doğrusu ben Genelkurmay Başkanlarının ve askerlerin laikliği kendilerine dert edinmelerinin sebebini anlayabilmiş değilim. Dünyanın başkaca hiçbir ülkesinde de laikliğin generalleri ilgilendirdiğini zannetmiyorum.

Atatürkçüler Demokrasi İstemiyor
Atatürkçüler, dindarların demokrasiye bağlılığına kuşku ile bakıyorlar.

Ama demokrasi konusunda dincileri sorgulamaya kalkan Atatürkçülerin durumu kuşkusuz: Demokrasiyi sevmiyorlar ve istemiyorlar. Ülkede demokrasinin karşısında en büyük engel kendileri…

Atatürkçüler demokrasiyi hiç sevmediler. İlk demokratik seçimin gerçekleştiği 14 Mayıs 1950’yi bir kara gün, karşı devrimin başlangıç günü olarak anıyorlar. Uydurma bir demokrasi uğruna Atatürk devrimlerinden tavizler verildiğini, Atatürk'ün devrimlerinin en iyi silah zoruyla tamamlanması gerektiğini hep tekrarlayıp duruyorlar.

Mina Urgan'ın 27 Mayıs'tan beklentileri de öyle: "[27 Mayıs] bizim açımızdan ardına kadar umuda açılan bir kapıydı aynı zamanda. Benim kadar saf olmayanlar bile umutlar içindeydiler: Uydurma bir demokrasi uğruna, Mustafa Kemal devriminin yok edilmesine göz yumulmayacaktı bundan böyle. Darbeyi yapanlar uslu uslu kışlalarına dönmeyeceklerdi. Güzel bir anayasa yapılacak ve bu güzel anayasaya uyarak, memleket gül gibi yönetilecekti." (Mina Urgan, 1998. Bir Dinazorun Anıları, Yapı Kredi Yayınları, s. 276).

Atatürkçülerin iddiası, demokrasi olursa, şeriatçılar demokratik ortamdan yararlanırlar, halk cahildir, onlara kolayca kanar, şeriat gelir. Şeriatın gelmemesi için de tam demokrasi olmamalı, yalnız kendilerine ordunun himayesinde konuşma hakkı veren yarım yuvarlak bir demokrasi bizim için yeterlidir.

Bunlar böyle bastırdıkça, insan merak ediyor doğrusu, yoksa şeriat bu bozuk düzenin alternatifi mi?

Atatürkçüler bütün kavramların içini boşaltarak, kendilerine göre doldurmuş, içinden çıkılmaz bir kargaşa yaratarak, bütün kavramları çarpıtmış durumdalar. Öyle ki, bugün Türkiye’de farklı görüşte olanlar bir yana aynı görüşü savunun insanlar bile birbirleriyle konuşamaz, birbirinin dediğini anlamaz hale gelmiştir. “Demokrasi”, “laiklik”, “cumhuriyet”, “şeriat”, “özgürlük”, “bağımsızlık”, “eşitlik”, “adalet” gibi temel kavramlar Atatürkçülerin dilinde sosyologların ve toplum bilimcilerin kullandıklarından çok farklı anlamlarda kullanılmaktadır.

“Cumhuriyetçilik” demokrasi düşmanlığını ifade için kullanılıyor. Cumhuriyet kutlamaları ve Cumhuriyeti koruma mitingleri de ülkenin sivilleşmesi ve demokratikleşmesine karşı direnişi ifade ediyor.

Milletlerarası araştırma yapan birçok kuruluşun değerlendirmesine göre şu ülkelerde demokrasi Türkiye'den daha ileri: Bahamalar, Barbados, Belize, Bolivya, Şili, Kosta Rika, Dominik, Ekvator, Granada, Guyana, Jamaika, Estonya, Litvanya, Letonya, Slovenya, Hırvatistan, Hindistan, Benin, Botsvana, Gambiya, Mali, Senegal, Maritus, Namibya, Güney Afrika, Kiribati, Mikronezya, Moğolistan, Nauru, Solomon Adaları, Tonga, Vanuatu, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan…

Atatürk’ün Cumhuriyeti ilan ettiği 1923 yılında bu ülkelerden pek çoğunun ismi yoktu. Birçoğu bağımsız bir devlet bile değildi. Bazıları da belki henüz keşfedilmemişti.

Aslında, Atatürkçüler Laikliği de İstemiyor
Atatürkçüler, ya laikliğin gerçekten ne olduğunu bilmiyorlar, ya da kavramı bilerek çarpıtıyorlar. Atatürkçülerin laiklik anlayışı demokratik değil ve uzlaştırıcı değil. Bu laiklik anlayışında inanç özgürlüğü hiç yok. İnancına göre yaşamak isteyen insanları dinci, şeriatçı, mürteci, yobaz, sıkmabaş vs diyerek horluyorlar. İnsanların inançlarını günlük hayatında yaşamak istemelerini kendine yapılmış bir tehdit olarak göstermeye çalışıyorlar.

“Dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak, toplumsal yaşamı etkilemesine izin verilemez; bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar konulabilir” diyen Cumhurbaşkanı Sezer, “Laiklik uğruna temel hak ve özgürlüklerin sınırlanabileceğini”, “dinin bireyin manevi yaşamını aşarak toplumsal yaşamı etkilemesine izin verilemeyeceğini” söylüyor.

Etyen Mahçupyan bunu, “Yani bu laiklik anlayışına göre din toplumsal niteliği olmayan, kişisel dünyalarımızda kendi kendimize yaşayacağımız bir olgu... Temel sosyoloji bilgisinden bu denli uzak, hayali bir din algısı bize garip gelebilir.” (Zaman, 09.10.2006) diye değerlendiriyor.

Cumhurbaşkanımızın düşündüğü gibi bir laiklik anlayışı demokratik ülkelerin hiç birinde yoktur. Demokratik ve laik ülkelerde insanlar toplumun her alanında inançlarına göre yaşar ve ölürler. Devletin görevi de onların bu haklarını kullanmalarına yardımcı olmak ve güvence altına almaktır.

Atatürkçülerin kaygılarının laikliği korumak olduğunu zannetmiyorum; sadece, inançlarına göre yaşamak isteyen insanları devletten ve toplum hayatından dışlayarak, kendi imtiyazlı konumlarını sürdürmek istediklerini düşünüyorum.

Sorunumuz Atatürk değil, Atatürkçülük... Geçmişte yaşanan, Türkiye’nin çağdaşlaşma projesi olarak ortaya çıkan Atatürkçülük değil, günümüzde yaşadığımız Türkiye'nin demokratikleşme özlemlerinin karşısına dikilen Atatürkçülük...

A. Faruk ÖZGÜR
Ekleme Tarihi: 10.06.2007 - 21:08
Bu mesajı bildir   AhmedK üyenin diğer mesajları AhmedK`in Profili AhmedK Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Evrensel su an offline Evrensel  

237 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.04.2004
En Son On: 23.06.2008 - 16:29
Cinsiyeti: ----- 
Yazara katilmamak elde degil gercekten..Cok yerinde bir yazi kaleme almis..

Allah razi olsun, tek kelimesine kadar katildigimi ifade etmek istiyorum.
Ekleme Tarihi: 11.06.2007 - 15:05
Bu mesajı bildir   Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
isamusa su an offline isamusa  
HUUU

18 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.06.2007
En Son On: 01.07.2007 - 00:40
Cinsiyeti: ----- 
EVET deşme yaram kan gider misali ,katımamanın imkanımı var bizler bu ülkede ne zulumlere uğradık ...cehennem iyi ki varsın...
Ekleme Tarihi: 24.06.2007 - 10:42
Bu mesajı bildir   isamusa üyenin diğer mesajları isamusa`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 554 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
fatihyenturk (46), kurtalanli (46), esmabanu (48), _LaL_ (36), !MesuD! (43), refya (45), þemsinur (69), dervis-9 (49), birparcaozgurlu.. (38), nuresmin (46), ankebut-57 (37), yassokiz (40), hamiyet (49), HeDo (35), gncmostar (38), ahmett25 (43), __peri__ (35), utkucan (44), mtbc (50), vuslat21 (44), bekir bora (37), CUNDULLAH (42), Bursa1975 (49), *~Beyaz_Gul~* (50), kazimsagir (42), Allah_korusun (39), Seyfo1 (55), gönülverumeysa (38), AKCAYLI10 (52), eoguz (39), cananaa (44), hicret14 (32), kemreluk (54), yunuss (54), ethem82 (42), Muhammed Rasid (47), akifd (38), özsu (39), serdar024 (43), htly (54), seferad34 (41), osmanlý (63), prenses (55), karakiz86 (38), Kutuptaki_Karan.. (42), Ufuk.S (), Davidoksen (37), aybalam (61), burak_sevgili (30), ömer küçükali (52), seyirdefteri (47), birsenkopuz (50), erdemli (35), safsofi (59), omer_yildirim (43), dialoginternet2.. (46), ALLAH_IN_ASLANI (54), sensiz_olmuyor (38), hasret81 (43), ismailkurt (60), Selam86 (38), mesudturan (43), ENGIN00 (45), mukadder (47), levyavuz (41), cecen3603 (), hnf (36), rabia 74 (50), son-sozum (48), DünyadakiGaflet (36), cog21 (55), yavuz37 (47), tubanur (49), nicknack (46), mhyd (51), rujhat (43), davut05 (49), mercan68 (57), ERSIN SELVI (49), cengizozkulluk (), hicret61 (51), nurefsan_ (50), yilmazgovdeli (74), Mollaislam (38), ozan ataþ (36), hasim20 (40), sakird (58)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57343 saniyede açıldı