lopinavir ritonavir ivermectin colchicine generique colchicine kaletra tricor trileptal triple trial pack trittico tryptizol tylenol ulcidine urispas uroxatral uvadex valif valtrex vaniqa vantin vaseretic vasotec ventolin inhaler ventolin vepesid veracim vermicidin vermox vesanoid vesdil viagra oral jelly viagra professional viagra soft viagra strips viagra sublingual viagra super active viagra super dulox force viagra super fluox force viagra super force viagra vibramycin vicard vigora virazole vistagan volmax cr
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Tasavvuf

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 260 mesaj mevcut
Sayfa (3): < Geriye1 2 (3)
Ekleyen
Mesaj
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İmam-ı Rabbani Hazretlerinden inciler

Bu mektûb, seyyid şeyh Abdülvehhâb-i Buhârîye yazılmıştır.

Âlemlerin efendisi ve her varlığın övündüğü, sevgili Peygamberimiz (Bir kimse din kardeşini severse, bu sevgisini ona bildirsin!) buyurdu. Fakir de sevgimi bildirmenin iyi ve uygun olduğunu gördüm. Resûlullaha yakın olanlara karşı bu sevginin hâsıl olması, kıyâmette kurtulmak ümidimizi arttırdı.

Allahü teâlâ, sizleri hep sevmemizi nasip eylesin. İnsanların efendisi hurmetine duâmızı kabûl buyursun!



İnanan ve seven dâima nasîbini alır.

- Kâlbden kalbe yol vardır. İş, o yolu ele geçirmektir. O yolu ele geçiren beraberdir. Gece de beraberdir, gündüz de beraberdir. Neşeli zamanda da, sıkıntılı zamanda da, dünyada da, kabirde de, ahiretde de beraberdir. Sevince beraberlik böyle olur.


Gönül kırmayın, kimseye tepeden bakmayın,

Allahü Teâlâ veli kullarını gizlemiştir

Başarılı olmak için, zaman, mekân ve imkân yerinde olmalıdır.


Gemi sahile çıkarsa içindekiler hepsi kurtulur, siz bindiğiniz gemiye iyi bakın



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 07.12.2006 - 20:07 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 07.12.2006 - 20:06
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
Molla Hüsrev

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bakın şu Osmanlının güzelliğine, eğer bir kimse ehil ise önü açılır. Devlet kademelerine ışık hızıyla tırmanır. Nitekim Molla Hüsrev genç yaşta müderris olur. Önce Edirne Şahmelik, sonra Çelebi Medreseleri ondan sorulur. İkinci Murat Han ondaki cevheri farkeder. Devlet hizmetinde saçını sakalını ağartmış onca yaşlı dururken, tutar Kadıasker yapar.

Günler geçer... Murat Han, oğlu Mehmedi (Fatihi) Manisaya yollamaya niyetlenir. Şimdi ona hem babalık, hem hocalık yapacak birilerini arar. Ancak bu kabına sığmayan hırçın çocuk ulemanın korkulu rüyasıdır. İnanın bir mektep dolusu talebeyle uğraşmak daha kolaydır. Çoğu bir bahane bulur, geri durur. Gelgelelim Molla Hüsrev bu işe gönüllü talip olur. Onu yetiştirmeyi çok arzular, hem de getirildiği muhteşem makamı terk edecek kadar.

Nitekim genç müderris ile hırçın şehzade arasında tarifi zor bir muhabbet başlar. Tabiri caizse abi, kardeş olurlar. Molla Hüsrev onun ufkunu açar. Kendini aşmayı, büyük düşünmeyi öğretir. Zaman zaman Spil Dağının sarp yamaçlarında oturur hâyâl kurarlar. Karadan gemi yürütür, Haliçe köprüler atarlar. Sonra minare yüksekliğinde kuleler ve devasa toplar düşünürler. Hani manda iriliğinde gülle atan koca toplar...

Onlar sadece İstanbulun değil, Romanın fethini planlar, buruşuk kağıtlar üstüne Viyanayı, Parisi karalarlar. Belki çizgiler çerden çöptendir, ama zafere inançları tamdır, sütun gibi.

Aradan yıllar geçer. Fatih hayallerinin bir kısmını gerçekleştirir (mesela İstanbulu alır) Molla Hüsrev ise Bursa medreselerinde yeni Fatihler yetiştirir.
Genç padişah hocasını hiç unutmaz. Unutamaz! Fırsatını bulduğu an, bir ilim adamının gelebileceği son noktayı gösterir ona. Şeyh-ül İslâm yapar. Molla Hüsrev tam 20 yıl bu makamda kalır ve kelimenin tam manası ile vazifesinin hakkını verir. Fatihin ifadesiyle, zamanın Ebû Hanifesidir.



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 08.12.2006 - 15:07 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 08.12.2006 - 15:03
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ne kadar bilirsen bil söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır...



Dünya ve Ahiret de huzur istersen kimseyi incitme.
Senden gencini gördüğün vakit bunun günahı benden az
senden yaşlısını gördüğün vakit bunun sevabı benden çok
bilmediğim tarafları ile benden daha faziletli düşüncesi ile onlara bak...

İmam Gazali Kuddise Sirruh...gül

Ekleme Tarihi: 09.12.2006 - 22:20
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Eskiden çok âlimler vardı. Onlar gerçekten âlimdi. Mürşid-i kâmiller de çoktu. Her bölgede samimiyetle çalışan, niyetlerinde sadece Allah'ın rızâsını gözeten çok sayıda velî kullar vardı. Onların derdi dünyevî maksatlar da değildi. Dünya peşinde koşmayan insanlar çoktu. Şeyhler kâmildi, mükemmeldi. Onların yanına giren insanlar da Allah'a hemen kavuşabilirlerdi.

Meselâ Hazret Muhammed Diyâeddin (k.s) çok sohbet ederdi. Sohbetine giren insanlar Allah aşkını ve sevgisini yüreklerinde hissederlerdi. Cezbeden coşarlardı.


Olgun müminin özelliği şudur: Bir mümin herhangi bir günah işleyeceği zaman, imanı günahına mani olur. Meselâ birine kötülük yapacağı sırada, bu kötülüğü yapmazsa, yapabilecek güçte iken kendini tutabiliyorsa o kişi, kâmil iman sahibidir. Gerçekten Allah'ı seven kişi, emrine itaat eder. Ben falancayı seviyorum diyen kimse, o kişinin sözünü kırmaz; kırıyorsa samimi değildir.



İnsan ömrü çok kısadır, kısacıktır. Bugün insanoğlunun ömrünü ortalama altmış yıl kabul edersek, bunun on beş senesi zaten çocuklukla geçiyor, yarısı da geceleyin uyuyarak bitiyor, geriye kalan ne ki!

Bunu da insan hırs, tamah ve nefsânî istekler için harcarsa bu dünyadan eli boş gider.



Onun için insan, yapacağı işlerde çok dikkatli olmalıdır. Niyetini Allah rızâsı için düzeltmelidir. İşte sâdât-ı kirâm önce müridinin niyetini düzeltiyor. Bakınız Şah-ı Hazne ne diyor:

"Yaptığım her işte önce niyetimi Allah ın rızâsına uygun hale getiririm. Sonra işimi yaparım."



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 11.12.2006 - 16:17 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 11.12.2006 - 16:16
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
0123 su an offline 0123  
Ahmed Yesevî Hazretlerinden On Nasîhat

2 Mesaj

Kayıt Tarihi: 12.12.2006
En Son On: 17.12.2006 - 11:23
Cinsiyeti: ----- 
degerli kardesler, çok güzel bilgiler paylasiyorsunuz, Allahu teala razi olsun!
sevinçli




Ahmed Yesevî Hazretlerinden On Nasîhat



Tasavvuf yolunda Ahmed Yesevî hazretlerine bağlananların bâzı bâriz husûsiyetleri vardır. Yeseviyye yolunda bulunan bir mürîdin, riâyet etmeleri mecbûri lâzım olan belli başlı edebler şunlardır:



1) Kendisinden dînini öğrendiği üstâdının, talebelerin hepsinden efdal olduğunu bilmek ve ona tam tâbi ve teslim olmak. Ona uyarak, onun huzûrunda her gün çeşit çeşit yemekler yemek, geceleri uyumak, ona uymaksızın kendi anlayış ve görüşüne uyarak, geceleri nâfile namaz kılmaktan ve gündüzleri nâfile oruç tutmaktan farksız hattâ daha faydalıdır. Çünkü birincisinde, tâbiiyyet ve teslimiyyet, ikincisinde ise, kendi bildiğine göre hareket etmek vardır.

2) Mürîd gâyet uyanık, zekî ve dikkatli olup, hocasının sözlerinden, rumûzlarından ve işâretlerinden hemen anlamalıdır.

3) Hocasının bütün sözlerinden ve işlerinden râzı ve ona itâatkâr olmalıdır.

4) Hocasının husûsî hizmetinde veya bildirdiği, emrettiği bir hizmeti yaparken gâyet atik, dikkatli , ağırbaşlı olmalı, fakat ağır canlı olmamalıdır. İsteksizlik, gevşeklik hâli, hocasının rızâsızlığına sebeb olabilir. Onun rızâsızlığı ise, silsile yoluyla Peygamber efendimize, dolayısıyla Allahü teâlâya gider.

5) Sözünde sağlam, güvenilir ve vâdinde sâdık olmalıdır. Hocasının büyüklüğü husûsunda hiçbir zaman şek ve şüpheye düşmemeli ki, Allah korusun, bu hâl hüsrâna sebeb olur.

6) Ahde vefâ ve hocasına olan tâbiiyyet, uyma ve teslimiyyetinde çok titizlik göstermelidir.

7) Hocasının ufak bir işâreti ile bütün mal ve mülkünü onun emrettiği yere fedâ etmeye hazır olmalı, bunda en ufak bir tereddüd hâli bulunmamalıdır.

8) Hocasına âit husûsî hâl ve sırları tutmasını bilmeli, bunları uygun olmayan şekilde ifşâ etmekten, açıklamaktan çok sakınmalıdır.

9) Hocasının bütün hareketlerini, sözlerini ve nasîhatlerini dikkatle tâkib etmeli, bunda ve bunlara uymakta kaçamak ve gevşeklik yapmamalıdır. Bunları yapmakta ihmâlkâr ve gevşek davranmanın zararlarını düşünmelidir.

10) Allahü teâlâya kavuşmak yolunda, kendisini vesîle, vâsıta yaptığı hocası için, her fedâkârlığa hazır olmalıdır. Onu sevenlere dost olmalı, sevmeyenlere, sevmediklerine ve istemediği şeylere meyl ve muhabbet etmeyi öldürücü zehir bilmelidir.


(Evliyalar Ansiklopedisi)
Ekleme Tarihi: 12.12.2006 - 00:57
Bu mesajı bildir   0123 üyenin diğer mesajları 0123`in Profili zum Anfang der Seite
0123 su an offline 0123  
Bir talebenin özellikleri

2 Mesaj

Kayıt Tarihi: 12.12.2006
En Son On: 17.12.2006 - 11:23
Cinsiyeti: ----- 

Bir talebenin özellikleri





İbn-i Hafif " rahmetullahi aleyh" talebelerine yaptığı vasiyeti şöyledir:



"Bir hocaya talebe olmaya karar vermiş bir kimse, bildireceğimiz hasletlere riayet ederse (uyarsa) ve onları muhafaza ederse, nefsin arzu ve isteklerinden kurtularak ve kulluk vazifesini tam yaparak Allahü teâlâya kavuşur. Bu da Allahü teâlânin ihsanı ve muvaffak kılması ile mümkün olur. Bu hasletler yirmibeş tane olur şunlardır:



İlk haslet; nedamettir. Gaflet ve günahlarla geçen vakitlerine pişman olup, Allah ve kul haklarından borcu olanlara ödeyip tövbe etmek.


İkincisi; kullanacağı faydalı ilimleri öğrenmek.


Üçüncüsü; Sükut, halvet ve zikre devamdır. Sükut (susmak) nefsin konuşmasını (vesveseyi) önler. Halvet (yanlızlık) hislerin dagılmamasını sağlar. Zikir, kalbin tasfiyesini (saflaşmasını, temizliğini) temin eder.


Dördüncüsü; ayakda durma, oturma ve bütün hallerinde Allahü teâlânin emir ve yasaklarını düşünüp, hareketlerini ona göre düzeltmek.


Beşincisi; her işine, meşveret etmeden (danışmadan) başlamamaktır. Böylece, işin bozuk ve kötü olmasından korunur.


Altıncısı; bir din kardeşi ile birlikte bulunup, vesveselerden kurtulmak gerekir.


Yedincisi; her işinde ve sözünde sadık (doğru) olmaktır.


Sekizincisi; mide ve dili korumaktır. çünkü, talebe şehvet sevgisine mübtela olursa, günleri gaflet ve tenbellik ile geçer ve Allahü teâlâya ulaşmaktan mahrum kalır. Dil konuşmaya meylederse, gönlü zikre alışmaz. Zira dilin günahı (isyanı) bütün günahlardan daha çoktur.


Dokuzuncusu; bütün azalar ile, içten ve dıştan edebli olmaktır. Susmalı ve ancak luzümu olunca konuşmalıdır.


Onuncusu; üç şeye riayet etmelidir. İlki, çok acıkmayınca yememelidir. İkincisi, çok susamadıkca çok su içmemektir. Böylece uyku basmasından korunmuş olur. Üçüncüsü, çok uyku bastırmadıkça uyumamalıdır.


Onbirincisi; kadınlarla sohbet etmekten ve bilhassa şehvet uyanmasına sebeb olacak yerlerde onlarla beraber bulunmaktan sakınmalıdır. Ancak böyle yapmakla nefsin ve şeytanın şerrinden korunabilirsin.


Onikicisi; luzümsüz veya zararlı yerlere bakmaktan gözü korumaktır. Hadis-i şerifte "Müslümanların odalarına, gizlice ve kötü gözle bakanlar münafıktır." buyurulmuştur.


Onüçüncüsü; yemek ve uyku öncesi dahil olmak üzere, devamlı abdestli bulunmaktır. Bunun faideleri çok olup, bundan gafil olmamak lazımdır.


Ondördüncüsü; zaruret hali hariç, gaflet ehli yani Allahü teâlâyı hatırlamayanlar ile beraber bulunmamalıdır ki, onların gafletleri sirayet etmesin (bulaşmasın).


Onbeşincisi; saliha bir hatun bulup, bir an önce evlenmektir. Evlenmekte acele edin ki, akıllarınız bununla meşgul olup Allahü teâlâdan uzaklaşmıyasınız.


Onaltıncısı; boş sözleri dinlemekten sakınmalıdır. Kalbin fesat ve dağınıklığı, çoğu zaman bundan doğar. Boş sözleri çok dinliyen, dünya sevgisine mübtela olup, helak olmasından korkulur.


Onyedincisi; "şöyle yapsaydım, böyle olurdu. şöyle yapmasaydım. Böyle olmazdı..." gibi sözlerden sakınmalıdır. Bunlar munafıkların sözlerindendir. " Hakkın dilediği oldu, dilemediği olmadı. Takdir ettiği olacak. Sadece Allah bize kafidir. O ne iyi bir vekildir " diye söylemelidir.


Onsekizincisi; kaçınılmaz durumlar hariç, bozuk fırkalar ve bid'at ehli ile münazara etmemelidir. Bunların itikadlarını değiştirmeleri, normal olarak mümkün değildir. İlmi ve aklı az olan biri, bu münazara yüzünden sapıtabilir.


Ondokuzuncusu; kimseyi azarlamamalıdır. çünkü Hak yolun taliplerine bu iş yakışmaz. İnsanlara Allah için iyi davranılırsa, insanın tabiatı iyi ahlaklara alışır ve gadablardan, olur olmaz şeylere kızmaktan kurtulur.


Yirmincisi; nefsin vesveseye kapılıp, kendisini başkalarından hayırlı (daha iyi) veya başkalarının bilmediğini biliyor olarak görmesini önlemelidir. Böylece, nefsin, işlerin en hayırlı olanları ile meşgul olmasi sağlanır.


Yirmibirincisi; kibrden sakınmalıdır. Kibrin alameti; kendini yüksek veya başkalarını aşağı görmektir. çok büyük bir kusurdur.


Yirmiikincisi; ucubdan (kendini beğenmekten) sakınmalıdır. Ucbun alameti; kendini, kendi aklını ve fikrini beğenip, kimseden nasihat kabul etmemektir. Ucub sahibi, çok bildiğini sandığından, çok yanılır.


Yirmiüçüncüsü; hasetten sakınmalıdır. Hasedin alameti; Allahü teâlânin bir kuluna verdiği ni'metlerin, o kuldan gitmesini istemektir.


Yirmidördüncüsü; kalbini, Allahü tealayı unutturacak hiçbir şeyle meşgul etmemelidir.


Yirmibeşincisi; kalbini, diline uygun hale getirmek ve dünya sevgisini kalbinden uzaklaştırmaktır."




Kaynak: İslam âlimleri ansiklobedisi c.4
Ekleme Tarihi: 12.12.2006 - 00:58
Bu mesajı bildir   0123 üyenin diğer mesajları 0123`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

0123 kardeşim ALLAH c.c. Razı olsun verdiğin bilgiler için gül


Muhammed Masûmun rahmetullahi aleyh, bir talebesine yazdığı, ikinci cildin yüzonuncu mektûbunun tercemesi şöyledir:

İtikâdı ve ameli bozuk olan kimse ile görüşmemeli, bidat sâhibi ile sohbet, arkadaşlık yapmamalıdır.

Yahyâ bin Muâz Râzî, 258 [m. 872] de vefât etmişdir.
Buyuruyor ki, (Üç sınıf kimse ile sohbet etme: Gâfil olan âlimler ile ve
hep dünyâ kazancını düşünen hâfızlar ile ve
din câhili olan şeyhler ile).


Şeyh olarak tanınan bir kimsenin sözleri, işleri, hareketleri, şerîate uygun olmaz ise, sakın, sakın, ona yaklaşma! Hattâ, onun bulunduğu şehrden, köyden kaç! O, gizli, sinsi bir hırsızdır. İnsanın dînini, îmânını çalar. İnsanı şeytânın tuzağına düşürür. Hârikalar, kerâmetler gösterse, dünyâya bağlı olmadığı görünse de, arslandan kaçar gibi, ondan uzaklaş!

Tesavvuf yolunun mütehassıslarından Cüneyd-i Bağdâdî, 298 [m. 910] da vefât etmişdir.
Buyuruyor ki,

(Tesavvuf ehli olduğunu söyleyenler çokdur. Bunlar içerisinde, yalnız Resûlullaha tâbi olanlar doğrudur). Yine buyurdu ki, (Kurân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere tâbi olmıyan kimseyi, Allah adamı sanmayınız!). Yine buyuruyor ki, (İnsanı, Allahın rızâsına, sevgisine kavuşduran yol, kitâba ve sünnete bağlı olanların gitdikleri yoldur.)


Sözleri, işleri ve ahlâkı, Resûlullaha uygun olmıyan, [âilesini, kızlarını, bu yola bağlamıyan] kimseyi Velî, Allah adamı zan etmeyiniz! Yehûdîler, papazlar ve Berehmen denilen Hind din adamları da, çok tatlı konuşur, kötülüklerden uzak görünürler. Bunların sözlerine, görünüşlerine aldanmamalıdır. Dünyâya düşkün olmadığına ve hârikalar istemesine ve tevhîd-i vücûdî üzerindeki sözlerine aldanmayınız!

Ebû Ömer Sülemî diyor ki, (Şerîate uymıyan her söz, her hâl, zararlıdır. Tesavvuf, şerîate uymağa çalışmakdır. Doğru ile yalancıyı ayıran tek nişan, Resûlullaha uymakdır. Ona uygun olmıyan zühd, tevekkül, tatlı sözlerin hiç kıymeti yokdur. Şerîate uygun olmıyan zikrlerin, fikrlerin, zevklerin ve kerâmetlerin hiç fâidesi olmaz).


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 12.12.2006 - 13:21 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 12.12.2006 - 13:20
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Şeyh Abdülkuddûs hazretleri (rahmetullahi aleyh) oğluna yazdığı bir mektubunda şöyle nasîhat etti:

Vaktin kıymetini bil! Gece ve gündüz ilim öğrenmeye çalış!

Her zaman abdestli bulun! Beş vakit namazı sünnetleri ile ve ta'dîl-i erkân ile, huzûr ve huşû ile, Allahü teâlâyı görür şekilde ve Peygamberimizin bildirdiği gibi kılmağa çalış! Bunları yapınca, dünyâda ve âhirette sayısız nîmetlere kavuşursun.

İlim öğrenmek, ibâdet yapmak içindir. Kıyâmet günü, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibâdet de, ihlâs elde etmek içindir. Her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapmak olan ihlâs da, hakîkî mâbûd ve kayıtsız şartsız var olan Allahü teâlâyı sevmek içindir."


Ekleme Tarihi: 13.12.2006 - 23:22
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Rızkı Allah' tan ara; ondan bundan değil!

Gönlün nâmertlikle dolu olduktan sonra sakalına ve bıyığına gülünür ancak!

İyilik aradımı insanda kötü şey kalmaz ki!

Allah için hizmette bulun; halkın kabul edip etmemesiyle ne işin var senin!

Söz, dinleyene göre söylenir; terzi elbiseyi adamın boyuna göre diker.

Kıyamet kurban gününe benzer; mü'minlere bayram, öküzlere ise helâk olma günü.

Hz.Mevlana Kuddise Sirruh...gül


Ekleme Tarihi: 14.12.2006 - 17:34
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Beyazd-ı Bistami Kuddise Sirruh gül


Bâyezîd-i Bistâmî, çocuk iken kendisi,
İlim için mektebe, göndermişti, annesi,
Hocasını büyük bir dikkatle dinliyordu,
Öğrendiği şeyleri, hemen ezberliyordu.
Bir gün normal vaktinden, erken geldi evine,
Annesi merak edip, sorduğunda kendine,
Dedi ki: "Anneciğim, bugün birşey öğrendim,
Duânı almak için, erkenden eve geldim.
Hak teâlâ Kur'ânda, buyuruyor ki bana,
İtâat eyleyeyim, kendisine ve sana.
Duâ et de yapayım, Rabbime çok ibâdet,
Sana da lâyıkıyla, yapayım iyi hizmet."
O günden itibâren, sarıldı ibâdete,
Koyuldu annesine, gece gündüz hizmete.
Karlı ve dondurucu, soğuk bir kış gecesi,
Yatağından seslenip, su istedi annesi.
Fırladı annesinin, emri için yerinden,
Lâkin testi boş idi, çeşmeye koştu hemen.
Testisini doldurup, döndüğünde evine,
Gördü ki vâlidesi, uykuya dalmış yine.
Onu uyandırmağa, gönlü râzı gelmedi,
Buzla kaplı testiyle, başucunda bekledi.
Biraz sonra annesi, uyandı "Su, su" diye,
Gördü ki oğlu bekler, elinde testi ile.
Dedi ki: "Ey evlâdım, niçin oturmuyorsun?
Başucumda, ayakta, öylece bekliyorsun?"
Dedi ki: "Anneciğim, beklerim şu sebepten,
Hemen verebileyim suyu geciktirmeden."
Vâlidesi silerek, yaşaran gözlerini,
Oğluna duâ için, kaldırdı ellerini:
"Yâ Rabbî, ben oğlumdan râzıyım sonsuz kere,
Sen de ondan râzı ol, kavuştur nimetlere."
Bâyezîd-i Bistâmî, hürmetine ilâhî,
Anne duâsı almak, nasîb et bize dahî

Ekleme Tarihi: 15.12.2006 - 14:12
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
AGLIYORUM su an offline AGLIYORUM  

500 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 15.04.2005
En Son On: 01.08.2007 - 20:33
Cinsiyeti: Bayan 
Ve aleykum selam...

ALLAH(cc) razı olsun abi...

inşaALLAH anne duası alarak RABBin razı olduğu kullar arasına dahil oluruz bizler de...

Selam ve dua ile...

Ekleme Tarihi: 15.12.2006 - 14:18
Bu mesajı bildir   AGLIYORUM üyenin diğer mesajları AGLIYORUM`in Profili AGLIYORUM Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ağlıyorum kardeşim ALLAH c.c. gül sizden de diğer kardeşlerimden de razı olsun İnşALLAH...


Bu güzel Duanıza da canı gönülden Amin...
Ekleme Tarihi: 15.12.2006 - 14:26
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
(-Vefalim-) su an offline (-Vefalim-)  
RE:ALLAH RAZI OLSUN

142 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.11.2006
En Son On: 09.04.2007 - 18:12
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı AGLIYORUM


Ve aleykum selam...

ALLAH(cc) razı olsun abi...

inşaALLAH anne duası alarak RABBin razı olduğu kullar arasına dahil oluruz bizler de...

Selam ve dua ile...


COK GÜZEL VE FAYDALI BIR PAYLASIM KARDESIM ALLAH RAZI OLSUN RABBIM SENI CENNETINE KOYSUN VE RASULÜNE KOMSU KILSIN INSALLAH
Ekleme Tarihi: 15.12.2006 - 14:33
Bu mesajı bildir   (-Vefalim-) üyenin diğer mesajları (-Vefalim-)`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Vefalım Kardeşim sizden de ALLAH c.c.gül Razı İnşALLAH. Ne güzel bir dua ettiniz Amin Amin Amin. ALLAH c.c. İnşALLAH tüm Ümmed-i Muhammed-i ALLAH Resulüne komşu nasip eder...

Ekleme Tarihi: 15.12.2006 - 14:39
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
xkeremx su an offline xkeremx  
RE:

28 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 28.07.2006
En Son On: 03.07.2007 - 13:03
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

0123 kardeşim ALLAH c.c. Razı olsun verdiğin bilgiler için gül


Muhammed Masûmun rahmetullahi aleyh, bir talebesine yazdığı, ikinci cildin yüzonuncu mektûbunun tercemesi şöyledir:

İtikâdı ve ameli bozuk olan kimse ile görüşmemeli, bidat sâhibi ile sohbet, arkadaşlık yapmamalıdır.

Yahyâ bin Muâz Râzî, 258 [m. 872] de vefât etmişdir.
Buyuruyor ki, (Üç sınıf kimse ile sohbet etme: Gâfil olan âlimler ile ve
hep dünyâ kazancını düşünen hâfızlar ile ve
din câhili olan şeyhler ile).


Şeyh olarak tanınan bir kimsenin sözleri, işleri, hareketleri, şerîate uygun olmaz ise, sakın, sakın, ona yaklaşma! Hattâ, onun bulunduğu şehrden, köyden kaç! O, gizli, sinsi bir hırsızdır. İnsanın dînini, îmânını çalar. İnsanı şeytânın tuzağına düşürür. Hârikalar, kerâmetler gösterse, dünyâya bağlı olmadığı görünse de, arslandan kaçar gibi, ondan uzaklaş!

Tesavvuf yolunun mütehassıslarından Cüneyd-i Bağdâdî, 298 [m. 910] da vefât etmişdir.
Buyuruyor ki,

(Tesavvuf ehli olduğunu söyleyenler çokdur. Bunlar içerisinde, yalnız Resûlullaha tâbi olanlar doğrudur). Yine buyurdu ki, (Kurân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere tâbi olmıyan kimseyi, Allah adamı sanmayınız!). Yine buyuruyor ki, (İnsanı, Allahın rızâsına, sevgisine kavuşduran yol, kitâba ve sünnete bağlı olanların gitdikleri yoldur.)


Sözleri, işleri ve ahlâkı, Resûlullaha uygun olmıyan, [âilesini, kızlarını, bu yola bağlamıyan] kimseyi Velî, Allah adamı zan etmeyiniz! Yehûdîler, papazlar ve Berehmen denilen Hind din adamları da, çok tatlı konuşur, kötülüklerden uzak görünürler. Bunların sözlerine, görünüşlerine aldanmamalıdır. Dünyâya düşkün olmadığına ve hârikalar istemesine ve tevhîd-i vücûdî üzerindeki sözlerine aldanmayınız!

Ebû Ömer Sülemî diyor ki, (Şerîate uymıyan her söz, her hâl, zararlıdır. Tesavvuf, şerîate uymağa çalışmakdır. Doğru ile yalancıyı ayıran tek nişan, Resûlullaha uymakdır. Ona uygun olmıyan zühd, tevekkül, tatlı sözlerin hiç kıymeti yokdur. Şerîate uygun olmıyan zikrlerin, fikrlerin, zevklerin ve kerâmetlerin hiç fâidesi olmaz).


Burdan selefiyyecielkadieci vehhabi kafiri-laînleriyle görüşülmemesi gerektiğini anlıyoruz.Allah Üstadım Şeyhûl Ekbere kafirdiyen ve cihadı hayvanlık yapmak sanan onların belasını versin.Âmîn........
Ekleme Tarihi: 15.12.2006 - 19:24
Bu mesajı bildir   xkeremx üyenin diğer mesajları xkeremx`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bütün Müslümanlara, dinlerinde devamlı birlik ve bir gibi olmalarını, hiç bîr suretle Dinde

ayrılık yapmamalarını vasiyet ederim.

Allah'ın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa düşmezlerse onları kimse mağlup

edemez.


Allah, Esma-i hüsnasıyla bilinir. Cenabı Hak'kın asarından; Kudret ve azametini düşün,

Zat ve mahiyetini düşünme.


Esma-i hüsnanın çokluğu bir merkezde düşünülürse Tevhid olur. Tevhid kuvvettir.

Daima Allah'tan başkasını unut. Zakir olursun. Böyle olan kimse her yerde

zakir'dir.


Kala ve lisaniyle Allah'ın zikrine devam edenlerin kalbine Allah Zati Ahadiyetine

karşı iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ilaya gelir.

Haya makamında Fetih başlar. Fetih, kalb gözünün Tevfık-ı Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz

açıldı mı Ahlak, Fazilet, Doğruluk o kimse için asla değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet

olur, Onsuz yaşayamaz.


Muhiddin İbn-i Arabi k.s.gül
Ekleme Tarihi: 16.12.2006 - 19:18
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
dilaratuba su an offline dilaratuba  

934 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.08.2006
En Son On: 13.04.2009 - 18:15
Cinsiyeti: Bayan 
Bu son konunuzu okudum kendimle ilgili bir soru sormak istiyorum sürekli Allah ı düşünün diyor zakir olursunuz ben tesbih çekiyorum aklıma başka dünya ile ilgili şeyler geliyor çektiğim tesbihler sanki boşa gidiyormuş gibi yani sevap olmuyormuş gibi düşünüyorum acaba yapmasam daha mı iyi olur diye düşünüyorum ve üzülüyorum.
Ekleme Tarihi: 17.12.2006 - 10:45
Bu mesajı bildir   dilaratuba üyenin diğer mesajları dilaratuba`in Profili dilaratuba Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
dilaratuba kardeşim

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Dilaratuba kardeşim tefekkür konusunda şüphesiz kimse Muhiddin İbn-i Arabi k.s. gibi olamaz. O zira Kainatdaki ALLAH-U TEALA tecellileri sanki gözünün önünde oluyormuşcasına yaşıyordu. O ALLAH c.c. dışında herşeyi red ediyordu. Öyle bir mertebe ki Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) tabiriyle Hz.Mevlana (k.s.) bu mertebeye fikren çıkmıştı Gavsül Azam Abdülkadir-i Geylani gibi Gavs lar ise ruhen çıkmıştı.


Bu kısa bilgiyi arz etmek istedim. Şu sebeple her haliniz her durumunuz ALLAH c.c. için olursa Şeytan vesvese verecek kaba tabirle delik bulamaz. Zira Kalbinizin her zerresi ALLAH c.c. aşkıyla düşüncesi ile dolmuştur. Size Üstad Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) bir benzetmesini aktarayım...

"Bir padişah iki kişiyi huzuruna çağırmış ve onlara iki elma vermiş. Biri elmayı nimet bilip hemen yemiş diğeri ise Padişaha olan saygı sevgi ve aşk muhabbetinden ötürü o elmayı alıp başının üstüne koymuş."

Biz kainatdaki herşeyi bir adet olarak görürüz oysa ki elma misali herşey ALLAH c.c. bizlere muhabbet vesilesi ile tefekküre sevk eden vesilelerdir. Bir insan elma ağacını görür bir elmayı alır ve yer maksat açlığını gidermektir. Oysa ki O elmayı ona nasip eden ALLAH c.c.ı hiç düşünmez.

Hiç mümkünmüdür ki bir ağaca bakıp ALLAH c.c.ın kudretine Kainat üzerindeki tecellilerine düşünmeye vesile olduk mu? Bir ağacın dalı kırılsa sanki kolumuz kırılmış gibi üzüldük mü?


Dilaratuba kardeşim konuyu fazla uzatmayım şunu söylemeye çalışıyorum. Her halinizle ALLAH c.c. düşünür iseniz özellikle ibadetlerinizde Şeytan bu tür vesveseleri size gönderemez gönderse dahi sizi etkilemez önemsemezsiniz. Şeytanın görevi zaten sizi bu ibadetden vazgeçirmek bunu başaramazsa ibadet esnasında vesvese vererek sizi bu tür üzüntülere sevk etmektir. Sevap alıyorsunuz ALLAH c.c. izniyle güzel kardeşim siz bu tür vesveselere önem vermeyin ve kalbinizi ALLAH c.c. açın. Boş vaktinizde bir parka gidin ve etrafı bu sefer hiç seyretmediğiniz kadar başka bir gözle seyredin güzel kardeşim. Tefekküre dalın bu sebepledir ki İslamiyet Tefekküre büyük önem veriyor. İnanın çok büyük bir zevk alıcaksınız ve Dünyada önem verdiğiniz hiçbirşeyin aslında bir kıymeti olmadığını anlayacaksınız...

Hep söylediğim bir söz vardır...

"Siz dünyanın peşinde koşarsanız dünya size zindan olur ama dünya sizin peşinde koşarsa sultan olursunuz."


İnşALLAH yardım edebilmişizdir güzel kardeşim...
Ekleme Tarihi: 17.12.2006 - 13:25
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
dilaratuba su an offline dilaratuba  

934 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.08.2006
En Son On: 13.04.2009 - 18:15
Cinsiyeti: Bayan 
Çok teşekkürler Allah sizden bin kere razı olsun yardımcı olduğunuz içöin yapmaya çalışacağım.
Ekleme Tarihi: 17.12.2006 - 14:37
Bu mesajı bildir   dilaratuba üyenin diğer mesajları dilaratuba`in Profili dilaratuba Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Estağfirullah Dilaratuba kardeşim. Yardım edebildiysek nu mutlu bize. ALLAH c.c. cümlemizden razı olsun İnşALLAHgül



İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya.

Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret azığını toplamakta acele et...

Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca Kahraman lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.


Gavsul Azam Abdülkadir-i Geylani Hz.leri gül


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 17.12.2006 - 15:52 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 17.12.2006 - 15:51
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) gül

:(


Ekleme Tarihi: 18.12.2006 - 19:46
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Kiramen Katiben su an offline Kiramen Katiben  

337 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.10.2006
En Son On: 25.09.2007 - 13:32
Cinsiyeti: ----- 
Selamün Aleyküm ve beraketuhu ve Magfiretuhu...!

Öncelikle Havz-i Kevser abi, umarim konuyu bölmüs gibi olmam,

ama,

baslik Tasavvuf ve bende bugün okudugum birseyi paylasmak istedim:

Ubeydullah Ahrar (k.s) buyurdularki;

Tasavvuf: vakti, en degerli olan seylere sarfetmektir.

Tasavvuf: kimseyi kendi yükünü cektirmemektir.

Tasavvuftan maksad, her an Allah'ü Teala'yi hatirlamaktir.

Söylenen söz, dilin gönülle, gönlün de Hakk ile oldugu zaman makbüldür.

gül

DUA'larimla ...
Ekleme Tarihi: 19.12.2006 - 14:59
Bu mesajı bildir   Kiramen Katiben üyenin diğer mesajları Kiramen Katiben`in Profili Kiramen Katiben Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Estağfirullah Kiramen Katibin kardeşim. Biz bu bölümü tüm Tasavvuf aşıkları için açtık. Tasavvufa aşık ve aşık olmak isteyen yada o aşkı arayan her kardeşimiz katkıda bulunabilir.

ALLAH c.c. razı olsun değerli paylaşımın için gül sevinçli


Abdülkâdir Geylânî hazretleri "rahmetullahi aleyh" buyurdu ki:

"Kötü arkadaşları terket. Onlara sevgi duyma, sâlihleri sev. Yakının bile olsa, kötü arkadaştan uzak dur. Uzak bile olsa, iyi arkadaşlarla berâber ol. Kimi seversen, seninle onun arasında bir yakınlık hâsıl olur. Bu bakımdan, sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak.

Ey oğul! Kötü kimselerle düşüp kalkman, seni, iyi kimseler hakkında kötü zanna düşürür. Allahü teâlânın kitabının ve Resûlünün sünnet-i seniyyesinin gölgeleri altında yürü, felâh, bulur kurtuluşa erersin."

Ey oğul! Senin düşüncen, yiyecek, içecek, giyecek ve dünyâ lezzetleri olmasın. Bütün bunlar, nefsin ve insan tabiatının istediği şeylerdir. Kalbin düşüncesi nerede, nefsin ve tabiatın istekleri nerede? Kalbin düşüncesi Allahü teâlâdır. Senin düşüncen, Rabbin ve O'nun katında bulunan nîmetler olmalıdır. Dünyâdan (haram ve şüphelilerden) ne terkedersen, mutlaka bunun karşılığında âhirette ondan daha hayırlısı vardır. Ömründe sâdece şu içerisinde bulunduğun günün kaldığını farz et de âhiret için hazırlık yap."

"Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünyâ ve âhirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünyâ düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyâdan alınacak, âhirete götürüleceksin. Dünyâda rahat ve hoş bir hayat arama. Resûl-i ekrem; "Hayat, âhiret hayâtıdır" buyurdu."

Ekleme Tarihi: 20.12.2006 - 15:43
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
xkeremx su an offline xkeremx  

28 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 28.07.2006
En Son On: 03.07.2007 - 13:03
Cinsiyeti: ----- 
Maşallah çok güzel yazıyorsun karındaşım...
Ekleme Tarihi: 20.12.2006 - 16:59
Bu mesajı bildir   xkeremx üyenin diğer mesajları xkeremx`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. Razı olsun kerem kardeşim. gül Güzel kardeşlerimizi Tasavvuf Aşkıyla donatmaya çalışıyoruz ALLAH c.c. izniyle İnşALLAH...

Ekleme Tarihi: 20.12.2006 - 17:07
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak...

Bunlar "Kalp" le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyormusun?...

Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu?...

İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde "TEVHİD", içeriye girince "ŞİRK", yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli. Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde.

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) gül

:(


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 21.12.2006 - 16:02 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 21.12.2006 - 16:01
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek? O na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O nun eteğini bırakmayalım.

Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların hepsi amaç değil, Yüce ALLAH a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır. Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı. Sana en gerekli olan ise YARATAN ındır. O nu ara. Her şeyin bir bedeli olur. Dünyaya AHİRET, yaratılmışlara ise bedel YARATAN dır. Dünyayı kalbinden atarsan yerini HAK alır.
Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter.

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a)gül



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 22.12.2006 - 16:12 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 22.12.2006 - 16:11
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

"ALLAH tan (C.C) başka ilah yoktur," dediğinde bir "DAVA" peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS lı olmak gerekir.

Hiçbir söz amelsiz ve ihlassız kabul edilmez. Kainatın Efendisinin (S.A.V) yolu İHLAS tan ibarettir.



Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) gül


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 23.12.2006 - 22:41 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 23.12.2006 - 22:40
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
Hz.Mevlana K.s.

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durursun! Nihayet bu pişmanlığa da daha ziyade pişman olusursun! Ömrünün yarısı perişanlıkla geçer, öbür yarısı da pişmanlıkla heder olur gider! Bu fikri, bu pişmanlığı terket de, daha iyi bir hâl, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!


Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin. Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi sana pusu kurar.

Ok gibi doğru ol da yaydan kurtul. Çünkü her doğru okun, yaydan fırlayacağına şüphe yoktur.

Söz söylemek için önce dinlemek gerekir. Söze, kulak verme yolundan gir.

Hz.Mevlana K.s.

Ekleme Tarihi: 25.12.2006 - 15:38
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Hak-dilaram su an offline Hak-dilaram  

143 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2006
En Son On: 25.10.2007 - 16:15
Cinsiyeti: Erkek 
İmam Hâfız Ebû Nuaym el-Esfehânî, Ebu-l-Hasen el-Ferğanî'den naklen diyor ki: - Ben- Hicri 334'te vefat eden - İmam Şiblî'den:

" Ârifin alameti nedir? " diye sordum;

" Göğsü = latîfeleri açılıp genişlemek, kalbi yaralı, cismi ayak altında ezilmektir. " diye cevap verdi.

" Tamam, bu Ârifin alâmetidir. Ârif-i Billah kimdir? " diye sordum;

" Ârif-i Billah odur ki, Allah Azze ve celle'yi isim ve sıfatlarıyla da bilmiş, Allah Azze ve Celle'nin muradını da bilmiş, Allah Azze ve Celle'nin emrleriyle amel etmiş, yasaklarından sakınmış ve halkı kendi benliğine değil, doğrudan doğruya Allah Azze ve Celle'ye davet etmiştir. " diye cevab verdi.

" Tamam, bunun Ârifin alâmeti olduğunu anladık; sûfî kimdir? " diye sordum;

" Kalbi saflaşan ve kalbinin saflığıyla seçilmiş, sonra Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'in yolunu yol edinerek ondan yürümüş, dünyayı kafasının arkasına atmış, nefsin hevasına, ibadetin cefâsını tattırmıştır. " diye cevab verdi. Ben:

" Tamam, bu sûfî, anladık; tasavvuf nedir? " diye sordum;

" Tasavvuf, Allah Teâlâ'yı ta'zim ederek taat ve ibadetlere nefsi alıştırmak, göz kapatmak - yani rabıta, murakabe ve muhasebe-, zorluğa katlanmaktan yüz çevirmektir. " diye cevab verdi. Ben kendisine:

" Bundan daha güzel tarif et; tasavvuf nedir? " diye sordum;

" Tasavvuf, kalbleri temizlemek ve onu ğaybleri iyiden iyiye bilen Zât'a teslim etmektir. " diye cevab verdi.

" Bundan daha güzel tarif et; tasavvuf nedir? " diye sordum;

" Allah Teâlâ'nın emrlerini yüceltmek, mahlukuna şefkat etmektir. " cevabını verdi. Ben:

" Bundan daha güzel sûfîyi bana tarif et; sûfî kimdir? " diye sordum;

" Dünyaya aid bütün kederlerden arınan, tabiat haline gelmiş âdetlerden kurtulan, fikirle kalbi dolan ve nezdinde altınla kerpiç bir seviyede olan zattır. " diye cevab verdi.

Kaynak: Hilyet-ul-Evliyâ' c.1 s.22,23

İKTİBAS: TASAVVUF VE TEVHİD'DE PARLAK İNCİLER DİLARA YAYINLARI
Ekleme Tarihi: 28.12.2006 - 14:59
Bu mesajı bildir   Hak-dilaram üyenin diğer mesajları Hak-dilaram`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Hak Dilaram kardeşim ALLAH c.c. Razı olsun gül



HAK la çekişme, nefsin için O nu kötüleme, malın azaldı diye O nu itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O nu suçlama. Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en büyük hüküm senin mi yoksa O nun mu? Sen mi fazla biliyorsun yoksa O mu? Merhametin O nunkinden fazla mı?
Sen ve bütün yaratıklar O nun kuludur. Her şeyde yalnız O nun hükmü geçer bunu sakın unutma.


YARATAN ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma. Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) gül




Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 28.12.2006 - 20:16 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 28.12.2006 - 20:14
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
ŞAH-I GEYLANİ (K.S.A)

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz, sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı? Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa... Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) "En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır," buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.


Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Yüce ALLAH'ın (C.C) korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O'ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? O'nu HAK tarafına çağırman nerede?Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden sana gelecek bir kısmetin varsa gelir, üzülme içini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun, hırsın ağırlığı seni yormaz. Eğer bu şekilde davranmazsan, bütün bu uğraşmalarından sana ne kalacak dersin? Sadece bir yorgunluk ve ağır bir hesap...

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) gül
Ekleme Tarihi: 29.12.2006 - 21:01
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
DERiNsular su an offline DERiNsular  

171 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.07.2006
En Son On: 05.02.2007 - 15:32
Cinsiyeti: Erkek 
TASAVVUF YOLUNA BAĞLANMANIN ÖNEMİ

İnsanın eğitim süreci Hz.Adem(a.s.) ile başlamış ve kıyamete kadar devam edecek olan bir süreçtir.İlk eğitim, daha dünyaya inmeden evvel Hz.Adem ve tertemiz eşi HzHavva'ya,şeytanın nasıl bir düşman olduğunu anlatmak ve insanın kendi nefsine uyunca neler kaybedeceğini göstermek amacı ile meşhur meyvesi yenmesi yasaklanan ağaç olayı ile verilmiştir.

Dünyaya iniş ve imtihan olma sürecinin başlangıcı ile birlikte uyarı ve peygamberlik misyonu da başlamıştır.Yaşanan hayatın çekiciliği,nefsin hazır olan lezzetlere duyduğu haz onu erdemlerden geri bırakmakta ve uzun emelli olmaya sevk etmektedir.Öfkesine ve şehvetine tabi olan insanın her geçen gün biraz daha dünyaya bağlılığı artmakta ve artan hevesini tatmin için daha çok çaba göstermektedir.Bu ise insanın zulüm etmesine sebep vermektedir.Kişi kendi arzularını elde etmek için aklını,gücünü ve diğer yeteneklerini devreye sokmakta ve hile,desise,yalan,iftira,öldürme,aç bırakma v.b. yollara başvurmaktan çekinmemektedir.Aklı, heva ve hevesinin elinde adeta bir köle olmaktadır.Adeta aklın ve vicdanın önü bir perde ile örtülmüştür.

Peygamberler (a.s.) işte bu durumdan insanları kurtarmak ve onları kemallere yöneltmek için gelmişlerdır.Onlar insanoğluna sunulan en büyük nimetlerdendirler.Varlıkları ile alemi şereflendirmiş ve her asra damgalarını vurmuşlardır.Bu gün dünyanın neresinde hayırdan ve iyilikten yana birşey varsa, bu onların irşadlarından kalan bir parıltıdır.

Bu cehd ve gayret yolunda nebiler yanlız olmamışlardır.Her devirde onlara destek çıkan ve yollarını sürdürmelerinde yardımcı olan kişiler muhakkak çıkmışlardır.Son peygamber,efendimiz ve rehberimiz Hz.Muhammed'in (s.a.v.) ahirete irtihalinden sonra her ne kadar nübüvvet sona ermişse de insanların terbiye edilmesi ve ıslah yolu kıyamete kadar devam etmektedir.Gerçek alimler peygamberlerin varisleri olarak bu vazife ile vazifelendirilmişlerdir.İnsanoğlu kıyamete kadar eğitime muhtaç olacaktır.

Bir insanın kendi kendine bir sanatta veya bir ilimde ustalaşması ve derinleşmesi,bir eğitmen ve hoca olmaksızın imkansızdır.Onun tecrübelerinden,göstereceği açılımlardan ve ona sunacağı eskilerin mirasından yararlanmadan kendi kendine uğraşmak hem çok zor,hem gereksiz ve hem de abes bir iştir.Herhangi birimizin kendi kendine tıp ilminde derinleşmesi ve kendisini ameliyat etmesi mümkün olmayan bir iştir.Ya da kendi kendine ders görmeden,bir hocadan ilim okumadan en karışık mühendislik hesaplarını yapması,uzay matematiği ile ilgili problemleri çözmesi düşünülemez.Bu işte muhakkak bir üstada ihtiyacı vardır.Aynen bunun gibi de insanın ahlakını düzeltmesi,erdemlerle dolabilmesi için bir ahlak hocasına ve ruh terbiyecisine ihtiyacı vardır.Kendi kendine ahlakını düzeltmek ve kamil bir insan olmak mümkün değildir.

Nefis gizli,sinsi,gaddar ve ne zaman,hangi şekilde saldıracağı belli olmayan bir düşmandır.Şeytan ve dünya ise aldatıcı ve hileci düşmanlardır.Bunların elinden kurtuluşun çaresi;selim bir kalbe sahip olmaktır.Eğer insan böyle bir kalb-i selim sahibi değilse,bu yolun üstadları olan sadatlara yani ruh terbiyecisi, hikmet ehli insanlara tabi olmalıdır.Onlar insan sarraflarıdırlar.Keskin zekaları ve ferasetleri ile kişiyi gördüklerinde veya onunla konuştuklarında halini hemen anlamakta ve ona gerekli kurtuluş reçetesini sunmaktadırlar.Bu babta Şeyh İzzeddin Hazretleri(k.s.) bir sohbetlerinde binaları yapan,köprüler inşa eden bir mühendis topluluğuna ;'Sizler ilminiz ile bu yapıları inşa edebilirisiniz.Binaları dikip,köprüler inşa edebilirsiniz.Peki bir insanın kalbinden kini ve nefreti sökebilir misiniz!Ondan dünya sevgisini giderebilir misiniz!İşte bu da bizim işimizdir.' demişlerdi.

Niyazi-yi Mısri (k.s.) için anlatılan bir kıssada onun tasavvufa ilk giriş yıllarından bahsedilmektedir. Çok zengin bir zat olan Mısri bu yola girdikten sonra tüm varlığını,kendi davası yolunda harcar ve bir o kadar daha da borçlanır.Fakat bunların hiç birine ehemmiyet vermeden vazifesini ifa etmeye devam eder.Birgün üstadı dergahta bulunan tüm müridleri toplar ve hepsinden Niyazi-yi Mısri'yi terslemelerini, ona selam vermemelerini ve hiç itibar göstermemelerini emreder.Herkes bu emri yerine getirirken,bir tek Şeyhi ona iyi davranmakta ve onunla ilişkisini devam ettirmektedir.Bu hal epey bir müddet böyle devam ettikten sonra bir gün üstadı onu yanına çağırarak,huzurundan kovar ve artık onunla işi kalmadığını ve bu tekkeyi terk etmesini ondan ister.Mısri perişen olmuş,afallamış ve bütün dünyası yıkılmış bir halde orasını hıçkıra hıçkıra ağlayarak terk eder.Bir mağaraya sığınır.Ağlayarak gözyaşları içerisinde Allah'a ellerini açarak dua etmeye başlar;'Ya Rabbi! Senden başka herşey yalanmış! Sadece Sen varmışsın!.Senin dışında herşey boşmuş! Ben sadece sana sığındım ve Sana yöneldim.' Bu yöneliş öyle içtendir ki onun üzerine çok büyük bir nur ve feyiz iner.Çok yüce bir mertebe elde eder.Yüce Allah ona rahmet nazarı ile bakmış ve onu yüceltmiştir.İçi imanın kemalı ile dolmuştur.O zamana kadar yaptığı ibadet ve hizmetler ile elde edemediği bir makama ulaştığını görmüştür.Tam bu anda geri döner ve birde bakar ki,mağaranın içinde şeyhi ve tüm müridler onu izlemektedirler.Onun peşinden gelmişlerdir.Şeyhi ona;' İşte tüm bu yapılanlar,senin bu mertebeye ulaşman içindi.' diye söyler.

Bu yüce zatlar kalplerin tabipleridirler.İnsanların eğitimi ve yüce ahlaki değerlerle boyanmaları için birer rehberdirler.Onlarla birlikte olmak,onların yoluna girmek en büyük kazançtır.Kişinin yalnız,tek başına kaldığı sürece, nefisini yenmesi ve şeytanın hilelerinden kurtulması mümkün değildir.Bu yola giren insanın imanı zayıfsa kuvvetlenir.İbadetlerde eksikleri varsa,onlar tamam hale gelir.İbadetlerini tam olarak yapan biri ise,gerçek ihlasa ulaşır.İhlas sahibi ise yakin sahibi olur.Yakini varsa,hal sahibi yüce makamlara eren birisi olur.Kalbi selim bir halde Rabbi Rahimine kavuşur.En önemlisi de nefsine muhalefet etmiş,onu serbest bırakmamış ve Allah'a (c.c.) tam kul olması için,onu bir mürşid eline verip,ıslah yoluna sokmuştur.


Efendimizin(s.a.v.) Özel Uygulamaları


Efendimiz (s.a.v.)'in kimi sahabelerinden aldığı özel beyatlar vardı.Mesala bir seferinde,ömür boyu kimseden birşey istememek üzere birkaç sahabeden beyat almıştı.Onlar ellerini Rasullullah'a (s.a.v.) uzatmış ve bu konuda ona söz vermişlerdi.Bu kişiler en ufak bir ihtiyaçlarını dahi kimseden istemiyorlardı.Kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılıyorlardı. Onlardan öyleleri vardı ki,zırhını giymiş,silahlarını kuşanmış bir halde atının üzerindeyken,mendil gibi bir şeyini düşürürdü de kimseden istemezdi.Tüm ağırlığı ile atından, üşenmeden iner ve o mendili alıp,tekrar atına binerdi.Verdiği sözü ve bu şekilde cereyan eden bağı koparmaz ve ölünceye kadar sözleştikleri hususa riayet ederlerdi.

Tasavvuf yolu ile yapılan bağlanma da işte bu tür bir beyata benzemektedir.Belli hususlara riayet etme konusunda bir anlaşma yapılmaktadır.Böylece Rasulullah(s.a.v.) Efendimizin bu sünneti canlandırılmaktadır.Bu yola giren, tevbe etmek,sünnete bağlanmak ve bu edepleri yerine getirmek üzere elini uzatmakta ve üstadının elini tutmaktadır.İhlas,muhabbet ve teslim yoluna sarılmakta ve mürşidinin tasarruflarına ve onun eğitim programına kendini bırakmaktadır.Böylece nefsini kırma,kendini görmeme ve kamil bir şahsiyete ulaşma yoluna girmektedir.

Bir mürşide bağlanmak ve kendine bir ahlak hocası belirlemek,onun tedrisine girmek özgür olmak içindir.Bu bağlanış birinin bir iple bir ağaca bağlanması gibi bir bağlılık değildir.Çünkü böylesi bir bağlılık kendi alanını daraltmak ve kendini güdükleştirmektir.İrfan yoluna giriş ve maneviyat önderlerine bağlanış zerrenin kendi varlığından geçip,okyanusa dalması ve umman olmasına benzemektedir.Su damlasının bulut olabilmek için kendi nefsinden geçip,eriyerek buhar olmayı kabul etmesi gibidir.Kendini gören,ilmine ve değerine güvenen kimse,ucb belasına düşmüş ve kibre kapılmıştır.Bundan kurtuluş tevazu,ilim ve irfan yolunun ufuk insanlarına tabi olmaktadır.İbn-i Sina bir seferinde, bir tarafı üçgen diğer tarafı küp gibi olan bir cismi,ilim sahiplerinden birisinin önüne atıp,ondan hacmini hesaplamasını ister.Amacı kendi ilmini göstermek,onu zor duruma sokmaktır.Bu alim ve mutasavvıf zat ise onun önüne bir ahlak kitabı atıp; 'Sen önce ahlakını düzelt.Ben ondan sonra bu cismin hacmini hesaplarım.'der.Görüldüğü gibi önemli olan ilim sahibi olmak değildir.Onu yaşamak ve hal sahibi olmaktır.Öyle büyük islam alimleri vardır ki,koca koca külliyatları kaleme aldıktan sonra,kalplerindeki problemleri çözmek için, yaşları ilerlemiş olmasına rağmen tasavvuf ehli alimlerin tedrisine girmiş ve onların rehberliğinde nefis tezkiyesi uygulamışlardır.



Ekollerin Ortaya Çıkışı


Asr-ı saadetin sona ermesinden ve Raşid halifeler döneminin bitmesinden sonra gelen fitneler dönemi İslam alemine büyük darbeler indirmiştir.Farklı fırkaların ortaya çıkması, bidat ehlinin çığırtkanlıkları,yaşanan kargaşalar,savaşlar,elde edilen dünyalıklar ve işlenen cinayetler büyük yıkımlara sebep vermiştir.Bu durum karşısında hamiyet sahibi İslam alimleri gayrete gelmişler ve İslami değerleri korumaya çalışmışlardır.Herbirisi farklı bir alana el atmış ve farklı ekoller meydana getirmişlerdir.Hadisleri toplayıp,uydurma olanları ayıran ve sahih olanları belirleyen hadis ekolü,yaşanan itikadi problemleri çözmek için kelam ekolü ve fıkhi problemlere cevap vermek için fıkıh ekolü doğmuştur.Peygamberimizin(s.a.v.) hayatını ve yaşanan olayları yazan tarihçiler ise,İslam tarih ve siret ilminin temellerini atmışlardır.Tefsir ,hadis ve fıkha dair usul ilimleri de bu arada gelişmiştir.

Efendimizin (s.a.v.) zamanında bu ekollerin hiç birisi ortaya çıkmamıştı.Fakat bunlar öz olarak,çekirdek olarak Peygamberimizin(a.s.) şahsiyetinde toplanmışlardı.O gelen her türlü problemi çözen tek merci idi.Ondan sonra ise,sahabelerden ilimde ileri seviyede olan müçtehid sahabeler, bu ilimlerden pek çoğunu şahıslarında barındırıyorlardı.Onlardan sonra ise büyük mezhep imamları bu işi üzerlerine aldılar ve kendi ekollerini geliştirdiler.İslamın irfani ve tasavvufi boyutuna ait ilimler de bu dönemde aynı sebeplerden dolayı ekolleşme yoluna girdi.İlk mutasavvıflar ortaya çıkmaya başladılar.Her ilim dalında olduğu gibi,irfan ve ahlak ilminde de özel terimler ve kavramlar oluşturuldu.Bir ilim dalı olarak tasavvuf ilmi de böylece doğmuş oldu.Günümüze kadar gelişe gelişe gelen bu ekol hala canlılığını korumakta ve İslamın yayılmasında diğer ekollere göre daha başarılı hizmet vermektedir.Çünkü direkt olarak insan ruhunun merkezi olan kalple ilgilenmekte ve insanı insan yapan imani,ahlaki ve irfani değerler ile uğraşmaktadır.

Anadolu'nun,Balkanların.Rumeli'nin,Uzakdoğu ve Afrika'nın İslamlaşmasında tasavvuf ehli insanların katkıları çok büyüktür.Bu coğrafyalara yayılan dervişler, ahlaki üstünlükleri ve sahip oldukları manevi hayat ile insanları etkilemişler,onların kalplerini İslam'a ısındırmışlardır.Böylece oralarda da İslamiyet yayılabilmiştir.İslam toplumu içinde ise,müslümanların yozlaşmasına,dünyevileşmesine karşı siper ve Asr-ı saadet özlemi duyanlara bir sığınak olmuşlardır.


kaynak:islam tasavvuf tarihi (m.ali ayni) baz alınarak derlenmiştir.
Ekleme Tarihi: 30.12.2006 - 14:02
Bu mesajı bildir   DERiNsular üyenin diğer mesajları DERiNsular`in Profili DERiNsular Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
DERiNsular su an offline DERiNsular  

171 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.07.2006
En Son On: 05.02.2007 - 15:32
Cinsiyeti: Erkek 
TASAVVUFUN AMACI

Tasavvuf, İslam dininin üzerine inşâ edildiği üç ana esastan biri olan "İhsanı; kendine gaye edinmiştir. O halde "İhsan"ın ne olduğunu anladığımız zaman, Tasavvuf;un özünü ve gayesini de daha iyi anlamış olacağız.

İhsan halini, bizzat hadis-i şeriflerde görmekte ve açık bir şekilde izah edildiğine şahit olmaktayız. Hz. Ömer'in (r.a) rivayet etmiş olduğu bir hadis-i şerif (Cibril Hadis-i) şöyledir:

"Peygamber Efendimiz -sav-'in yanında bulunduğumuz bir sırada, bir de baktık ki elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuk yaptığına dair hiçbir alamet olmayan ve hiçbirimizin tanımadığı bir kimse geldi. Peygamber Efendimiz -sav-'in yanına (varıp) oturdu. Dizlerini dizlerine dayayıp ve her iki avucunu iki uyluğu üzerine koyup;Ya Muhammed! İslam nedir? Bana söylermisin; dedi. Peygamber Efendimiz -sav-:

AIlah'tan başka hiç bir ilah ve mabud-u billah olmadığına ve Muhammed -sav-'in O'nun Resulü olduğuna şehadet etmen, namazı ikame etmen, zekâtı vermen, Ramazan orucu tutman ve yoluna gücün yeterse, Beytullah'a Hac etmendir." buyurdu. O (yabancı kimse):

Doğru söylüyorsun. Dedi.

Biz onun bu haline, hem Hz. Peygamber -sav-'e soruyor, hem de O'nu tasdik ediyor, diye hayret ettik. Ondan sonra,

-Bir de; iman nedir? Bana söylermisin, dedi. Peygamber Efendimiz -sav-:

-İman; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, pey-gamberlerine, ahiret gününe iman etmendir. Bir de hayır, şer ve kadere iman etmendir, buyurunca yine:

- Doğru söylüyorsun; Dedi.

-İhsan nedir? Bana söylermisin. Diye tekrar sordu. Peygamber Efendimiz -sav- de:

-İhsan, Allah'a sanki Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Zira sen onu görmüyorsan da o seni görüyor buyurdu. O yine:

- Doğru söylüyorsun. Dedi...

Ve bu yabancı kimse gidince Peygamber Efendimiz -sav- bir müddet durdu. "Ya Ömer! Bilirmisin o soran kimdi?" dedi. "Allah ve Resûlüllah bilir." Dedim. O zaman buyurdular ki: "O, Cebrail idi. Size dininizi öğretmek için geldi." ( Müslim; Kitabül İman)

İşte Hz. Ömer (r.a.)'in rivayet etmiş olduğu bu hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz -sav- bize İslam Dininin üç rükun üzerine olduğunu bildirmiştir. Tasavvufun maksadı insanı, İhsana ulaştırmak olduğu için, bir insanın tasavvufu terketmesi, dinin rükunlarından biri olan İhsanı terketmesi demektir.

Demek ki, insan bu üç rükunu yerine getirdiği zaman dinini tam manasıyla yaşamış olmaktadır. Bu üç rükundan birini yerine getirmediği takdirde dinini eksik bırakmış demektir ki;

Bu rükunlardan İslam: Zahiri azalara taalluk eden amellerdir (namaz, oruç, hac, zekât).

İman: Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, kaza ve kadere iman etmek gibi kişinin itikadına taalluk eden amellerdir.

İhsan ise: Murakabe ve Müşahede'ye taalluk eden amellerdir. İhsan makamı, manevi huşu ve huzur içerisinde Allah-u Zülcelâl'e ibadet ederek kalbin temizlenmesine işaret etmektedir. Bundan dolayı ihsan makamı olmazsa dinin bir kısmı eksik bırakılmış olur.

Şöyle ki; bu hadis-i şerifte açıkça, kulun bütün ibadet ve kulluk görevlerini yerine getiren, yani hayatının her anında, Allah-u Zülcelal'in kendisini gördüğünün, işittiğinin ve bildiğinin şuurunda olması gerektiği beyan edilmektedir.

İnsan, İhsan makamını her an yaşamaya çalışmak zorundadır. Buna rağmen kim tam manası ile ben hayatımın her safhasında İhsan makamını yaşayabiliyorum diyebilir. Demek ki, insanın bu İhsan halini bozan sebepler vardır.

Kişinin İhsan halini bozan sebepler; şeytanın vesvesesi, nefsin arzuları ve dış dünyanın etkileridir. O halde, insanın ilk önce bu tesirlerden kurtulması gerekmektedir ki İhsanı yaşayabilsin. Bu tesirlerden kurtulma yolu ise bunların sebeplerini, insana nasıl tesir ettiklerini ve bunlara karşı ne gibi tedbirler alınması gerektiğini; kısaca bu marazi durumun teşhis ve tedavisini bilmesi gerekiyor.

Şüphesiz ki, bu mesele bir müslüman için en önemli konudur. Zira kulluğun temel mihengi, her yaptığını, her anını Allah rızası için yapabilmektir. İşte bu da tasavvuf ilmini zorunlu hale getirmektedir:




TASAVVUFUN ORTAYA CIKI$I





Tasavvuf, Peygamber Efendimiz -sav- ile birlikte gelmiştir. Çünkü Tasavvufun amacı, İslam dininin üç temel esasından biri olan İhsanı elde etmektir. Onun için Seyyid Muhammed Gamari (rh.a)ye:

Tasavvuf vahy-i semavi midir? diye Tasavvuf&#8217;un kaynağı ve özü hakkında bir soru sorulduğunda şöyle demiştir:

Peygamber Efendimize -sav-vahy-i semavi nazil olduğu vakit, tasavvufta onunla beraber esas olarak kurulmuştur. Çünkü tasavvuf, şüphesiz ihsan makamıdır.&#8221;

Tasavvufun amelî-hali ve temel esasları itibariyle, vahyin gelişiyle birlikte, bizzat Peygamber Efendimiz -sav- tarafından hayata geçirilmiştir.

Özellikle Mekke Devri, daha çok dini-ahlakî prensiplerin yer aldığı bir rûhî olgunluk kazanma dönemi olmuş ve Sahabe-i Kiram; bu usûl üzere, bütün ümmetin Mürşid-i Kamil'i, Peygamber Efendimiz -sav- tarafından yetiştirilmiştir.

O dönemde Tasavvuf, Fıkıh, Tefsir, Akaid ve Hadis ilmi gibi ilim dalları, esasları itibariyle; Peygamber Efendimiz -sav- zamanında mevcut olmakla beraber, henüz ihtiyaç hissedilmediğinden kitap haline getirilmemiş, düzenli birer ilim dalı olarak ortaya konulmamıştır.

Çünkü Sahabe-i Kiram zamanında buna ihtiyaç yoktu. Sahabe-i Kiram Peygamber Efendimiz -sav-in onları her yönden yetiştirmesi sebebiyle, takva ve vera ehli idiler.

Yani, yukarıda Tasavvufun tarifini yaparken anlattığımız, ruhsatlardan faydalanmaksızın ve tüm şüpheli olan şeylerden kaçınarak azimet ve takva üzere İslamın emir ve yasaklarını yaşıyorlardı.

Tasavvufun gaye olarak kendisine belirlediği ihsan halini, bizzat Rasullullah -sav- ile birlikte yaşamaktaydılar. Bu yaşantı biçimini onlardan sonra gelen tâbiin onları örnek alarak yaşamış ve onlardan sonra gelen insanlarda tâbiini örnek alarak bu yaşam biçimini hayatlarına tatbik etmeye çalışmışlar.

Tasavvuf ve diğer İslami ilimlerin bir ihtiyaç haline gelmesi, Sahabe-i Kiram ve Tabin'den sonraki dönemlerde, dinin aslından uzaklaşılması sebebiyledir. Rasûlüllah -sav-'in tebliğ ettiği hakikî din nuru gizlenip, itikatta sapıklıklar, fikirler arasında ihtilaf vaki olmaya başlayıp, cehalet insanlara galebe çalınca; eski adet, gelenek ve görenekleri ibadetlerle karışır, bazen de onların yerini alır hale gelmişti.

İnsanların kendi hak bildiği yolda gitmeye ve dünyaya çokça meyletmeye başladığında; dini hükümler ve kurallar, esasları yönünden ikinci plana itilerek, ayetler ve hadisler siyasi veya şahsi amaçlarla indî yorumlara tabi tutulmaya başlanmıştı.

Bu dönemlerde yalnız bir topluluk, salih ameller işlemek, ıssız yerlerde uzlete çekilerek zikir ve ibadetle uğraşmak yolunu seçti.

Sonraları bu insanlar kulluk mücadelelerini daha sistemli bir şekilde sürdürmeye koyuldular.

Ne zamanki ilimler gönüllerden satırlara intikal ederek, fıkıh, kelam, tefsir, hadis vb. diğer ilimler yazılarak kitap haline getirildi. Tasavvuf yoluna mensup kimselerde kendi usüllerine dair eserler meydana getirdiler.

İşte tasavvuf ilmi böyle bir ortamda, önceleri ıssız yerlerde uzlete çekilerek zikir ve ibadetle uğraşmak yolunu seçen Evliyaullah'ın sözleri ve hallerinin anlatımından ibaretken; sonraları Cüneyd Bağdadî (ks) (ölm. 279/908) gibi zatlarında eser vermesiyle düzenli bir ilim haline gelmeye başladı.

Aslında, zâhir ilimlerde eser verilmesi bir ilmin olgunluğuna delil olabilmekteyse de, tasavvuf ilmi gibi manevi bir sahada asıl delil, yine tasavvuf üstatlarının kendi hal ve idrakleridir, kavrayışlarıdır.

Yani, nasıl Fıkıh sahasında; Kur'an-ı Kerim ve Hadis'ten sonra fakih alimlerin ilmî mülahaza ve görüşleri, bizim için amel yapılabilecek sağlam bir görüş oluşturuyor ve onların bu zahiri içtihatlarına tabi oluyorsak; aynı şekilde manevî-ruhî hayatımızda da esası Kur'an ve Sünnet'le sabit olan, zikir, fikir, nefis tezkiye ve muhasebesi, rabıta, hatme (zikir meclisi) gibi batınî meselelerde de manevî görüş ve içtihat sahibi olan tasavvuf büyüklerine, Mürşid-i Kamillere tabi olmalı, onları taklit etmeliyiz.




TASAVVUFUN LUZUMU;
VE iNKARI




Allah-u Zülcelalin emir ve nehiyleri zahiri ve manevi olmak üzere iki kısımdır. Bu yüzden insan da Allah-u Zülcelale karşı hem zahiri, hem de manevi olarak sorumludur.

Zahiri sorumluluklar, vücudun dış azaları ile yerine getirilmesi gerekli olan namaz, oruç, zekat, hırsızlık yapmamak, içki içmemek gibi sorumluluklardır.

Kalbin temizlenmesine yönelik olan batıni emir ve nehiyler ise, zahiri olan sorumluluklara göre daha önemlidir. Çünkü insanın manevi durumu, zahiri amellerinin de temelidir. Allah-u Zülcelale karşı samimi olabilmek ve ihlaslı bir şekilde ibadet yapabil-mek kalbin ıslah olmasına bağlıdır.

Bazı kimseler Tasavvufun gerekli olmadığını iddia ediyorlar. Oysa bu iddiaları onların İslam dininin üze-rinde ne kadar yabancı ve cahil olduklarını meydana çıkarıyor. Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede:


Deki: Ancak bizim Rabbimiz zahiri ve batini olan kötü davranışları ve her türlü günahı ve yapılan tecavüzü haram kılmıştır.raf;33)

Diğer bir ayet-i kerimede ise:

...Zahiri ve batini kötülüklere yaklaşmayın.(Enam;151) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz -sav- bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

...İnsanın vücudunda bir et parçası vardır. Eğer o ıslah olursa, bütün vücut ıslah olur. Eğer o fesada uğrarsa, bütün vücut fesada uğrar. Dikkat edin o da kalptir. (Müslim, Kitabül Bir)

İmam Şarani (rh.a) l Kulub adlı kitabında şöyle demiştir:

Zahiri emir ve nehiyler ekmek gibidir. Manevi olan emir ve nehiyler ise o ekmeğin yanındaki katık gibidir. Bu ikisi bir arada bulunursa, insan yaptığı ibadet ve taatinden lezzet alır. Bu tecrübe edilmiştir. Kalbinde şüphe bulunanlar bunu tecrübe etmeden anlayamazlar.

Peygamber Efendimiz -sav-:

Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderil-dim. (İmam Malik; Muvatta) uyurmuştur.

Peki güzel ahlak O&#8217;na uymak değil midir? Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede:

Resulüm size neyi verdiyse (ve emrettiyse) onu alıp yapın, neden nehyetti ise ondan da sakının. (Haşr; 7) Diğer bir ayet-i kerimede ise:

De ki:;Eğer Allah&#8217;ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.(Al-i İmran; 31) buyurmuştur.

Bir kişi, arif zatlardan birisine mektup yazmış ve demiş ki:

Siz bu maneviyatı nereden çıkarıyorsunuz? İnsan Allah-u Zülcelalin emir ve nehiylerini zahiri olarak yerine getirirse evliya olur.&#8221; O arif zat, o kişinin mektubuna şöyle cevap vermiş:

Bir kişi, mescitte namaz kıldığı zaman, bu haliyle diğer insanların yanında evliya gibidir. Çünkü Allah-u Zülcelalin emrini yerine getirmektedir. Ama o kişinin kalbinde:

Ben namaz kılayım da diğer insanlar beni görsünler diye bir niyet bulunduğu zaman bu da riyadır ve bu haliyle Allah-u Zülcelalin yanında ibadetinin hiçbir kıymeti kalmaz. Çünkü riya küçük şirktir. Peygamber Efendimiz -sav-:

Sizin müptela olmanızdan korktuğum şeylerin en büyüğü küçük şirktir buyurunca, sahabe-i kiramlar:

Ya Resulallah! Küçük şirk nedir?&#8221; diye sormuşlar. Peygamber Efendimiz -sav- de:

Riyadır (gösteriş).(Beyhaki) buyurmuştur.

Allah-u Zülcelal kıyamet gününde kullarına yaptıkları amellerine göre mükafat verirken riyakarlara şöyle buyuracak:

Dünyada riyakarlık yaptığınız kimselere gidin, bakın. Onların yanında mükafat bulabilecek misiniz? (Ahmet bin Hanbel)

Onun için insan:

Ben namaz kılayım insanlar namaz kıldığımı görsünler diye niyet ederek bir milyon rekat namaz kılsa da, bu namaz Allah rızası için olmadığından dolayı sahibine bir menfaat sağlamaz.

Yine bir kişi, zahiri olarak namaz kıldığı ve diğer ibadetleri yaptığı halde, kalbinde diğer insanlara karşı haset (kıskançlık) bulunduğu zaman, yaptığı ibadetlerinden bir menfaat göremez. Çünkü Peygamber Efendimiz -sav- başka bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

Ateşin odunları yiyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yer bitirir& (Ebu Davud)

Onun için insan Allah-u Zülcelalin emir ve nehiylerini ne kadar yaparsa yapsın maneviyat olmadan evliya olamaz. Arif zatın bu cevabını alan kişi derhal onun ziyaretine gitmiş ve tasavvuf yoluna girmiştir.

İmam Hadimi (rh.a) şöyle demiştir:

Tasavvuf yolu nasıl inkar edilir? Çünkü bu yol evliyaullahın yoludur. İnsanın kemale ulaşması, ancak zahir ve batını birleştirmesi ile mümkündür.

Buna bakarak, eğer insan zahir veya batından birisini terkederse, kanadının biri kırılmış kuşlar gibi olur. Kuş da bir kanatla uçamaz.

Abdülhalik Gücdevani (k.s)de şöyle demiştir:

Evliyaullah&#8217;a ve onların yoluna düşmanlık etmekten kaçının. Çünkü onların yoluna düşmanlık edenler ebedi iflah olmazlar.

Bizden önceki insanlar, İslam dinini çok iyi anladıkları ve yaşadıkları için diğer insanlara da menfaatli oluyorlardı. Hakikaten de Tasavvuf&#8217;un aslı, Kuran ve Sünnet yolunda yürümek, bizden önceki büyüklerin çizmiş olduğu yoldan ayrılmamak ve bidatleri, nefsin boş arzularını terk etmek olduğu için Allah-u Zülcelalin rızasını kazanmak isteyen ve ahiretinin üzerinde meraklı olan bütün müslüman kardeşlerimiz için çok lüzumlu olan bir yoldur.

İşte bu ayet-i kerimelerden, hadis-i şeriflerden ve alimlerin sözlerinden anlaşıldığı gibi tasavvuf; Allah-u Zülcelalin ve Peygamber Efendimiz -sav-in yoludur. Peki böyle bir yola girmemekle ve üstüne üstlük bir de kötülemekle kendimize yazık etmiş olmuyor muyuz?

Kıyamet günü öyle dehşetli bir gündür ki, insanın o gün kendisini kurtarması çok zordur. O gün selamet bulmak için, dünyada iken salih amel yapmak lazımdır. salih amel yapabilmenin yolu da kalbi manevi olarak temizlemektir.

Tasavvuf yolunun büyükleri bu yüzden kalbin üzerinde çok fazla durmaktadırlar. Onun için insan tasavvuf yoluna girdiği zaman, Allah-u Zülcelal&#8217;e doğru manevi olarak ilerlemeye başlar. Çünkü Allah-u Zülcelal kullarının kalplerini düzeltip, ıslah olmuş samimi bir kalple huzuruna gelmelerini istemektedir. Nitekim ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur:

O gün ne mal, ne de oğullar fayda verir. Ancak Allah&#8217;a selim bir kalple gelen (fayda görür).&#8221; (Şuara; 88-89)

Selim bir kalbe kavuşmanın yolu da, bütün amacı kalbin ıslah olmasını sağlamak olan tasavvufa girmektir.

Tasavvuf yolunun gereksiz olduğunu söyleyen ve bu yola düşmanlık eden kimseler, büyük bir yanlışın içindedirler. Çünkü eğer bunlar akıllarını kullansalar, İmam-ı Gazali, Molla Cami gibi pek çok büyük İslam alimlerinin, yüzlerce talebe okutup insanlar arasında itibar görürken, bütün bunları terkedip tasavvuf yoluna girmelerinden ibret alırlar.

Yine büyük mezhep kurucusu Ahmet bin Hanbel (rh.a), tasavvuf ehlinden Hamza Bağdadi ile oturup kalkar, marifet (Allahı tanıma) konularında içinden çıkamadığı hususları ona sorardı. Aynı zamanda sık sık Bişr-i Hafi (rh.a)in yanına gider, meclisinde otururdu. Talebeleri ona dediler ki:

Sen hadis ve fıkıh alimi bir müctehidsin. Muhtelif ilimlerde bir benzerin daha yok. Buna rağmen niçin böyle hali vakti basit bir insanın yanına gidip geliyorsun, bu sana yakışır mı? Ahmet bin Hanbel dedi ki:
Evet, bu saymış olduğunuz ilimlerin hepsini ben ondan daha iyi bilirim. Ama o da Allah-u Zülcelali benden daha iyi tanımaktadır. Daha sonra Bişr-i Hafinin yanına giderek:

Bana izzet ve celal sahibi rabbimden bahset derdi. Ahmet bin Hanbel çok büyük bir alim ve mezhep kurucusu olduğu halde böyle diyorken hiçbir ilmi olmayan kimselerin tasavvufu ve tasavvuf ehlini kötülemeleri uygun mudur?

Eğer tasavvuf, insanlar için lazım olmasaydı, yukarıda isimleri geçen ilim ve irfan sahibi zatlara lazım olmazdı. Ama onlar akıllıydılar. Allah-u Zülcelale yaklaşabilmek ve rızasını kazanabilmek için her çareye sarılıyorlar ve diğer insanlara da menfaat veriyorlardı.

Bütün bu anlatılanlardan da anlaşılmaktadır ki, tasavvuf yolu insan için çok menfaatli ve lazım olan bir yoldur. Bir insan ne kadar akıllı dahi olsa kendisini yetiştirebilmesi için nasıl okula ve öğretmene ihtiyacı varsa, Allah-u Zülcelalin yolunda ilerlemek isteyenlerinde tasavvuf yoluna ihtiyaçları vardır.


Bu mesaj 1 kez ve en son DERiNsular tarafından 30.12.2006 - 14:18 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 30.12.2006 - 14:05
Bu mesajı bildir   DERiNsular üyenin diğer mesajları DERiNsular`in Profili DERiNsular Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a)

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Derinsular kardeşim gül ALLAH c.c. razı olsun Tasavvuf la ilgili bilgiler için. Çok güzel bilgiler ama Tasavvuf düşmanları bunları asla anlayamayacak sanırım...


Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH a (C.C) karşı büyüklük satmakta neymiş? Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin. Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su. Sonrası ne olacak malum...Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı?

Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana bela olur. Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun sebebi sana mal versinler, iyiliğini görsünler, seni öğsünler oldu. Sana yakışır mı bu düşünceler?

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) gül


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 30.12.2006 - 20:08 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 30.12.2006 - 20:06
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Farzet ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya faydası olur mu acaba? Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da sana kalacak.


:(

Yüce ALLAH'ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ, diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH. Bunlar seni RAB BİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) gül
Ekleme Tarihi: 01.01.2007 - 18:35
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın ama çok geç...Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.


:(

Ey ALLAH (C.C) yolcularını bulamayan; varlığını ve yaratılmışları HAK varlığına perde eden kişi; ağla, başkasına bir ağlarsan kendine bin defa ağla.

:(


Rabbimiz,

Alan değil, veren ellerin

Affedici olduğu için affedilenlerin

Hak ile doğan, Hak ile yaşayan, Hak ile ölenlerin

Ve sonsuz hayatta yeniden doğanların safına

katılmayı bizlere nasip et...

Âmin


Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a)gül
Ekleme Tarihi: 02.01.2007 - 17:02
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Dünya bir çarşıdır, bir pazar yeridir. Yakında kapanır, dağılır. Size yalnız fânileri gösterecek ve onlara bağlanmanıza sebep olacak kapıları kapatınız. Allah ın kudretini görmenize ve yalnız O nu sevmenize vesile olacak kapıları açınız.


Allah dostları, Peygamberlerin bedelleridir. Peygamberlerden sonra onların yerine kaim olan kişilerdir. Öyleyse, onların size söylediklerini kabul ediniz. Emirlerini yerine getiriniz. Zira hiç şüphe yok ki O nlar, size ancak Allah ın ve Resulünün emirleri ile emrederler, nehiyleri ile nehyederler. O nlar, Allah ın konuşturmasıyla konuşurlar. Allah tan verileni alırlar. Kendiliklerinden tek bir harekette bile bulunmazlar. Allah ın dininde, hevai hareketleri ile O na ortak olmazlar. Gerek sözlerinde ve gerekse fiil ve hareketlerinde, Resulullah a (s.a.v.) tâbi olurlar.

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) Hz.leri gül


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 03.01.2007 - 11:34 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.01.2007 - 11:33
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Hak-dilaram su an offline Hak-dilaram  

143 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2006
En Son On: 25.10.2007 - 16:15
Cinsiyeti: Erkek 
Seçkin mürit, şeyhiyle iftihar eden değil, şeyhin kendisiyle iftihar ettiği kimsedir.

Şeyh Ahmed er-Rifai rahimehullah
Ekleme Tarihi: 03.01.2007 - 12:52
Bu mesajı bildir   Hak-dilaram üyenin diğer mesajları Hak-dilaram`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Allah yolunun yolcuları, Resulullah a (s.a.v.) tâbi oldular. Öyle ki, O da onları kendisini Peygamber olarak gönderene, yani Allah ;a götürdü. Onlar Allah ın Resulüne yaklaştılar; O da onları, Aziz ve Celîl olan Hakk a yakınlaştırdı. Onlar için nezd-i İlâhi den ünvanlar, hilatler ve halk üzerinde emirlik salâhiyetleri çıkardı


Ey münafıklar!
Siz, dinin rafa kaldırıldığını, emirlerinin de kendi haline terk edildiğini sandınız. Sizin ne kendinizde izzet-i nefs var, ne şeytanlarınızda, ne de kötü arkadaş ve yakınlarınızda
Allah ım! Benim de, onların da günahlarımızı bağışla. Onların münafıklık zilletinden ve şirk bağından halâs eyle, kurtar.


Aziz ve Celîl olan Allah a ibadet ediniz. Helâl kazançlarınızla O na kulluk etmek için yardımını isteyiniz. Zira hiç şüphe yok ki Aziz ve Celîl olan Allah, kendisine itaat eden ve helâl kazancından yiyen mümin kulunu sever. O, helâlinden yiyen ve güzel amel ve hareketlerde bulunan kulunu sever. Sadece yiyip içen ve amel etmeyeni ise sevmez. Kendi helâl kazancından yiyeni sever. İki yüzlülükle kazanıp yiyene ve halka yedirene ise gazaplanır. Kendisini birleyeni, yani muvahhidi sever. Kendisine şirk koşup ortak tanıyana ise gazaplanır. Kendisine teslim olanı sever. Teslim olmayıp daima kendisiyle çekişip durana ise gazaplanır

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) Hz.leri gül


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 04.01.2007 - 20:04 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.01.2007 - 20:03
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vefalli su an offline vefalli  

22 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.05.2006
En Son On: 25.01.2007 - 21:42
Cinsiyeti: Erkek 
Tarikat-ı aliye ye dahil olan bir sâlik:

Nefsini temizleyen kurtulmuştur. (Şems: 9)


Âyet-i kerime sinde buyurulduğu üzere kalbini, mâsivânın bataklık ve bulanıklıklarından temizleyerek mârifet evi ve muhabbet yurdu hâline getirir.

Tarikat, şeriat-ı mutahharanın hâdimidir, yardımcısıdır. Abdest, temizlik, taharet, namaza hazırlık olduğu gibi; tarikat da kalbi temizleyip huzura hazırlar.


Kalb temiz olursa, kişiyi ibâdet ve taate sevkeder. Hasta bir insan güzel yemeklerin lezzetini anlayamadığı gibi, mâsivâ bataklığına dönen bir kalb de ibadet ve taatın lezzetini anlayamaz. Hasta olan kalbin temizlenmesi lâzımdır.
Yeryüzünde mevcut bu kadar sular vardır, menbaı birdir. Kimisi çok güzel, gayet tatlıdır. Kimi ise acı ve bulanık olur.


Kalplerinde nur olanlar hikmetli, feyizli ve tesirli olur. Masivâ bataklığına dönen kalpte ise ne olur?

Bir insan zâhirini süslemek için Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimizin şeriatına; bâtınını ziynetlendirmek, iç dünyasını nurlandırmak için de tarikatına ittiba eylemelidir. Şeriatla dış nizam, tarikatla da iç nizam tesis edilir.
KARDEŞİM GÖNLÜNE SAĞLIK
Ekleme Tarihi: 05.01.2007 - 02:51
Bu mesajı bildir   vefalli üyenin diğer mesajları vefalli`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

vefalli ALLAH c.c. razı olsun sizinde elinize emeğinize sağlık İnşALLAH gül


Muhabbet - sevginin şartlarından biri sevdiğine itaat etmek ve isteklerini yerine getirmektir. Seven, sevdiğine boyun eğer. Adâvet - düşmanlığın gereklerinden biri ise daima muhalefet etmek, hep karşı koymaktır. Kişi, düşman bildiğine daima karşı çıkar.

Siz, ey müminler! İzzet ve Celâl sahibi Rabb’ınıza teslîm olunuz. Dünyâ ve ahirette, O’nun idâresine, tasarruflarına rıza gösteriniz.

Vaktiyle bir musîbete maruz kalmış, Aziz ve Celîl olan Allah’a dua ederek bu musîbetten beni kurtarmasını istemiştim. Ne var ki benim bu isteğimden sonra, maruz kaldığım o musîbet kalkmadığı gibi, üstelik bir musîbet daha gelmişti. Ben ise bu duruma fevkalade hayret etmiştim. Bu hayret içinde bocalarken bir gün birisinin bana şöyle seslendiğini duydum:

Sen bu yola girerken, Bize hep teslimiyet içinde bulunacağını söylememiş miydin ?…
Hâtiften (gizliden) kulağıma gelen bu sesi işitince kendimden utandım, teeddüp ettim ve sustum…


Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) Hz.leri gül
Ekleme Tarihi: 05.01.2007 - 21:10
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Vah sana ki, Allah ı sevdiğini iddia ediyorsun; fakat O ndan başkasını seviyorsun. Allah ın sevgisi saflığın, temizliğin ve hâlisiyetin ta kendisidir. O nun gayrısı ise temiz ve safi olmamak, kirliliktir. Sen, ın sevgisi ve hâlis safiyeti başkalarının sevgisi ile kirletirsen sen de kirlenirsin. Allah ın Dostu İbrahim A.S. ile Yakup A.S.ın başına gelen senin de başına gelir. Vaktiyle onlar, kalplerindeki birer ateşle evlatlarına meyl etmişler, onlara sevgi ile bağlanmışlar ve malum musîbetlere dûçâr olmuşlardı.
Yine vaktiyle Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.), kızının oğulları Hasan ile Hüseyin e karşı kalbinde bir sevgi duymuştu. Bir ara Cebrail A.S. geldi ve Allah ın Resul üne sordu:
- Onları seviyor musun ?
Resul A.S. buyurdular:
- Evet, seviyorum.
Bunun üzerine Cebrail A.S. dedi ki:
- Onların biri zehirlenecek, diğeri de şehit edilecek
Bu hadiseden sonra Allah ın Resulü o iki torununun sevgisini kalbinden çıkardı. Orayı bütünüyle Aziz ve Celîl olan Rabb ine tahsis etti. Onlar sebebi ile olan sürur ve neşesi de hüzün ve kedere dönüştü

Aziz ve Celîl olan Allah, Peygamberlerinin, Velilerinin ve salih kullarının kalplerine gayret-i İlâhi ile nazar eder. Orada, kendisinden başkalarına yer verilmesini istemez.


Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) Hz.leri gül


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 06.01.2007 - 20:57 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 06.01.2007 - 20:55
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İmam-ı Rabbani Hazretleri gül


(Sohbet), bir kere de olsa, berâber bulunmak demektir. (Hazânetürrivâyât)da diyor ki, (Din âliminin bir saat kadar sohbetinde bulunmak, yediyüz sene ibâdet etmekten daha hayrlı olduğu (Mudmerât)da yazılıdır. Emîr-ül-müminin Ali vasıyetlerinden birinde diyor ki, Resûlullahdan işittim. Buyurdu ki, (Kırk gün içinde bir âlim meclisinde bulunmıyan bir kimsenin kalbi kararır. Büyük günah işlemeye başlar. Çünkü ilim kalbe hayat verir. İlmsiz ibâdet olmaz. İlmsiz yapılan ibâdetin faydası olmaz!). (Künûz-üd-dekâ'ık)daki hadis-i şerifte, (Âlimin yanında bulunmak ibâdettir) ve (Fıkh ilmi meclisinde bulunmak, bir senelik ibâdetten daha hayrlıdır) ve (Evliyâyı görünce, Allah hâtırlanır) ve (Herşeyin kaynağı vardır. Takvânın menba'ı, âriflerin kalbleridir) ve (Âlimin yüzüne bakmak ibâdettir) ve (Onlarla birlikte bulunan kötü olmaz!) ve (Ümmetimin âlimlerine hurmet ediniz! Onlar yeryüzünün yıldızlarıdır) buyuruldu. Bu hadis-i şerifler gösteriyor ki, hayatta hakîkî rehber islâm âlimleridir].

İşte bunun için, Tâbiînin en üstünü olan Veysel Karânî, Eshâb-ı kirâmın en aşağısının derecesine yetişememiştir. [Peygamberimizi îmanı var iken görenlere (Eshâb) denir. Göremiyen, fakat Eshâbdan birini görenlere (Tâbiîn) denir.] Hiçbir üstünlük, sohbetin üstünlüğü kadar olamaz. Çünkü, sohbete kavuşanların [yâni Eshâb-ı kirâmın] îmanları, sohbetin bereketi ve vahyin bereketi sâyesinde, görmüş gibi kuvvetli îman olur. Sonra gelenlerden hiçbir kimsenin îmanı, bu kadar yüksek olmamıştır. Ameller, ibâdetler, îmana bağlıdır ve yükseklikleri, îmanın yüksekliği gibi olur.


müjdeci mektublar-59
Ekleme Tarihi: 09.01.2007 - 20:47
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
sevdamsin su an offline sevdamsin  
Havz-i Kevser abi

465 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.03.2006
En Son On: 03.03.2008 - 13:08
Cinsiyeti: Bayan 
Hazânetürrivâyât)da diyor ki, (Din âliminin bir saat kadar sohbetinde bulunmak, yediyüz sene ibâdet etmekten daha hayrlı olduğu (Mudmerât)da yazılıdır..


ALLAH c,c razi olsun abi,

Bunu bilmemiz cok iyi oldu..


Bu arada konuyla pek alakasi yok ama yinede sormak istiyorum, hemserim oldugunuzu ogrendim sizden kardesiniz olarak birsey rica edecegim eger yapabilirseniz cok memnun olurum,

Benim yerime niyet edip Mevlanaya gidip ziyaret edermisiniz cok ozledim oralari cunku.?.


saygi ve dua ile

Ekleme Tarihi: 09.01.2007 - 21:29
Bu mesajı bildir   sevdamsin üyenin diğer mesajları sevdamsin`in Profili sevdamsin Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Sevdamsın kardeşim Estağfirullah gül ALLAH-U TEALA cümlemizden razı olsun İnşALLAH.

Hemşerimiz olmanıza çok sevindim Evliyalar Şehridir Konya. Hz.Mevlana (k.s.) Şems Tebrizi (k.s.) Sadreddin Konevi k.s. gibi mübareklerin bereketi vardır... İnşALLAH bir zaman vakit bulursam gidicem sizin için. Sizden de selam götürücem. Ama gitmek için illa madden orda bulunmak gerekmez. Manen çok düşünür ve ALLAH c.c. dua ederseniz İnşALLAH Hz.Mevlana (k.s.) yı görürsünüz. Dediğim gibi İnşALLAH-U TEALA gidicem selamınız iletirim.

Ekleme Tarihi: 09.01.2007 - 21:43
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
sevdamsin su an offline sevdamsin  
RE:

465 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.03.2006
En Son On: 03.03.2008 - 13:08
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Sevdamsın kardeşim Estağfirullah gül ALLAH-U TEALA cümlemizden razı olsun İnşALLAH.

Hemşerimiz olmanıza çok sevindim Evliyalar Şehridir Konya. Hz.Mevlana (k.s.) Şems Tebrizi (k.s.) Sadreddin Konevi k.s. gibi mübareklerin bereketi vardır... İnşALLAH bir zaman vakit bulursam gidicem sizin için. Sizden de selam götürücem. Ama gitmek için illa madden orda bulunmak gerekmez. Manen çok düşünür ve ALLAH c.c. dua ederseniz İnşALLAH Hz.Mevlana (k.s.) yı görürsünüz. Dediğim gibi İnşALLAH-U TEALA gidicem selamınız iletirim.




Rabbim razi olsun sizden,

Evet haklisiniz manen rabbimin izni ile cok dusunuyoruz fakat her ne hikmetse Konya'ya gittigimzde Onlari orda ziyaret ettigimizde daha bir huzur doluyor insan..

Gidecek olmaniza cok sevindim sagolun, bu arada gitmisken benim yerime mevlana sekeride yemeden olmaz sıkıntılı


saygi ve dua ile
Ekleme Tarihi: 09.01.2007 - 21:52
Bu mesajı bildir   sevdamsin üyenin diğer mesajları sevdamsin`in Profili sevdamsin Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ey dünyaya nifak ve ikiyüzlülükle talip olan kişi!
Avucunu aç, bak. Orada hiç bir şey göremeyeceksin.

Yazık sana ki, alın teri ile çalışıp kazanacağın yerde, oturmuş, dinini vasıta edinerek halkın malını yiyorsun. Sanat ve alınteri ile kazanmak, bütün Peygamberlerin işidir.

Bütün Peygamberler çalışarak, alın teri ile kazanmışlar ve yemişlerdir. Hiç bir Peygamber yoktur ki, behemehal bir sanatı, bir mesleği bulunmasın. Ahirette de İzzet ve Celâl sahibi Hakk ın izni ile halkdan alırlar.


Ey dünyanın şarapları, nefsani arzuları ve hevesleri ile sarhoş olanlar!
Pek yakında mezarlarınızda uyanacak, ayıkacaksınız.

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) Hz.leri gül




Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 10.01.2007 - 22:41 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 10.01.2007 - 22:40
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALAADDİN ATTAR (k.s.)


Tasavvuf yolunun erdiriciliğini ve Hakk'a vardırıcılığını şöyle anlatırdı: "Bu yola taklid ile giren bile, tahkika erer. Ancak talibin kalbi yönelişi, Hakk'ın zatı olacak, gönül gözü O'nun vechinden ayrılmadan iki cihanda Hak'tan başka her muradı bırakacak."

Alaeddin Attar, temkin ehli sûfilerden olmakla birlikte fena ve baka sırrına erenlerdendi. "Fena" konusunda şöyle konuşurdu:

"Fenâ, Yüce Allah'ın bir müride dünya mülkünü, ruhlar alemini unutturmasıdır. Bunun bir ilerisi vardır ki, o da fena duygusunun da unutulmasıdır. Ona da "fena ender-fena" veya "fena ani'1-fena" derler.

Müridin gönlünün ilahi feyizlere açılması için önce gönlünün mürşid sevgisi dışında herşeyden ve özellikle bu sevgiye engel olan şeylerden tertemiz olması gerektiğini, mürşid sevgisi gönlünde yer edenin kalbine ilahi feyizlerin sağnak sağnak ineceğini söylerdi.

Eğer bir müridin gönlüne feyiz gelmiyorsa kusur feyizde değil, feyizlere talib olan müriddedir. Çünkü feyiz, ürkek ceylan gibidir. Yabancılar ve engeller onu ürkütüp kaçırır. Ayrıca mürid, bütün hallerini mürşidine açmalı ve şuna inanmalıdır: "Gayeye ancak mürşidin sevgisi ve rızası sayesinde varılabilir." Bu yüzden müridin ilk görevi mürşidini hoşnud ve razı etmektir. Çünkü mürid için mürşid kapısından başka bütün kapılar, kapalıdır. Öyleyse ona teslim olmaktan başka çare yoktur. Zaten mürid, iradesini mürşidine ve Hakk'a teslim edendir.

Ekleme Tarihi: 11.01.2007 - 20:36
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ŞAH-I NAKŞİBEND MUHAMMED BAHAUDDİN (K.S)

O'nun tâlim ettiği Nakşilik yolunda en büyük keramet, kerametin gizlenmesiydi, setredilmesiydi. Çünkü Hak Teâlâ bazan veli kulunu kerametle taltif ederek kendisi ile keramet arasında muhayyer bırakarak imtihan eder. Kul, gayenin keramet değil, istikamet ve Hakk rızası olduğunu anlarsa kurtulur; değilse ayağı sürçer ve tökezler. Mâneviyat yolunun en tehlikeli geçidi burasıdır. Şâh-ı Nakşbend'e göre en büyük keramet kerameti örtmek ve gizlemektir. Bu yüzden kendisinden: "Sizden niçin bu kadar az keramet zuhur ediyor?" diye soranlara şu cevabı veriyor: "Omuzlarımızdaki bunca günah yüküne rağmen ayakta durabilmekten daha büyük keramet mi arıyorsunuz?"

Cezbe ve taşkınlıktan, meclisinde sayha ve nârâ atılmasından hoşlanmazdı. Nitekim birisi bulunduğu mecliste: "Allaaaah!" diye haykırdı. O şunları söyledi: "Bu haykırış, gaflet işaretidir. Bizim meclisimizde gafillere yer yok."

Ekleme Tarihi: 12.01.2007 - 22:03
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Allah (cc) kalp temizliğine ermiş olanlara kendini tanımaya bahşeder. Onlar zikirle hoş ve derin nefes alırlar. Dünyayı ve menfaatini hor görür geceleri kaim, gündüzleri saimdirler. Dünyevi lezzetlere bedel Kuran dan tad alırlar. Kuran ve sünnete bağlılıklarından ötürü. Onlara taraf-ı ilahiden halkı irşad, Hakk a davet vazifesi verilmiştir.

Bir kavmin sayısını arttıran onlardan olur.

İlmi Tasavvuf, saf gönüllere, ihlaslı kalplere inen Rabbani bir hak vergisidir.

Tasavvuf hali, zevki ve keşfi bir ilimdir.

İnsan tabiatının devamlı değişen istekleri cehaletin, gafletin, bir çeşitidir. Sufilerin kalpleri ise Allah ile doludur.



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 13.01.2007 - 23:20 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 13.01.2007 - 23:19
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Akl-ı selîm sahibi olunuz, aklınızı kullanınız. Tasavvuf ehline karşı edepli olunuz. Onlar hakkında sû-i zanlarda bulunmayalım. Zirâ hiç şüphe yok ki, onlar, Allah a giden yolun âşıkları, beldelerin ve insanların muhâfızları ve koruyucularıdır. Dünya ancak onların yüzü suyu hürmetine ayakta durur. Yoksa; sizin riyânız, ikiyüzlülüğünüz ve şirkiniz neyi ayakta tutmağa yarar ki ey münâfıklar, ey, İzzet ve Celâl sahibi Allah ın ve Resulünün düşmanları, ey cehennem odunları!....


Allah ım, Sen benim tevbemi de, onların tevbesini de kabul buyur! Allah ım, Sen, beni de onları da gafletten uyandır! Bana da onlara da merhamet et! Kalplerimizi ve diğer uzuvlarımızı Senin sevginin dışında her şeyden boşalt. Onları yalnız ve sadece kendine hasret. Eğer Senin hâricinde bir şeyle meşgul olurlarsa veya olmaları gerekirse, bu takdîrde diğer uzuvlar, dünyâlık husûsunda aile efradının geçimine hasredilsin. Kalb ve öz de yalnız ve sâdece Sana hasredilsin, ey Rabbimiz! Âmin...

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani (k.s.a) Hz.leri gül

Elhamdülillahir Rabbil Alemin...



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 14.01.2007 - 17:44 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 14.01.2007 - 17:43
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

SELMAN-I FARİSİ (K.S) gül

Tasavvuftaki "El kârda gönül yârda" prensibi onun şu sözlerinde ma'kes bulmuştur: "Düşünürken Rabbını an, hüküm vereceğinde, insanlara bir pay dağıtacağında, dünyevi meşguliyetlerin sırasında daima O'nu hatırla."

Selman ile Ebu'd-Derda'nın dostluğu yıllar yılı devam etti. Selman Medain valisiyken Ebu'd-Derda ona şöyle bir mektup yazdı:"... Hakk Teala sizden sonra beni mal ve evlad ile rızıklandırdı. Bir de Arz-ı Mukaddese'de mukim kıldı..."

Selman şu karşılığı verdi: " Mektubunuzda mal ve evladla merzuk kılındığınızı yazmışsınız. Bilesiniz ki hayır ve fazilet, mal ve evlad çokluğunda değil, hilmin çok, ilmin yararlı olmasındadır. Mukaddes beldede bulunduğunuzu yazmışsınız. Mukaddes Belde orada yaşayanları takdis edip yüceltmez. Asıl şeref ve yücelik, Cenab-ı Hakk'ı görür gibi ibadet etmek, ihsan duygusuna ermek, nefsini ölülerden bilip kendinde varlık görmemektir."

Selman (r.a.) bu mektubunda tasavvufun esası sayılan ihsan ve gariplik, yani fakr ve zühd mefhumlarını dile getirip terviç etmektedir.

Peygamberimiz (s.a.)'in elini onun omuzuna koyarak: "Bunlardan öyle erler çıkacak ki iman Süreyya yıldızında olsa muhakkak ona yetişir." bk. Tecrid Trc., XI, 201) buyurup adeta Selman için bir hedef göstermiştir. Belki bu yüzden o, İran'ın fethi sırasında orduda bulunmuş ve halkı nebevi üslupta Hakk'a davet etmeden onlarla savaşmamıştır. İran'ın fethinden sonra da Medain valiliği yapan Selman'ın manevi ve ruhani etki alanı daha çok İran, Isfahan ve ötesi yani Türkistan bölgesidir. Çünkü silsilesinde Selman (r.a.)'a yer veren Nakşbendiliğin en yaygın olduğu bölge, burası olmuştur.

Ekleme Tarihi: 15.01.2007 - 20:04
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
hanzade3 su an offline hanzade3  

975 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 15.11.2006
En Son On: 11.06.2010 - 19:28
Cinsiyeti: Bayan 
Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Beraketuhu ve Magfiretuhu

Mevlana Mesnevisinde bir hikâye anlatır:
Bir adam, dostunun kapısına gelip, kapısını çalar. İçeriden gelen ses:
-Kapıyı çalan da kim, diye sorar.
Adam:
-BEN'im, diye cevap verince, dostu:
-Git, şimdi zamanı değil, sonra gel der.
-Adam, kapıdan ayrılır ve bir yıl dostunun hasretiyle yanıp tutuşur. Bir yılın sonunda dostunun kapısına tekrar gelir. Reddedilme korkusuyla kapıyı çalar.
İçeriden gelen ses:

-Kim o, diye sorar. Adam:
-SEN'im, diye cevap verir.
Dost, adamı içeri davet eder:
-Mademki BEN'sin, içeri gir. Ev dar iki kişi sığmıyor, der.
Kaçımızın SEN'im diyebileceği, ruhunu birleştirebileceği bir dostu var? Kaçımız BEN'ini SEN yapmayı başarabildi? İşimiz hep BEN'lerle. Çok sevdiğimizi söylediğimiz halde SEN'im diyemiyoruz sevdiğimize. Ya sevgimizde bir problem var ya da BEN'imizde. Eğer sevdiğimizle SEN olabilseydik, arada mesafeler olsa bile SEN'imiz hep yakın olurdu. Bu yüzden gözden ırak olan gönülden de ırak olur sözü, SEN olamayan BEN'ler için doğru olsa gerek. SEN olmayı başarabilseydik maddi mesafelerin bir önemi olmaz, gözümüzden ıraklık, gönlümüzdeki ıraklığa engel olurdu.

Biz BEN'likleri ne zaman aşarsak SEN'likler o kadar yanı başımızda olacak. Gerçek aşk da bu olsa gerek. SEN-BEN değil, sevdiğimizle bir olmak.

Hallac-ı Mansur, Allah'tan başka her şeyin batıl ve yalnız Allah'ın hak olduğuna kesin kanaat getirince, sen kimsin? sorusuna muhatap olduğunda "Ene'l-Hakk" (ben Hakk'ım) diye cevap vermiş ve bu cevap onun idamına sebep olmuştu. BEN'ini SEN yapmanın ne demek olduğunu bilmeyenler, kelime mânâsı; "Ben Hakk'ım" demek olan "Enel-Hak" sözünün hakîki mânâsının: "Ben yokum, Hakk var" demek olduğunu anlayamamışlar ve bu Hakk aşığını idam etmişlerdi.

Bir rivayete göre Hallac-ı Mansur'u darağacına astıkları vakit İblis yanına gelmiş ve "Bir sen ENE (BEN)dedin, bir de ben (Sen ene'l-Hakk dedin, ben "ene hayrun minhu" [Ben ondan hayırlıyım] dedim). Nasıl oluyor da Allah, bu yüzden senin üzerine rahmet, benim üzerime lânet yağdırıyor?" diye sormuş. Hallâc-ı Mansûr şu cevâbı vermiş: Sen "Ene" dedin, kendini ortaya koydun, ben "Ene" dedim, kendimi ortadan kovdum. Benliği ortaya getirmenin kötü, benliği ortadan kaldırmanın ise iyi olduğunu bilesin, diye bana rahmet, sana lânet etti."

NE MUTLU GERÇEK AŞKI BULABİLENE.

Allah Razı Olsun Paylaşımlarınızdan çok şey öğreniyoruz.

Selam ve Dua ile.. KULTANESİ..gül


Bu mesaj 1 kez ve en son hanzade3 tarafından 15.01.2007 - 20:25 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 15.01.2007 - 20:20
Bu mesajı bildir   hanzade3 üyenin diğer mesajları hanzade3`in Profili zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. Razı olsun Hanzade kardeşim gül

İmam-ı Rabbani Hazretlerinden inciler


Eshâb-ı kirâm arasındaki uygunsuzluklar ve muhârebeler iyi düşünceler ve olgun görüşler ile idi. Nefsin arzuları ile ve cehâlet ile değildi. İlm ile idi. İctihâd ayrılığından idi. Evet bir kısmı ictihâdda hatâ etmişti. Fakat, Allahü teâlâ, ictihâdda hatâ edene, yanılana da, bir sevap vermektedir.

İşte, Eshâb-ı kirâm için, Ehl-i sünnet âlimlerinin tuttuğu yol, bu orta yoldur. Yâni, taşkınlık da, gevşeklik de etmeyip, doğruyu söylemişlerdir. En sâlim ve sağlam yol da budur.



Bu mesaj 2 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 18.01.2007 - 20:25 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 18.01.2007 - 20:18
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

HACE ALAADİN ATTAR (K.S)

Tevbe ve kulluk şuuru arasında şöyle bir ilişki kurardı: "Tevbenin sağlam oluşunun alameti, ibadete kulluğa meyil duymaktır. Masiyet ve günahtan kaçmaktır. Yüce Rabbimiz, nefse iyiliklerini de kötülüklerini de ilham eder. Eğer tevbe sağlam ve makbul olursa insanın gönlüne güzel ilhamlar gelir. Kul gönlünde güzel ilhamlar ve taate meyiller bulursa haline şükrederek bu ilham ve meyillerin gereğini yerine getirmelidir. Eğer gönlünde kötü ilhamlara yer bulur ve o tarafa meyil hissederse hemen Allah'a sığınıp tevbesini yenilemeli ve ağlayıp gözyaşı dökmelidir.


Ekleme Tarihi: 19.01.2007 - 21:06
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 19:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ebû Ali Farmedi, irşad ve nasihat üslubundaki incelik, hal ve tavırlarındaki mükemmellik sebebiyle devrinde büyük bir sevgiye mazhar oldu. Çağında bile Horasan'da "Şeyhler şeyhi", "Horasan'ın dili" gibi sıfatlarla anılırdı. Onun yaşadığı dönemde ilim ve fazilet erbabı alim ve şeyhlere son derece saygılı davranan ünlü Selçuklu veziri Nizamül-mülk, onun değerini anlayanların başında gelir.


Nizamü'l-mülk, Cüveynî ve Kuşeyri gibi devrinin alim ve şeyhlerine de saygı gösterir, onlar huzuruna geldiklerinde ayağa kalkardı. Fakat Ebû Ali Farmedi geldiğinde ise hürmetle ayağa kalktığı gibi, onu kendi makamına oturturdu. Nizamü'l-mülk'e Ebû Ali Farmedi'ye gösterdiği bu saygının sebebi sorulduğunda şu karşılığı verirdi:"Diğer alim ve şeyhler beni yüzüme karşı övüyorlar. Bu da nefsimin hoşuna gidiyor. Farmedi ise beni yüzüme karşı övmediği gibi, kusurlarımı, yanlışlık ve haksızlıklarımı da söylüyor ve beni ikaz ederek irşad ediyor. Ben de onun bu söylediklerinde hayır görerek ona saygı göstermeye çalışıyorum."
Ekleme Tarihi: 21.01.2007 - 13:04
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
derinsular_1 su an offline derinsular_1  
RE:

73 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.07.2007
En Son On: 03.08.2008 - 17:30
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı sahra_yagmur

Alıntı
Orijınalı i-will-die-soon

Tasavvuf başlığını görünce bende Mehmet Akif'in tasavvufa bakışını anlatan bir beyit eklemek istedim:

«Sürdüler Türk'e tasavvuf diye olgun şırayı;
Muttasıl şimdi hakikat kusuyor Sıtkı Dayı.!»

(olgun şıradan kasıt şarap olsa gerek)



imam şafinin tasavvuf yorumu ise şöyle:

«Bir kimse eğer sabahleyin tasavvufla meşgul olacak olursa, daha öğle vakti gelip çatmadan mutlak surette o adam aptallaşır.»
«Bir kimse eğer kırk gün sofilerle düşüp kalkarsa onun ebediyyen artık aklı başına gelmez. (Eb'ul Faraj Abdurrahman b. Ali b. Muhammed İbn'ul-Jawzî, Telbis'u İblîs s. 371. Bağdad-1983.)


Saygı,sevgi, selam ve dua ile...



esselamun aleyküm kardesim tasavvufta bazı mecazi terimler vardır burada ki saraptan kasıt ilahi askı içerek sarhos olmak Allah askı ile cezbeye gelmektir.
abdal demek asık demektir yani kısa bir sürede olsa tasavvuf deryasına dalan ask ile kavrulmaya baslar.
kalpler bir sıvı gibidir girdigi ortama göre degisirler bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v)"salihlerle olan salihleşir fasıklarla olan fasıklasır"buyurmuslardır
«Bir kimse eğer kırk gün sofilerle düşüp kalkarsa onun ebediyyen artık aklı başına gelmez.
sofiler dedigi tasavvufla ugrasan Rabbe asık kimseler buradada demek istedigi o artık ebediyyen mecnun olur asktan bası döner..
İSTERSENİZ BİRDE SU KISSAYA BAKALIM
hz.ALİ bir gün yeni uzun kollu gömlek alır aldıgı gibi carsıdaki bir terziye gidip kollarını kestirir."terzide içinden deliye bak yeni aldıgı gömlegin kollarını kestiriyor"der
bunun üzerine hz.Ali öyle sevinirki ve terziye "halk senin hakkında deli diye düsünmeye basladıysa artık sen gercek aska ermissindir"der
yani kısaca asıklara tasavvuftada, edebiyattada her daim deli,abdal mecnun gibi tabirler kullanılmıstır nitekim Yunus'da kimi zaman kendine abdal yunus diye hitap etmistir bu onun abdal oldugunu degil bilakis ask deryasına daldıgını gösterir.
insAllah tasavvuf denen ask diyarını tam manasıyla anlayabiliriz
hepimizin asktan sarhos olup abdal olmak duasıyla gül



TEŞEKKÜRLER.
Ekleme Tarihi: 03.01.2008 - 15:25
Bu mesajı bildir   derinsular_1 üyenin diğer mesajları derinsular_1`in Profili derinsular_1 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
bende-i_babagan su an offline bende-i_babagan  

20 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 22.02.2008
En Son On: 28.02.2008 - 22:22
Cinsiyeti: Erkek 
Erenle' demişdirki Aşkla akl yanyana olmaz.İşte erenle'n yoluda akılnan annaşılmaz.Beşeri veya İlahi aşkı çeken bilir çekmeyenler boş boş akıllarınca tavsiyele' verir.Aşkın hallarından cezbeye düşmüşle'n başına molla kesilip kendi aklınca dine imana davet eder.
Ekleme Tarihi: 27.02.2008 - 17:58
Bu mesajı bildir   bende-i_babagan üyenin diğer mesajları bende-i_babagan`in Profili zum Anfang der Seite
bende-i_babagan su an offline bende-i_babagan  

20 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 22.02.2008
En Son On: 28.02.2008 - 22:22
Cinsiyeti: Erkek 
Abdal diyince aklıma düştü Gaygusuz Abdal Bâbânın tekkeye gelipde kazlıklarından(asrımızda mal diyola' bölelerine) feyiz alamayıp kaçmışları anlatan şathiyesini yazayım:
BİR KAZ ALDIM

Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun sorudan
Kırk abdal kanın kurudan
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kaza verdik birkaç akça
Eti kemiğinden pekçe
Ne kazan kaldı ne kepçe
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kaz değilmis be bu azmış
Kırk yıl kaf dağını gezmiş
Kanadın kuyruğun düzmüş
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazı koyduk bir ocağa
Uçtu gitti bir bucağa
Bu ne haldir hacı ağa
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazımın kanadı selki
Dişi koyun emmiş tilki
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazımın kanadı sarı
Kemiği etinden iri
Saglık ile satma karı
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazımın kanadı ala
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma bela
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Suyuna biz saldık bulgur
Bulgur Allah deyü kalgır
Be yarenler bu ne haldir
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kaygusuz Abdal n’idelim
Ahd ile vefa güdelim
Kaldırıb postu gidelim
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz


Tekerleme gibi gelir ama her mısrası simgle'nen doludur.
Ekleme Tarihi: 27.02.2008 - 18:02
Bu mesajı bildir   bende-i_babagan üyenin diğer mesajları bende-i_babagan`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (3): < Geriye1 2 (3)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 642 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
fatihyenturk (46), kurtalanli (46), esmabanu (48), _LaL_ (36), !MesuD! (43), refya (45), &thorn;emsinur (69), dervis-9 (49), birparcaozgurlu.. (38), nuresmin (46), ankebut-57 (37), yassokiz (40), hamiyet (49), HeDo (35), gncmostar (38), ahmett25 (43), __peri__ (35), utkucan (44), mtbc (50), vuslat21 (44), bekir bora (37), CUNDULLAH (42), Bursa1975 (49), *~Beyaz_Gul~* (50), kazimsagir (42), Allah_korusun (39), Seyfo1 (55), gönülverumeysa (38), AKCAYLI10 (52), eoguz (39), cananaa (44), hicret14 (32), kemreluk (54), yunuss (54), ethem82 (42), Muhammed Rasid (47), akifd (38), özsu (39), serdar024 (43), htly (54), seferad34 (41), osmanl&yacute; (63), prenses (55), karakiz86 (38), Kutuptaki_Karan.. (42), Ufuk.S (), Davidoksen (37), aybalam (61), burak_sevgili (30), ömer küçükali (52), seyirdefteri (47), birsenkopuz (50), erdemli (35), safsofi (59), omer_yildirim (43), dialoginternet2.. (46), ALLAH_IN_ASLANI (54), sensiz_olmuyor (38), hasret81 (43), ismailkurt (60), Selam86 (38), mesudturan (43), ENGIN00 (45), mukadder (47), levyavuz (41), cecen3603 (), hnf (36), rabia 74 (50), son-sozum (48), DünyadakiGaflet (36), cog21 (55), yavuz37 (47), tubanur (49), nicknack (46), mhyd (51), rujhat (43), davut05 (49), mercan68 (57), ERSIN SELVI (49), cengizozkulluk (), hicret61 (51), nurefsan_ (50), yilmazgovdeli (74), Mollaislam (38), ozan ata&thorn; (36), hasim20 (40), sakird (58)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.75898 saniyede açıldı