ivermektin dexamethasone chloroquine ivermectine budesonide oxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

53 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Ortadoğu için kritik tatbikat
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
kafirlerle el sıkışanda kafirlerdendir onlardan umut bekleyenlerde onlara el açanlarda kim bunu yaparsa onlardandır bu kim olursa olsun böyledir her şey meydanda ben yazmama veya konuşmama gerek yok herkes tarafından görülmekte ben buradan hiç kimseyi tekfir etmiyorum ALLAH cc nin ayetleri ve ALLAH RASULÜNÜN hadisleri gün gibi ortada şunu söyleyebilirsiniz ALLAH RASULÜDE DEVLET KURARKEN kafirlerle anlaşma yapmıştır diye bilirsiniz yanlız şunu atlamayalım ALLAH RASULÜ evlweti kurduğunda bir gücü vardı ve onun la bu devleti kurdu ve şeriati kurduğu devlete hakim kıldı ALLAH ın razsı olmadığı ALLAH ın jhükümlerinin hakim olmadığı bir devletin kurulmasına ALLAH cc izin vermezdi izin verseydi eğer bunun için mekke en güzel yerdi pekala burası yani türkiye mekkemi medinemi eğer tarihi güzelce okursanız daha güzel olurdu ve böylesine esef verici cevap yazmazdın
ESSELAMUALEYKUM
Ekleme Tarihi: 22.06.2006 - 05:20
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: TOPKAPI SARAYINI GEZDİNİZ Mİ ?....
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
İNŞAALLAH MEVLA BİZLERİ KILICA YAKIŞIR BİR HAYAT NASİP EDER YANİ CİHAD EDEREK YAŞAMAMIZI SONLANDIRIRIZ MEVLQA İZLERİ AFFETSİN VE BAĞIŞLASIN
Ekleme Tarihi: 29.05.2006 - 10:03
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: TOPKAPI SARAYINI GEZDİNİZ Mİ ?....
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
ALLAH RAZIİİ OLSUN KARDEŞİ HAZIRLADIĞIN VE UĞRAŞTIĞIN İÇİN
Ekleme Tarihi: 29.05.2006 - 08:16
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ortadoğu için kritik tatbikat
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
kafirlerin dostları ancak kafirlerdir kim onlara hoş geldin derse oda onlarla birliktedir ve kim kimi dost edinmişse ahirettede onunla birlikte haşrolacaktır kafir olanlardan yüz çevirmek mü-min in iffetinden dir hele ki bir mü-min topluluğa zarar verilecekse heleki bu birde bir mü-min eliyle verilecekse o kafirlerin işlemiş olduğu katliamlardan ona o işe vesile olan da payesini alacaktır bunun hasebiylede kafirler için yaşasın cehennem
Ekleme Tarihi: 22.05.2006 - 18:41
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MSN GIZLI SORUYU BILEMIYORUM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
tamamdır kardeşim olaya ALLAH ın izni ile hakim olacağız istediğin programı sana nasıl gönderebilirim bunun yolunu bana söle yeter ALLAH cc müslümanların yar ve yardımcısı olsun
Ekleme Tarihi: 16.05.2006 - 01:11
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MSN GIZLI SORUYU BILEMIYORUM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
var kardeşim varda yanlız miyadını döldürmuş ben araştırmalarıma devam ediyorum birde senden basın açıklaması istemedimki sadece sordum netse ben ALLAH için yardımcı olacağım olursa bu ALLAH IN ELİNDENDİR OLMAZSADA BU BENİM BECERİKS,ZLİĞİMDİR
Ekleme Tarihi: 16.05.2006 - 00:40
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MSN GIZLI SORUYU BILEMIYORUM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
şimdi kardeşelerim sizlerin yapacağı bi şeye var microsfta mail göndereceksiniz yanlız orada biraz sorular var onları cevaplayacaksınız bunun içinde sorulara doğru cevap yazmanız gerekiyor
Ekleme Tarihi: 16.05.2006 - 00:18
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MSN GIZLI SORUYU BILEMIYORUM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
esselamualeykum sevgili kardeşim
kayıt olduğun tarihi biliyormusun
biliyorsan bana cevabını hemen yaz
Ekleme Tarihi: 16.05.2006 - 00:14
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MSN GIZLI SORUYU BILEMIYORUM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
msn ni alan kişinin msn adresini biliyormusun kardeşim eğer biliyorsan verirsen sevinirim belki sana onun msn adresini hediye edebiliriz
Ekleme Tarihi: 15.05.2006 - 23:52
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MSN GIZLI SORUYU BILEMIYORUM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
ALLAH şahit elimden geleni yaparım kardeşim
Ekleme Tarihi: 15.05.2006 - 23:31
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: www.ravda.net/radyo.htm
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
esselamualeykum
sevgili kardeşlerim sizlerden rica etsem çalgısız okadar güzel parçalar varkji bunlardanda yayına koyabilirmisiniz kaldıki müzik normalde rasulün hayatında yeri dahi yoktu hakkınızı helal ediniz sadece hatırlattım kardeşlerim sizlerden hakkınızı helal etmenizi bekliyorum esselamualeykum
Ekleme Tarihi: 09.05.2006 - 01:58
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon KURANA ÇİRKİN SALDIRI
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
esselamualeykum
sevgili krdeşlerim buradan yakında bunların ölüm haberinide veririz İNŞAALLAH sevgili kardeşlerim bundan sonra hiç bir şekilde böyle bir hadise ye de geçit verilmez inşaallah birde bu arada bilinçli yapılan bazı hareketler var kardeşlerim bu resimleri bilinçli bir şekilde orta yere sergiliyorlar kardeşlerim bunun amcı ise bizlerin tepkilerini ölçmek çünki dünya üzerinde bir zulüm var ve buna sessiz kalan bizlerin son haddemizi ortaya çıkarmak ve yeni edindiğim bir bilgiye göre mikrosaftun bizler hakkında öalışmalarıda var net ortramındada insanları fişleme kampanyaları başladı anlayacağınız echolon buunun amacı ise kimlerin ne yazdıkları kontrol ediliyor buda amerikada bir şirket yahudi şirketi tarafından yapılıyor anlamı ise internet casusluğu bunun ile herkezin pc sine ulaşmayı amaçlıyorlar kaldıki bu echolon olayının başlamasını isteyende mikrosoft tur ve bunun içinde yüklü miktarda kaynak ayırmıştır şimdi kardeşlerim bu tarz hareketleri unutmayacağız ve unutturmayacağız etrafımızda bunun la ilgili çalışmalar yapacağız yanlız kinimizi saklayacağız ne zaman bunlarla karşılaşırsak ozaman ALLAH için duyduğumuz kini ortaya sergileyeceğiz ve bizlerin YARDIMCISI OLAN ALLAH a dua edeceğiz çünki asıl silahımız bizim dua dır gerek namaz içinde gerek çalışırken gerek yatarken gerek otururken ayaktayken her halukarda dua halinde olmamız gerekiyor birde fiiili dua etmemiz gerekiyor ALLAH cc nin dediği gibi (sizin dua nız olmasa) bu ayeti kulaklarımızda devamlı olarak bulunduralım ve ALLAH ın yardımını asbr ile bekleyelim yanlız ilk hareket bizden olmalı kardeşlerim bizler harekete geçersek ALLAH ın bilinmeyen ordularıda harekete geçecektir iş bizlein nefislerinde bitiyor kardeşlerim sizleri ALLAH CC İÇİN SEVEN KARDEŞİNİZ SİZLERİ ALLAH A EMANET EDİYORUM KARDEŞLERİM ESSELAMUALEYKUM.
Ekleme Tarihi: 09.05.2006 - 01:07
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: BU GÜLLER SİZE....sizleri çok seviyorum...
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
sevgide ne kadar ciddiyiz nekadar açığız ne kadar sevdalıyız ispat istense ne yaparız gel dense gelinirmi git dense gidilirmi sev dense sevilirmi sevme dense sevilmezmi bilinenler belliki sevilmez ama ya içimizdeki bilinmeyenler gerçekten sevgi diyoruz ya kapının önüne baş koyulurmu cannnnn verilirmi feda edilirmi cannn için canandan gayrı yoksa laftamı yoksa dilimize doladığımız bir tekerlememi yoksa denilenmi yapılanmı oysa gerçekler ne kadarda ayen beyan ortada suskunluklar dargınlıkılar ve birbirini süzenler bazılarını beğenenler bazılarını beğenmeyenler oysa hepsi bir lamba değilmi yoksa yanan başka birininmi sırmı sevgi yoksa haykırmadamı özdenmi kalptenmi yoksa sadece dilleride dolaşanmı hadi ispat gerekli desek hadin desek neler olabilir neler yapılabilir yoksa birer yalanmı ben sendenmiyim snden değilsem kardeşin değilmiyim sen bendenmisin yoksa kardeşim değlmisin diyenlerdenmi yüzleri kızaranlardanmı ağlayanlardanmı yoksa gülüp geçenlerdenmi yoksa yoksa bir varmış bir yokmuş masallarındanmı tebessüm edendenmi yoksa gördüğü zaman somurtandanmı aman uzak dursun şimdi bişeyler ister içinden diyenlerdenmi yoksa gerçekten ama gerçekten ama can gideceksine mal gidecekçesine ALLAH için sevenlerdenmi tabiii hepimiz bu soruya şu cevabı vereceğiz ALLAH için bu ağzımızda gevelediğimiz sözlerdenmi manasını yaşaya geldiğimizmi ama ne pahasına olursa olsun yaşayanlardanmı sorsak burada acaba sorulmış gerçi bizde çanak tutmayalım demi laflarımızda acıda olsa kardeşimizi gerçekten sevip hatasını güzel bir şekilde söylemekmi yoksa yaptığı hatayı görmezden gelip ona değer vermemekmi hangisi bizler hangisini yaşıyoruz hakkınızoı helal ediniz ben biraz sivri dilliyim sizleri sözlerimle kırmış olabilirim hakkınızı helal ediniz ben kardeşiniz için ALLAH a dua ediniz kardeşiniz hepiniz için dua etmekte ALLAH a yakarmakta aramızdaki kinleri kaldırmasına vbirbirimize gönül ferahlıuğı vermesinde birbirimizi sırf onun ALLAH rızası için sevmek için kardeşiniz için hepiniz ama kesintisiz hepiniz değerlisiniz İNŞA-ALLAH ALLAH İÇİNDE DEĞERLİ OLURSUNUZ yüreklerinizde iman kalbinizin üzerine tank mermisi isabet etsin kardeşlerim şehadete giden yolda ALLAH bizleri bağışlasın kardeşlerim her ne yaptıysak her ne kusur işlediysek bizlere sözün en güzelini söylemeyi ve ona göre amel etmeyi nasip etsin kardeşlerim esselamualeykum
Ekleme Tarihi: 14.04.2006 - 06:49
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Siyonist komutandan şok sözler
imam_kettani su an offline imam_kettani  
Siyonist komutandan şok sözler
191 Mesaj -
Siyonist komutandan şok sözler
Tarih : 23:19:10 | 11.04.2006
--------------------------------------------------------------------------------
İşkence mağduru İbrahim Şen yaşadıklarını anlatıyor- 2 Guantanamo’daki tutukluları sorgulayan işkenceci askerlerin yüzde 90’ı Yahudiydi
“İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; ‘Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz’ diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.”
“Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun farklı yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı da delirdi.”
ALLAH RASÛLÜ’NDEN GELEN MÜJDE
- Genel olarak esirlerin moralleri
nasıldı?
- Guantanamo esirleri yaşadıkları işkencelere rağmen, moral olarak diriler. Ayrıca görülen salih rüyalar, bütün esirlere müthiş moral veriyordu.
- Bu rüyalardan bahseder misiniz?
- Bir sabah Afganistanlı bir kardeş, Kuveytli bir âlime seslenerek; “Hocam, bu gece rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Bana; Kuveytli âlim bir rüya gördü, onu size anlatsın
diye buyurdu” dedi. Kuveytli âlim gözyaşları içinde; “Kardeşler, vallahi Afganlı arkadaşımız doğru söylüyor. Ben rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Fakat rüyamı anlatıp anlatmamam hususunda tereddüt ediyordum. Artık anlatacağım. Rasûlullah bana rüyamda dedi ki; “Nefsimin yedi kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah Guantanamo ehlini unutmadı. Guantanamo’daki esirler, Bedir ehline benziyorlar. Melekler onları gıpta ile seyrediyorlar. Onlara müjde ver...”
- Guantanamo’da nasıl karşılandınız?
- Guantanamo’da da aynı Kandahar’daki askeri üstte olduğu gibi, ABD askerlerinin saldırılarıyla karşılandık. Ellerimiz ve ayaklarımız prangalı, başımızda çuval olduğu halde devamlı vuruyorlardı. Her yerim kan içinde kalmıştı. Dayak sebebiyle bayılmışım. Ayıldığımda kendimi sorgu odasında buldum. Başımdaki çuvalı çıkarmışlardı. Karşımda, başlarında Yahudilerin taktığı kippalardan bulunan 4’ü bayan, 6’sı erkek 10 asker, bir de Türk tercüman vardı. Baygınlığımın geçtiğini fark eden askerlerden biri, hemen kadın askerlere beni soymalarını söyledi. Kadın askerler de ellerindeki makaslarla beni anadan üryan bir şekilde soydular. Tekrar işkence seansı başladı. İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; “Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz” diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.
ASKERLERİN % 90’I KİPPALI
- Kippalı Yahudi askerlerden bahsettiniz. Bu askerlerden Guantanamo’da çok var mıydı?
- Size şunu söyleyebilirim. Guantanamo’daki askerlerin % 90’ının başında kippa vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Guantanamo’da bizim tesbit ettiğimiz 15 de Yahudi haham vardı. Esirler içindeki âlimlerin sorgularında, en az 1 haham bulunuyordu.
- Sorgu odasından kaç gün sonra çıkabildiniz?
- 10 gün boyunca devamlı işkenceye tabi tutuldum. Devamlı olarak, Usame bin Laden ve Molla Ömer’in nerede olabileceğini soruyorlardı. Ben ise bu kişileri hayatımda bir kere bile görmemiştim. İşkence gördüğüm 10 günün son 3 günü beni başka bir odaya götürdüler. Bu oda, diğer sorgu odasına göre daha düzenliydi. İlk önce odadaki televizyonu açtılar ve benden televizyondaki ahlaksız filmi seyretmemi istediler. Ben seyretmemek için başımı aşağı eğdikçe, onlar vücuduma daha fazla elektrik veriyorlardı. Bu durum yaklaşık 45 dakika sürdü. Daha sonra iki asker herkesin gözü önünde birbirleriyle ilişkiye girmeye başladı. Ben utancımdan ne yapacağımı şaşırdım. Devamlı olarak içimden, “Hasbünallahü ve ni’mel vekîl” diye duada bulunuyordum. Kadın askerlerden biri eğer kabul edersem, bir kadınla ilişkiye girebileceğimi söyledi. 3 gün boyunca beni ikna etmeye çalıştılar. Tekliflerini kabul etmeyince, bu sefer diğer sorgu odalarına hiç benzemeyen farklı bir odaya götürdüler.
DELİRTME ODASI
- Bu odanın diğer sorgu odalarından farklı olan yönü neydi?
- Odanın her tarafı çeşitli elektromanyetik âletlerle kaplıydı. Bu odaya Guantanamo’daki esirler kendi aralarında “Delirtme odası” diyorlar. Ben oradayken deliren 90 kadar Müslüman esir, bu odada fazla bırakılmaları sebebiyle delirdi. “Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun çeşitli yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Önce odanın ısısı düşürülüyor, daha sonra da yükseltiliyor. Mesela odanın ısısı -20 derece soğuktayken, birden 60 derece sıcağa çıkarılıyor. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Bütün dengeniz bozuluyor. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Öyle bir acı çekiyorsunuz ki, tarifsiz... Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı delirdi. Deliren esirleri Delta D Bloğu’na götürüyorlardı. Birçok esir bileklerini kesti. Ben de o “Delirtme odası”na girdikten sonra çok kötü günler yaşadım. Kendimi tanıyamıyordum. Sanki içimde başka bir insan vardı. Sürekli onunla mücadele etmek zorunda kalıyordum. Kulağıma gelen uğultular, benden sürekli intihar etmemi istiyorlardı. Fakat Allah’ın yardımıyla yavaş yavaş kendime geldim. Bu odadan çıkarıldıktan sonra da 2 sene boyunca kalacağım hücreme götürüldüm.
- Hücrede günlerinizi neler yaparak geçiriyordunuz?
- Hücrelerde sürekli olarak Kur’an’ı Kerim okuyorduk. Guantanamo’daki esirlerin % 90’ı hafız oldular. Aramızdaki âlimler; “Allah’ın kuluna kaldıramayacağı yükü yükleyemeyeceğini” ve her şartta İslâm’ın izzetini ayakta tutmamız gerektiğini söylüyorlardı. Biz de askerlerin morallerini bozmak için çeşitli eylemler yapıyorduk.
- Ne tür eylemler?
- Her gece mutlaka Usame bin Laden’i öven marşlar söyleniyordu. Çünkü Amerikalı askerlerin en çok nefret ettikleri insan, Usame bin Laden’di. Ayrıca hücrelerin demirlerine vurarak, İslâm’ın zafer kazanacağına, ABD ve İsrail’in yıkılacağına dair sloganlar atıyorduk. Hücrelerdeki arkadaşlarla Amerikalı askerler geldiği zaman, silah sesi çıkarmaya karar verdik. 1 gün sonra askerler bizim bulunduğumuz bloğa geldiklerinde, ağzımızla silah sesi çıkarmaya başladık. Askerler birden paniğe kapılıp yere yatarak; “Saldırıya uğruyoruz. El Kaide Guantanamo’ya saldırıyor” diye bağırmaya başladılar. Herkes bir tarafa kaçışmaya başladı. Askerlerin düştükleri komik duruma dakikalarca güldük. Bazı esirler de, ellerine fırsat geçirdikleri an, ABD askerlerini esir alıyorlardı.
SUUDİ TUTUKLUNUN
ÇEVİK GİRİŞİMİ...
- Hücrelerde ABD askerlerini esir almanız imkansız değil mi?
- Normalde hücrelere 15 kişi birlikte ve yanlarında bir köpek bulundurarak geliyorlardı. Bir gün başında kippa olan Yahudi askerler; “Biz 3 kişi sizi odanızdan alıp, sorguya götürebiliriz” diye hava atmak için bir Suudi Arabistanlı esirin hücresine girdiler. Hücre kapısı açılır açılmaz, bu Arap kardeş askerlere saldırdı. 5 dakika içinde 3 askeri hücreye sokup, üzerlerine hücrenin kapısını kapattı. Bizim kaldığımız blokta askerlerin ilan yaptıkları bir mikrofon vardı. Bu mikrofondan çıkan sesi Delta Kampı’ndaki bütün asker ve esirler duyabiliyordu. Arap esir daha sonra bu mikrofonu eline alıp, “Ey Amerikalılar, ey İsrailliler, 3 askerinizi hücreye tıktım. Bir gün Bush ve Şaron’u da bu hücrelere sokacağız. Allah’ın vaad ettiği zafer çok yakında gelecektir. İzzet mücahidlerindir” diye bağırdı. Hücrelerin her birinden “Tekbir” sesleri gelmeye başladı. Guantanamo’yu ele geçirmiş gibi sevindik. Daha sonra gelen askerler, bu Arap kardeşi kelepçeleyip, götürdüler. Ona 40 güne yakın işkence yaptılar. Vücudu yara bere içinde hücresine döndüğü zaman bile ABD askerlerine; “Bir daha 3 kişi hücrelerimize gelmeye cesaret edin bakalım.Yine sizi, buraya tıkacağım” diye tehditlerde bulunuyordu. Bir başka olay daha anlatayım. Rüstem isimli bir Çeçen esir vardı. Küçük boyluydu, fakat çok iyi döğüşebiliyordu. O da bir sayım esnasında 4 ABD askerini dövüp, onları kaldığı hücreye kapattı. Daha sonra da gidip ABD askerlerine; “Bakın sizin arkadaşlarınızı hücreye kapattım. İslâm’ın hayırlı evladları bir gün Guartanamo’ya gelip, hepinizi, bizi kapattığınızı hücrelere tıkacaklar” diye tehditte bulundu. ABD askerleri Rüstem’in ellerini kelepçeyip, onu götürdüler. Rüstem’den bir daha haber alamadık.
“90 KİŞİ İŞKENCEDEN DELİRDİ”
- Guantanamo’daki esirlerin açlık grevi yaptıklarına dair haberler geliyor. Bütün esirler bu açlık grevine katılıyor mu?
- Gördükleri işkenceler ve kendilerine verilen ilaçlar sebebiyle deliren esirlerin dışında herkes katılıyor. Yeni bir ilaç çıktığında ilacı kontrol etmek için kobay olarak bizi kullanıyorlardı. Ben Guantanamo’da kaldığım 2 sene içinde, 90 esirin delirdiğine şahid oldum. Fakat 1300’e yakın esir, açlık grevi yapıyordu. Açlık grevi Guantanamo’da haklarımızı almak için en iyi yöntemdi. Birçok isteğimizi açlık grevi sayesinde Amerikalılara kabul ettirdik.
- Kabul ettirdiğiniz istekler nelerdi?
- Mesela kadın askerlerin sayım için hücrelerimize gelmelerini istemiyorduk. İlk önce bu isteğimize karşı çıktılar. Fakat biz eyleme başlayınca kabul etmek zorunda kaldılar. Kadın askerlere; “Çirkin, çöp tenekesi” diye isimler takmıştık. Onlara bu şekilde seslendiğimiz de, sinirden köpürüyorlardı. Her hücreden bir kişinin ezan okumasına izin vermelerini de yine açlık grevi eylemiyle sağladık. Ayrıca Kur’an-ı Kerimler’in yere atılmasını da, açlık grevleri yoluyla engelledik. Guantanamo’da işkence ve saldırı olduğu kadar, direniş de var. Fakat, Guantanamo’nun bu yönü sürekli olarak kamuoyundan saklanıyor.
- Amerikalılar, Guantanamo’ya sürekli yeni esirler getiriyorlar mıydı?
- Evet, hem de her hafta. Zaten mevcud bloklar, getirilen esirlere yetmediği için Guantanamo’ya devamlı yeni bloklar inşa ediyorlardı.
- Serbest bırakılmanız nasıl gerçekleşti?
- Guantanamo’da kimin, ne zaman serbest bırakılacağı belli olmuyordu. Bir gün yine kaldığım hücreye gelip, beni sorgu odasına götürdüler. Yalan makinasına bağlayıp tekrar sorguladılar. El Kaide militanı olmadığıma kanaat getirdiklerini söyleyip, serbest bırakılacağımı söylediler. Daha sonra da, Türkiye’ye gönderilmek üzere bir uçağa bindirildik. Bu uçak Adana-İncirlik Hava Üssü’ne indi. Amerikalı yetkililer, burada da bizi Türk polisine teslim ettiler. Tük polisi de bir gün şubede tuttuktan sonra, serbest bıraktı.
Ekleme Tarihi: 11.04.2006 - 04:40
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: BU COK ILGINC
imam_kettani su an offline imam_kettani  
191 Mesaj -
Bir işin hayırlı olup olmadığında tereddüt eden ve hayırlı olan şıkka kalben taraftar olmayı dilemek için kılınan bir namazdır. Mekruh vakitler dışında kılınmalıdır. İstihare niyetiyle iki rek'at namaz kılındıktan sonra aşağıda yazılı dua okunur. Sonra kalb neye taraftar olursa ona göre davranılır. Bazen istihare namazı ve duasından sonra uyumak ve rüya görmekle karara varılmak istenir. Fakat rüyadan ziyade kalbin temayülü esastır.

Cabir bin Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (s.a.v.) Kur'an'dan bir sure öğretir gibi, işlerimizin tümü hususunda istihare duasını öğretmek üzere:

"Sizden biriniz kalben bir işe azmettiği vakit, farzın dı­şında (istihare niyetiyle nafile olarak) iki rekat namaz kılsın. Namazdan sonra şu duayı okusun' buyurdu:



İstihare Duası:


"Allahümme innî estahiruke bi îlmike ve estakdiruke bi kudretike ve es'eluke min fadlike'1-azîm. Feinneke takdiru ve la akdiru ve ta'lemu ve lâ a'lemû ve ente âllamü'l-ğuyûb. Allahumume in künte ta'lemu enne haze'l-emre hayrün li fi dini ve meaşî ve akıbeti emri fakdürhu li ve yessirhu li sümme bârik li fihi ve in künte ta'lemu enne hazel emre şerrün li fi dini ve meâşi ve akibeti emri fesrifhu ânni vasrifni ânhu vakdür liyel hayra haysu kane sümme ardıni bihi"
Duanın türkçesi:

"Allahım, hakkımda hayırlısını sen bildiğin için ben hayırlısına irşad edilmemi senden isterim ve gücünden yardım diliyerek hayırlısına gücü­mün yetmesini senden dilerim ve senin büyük fazlından isterim. Çünkü sen (her şeye) kadirsin. Ben hiç bir şeye kadir değilim. Sen her şeyi bilir­sin. Ben hiç bir şey bilmem. Sen herkese gizli olan her şeyi çok bilensin. Allahım istediğim bu iş senin ilminde benim için dinime, hayatıma ve âhiretime hayırlı ise bana mukadder kıl, bana kolay kıl ve bana mübarek kıl. Eğer bu iş senin ilminde benim için dinime, hayatıma ve âhiretime şer ise bu işi benden, beni de bu işten çevir ve hayır nerede ise onu bana mu­kadder kıl. Sonra nefsimi bu hayra razı kıl."
Ekleme Tarihi: 11.04.2006 - 03:01
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon BU NAMAZI TANIYOR MUSUNUZ?
imam_kettani su an offline imam_kettani  
bu namazı hatırladınızmı RE
191 Mesaj -
SEVGİLİ KARDEŞLERİM
DEDİĞİNİZ GİBİ YANLIZ SİZLERE KAYNAĞINI UNUTTUĞUM BİR KISSA DAHA DOĞRUSU ALLAH RASULÜile sahabeler araqsında geçen bir hadiseyi aktarayım olmazmı
ALLAH RASULÜ SAHABELERİNDE İÇİNDE OLDUĞU BİR GÜNDE ŞÖYLE BİR SÖZ AKTARIR SAHABELERİNE DERKİ kim aklına bir şey getirmeden 2 rekat namaz kılarsa ona hırkamı cereceğim der ve sahabeler içinden Hz ali öne çıkar ve namaza durur namaz bittiğinde ise Hz ali kalkar ve namaz la alakalı şu sözleri sarfeder derki EY ALLAH ın RASULÜ namazın ikinci rekatına kadar hiç bir şey aklıma gelmedi yanlız selam vermeden önce acaba dedim ALLAHIN RASULÜ BANA YENİ HIRKASINIMI YOKSA ESKİ HIRKASINIMI VERECEK DER ve orada bulunan sahabeler hafifçe tebessüm ederler ALLAH RASULÜ ise şöyle der eğer sizler hiç bir şeyi aklınıza getirmeden namaz kılsaydınız şeytan sizi gördüğü zaman yolunu değiştirirdi der
evet şimdi bu bizlere şunu hatırlatmasın zaten hatırlatacağınıda düşünmüyorum Hz ali yaptıysa bizler hayli hayli yaparız bu kabul edilemez bizler yapmaya gayret edeceğiz eğer gayretkar olmazsak bizlerin gevşek hareket ettiği ozaman daha açık belli olur bana ve sizlere ALLAH ın razıii olacağı namazları kılmayı nasip etsin
esselamuelykum
Ekleme Tarihi: 09.04.2006 - 00:38
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: sevmek ya nasıl sevmek
imam_kettani su an offline imam_kettani  
sevmek ya nasıl sevmek
191 Mesaj -
evet bu gün sadece bu tarz sadece sevgi olsun konumuz her daim o olsun sözümüz ve nasıl sevmesi gerekiyorsa nasıl sevilmesi gerekiyorsa öyle sevelim ömür boyunca bu sevgi solmasın üç beş pahaya hasret koksun sevgimiz masallarda değil gerçekte olsun sevgimiz ne rüzgara kapılsın sevgimiz nede poyraza biz sevdik dedimmi adamlar nasıl sevmişse biz de öyle sevelim sonunda pişmanlık olmasın sounda dargınlık olmasın ve sevmek neyse onu yaşayalım gerçek olanından hemde sahici olsun tutunalım dallarına sevginin sarsılmadan duralım eller o dalı yıkmaya çalışsada biz kendimizi kırmayalım ve dökülmeyelim ve sonunda zafere ulaşalım dedik ya adamlar gibi sevelim
Ekleme Tarihi: 08.04.2006 - 21:52
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: VARSAYIM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
VARSAYIM
191 Mesaj -
VARSAYIM


Kesinliği kanıtlanmamış verilerden ha­reketle ileri sürülen geçici yargıya, Önerme­ye verilen isimdir. Varsayım, olgular ara­sında, sınanması henüz yapılmamış geçici bir neden-sonuç bağı kuran Önermelere ve­rilen genel bir kavramdır. Bu anlamıyla

varsayım, bilimsel bir metodun aşamaların­dan birisi olarak karşımıza çıkar ve metodo­lojinin alanına giren bir kavram olarak da belirlenir. Aksiyon ve postulatlar gibi bi­limsel araştırmanın adımlarından, daya­naklarından ve hatta ön-kabüllerinden biri­sini teşkil eder.

Mantıkta, hipotetik bir önermede şartlı yargıya veya ön-bileşene verilen isim ola­rak kullanılır. Ayrıca, bir tezin, kendinden daha genel bir teze tabî kılınması anlamında da varsayım kavramı kullanılmaktadır.

Metodolojide ise bir olay veya olaylar grubunun şartlı izahı olarak ileri sürülen bir ilke olarak kabul edilir. Veya aynı tarzda, belirli bir fenomenin izahı hakkında, müte­akip bir delilin tasdik ve doğrulanmasına kadar, gözlem ve deneyleri yaparken kıla­vuz bir önerme olarak kabul edilen şarta bağlı bir yargı şeklinde de tanımlanmakta­dır. Bir varsayım, şarta bağlı ve şartlı bir ya­pı arzeder, çünkü o, olasılığa ve yetersiz elemanlara ve savlara dayanmaktadır. Fa­kat, bir varsayım yine de keyfî ve indî bir fi­kir beyan ediş değildir. O, gerçekliğin ku­rulmasında ileri sürülen, kabul edilebilir bir sanı (faraziye)dır.

Bir varsayım kendisi tarafından belirlen­miş olan mantıksal öncüller ile sonucun (yargının) uygunluğunun ölçüsünün hesa­bının verilmesinde de rol oynar. Bu yönüy­le bir varsayım, artık manük alanının yanın­da olgular alanına ait Önermelerin sunulu­şunu da ifade etmektedir. Bilimsel alanda bir varsayım, daha sonraki deneyler ile ke­sinliğe kavuşacak olan fenomenler arasın­daki neden-sonuç bağının ifade edildiği bir öncül niteliğine bürünmektedir. Bilimsel bir varsayım, kuram ile yakın bir anlamı çağrıştırıyor olsa da, tek bir olay hakkında

yapılan bir açıklama taslağı anlamına gel­mektedir. Kuram ise daha genel anlamda, bir olaylar öbeğini açıklamak için kurulan bir taslaktır. Kuram, bu anlamı ile, varsa­yımları içerir veya varsayımlardan oluşan genel bir varsayımdır demek yanlış ol­maz.

Bilimsel ve mantıksal platformda varsa­yım, bir takım olguları açıklama gücünde görünen ve doğrudan ispatlanamayan bir önerme olarak tanımlanır. Bu tanımdan ha­reketle her önermenin bir varsayım olmadı­ğı, olamayacağı söylenebilir. Bir önerme­nin varsayım olabilmesi için şu iki niteliği taşıyor olması gerekir:

1- Doğru olup olma­dığının bilinmemesi;

2- Doğrudan ispatla­nabilir olmaması.

Doğrudan ispatlanabilir olmamasına rağmen bazı genellemeler tasvir edici bir tarzda karşımıza çıkabilmektedirler. Bazı alanlarda bu gibi tasvir edici önermeleri de birer varsayım olarak kabul etmek mümkün olmaktadır. Nitekim Henri Poincare, "Her genelleştirme bir varsayımdır" demek sure­tiyle bu fikri doğrulamaktadır. Fakat bu önermeler dizisi içinden yeterince doğru­lanmış ve ispatlanmış olanlarına bilimsel alanda birer açıklayıcı ve kuramsal yasa gö­züyle bakılabilir. Ancak bu karmaşıklığın önlenmesi ve bilim adamının varsayım oluşturmada karşısına çıkacak sorunların çözümü için bilimsel bir varsayımın nite­liklerinin tespit edilmesi şarttır.

Bilimsel bir varsayımın nitelikleri şöyle sıralanabilir:

1- Bir varsayım, deneye karşı olmamalı­dır. Yani, basit anlamda da olsa bir gözlem­den sonra oluşturulmuş ve deneye konu ola­bilir bir önerme kimliğini taşımalıdır.

2- Kurulmuş teoriler ile uygunluk arzetmelidir. Bir bilimsel varsayım, genellikle eldeki mevcut bilgilerimizle çelişmez. Özellikle, yerleşmiş, kuvvetli gözlem ve deney sonuçlan ile doğrulanmış ve yasa ni­teliği kazanmış genellemelerle uygunluk göstermeyen varsayımlar kuşkuyla karşıla­nır.

3- Akledilebilir (makûl) ve ait olduğu konuyla ilişkili olmalıdır. Aksi takdirde bîr fantazi, bir masal öğesi olarak kalır.

4- Tatbikinde verimli ve kontrol edilebi­lir olmalıdır.

5- Bir varsayım, kolay anlaşılabilir ol­malıdır. Fakat bu kolay anlaşılabilirlik en az varsayım gerektirme, basit bir yapı arz etme anlamında ete alınmalıdır. Genellikle basitliğinden ve daha az varsayım gerektir­mesinden dolayı Kopernik'in güneş sistemi teorisi Batlamyus'unkine tercih edilmekte­dir.

6- Bir varsayım, ilişkin olduğu olguların tümünü kapsar ve hiçbiriyle tutarsızlık gös­termez.

7- Bir varsayım, açıklama ve Ön-kabul gücü yüksek ve olguya ait yolla doğrulan­maya elverişli olmalıdır.

8- Varsayım, aynı mesele hakkında ken­disinden önce ileri sürülmüş varsayımları açıkta bırakmalıdır.

Bir varsayım, bir olayın görünür (dışsal, zahirî) durumlarını tahmin etmek anlamın­da tasvir edici ve olayın nedensel bağlarını gösterme anlamında da açıklayıcı olmalı­dır. Bu yönüyle açıklayıcı bir varsayımın iki türü sözkonusu olabilir



1- Genetik Varsayım:


Bir fenomenin gerçekleşme şartlarının veya nedenlerinin tarzım belirlemeye, tespit etmeye çalışır.



2- Nedensel Varsayım:


Bir fenomenin üretimi (bir eseri meydana getirişi) için gerekli olan şartlan veya nedenleri tespit edip belirlemeye çalışır.

Bu iki tür açıklayıcı varsayım yanında, deneysel bilimlerde sözkonusu edilen bir de işleyen varsayım (kılavuz varsayım, wor-king hypothesis) mevcuttur. Bir işleyen varsayım, belirli bir fenomenin keşfinde, belirsiz ve bulanık (gizli) birkaç olguya da­yanarak ileri sürülen bir başlangıç önerme­sidir. İşleyen varsayım ile bilimsel varsa­yım arasındaki fark, çoğu zaman bîr derece farkından ibarettir. Her halükârda bir varsa­yım, nadiren ayrıntılı öncülleriyle karmaşık bir şekilde çeşitlenir. İşleyen varsayım, bu varsayımlar içinde belirli bir sonuca ulaş­mada başvurulan en basit bir varsayım ola­rak karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel bir var­sayım ise bir bilimsel ön-görü, bir bilimsel tahmindir.

Varsayımın, bilimin gelişiminde önemli bir rol oynadığı ve hatta bilimsel araştırma­ya bir ilk adım olduğu pek çok bilim ada-mınca kabul edilmiştir. Örneğin, bu konuda kapsamlı bir de kitap yazan Henri Poincare, varsayımın şimdiye kadar hiç kimsenin inkâr etmediği bir role sahip olduğunu be­lirtmektedir. O, varsayımları tabii olanlar, ilgisiz varsayımlar ve hakiki genelleştirme­lerden oluşmuş varsayımlar olarak üç grup­la ele alır.

H. Poincare, her ne kadar, hiç kimsenin varsayımı inkâr etmediğini belirtiyor olsa da, Newton ve Hegel gibi meşhur düşünür ve bilim adamlarınca varsayımın küçüm-sendiği de bir gerçektir. Örneğin, Newton, varsayımın çalışmalarında yeri olmadığını şu sözleri ile belirtmektedir: "...ben varsa­yım ileri sürmüyorum. Çünkü, olgulardan çıkarılmayan her şey varsayım sayılmak gerekir. Varsayımların ise, ister metafızik-

scl ister fiziksel olsun, ister gizli ister meka­nik niteliklere ilişkin olsun, deneysel felse­fede yeri yoktur..."

Günümüzde açıkça görülmektedir ki varsayımlar sadece geçmiş dönemlerdeki az-gelişmiş bilimsel çalışmalar ile ilişkisin­de değil, günümüzün ileri seviyedeki bilim­sel buluşlarında da oldukça önemli bir yere sahiptir. Açıklayıcı varsayımlar, sadece fi­zik ve kimya gibi bilimlerde değil, tesbit edici bilimler olarak isimlendirilen tarih gi­bi sosyal bilimler sahasında da etkileyici yerini korumaktadır.
Ekleme Tarihi: 05.04.2006 - 03:01
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: VERSTEHEN
imam_kettani su an offline imam_kettani  
VERSTEHEN
191 Mesaj -
VERSTEHEN


Genellikle 'anlama' şeklinde çevrilen bu Almanca kavram, pozitivist ve natura I isi sosyolojiye yöneltilen eleştirinin bir parça­sını oluşturur. Verstehcn, sosyolojinin, in­san eylemlerini doğa bilimlerinin yöntem­lerini kopya etmek sureliyle 'dışarıdan' ço-zümleyemcyeceğini öne sürer. Sosyoloji bunun yerine insanların eylemlerine ver­dikleri anlamlan öğrenmeye çalışmalıdır. Verstehen, sosyologların aracılığıyla bu anlamlara ulaşabilecekleri yöntemdir. Kavram, sosyolojiye büyük ölçüde sosyo­lojiyi anlamlı eylemle ilgili bir disiplin ola­rak tanımlayan Max Weber'in eseri yoluyla girmiştir. Verstehen, bir araştırmacının, in­sanların eylemlerine verdikleri anlamın, eylemleriyle hizmet ettikleri amaçlarının ya da inandıkları gayelerin ne olduğunu görmek amacıyla kendisini başka insanla­rın yerine koyması yöntemidir. Örneğin, eğer sosyologlar toplumsal dalgalanma olaylarını çözümlemek istiyorlarsa, bir in­sanın kolunu sert bir şekilde aşağı-yukan sallamasının bir el işareti olduğuna ve baş­ka bir şeyi kastettiğine hükmetmek için bazı esaslara sahip olmalan gerekir. Yoksa ey­lemlerin anlamlarını araştırmaya çalışmak eylemlerin fiilî olarak farklı kişilere ait olduklan durumlarda hepsini tek bir kategori­de toplamak suretiyle ciddi biçimde yanlışa götürücü olabilir. Bir dereceye kadar bura­da bahsedilen anlamın kontrolü, araştırıl­ması; eylemi anlama yolundaki gündelik çabaların genişletilmesinden ibarettir.

Bununla birlikte Weber, verstehen'i ne­densel açıklamayla birleştirerek eylemin yorumlanması konusunda daha da ileri git­mek ister. Burada tam neyin amaçlandığı açık değildir ve Weber yorumcuları da verstehen'in sadece nedensel hipotezler oluşturabileceğini ya da anlamların neden­ler olarak kabul edileceğini Öne sürmüşler­dir.

Verstehen'in kullanılışı, iki bakış açısın­dan eleştirilmiştir. Bir yanda sosyologlar verstehen yorumlarının geçerli olabilmesi için hiç bir yol görmediklerini iddia ederler­ken, öte yanda nedensel ve verstehen ana­lizlerini birleştirme girişimlerinin fiilî ola­rak o olay içindeki bireylerin bakış açılarını inkâr etmekle iflas ettiğini ileri sürmüşler­dir
Ekleme Tarihi: 05.04.2006 - 03:00
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: VOLONTARİZM
imam_kettani su an offline imam_kettani  
VOLONTARİZM
191 Mesaj -
VOLONTARİZM


Latince, irade anlamına gelen "voluntas" kökünden türetilmiş bir kavramdır. Ontolo­jide iradenin, gerçekliğin nihâî teşkil edici­si, temeli olduğunu; iradenin, olayların iza­hında zihin veya akla göre daha evvel veya daha üstün olduğunu ileri süren felsefi bir teoridir. Daha genel anlamda, volontarist teoriler, doğayı ve tecrübenin çeşitli yönle­rini irade kavramı ışığında yorumlamaya çalışmaktadırlar. Bu bakımdan Volonta­rizm evrenin, eşyanın ya da varlığın esasını zihni kavramlar ve benzerlerinde değil, ira­denin akıl dışı eğilimleriyle tasarlamak ge­rektiğini kabul eden, kısaca iradeyi evrenin özü kılan bir öğreti niteliğindedir. Bu irade kavramı, eski felsefelerdeki tutku, istek, ar­zu gibi kavramlarla aynı anlamı içermekte­dir. Volontarizm kavramı, muhteva olarak böyle tarihsel bir temele dayanmakla birlik­te kavram olarak ilkin, F. Tönnies tarafın­dan kullanılmıştır. Augustinus, Duns Sco-tus, Schopenhauer gibi filozoflardan önce ilk olarak Stoacılar'da volontarist bir anla­yış görülmektedir.

Stoacıların volontarist anlayıştan temel­de tabiattı uygun davranmayı amaçlarken, Augustinus'un volontarizmi ahlâkî ilkede ifadesini bulur. Augustinus'a göre iyi ve en iyi Tann'nın emrettiği şeydir, dolayısıyla bir şey iyi olduğu için değil, Tanrı emrettiği için uyulmalıdır. Ancak ahlâkî ilkenin kim­seye tabi olmadığını, mutlak olduğunu, hat­ta iyiyi, güzeli, doğruyu teşkil edenin Tan­n'nın iradesi olmadığını, fakat Tann'nın ira­desini teşkil edenin mutlak iyi, mutlak gü­zel ve mutlak doğru olduğunu söyler. Yani ahlâkî ilke iyi olduğu için, onu emredeni en yüksek kanun koyucu saymaktayız. Öte yandan kendi çabasıyla günahtan kurtula­mayan insanı Tanrı kurtuluşa erdirir, fakat bu kurtuluşa erdirmesi bütün insanlar için değil, bazı insanlar içindir. Kısacısı Augus-tinus'da tanrılık iradeyi teşkil eden şey mut­lak iyidir.

Thomas'nın zihnin irade üzerindeki üs­tünlüğünü reddeden Scotus'a göre herşeyin ilk nedeni olan tanrılık irade, yaratılmış zi­hinlerin en yüksek yasasıdır. İyi, doğru, ahlakî yasa, ancak Tanrı tarafından istenil­miş olduğu için mutlaktır. Tersine iyilik, güzellik, doğruluk, tanrılık iradeden ba­ğımsız olarak mutlak olsalardı Tanrı, kud­retinde kendine tabi olmayan bir yasa tara­fından sınırlandırılmış, olurdu ve sonuçta ne mutlak özgürlük, ne de en yüksek varlık ol­mazdı. Gerçekte iyi, ancak Tanrı onun böy­le olmasını istediği için iyidir. O bakımdan Tanrı, Musa'nın emirleri yerine İsa'nın yeni İncil'in kanunlarını koyduğu gibi, başka ya­salar da koyabilir. Aslında Scotus'un irade­ciliğinin köklerini müslüman kelamcılann, özellikle Gazali'nin irade konusunda ileri sürdükleri tartışmalarda aramak gerekir. Gerçekte Gazali ilâhî iradeyi evrenin yara­tılışında yeter sebep olarak kabul eder, an­cak Allah'ın iradesi sadece yaratış iradesi değil, her an eşyada sürekli yaratış halindes tecelli eder. Bu bakımdan Gazali'nin ilahî iradeyi yorumlaması batıdaki volontarist öğretilerden tamamiyle farklılık gösterir. Ayrıca bazı müslüman filozoflara yöneltti­ği eliştiri de bu bağlamda yoğunlaşır. Öte yandan o nedensellik ilkesinin mutlak ola­mayacağını; ilâhî irade, Allah'ın takdir et­mesi açısından eleştirir.

Günümüzde bu teorinin psikolojik, etik, teolojik ve metafizik volontarizm olarak ele alınması adeta bir gelenek halini almıştır.



Psikolojik Volontarizm:


Psikolojideki volontarist teoriler insanı, akh ve zihni ira­desine bağlı, belirli ve kesin sonuçlan irade eden oluşumlara sahip bir canlı olarak yo­rumlar. Bu teorinin klasik temsilcileri Tho-mas Hobbes, David Hume, Arthur Scho-penhauer'dır. Örneğin, Hobbes, bütün ira­deli insan davranışlarım, tamamını "gayret" ismi altında topladığı arzu veya nefrete bir cevap, bir tepki olarak düşünmüştü. O, bu iddiasında temel olarak, etik ve politik teo­rilerine dayanmaktaydı. Hume ise iradenin yönelimlerinde aklın hiçbir rolünün olma­dığını ileri sürmektedir. O, "Akıl, sadece ih­tirasların kölesi olabilir ve onlara hizmet ve itaat etmekten başka bir göreve sahip oldu­ğunu da asla iddia edemez" demektedir. Schopenhauer ise iradenin insanın doğası ve özü olduğuna ve kendisini tüm fenomen­lerin altında yalan kendinde şey (thing in it-self) ile tanıyabildiğimiz herşeyin hakikati olduğuna inanmaktadır.

Diğer psikolojik volontarizmi savunan filozofların görüşleri, Hume'un teorisinden temelde çok farklı değildi. Hepsi de insanın arzulan, istekleri veya iradeleri tarafından harekete geçtikleri fikrinde mutabıktırlar.



Etik Volontarizm:


Açıkça görülmekte­dir ki insan doğasının volontarist yorumu,

etik için oldukça önemli konulan ve sorun­ları içermektedir. Eğer hedefler ve sonuçlar tamamiyle iradenin ürünleri iseler irade, ne aklî ne de gayn aklî (akıldişı)dir. Aynca amaçlar, kendi başlarına, aklî ve gayn aklî olarak da nitelendirilemezler. Zira, iradî bir oluşumun sonucu olarak gerçekleşen bu ve­ya şu hedefin bağımsız bir şekilde İyi veya kötü olup olmadığını sormak anlamsız ola­caktır. Thomas Hobbes bu sonucu belirli bir şekilde belirtmişti. Hobbes, bir şeyin iyi ol­duğunu söylememin, o şeyin bir kimsenin arzusunun yansıdığı bir nesne olmaktan başka bir anlama gelmediğini ifade etmek­teydi. Ona göre bir şeyin kötü olduğunu söylemek de bir kişinin ona karşı nefretinin belirtilmesidir. iyi ve kötü kavramlan, fark­lı insanlarda çok değişik anlamlara bürünen göreli kavramlardır. Bu bakış açısından bil­ge bir davranış; sahip olunan hedeflere ulaşmada uygun davranışın seçimi demek olan ihtiyat ve basiretten başka bir anlama gelemez. Hobbes, her insanda bir amacın varolduğunu düşünür. Her ne kadar bu, tüm insanlarca ortak olan kendini koruma amacı olsa bile. Nitekim onun siyaset felsefesi, içinde insanların emniyet ve muhafaza için­de kendilerini koruyabilecekleri bir devle­tin varoluş imkânlarını formüle eden araş-tırmalan içerir.

Temel olarak, aynı düşünceleri, Sokra-tes'in çağdaşı Protagoras da ileri sürmüştür. Bu düşünce, onun meşhur "insan, herşeyin ölçüsüdür" vecizesinde dile gelir. Bu fikir­ler, yüzyıllar sonra William James felsefe­sinde, pragmatizmin önemli bir yönü olarak etkilerini gösterecektir. James, şeylerin (nesnelerin), insanlarca istenen veya arzu­lanan hakikatin bir özelliği olarak iyi olduk­larını düşünmekteydi. O, böyle bir isteğin

"güneşin altındaki herşey" için sözkonusu olabileceğini belirtmekteydi. James, du-yumlanabilir varlıklann arzularından baş­ka, evrendeki hiçbir şeyin bundan daha baş­ka bir değere sahip olmadığını kabul etmek­teydi. Bu fikirlerden hareketle James, dü­şüncelerini kendine has bir vecize ile ta­mamlar. Bu vecizeye göre insanlar, diğer arzularına engel olmadan, "en az zararla", sahip oldukları arzularını gerçekleştirmek zorundadırlar.

Volontarist teorilerin temelinde yatan gerçek açık bir şekilde görülmektedir ki bu teorilerde, "Bir insanın arzularını gerçek­leştirmesi nedir?" anlamında yorumlansa bile, "İnsanların arzularının gerçek değeri nedir?" şeklindeki bir soru hiçbir cevap ala­mayacaktır. Hiçbir anlam ile ilişkilendiril-meyen böylesine bir sorunun yanında, Kanl'ın yaptığı gibi, ahlâkın metafizik ilke­lerinin araştırılması da sözkonusu değil­dir.

Bu ahlâk anlayışında, doğruluk veya yanlışlık araştırmaları, arzuların tatmini ko­nusunda ileri sürülen araç değerlerin fayda-lılığını içeren çeşitli görüşlerin doğruluk veya yanlışlığıyla ilgili sorularda gündeme gelmektedir. Bu araştı imaların, kendi baş­larına hedeflere yönelik sorularla hiçbir ilişkisi sözkonusu değildir.

Jeolojik Volontarizm: tnsan iradesine, insan aklının üzerinde bir yer veren teoriler­de görüldüğü gibi teolojik yorumlamalar da ilâhî iradeye özel bir önem atfetmektedir­ler. Belki teolojik volontarizmin en belirgin biçimi, St. Peter Damian (1007-1072)'ın düşüncesinde Örneğini bulmaktadır. O, in­san aklı veya "diyalektik"in teolojik olay­larda değersiz olduğunu ve basit bir akıl için bile mantık ilkelerinin sadece Tanrı iradesinin arzusu tarafından gerçekleştirildi­ğini ileri sürmektedir. O, Tann'nın mutlak kudret sahibi olduğunu ve aklın ileri sürebi­leceği tüm saçma ve çelişik yargılara karşı­lık, doğrularını söyleyebileceğini belirt­mektedir. Nitekim, bu görüş sadece Tann iradesine dayanan ilâhî olaylar sözkonusu olduğunda spekülasyonlarda bulunan filo­zoflar için bir temel teşkil etmektedir.

Bu görüşe çok benzer bir diğer fikir, ilâhî kaderin haklılığını göstermeye çalışan fıde-izm (imancılık)'in çeşitli biçimlerinde etki­lerini göstermektedir. Nitekim, Sören Kier-kegaard; dinî yaşamda hiç yeri olmayan akıl ve delil gibi kavramların (nosyonların) kesin inkârını ve tek bir şeyin rızası olarak kalbin saflığını tasvir etti. Blaise Pascal ta­rafından ileri sürülen fikirlerin takipçisi olarak William James de benzer tarzda her­hangi bir delilin sözkonusu olmadığı dinî inancın yansıdığı muhtelif olaylar altında mutlak saflığın müdafaasını yaptı ve irade­ye inanmanın haklılığım savundu. Pek çok çağdaş din felsefecileri tarafından da ifade edildiği gibi dinî fenomenler ve özellikle inanma olgusu, akıldan çok iradenin yansı­dığı bir durum olarak karşımıza çıkmakta­dır. Bu, klasik Hıristiyan düşüncesinde, St. Ansclmus gibi filozof ve rasyonalist teo-loglarca, dinî inanma önce gelmeli, onu ise aklî anlama, anlamlaştırma takip etmelidir şeklinde dile getirilmiştir. Nitekim, bu fikir, şu alışılmış vecizeyle ifade edilmiştir: "Credo ut intclligam (Aniayayım diye ina­nıyorum.)"

Belki de ahlâkî sorunlarda Tann'nın ira­desinin üstünlüğü konusunda Sören Kier-kegaard gibi titizlik gösteren kimse yoktur. O, ilâhî iradenin, tüm edimlerin tek ve son ahlâkî yorumunda sözkonusu cdilcbileccğini ileri süren bir kişidir. Kierkegaard, bir olayın ancak ve ancak bu tarzda anlaşılması gerektiğini, aksi takdirde, Tann'nm emret­tiklerine ve hakimiyetine bir şart getirilmiş olacağını ve bundan da ilâhî İradenin uzak olduğunu belirtmektedir. Bu fikir, 14. yy'da açık bir tarzda Ockham'lı William tarafın­dan da ileri sürülmüştür. Ockham, insanî ve ilâhî akıl değil, ilâhî iradenin, nihaî bir ahlaksal ölçüt olduğunu ileri sürmüştü. Ba­zı davranışlar günahtır, çünkü Tann tarafın­dan yasaklanmışlardır; bazıları da değerli­dir, çünkü Tanrı tarafından emredilmiştir.

Bundan dolayı Ockham için ahlâkî ka­nun, Tann'nın serbest seçiminin eseridir ve Tann'nm seçimi için de hiçbir ahlâkî kanu­nun zorlaması sözkonusu değildir. O, kendi başına, bu kanunun yegâne kaynağıdır.



Metafizik Volontarizm;


Bir dizi düşünür, irade kavramının hukuk, ahlâk ve genel ola­rak insan davranışlarının anlaşılmasında ol­dukça büyük bir öneme sahip olduğuna inanmaktadırlar. Bunlardan birkaçı gerçek­liğin kendi başına anlaşılmasında iradenin Önemini vurgularlar. Bazı görüşler de J. G. Fichte, Henri Bergson ve diğerlerinin felse­felerinde bulunmaktadır. Fakat, hiçbir fel­sefede iradenin önemi, Arthur Schopenhau-er'ınkinden daha belirgin değildir. Scho-penhauer, iradenin temel ve asıl gerçeklik olduğunu ve tüm fenomenal dünyanın (gö­rünürler aleminin) iradenin bir yansıması olduğunu düşünmekteydi. O, yaşayan nes­neleri, iradelerinin nesnelleşmesi (objekti-vikasyon) olarak tasvir eder. Schopenhau-er, ayrıca sadece davranışları değil, aynı za­manda bitki, hayvan ve insanların anatomik yapılarını da bu varsayımdaki terimlerle açıklamaya çalışır. İrade, Schopenhauer ta­rafından, tüm kudrete sahip bir kör kuvvet olarak, görülebilen herşeyin sonsuz yaratıcısı şeklinde tasvir edilir. Tüm canlılarda temelde aynı olduğunu söylediği cinsel ar­zu, yaşamak ve arkasında hiçbir amacı ba­rındırmayan, bir varlığı devam ettirmek (ebedîleştirmek) için mevcut bulunan kör bir itilim kuvveti (motiv, urge) olarak ta­nımlanır. Schopenhauer, akıl veya zekâ ile yapılan hiçbir şeyi kabul etmez. Tüm kül­türlerde ve bütün zamanlarda bulunan dinî coşkunluk (içtepi, itki), sonsuz varlığa sa­hip, akıldışı ve kör iradeye yönelik bir tepki olarak izah edilmiştir. Tüm canlıların bü­yüme ve gelişiminde Schopenhauer, doğa­daki iradenin yayıl iminin sözkonusu oldu­ğunu söyler. Doğada nesneler, hiçbir aklî amaç veya hedefle ilişkili olmaksızın, me­tafizik manâda irade edilmiş olanla ve de­ğişmez bir biçimle uygunluğu gerçekleşti­ğinde, engellere rağmen, onaya çıkar ve de­ğişime uğrar. Bu volontarizmin temelinde o, hepsine de iradenin yansıdığı kin, merha­met gibi duygusal terimlerin ışığında ahlâkı izaha çalışır.

Schopenhauer, Kant'a keskin bir karşıt­lıkla, ahlâkın akıl veya zekâ ile yapılan hiç­bir şeye sahip olmadığını ileri sürer. O, in­sanların sadece iradeye sahip olduklarını ve her insanın iradenin bir serbest etkisi, yan­sıması olduğunu belirtmektedir. İnsanlar kendi karakter, davranış ve kaderlerinin ya­zarları değildirler.

Diğer volontarist filozoflar gibi Scho­penhauer da insan davranışlarında akıl dışı faktörlere büyük önem vermekledir. Daha sonraki dönemlerde Nietzsche, "güçlülük İradesi" kavramını ortaya atmış ve dünya­nın özü olarak güçlülük iradesini kabul et­miştir. En yüksek iyi olarak yaşamayı gören Nietzsche'ye göre, hayatın olduğu her yerde güçlülük iradesi vardır.
Ekleme Tarihi: 05.04.2006 - 02:56
imam_kettani üyenin diğer mesajları imam_kettani`in Profili imam_kettani Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 603 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
fatihyenturk (46), kurtalanli (46), esmabanu (48), _LaL_ (36), !MesuD! (43), refya (45), þemsinur (69), dervis-9 (49), birparcaozgurlu.. (38), nuresmin (46), ankebut-57 (37), yassokiz (40), hamiyet (49), HeDo (35), gncmostar (38), ahmett25 (43), __peri__ (35), utkucan (44), mtbc (50), vuslat21 (44), bekir bora (37), CUNDULLAH (42), Bursa1975 (49), *~Beyaz_Gul~* (50), kazimsagir (42), Allah_korusun (39), Seyfo1 (55), gönülverumeysa (38), AKCAYLI10 (52), eoguz (39), cananaa (44), hicret14 (32), kemreluk (54), yunuss (54), ethem82 (42), Muhammed Rasid (47), akifd (38), özsu (39), serdar024 (43), htly (54), seferad34 (41), osmanlý (63), prenses (55), karakiz86 (38), Kutuptaki_Karan.. (42), Ufuk.S (), Davidoksen (37), aybalam (61), burak_sevgili (30), ömer küçükali (52), seyirdefteri (47), birsenkopuz (50), erdemli (35), safsofi (59), omer_yildirim (43), dialoginternet2.. (46), ALLAH_IN_ASLANI (54), sensiz_olmuyor (38), hasret81 (43), ismailkurt (60), Selam86 (38), mesudturan (43), ENGIN00 (45), mukadder (47), levyavuz (41), cecen3603 (), hnf (36), rabia 74 (50), son-sozum (48), DünyadakiGaflet (36), cog21 (55), yavuz37 (47), tubanur (49), nicknack (46), mhyd (51), rujhat (43), davut05 (49), mercan68 (57), ERSIN SELVI (49), cengizozkulluk (), hicret61 (51), nurefsan_ (50), yilmazgovdeli (74), Mollaislam (38), ozan ataþ (36), hasim20 (40), sakird (58)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54699 saniyede açıldı