chloroquine generique kaletra hydroxychloroquine ivermectine generique luvox cardura carsol cartia xt cartia casodex caverta ceclor cd ceclor ceftin cefurim celebrex celestoderm v celestone celexa cellcept cellidrine cephoral ceporex cerina cerzine cet eco cetallerg cetrine chibroxol chlorazin chlorochin chloromycetin cialis black cialis daily cialis oral jelly cialis professional cialis soft cialis strips cialis sublingual cialis super active cialis super force cialis cibacen ciloxan cimexillin cip eco
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » İslami mezheplerin yakınlaşması...!

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
.~Sniper~. su an offline .~Sniper~.  
İslami mezheplerin yakınlaşması...!

1230 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 29.01.2006
En Son On: 04.04.2007 - 23:42
Cinsiyeti: ----- 
Vahdet Olmazsa Vahşet Olur!




Günümüz İslam Dünyasındaki gelişmeleri ve Müslümanlar arasındaki sorunları anlama gayretinin doğal bir tezahürü olarak "Vahdet" eksenli yapılan çağrıların, yorumların gitgide geniş çaplı bir hal aldığına yakından tanık olmaktayız.

Esas itibariyle İslami kimliğe sahip hemen hemen herkes "ümmet birliği"nin tek yol olduğunu belirtip, kendisini "Vahdet" yanlısı olarak tanımlıyor. En azından dil (söz) ile, Müslümanların kardeşliğinden, birbirleriyle birlik içinde olmaları gerektiğinden söz edilip, Müslümanların birbirlerine silah doğrultmasına açıkça karşı çıkılıyor. Ancak görünen o ki "Vahdet" taraftarlığı pratik ve makul çözümler üretemeyen basit bir gayretkeşlikten öteye geçemezken, Vahdet idealine binaen kalplerinin birbirine yakınlaşması arzu edilen toplulukların arasındaki kısır tartışmalar, anlamsız kavgalar öyle ya da böyle bir şekilde taraf olunmak ve birilerini temize çıkarmak suretiyle kasıtlı ya da kasıtsız hararetle körükleniyor.

İslam Ümmetinin tamamının hayrını gözetme noktasında samimiyetinden şüphe duymadığımız ve duyamayacağımız bir takım saygın ve etkin kanaat önderlerinin, "İttihad" temelinde "Ümmet" kavramının ihyasına dayalı fiili girişimler söz konusu olunca her nedense suskunlaşmaları veya konuşanların da vahdetin tesis edilmesi yolunda hizmet yerine bire bir zıt söylemler içine düşmeleri de başlı başına bir hayal kırıklığına yol açıyor.

Bu düzlemde, konumuza ilişkin birkaç örnek verip İslami Vahdeti sağlama yönündeki çabaların anlam ve önemine değinmeye çalışacağız.

Katar’ın Başkenti Doha’da 40’a yakın İslam ülkesinden çok sayıda ilmi şahsiyetin katılımıyla gerçekleşen İslami mezheplerin yakınlaşmasını konu alan uluslar arası toplantıda Üstad Yusuf el Karadavi’nin yaptığı konuşma ve vurgulamaları günümüz vahdet tartışmalarına damgasını vurdu.

Üstad Karadavî konferansın açılış oturumunda yaptığı konuşmasında mezhepler arasında yakınlaştırma ve diyalogun gerekli olduğunu ancak bunun için açık sözlü olmak gerektiğini vurguladı. Üstad Karadavi’nin burada vurguladığı “açık sözlülük” ifadesini elbette önemsiyoruz. Ancak içimiz burkularak şu soruyu kendimize sormaktan da geri duramıyoruz: “Acaba biz ne kadar açık sözlüyüz?”

Üstad Karadavî söz konusu toplantıda ayrıca , mezhepler arasında diyalogun zorunlu olduğunu ama Şiî yayılmacılığı ve sahabeye hakaretin devam etmesi durumunda bunun mümkün olamayacağını ifade etti. Üstad Karadavi’nin bu hassasiyetine elbette katılıyoruz; Müslümanlar birbirlerinin inançlarına ve tercihlerine hürmet göstermelidirler.

Şiilerle Sünniler arasında tarih boyu süre gelen mezhebi ihtilaf konularını az çok biliyoruz. Üstad Muhammed Ebu Zehra’nın “İslam Mezhepleri Tarihi” kitabı bunun en güzel yazılı kaynağını oluşturuyor. Burada bu ihtilaflı konuları ele alıp tartışacak da değiliz.

Ancak, Müslümanların birbirlerine karşı hürmetkar olmasını ısrarla vurgularken, baş tacı ettiğimiz Irak direnişi gündemi ne yazık ki uzun zamandır bölge ve dünya Müslümanlarının gündemine hiç de hoş olmayan konuları, nitelemeleri, suçlama ve iftiraları da getirmektedir.

Yine, bugün Irak’ta kendilerini “Direnişçi” olarak tanıdığımız çevrelerden, altında belli isimlerin ve malum sözde
direniş gruplarının imzalarını taşıyan, bizzat sahiplenilen ve
eyleme dökülmesinde de geri durulmayan “Caferilerin canları, malları helaldir.” fetvaları tekrar tekrar yayınlanıp duruyor.
Bundan daha da beteri, şimdiye kadar duyacağımızı hayal bile edemediğimiz “Caferilerin kadınları helaldir, malları ganimettir.”
gibi hiç bir müslümanın asla kabul edemeyeceği çirkinlikteki
nice fetva da aynı kaynaklardan çıkıyor..!
Daha da beteri var ki bu fetvaların Müftisi olan isim,
altına imza atan malum şahıslar ve gruplar, usta
kalemlerimizce halkımıza ‘kahraman’ , ’direnişçi’,
‘mücahid’ olarak sunuluyor.
Gelecek yahut çoktan kapımızı çalmış büyük felaketi görmeksizin… Kaldıramayacakları büyük bir vebalin farkına varmaksızın…

İşgale ve işbirlikçilere karşı her yolla direnişi meşru bir hak olarak değil, mukaddes bir vecibe olarak görüyoruz ancak bu bize “Direniş” adı altında işlenen cinayetleri ve katliamları, binlerce masumun sebepsiz yere dökülen kanlarını görmezden gelmemizi ve bunları meşru kabul etmemizi, faillerini sırf ellerinde İşgacilere de yönelen bir silah var diye 'kahraman direnişçi' , 'önder şehid' diye halka sunmamızı gerektirmiyor. Bunu yapmışsanız, kasıtlı ya da kasıtsız yukardaki fetvalara siz de imza atmış ve onların tebliğ sorumluluğunu üstlenmiş oluyorsunuz demektir.

Yine aynı şekilde çoğunluğu Suudi Arabistan kaynaklı olmak üzere, vehhabilerin önde gelen alimlerinin, “Şiilerin müşrik, mürted, kafir” olduğunu ileri süren, ABD ve İsrail’in minnettar olduğu fetvaları gündemimize düşüyor.

İstanbul’un göbeğinde “Sünnilik” adına toplantı yapan-yaptırılan bazı dini-siyasi şahsiyetler, safevi şahlık düzenini yıkan eşsiz bir İslam İnkılabının mirasını “Safevi” olarak tanımlamaktan geri durmuyor; dünya Müslümanlarını İran’a karşı mücadele etmeye çağırıyor. Hiç de hak etmediği halde İran “Sünnilik” adına hedef tahtasına oturtulmak isteniyor.


Şimdi burada, Müslümanların birbirlerine karşılıklı saygı, ölçü ve sorumluluğunu gözetme durumunda olan bizlerin, açık sözlülük yapıp da yukarıda aktardığımız düşmanlıklar karşısında da açık bir tavır alınmasını beklememiz yerinde değil mi? Bunu yapma noktasında elimizde tutulur örnekler yokken, İranlılardan açık olmalarını istemek,
*Saddam’ı tövbekar bir kahraman ilan ederek cennet yolcusu etmek vicdanları burkan ifadeler olmaktan öte ne anlam taşıyacaktır?

Irak’ta iç savaş ya da mezhepler savaşı adı altında öldürülen binlerce masum var. Katledilenler Iraklı Müslümanlar, hem Şii hem de Sünni. Burada Müslümanların birliğini savunma konumunda olanların, katiller kim olursa olsun, hangi gruba, hizbe veya örgüte mensup olursa olsun, hepsini aynı şekilde ve aynı şiddette yargılamamız ve lanetlememiz gerekmez mi?

Irak sorununa fitneden uzak olmak için şimdiye kadar ‘Yaşasın Irak Direnişimiz’ sloganından başka tek kelime edemeyenlerin,
Saddam’ın öldürülmesinden sonra bir şeyler söylenmesi gerektiğini hatırlayarak ‘Saddam’ın intikamı alınacak’ ifadesini görmediğimize şükrettiğimiz açıklamalar yapılmasını asla tutarlı bulmuyoruz. Aynen “Ey İran, Saddam için ABD ile ne tür pazarlıklar yaptın! Ey Mukteda Sadr, acına hep inandık, üzüldük. Ama bu pazarlıkta ABD'ye neler tahahhüt ettin!” diyen birinin sonra “Ben mi mezhep savaşını kışkırtıyorum?” suali gibi. Sözde Şii-Sünni kardeşliğinden bahsetmeyi eksik etmeyip, 200 kadın, erkek, çocuk Şii müslümanın katledilği Bağdat'ın Sadr semtindeki saldırıyı 'Sadr katliamı canavarı başka bir şii grubundan' diyerek, bu komik iftirayı manşete taşımak gibi... Irak’ta vuku bulan katliamların, binlerce masumun katili mezhepçi terörün kaynağını ‘Şiilerin sahabeye küfretmesi’ olarak görüp bunlar devam ettiği müddetçe diyalogun mümkün olmayacağının ifade edilmesi gibi… Örnekleri çoğaltmak mümkün.


Bizler özellikle son otuz yılda dünyanın değişik bölgelerinde Müslümanlar arası çatışmaların en acı örneklerine tanık olduk, bu çatışmaların Müslümanlar kalbinde oluşturduğu derin sızının ne kadar büyük ve onulmaz boyutlarda olduğunu gördük.
Irak olayından önce, özellikle Afganistan örneğinde, hem de Rus işgaline karşı direniş verildiği zamanlarda Müslüman hizipler arasındaki ümmet içinde kapanmaz yaralara yol açan çatışmalar gördük.
Bu çatışmaları yönlendiren isimler de, birbirlerine silah doğrultmaya zorlanan Afgan Halkı da aynı mezheb üzereydi, öldüren de Sünni idi, öldürülen de.
Ama bizler burada dahi, hizip tarafgirliği içinde Müslümanlar arasına giren bu “kardeş savaşı fitnesi” hususunda ciddi bir tahlil ortaya koyamadık ve hastalığı tesbit ederek, tedaviye dönük yöntemler geliştiremedik.

Şimdilerde bunun örneğini acı bir şekilde Irak’ta yaşıyoruz. Bu kez bir tarafta Sünnilerin varlığından, öte tarafta Şiilerin varlığından söz ediyoruz. Burada Müslümanlar arası çatışmanın bizzat kendisini, bu çatışmalara neden olan etkenleri mahkum edip kınamamız yerine, ya taraflardan birine arka çıkıyoruz ya da gözlerimizi kapatıp sorumluluktan kaçınıyoruz.

İslam Birliği’ni savunmak herhangi bir mezhep yandaşlığı adına hareket edip doğruları ve yanlışları ile onları kabullenmek ve sırtlamak şeklinde olmaz. İslam Birliğini ve Müslümanların kardeşliğini savunmak, Şii olsun Sünni olsun Müslüman olan herkese kucağını açıp hepsinin saygınlığına değer verdiğimizi ortaya koymakla olur.

Bizler ister İran veya isterse Irak’taki Şiilerden, Sünniler konusunda açık olmalarını istediğimiz kadar, Sünnilerin de Şiiler konusunda açık olmalarını bekleme durumundayız. Ancak bu şekilde karşılıklı güven ortamını sahih düzlemde tesis edebiliriz.

İslam Birliği’ne, Müslümanların kardeşliğine ve İslam Ümmeti’nin selametine düşkün olduğundan ve bu yönde çok değerli çabalara öncülük ettiğinden emin olduğumuz Üstad Karadavi’den de meselenin bu yönü noktasında sözler duymak istiyoruz.

İslam dünyasından ve bu ülkeden alim, aydın, kanaat ve cemaat önderi herkesten Müslümanların gerçekten birbirine kardeşçe yaklaşacağı ilkesel bir zemin oluşturmalarını bekliyoruz…

Toz duman ortamı içerisinde müslümanın izzet ve saygınlığının zedelendiği, güvenlerin sarsıldığı, kardeşlik bağlarının kopartıldığı ortamlar en büyük düşmanlarımız Amerika ve İsrail’in zafer menzilleridir. Bizler kendi ellerimizle altın tepsiler içinde düşmanlarımıza zafer mi sunacağız?

Kutlu kanlarıyla yolumuzu aydınlatan önder şehidimlerimiz
“Kalem sahibi kimseler çok şeyler yapabilirler: ancak inançlarımız ve fikirlerimizi uğruna gerektiğinde canlarımızı ve kanlarımız vermek pahasına.” demektedirler.

Bugün hepimiz bütün dünya Müslümanları olarak, Sünni-Şii tüm Müslümanların vahdetini savunmak, Müslümanlar arasında yakılan fitne ateşlerini söndürmek, tefrika tuzaklarını bozmak, ihanet planlarını boşa çıkarmak gibi tarihi ve ilahi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu sorumluluğumuzun bedeli her ne olursa olsun bu yolda tam bir kararlılık içinde yürümeli ve tüm gücümüzü ortaya koymalıyız.

Zira bugün bizler İttihad-ı İslam’ı savunma noktasında gaflete düşersek, emperyalizmin ve siyonizmin ördüğü zillet ve esaret ilmiklerini kendi ellerimizle boğazlarımıza takma durumunda kalacağız ki, bu da İslam’a ve Müslümanlara, geleceğimize ve şerefimize karşı ihanet içine girmekten başka bir anlam ifade etmeyecektir.

Vahşetin ilacı vahdettir, kağıt üzeri bir vahdet değil, sözlerde kalan bir vahdet değil, açık sözlülükle, bedellerin ödeneceği, gerektiğinde altlarına kanla imzaların atılacağı bir vahdet...

Bu dava gerçekten garîb, gerçekten mazlum ama zillete de bir o kadar uzak!

Rabbimiz! Bizleri, en büyük düşmanımız olan tefrika fitnesine karşı, en ağır bedelleri ödeme pahasına mücadele ve mücahede ederek yolunda saf tutan ebrardan kıl…


Muhammed Cihad SAATÇİOĞLU

Ekleme Tarihi: 07.03.2007 - 22:57
Bu mesajı bildir   .~Sniper~. üyenin diğer mesajları .~Sniper~.`in Profili .~Sniper~. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
RuBAi su an offline RuBAi  

274 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2005
En Son On: 20.03.2007 - 22:42
Cinsiyeti: Bayan 
Rabbim senden razi olsun Sniper
çok önemli bir konuyu bizimle paylastigin için
belki bu güne kadar foruma az veya hiç tasinmamis bir konu

Dinler arasindaki diyalogu saglamak yerine ilk önce kardesler arasinda ki diyalogu saglasalar keske!..


Eklemende ki yazilanlar insaAllah en kisa zamanda gerçeklesirde Islam kardesligi gerçek mânâda saglanir..

Yazida da denildigi gibi altin tepside düsmanlarimiza zafer sunmayalim.

Emegine saglik, Allah (c.c.) razi olsun..

Ekleme Tarihi: 08.03.2007 - 01:14
Bu mesajı bildir   RuBAi üyenin diğer mesajları RuBAi`in Profili RuBAi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
.~Sniper~. su an offline .~Sniper~.  

1230 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 29.01.2006
En Son On: 04.04.2007 - 23:42
Cinsiyeti: ----- 
Yorumların için tşk rubai kardeşim. gül
Ekleme Tarihi: 15.03.2007 - 11:17
Bu mesajı bildir   .~Sniper~. üyenin diğer mesajları .~Sniper~.`in Profili .~Sniper~. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 539 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ayhan demirhan (42), milli (55), Faruk85 (39), buyukdere (50), akgulhassan (56), resulkol (42), aldirma_reis (45), cengiz__11 (45), musabbinumeyr (46), _rAbia_ (35), HACIBUBA (38), ergunoynamaz (67), emisya (43), cavittacir (47), arslanmurat1 (46), Ben_Neyim (45), hatipoglu (45), PinarKecik (46), Ugur_K (44), hami_74 (37), ust_mimar (41), Muhlise (43), lifos (49), osmanli (41), @tuba@ (39), oguzada (47), tolga67 (49), zoris (45), aydinhasan (45), ilkay turan (53), Muhammedbilal (35), burhann1 (41), esmafeyzaunal (43), havzanur (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53750 saniyede açıldı