generique colchicine chloroquine lopinavir ritonavir kaletra lopinavir ritonavir oxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

5 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Ekleyen Mesaj
Konu: Zalimlerle Diyalog olur mu?
akabe27 su an offline akabe27  
Zalimlerle Diyalog olur mu?
8 Mesaj
Dünya;da Müslümanlara Zulmeden ve Müslüman kanı dökenlerle Diyalog yapıyor ve bunu Şer;i Delillerle izah etmeye çalışıyorsunuz. Dünya;da Müslüman kanı dökenler Hıristiyan (ABD) ve Yahudiler (İsrail) değil mi ?

CEVAB : Günümüz dünyasında müslümanlara zulmeden ve kardeşlerimizi mağdur eden Hıristiyanlar Evangelist Hıristiyanlar (ABD) ile Siyonist Yahudiler (İsrail) dir.

Halbuki , Diyalog toplantılarında , ne Evangelsitler nede Siyonistler yoktur , olamazlar. Onlar bu toplantılara girmek istediklerinde karşılarına ilk önce bu zulümlerden vazgeçmeleri isteneceği için katılamamaktadırlar. Diyalog Dünya Barışına katkı sağlama sloganı ile ortaya çıktığı için , onlar barış istememektedirler.

Dolaysıyla , nasıl ki , Şii veya Vehhabi müslümanlığına bakıp İslamın tümü hakkında yorum yapmak yanlış ise , evangelist hıristiyanlara bakıp tüm hıristiyanları aynı kefeye koymak veya siyonist Yahudilere bakıp tüm yahudileri siyonist addetmek aynı yanlışın bir tezahürü olacaktır.

Bu açıdan , bugün olduğu gibi Doğru kişilerle yapılan Diyalog çalışmaları Dünya Barışını tesisi adına en etkili bir yöntem olarak karşımızda durmaktadır ve inanıyoruzki inşallah önümüzdeki birkaç sene içinde, başta Filistin olma üzere Ümmet-i Muhammedin mazlumiyeti ve mağduriyeti sonuçlanacaktır. Diğer alternatif yaklaşımların , bu mazlumiyeti gideremediği ortadadır. Bu zaviyeden , tek çözüm Ehl-i Kitabın ehl-i vicdan ve insaf Sahiblerini insanlık adına Dünya Barışı adına Diyalog yapıp , bunu müsbet bir baskı unsuru olarak değerlendirmektir.

İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir (aynı ilahtır). Biz sadece ona teslim olmuş kimseleriz.” (Ankebut Suresi , 29/46)
_________________
Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yasadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü


Bu mesaj 1 kez ve en son akabe27 tarafından 04.05.2006 - 17:07 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.05.2006 - 17:03
akabe27 üyenin diğer mesajları akabe27`in Profili akabe27 Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİĞİ
akabe27 su an offline akabe27  
PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİĞİ
8 Mesaj
Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği temiz ve iffetli bir şekilde geçmişti. Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlâka sahipse, kırk yaşından önceki hayâtı da öyle temiz ve nezihti. Halbuki gençlik yıllarını geçirdiği Mekke şehri, o zamanlar o kadar karışıktı ki, Mekkeliler arasında yaşayıp da cahiliye çirkinliklerine bulaşmamak âdeta mümkün değildi.

İslâm öncesi Cahiliye döneminde dolandırıcılık, hile, aldatma, hak yeme, verdiği sözde durmama, hıyanet eksik olmuyor, çok basit bir iş gibi görülüyordu.

Peygamberimiz bu dikenli ve tehlikeli yollardan hiç yara almadan alnı ak, yüzü pak olarak kurtuldu. Başkalarına bulaşan kötü hallerden bütünüyle uzak kaldı. Çünkü Cenab-ı Hak onu Cahiliye devrinin her türlü mundarlıklarından, çirkinliklerinden nefret duyacak bir kabiliyette yaratmıştı.

Peygamberimizin gençliği, amcası Ebû Talib'in yanında ve onun himayesi altında geçti. Ebû Talib yeğeni için o zaman pek revaçta olan ticareti, meslek olarak seçmişti. Zaten kendisi de meşhur bir tüccardı.

Peygamberimiz amcası ile birlikte ticarî seyahatler yaparak tecrübesini arttırdı. Doğruluğu, alış verişindeki adaleti ve hakkaniyeti kısa zamanda çevresinde duyuldu ve meşhur oldu. O zamanlar Arabistan'da doğru ve güvenilir kimselere sermaye verilir, ticaret yapılarak kârı paylaştırılırdı. Peygamberimize de buna benzer işler verilmiş, o da en doğru bir şekilde işini başarmıştı.

Verdiği sözde durmak ticarî hayâtta en çok aranan bir vasıftı. Peygamberimiz, peygamberlikten önce de ahde vefalı ve güven duyulan, itimat edilen bir insan olarak tanınmıştı. Kendisi bu alanda örnek bir şahsiyet olarak biliniyordu.

Abdullah bin Ebi'l-Hamsa, Peygamberimizle olan ticarî bir hatırasını şöyle anlatmaktadır:

"Peygamberliğinden önce Resulullah Aleyhisselâmla birlikte bir alış verişte bulunmuştuk. Bu alış verişten kendisine biraz vereceğim kalmıştı. Onu, 'Bulunacağın falan yere getireceğim' diye söz vermiştim. Fakat verdiğim bu sözü iki gün unuttum. Üçüncü gün hatırlayıp sabahleyin gittiğim zaman onu yerinde buldum. Bana, 'Delikanlı, sen beni sıkıntıda bıraktın. Ben şuracıkta üç gündür seni bekliyorum' buyurdu."

Peygamberimiz ticarî işlerinde hesabını doğru tutar, haksızlık etmezdi. Peygamberliğinden önce kendisiyle alış veriş yapmaktan çok memnun kalırlardı.

Bir gün Saîb adında bir zât Peygamberimizin huzuruna gelerek Müslüman oldu. Saîb, Araplar arasında tanınmış birisiydi. Sahabîler, Resul-i Ekremin yanında onu övmeye başladılar.

Bunun üzerine Peygamberimiz, "Saîb'i methetmeyin, onu ben hepinizden iyi tanırım" buyurunca, Saîb de, "Sana canım feda, seninle ticarî arkadaşlık etmiştik. Hak hususunda hatır gönül tanımaz, zerre kadar riyakârlık göstermezdin" diye Peygamberimize olan hayranlığını ifade etti.

Peygamberimize peygamberlik vazifesi verilince Mekkeliler ona karşı tavırlarını değiştirdiler. Ona inanmaya yanaşmadılar. Aleyhinde konuşmaya, insanlara kötü göstermeye başladılar. Daha önce çirkin bir halini görmedikleri için sadece "şair, büyülenmiş" gibi ifadeler kullanarak çamur atmaya çalıştılar.

Zaten ona kötü bir şey isnad edemezlerdi ki... Çünkü sönük şahsiyetli, tanınmayan, bilinmeyen bir insan değildi. Araplar onu çok iyi tanıyorlardı. Mekke'de doğmuş, aralarında büyümüş, gözlerinin önünde yetişmişti. Bunun için onu yakından tanıyorlar, çocukluğunu, gençliğini çok iyi biliyorlardı. Kırk senelik hayâtı, aralarında geçmişti.

Bu arada Peygamberimiz iman etmeleri için onlara davette bulunurken, Kur'ân diliyle onlara peygamberlikten önceki hayâtını hatırlatıyor, imana gelmeleri için ikaz ediyor, şöyle diyordu:

"Bundan önce aranızda yıllarca bulundum, bunu düşünmez misiniz?" (Yunus Sûresi, 16.)

Peygamberimizin gençlik yıllarını siyer yazarları İbni Sa'd ile İbni İshak şöyle anlatıyorlar:

"Resulullah Aleyhisselâm gençlik dönemine girinceye kadar mertlik ve insanlık bakımından içinde bulunduğu toplumun en üstünü, ahlâkça en güzeli, soy sopça en şereflisi, komşuluk haklarını en iyi gözeteni, yumuşak huylu oluşuyla en büyüğü, doğru sözlülükte en yücesi, kötülükten ve insanları alçaltan huylardan uzak duruşta en önde olanıydı. Yüce Allah onda bütün iyi haslet ve meziyetleri toplamıştı. Bunun için o, kavmi arasında 'el-Emin (güvenilir insan)' unvanıyla anılırdı."

Ne gariptir ki, Mekke müşrikleri Peygamberimize inanmadıkları, onu öldürmek için plânlar kurdukları sırada bile mallarını emanet olarak onun yanında bırakıyorlardı. Nitekim, hicretinden bir gün önce topladıkları gençlere, Peygamberimizi öldürmek için görev verdiklerinde, Peygamberimiz evine Hz. Ali'yi bırakarak yola çıkmıştı. O sırada müşriklerin bazılarının malı Peygamberimizin yanında emanet olarak bulunuyordu. Peygamberimiz yola çıkmadan önce Hz. Ali'ye, sabahleyin emanetleri sahiplerine vermesini tenbih ediyordu.

Dostun da, düşmanın da güvendiği, emniyet ettiği, takdir ettiği tek insan; hiç şüphesiz, Resul-i Ekrem Efendimizdi.
Ekleme Tarihi: 04.05.2006 - 16:56
akabe27 üyenin diğer mesajları akabe27`in Profili akabe27 Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: DUSMANIM VURSUN BENI,SEN DEGIL
akabe27 su an offline akabe27  
DUSMANIM VURSUN BENI,SEN DEGIL
8 Mesaj
Niye bana nefretle bakiyorsun ki?
Hani ikimizde sehadet getirmistik,
Hani bir olan ALLAH aiman etmistik,
Bir olan canimizi yalniz ALLAH IN yoluna adayacaktik,
Soz vermistik ALLAH a hep din kardesi kalacaktik,
Hani hic bir zaman birbirimizi kirmayacaktik,
Ellerimizle,dillerimizle,birbirimizi degil,zalimi durduracaktik.
Birak ALLAH askina,dusmanim vursun beni sen degil?

Hani muslumanin kani muslumanahelal degildi,
Hani kendi namusunu malini canini,korudugun gibi,benide koruyacaktin,
Hani evsiz kaldigimda ,bana evinin kapisini acacaktin,
Hani beni vurduklarinda,sen karsi duracaktin,
Hani bana kiyanlara sende kiyacaktin,
Hani bana nefretle bakanlara inat,sen sefkatle bakacaktin,,,
Birak ALLAH askina dusmanim vursun beni sen degil,,,,,,

Camiye giden gencleri sende koruyacaktin?
Kur;ani ogretenlerle kur,an ogretecektin?
Muhammedin yolundan sende gidecektin?
Bu nurlu yoldan hic donmeyecektin?
Birak ALLAH askina dusmanim vursun beni sen degil,,,

Zindanlari dolduranlara aciyacaktin?
iskence altindaki mazlumlara sende aglayacaktin?
Muhacir muslumanlara ensar bulacaktin?
Zalimin zulmunden hic kork mayacaktin?
Birak bari dusmanim vursun beni sen degil,,,,,,,,,,

Ne oldu zalimden cokmu korktunuz?
Bu nurlu yolu ne cabuk unuttunuz?
ALLAH a inananlara dusmanmi oldunuz?
Siz yasamadiniz islami,yasayanlara karsi durdunuz?
Verdiginiz sozlerin hepsini unuttunuz,
BIRAK BE DUSMANIM VURSUN BENI SEN DEGIL,]
[cakkal gibi dostun olacagina,aslan gibi dusmanin olsun,]bundan dolayi beni sen degil dusmanim vursun,,,,,,,,,,,
Ekleme Tarihi: 04.05.2006 - 16:09
akabe27 üyenin diğer mesajları akabe27`in Profili akabe27 Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Amerikan Bedduası...
akabe27 su an offline akabe27  
Amerikan Bedduası...
8 Mesaj
Beyaz Saray malı Bush taifesi;
Yetmiş beş IQ'lu kuş taifesi;
Bir türlü durmayan çüş taifesi!
Hakkın tuzağına dalın inşallah,
Vietnam'dan beter olun inşallah!

O isterse bir tek kol da silahtır,
Koca şehit olsa, dul da silahtır,
Yağmur da, çamur da, çöl de silahtır..
Görün hünerini çölün inşallah,
Vietnam'dan beter olun inşallah!

Siz gelmez zannedin yazı, baharı,
Ne Kayzer'i kalır mülkün, ne Çar'ı.
Kabul olmak üzre bedduaları
Milyonlarca mazlum kulun inşallah,
Vietnam'dan beter olun inşallah!

Firavun'un deniz üstüne doldu,
Nemrut'u öldüren bir sinek oldu,
Her zalim, sonunda belayı buldu..
Siz de belanızı bulun inşallah,
Vietnam'dan beter olun inşallah!

Sizi gidi doymaz, aç, fil güruhu,
Giyimli kuşamlı sefil güruhu,
Özgürlük getiren katil güruhu..
Alın, başınıza çalın inşallah,
Vietnam'dan beter olun inşallah!

Yamyama neylesin Musa'yla Harun?
Toprağa malıyla gömüldü Karun.
Batıracak sizi paranız yarın..
Boğulun içinde pulun inşallah,
Vietnam'dan beter olun inşallah!

Afganistan, Filipinler, Panama,
Sayenizde dinmiyor bu kanama.
Bu hastalık bence erken bunama..
Sonuna geldiniz yolun inşallah,
Vietnam'dan beter olun inşallah!
Ekleme Tarihi: 04.05.2006 - 16:06
akabe27 üyenin diğer mesajları akabe27`in Profili akabe27 Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: aşktan size mektup varr
akabe27 su an offline akabe27  
aşktan size mektup varr
8 Mesaj
Sayın :

Sevgili İnsanlar;

Yıllarca benim peşimden koştunuz, beni anlamaya, beni tanımlamaya çalıştınız,
bir çok kez beni bulduğunuzu zannettiniz, bana sahip olmaya çalıştınız,
birbirinize ve kendinize zarar verdiniz, acı çektiniz. Ama beni hiç fark
etmediniz. Evet, beni hiç fark etmediniz diyorum size.
İki kedinin öyküsünü bilir misiniz? Küçük kedi durmadan kuyruğunu kovalıyormuş.
Yakalayamadıkça da sinirlenmiş, daha da hırsla atılmış. Bunu gören büyük kedi,
küçük kediye sormuş: \"Neden kuyruğunu yakalamak istiyorsun?\" küçük kedi yanıt
vermiş: \"Bana mutluluğu kuyruğumu yakalarsam bulacağımı söylediler de
ondan...\"
Büyük kedi gülmüş ve demiş ki: \"Yıllar önce ben de senin gibiydim, kovaladım,
kovaladım ama yakalayamadım. Bir gün kovalamaktan vazgeçtim ve yürümeye
başladım. O benim peşimden geldi.\"



Benim sırrım buradadır işte. Siz beni kovaladıkça ben kaçıyorum. Çünkü sizden
korkuyorum. Siz bana sahip olmak istiyorsunuz. Ama ben özgürlükte varımdır,
yoksa varolamam. Bir kelebeğe benzerim. Sizi hazır hissedince gelip konarım.
Çoğunuz ilk başlarda benim tadımı çıkartır. İnanılmaz duygular yaşar. Ben de
yaşarım, sizin mutluluğunuz arttıkça ben de büyürüm. Taa ki yaradılışınız da var
olan sahiplenme dürtüsü devreye girene dek. O dürtü ki kelebekleri çivileyip
duvarlarına asıyor. Sahip olmaktan haz duyuyor.



Bu duyguyu hissedince ben hemen uçarım. Gördüğünüz gibi ben çok ürkeğimdir.
Sahiplenme duygunuzun ve bunun sonucunda oluşan korkularınızın,
kıskançlıklarınızın, öfkenizin, kavgalarınızın olduğu yerde ben yokum. Yoo!
Üzülmeyin, onlar bana zarar vermezler, çünkü ben ölümsüzüm; sadece öyle
ortamlarda varolamam ve kaçarım. Ve onlar gittiğinde tekrar gelirim.

Beni en çok \"artık içimdeki aşk tamamen öldü\" ya da \"bir daha aşkı asla
yaşayamayacağım\" gibisinden düşünenler üzüyor. Ben asla ölmem, sadece siz benim
size gelmemi engellersiniz. Korku, endişe, umutsuzluk, sahiplenme duygusu,
kıskançlık bunlar da sizin duygularınızdır. Hatta biliyor musunuz bunlar
başlangıçta iyi duygulardı. Fakat çeşitli nedenlerle engellenince size
asileştiler ve sizle mücadeleye başladılar. Ve yine biliyor musunuz ki siz beni
yaşarken, inanılmaz mutluyken birazdan bunlar da gelir? Çünkü onlar da mutlu
olmayı istiyorlardır. Onlar da sizin yaşadığınız gibi özgürce mutluluğu yaşamak
istiyorlardır. Ama siz ne yaparsınız? Suçluluk hissedip, onlarla mücadele
edersiniz?



Aklınızda \"Ben şu anda çok mutluyum, neden bunlarla karşılaşıyorum\" düşüncesi
vardır. Bastırırsınız, onlar direnir ve sonuçta gerilim gelir. Ben giderim.
Lütfen, böyle bir durumda onları serbest bırakın. Nasıl mı? Onları dinleyin, ama
direnmeyin. Sadece ne dediklerini dinleyin ve izleyin. Onlar ilk başta ne idiler
ve neden bu hale geldiler? Unutmayın onlar bir zamanlar sizin saf
duygularınızdı. Bir şekilde engellendiler ve şu an çok mutsuzlar. Belki de
ailenizden veya çevrenizden gelen tepkiyle engellediniz onları, ama artık
serbest bırakma zamanı. Onları dinleyin, nedenleri öğrenin ve serbest bırakın.
Böylece bana daha geniş bir iniş alanı bırakırsınız.

Bir şey daha beni üzüyor. Beni anlamaya, tanımlandırmaya, ifade etmeye
çalışıyorsunuz. Birbirinize \"Aşk nedir?\" diye soruyorsunuz. Ve \"güven,
sadakat, paylaşmak, sevgi, kıskançlık, verici olmak\" gibi cevaplar
veriyorsunuz. Bunlar benim çok yakın arkadaşlarım ama hiçbir zaman ben değiller.



Ben sadece \"ben\"im!



Ya da sizin sorunuza yanıtla; \"Aşk sadece aşktır.\" Ben evrendeki her var olan
gibi kendime özgüyüm ve tekim. Ve her zaman her şeyleyim. Her zaman sizinleyim
fakat beni beyninizle algılayamazsınız, beni nitelendiremezsiniz, beni ifade
edemezsiniz.

Dilinizdeki en harika sözcük birliği olan \"Seni Seviyorum\" bile beni tam ifade
edemez. Ben bakışlardayım, ben sarılışlardayım, ben sözlerdeyim, ben
hislerdeyim, ben her yerdeyim. Bütünlüğü hissediyorsanız, ben sizinleyimdir. Ama
unutmayın beni beyniniz anlayamaz, o dünya da varolabilmeniz için eğitilmiştir.
Ama beni eğitemezsiniz, bana sahip olamazsınız, beni korumaya çalışamazsınız,
beni borsaya yatıramazsınız, beni satamazsınız. Benim varolduğum boyutu dünyasal
beyniniz anlayamaz. Anlamaya çalıştıkça da karışırsınız, farklı ama hiçbir zaman
ben olmayan tanımlara ulaşırsınız. Lütfen artık düşünmeyi bırakın da hissedin
beni biraz. Sizinle beraber olmak o kadar harika ki...

Bir de beni hep suçluyorsunuz; \"aşk acısı\" diyorsunuz buna... Ben size asla
acı çektirmem. Siz sahip olma tutkularınızla kendinize acı çektirirsiniz. Süreç
şöyledir: Beraberizdir, bir varlıkta somutlaşmışımdır, mutlusunuzdur, her şeyden
büyük zevk alıyorsunuzdur. Ve birden korkmaya başlarsınız: ya bu mutluluğunuz
gelecekte de devam etmezse;kendinizi garantiye almak istersiniz; bunun için bana
sahip olmak istersiniz; üzülerek sizi terk ederim; kırgınlık ve öfke yaşarsınız;
beni tekrar yakalamak için planlar, stratejiler oluşturursunuz; güzel sözler,
hoş armağanlar, harika davranışlar kullanırsınız ama maalesef bu davranışlarınız
sadece sempati toplar, beni değil.



Belki bu davranışlarınızla somutlaştığım varlığı tekrar kazanırsınız ama bir şey
eksik değil midir? Ben. Onu tekrar kazanana kadar yaşadığınız yürek çarpıntısına
ne oldu? İstediniz ve elde ettiniz, değil mi? Yanlış anlamayın, sizi
suçlamıyorum, siz içinizden geleni yaptınız ve başarmanın mutluluğunu
tadıyorsunuz? Ben sadece şunu anlatmak istiyorum: Kendinizi ve onu serbest
bırakın.

Özgürleştirin birbirinizi. Ben sadece özgür ortamlarda var olabilirim. Ve beni
tekrar yaşayabilmenin yolu özgür olmak ve özgür bırakabilmektir. Yoo!,
kaybetmekten asla korkmayın. Benim tadımı bilen asla kaybetmez. Ve aslında bir
gün şunu fark edersiniz, benim A veya B varlığında somutlaşmam önemli değildir,
önemli olan tek şey:



SİZİN BENİ HİSSEDEBİLME GÜCÜNÜZDÜR!



Bir gün bunu fark edeceksiniz, umarım kendinize çok fazla eziyet etmeden
anlarsınız bunu ...
Ekleme Tarihi: 25.04.2006 - 14:44
akabe27 üyenin diğer mesajları akabe27`in Profili akabe27 Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 546 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ayhan demirhan (42), milli (55), Faruk85 (39), buyukdere (50), akgulhassan (56), resulkol (42), aldirma_reis (45), cengiz__11 (45), musabbinumeyr (46), _rAbia_ (35), HACIBUBA (38), ergunoynamaz (67), emisya (43), cavittacir (47), arslanmurat1 (46), Ben_Neyim (45), hatipoglu (45), PinarKecik (46), Ugur_K (44), hami_74 (37), ust_mimar (41), Muhlise (43), lifos (49), osmanli (41), @tuba@ (39), oguzada (47), tolga67 (49), zoris (45), aydinhasan (45), ilkay turan (53), Muhammedbilal (35), burhann1 (41), esmafeyzaunal (43), havzanur (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.48933 saniyede açıldı