generique stromectol ivermektin stromectol generique rhinocortgenerique colchicine prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » K İ T A P / K Ü L T Ü R / S A N A T » KİTAP & DERGİ » ZOR AŞK(2. BÖLÜM)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
AFFET_ALLAHIM su an offline AFFET_ALLAHIM  
ZOR AŞK(2. BÖLÜM)

50 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.05.2005
En Son On: 06.05.2006 - 13:30
Cinsiyeti: Bayan 
İKİNCİ BÖLÜM :

Gecede hemen hemen hiç uyumamıştım, vaktimi rüya üzerine mülahazalar yaparak geçirmiştim. Aklım, fikrim, mesaim artık bu rüya olmaya başlamıştı. Hatice’ye daha fazla yaklaşmaya, onunla daha ayrıntılı konuşmaya karar vermem zor olmadı. Sabah okula gittim. Gözlerim hep hatice’yi arıyordu. Yaklaşık 4 saat aradıktan sonra, nihayet onu yakalayabilmiştim.

- Merhaba Hatice, nasılsın?

- Merhaba, Elhamdülillah iyiyim, sen nasılsın?

- İyilik ne yapalım, bu rüya artık gözümde uyku da bırakmadı. Hep onu düşünüyorum.

- İstersen bugün bize gel, çay içer konuşuruz. Ha nedersin?

- Olur, son dersten sonra otoparkta buluşalım. Arabam orada.

- Peki, olur.



Ve onun yanından ayrılıp, dersime geç kaldığımı fark edince apar topar sınıfın yolunu tuttum. O gün dersleri yarım yamalak takip edebildim. Zihnimi toparlıyamıyor, kendimi hocanın anlattıklarına odaklayamıyordum. Neyse ki son derste bitmişti. Koşar adımlarla otoparka ilerledim. Geldiğimde henüz Hatice ortada yoktu. 15 dk, kadar beklemiştim. Nihayet Hatice’yi görmüş ve derin bir nefes almıştım.



- Selamünaleyküm, hakkını helal et, geç kaldım.

- İyi, iyi tamam geldin ya hadi hemen gidelim.



Evlerine doğru yola çıktık. Yolda dereden tepeden biraz konuştuk. Sonra derin bir sessizlik oldu aramızda. Çok merak ediyor, bu rüyanın peşinden sürükleniyordum. Evlerine vardığımızda karanlık çökmek üzereydi.

Evleri öyle kötüydü ki, bırakın böyle bir eve girmeyi, beklide ilk defa böyle kötü bir ev görüyordu gözlerim. Kapıdan içeri girdiğimizde, Hatice’nin annesi bizi tatlı bir tebessümle karşılayıp, içeri buyur etti. Odaya geçip oturduk.



- Çay içermiyiz Aylin?

- Tabi ki içeriz ama, bu rüyayı hemen çözmemiz gerekiyor.

- İnşallah.



Hatice mutfağa geçince, ben de oturduğum yerden kalkıp, odanın içinde merakla dolanmaya başladım. Aman Yarabbi! Birde ne göreyim, bir resim, hem de rüyamda gördüğüm zata o kadar benziyordu ki! Bedenimi o anda bir titremedir kapladı. Sanki 8 şiddetinede bir deprem oluyordu ruhumda. Gözlerimi resimden alamıyordum. Sonra yerime oturdum, devamlı resmi düşünüyordum. Bu arada Hatice çaylarla odaya girmişti.



- İşte, çayımızı da getirdik

Haticeyi o anda hiç duymamıştım sanki.



- Hatice, bir şey sorabilirmiyim?

- Tabiî ki.

- Şurada bir fotoğraf gördüm, o zat kimdir, deden mi? Yoksa kim?

- O benim manevi babamdır.

- Nasıl yani?

- Anlatacağım, acele etme lütfen, her şeyi anlatacağım. O benim sultanımdır, dinimde, manevi hayatımda rehberimdir.

- Nerede kalıyor, nerede?

- Adıyaman’ın bir köyünde oturuyor. Köyünün imside menzil’dir.

- Taa Adıyaman’a mı gidiyorsunuz? Ben oralara kadar gidemem yaa.

- Aşık, maşuğu nerede olursa olsun, illaki onun yanına gider. Bu yol aşk yoludur. Aylin kardeşim.

- Yaa üstüme büyük bir ağırlık çöküverdi. Nedir bu? Bir türlü anlayamıyorum, gitsem iyi olacak.

- Sen bilirsin, ama daha çayımızı içmedik.

- Olsun, inşallah yarın içeriz.

- İnşallah, her zaman bekleriz.



Sonra Hatice, onunla beraber aşağı kadar indi. Sokaktan yolcu etti.

Bir rüya görmüştüm hayatım tamamen değişiyordu. Sonra o rüyada gördüğüm zatın fotoğrafını görmüştüm. Bir şok vaziyeti geçiriyordum. İç alemimde depremler olmakta, karşı durulmaz tufanlar kopmaktaydı. Doğru bildiğim çoğu şeyler yanlışlık ve yalan mecrasına doğru hızla kaymaktaydı. Alaya alıp, hafif bulduğum pek çok anlayış,duygu ve yaşam biçimleri de sanki ruh elbiseme tıpa tıp uymaya başlamıştı.

Ruhum, gönlüm ha bire aranmaktaydı. Büyük bir susuzluk hissi kaplamıştı benliğimi. Neyi aradığımı tam olarak bilmesemde, Allah korkusu ve din sevgisinin ruhumdan yavaş yavaş düşüncelerime ve davranışlarıma aksettiğini görmekteydim.

Bu şok halinde kendimi odama zor attım. Bu ruh yorgunluğuna dayanamayıp derin bir uykuya daldım. Sabah hizmetçilerimiz okula uyandırmak için odama geldiler. Yine derin bir şokla açtım gözlerimi. Aklım allak bullak olmuş, gönlüm meçhul bir muhabbete kaymaya başlamıştı. Evet, Hatice’lerin evinde fotoğrafını gördüğüm zatın yüzünü rüyamda görmüştüm bu seferde.

Evet, ben Aylin değişmeye başlamıştım fevkalade. Eski Aylin sanki bir gömlek gibi üzerimden sıyrılıp çıkmıştı. Taban tabana zıt bir kişilik olarak başlıyordum hayata. Sanki yeni doğmuştum. Algılanması çok muhal bir sevgi beni emziriyor, yetiştiriyor ve ruhuma devamlı yeni dersler talim ettiriyordu. Zevkinin tarifi çok güç olan bir coşkunluk(cezbe) halinin içerisindeydim.

Mini etekli elbiselerimi giydiğimde, derin bir utangaçlık hissi uyandı. Vücudum alev alev yanıyordu. Ruhum feryadı figan etmede, gönlümdeki muhabbet mengene gibi sıkmaktaydı kollarımı. Elbise, elbise değildi işte, düpe düz boynuma geçmiş darağacının yağlı urganıydı.

Manevi konularda, bilgimin pek az olduğundan, yaşadığım vakaları da aslında tam olarak çözemiyordum. Şok tesiri devam etmekteydi. Bu halimle okuluma gittim. Hemen Hatice’yi aradım ve buldum. Yaşadıklarım hepsini ona can havliyle aktarıyordum. O sanki benim tercümanımdı. Çünkü yaşadığım bu olayların lisanını hiçmi hiç bilmiyordum. Hatice’yle hep birlikte olmam lazımdı. Hem ona aşırı bir muhabbet duyuyor, hemde onun bildiklerine çok ihtiyaç hissediyordum. Akşam Hatice’lere gitmek üzere anlaştık.

Derslerin bitmesini, akşam olmasını delicesine bekledim. Nihayet Hatice’yle buluşup evlerinde aldık soluğu. Hemen diğer odalarına geçip konuşmaya başladık bile.

- Ben ne yapacağım,Hatice , bu hayat beni çok ama çok sıkboğaz etmeye başladı. Giydiklerimden,arkadaşlarımdan, kısacası zevk aldığım her şeyden şimdi soğudum. Artık haz etmiyorum. Bazen onlardan kusacak duruma bile geliyorum. Kardeşim ben yaşantımı tamamen değiştirmek istiyorum. Ruhum Allah ve Peygamberini arzu ediyor. Onları daha çok sevmek, daha çok aşkla bağlanmak istiyorum.

- Ne güzel söylüyorsun, güzel kardeşim, dediklerini ele geçirebilmek için, Allah’ın emir ve yasaklarını bilmen lazımdır. Dinini öğrenmen lazımdır. Bu işler kolay olmayabilir. Ailen bakalım ne diyecek senin bu isteklerine?

- Olsun, ne olursa olsun. Ben dinimi öğrenmek ve onun düsturlarına göre hayatımı düzenlemek istiyorum. Ailem hakkında bir şey söyleyemiyorum. Çünkü ;onlar, ben birazcık uzun giysem bile, bana kızıyorlar, utanıyorlar. Ruhum engel tanımıyor Hatice. Başıma gelebilecekleri tahmin edebiliyorum. Fakat, Allah yoluna başımı koyacağım, her bir güçlüğe katlanacağım, ve Allah’ın istediği gibi yaşayacağım Hatice.

- Gerçekten her şeyi göze alabiliyormusun?

- Evet, Hatice evet, ölüm bile şimdi vız geliyor bana. Gönlümün sultanı beni çağırıyor. İlahi aşk beni çağırıyor. Şeytan yas tutmada, karalar bağlama da. Ne rahatlık, ne para, ne dünyevi zevkler, hiçbirisi benim susuzluğumu gidermiyor. Aksine daha da artırıyor. Ruhum çoktan gönüller sultanına tapulandı bile. Gönül hasretinden yandı bir kere. Hatice, ne olursun beni onun yanına götür.

- Hani Adıyaman çok uzaktı, gidilemezdi? Ey kardeşim, işte bu yaşadığın ilahi aşktan bir nefestir. İnsan onu tattımı artık eski bildiği tüm tatlar acıya döner. Tüm zevkler söner, kaybolur gider. İlahi aşkın zevki, ruhun tadı, tuzudur.



Herkesin, aşkın baş ağrısına dayanacak kuvveti yoktur. Ama Allah(c.c.)insana ondan bir nebze tattırdı mı? Bir insanı merhamet buyurup, fazlu kereminden ona muhatap kıldı mı, artık onun inayetiyle insanoğlu o uğurda en aşılmaz engelleridahi alt etmeyi göze almıştır. Aylin’de o kutlu kervana katılmanın yol hazırlıklarını çoktan görmeye başlamıştı bile.

- iki gün içinde her şeyim öyle değişti ki; bunu dilim ifade etmekten, aklım ise yorumlamak tan aciz kalmaktadır.o gönüller sultanına öyle bir aşk doğdu ki gönlümde, hasret onu emzirmekte, zorluklar onu daha büyütmektedir, Hatice kardeşim. Dün gece ne kadar çok ağladığımı bir bilsen. Ne güzel bir özlem bu, ne kutlu bir sevda bu. Ruhum vuslatına kavuşmak için pek aceleci davranıyor. Gönül ona hicret etmeyi,çoktan bayram ilan etti. Bütün yollar ona çıkmakta, bütün duygular sel olmuş sultanıma akmaktadır. Onu görsem, bir ziyaret etsem, bütün pişmanlıklarımla, bütün asiliklerimle, bir hıçkırık kapanıp tövbe etsem, Rabbime yalvarsam, gözyaşı denizinde ondan affı mağfiret dilesem. Başka bir isteğim yok artık, Hatice.

- İnşallah, kardeşim, Allah(c.c.) senin bütün günahlarını bağışlayacak, sana yeni bir hayat lütfedecektir. Sonra kötülüklerin hep iyiliğe çevrilecek, anandan doğmuş gibi tertemiz olacaksın. Bunu iyi bilesin, tevben kutlu olsun.

- Öyle bir pişmanlık var ki içimde; yaptıklarımı düşündükçe gülsem mi, ağlasam mı kestiremiyorum. Sultanımın çağrısı bak beni şimdiden ne kadar değiştirdi. Hem sultanımı tanımadan geçen şu aşksız ömrüme acıyorum, hem yaptığım o azgınlıklardan da pek çok utanıyorum. Rabbim bütün kötülüklerimi silsin. Öylesine yalvarmak geliyor yüreğimden. Bütün ruhumla, kıllarıma varana dek bütün vücudumla Rabbimin huzurunda diz çöküp, ondan rahmetini, affını dileneceğim. Günahlarımı, isyanlarımı itiraf edip, tamamıyla onun merhametine sığınacağım. Şimdi çok uzağım senden Rabbım, ama sultanımın hürmetine, ne olur beni zatına yaklaştır, beni affet, beni sevenlerin kervanına dahil et. Muhakkak sen affı çok seversin. İşte böyle saatlerce, günlerce yalvaracağım.

- Ne kıymetli bir haldir yaşadığın. Ne güzel dualar dökülüyor dilinden. Rabbim seni sevmiş ki, zamanın efendisini sen hiç tanımadan, duymadan sana rüyanda nasip etmiş. Seni dergahına, affına, rızasına davet etmiş. Hem senin kalbini de değiştirmişte, apar topar aşk yollarına düşürmüş. Dün, nefsinin ve dünyanın esiriydin. Şimdi onlar senin esirin olacaklar. Sultanımın himmetiyle artık dünya senin peşinde koşacak. Helal bahçesi, insan nefsi için geniş ve yeterlidir. Haramın zilletinden ve sıkletinden kurtulup, helalin rahatına kavuşacaksın. Kalbin kararmadan, vicdanın rahat bir şekilde, yiyip içecek eğlenebileceksin. Sakın bunu bir mahrumiyet olarak algılamayasın. Allah helal dairesinde, insana rahat edebileceği her türlü nimeti bahşetmiştir. Haramda ise muhakkak insanlar için maddi ve manevi türlü zararlar, hastalıklar vardır.

- Çağımız insanına baktığında bunu rahatça görebilirsin. Toplumların huzursuzlukları, insanların özel hak ve mahremiyetlerinin hiçe sayılması, mazlumların hakkını arayabilecek merci bulamamaları, çeşitli ölümcül hastalıkların artması, hep haramların yaygınlaşmasından meydana gelmiştir. İnsanoğlu Allah’ın yasaklarını çiğnedikçe, insanlık çökmüş, adeta yoklama noktasına gelmiştir.

- Ama Allah’a ve onun ve onun dinine müştak olan kullar, az da olsa yeryüzünde mevcuttur. Ne mutlu sana, şimdi sen de o kutlu insanların arasına katılıyorsun. Zor fakat gerçek olan aşk denizine yelken açıyorsun. Bir kere bu aşkı tattımı gönül, daha başka zevklerden artık medet ummaz. Daha onları hiç çekici bulmaz. Bu aşkın müptelası olu da, yardan başkasından çare bulmaz. Aylin gel senin ismini de değiştirelim.

- Nasıl yani? İsmim güzel değimli?

- Dinimize uygun bir isim bulalım.

- Peki olur, sence ne olsun?

- Rukiye olsun derim. Nasıl?

- Çok güzel, kimin ismi acaba?

- Peygamber( s.a.v.)’ in kızının ismidir. Ayrıca sultanımızın gelininin de ismidir.

- Çok güzel oldu Hatice kardeşim, çok. Sana minnettarım. Siz nasıl iyi olabiliyorsunuz bu kadar? Hayrete düşmemem mümkün değil. Böyle samimiyet, böyle kardeşlik, böyle huzur daha önce hiç rastlamadım da, şaşkınlıpımı bağışla lütfen. Siz ne karşılık bekliyorsunuz benden acaba?

- O nasıl söz Rukiye, bizim beklediğimiz, yalnız ve yalnız senin ebedi dünyanı kurtarman ve huzura ermendir. Biz asla başka bir şey düşünmeyiz. Allah, müminlerin kardeş olduklarını yüce kitabımızda açıklamıştır. İnsanın kardeşinin iyiliğinden başka neyi ister ki? Eğer bir şey isteyen çıkarsa, sakın onlara yakınlık gösterme, onlardan derhal uzaklaş.

- Hatice, bana biraz sultanımı, onun köyü menzili anlatırmısın lütfen! Çok merak ediyorum, inan saatlerce sultanımdan bahsetsen inan bıkmam. Aksine coşkunluğum, özlemim artıyor. Hadi ne olur anlat.

- Orası gönül aleminin köyüdür kardeşim. Allah gönlü ne için yaratmışsa, işte pınarın başı şimdi o köydedir. Şimdi dünyada, gönüller çorak topraklara dönmüş, özünü kaybetmiş, sevdasını yitirmiştir. İşte yağmur o köydedir. Sultanımın bir nazarı, çöl olmuş kalpleri hemencecik diriltir. İnsanın özüne Allah sevgisini aşılar. Yitik sevdamızı yeniden hatırlatır, öğretir ruhlarımıza. İnsan Allah içindir. Allah’a kul olmak için vardır. Rabbini sevmek ve sevilmek üzere yaratılanların çekirdeği, özü olan gönül ona bahşedilmiştir. Menzil ancak yaşanır canım kardeşim, anlatmak gerçekten muhaldir. Ama senin için anlatmaya gayret edeceğim. O köyde, her şeyin başı olarak, sevgi, aşk, muhabbet ve kardeşlik vardır. Sofiler, bir diğerinin hizmetini görmek, ona yardımcı olabilmek için adeta yarış içerisindedirler. Orada, herkesin yüzünde manalı bir tebessüm görürsün. İşte bu gönül huzurunun alametidir. Hep huzurun peşinde değimliyiz? Mücadelemiz, çabalarımız hep huzur ve rahatımızı sağlamak için değil mi? Lakin, huzur ancak Allah’ın zikrinde ve aşkındadır. Başka zevkler ve bağlılıklar ancak huzurun taklitleridirler. Huzur ancak gönülde meydana gelir ve bu Allah(c.c.) tam bir bağlılık ile mümkün olabilmektedir. Menzil insana, bu ebedi huzuru elde etmenin yollarını göstermekte, gönül eğitimi vermektedir.

- Bazılarını ağlıyor görüyorsun Menzil’de. Bunlar sevinç hıçkırıklarıdır. Vuslat deminin zevkine bazen gözyaşları şahit tutulur.

- Bakıyorsun, çay ocağında sofiler toplanmışlar, bir ağızdan kaside söylüyorlar. Aşka gelmiş naralar atıyorlar. Bir diğer köşedeyse, kulaklar dikkat kesilmiş, Allah sohbeti yapılmaktadır. Hem, Gönüller sultanı oraya ziyarete gelen herkese ikramda bulunuyor. Sabah ve akşam saatlerinde ekmekle birlikte sofilere Menzil çorbası sunuluyor. Bu ekmekte, çorbada insanlar için, aşk, muhabbet ve şifa vardır. Kimler bu çorbanın bereketiyle, bilmem hangi hastalığından kurtulmuştur. Bazılarınınsa ruhlarına südur etmiş, manevi hastalıklara sultanımın bu ekmeği, çorbası şifa olmuştur.

- Manevi hastalık ta ne demek Hatice? Açarmısın biraz?

- İnsanı Allah’tan uzaklaştıran her şey, kul için manevi bir hastalıktır. Günahlar ve bunların insan ruhu üzerinde oluşturduğu amansız gaflet ve dalalet, insanı hezimete götürüyor değimli? Bu günahların, ve bu günahlara yol açan alışkanlık, huy, düşünce ve duyguların hepsi manevi hastalıklardandır. Örneğin; cimrilik, hırs, gıybet, kin, nefret, gösteriş, kendini beğenme, kibir ve sayamadığım diğerleri, gönülleri kanser edip kısa zamanda öldürmektedir.

- İnsanoğlunun, yüzünü Rabbine döndürmesi, yani yaratılış gayesine dönmesi için tedavi olması gerekmektedir. Bu tedaviyi ancak ve ancak çok ehil biri yapabilir. Sultanım da şu an yeryüzünde en maharetli olanıdır. Onun için bir an önce Menzil’e gitmemiz gerekiyor Rukiyeciğim. Hem insan bir kere Menzil’i görmüş mü, eh artık daha arabası dönüş yoluna çıkar çıkmaz , en kısa zamanda tekrar gelmenin planları yapılır, kafaların içinde. Gönüller hüzne, gözler çoğu zaman göz yaşına gark olur, dönüş yolculuğu başladığı zaman. Var sen artık gerisini düşün, gelenler için Menzil ne anlama gelmektedir? İnşallah yola çıktığında göreceksin, yolculukta saatler nasıl geçmek bilmiyor, yollar uzadıkça uzuyor, hasret dayanılmaz bir hal alıyor. Bak Rukiye, menzilde her şey Allah’ın emirlerine uygundur. Kadınlar ve erkekler ayrı ayrı yerlerde kalırlar. Birbirlerini görmezler. Böylece gözlerini rahatlıkla haramdan korumuş olurlar. İnsan gözünü haramdan koruduğu zaman, gönül Allah’ın nuru ile dolmaya başlamış demektir. Çünkü, gözden gönüle akan bir yol vardır. Göz neye bakarsa, neyle ilgilenirse gönül onunla dolar değimli kardeşim? Göz sürekli harama, malayani şeylere nazar edip durursa, günahların zulmeti onu siyaha çevirir yavaş yavaş. Işığı kaybettikçe, Allah’ın nurunu, muhabbetin zevkini, taatin hoşluğunu hissedemez olur gönül. Böylece ölür gider. Gönlü ölmüş bir insanın da, bir nevi insancıl tarafı yok olmuştur. Belki hayvanlardan bile daha aşağılık davranışlar, hareketler o insanlardan südur edebilir.

- Hatice, ben gönlümün kıymetini inşallah bileceğim, onu bütün kötülüklerden korumaya çalışacağım, sultanımın duasıyla. Gözümü, kulağımı, dilimi, aklımı bütün azalarımı, geri kalan ömrümü de Allah’ın hoşnut olduğu şekilde kullanmak istiyorum. O’nun aşkına mazhar olmak için ne gerekirse yapacağım.

- Bunlar kolay işler değil Rukiye. Ama Allah’ın inayetiyle inşallah senin için kolaylaştırılır. Gerçek sevenlerden olursun, beni dualarından mahrum etme canım kardeşim benim.

Bu gönül çekici muhabbet, ruhumu o denli sarhoş etmişti. Gecenin sonu gelmişti de, zaman mefhumu aklımın ucundan bile geçmemişti. Saat sabahın 5 ni gösteriyordu. Bu nasıl bir duyguydu, bu nasıl bir muhabbetti. İnsan hiç içki içmeden, hap kullanmadan bu denli kendinden geçip de her şeyi unutabilirimiydi? Hem de ne başında ne de sonunda en küçük bir nefret, hoşnutsuzluk ve vicdani rahatsızlık olmadan. Bu ne kadar yüce bir bağımlılıktı. Bunu asla hiçbir şeye değişmeye niyetim yoktu. Müsaade isteyip Hatice’lerden ayrıldım. Arabama binip yola çıktığımda saat 5:30’zu bulmuştu. Ancak 6:00 da evde olurdum artık. Eve bu kadar geç gitmem ailem için hiç problem oluşturmuyordu ya, ilk defa bu beni pek çok sevindirmişti.

3.Bölüme Geçiniz.
Ekleme Tarihi: 14.11.2005 - 15:26
Bu mesajı bildir   AFFET_ALLAHIM üyenin diğer mesajları AFFET_ALLAHIM`in Profili AFFET_ALLAHIM Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1485 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.18028 saniyede açıldı