generique colchicine hydroxychloroquine stromectol ivermektine generique luvox aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » Bir evimiz bile yok

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
feyza27 su an offline feyza27  
Bir evimiz bile yok

350 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.12.2003
En Son On: 05.05.2009 - 09:13
Cinsiyeti: Bayan 
Bir zamanlar bir evimiz vardı. Bize ait, içinde biz olan, ruhumuz, kültürümüz, emeğimiz, inancımız olan bir ev...
Henüz hiçbir yerinde beton yoktu. Taş duvar, kerpiç ya da ahşaptı. Malzemesinin taş, tuğla, kerpiç yada ahşap olmasından ziyade içinde yüreğimiz, sevgimiz, hatıramız vardı. Her ânı tatlı bir hatıraydı bizim için.
Evin inşası baştan başa bir olaydı. Köşe taşlarını saatlerce düzelten, çekiç yada tarakla taşı işleyen ustayı uzun uzun izlemiş, ona hayranlık duymuştuk. Ustamıza çay demleyip yudumlamıştık taşların üzerinde.
Evimizin duvarının santim santim yükselişini ne hayallerle seyretmiştik. Dış duvarın örülme işi bittiğinde derin bir oh çekip tören havasında imece usulüyle tavanı kurmuş ve karın tokluğuna da olsa yardımlaşmanın tadını çıkarmıştık
Evimizin iç duvarlarını beyaz topraktan elde ettiğimiz samanlı çamurla sıvamış, ellerimizle yumruları düzeltmiştik Evimizin her köşesine kendi ruhumuz, zevkimiz sinmişti. Odalarımıza kendi ellerimizle dokuduğumuz kilimleri, çulları yada halıları serer, perdelerimizi çiçekli kumaşlardan kendimiz diker, nakışlarla süslerdik.
Mahallemizde bulunan marangoza dut ağacından yaptırdığımız divanları, sedirleri el emeği ile yapılmış minder ve yastıklarla donatırdık.
Evimizin bir köşesinde annemin, içine gençliğini, güzelliğini, duygularını koyduğu, ömründe bir defa giydiği ve bir daha giymeyeceği gelinliğini ve telli duvağını sakladığı çeyiz sandığı vardı. O sandık zaman zaman açılır, hayaller kurulur, hatıralar tazelenir,iki damla da yaş akıtılırdı geçmişe dair.
Duvarlarımızı yağlıboya tabloları ya da manzara resimleri değil de annemizin el emeği, göz nuru nakış tablolarıyla, camı el örgüsü bir örtüyle örtülmüş gaz lambası süslerdi.
Evimizin önünü kendi diktiğimiz erik, kaysı, yenidünya, incir, nar ve gül ağaçları süsler ve etrafa nefis kokular yayardı. Meyveleri dalından koparır, gülü de dalında severdik. Zaten koku ihtiyacımızı da bahçe duvarı üzerine dallarını sarkıtan iğde ağacı fazlasıyla karşılardı.
Velhasılıkelam, yaşadığımız hayat, kullandığımız mekan, teneffüs ettiğimiz hava, elimizi kuruladığımız havlu ya da peşkir bize aitti. Açtığımız kapıda, örttüğümüz yorganda, yediğimiz bulgur aşında mazimiz ve hâlimiz vardı.
"Mendilimde gül oya
Gülmedim doya doya"
Türküsünü söyleyen ablamızın elinde gerçekten oyalı, nakışlı bir mendil vardı ve ona sevdasını, hüznünü işlerdi renk renk, desen desen.
"Su gelir güldür güldür
Mendilim dolu güldür"
Söyleyişi henüz gerçek anlamını koruyordu. Edebiyat kitaplarına cinaslı kafiye örneği olarak girmemişti henüz.
Aradan yıllar geçti, çağ atladık, uzaya çıktık. Köprünün altından çok sular aktı. Bir çok yeni eşyaya sahip olduk. Araba , bilgisayar, cep telefonu, televizyon aldık. Aldık, aldık... Fakat bize ait, geçmişe ait ne varsa kaybettik, terkettik. Tarihimize bile sırt çevirdik.
Şimdi bilmem, hangi çok katlı apartmanın kaçıncı katında oturuyoruz. Kapılarımız çelik ve birkaç anahtarla açabiliyoruz. Anahtarı bir kaybedersek evimize kendimiz bile giremeyiz.
Bütün perdeler sıkıca çekilmiş, pencereler panjurlanmış. Aman kimseler görmesin, biz de kimseleri görmeyelim.
Evin içi, dışından da garip. Koca evde bize ait tek bir nesne yok nerdeyse. Kalitesiyle övündüğümüz halı, fabrikasyon; koltuklar, çekyat, vitrin, masa, konsol fabrikasyon. Hepsi insan eli değmeden üretilmiş mamuller.
Annemizin bizim için yaptığı birkaç yorgan, dokuduğu seccade de olmasa yandık hani...
Ev, otomatik makinalarla dolu. Mutfağa robotlardan girilmiyor.Ocaktan fokur fokur kaynayan tarhana çorbasının sesi gelmiyor artık. Hazır çorbalar, dondurulmuş gıdalar cirit atıyor meydanda
Ne perdemizde nakış izleri ne de duvarda ablamızın el işi tabloları kaldı.
Radyoda çalan müzik bile, bize ait değil...
Yataklarımız yaylı; yorganlarımız, yastıklarımız seri üretim. Ne el emeğimiz ne de yüreğimiz var. O yüzden yorgan bizi ısıtmıyor ve hayallere dalamıyoruz. Hep kâbus yaşıyoruz yaylı yatağımızda döndükçe.
Evimizin önünde bir tek ağaç, bir karış toprak, bir gül yok. Her yer beton ya da kaldırım taşı. Uzaktan hissettiğimiz koku, iğde çiçeği kokusu değil, kömür ya da karbondioksit kokusu.
Elimizi, yüzümüzü kuruladığımız, gözyaşımızı sildiğimiz işlemeli mendiller, yerini kağıt mendillere bıraktı. Kullan, kurulan, sümkür at.
İşin garibi çocuklarımız bile yapay ortamlarda, yapay besinlerle ve yapay bezlerle büyüyor. Ayakları, elleri toprağa değmeden, baharı görmeden, kuş seslerini duymadan, çelik-çomak oynamadan büyüyorlar, büyüyebildikleri kadar.
Kısacası evimizde, hayatımızda çocuklarımıza gösterebileceğimiz "bak evladım şunu ben yaptım" diyebileceğimiz tek bir nesne yok.( aldığımız diplomalardan başka)
Bütün bunların olması ya da olmaması neyi değiştirir, evimizin her yerinde biz olsak ne yazar olmasak ne yazar, diyebilirsiniz elbette.
Ama bence çok şey değiştirir. Evimizin manası, sıcaklığı, derinliği değişir. Evde ruhumuz, gönlümüz,sevgimiz olur. Evde biz, hatıralarımız, geçmişimiz, bugünümüz, yarınımız olurdu. Çocuklarımızın çocukluğu olurdu.
Evlerimizde çok modern eşyalar olabilir. En pahalı halılar, mobilyalar evimizi süsleyebilir. Teras katımızda havuz da olabilir. Fakat tüm bunların hangisi bizim, hangisinde bir hatıramız var. (Para verdiğimiz her şey, bizim değildir.) Hiç birinin oyalı bir mendil kadar değeri yok bence...
Zenginleştikçe fakirleşiyor,
Yükseldikçe alçalıyor,
Çırpındıkça da batıyoruz. Lakin haberimiz yok.
Eskiden kendimize ait bir ev vardı. Şimdi ne ev kaldı, ne yurt, ne de ocak...
Oturduğumuz ev, bizim ev değil artık.
Ekleme Tarihi: 03.09.2003 - 19:34
Bu mesajı bildir   feyza27 üyenin diğer mesajları feyza27`in Profili feyza27 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
AskSairi su an offline AskSairi  
Allah Razi Olsun

1376 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.02.2003
En Son On: 02.04.2005 - 15:30
Cinsiyeti: Erkek 
agla
Ekleme Tarihi: 03.09.2003 - 20:42
Bu mesajı bildir   AskSairi üyenin diğer mesajları AskSairi`in Profili AskSairi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 819 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.03365 saniyede açıldı