generique kaletra generique plaquenil colchicine generique luvox generique rhinocortluvox lyrica marvelon maxalt medrol active mefe basan mefenacide mefenamin meladinine mellaril mellerettes melleril mentax mestinon metaglip metfin metoject metrizol micardis hct micardis micardisplus microgynon micronase micronovum microzide minac 50 minipress minocin miranova mobic mobicox moduretic motilium motrin munobal myambutol myconormin myfortic mysoline naltrexin naprolag
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » İSLAMDA EVLİLİK

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
akinci06 su an offline akinci06  
İSLAMDA EVLİLİK

7 Mesaj

Kayıt Tarihi: 28.11.2008
En Son On: 28.05.2009 - 09:54
Cinsiyeti: Erkek 
Selemun aleykum
islamda erkekler icin ikinci evlilik varmıdır resmi nikah olmadan dini nikah olabilirmi ve dini nikah yetkilri kime verilmiştir.



İNSANLARDAN UZAKLAŞTIKCA ONLARI DAHA COK SEVMEYE BAŞLADIM.
Ekleme Tarihi: 02.01.2009 - 14:12
Bu mesajı bildir   akinci06 üyenin diğer mesajları akinci06`in Profili akinci06 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SaYaCGIN su an offline SaYaCGIN  

Admin
1760 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.09.2004
En Son On: 24.01.2016 - 03:39
Cinsiyeti: Bayan 
Ve Aleyküm Selam

Değerli Kardeşimiz;


Erkeğin evlenmek istediği zaman hanımına haber vermesi veya ondan izin alması nikahın geçerliliği açısından şart değildir. Ama aile huzurunun temini için böyle bir niyeti olan erkeğin hanımına haber vermesi ve bu işi gizli yapmaması tavsiye edilir.

Birden fazla evlenmeyi düşünen erkek, eşler arasında davranış, geceleme, adalet, giyim, ihtiyaçları giderme ve diğer konularda aralarında hiç bir fark gözetmeyeceği konusunda kesin kararlı ise ve ikinci bir evliliğe ihtiyaç hissediyorsa evlenmesi caizdir. Yoksa caiz değildir. Eğer bu şartlara riayet etmezse haram işlemiş ve kul hakkına tecavüz etmiş olur.

Allah Kuran-ı Kerimde birden fazla evliliğe müsaade etmiştir. Ancak adaletli olunamayacak durumlarda tek evliliğin yapılmasını istemiştir. Bu nedenle zorunlu olmadıkça birden fazla evliliğin doğru olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü birden fazla evlilik durumunda eşit davranmanın nerdeyse imkansız olduğunu en azından çok zor olduğunu ve her erkeğin işi olmadığını görmekteyiz.

Bununla beraber ikinci bir evliliğin zorunlu olduğunu düşünen birisinin de şahitler yanında nikah kıyabileceğini ve akrabalarına haber vermesinin farz olmadığını ifade edelim.

Çok eşlilik İslam'ın getirdiği bir sistem değildir. İslam öncesi dünyada yaygın olan ve sınır tanımayan bir şekildeydi. Kadının zaten hiçbir konuda fikir beyan etmesi bile mümkün değildi. İslam dini böyle bir ortamda ortaya çıktı ve bu çok eşliliği 20-30'dan dörde indirdi. Buna da çeşitli şartlar getirdi. Bu konuda eşler arasında adaletin yapılması gibi ağır şartlar getirdi. Aksi takdirde bir hanımla evlenmenin daha sağlıklı olacağını tavsiye etti.

İslam dininin çok evliliğe ruhsat vermesinin önemli hikmetleri vardır. Toplumlarda azımsanmayacak derecede var olan hastalık, iki cins arasındaki nüfus orantısızlığı gibi faktörler bu hikmetlerden bir kaçıdır. Örneğin, Batı medeniyetinde, hanımı felç de geçirse, deli de olsa, bir erkek ikinci bir hanımla evlenemez. Bu sebeple de gayr-ı meşru yolların kapısını açmak zorunda kalmıştır. Genellikle erkekler savaşa katılırlar. Bu savaşlarda erkeklerin ölmesi ve –özellikle ahir zamanda, bir hikmete binaen doğumlarda kız çocukların sayısının daha fazla olması, kadınların ister istemez bekâr kalmasına sebep olmaktadır. İşte, gerek ağır ve müzmin hastalıklar sebebiyle olsun, ister kızların sayıca daha fazla olmasından dolayı olsun, bazen çok evlilik zorunlu hale gelebilir. Aksi takdirde, aile yuvası bir yandan erkek için cehenneme dönerken, diğer yandan birçok kadın, bu kutsal evlilik hakkından mahrum kalır. Bu ise, toplusal barışı zedelediği gibi, ahlâkı da deforme eder.

İşte İslam'ın çok evlilikle ilgili verdiği ruhsat bu yaraları tedavi etmeye yöneliktir.

Bu asırda, mümkün oldukça, fertlerin tek evlilikle yetinmeleri daha uygundur. Onları zulümden, mutsuzluktan, hukukî yönden illegal-eş ve çocuklarının haklarını zayi etmekten korur. Çok evlilik söz konusu olduğu takdirde, formel hukuk açısından eski eşinden izin alması gerekmiyorsa da, ailede saygı ve sevginin devamı adına böyle bir izin ve rızanın alınması daha uygun düşer.

ÇOK EVLİLİK

Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi

Babil Hukuku: Hamurabi kanunlarına göre, zevce çocuk doğurmazsa veya ağır bir hastalığa tutulursa, koca odalık alabilirdi.

Çin Hukuku: Kocanın serveti müsait olursa, ikinci derecede zevceler alabilirdi. Şu kadarki, bu kadından doğacak çocuklar, birinci ve asıl zevcenin çocukları sayılırdı.

Eski Brehmenler: Vichnou kitabına göre, erkekler bulundukları sınıflara göre bir, iki, üç veya daha fazla kadınla evlenebilirdi. Apastamba kitabında ise, bu konuda tahdit vardı, kadın vazifelerini hakkıyla yerine getirebiliyor ve erkek çocuğuda oluyorsa, koca ikinci bir kadınla evlenemezdi. Manu düsturlarında, bir adam, ilk zevcesini kendi toplumsal seviyesinde seçmesi lazımdı, ikinci zevcesini, daha alt tabakalardan alabilirdi.

Eski İran : Çok evlilik kabul edilmişti.

Roma Hukuku : Odalık almak, kanuni nikah olmaksızın yaşamak vardı.

Kitab-ı Mukaddes : Eski Ahid'de Davud a.s. bir çok kadınla evlendiği zikredilir. Eski Ahid'de çok evlilikten bahseden başka yerler de vardır. Müsevilite de çok evlilik vardı.

Yeni Ahid'de (İncil), birden fazla kadınla evlenmeyi yasak eden bir madde yoktur. Ancak tek zevce ile yetinbmenin iyi olacağına dair tavsiyeler vardır.

Birden fazla evlenme, Hristiyanlık aleminde XVI. asra kadar normaldi.

İslam'dan Önceki Arabistan: Çok evlilik konusunda hiç bir tahdit ve sınır yoktu. Erkek istediği kadart kadınla evlenebildiği gibi, aralarında zevce değişimi bile olurdu.

İSLAM'DA ÇOK EVLİLİK

Cenab-ı Hak buyuruyor: "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır." (Nisa Suresi / 3)

Ayette açıkça görülmektedir ki, birden fazla 2,3 nihayet 4 kadınla evlenme; mutlaka yapılması gerekli farz ve vacib kabilinden bir emir değil, bir müsaadedir. Ancak bu izin, kadınlar arasında tam bir adalet yapmaya bağlanmış, Bir tek zevce ile yetinmenin, adalete en yakın ve en doğru yol olduğu belirtilmiş; adaleti yerine getiremeyeceğinden korkanın, tek kadınla yetinmesi emredilmiştir.



ÇOK EVLILILIK KONUSUNDA ISLAM PRENSIPLERI

1) Adetin sınırlandırılması : Cahiliye devrindeki erkeğin hudutsuz evliliğine sınır getirilmiş. Bu ayetin nuzulünden sonra Resulullah'ın emriyle 4'den fazla hanımı olanlar, fazlalarını boşadılar.

2) Eşler arasında adaletin gözetilmesi : Zevceler arasında adalet, yedirme, içirme, giydirme, barındırma, kocalık muamelesi, sevgide gösterilecektir. Yalnız şu varki, insanın sevgi hususunda tam bir eşitlik gösterebilmesi, imkansız denecek kadar zordur. Kadının çeşitli fiziksel ve ruhsal özellikleri sevginin derecesindeki farklılıkları meydana getirecektir. Erkek ne kadar eşitlik konusunda çaba harcasa da bunu başarması imkansız derecesindedir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." (Nisa Suresi / 129)

Bu ayet-i kerimeyle Cenab-ı Hak erkekleri kadınlarına sevgi ve muhabbet hususunda mutlak bir eşitlik göstermekten afvetmiş. Sadece erkeğin bir tarafa bütün bütün meyledip ötekinden yüz çevirmesini yasaklamış, elinden geldiği kadar eşit davranmaya çalışmasını emretmiştir.



Bir hadis-i şerifte bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: "İki zevcesi olup da birine tamamen meyledip diğerini ihmal eden kimse, kıyamet gününde, bir yanı felçli olarak gelir." (İbn-i Mace, Nikah, 47; Mişkâtü’l-mesabih, 2/196)

Kadın yaratılışı itibariyle erkeğini normal şartlar altında ikinci bir kadınla paylaşmaya razı olmadığı gibi, hiçbir kadın da mecbur kalmadan evli bir erkekle hayatını birleştirmek istenmez.

Çok evliliğin hak olduğuna inanmak imanın gereğidir. Ancak, buna inanmak kadının, kocasının kendi üzerine evlenmesini onaylayarak rıza göstermesi, tasvip etmesi zorunluluğunu getirmez.

Hiçbir mümin babadan da kızı üzerine damadının ikincisi, üçüncüsü veya dördüncü kadını almasını olgunlukla beklenemez. Kadının kıskançlık fıtratı ve babalık şefkati buna engeldir. Nitekim:

Peygamberimizin kızı Hz.Fatıma, kocası Hz.Ali'nin ikinci bir kadınla evlenmek istemesine karşı çıkmıştır. Peygamberimizin terbiyesinde büyüyen Hz.Fatıma'nın, kocasının ikinci evliliğine karşı çıkması caiz olmasaydı. Allah Resulü onu ikaz eder, kocasının arzusuna boyun eğmesini emrederdi. Halbuki durum öyle olmamış, bilakis kızının üzüldüğünü gören Allah Resulü, damadı Hz.Ali'nin bu arzusundan vazgeçmesini istemiş, eğer vazgeçmezse ancak Fatıma'yı boşadıktan sonra evlenebileceğini bildirmiştir. Hz.Ali'nin Fatıma'nın üzerine evlenip onu üzmesine razı olmamıştır.

Allah resulünün bu davranışında, müslüman kız ve babalarının damadın ikinci evliliğine karşı çıkabilecekleri hususunda ruhsat vardır denilebilir.

Sözün özü: İslam çok evliliği ne emir ne de tavsiye etmiştir. Sadece bazı zaruri hallerde müsaade etmiştir. Zaten yukarıdaki olayı naklettikten sonra diyecek bir şey olmasa gerek.


EVLİLİKTE KEFAET = EŞİTLİK VE DENKLİK :



İslâm, her yönüyle aile yuvasının selâmet ve saadet içinde devamını ön görmüş ve bunun için bir takım prensipler koymuştur, Çünkü amaç evlenmek değil, evlendikten sonra evlilik hayatını dü­zenli sürdürmek ve hayırlı evlâd yetiştirmektir. Bu bakımdan karı -koca haklarına geniş yer verilmiş ve her birlerinin hakkı güvence altına alındıktan sonra bir de evlenecek çiftler arasında yaklaşık bir ülçüde eşitlik ve denlik aranmıştır. Fıkıh sözlüğünde buna kefaet denir.



Bu nedenle fakîhlerimiz nikâh bölümünü işlerken, kefaet bah­sine özel bir başlıkla girmiş ve karı - kocanın evlendikten sonra uyum sağlamalarını amaçlayarak bir takım prensipler sergilemiştir.



Genellikle nikâhta erkek tarafında kefaet, yani eşitlik ve denk­lik aranır. Evlenecek olan erkeğin belirtilecek hususlarda kadına denk olması veya ondan daha üstün bulunması gerekir.(Fetâvâ-yi Hindiyye - El-Muhit - Radıyüddin Serahsi - El-Mebsut Şemsül-Eimme Serahsî - El-Bedayi' – Kasani)



Kefaet'in Erkek Tarafında Aranmasının Sebebi :



Genellikle evin reisi erkektir. Kadın daha çok kocasının hima­ye ve bakımına muhtaçtır. Böyle olması, evin reisine vekar ve onur kazandırır. Kadında aranacak olsaydı, çoğu kez kadının bazı yönle­riyle erkekten üstün olmasını sonuçlandırır, bu da aile yuvasına pek huzur sağlamazdı. Nitekim günümüzde, çok zengin ve soylu bir kadınla derece bakımından ondan aşağı olduğu halde evlenen erkek huzurlu değildir. Her zaman kendisinde bu aşağılığın acısını için için hissedip üzülebilir. Bu da aile yuvasının tam huzur içinde devamına pek yardımcı bir hal sayılmaz. Hele bir de kadın zenginliğine, soylu­luğuna veya geniş bilgi ve kültürüne dayanarak şımarık hareketler­de bulunur veya kocasını saymamazlık ederse, o zaman mesafe büs­bütün açılır.



İşte bu ve benzeri nedenlerden İslâm Kefaet'i kadın tarafında değil, erkek tarafında aramıştır.



O halde kadın kendisinden daha hayırlı bir erkekle evlendiği takdirde, velisinin bu nikâhı bozma veya karı koca arasını ayırma hakkı yoktur. Çünkü kefaet erkek tarafında ağırlık sağlamıştır.(El-Mebsut - Şemsü'1-eimme Serahsî.)



Kefaet hakkında bize ışık tutacak birkaç hadîs-i şerif vardır. Müctehid imamlar da bu ve benzeri rivayetlere dayanarak sözü edi­len konuda ictihad yürütmüşlerdir : :



«Dinini ve ahlâkını (yani dindarlığını ve huyunu) beğendiğiniz kimse size geldiğinde (kızınızı) ona nikahlayın...»(Tirmizi îsnad-i Hasen ile Ebû Hatem'den.)



«İnsanlar madenler (gibidir); dinde anlayışlı ve bilgili olduktan sonra cahiliyye devrinde iyi ve seçkin olanlar, İslâm'a girdikten son­ra da iyi ve seçkindirler.»(Ashab-ı Sünen.)



Kefaet Konusunda Mezheplerin Görüşleri :



Hanefî Mezhebine göre, erkeğin kadına denkliği şu altı hususta aranır : Soy, İslâm, Sanat ve Kültür, Hürriyet, Dindarlık ve Servet.



Şafiî Mezhebine göre, şu dört hususta aranır : Soy, din, hürriyet, sanat ve kültür.



Hanbelî Mezhebine göre ise, şu beş hususta aranır : Dindarlık, sanat ve kültür, servet, hürriyet ve soy...(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/479.)



Hanefî Mezhebine Göre Altı Hususun Açıklanması :



Soy:



Aslında İslâm Dininde dede ve babalarla övünmeye iltifat edil­memiştir. Allah (C.C.) katında en makbul insan, Allah'tan en çok korkup kötülüklerden sakınan kimsedir. Ne var ki, köklü bir aileye, geniş kültüre, örf ve iyi âdetlere sahip bulunan bir kadınla, bütün bunlardan uzak yetişen bir erkek hiçbir zaman birbirine denk ola­maz. Bunun için karı kocanın uyum sağlamasında soy ve köklü bir aileden gelme çok önemlidir.



İslâm:



Erkeğin gayr-i müslim, kadının müslünıan olması, ikisi arasın­da büyük bir dengesizlik sayılır. Bunun için Kitap Ehlinden de olsa gayri- müslimlere kız vermemiz yasaklanmıştır. Ancak bir Müslü­man kızla evlenme imkânları bulunmadığı takdirde Kitap Ehli sayı­lan Yahudi veya Hıristiyanlardan bir kadınla evlenmeye cevaz veril­miştir. Kadının soyluluğu, iffet ve dindarlığı ve ayrıca mali durumu, Müslüman erkekle uyum sağlamasına yardımcı olabilir.



Hürriyeti :



Kölelik ve cariyelik, hürlüğe denk değildir. Bu bakımdan hür bir kadının bir köleye nikâhlanması uygun görülmemiştir. Bunun gibi, hür bir kadınla evlenme imkânları bulunduğu halde, bir câriye ile evlenmek pek tasvip edilmemiştir. Babası kölelikten azâd olan bir kimse ile babası hür olan kimse birbirinden farklı sayılır. Gerçi bu­gün kölelik diye bir konu bir problem yoktur. Ne var ki, İslâm fık­hında sözü edilen hususun yerini belirtme bakımından dokunmakta yarar var.



Sanat ve Kültür:



Sanat, kültür ve bilgi bakımından da karı koca arasında uyum bulunması üzerinde durulmuştur. Kadının daha kültürlü ya da daha tahsilli bulunması, erkekte bir aşağılık duygusu doğurabilir ki bu da bir takım huzursuzluklara yol açar. Ama erkeğin daha tahsilli ve kültürlü bulunması veya ikisinin aynı tahsil seviyesinde olması uyum sağlamayı kolaylaştırır.



Dindarlık:



Dinî esas ve prensiplere sıkı sıkıya bağlı bir kadınla, hava-i meş­rep olan bir erkek birbirine denk sayılmaz. Evlenseler bile uyum sağlamaları çok zor, hattâ imkânsız olur. Bu hususta ikisinin de din­dar olmasına çok dikkat edilmelidir. Kadının erkekten biraz az din­dar olması, yadırganmaz. Çünkü kısa zamanda kocasının te'siri al­tında kalıp onun kadar dindar olabilir.



Mal ve Servet:



Erkek en azından evleneceği kadının mehrini emsaline göre ve­rebilecek ve evlendikten sonra onun geçimini sağlayabilecek malî gü­ce sahip bulunmalıdır. Kadının gerçi erkekten biraz daha varlıklı ol­ması pek yadırganmamıştır. Ama arada büyük bir farkın bulunması, uyumsuzluk ve huzursuzluk doğurabilir. Buna bilhassa dikkat et­mekte yarar vardır.



Güzellik kefaette bir ölçü olarak dikkate alınmamıştır. Ancak karı kocanın bu hususta da az-çok birbirine bir yakınlık ve benzer­lik içinde bulunmasında herhalde yarar vardır. Nitekim Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu husus birkaç cümleyle belirtilmiş ve tavsiye anlamın­da bazı nakiller yapılmıştır.



Bütün bu sayılan hususları dikkate almadan bir kadın kendini beğendiği veya sevdiği bir erkeğe nikâh ve tezvîc ederse, yapılan akid sahih sayılır, ancak kadının velîsi buna itiraz edebilir. Hattâ El-Hasan bin Ziyad'ın Ebû Hanîfe'den yapmış olduğu bir rivayette, kefaet dikkate alınmadan yapılan nikâh bağlantı yapmaz. Meşayihten birçoğu bu rivayeti benimsemiştir. (El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.) İmam Şemsü'l-eimme Serahsî de El-hasan'ın bu rivayetini ihtiyata daha uygun bulmuştur.(Fetâvâ-yi Kaadıhan ; Şerait-i Nikâh bahsi.)



Bezzaziye'de ise Burhanü'l-Eimme, bu hususta yapılan nikâhın cevazına kaail olmuş ve İmam Ebû Hanîfe'den yapılan birinci rivayeti sened kabul etmiştir.



Tabii bütün bu durumlarda kızın velîsi bulunursa, bu tür farklı görüşler ortaya çıkar. Velîsi yoksa, yapılan nikâh sahih ve geçerli­dir.(Nehr-i Faik - Ibn Nüceym.) İhtilâf zuhurunda tefrik (karı kocayı birbirinden ayır­ma) da kaadı yetkilidir. Erkek kadınla cinsel temasta bulunmamışsa, mehir vermesi bile gerekmez.(El-Muhit - Radıyüddin Serahsî - Fetâvâ-yi Hindiyye)



Ama cinsel temasta bulunmuş veya Halvet-i Sahiha meydana gelmişse, o takdirde mehr-i müsemma'nın tamamını vermesi gere­kir. Ve bu durumda kadına iddet (şer'î bekleme müddeti) vâcib olur.(Siracü'l-Vehhac - Şemsü'l-eimme Halvani.)



Kefaeti Dikkate Almadan Evlenen Kız :



Kefaeti dikkate almadan aşağılık bir adamla evlenen kızın an­cak asabası (baba tarafından, erkek tarafından akraba olanlar) mü­dahale edip meseleyi kaadıya götürebilirler. Zevi'l-Erham (ana kadin tarafından akraba olanlar)ın ise müdahale hakkı vs yetkisi yoktur.(Fetâvâ-yi Hindiyye : 1/292.) Kadıya kadının velilerinden her hangi birisi başvurabilir.



Kız Kendine Denk Olmayanla Evlendikten Sonra Kaadı Onları Ayırırsa :



Kız hiç kimseyi dinlemeden kendine denk olmayan bir adamla evlenip cinsel temasta bulunur ve sonra durum kaadıya intikal eder­se, kaadı onları ayırabilir. Ayırdıktan sonra kadına hem mehir gere­kir, hem iddet. Ama iddeti sona ermeden yine aynı erkekle evlenir, cinsel temasta bulunulmadan kaadı tekrar onları, birbirinden ayırır­sa, adamın kadına ikinci bir mehir vermesi ve kadının müstakil bir iddet beklemesi gerekir. Bu, İmam Ebû Hanîfe ile İmanı Ebû Yusufun görüşleridir.(El-Mebsut - Şemsü'l-eimme Serahsî.)



Kız Kendini Denk Olmayan Bir Adama Tezvîc Ederse :



Kız kendi kendini kefaeti dikkate almadan aşağılık bir adama tezvîc ettikten sonra velîsi buna ses çıkarmaz, üstelik mehrini alıp onun düğün hazırlığını yaparsa, bu bir rıza ve teslim sayılır.(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/482.)



Velînin Ademi Kefaet Hususunda Susması :



Kız kendine denk olmayan biriyle evlenir, velînin haberi olduğu halde sesini çıkarmayıp susarsa, bu tasvip anlamına gelmiyeceği gi­bi, itiraz hakkını da kaldırmaz. Aradan epey zaman geçse bile, velî­nin itiraz hakkı vardır.(Şerh-i Câmiussağir – Kaadıhan.)



Ancak velî, kız doğum yapıncaya kadar sesini çıkarmaz, itiraz­da bulunmazsa, doğum ile itiraz hakkı kalkmış olur. Ne var ki Şemsü'I-Eimme Serahsî El-Mebsut'ta buna itiraz etmiş ve «Kız bu durum da birkaç doğum bile yapsa, velînin yine müdahale ve itiraz hakkı vardır» demiştir. (Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/482.)



Kız Kendine Denk Olmayan Biriyle Evlenir de Velilerden Biri Buna Razı Olursa :



Bu durumda o velînin seviyesinde veya ondan aşağı derecede bu­lunan bir velî varsa, o itiraz edebilir.(Fetâvâ-yi Kaadıhan - Fetavâ-yi Hindiyye.) Bunun gibi velîlerden biri kızın rızasını alarak onu denk olmayan biriyle evlendirirse, da­ha üst derecede bulunan velî itiraz hakına sahip sayılır.



Velî, kızı denk olmayan bir adamla evlendirdikten sonra cinsel temas meydana gelir ve akabinde bir talâk-î bâtın ile boşandıktan sonra kadın bu kez kendini -velisine sormadan- aynı adama tezvîc ederse, velîsinin bu durumda itiraz hakkı vardır, kaadıya baş vurup bunu feshedebilir.(Fetâvâ-yi Kaadıhatt - Fetâvâ-yi Hindiyye.)



Ancak Talâk-i Ric'î ile boşadıktan sonra velîsinin haberi olma­dan koca olan adam karısına rücû eder, kadın da bunu kabul ederse, velinin itiraz hakkı olmaz. Çünkü talâk bâin değil, ric'îdir; erke­ğin rec'at hakkı vardır.



Kendisiyle denk olmayan bir erkekle evlendikten sonra, babası ortada bulunmaz ve nerede olduğu da bilinmez, bu yüzden . kardeşi bu evliliğe itiraz eder veya daha yakın olan velî ortada bulunmaz ve nerede olduğu bilinmez de bu yüzden derece bakımından daha aşağıda sayılan diğer bir velîsi itirazda bulunur; koca olan adam ise ortada bulunmayan velînin buna rıza gösterdiğini iddia ederse, bu iddiasını isbatlaması için kendisinden beyyine (delil) iste­nir. Yeterli delil gösterirse, evlilikleri devam eder. Gösteremediği takdirde ayrılmalarına karar verilir.(Ez-Zahire - Burhaneddin Mahmud.)



Kız kendisine denk olup olmadığını araştırmadan bir erkekle evlenir, sonra denk olmadığını anlarsa, artık itiraz hakkı olmaz. Belki velîsinin itiraz hakkı vardır. Ancak velîsi de kızın rızâsını alıp ni­kâh akdini yaptırırken erkeğin kıza denk olup olmadığını sormaz ve bu hususta bir bilgisi de olmazsa, o takdirde itiraz hakkı kalkar. Ama nikâh akdinde kefaeti şart koşar ve sonra denk olmadığı an­laşılırsa, o takdirde itiraz hakkı vardır.(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/482-483.)



Kadınla Nikâh Akdi Yaparken Kendisini Falanın Oğlu Diye Tanıtan Kimse :



Nikâh akdi yapıldıktan sonra tanıttığı adamın oğlu değil de onun amcasının veya akrabasının oğlu olduğu ortaya çıkarsa, kadının bu nikâhı feshetme hakkı vardır.(Fetâvâ-yi Kaadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.)



Velîsinin Tasvibini Almak Şartiyle Denk Olmayan Biriyle Evlenirse :



Kız kendini denk olmayan bir adama tezvic eder ve «Velimin tasvibini almadan seni kendime yaklaştırmam »derse, bu kıyasa uymamakla beraber caizdir. Velisine müracaat ettiğinde, tasvip ederse, yapılan nikâh akdi sahihtir. Tasvip etmezse, kız bunu feshedebilir. Ama Meşayihten bir çoğu, bunun, hilâfına fetva vermiştir. Fâkih Ebu Leys ise birinci görüşü uygun bulmuş ve ona göre fetva vermiştir.(Fetâvâ-yi Hindiyye : 1/293)



Kız Evlendikten Sonra Kocası Onun Mehrini Noksan Verirse :



Bu durumda velinin itiraz hakkı vardır; ya kızın kocası mehrin tamamını verir, ya da veli nikâhın feshini isteyebilir. Bu durumda cinsel temas meydana gelmeden onları ayırırlarsa, o takdirde mehir gerekmez. Cinsel temas meydana gelmişse o takdirde mehrin tama­mını ödemesi gerekir. Bu, İmam Ebû Hanîfe'ye göredir. îmameyne göre, velinin bu durumda itiraz hakkı yoktur.(Et-Tebyin – Zeylaî.)



Birinci görüşe dayanılarak ayırma gerektiğinde, bunu ancak kaadı yapabilir, başkası yetkili değildir. Kaadı böyle bir karar vermediği takdirde karı koca arasında normal evlilik devam eder ve talâk zihar, ilâ' ve miras hükümleri bakidir.(Siracü'l-Vehhac - Şemsü'l-eimme Halvanî.)



Kadın Dengiyle Evlenmeye Zorlanırsa :



Kadın mehir karşılığında kendine denk biriyle evlenmeye zorla­nır, o da istemiyerek bunu kabul ederse, evlendikten sonra bu zor­lama kalkar da kadın serbest bırakılırsa, artık nikâhı bozma veya de­vam ettirme serbestisine sahip değildir. Ama kendisine denk olma­yan bir adamla evlenmeye veya az bir mehirle evlenmeye zorlanır, sonra da bu tazyik kaldırılırsa, kadın serbesttir, dilerse bu nikâhı feshedilir, dilerse devam ettirebilir.(El-Muhit - Radıyüddin Serahsi)



NİKÂHTA KEFAET ŞART MIDIR?



Verilen misal ve tesbit edilen görüş ve ictihadlardan anlaşıldı­ğına göre, Hanefî Şafiî ve Hanbelî Mezheplerine göre, ya nikâhın lüzumunun ya da sıhhatinin şartlarından biridir. Nitekim bu şart ger­çekleşmediğinde bazı meselelerde velilere, bazı meselelerde kadına, bazı meselelerde de kaadıya tefrik yetkisi tanınmıştır. Bunun şart kabul edilmesine ağırlık verenler, daha çok aile yuvasının selâmet ve saadetini dikkate almışlardır. Ne var ki Hanefi fukahasından İmam Kerhi nikâhta kefaetin şart olmadığına kaail olmuş ve bu doğ­rultuda fetva vermiştir.



İmam Mâlik, Medine'de gerek Asr-i Saadette, gerek Hulefâ-i Raşidîn devirlerinde cereyan eden bazı olayları dikkate alarak kefaeti nikâhın lüzumu veya sıhhati ölçüsünde bir şart olarak kabul etme­miştir. Sevrî ve Zahirî mezheplerinde de hüküm bu ölçü ve anlam­dadır. Çünkü bunlara göre, «İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittirler. Müslümanlar kardeştirler, tekvâ dışında hiç birinin diğeri üzerinde bir üstünlüğü yoktur...» mealindeki hadîsler, nikâhta kefaetin şart olmadığını göstermektedir. Diğerleri ise «Kureyş Kabilesinin bazısına denktir,..* hadisine ve daha önce Tirmizi'nin naklettiği hadise da­yanmışlardır. Ancak dindarlık hususunun dikkate alınması, bütün imamlar tarafından kabul edilmiştir.(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/484-485.)



Nikah için kadının velileri sırasıyla şunlardır:



1. Baba.



2. Babanın babası (dede).



3. Ana-Baba bir erkek kardeş.



4. Baba bir erkek kardeş.



5. Anne-Baba bir kardeş oğlu.



6. Baba bir kardeş oğlu.



7. Amca.



8. Amca oğlu ve bu tertip üzere devam edilir.

Kaynak: Bu yazının hazırlanmasında büyük ölçüde, Sayın Mehmet Dikmen tarafından kaleme alınan "İslamda Kadın Hakları" eserden ve Merhum Elmalı'nın Tefsirinden yararlanılmıştır.

Ekleme Tarihi: 02.01.2009 - 17:40
Bu mesajı bildir   SaYaCGIN üyenin diğer mesajları SaYaCGIN`in Profili SaYaCGIN Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları gizle
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 407 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zumruduanka (54), musabenes (50), ecelikkaya (39), beytullah akbas (45), arkadaþ63 (43), ihsanoral (58), Risale-i_Nur (40), afilli67 (45), SrSn (32), sofilutuf (57), dosta-dogru (54), mucahid79 (45), ryk1804 (60), rüzgar (40), makif2 (51), {{esmanur}} (37), hamit70 (54), nureddin (38), canberk- (39), feyza-_- (41), sinan.s (48), serbey (43), konuralp (55), barla07 (55), yildirim10 Dk (54), rümeysam (40), CEYLÝN (38), Gurbet_Gulu (39), TAHÝR (46), gokhan62 (62), edyebu (46), esra kaya (38), Nurozingo (38), beraat (39), ist79 (45), ouz (36), imanlý (45), OsmanÖZGEN&Cced.. (42), cemcuneyt (38), reyyan62 (62), gokhansedacengi.. (36), yenikoy (47)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55735 saniyede açıldı