lopinavir ritonavir fluvoxamine generique luvox stromectol ivermectine naprosyn natyl nebilet neggram negram nemexin neo stediril neoral neurolithium neurontin neurotop nexium nimotop nivaquine nizoral cream nizoral nolvadex nootropil norflocine norlutate noroxin norsol nortrilen norvasc norvir novonorm nyolol ocuflox oculastin oftan olmetec plus olmetec omix omnicef onymax optivar orelox orfiril osiren otrivin rhume des foins oxsoralen
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

21 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: SENİN OKŞADIĞIN O SAÇLARI KESTİRDİM
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
SENİN OKŞADIĞIN O SAÇLARI KESTİRDİM
21 Mesaj -
Bir yurt talabesidir Abdurrahman.Çalışkanlığıyla,oturup kalkmasıyla,kılık kıyafetiyle herkese örnek olacak vasıflar
taşımaktadır.Fakat her nasılsa o günlerde saçları bir öğrenci için dikkat çekecek kadar uzamıştır.
Yurttaki belletmen ağabeyleri ile anne baba nasıl olsa kestirir diye bir şey demezler.Fakat saç uzadıkça uzar.Bir gün yurttaki müdür muavini çağırır Abdurrahmanı:
-
-
-
-Abdurrahman saçlarını kestir artık,epey uzadı.Bir yurt talebesi için bu saçlar epey uzun.Anlaştık değil mi? Sorusuna Abdurrahman kafasını iki yana sallayarak sessizce hayır cevabını verir.Müdür yardımcısı,zaten yarın izne gidecek,babası kestirir diye düşünür ve fazla üstelemez.
Abdurrahman o gün izne gider.Babası ile müdür yardımcısı önceden görüşmüştür.Babası yemekten sonra:

-Oğlum,canım evladım!Saçlarını yarın kestirelim,deyince babasını hiç kırmayan o munis çocuk:

-Hayır olmaz babacığım,deyip koşarak odasına kapanır.Anne ve baba şaşkın şaşkın birbirlerine bakakalırlar.
Ertesi gün saçlarını kestirmeden öylece yurda gider Abdurrahman.müdür bey onu çağırır ve biraz sert konuşur:

-Yarın kestir saçlarını,der ve Abdurrahman,başı önde
müdüriyetten çıkar.Yatağına yatar ve göz yaşları içinde
sabahlar.

Sabah aynanın karşısına geçer ve:
-Seni benden ayıramazlar,ayrılmam senden diye saçları ile
konuşur.
Okul çıkışı yurda değil evine gider.Annesi,hiç beklemediği
oğlunu karşısında görünce meselinin halledilmediğini anlar:

-Canım evladım,seni ne kadar sevdiğimizi biliyorsun.Ne olursun
beni kırma,kestir saçlarını,kestir yavrum der.Annesinin ağlamaklı konuşması karşısında Abdurrahman:

-Cennet ayaklarının altında olan annem,canım kadar sevdiğim babam,bir ağabeyim kadar sevdiğim belletmenim,bizleri evlatları kadar seven yurt idarecilerim,bir anlasanız.Ben sizleri kıramam ama beni bir anlasanız...
-Evladım niye kestirmiyorsun saçlarını,niçin kestirmek
istemiyorsun?
-Söyleyemem anne,kestirmek istemiyorum.
-Oğlum,hadi kestir gel saçlarını da yurda gidelim.Sonra yurttan
kızarlar.Bizleride daha fazla üzme.

Abdurrahman,çaresizlik içinde gider berbere,kestirir
saçlarını.Kesilen saçları da berberde bırakmaz,yanına alır.Evden
annesi ile beraber yurda giderler.Mesele hallolmuştur.
yaklaşık bir ay sonrasıdır.Müdür yardımcısı,geceleyin talebelerin defter ve kitaplarını kontrol etmektedir.Sıra
Abdurrahman'ın eşyalarını kontrole gelince,kitaplarının birinin
sayfalarını çevirince gördüğü manzara karşısında şaşkına döner. Çünkü kesilen saçlar kitabın arasındadır.Bir talebenin saçına bu kadar değer vermesini anlayamaz müdür yardımcısı.Ama dikkat edince saçların altında bir yazı görür,okumaya başlar:

"Canım annem ve babam,çok değerli yurt idarecimin baskısı olmasa bu saçlarımı kestirmezdim.Onlar bilmiyorlar,ben de
söylemedim.Yoksa,rüyamda Peygamber efendimizin (s a v) okşadığı o saçları,ömür boyu kestirmezdim...

AFFET YA RASULALLAH SENİN OKŞADIĞIN O SAÇLARI KESTİRDİM...affet
beni,affet,affet!".......
Ekleme Tarihi: 08.05.2009 - 10:05
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Başımı Veririm...
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Başımı Veririm...
21 Mesaj -
Başımı Veririm...


Bir gece Mevlânâ ile Şems sohbet ederlerken kapı vurulur, dışarıdan kalabalık bir gürûh:
-”Şeeeems dışarı çıııııkkk!” diye bağırır. Mevlana yaklaşan acı kaderi sezmişçesine:
-”Çıkma!...” diye yalvarır. Zât boyutundan, hikmetten öte Kudretten bakan Şems gülümser:
-”Telaşlanma, verdiğimiz sözü tutma vakti gelmiştir” der ve kapıya yönelir. Mevlana:
-"Ne sözü, nereye, niyeee?" diye yapışır ellerine… Şems, yıllardır sakladığı sırrı söyler:
-"Şam’da Rabbime yalvarmış, aşkımı seyredeceğim bir ayna istemiştim. Rabbim seni verdi, sende seyrettim…"
-"İyi işte, seyre devam edelim," der Mevlana. Şems devam eder:
-”Rabbim de bana demişti ki: O aynayı verirsem ne bağışlarsın?... Tereddütsüz şöyle demiştim: Başımı veririm!...”

Ve sonra Şems dışarı çıkar. Sadece bir “Allaaaah” nidası duyulur. Ay ışığında yerde üç beş damla kan seçilmekte, ama ne baş, ne ceset, ne de katiller gözükmektedir…
Ekleme Tarihi: 08.05.2009 - 10:05
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kimin İşidir Bu Hesap, Kitap?...
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Kimin İşidir Bu Hesap, Kitap?...
21 Mesaj -
Rivayet ederler ki vakti ile dervişin biri günlük çekmesi gereken virdini (zikir dersini) bir ağaç gölgesinde henüz halletmiştir ki; tesbihini cebine atıp, gözlerini açması ile beraber hemen karşısında genç ve güzel bir kız görür… Kucağında elmalar ile yorgunluğu her hâlinden okunan kızın hâline şaşırır Derviş…

“Garip!...” der içinden derviş ve hayretine eşlik eden merak hissi ile beraber genç kıza doğru ilerler… Dervişi karşısından gören genç kız edeb ile başını öne eğiverir… Derviş:
-“Sıkılma evladım!..” der ve devam eder:
-“Böylesi ıssız ve kimsesiz yerler bizim içindir… Bir başına buralarda ne yaparsın?... Belli ki uzak bir yoldan gelmektesin... Söyle bakalım nereye gidiyorsun? Kucağındaki elmalarda neyin nesi?” Genç kız eliyle işaret ederek:
-“Efendim” der, “Sevdiğim orada çalışıyor. Bu elmaları da ona götürüyorum!...” Derviş böylesi bir cevabı işitmekten memnun olur ve devamla tekrar sorar:
-“Peki kucağında ne kadar elma var? Kaç tane?...” Dervişin sorusunu işiten genç kız bu soru karşısında mahcub olur ve başı yere doğru iyiden iyiye eğilir… Sessizce cevap verir kızcağız, yalnızca dervişin işiteceği bir ses tonu ile:
-“Aman efendim!... Hiç insan sevdiğine götürdüğü şeyin hesabını yapar mı?”

Genç kızı işiten derviş:
-“Hâyy!...” der yalnızca “Hâyy!...” ve sonra elini cebine atar…
Zikir için çektiği tesbihini cebinden çıkarır ve ipini bir hamlede koparır...
Ve avucundaki tesbih tanelerini genç kızın ayakları ucuna gömüverir…
Ekleme Tarihi: 08.05.2009 - 10:04
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Üşüdük Reis
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Üşüdük Reis
21 Mesaj -
Ağıt

Muttasıl çaresizliklerin billur tanesidir,
Gamzeli yanaklardan mezar anıtlarına süzülen,
Senli-benli gözyaşlarımız.
Bağrımızda açan hüzünlerin nilüfer çiçekleri
Ölümlerin dupduru gözyaşlarında,
Katlin çıkmaz bakışlarında

Söz:Alişan Satılmış/Müzik: Hasan Sağındık




“Ebu Cehil devrinin Eylül uzantısında” bir gece ânsızın isyanlı sükût işitilmişti: “Katlimize ferman verenler utansın!”

Medrese-i Yusufiye mezunu, kayıp kuşaktandı o da. Ötelerden bir mektup gelmişti: “Ben seni bu çağda hiç düşünmedim zaten. Hep ötelere söyledim durmadan türkülerimi.” Üşüyen bedeni işkencehanelerden geçti…

“Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koymayı” ülkü edinenlerdendi. Çağın çilesini sırtına saran beşinci mevsim yolcularındandı. “Kavgamız vurguncu düzenedir” diyenlerdendi.

Sonra, çok sonra; birbirini halen daha öteleyenlere ve ötekileştirenlere rağmen, şöyle demişti: “Birbirimizi mahallelere sığdıramadık, okullara sığdıramadık, köylere sığdıramadık, Türkiye’ye sığdırmadık. Birimizi Moskova’ya gönderdik, birini başka yere. Hep kahrolsun dedik. Sonunda iki buçuk metrekare hücreleri paylaştık.”

Yazıcıoğlu, diğergâm kuşağın son mağlûplarındandı. Fakat galibini taklit etmeyen bir mağlûptu. Kimisi için başkan, kimisi için reis, kimisi için ağbi, kimisi için “bizim Muhsin” di. Lâkin her şeyden evvel insandı.

Bilhassa mütedeyyin cenah tarafından sevilmesi ve saygı duyulması, sandıklara rey olarak sirayet etmese de; çokluk-azlık bahsinde şu düsturu şiar edinmişti: “Mandacı olmaktansa, marjinal olarak tanımlanmayı tercih ediyorum.”

Yerli idi. Onu, diğerlerinden ayıran en mühim şey, bir medeniyet tasavvurundan süzülen cihanşümul bir idrake sahip olmasıydı. Türk’ün İslâm ülküsüne müdavimdi. Köhnemiş sistemin kapıkullarınca, gün geldi “dinci” şucu bucu diye aşağılandı. Çünkü fincancı katırlarını ürkütüyordu.

Her daim Türk ve İslâm coğrafyasının, mazlum ve mağdur halkların derdini dert edindi. Reel şartlar denilen ucube şeye mahkûm olmadı! Belki de bu sebeple, “aşırı” geliyordu bazılarına. “Ötelerden habersiz” değildi çünkü.

Bir nizam özlüyordu! Devlet adına milleti ezen, jakoben, şovenist, tepeden inmeci, kökü dışarıda bir posa milliyetçiliğini benimsemedi. Keza İslâm’ın müsaade ettiği nisbette bir mensûbiyet duygusu güdüyordu milletine. Kendisi için istediğini, başkası için de isteyen bir milliyetçilik anlayışıydı bu. Türkiye’yi bir ebruya benzetiyordu: Renkleri birbirine karışmış bir ebru’ya…

Son katıldığı miting esnasında, “Allah, ülkemizin birliğini ve beraberliğini bozmasın” demişti. Ve Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte beş kişinin içinde bulunduğu helikopterin Kahramanmaraş’ta düştüğü iletildi ajanslardan. Müthiş bir bilgi kirliliği istilâ etmeye başlamıştı dimağları. Bu ülkenin ayıp kontenjanına bir yenisi daha eklenmişti! Zira kazazede muhabirle, dakikalarca sürecek olan irtibat sağlanmıştı: “Hanımefendi hâlâ bulamadınız mı yerimizi? Burada donacağız, diğer insanlar öldü herhalde. Yerimizi ne zaman tespit edeceksiniz hanımefendi?” Çağ, çokça övünülen teknoloji çağıydı güya!

Biri şöyle yazmıştı bir kâğıda: “Üşüyoruz reis.” Upuzun bekleyişin ardından “bir grup köylü” tarafından bulundular. Malûm son hepimizi bir gün bir yerlerde bekliyordu esasında: “Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya Suresi / 35) Kılıçların gölgesi altında buluşmak dileği ile…
Ekleme Tarihi: 07.05.2009 - 16:13
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bir Alperen Hakka yürüdü...
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Bir Alperen Hakka yürüdü...
21 Mesaj -
Mostar'da, Buna nehrinin doğduğu sarp, yalçın kayaların üstünde Bulagay Tekkesi vardır. Tekke'nin üst katındaki bir oda Alperen Sarı Saltuk'un türbesine tahsis edilmiştir. Huşû içerisinde türbeyi ziyaret ederken oğlum, 'Günümüzde de alperenler yaşıyor mu?' diye sordu. 'Elbette Mustafa' diye cevap verdim; 'Muhsin Yazıcıoğlu amcan var ya...'
Firûze ile Furkan babalarını, oğlum Mustafa ile kızım Elif, Muhsin Amcalarını, bense arkadaşımı, dostumu, kardeşimi kaybettim...
Bir alperen Hakka yürüdü, ardında Türk Milleti'ni öksüz bırakarak...
O, Türkiye'nin en çok sevilen kişilerinden biriydi. Milliyetçiler, vatanseverler, inançlı milyonlar ve dürüstlüğüne hayran değişik görüşteki insanımız, O'nun sözü edilince sevgiyle gülümser ve hep güzel şeyler söylerlerdi. Zira O, hiç ayırım yapmaksızın herkesi kucaklamaya çalışırdı.
***
Muhsin Yazıcıoğlu, açıkçası bu devrin adamı değildi. O 'na her bakışımda, Ahmet YesevÎ'den el almış, kılıcını kuşanmış, atının üzerinde Anadolu'yu aydınlatmak üzere mücahade eden alperenleri, Kara Mürselleri, Sarı Saltukları, Akça Kocaları görür gibi olurdum.
Nasıl görmeyeyim ki... O, 15 asırlık bir medeniyetin, bu toprakları 1000 yıllık kültürüyle âbâd eden bir milletin gerçek temsilcisiydi.
Benim derviş gönüllü Muhsin Gardaşım, hiçbir engel tanımadan beş vakit namazını edâ etmiş bir gönül eri, Türk tarihini omuzlarında taşıyacak kadar heyecanlı ve şuurlu bir vatansever, bir milliyetçiydi.
***
O, bir çile adamıydı. Soğuk Savaş yıllarının zor şartlarında, daha çocuk yaştayken mücadeleye atılmış. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış; o hay huy içerisinde Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ni bitirip veteriner hekim olmuştu.
Lâkin, vatanı ve inancı için koşturmaktan mesleğini icra edecek fırsat bulamadı. Ocaklar kapatılınca ÜGD'yi kurdu ve Genel Başkanı oldu. Bana hayatını teferruatıyla anlatmıştı. Elinin en ufak bir haksızlığa kalkmadığını ve aslâ kana bulaşmadığını söylemişti.
12 Eylül'den sonra, diğer darbelerde olduğu gibi birçok haksızlıklar ve zulümler yapılmıştı. Bugün dahi, her türlü darbeciliği, çeteciliği yapanlar birkaç ay tutuklu kalınca avazları çıktığı kadar bağırıyorlar ve Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı avukatlıklarını yapıyor.
Ancak, Sivas'lı bu tertemiz 26 yaşındaki genç adam, tam 7,5 sene, hakkında hiçbir yargı kararı olmadan 'tutuklu' olarak zindanlarda yattı. Üstelik bunun da 5,5 senesini 2,5 metrekarelik bir hücrede geçirdi. Bu durum, Türkiye'deki yargının en büyük haksızlığıdır. Lâkin, bir alperene uygulandığı için, ne yazık ki kimsenin umurunda olmamıştır. Bu haksızlık, eğer solcu ya da liberal geçinen birilerinin başına gelseydi, herhalde kıyametler koparılırdı.
Ağlayarak dinlediğimiz hapishane hâtıralarında, en fazla abdest alıp namaz kılmakta zorlandığı için üzüldüğünü söylemişti. Bir de gülerek, gözlerini bozulmaktan nasıl koruduğunu anlattığını hatırlıyorum. Fırsat buldukça birkaç bağ maydanoz aldırır, bunları yatağına dizer ve uzun uzun yeşil rengine bakarak gözünü dinlendirirmiş...
***
Dedim ya, O bir çilekeşti; hep çile çekti. O'nun tırnağı etmeyecek adamlar bu ülkede Genel Müdür, Müsteşar, Bakan, Başbakan oldular. Mesut Yılmazlar, Tansu Çillerler, paraşütle iktidar partilerinin başına konarak defaatle Başbakanlık yaptılar. Benim çileli, derviş gönüllü Muhsin Gardaşım ise hiçbir zaman kırmızı plâkalı arabalarda dolaşmadı; lüks makam odalarında oturmadı. Türk Milleti'nin ve bunun en güzel bir parçası olan vefakâr Sivaslı'ların milletvekili oldu.
Muhsin Başkan, hem partisini ve dâva arkadaşlarını, hem de âşığı olduğu milletini ve memleketini TBMM'de, bazen tek başına kalarak en iyi şekilde temsil etti.
28 Şubat Darbesi'ne O'nunla birlikte karşı çıkmıştık. Darbenin muhatabı olan RP ve DYP milletvekilleri ile darbecileri destekleyen CHP, DSP, ANAP milletvekillerine, arslanlar gibi demokrasi dersi verdiğini düşününce içine düştüğüm yalnızlık hüznünün derinleştiğini hissediyorum.
***
Muhsin Başkan, 1992 yılı sonunda Büyük Birlik Partisi'ni (BBP ) kurdu. Siyasette keşke aynı çatı altında olabilseydik ama hep yanyana mücadele ettik.
O, 'Alperen Ocakları'nı da kurarak bu yeni alperenler kuşağıyla yakından ilgilendi. Geleceğin Türkiyesi için her biri bir pırlanta olan idealist gençler yetiştirmeye çalıştı.
Siyasette 'çile'nin ne demek olduğunu, hazineden trilyonlar alan tuzu kuru partiler anlayamazlar. Ben, YDP Genel Başkanı olarak bu çileye 8 yıl devam edebildim. Muhsin Başkan ise 17. yılını doldurmak üzereydi.
Şu hazin kader karşısında gözyaşlarınızı tutabilir misiniz? SiyasÎ hayatı boyunca ilk olarak, kendisi ve arkadaşları ceplerindeki parayı birleştirip bir helikopter tutuyorlar, o da kaza yapıyor... Koskoca Türkiye Cumhuriyeti ise enkaza ancak üç günde ulaşabiliyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın yardımcı olmak için samimiyetle nasıl uğraştıklarını biliyoruz. Meclis Başkanı, İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü'nün nasıl çırpındıklarını ise Göksun'da kendi gözlerimle gördüm. Lâkin, imkânlarımızın bu kadar mahdut olması, doğrusu çok üzücüdür.
***
Muhsin Yazıcıoğlu bir dâva adamıydı. Kısa süren ömründe dinini, imanını, vatanını, milletini, bayrağını herşeyin önünde tuttu.
Güzel ahlâk numûnesi, tertemiz, dürüst ve namuslu bir insandı. Gani gönüllü, kâmil bir mümin ve Müslümandı ama asla tutucu olmamıştır.
Milliyetçi ve vatanseverdi ama asla ayrımcı ve ırkçı olmamıştır.
Tâvizsiz bir demokrat ve millÎ irade taraftarıydı.
Mevküfiyeti ve mücadelesi sebebiyle biraz geç evlendi. Her bakımdan uyuştuğu çileli bir eş buldu. Gözü gibi sevdiği Firûzesi ve Furkânı oldu. Onları en iyi şekilde yetiştirdi.
***
Benim canım, sevgili kardeşim, aziz dostum artık uçmağa vardı; Hakka yürüdü. Çok sevdiği Allahına kavuştu. İçimden bir ses bana O'nun şehit olduğunu söylüyor, İnşaallah Allah'ın indinde de öyledir.
Allah rahmet eylesin, ruhun şâd olsun... Rahat uyu, yetiştirdiğin Alperenler ve çocukların dâvanı devam ettireceklerdir.

Hasan Celal Güzel...
Ekleme Tarihi: 07.05.2009 - 16:09
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Üşüyorum
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Üşüyorum
21 Mesaj -
Üşüyorum

Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..
Muhsin YAZICIOĞLU



YUSUFİYE ZİNDANLARINDAN,TACEDDİN DERGAHINA GÖZÜYAŞLI ve ÇİLELİ BİR NESLİN HAYAT HİKAYESİ(ÜŞÜTTÜN BİZİ REİS)
Ekleme Tarihi: 07.05.2009 - 11:12
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: DEME BARİ
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
DEME BARİ
21 Mesaj -
DEME BARİ


Bir yudum aşkını bana çok gördün
Çöllere atıp da yüz deme bari
Vermek istemedin istemek verdin
Kendini kendinden süz deme bari

Hem her şeyde varsın hem hepsinde yok
Elestte tek oldun dünyada bir çok
Hem yay ol diyorsun hem hedef hem ok
Çıktığım yokuşa düz deme bari

Beni tat diyerek sen beni tattın
Sanki beni benim için yarattın
Vuslat bile yoktu hicrana attın
Bensiz ol benimle gez deme bari

Tövbeye muhtaçken tövbemin ahı
Sensiz işlemedim hiç bir günahı
Madem ki sağımdan çektin eyvahı
Solumda durana yaz deme bari

Güya her perdeden öte yerdesin
Ya perde yok ya sen sana perdesin
Tamam sustum sormuyorum nerdesin
Taktığın perdeye göz deme bari

Nice dilberleri peşine takıp
Kimin yolda kimin çölde bırakıp
Hadi gel der gibi ıraktan bakıp
Düştüğüm ahvale naz deme bari


SERDAR TUNCER
Ekleme Tarihi: 07.05.2009 - 09:47
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Diyemediklerim var..
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Diyemediklerim var..
21 Mesaj -
Diyemediklerim var...
Güz beni bekler Efendim,
Bozkır rüzgarlarının önüne katılmış bir yaprağım.

Sürüklenip gelmişim kapına . Yüreğimde bir sonbahar telaşı. Bir göçmen kuşlarına bakıyorum bir kendime... Gökyüzünde kuşlar kafilesi döne döne uçuyor. Renkli, ahenkli. Her kanat çırpışında yaralı bir kuşun bin tılsım gizli. Soğuk ve bezgin rüzgara inat göçüyorlar ılık iklimlere.

Bense utanılası bir kördüğümü çözmeye çalışıyorum yıllardır. Hayatın gizi üzerine bildiklerimi, bilmediklerime ayarlıyorum. Çözmüyorum bu kördüğümü. Çözemiyorum. Düğüm üstüne düğüm atıyorum aslında.

Yolumu şaşırmışım Efendim,

Irmakların coşkusu, göğün mavisi, güneşin altın saçları, rüzgarın hüzünlü uğultusu, denizin sonsuzluğu yakalıyor ruhumu binbir yerinden. Dünya dönüyor mütereddit.

Dökülüyorum yollarına. Sana gelen yollara düşüyorum.

Bir söz düşür yüreğime göklerden gelen.

Yaralı yüreğime bergüzar olsun.

Diyemediklerim var.

Söz beni bekler Efendim,...

Diyemediklerim yakar gönlümü. Gönül can evi, gönül beytullah. Bir celsede düşür yüreğime közü. Hakk Hakk diye yak közü. Kar yüzü görmemiş bir ateş yansın yüreğimde. Biraz kül biraz duman olayım... Ellerim yaralı bir kelebek, kanat çırpsın göklere... Dualar yorgun düşsün dudaklarımda.

Bir kör kuyuda Yusuf olayım. Efendim, Çöllere düşeyim sonra. Çöl yürek yangını. Yürek kavrulan çöl. Mısır’a hiç varmasa yolum. Yayan yapıldak çöllerde savrulayım. Bir çöl ikindisinde diktiğim gül, bir çöl seherinde açsa yine. Çöl Hüseyin demek. Hüseyin çöl gibi yakar gönlümü. Çöl bir ermiş.
Her dem şükreden, tazelenen. Gündüz yakan, gece üşüten. Bir tarafı vaha, bir tarafı serap.

Çöl ceylanlarının âhı vursun yüreğime. Bir avcı ol, gönder oklarını kalbimin dehlizlerine.

Köz beni bekler Efendim,

Diyemediklerimi sen söyle yüreğimin tenhasına...

Vefasız yüreğime intizar olsun...

Göremediklerim var.

Göz beni bekler Efendim.

Sevdam hangi ırmağa düşmüş ... Hangi umman bekler beni... Hangi dağlar saklar beni? Hangi dualara düşer dileğim?

Ayaklandır damarlarımdaki donuk kanı. Güzel dualar adına, bir ırmağın akışına kat beni. Yatsı ezanı okunurken bir vav gibi eğileyim, büküleyim sevgilinin dergahında. Bir elif gibi mağrur, bir mim gibi mesrur, dizileyim sevgilinin yollarına. Helal bakışlara çeleyim gönlümü. En sevgilinin kapısında durayım kırk yıl Yunus misali. Bu zindan, bu yeryüzü kara bahtım ola...

Kervan göçmeden Efendim , kalmadan dağlar başında ebedi bahçelere gitmek diler bu gönül.

Ebedi bahçelere gitmek diler bir şafak vaktinde ruhum..

Kendimden geçmişim, kendimden uzaklara düşmüşüm, senden himmet diler bu yürek...

Öz beni bekler Efendim,

Göremediklerimi sen göster bana...

Gözlerim birbirinden bî-haber olsun.
Bilemediklerim var.

Giz beni bekler Efendim,

Bir musikarın nağmesinde gizli tılsımlı sözler. Bir peygulegüzinim dağlar başında. Karanlık nura akar. Yalnızlık çıkmazında bir akşam üstü o nura aksa yüreğim. Bildiğim bütün şeyleri unutsam. Ebedi bir huzura, ebedi bir hayata ayarlasam düşlerimi. Giden kuşlarım dönse uzaklardan. Sonra...

Sabah sisi gibi düşsem yollara . Aşk kervanı karşılasa beni ansızın. Sevgiliye giden kafileye katılsam. Kalmasam dağlar başında. Gönül şehri baştan ayağa can kesilse. Yakup’un sabrı bilese sabırsızlığımı.

Bir giz düşür yüreğime Efendim,

Kurtulayım ruhumun hamallığından. Bilemediklerimi sen söyle bana...

Bildiklerime efsunkâr olsun.

Silemediklerim var.

İz beni bekler Efendim,

Sadakat içlenip sözlendiğinde, dönüp dönüp bakıyorum mahrem- esrarıma. Ne zamanlar akmış hayatın yanağından. Bir gözyaşı, bir hüzün, bir güz yağmuru gibi yitip gitmiş nice zamanlar.... Geriden geriye avucumda, heybemde kalanlar beni taşımaz yarınlara diyorum. Hiçlik denizindeyim şimdi. Bilemediklerim, göremediklerim, diyemediklerim, silemediklerim ve soramadıklarım yüzünden olsa gerektir çektiğim bunca çile.

Yollarıma çizdiğim izleri silmek gerektir.

Bir giz düşür yüreğime Efendim. Beni ona götüren bir iz düşür yollarıma.

Gideyim.

Silemediklerimi bırakarak. Bilemediklerimi bildiklerimden çıkarak.
Gideyim artık Efendim...

Bir giz düşür yüreğime...

Bu yürek tâ ebede hizmetkâr olsun.



http://www.samanyoluhaber.com/haber-148290.html


tıklarmısınız..
Ekleme Tarihi: 06.05.2009 - 16:01
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ŞEREF DUYUYORUM
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
ŞEREF DUYUYORUM
21 Mesaj -
Şuan okuyacağınız konu aslında Tüm ümmetin olması gerekne bir ahlakı.

Allah cc Peygamber(as)e efendimize hicret emrini verdikden sonra herkezin bildiği gibi Medineye gelirler.Artık medine yurtdur vatandır karargahdır yönetim merkezidir..Asıl anlatmak isteiğim Medineli Ensarın burdaki ahlakıdır..Onlar Mekkeden gelen kardeşlerine müminlere evlerini sofralarını vs..açtılar..Hayatın her alanını ortak kullandılar.Herşeylerini paylaştılar.Beraber ağladılar beraber güldüler dertlerine ortak oldular..


Benim baba tarafımdan dedem ilk büyük sürgünde çeçenyadan gelmiş,Anne tarafından dedemse İmam Şamil ile gemiyle istanbula gelmiş.Kafkasyadan gelen ev yok aş yok yer yok hiçbirşey yok,Aileler dağılmış.Kimi şehit düşmüş kime yaşam mucadelesinde..

Burda dikkat etmek istediğim konu Nasıl medineli ensar herşeylerine mekkeli mümin kardeşlerine ortak ettilerse paylaştılarsa Bu Müslüman Türk milleti de öyle ortak etmiş..Memleketlerin engüzel yerlerini bizler ile paylaşmış..Evlerini sofralarını acmış,ekmeklerini paylaşmış.

Benim veya sizin hangi milletden olduğunuz pek önemli değil ama Allahın medineli ensara vermiş olduğu ahlakın aynısını yaşıyan uygulayan bu milletin toprağında yaşamakdan,onların Bayrağı altında olmakdan,sofralarındaki helal ekmeklerinden yemekden büyük şeref duyuyorum.


Hiç bir müslümanın imanı nankörlüğe musade etmez..Büyük osmanlı topraklarının çekildiği yurtlara bir bakın hep dert sıkıntı ızdırap.

Bugün dünyanın herhangi bir yerinde bir hrıstiyana dokunsanız vatikan var ABD var,bir yahudiye dokunsanız israil var.Ama ne yazikki islam corafyasında sancı diz boyu kulak verecek tek müslüman devlet adamı yok..

Gelin herkes düşünsün..Bu coğrafyada yaşananlar neyin hesabı neyin oyunu bir düşünelim..Yıllarca islama hizmet etmiş bu millet kısa bir sürede niye bu hale geldi.Niye bu memleketde Türk olduğunu söyleyen insanlara faşist veya sus bunun dinde yeri yok diye tenkit edildi..Niye başka bir ırkdan gelen birileri bunu söyleyince hep sahip cıkılıyor

Elbetde Allah cc kimi ne murad etmişse o öyle yaratıldı
Türkse türkdür,Kürdse kürddür,Arapsa Arapdır,Almansa almandır.Elbetde bunlar dini ölçü değildir..Ama Türk olmadığı halde MEDİNELİ ENSAR ahlakı olan bu milleten olmayı onlar ile aynı sofrayı paylaşmayı aynı bayrak altında yaşamayı seviyor ve haz alıyorum..Bana nezaman sorulsa aynısını diyeceğim..

Avrupa birliği adı altında onlar aralarında sınırları kaldırıp birleşirken niye bizlere azınlık haklarını verin vs..diyerek ayırmaya kalkışıyorlar..

Bu millet yıllarca bizlere Abilik yapmadımı
Bırak abiliği Hizmet etmedimi
Ekmeğini bölmedimi
Bugün dahi Müslüman türk milletinin çektiği sıkıntılar gecmişde bizlerin onlara miras bıraktığımız sıkıntılar değilmi
Bu olanlar kimin ekmeğine yağdır...


Allah her dönem dinin üstün tutan kavimler yaratır(amenna)Acaba Allah cc suan yeryüzünde niye Ümmetin derdini dert eden bir milleti başımıza koymuyor getirmiyor..Acaba biz müslüman milletler Bu aziz millete gecmişde nankörlük yaptıkda Allah cc..bizlere cezamı veriyor...

Geçmişde birbirlerini katleden Katolik-ortadosk-protestanlar niye bugün gelipde benim ülkemde istanbulumda kilise balkonlarından el ele pozlar veriyorlar..Bu mesaj kimedir..

Ben türk olmayan bir müslüman olarak ölene kadar bu milletin yanında olacağım..Onlar ile gülecek onlar ile dertleneceğim..Onlara nankörlük etmiyeceğim..
Bana ekmek veren toprak veren sofrasını paylaşan bu milleti seveceğim...



KENDİNİ AYDIN SANAN İLERİCİ
ÜÇ KITAYA HÜKMETMİŞ ATANMI GERİCİ
Ekleme Tarihi: 13.11.2008 - 12:06
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ANNECİĞİM
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
ANNECİĞİM
21 Mesaj -
Selamun Aleykum.Bugün musade varsa Allah cc nazarında kutsal bir yeri olan ANNELERİMİZDEN bahis etmek isterim.

Annelerimiz,Hastalandığımızda bizimle tek hastalanan.Yaşımız kaç olursa olsun bizi hep küçük gören öpen koklayan.Bizimle gülen,bizimle ağlayan.Aşık olduğumuzda tek konşabildiğimiz onu nasıl sevdiğimizi anlatabildiğimiz.Yani hayatda bizi bizden daha iyi bilen tanıyan o kutsal varlık Ana.

Bizler bir ömür Allah cc ümmete ikram ettiği o Cennete ve nimetlerine kavuşmak için mucadele veriyoruz.Hayır yapıyoruz amel işliyoruz insanlara iyi davranıyoruz.Yani Allah cc hoşnut olacağı nekadar amel ve fiiliyat varsa yapıyor ve koca ömür veriyorsunuz.İşte sizin koca ömür verdiği her anında hayır hasenat ile gecirdiğiniz ve sonunda gitmeyi arzu ettiğiniz cenneti Allah cc Annelerin ayakları altına sermiş.İşte Güzel kardeşim Anne demek dile nekadar kolay değilmi.Allah cc peygamberlerini emanet ettiği bu büyük insan ana.Nice yiğit insanların cenk meydanlarında heybetinden korku salan insanların bile önünde iki büklüm edip elini öptüren ana.


Aslında bugün şiir yazacaktım.Ama biryerde kuluçkaya yatmış bir tavuk gördüm.İşte o an aklıma analar geldi.Tavukda olsa o yavrularının anası.Yumurtalarının üstüne yatmış,sanki etrafda bir tehlike hissetmiş de evlatlarını korumak için hazır bekler gibiydi.

O an dedim Yarab ne büyüksün.Tavuğada bile evlat sevgisi ana muhabbeti vermişsin.Gözünden sakınır gibi tehlikeden korur gibi onların doğacağı günü bekliyor.Doğsalarda gagalarından ellerinden ayakların öpsem koklasam der gibiydi.Hayvanat alemine bir bakın anne sevgisi sevkati aynıdır.Evlatlarını koruyan gözünden sakınan öpen koklayan doyuran anadır.Onun için Ana çok büyük bir varlıkdır.


AĞLARSA ANAM AĞLAR GERİSİ YALAN AĞLAR.
TÜM ANALARIN ELLERİNDEN ÖPER,ŞİMDİDEN KADİR GECELERİNİ VE BAYRAMLARINI KUTLARIM.
-KARDEŞİM KADİR GECESİNİMİ ARIYORSUN ANANIN AYAĞI ALTINDADIR
-CENNETİMİ İSTİYORSUN ANANIN AYAĞI ALTINDADIR
-ALLAH CC SENDEN HOŞNUTMU OLSUN İSTİYORSUN ANNENİN GÖNLÜNÜ AL
-BU DİNE HİZMETMİ ETMEK İSTİYORSUN.ÖNCE ANNE VE BABANA HİZMET ET
-BEN PEYGAMBER KOKUSUNU DUYMAKMI İSTİYORSUN ANNENİN KUCAĞINI KOKLA



ANNECİĞİM SENİ ÇOKKKKK SEVİYORUM


(Anneler hakkında sizlerinde yorumlarınızı bekliyoruz)
Ekleme Tarihi: 20.09.2008 - 18:02
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Son sözlerim
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Son sözlerim
21 Mesaj -
Yazıdığım kalemim kırıldı,belki Hayata son sözlerim bunlar
tabibler toplanmış diyor üçün ya beşin var
Dayanmadı yüreciğim istanbul seni sevmeye
Ne yapalım dostlar inşallah buluşuruz mahserde
Mechullerden bir el uzandı gelmezmisin yanımıza
Gelmek ne demek bir ömür vermişim ben sana
Yaşayan leş olmakdansa ölüp diri kalmak isterim
hastalıkdan ölen şehitmiş
Ben zaten talibim
Kalp kırmamak için kendi kalbimi kırdım
hakkınızı helal edin dostlar
bugün varım yarın yokum.
Artır Yarabbi bendeki bu hastalığı
Şifasınıda verme kabul et duamı
eğer sonu ecelin Varmaksa Sevgiliye
Ben onada hazırım
gelsin Başım gözüm üstüne
mechullerdeki-gül

çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile ayrı kalamam senden..Artık o payda bitti Ben senden razıyım acaba SEN (c.c) benden ?


Bu mesaj 1 kez ve en son mechullerdeki-gül tarafından 15.08.2008 - 10:51 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 15.08.2008 - 10:51
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: CANIM İSTANBUL
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
CANIM İSTANBUL
21 Mesaj -
CANIM İSTANBUL

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...

NECİP FAZIL KISAKÜREK
Ekleme Tarihi: 15.08.2008 - 10:49
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Nusret abi seni çok özledik
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Nusret abi seni çok özledik
21 Mesaj -
Değerli kardeşlerim..Suan yazacağım şahsiyeti hangi katogoriye yazacagıma karar veremedim..Bu şahsiyet benim hayatımda cok önemli yeri olan,dönüm noktası olan bir şahsiyet..Aslında onu herkes tanır belki nusret ismi ile değil ama heredot ismi ile..Delikanda bazı üç-beş arkadaşa bahis etmiştim..O sizlerin televizyonlarda bildiğiniz ekmekteknesindeki heredot cevdetin gercek hayattaki olanı..O dizi de Nusret abimizin hayatını kaleme almış..tabi dizi olması hasabiylede bazı değişiklikler yapmışlardı..Bu abimiz doğma büyüme eyüplü olup orda ikamet eder amma fatih çarşamba suan ismini vermemiyecegim bir geniş çayocagına takılırdı..Kendisi Üstad NECİP FAZILIN talebesiydi..edebiyatcı yazar ve şaiirdi.Kitapları vardı..Geçen sene yani Haziran 2007'de vefat etti.Bizler abimizi Necip fazılın eyüp de bulunan kabrinin yanına defin ettik..Benim hayatım hala etkisi vardır nusret abimizin..Çünkü ben yurt dışında belli bir süre yaşamış belkide farkında olmadan birşeylerini (manevi)kaybetmiş ama dönüşünde Nusret abi gibi bir güzel insanın tam yanında oturup doyumsuz sohbetlerin hülyalarına dalmış bir insan olarak,kaybettiklerimden fazlasını Allahu tealanın izni ve keremi ile Nusret abimizden öğrenmenin muhabbetini yasıyorum suan bile..Çölde susuz kalmış bir insan gibi..Ve aradan yıllar gecti..Biz güzel aziz Vatanımıza Türkiyemize dönmeye karar verdik..Abim ve Ablam onlar evli olduklarında hayatları orda devam etmek zorunda idi.Enazından emekli olana kadar.Ama benim Annem ve babamı orda bağlıyacak birşey kalmamıştı..Doğrusu bende oraları pek sevmemiştim..Belkide bu güzelim Vatanımızda doğmanın gönlümüze verdiği bir özlem bir muhabbetti..Ve birşeyler sebeb oldu biz Vatanımıza döndük..Memleketimiz olan sivasa yerleştik..Bu kezde avrupada yasamanın vermiş oldugu o rahatlığı bulamayışımın zorlukları başladı..Aslında birşeyler arıyor bulamıyor bunu fark ediyordum..Ben İstanbula o Mekke ve Medineden sonra Dünyanın engüzel yeri Allahu tealanın çok güzel olarak yarattığı,şairlerin şiirlerini yazmakla bitiremediği,aşıklar,Arifler,Sultanlar şehri Peyidaht yurduna geldim..Yine bizim hemşehrimiz olan istanbulda Öğretmenlik yapan yavuz adında bir dostum vardı.Onu Aradım.Şuanda istanbulda esenler otogarında oldugumu,yanına nasıl gelebileceğimi sordum.Günlerden cuma idi,sözleştik ve cuma namazından sonra beni gelip alacagını söyledi vede öyle oldu..Neyse geldi sarıldık biraz hasret giderdik.tabi bu ara bende istanbula elimi sallıyarak gelmedim.Daha önce yaptıgım iş görüşmeleri vardı.Beyoğlunda bir firma ile anlaşmış işe başlıyacaktım.Neyse beni aldı biraz dolaştık ve fatih çarşambada ismailağa camiine 100 metre mesafede bir geniş çay ocagı var oraya gidelim,hem ben boş vakitlerimde orada olurum sende öğrenmiş olursun dedi.tamam dedim Elimde kocaman bavulum istanbulun dar sokaklarında gecerek ilerliyoruz..Sonra bir semte geldik.Arkadaşım yavuz bana sordu
-Burası sence neresi dedi
-Bilemiyorum yavuz
ama o sıra gözüm bir fırındaki levhaya ilişdi.
levhada aynen şu yazıyordu
-Karagümrük Pidecisi
Ben ozaman nerde olduğumuzu anlamıştım ama,Yavuz benden önce davrandı ve dediki
-Burası o meşhur karagümrük dedi.
Ozaman biraz tebessümle biraz tuhaflık birbirine karıştı.Allahım bu öğretmen ne işi var burda diye içimden kendime sordum.Hiçbirşey dışardan göründüğü gibi değilmiş..İstanbula geldiğim günden beri en beyfendi ve okadarda mert insanları o semtde tanıdım..Neyse biz asıl gideceğimiz o çayocağına gelmiş.Tabi gelirken eliye bana bazı yerleri gösteriyor tarif ediyordu..Şurası Cerrahi Tekkesi,şu yoldan gidersen fatih camiine gidersin,Derken burası işte ismail ağa camii ve asıl son duragımız olan hayatımda çok şeyleri değiştiren,O çay ocağı.İnsan içeri girerken bile başka bir hava hissediyor.Kokusu değişik Nisbet değişik.İnsanların bakışları bile değişik,Sanki çok eskiden belkide tanışıyormuşuz gibi içten merabalaşmalar,çay ikram etmeler,hal-hatır sormalar.Birde dikkatimi çeken şu oldu hiç ömrümde görmediğim insanlar sadece yavuz öğretmenin arkadası misafiriyim diye kendi evlerine davet etmeler yok bende kalacak öteki hayır bırakmam bende kalacak.işte o an dedim Allahım iyiki vatanıma memleketime dönmüşüm..İşte ülkemin insanları..Bu negüzel bir ahlakdır..Sorarım size dünyada hangi millette var evinin odasının isimi misafir odası olan.Ne güzel bir ahlak negüzel bir adet..Uzun bir hasbialden sonra Yavuz kendisini okula gitmesi gerektiğini benim burda kalmamı okul çıkışında gelip alacagını söyledi.Tamam dedim.Tam çay ocagının girişinin sağında köşe birisi vardı..Üstünde siyah palto elinde gazete..Yavuz ayrılmadan ben o abini yanına bıraktı
-Abi M.H sana emanet.Ben gelene kadar sohbet edersiniz dedi ve gitti.
İşte ben o abinin yanına oturdum ve artık hayatımda herşeyin değiştiğini fark ettim.O yanına oturduğum abi hayatımızın vazgeçilmesi olmazsa olmazı neolursa olsun mutlaka gidip görmemiz gerekn sohbetini dinlememiz gereken,Nusretabimizdi..İnanın eğer musayit olsam burda onu saatlerce yazmak isterdim..Heredot vakti gelince ekmekteknesinde gamsız celali,kirlisi,cengizi,ölü ustası,tolgası,bicanı,fırıncı nusretbabanın çırağı vs..hepsi koşuşurlarya işte ben o hayatın gerçegini gördüm.O bizim hayatımızın olmazsa olmazı idi.Ne yapar ne eder mutlaka yetişirdik...yanına uğrardık..Ondan cok seyler öğrendik..Tophaneli Zenci musayımı,eski istanbul hikayelerimi,tarihe mal olmuş ama içinde mutlaka manevi lezzet olan aşklarmı,ne hikayeler ne hikayeler.Tam 1sene 1 ay olacak vefatına ama inanın birgün dahi onu hatırlamadığım olmadı..Onu tanımanızı cok isterdim..Eğer insanların sabredeceğini bilebilsem onunla gecen yıllarımı burda hergün yazmak isterdim..istanbulda oturan kardeşlerimiz varsa veya ziyarete gelen Kabri Eyüp sultanda Üstadın mezarını sol üst yanında bulunmaktadır.Adı Nusret özcan.Nasılmı vefat etti söliyeyim..Bir sabah yine yarin kapısı calarken..O gönlünü verdiği yarinin kapısında ismini ana ana ruhu verdi..Vallahi allah şahit onu yıkayan imam dahi şahit kimse vefatdan sonra şağ elini kalbinin üstünden ayıramadı..Ve ben şahidim Kabre defin edilirken birileri ile konuşuyordu..Mezarlıda insanlara baktım en yukardan en aşağı hertürden insan vardı..İşte hayat bu değilmi sizi tanıyan bilen herkez sizden razı..Ne güzel hayat değilmi..Üstad seni hala cok seviyor ve özlüyorum..Seni böle itina ile güzel işleyen Ustanında (ksa) O mubarek ellerinden öpüyorum..selametle..,


Herkes küstürüyor seni bana, adını anmamı yasaklıyorsun. Bense sessizce ağlıyorum, sabahlarımda karanlık geceleri buluyorum. Gökkuşağı çıkmıyor artık bu şehirde. Adını yazacak bir defterim bile yok. Kalemimin ucu kırılmış, hatalarımı silme lüksüm yok…
Ekleme Tarihi: 16.07.2008 - 11:01
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: UD-İ
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
UD-İ
21 Mesaj -
AH DEYİP BAŞLADIM SON SÖZE
SANKİ SONBAHARIN SONUNDAYIM.
DALINDA BİR YAPRAK
HA DÜŞTÜ HA DÜŞECEK
SANKİ KENDİME BAKMAKTAYIM.
ÇALMAZMISIN EY UD-İ
O BİZİM ŞARKIMIZI
DALIPDA ESKİLERE
O HÜZZAM PARÇAYI.
TEN AĞIZIMI KAPATTIM
RUHUM KONUŞUYOR ŞİMDİ
SARARDIM KURUDUM
AMA O ŞARKI
HİÇ BİTMEDİ.
GECEYARISI MASADA KALMIŞ
O YARIM BARDAK SU GİBİYİM
ÖMRÜM YARI BOŞ YARI DOLU
HANGİ GÜLE GÜLEYİM
ARASAT KALDI GÖNLÜM
ÇALMAZMISIN EY UD-İ
O BİZİM ŞARKIMIZI
DALIPDA ESKİLERE
O HÜZZAM PARÇAYI.
BİTTİ ARTIK HERŞEY
SONUN SONUNDAYIM
SENDEN SES GELMEZ OLDU.
KİM ÇALACAK ŞARKIMIZI
SENDEN BAŞKASINA BİLEMEZ
HÜZZAM-I AŞKI
MECHUL YOLCU GİBİ
GELDİN GEÇTİN ÖMRÜMDEN
HER TELİNDE BENİ ANLATTIN
ÇOK ŞEYLER GÖTÜRDÜN ÖMRÜMÜZDEN.
mechullerdeki-gül




Herkes küstürüyor seni bana, adını anmamı yasaklıyorsun. Bense sessizce ağlıyorum, sabahlarımda karanlık geceleri buluyorum. Gökkuşağı çıkmıyor artık bu şehirde. Adını yazacak bir defterim bile yok. Kalemimin ucu kırılmış, hatalarımı silme lüksüm yok…


Bu mesaj 1 kez ve en son mechullerdeki-gül tarafından 10.07.2008 - 14:38 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 10.07.2008 - 13:05
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Zülf-ü Kaküllerin Amber Misali
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Zülf-ü Kaküllerin Amber Misali
21 Mesaj -
Zülf-ü Kaküllerin Amber Misali
Buy-U Erguvan Dan Güzelsin Güzel
Kızarmış Gonca Gül Gibi Yüzlerin
Şah-I Gülistan Dan Güzelsin Güzel

Yüzünde Yeşil Ben Aşikar Olmuş
Çekilmiş Kaşların Zülfikar Olmuş
Gözlerin Aleme Hükümdar Olmuş
Mihr-İ Süleyman Dan Güzelsin Güzel

Kurulmuş Göğsünde Bahçe-İ Vahdet
Hatmolmuş Kadrinle Tubayı Hikmet
Cemalin Seyreden İstemez Cennet
Sen Huri Gılman Dan Güzelsin Güzel

Gözlerin Velfecri Benzer İmran E
Seni Seven Aşık Olur Divane
Yanakların Şule, Vermiş Cihana
Yüz Mahı Taban Dan Güzelsin Güzel

Çiğ Düşmüş Çayıra Benzer Yüzlerin
Âşıkın Öldürür Şirin Sözlerin
Mısrın Hazinesi Değer Gözlerin
Zühre-İ Rahşan Dan Güzelsin Güzel

Sıdkı Der Suretim Hattın Secdegah
Cümle Güzellere Oldum Pişegah
Güzeller Tacısın Yüzün Padişah
Yusuf-U Kenandan Güzelsin Güzel
Ekleme Tarihi: 02.07.2008 - 13:56
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Cecen Lider Yavderbayevin Ardindan(Sehit)
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Cecen Lider Yavderbayevin Ardindan(Sehit)
21 Mesaj -
Çeçen bağımsızlık mücadelesinin kahraman evladı Zelimhan Yandarbiyev şehit edildi. Bu olay Çeçen Bağımsızlık mücadelesinde yeni bir döneme girişin ifadesidir. Zelimhan Yandarbiyev Çeçen halk hareketinin, Vaynah Partisinin kurucusuydu. Çoğu insanın bilmediği o, Cevher Dudayev'i ikna ederek, bu hareketin başına getiren isimdi. Yandarbiyev hiçbir zaman makam mevki peşinde koşmadı, birinci adam olma hırsıyla yanıp tutuşmadı.

Dudayev'in şehit edilmesinden sonra devlet başkanı yardımcısı olarak onun yerine geçmiş, seçimlere kadar ülkeyi yönetmiştir. Yandarbiyev Çeçenistan'da son derece demokratik bir seçim gerçekleştirerek, kendisinin de katıldığı seçimleri Aslan Mashadov'un kazanması üzerine görevi büyük bir memnuniyet içinde ona devretmişti.

Zelimhan Yandarbiyev'i 1999un Aralığında yüz yüze tanıdım. Kendisiyle oluşan dostluğumuz bugüne kadar devam etti. Yandarbiyev bir şair, aynı zamanda da fikir adamıydı. O, Kafkasya Birliğinin yılmaz bir savunucusuydu. Büyük sıkıntılar içinde örgütlemiş olduğu Çeçen mücadelesini bütün dünyaya duyurmaya kararlıydı.

Rusya Hükümeti Zelimhan Yandarbiyev'i terrörist olarak ilan etmiş, hatta İnterpolde arananlar listesine koydurmuştu. Aynı uygulamayı Ahmet Zakayev ve Movladi Udugov için de yapmıştı. Zakayev batı ülkelerinde elini kolunu sallayarak gezebiliyor, Yandarbiyev de Rusya'nın defalarca iade talebinde bulunmasına rağmen Katar tarafından iade edilmiyordu.

Yandarbiyev'in de birçok Çeçen lider için uygulanan yasaklar çerçevesinde Türkiye'ye girişi yasaktı. Bu durum Yandarbiyev'i çok üzmüştü. Çeşitli basın organlarında çıkan Usame bin Ladin ve el-Kaide bağlantılarıyla ilgili haberlerden dolayı oldukça üzgündü.

Yandarbiyev terörizme karşı olan bir insandı. O Rus devlet terörü altında soykırıma tabi tutulan insanlarının problemlerini dünyaya anlatmanın derdindeydi. Bütün bu söylentilerin sebebi Yandarbiyev'in 11 Eylül öncesi dünyada Çeçen bağımsızlığını tanıyan tek ülke olan Afganistan'ın Çeçenistan Büyükelçiliği unvanını taşımasıydı. Afganistan'a bu sıfatla gidip, Taliban yönetimi ile bu çerçevede görüşmeleri olmuştur.

Denize düşen yılana sarılır atasözü çerçevesinde destek bulabildiği her yerle temas kurmaya çalışan Zelimhan Yandarbiyev'in bu temasları anlaşılır şeylerdir. Yandarbiyev'in temasta olduğu dönemde Afganistan Türkiye dahil birçok ülkenin resmen tanıdığı ve temasta bulunduğu bir ülke statüsündedir. Yandarbiyev gibi ülkesinin bağımsızlığı için mücadele veren insanları terörist yaftasıyla damgalamak haksızlıktır. Bir zamanlar terörist olarak nitelenen Fidel Kastro ve Yaser Arafat gibi isimler bugün devlet başkanı protokolündedirler.

Zelimhan Yandarbiyev'in onlardan aşağı kalır hangi yönü vardır? Bugün 1994en bu yana Çeçenistan'da öldürülen sivil insanların sayısı resmi rakamlara göre 250 bini geçmiştir. Eğer Rusya bu öldürülenlerin hepsinin savaşçı olduğunu iddia ediyorsa unutmayalım ki, bütün Çeçenlerin toplam nüfusu ancak bir milyondur. Bir kıyaslama açısından ifade ediyorum. Her gün televizyonlarda seyrettiğimiz Filistin-İsrail çatışmalarında İntifada'nın başlangıcından bugüne her iki taraftan ölenlerin sayısı 4.000i bile bulmamaktadır. Bu kadar büyük bir vahşeti görmezden gelip Yandarbiyev ve arkadaşlarının Çeçenistan'ın bağımsızlığı için gösterdikleri çabayı terörizm damgası ile karalamak büyük bir saygısızlıktır.

Dudayev'in şehit edilmesiyle Çeçen mücadelesi sona ermemiştir. Yandarbiyev'in şehit edilmesi de bu mücadeleyi sona erdirmeyecektir. Ruslar eğer Yandarbiyev'in şehit edilmesinde dolaylı da olsa yer almışlarsa, bu önümüzdeki günlerde kanlı bir hesaplaşmayı beraberinde getirecektir. Yandarbiyev'i şehit ederek, kendi kamuoylarına terörizmi yok ediyoruz mesajı vermeye çalışan Rus siyasetçileri büyük bir yanılgı içindedirler. Yandarbiyev Çeçen mücadelesinin daha kanlı bir şekle dönüşmesinin önündeki en büyük emniyet sübaplarından biriydi. Onun şehit edilmesi Çeçenistan'da mücadele veren mücahit gruplarının bir kısmını intikam duyguları içine çekecektir.

Avrupa Parlementosunda Çeçenistan için önemli barış girişimlerinin yapıldığı, Aslan Mashadov tarafından sunulan barış planını 145 Avrupa parlamenterinin imzaladığı bir dönemde Yandarbiyev'in öldürülmesi barışa sıkılmış bir kurşundur.

14 Şubatta Rusya'da yapılacak başkanlık seçimleri öncesi meydana gelen bu suikast Çeçen mücadelesini belki de daha kanlı bir safhaya sürükleyecektir. Bu savaşın devamından medet uman Rus silah tüccarları ve Rus şahinleri farkında olmadan yeni bir kan davası yaratıyorlar.

Ömrünü Çeçenistan bağımsızlığına adayan Zelimhan Yandarbiyev bu dünyada kendi halkı için derin izler bırakarak, aramızdan ayrıldı. Onu tanımaktan, onunla arkadaşlık yapmaktan her zaman onur duydum. Onu çok özleyeceğim. Mekanı cennet olsun. Bütün Çeçenlerin, bütün Kafkas halklarının başı sağ olsun.
Ekleme Tarihi: 17.04.2005 - 15:04
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ölmeden Cecen Cumhurbaşkanının halkına seslenişi
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Ölmeden Cecen Cumhurbaşkanının halkına seslenişi
21 Mesaj -
Değerli vatandaşlarım, kardeşlerim!



Bugün 23 Şubat, Avrupa parlamentosunun da kabul ettiği gibi, Çeçenlerin, Sibirya, Kazakistan ve Kırgızistana sürülmesi olayı olan soykırım eyleminin 61. yıl dönümüdür. O zamanın acıları ve kayıpları bizim için maalesef bir tarih olamadı. Zamanımızda da, ama daha sinik ve kötü metotlarla gerçekleştirilen soykırım, bugünkü hayatımızın bir parçası oldu.



Çeçenlerin tarihini analiz ederken, kendimize bir soru soruyoruz: neden Beriya ve Stalin 1944 yılı kış mevsiminde Çeçenlere bu barbarlığı yaptılar?



Maalesef, kızıl ideolojinin kandırdığı insanlar, Çeçenlerin her türlü yolsuzluk ve canilikle suçlandığı propagandalara inanıyorlardı. Fakat bu soykırım Aralık 1994 yılında, ama bu sefer demokrasi renklerinde, yine yaşandığı zaman, iyi niyetli insanların hepsi bir şey anladılar: Çeçenlerin tek suçu bağımsız, özgür olmak, kendi gelenekleri ve kültürünü yaşamak, dilini kullanmak ve kendi vatanında yaşamayı istemek, Çeçenlere has olan diğer her şeyi yapmak idi. Kendi insanlık dışı rejimine Çeçenleri tehdit olarak görenler için bu özellikler, en büyük suçu teşkil etti.



İyi ki insanlar artık o kadar kolay kandırılamıyor ve insan hakları savunma örgütleri, Çeçenler de dahil küçük halkların sorunlarını anlayarak, devamlı gözlem yapıyorlar. Ben bunu Çeçenlerin zaferi olarak görüyorum, çünkü kendisini haklı gören bir halkı yok etmek yada ona karşı zafer kazanmak mümkün değildir.



Değerli kardeşlerim! Tam 11 yıl önce 23 Şubat 1994 yılında ülkesi için yaptığı mücadelede hayatını veren Çeçenistan İçkeriya Cumhuriyetinin birinci Cumhurbaşkanı Cevher Dudayev, halk mitinginde konuşurken, hafızamızdan silinmeyecek sözler sarf etti: "Acı duymayı ve ağlamayı bırakın! Bugünden itibaren Acı günü Çeçen milletinin Teceddüt Günü olacaktır!"



Çeçen ulusunun büyük evladı Cevher Dudayevin bu kararında, Çeçenlerin nihayet barış dolu hayat yaşayacakları ve Vatanı için, özgür ve bağımsız bir devlet inşa edecekleri umudu var idi. Ama gerçekler şu ki, o zamandan beri Çeçenleri bir kez daha sürmek niyetinde olan Kremlin için, bizim barış severliğimiz ve refahımız, bir ölüm fermanı gibidir.



Rusyanın, Çeçen devletini tamamen yok etmek için başlattığı ve 11 yıldır süren savaş sürecinden sonra emin bir şekilde şunu söyleyebilirim: "Düşmanların planları hayata geçirilemeyecektir! Çeçenler kendi topraklarında hiçbir zaman köle olmayacaklardır!".



Evet, bugün zor, çok zor bir durumdayız. Rus haydutların Çeçen topraklarında her gün kadınları, savunmasız yaşlı insanları ve çocukları katlettiklerini görmek çok zor. Öldürülen yüz binlerce insan, yargısız infazlar ve korkunç işkenceler, bunların yanı sıra toplama kampları ve insanların iz bırakmadan kaybolmaları, kaçırılmalar, rehineler, vatandaşlara kolektif sorumluluk yüklemek ve saire insanlığın geçmişinde tecrübe olarak bıraktığı ve rezil olan her savaş metodu, Kremlin rejimi tarafından Çeçenlere karşı bugün kullanılmaktadır. Soykırımımız için yapılmaktadır.



Yalanların dünyayı yönettiği ve gerçeklerle dalga geçildiği, sorumluluk hissinin zayıflık belirtisi gibi algılandığı bu dünyada insan olarak kalmak ve düşmana onun kendi silahı ile cevap vermemek çok zor. Ama biz güçlüyüz ve bizim gücümüz doğru olduğumuzu bilmektir. Çeçenlerin asırlarca biriktirdiği tecrübe, hiçbir silahın ve gücün, Çeçen Ulusunu Bağımsızlık yolundan alıkoyamamağını göstermiştir. Savaşçıyı güçlü yapan silahı değil, onun Ruhudur. Çeçenlerin kalplerindeki güç ve Özgürlük sevdası ise, yok edilemeyecek kadar güçlüdürler.



Bunun ispatı olarak, Çeçen ordu birliklerinin benim emrim doğrultusunda bir ay süre ile tek taraflı olarak saldırı eylemlerini durdurmalarıdır. Düşmanın şerefsizliğini görmek ve silah ile karşılık vermemek, bir savaşçı için çok zor bir durumdur. Ama biz bir kez daha gösterdik bizim mücadelemiz, halkımızın özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadelemizdir, dünya medeniyetini yok etmek isteyen terör güçleri ile alakamız yoktur. Biz bunu gösterebildik. Biz, Çeçenler, bu medeniyetin savunucularıyız, çünkü demokratik değerleri biliyoruz. İnsanların asırlar boyunca milyonlarca insanın hayatını kurban ederek kazandıkları bu değerleri biz de aynı yoldan kazandık.



Rusyaya barış teklif ettik ve bir kez daha teklif edeceğiz, çünkü barış eli uzatmak güçlü tarafın işidir. Kendi gücünden emin ve haklı olduğunu bilen bir insan, başkalarının hayatını kurtarmak için böyle bir adım atabilir.



Barış teklif ederken savaşmaya da hazırız, çünkü insanlık onurumuzu savunmamız gerekiyor. Bunu bize Allah vermiştir. Bu basit gerçekleri kimin anlamadığını hep beraber görüyoruz. Hastalık derecesine ilerleyen isteklerini kimin durdurmadığını da görüyoruz. Benim düşüncem anlaşmamakta inat zayıflığın ve deliliğin örneğidir ve bunu herkes er yada geç anlayacaktır. Ancak karşılıklı iyi niyet Rus-Çeçen savaşını durdurabilir başka bir şey değil. Bunun için iyi niyeti olan herkese söylüyoruz: "Barışa gelin!"



Aynı zamanda gördük ki, bu savaş ile kendi refah düzeylerini yükseltmek isteyen ve kardeşlerinin kemikleri üzerinde zengin olmaya çalışanların yanı sıra, Bu varlığın yok edilen halka ait olduğunu anlayan insanlar da var. Allahın adı ile yemin ederim ki, hiç kimse Çeçenlerin intikamından kaçamayacaktır!



Değerli kardeşlerim! Halkımıza, Direniş güçlerine yaptıkları yardımlar ve büyük sabırları ile cesaretleri için teşekkür etmek istiyorum. Eğer siz ve büyük direniş gücünüz olmasa, Rusya gibi büyük bir devlete karşı direnme gücümüz olamazdı. Büyük devletler bile bunu hayal edemezler. Allah görüyor ki, düşmanı durdurmak için ve çok acı çeken topraklarımızda barışı sağlamak için mümkün olan her şeyi yapıyoruz. Bunun için her türlü zorluğa katlanmaya hazırız.



Gerçekleri yalandan ayırabilen ve savaşan Çeçen halkı ile sesini bir edebilen herkese teşekkür etmek istiyorum. Deliye dönen soydaşlarının gürültülerini susturmaya çalışan Rus insanlar da bunlara dahildir. Çeçen halkı size müteşekkirdir.



Yüce Allahin büyüklüğüne ve merhametine inanınız dünyada adaletin zamanı gelecektir. Çeçenlerin asırlar boyunca devam eden sevdası: Özgürlük, Barış ve Refaha inancımızın temeli de bu.

Allahu Ekber!

Aslan Mashadov,
Çeçenistan İçkeriya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Ekleme Tarihi: 06.04.2005 - 19:30
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HER BİRİMİZ MASHADOV OLACAĞIZ"
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
HER BİRİMİZ MASHADOV OLACAĞIZ"
21 Mesaj -
Çeçen cihadının efsane devlet başkanı Aslan Mashadov'un Rus katiller tarafından Tolstoy-Yurt kasabasında şehid edilmesi Çeçenleri yıldıramadı. Vakit'in Fenerbahçe Mülteci kampında ziyaret ettiği Çeçenler: "Biz yüzyıllardır Çeçenistan'da bağımsız bir İslâm devleti kurmak için Rus kafirlere karşı savaşıyoruz. Bu uğurda binlerce şehid verdik. Mashadov'un şehadetine üzülmüyor, bilakis seviniyoruz. Çünkü Mashadov her Çeçen'in en büyük hayali olan şehidlik makamına ulaştı" şeklinde konuştular.

"HER BİRİMİZ MASHADOV OLACAĞIZ"

Babası da tıpkı Mashadov gibi Çeçen cihadında şehid olan 15 yaşındaki yetim İlyas Hasayev, Mashadov'un bütün Çeçen yetimlerin manevi babası olduğunu söyledi. 3 kardeşi ve annesiyle birlikte Fenerbahçe Mülteci kampında kalan Hasayev sözlerini şöyle sürdürdü; "Ruslar tıpkı Mashadov gibi benim babamı da acımasızca şehid ettiler. Devlet başkanımız Mashadov bizim geleneklerimize göre bütün Çeçen yetimlerin babası sayılırdı. Biz, bir bakıma babamızı kaybettik. Benim en büyük hayalim bir an önce büyüyüp, Mashadov gibi bilgili ve cesur bir Çeçen savaşçısı olmak. Putin Mashadov'u şehid etti. Fakat her birimiz büyüyünce birer Mashadov olacağız."

ALLAH VAR; PROBLEM YOK

Birçok yakını Ruslar tarafından şehid edilen Said Ali de son Çeçen kalana kadar özgürlük mücadelelerinin süreceğini belirtti. Mashadov'u yakından tanıyan Ali; "Şehidimiz her şeyden önce, Çeçenistan'ın bir gün özgürleşeceğine sonuna kadar inanan bir insandı. Halkımızdan hep özgür Çeçenistan'da yaşamanın hayalini kurmalarını isterdi. Ruslar bir ara ona Çeçenistan'ı terk edip, her hangi bir İslâm ülkesine gitmesi için pazarlık teklifinde bulundular. Bu pazarlık teklifi üzerine Ruslara şu tarihi cevabı vermişti: "Ben her Çeçen gibi dinim ve ülkem adına savaşmak için Allah'a söz verdim. Sizin pazarlık tekliflerinizi elimin tersiyle itiyorum. Allah'la pazarlık yapan, insanların pazarlık tekliflerine aldırış etmez." İşte Mashadov böyle bir insandı. Çeçen halkı olarak son zamanlarda zor günler geçirsekte bizler "Allah var, problem yok" sözüne inanan insanlarız. Ben inanıyorum ki Mashadov'un şehadeti mücadelemizi daha da güçlendirecek" dedi.

TAM BİR ÇEÇEN GİBİ ÖLDÜ

Mashadov'un teslim olmayıp Ruslara karşı savaşarak, tam bir Çeçen gibi öldüğünü ifade eden Nasruddin Basayev ise Mashadov'un şehadetine üzülmediğini, bilakis sevindiğini söyledi. Basayev; "Bütün insanlar bir gün mutlaka ölecek. Önemli olan en iyi şekilde yaşayıp, insana cenneti kazandıracak bir şekilde ölmektir. Devlet başkanımız Mashadov cenneti kazanarak Hakk'ın rahmetine kavuştu. Şu an bütün Çeçenler Mashadov'un şehadetini kutlamak için kurbanlar kesip, ziyafetler düzenliyor. O Peygamber Efendimiz'e komşu oldu. Bir insan için bundan daha iyi bir makam olabilir mi?" şeklinde konuştu.

"Rusya'dan hesap sorulmalı"

NECDET YURTERİ/ANKARA

Mashadov'un Rus askerleri tarafından Çeçenistan'daki Tolstoy-Yurt Köyü'nde şehit edilmesinin Türk milletine ve barışa vurulan büyük bir darbe olduğunu kaydeden Milli Demokrat Halkın Partisi (MDHP) Genel Başkanı Yusuf Erikel, "Mashadov'un şehadetine, Türkiye seyirci kalmamalıdır" dedi. Erikel, yaptığı açıklamada, Çeçen liderin şehit edilmesine, hükümetten ve diğer siyasi partilerden en ufak bir tepki gelmediğini belirterek, "PKK'lı yürüyüşçülere jop vuran polislerimizi yerden yere vuranların her ne hikmetse Rus zulmüne karşı yıllardır mücadele veren soydaşımız ve Çeçen Devlet Başkanı Aslan Mashadov'un kahpece şehit edilmesi karşısında ?gık'ları bile çıkmadı. Unutulmasın ki; Mashadov'a sıkılan mermiler, Türk dünyasına ve insanlığa sıkılmıştır. Türkiye, Aslan Mashadov'un öldürülmesinin hesabını soran notasını vermelidir" diye konuştu. Aslan Mashadov'un ölmesiyle Çeçen direnişinin bitmeyeceğini belirten Erikel, "Bu arada Rusya Devlet Başkanı Putin'e soruyoruz; yıllardır bağımsızlık mücadelesi veren bir lideri öldürdünüz de elinize ne geçti? Sanki, Aslan Mashadov'ları bitireceğinizi mi sanıyorsunuz? Neden insancıl yolları denemiyorsunuz? MDHP olarak bütün Türk dünyasının başı sağ olsun" şeklinde konuştu.

Moscow Times:

Rusya son umudunu da söndürdü
Rusya'da İngilizce yayın yapan Moscow Times da, Mashadov'un öldürülmesini eleştiren bir yoruma yer verdi. Eskiden Rusya'nın Çeçen komutanlara karşı savaştığını belirten gazete, artık karşılarında ?'Vahabi cemaati mensuplarının ya da dini hücrelerin olacağını'' iddia ediyor ve şu görüşleri dile getiriyor. ?'Çeçenistan'da iç savaş olarak başlayan mücadele, şimdi Kuzey Kafkasların tamamını kapsayan bir cihada dönüştü. Kremlin yalnızca ayrılıkçı bir lideri değil, Rusya'nın Kuzey Kafkaslar'da kontrolü sağlama konusundaki son umudunu da öldürdü.''

İzvestia gazetesi:

Rusya'nın işi bundan sonra daha da zor
Rusya'da yayınlanan İzvestia gazetesi, Mashadov'un şehid edilmesini Kremlin'in Çeçenistan'a yönelik politikasında kökten bir değişime işaret ettiğini savunarak şu görüşün altını çiziyor:

"Mashadov'un tutuklanması ya da öldürülmesi askeri açıdan imkansız bir görev değildi. Bunun tesadüfi bir başarı değil, "en üst düzeyde alınmış bir kararın sonucu olduğu varsayılabilir.'' İzvestia Mashadov'un Çeçen askeri liderler arasında çok fazla ağırlığı olmadığına dikkat çekerek şöyle devam ediyor: "Kimseyi kontrol edemeyen Mashadov'la tartışılacak bir şey yok deniyordu. Şimdi bunun yerine artık konuşacak kimse kalmadı denmesine kimse itiraz edemez."

Gazeta:

Mashadov barışseverdi
Moskova'da yayınlanan Gaseta adlı gazete, Kremlin'in tersine Mashadov'un terörist olmadığını belirterek şu kısa yorumda bulundu:. "Aslan Masadov, en önemli görevi olan, Çeçenistan'a barış getirme amacını tamamlayamadan öldü. Mücahidlerin başında artık seçtikleri bir lider yok." Aynı konuda muhafazakar Polonya gazetesi Rzeczpospolita ise Mashadov olmadan da savaşın devam edeceğine dikkat çekiyor. "Mashadov Çeçenler arasında en fazla saygı gören liderdi. Sivillerin öldürüldüğü saldırıları kınıyor, Ruslar'la pazarlığa oturmaya açık kapı bırakıyordu. Ölümünden Moskova sorumludur. Eğer, Mashadov'un yerine herkesçe kabul gören bir lider getirilemez ise, Çeçenistan'daki savaş gelecekte daha da şiddetleneceğe benziyor."
Ekleme Tarihi: 04.04.2005 - 11:53
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Yeni Cumhurbaskanimizi Cihan duysun
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Yeni Cumhurbaskanimizi Cihan duysun(CiC cecen-islam cumhuriyeti)
21 Mesaj -
ÇİC yeni Cumhurbaşkanı ve DSK ÇİC Şura Meclisinin genişletilmiş divanının, aynı zamanda ÇİC anayasasının hükümlerine göre Çeçenistan cumhurbaşkanının Abdul Halim olacağının belirlenmesinden sonra, Rus propagandası, Çeçenistanın başına Suudilerden bir Arapın geçtiğini söylemeye başladı. Hele, bu bilgi kuşku uyandırmasın diye, başına "al" eki bile koydular.



Beklendiği gibi, Arap olduğu söylendikten sonra, bir sürü suçlama daha koyuldu ortaya. Lubanka masalarında bunlar önceden lazım olur diye hazırlanıyorlar.



Şabalkinin dairesine ve Kremlin köpeği yazarların sözlerine göre, şeyh Abdul Halim sadece bir vahhabi değil, bir numaralı vahhabidir. Bunun haricinde "bir numara aşırı radikaldır" (Basayev değil artık) ve Çeçenistan ile Rusyada gerçekleştirilen tüm terör eylemlerinin bir numaralı yaratıcısı başka kimse değil, Abdul Halimmiş, Kenneth Gluckın kaçırılmasını organize eden. Rus Gizli Servisine (FSB) göre, Abdul Halim, Bin Ladenin Kuzey Kafkasyada baş temsilcisi olacakmış.



Gerçekten de şeyh Abdul Halim kimdir?



Aslında her şey çok daha basit.



Şeyh Abdul Halim- Sadullayev Abdul Halim Ebu Salamoviç, Çeçen 1967 doğumlu. Çeçen başkenti Cevherkale'nin 12 kilometre uzağında bulunan Argun şehrinde doğdu. Çeçen Ustradoy aşiretine bağlıdır (Biltoy aşiretinin öz koludur). Ustradoylar, Argun kentini kuranlar olarak biliniyor. (Çeçencede Argun- Ustrad-galadır Ustradların kalesi).



Ünlü Çeçen din adamlarından eğitim aldı. Çeçenistan'da İslami dirilişin aktif katılımcılarından. İslam'ı gençlere öğreten bir öğretmen. Çeçenistan Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesinde okudu, ancak savaşın başlaması sebebiyle bitiremedi. Çeçence, Arapça ve Rusça bilmektedir.



Birinci Rus-Çeçen savaşına katıldı. Birinci ve İkinci Rus-Çeçen savaşlarında aktif olarak Çeçen televizyonunda İslami vaazlar verdi. Argun cemaati başkanlığı yaptı. Çeçenistan'ın farklı bölgelerinde İslami konferanslar verdi. Bir dönem Argun camii imamlığı yaptı.

1999 yılında Cumhurbaşkanı Mashadov'un kararı ile Şeriat Anayasası Devlet Komisyonuna alındı.

İkinci Rus-Çeçen savaşının başlamasının ardından ÇİC Silahlı Kuvvetlerine bağılı Argun gönüllüler birliğinin başkanlığını yaptı.



2002 yılında Devlet Savunma Komitesi Şura Meclisi (savaş zamanı için ÇİCin yönetici dairesi) kararı ile, ÇİC Şeriat Mahkemesi başkanlığına ve DSK-ŞM Şeriat Komitesi başkanlığına getirildi.

ÇİC Cumhurbaşkanı Aslan Mashadov'un ölümünün ardından, anayasaya göre, DSK-ŞM başkanı ve ÇİC Cumhurbaşkanı oldu, aynı zamanda ÇİC SK komutanı oldu.



Ve bazı ayrıntılar daha. DSK ŞM ÇİC geniş oturumunda, 2002 yılın Haziran-Ağustos ayında (o oturum 24 gün sürdü), hükümetin, parlamentonun ve DSK üyelerinin katılımı ile, bazı çok önemli prensip kararları alındı.



- 1999 yılında Devlet Şeriat Komitesinin, Şeriat Reformuna göre aldığı bazı kararlar, Anayasa değişikliği olarak yansıdı. (Söz gelişi o Komisyonun yöneticilerinden biri Ahmad Kadırov idi).



- ÇİC anayasasına göre iktidarın teslim edilmesi mekanizması görüşüldü.



- "Bayat" kabul edildi tüm seviyelerde askeri siyasi yöneticilerin devlet başkanına yeminlerini sunması. Devlet başkanının Şeriatı koruyup, savunmasına kadar.



Şeyh Abdul Halim ÇİC Cumhurbaşkanı Aslan Mashadov tarafından iki kez Çeçenistan Devlet nişanı ile ve Birinci ÇİC Cumhurbaşkanı Cevhar Dudayev tarafından oluşturulan Ulusun Şerefi (Koman Si) madalyası ile ödüllendirildi.

2003 yılında Rus özel güçleri Şeyh Abdul Halim'in eşini kaçırdı. Abdul Halim'i eşinin fidye karşılığında serbest bırakılması için verilen çabalar ise sonuç vermedi. Abdul Halim'in eşi kocasının ve Çeçen savaşçıların nerede olduğu konusunda bilgi almak isteyen FSB tarafından işkenceye maruz bırakıldı, ancak hiç bir bilgi alamayan FSB Halim'in eşini acımasızca öldürdü.



Kavkaz Centerin bilgilerine gore, Şeyh Abdul Halim Mekke'ye yaptığı Hacc ziyareti dışında hiç bir zaman Çeçenistan sınırları dışına çıkmadı.


Bu mesaj 1 kez ve en son mechullerdeki-gül tarafından 04.04.2005 - 11:48 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.04.2005 - 11:47
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ölürler Ama Asla Boyun Eğmezler
mechullerdeki-gül su an offline mechullerdeki-gül  
Ölürler Ama Asla Boyun Eğmezler
21 Mesaj -
İmam Şamil general Baryatinskinin büyük esiri idi. Şamil generale otuz metre kala durdu. sağ elini belindeki haçerin kabzasına götürdü, sol ayağını bir taşa koydu ve: Serdar ben bu kendi topraklarım için 25 yıl savaştım ve işte milletim ot yemeğe mecbur kalınca ancak esir düştüm..



General: değerine işaret ettiğin toprak bile değil kaya parçası..der



Şamil şu tarihi cevabı verir: Söyle Serdar kıymet verip sevdiğim ve kendime ait olan bu toprakları muhafaza ve müdafa için savaşan benmi haklıyım yoksa kötüleyerek toprak bile saymayan ve başkalarına ait yerleri ellerinden almak için kan döküp can alan senmi???? General sustu...



Bu konuşma aslında Kafkasya savaşlarının genel serüvenini çok güzel açıklıyor. Yüzyıllardır bitmek tükenmek bilmeyen Rus akınlarını bir avuç insanın hep aynı sona mahkum edildiğinin göstergesi durumunda. Bir türlü birleştirilemeyen Kafkasya halklarını anlatıyor. Allah'u teala demekki bizleri böyle sınıyor. Ozaman neden korkalım ki. Olayların aynen şimdide devam ettiğini düşünürsek davayı kazanmak pekte zor olmasa gerek. Kafkasya da müridizm hareketi çok büyük ölçüde zayıflatılmış olsa bile her zaman bir umut vardır. şimdi gerçekten bir samimiyet içinde kafkasya hareketi olsa Rusya buna karşı o zamandaki gibi davranabilirmi?



Oyunların şimdiki boyutuna bakarsak; Rusyanın eski sovyet devletlerinde etkisini yitirmeye başladığını düşünürsek iki sonuç çıkıyor oraları kaybetmenin verdiği azimle Çeçenya'ya bütün gücüyle saldıracak yada dikkatini o tarafa çevirecek Çeçenyadaki etkisini de yitirecek.



Bu zamana kadar Kafkas halklarına diş geçiremeyen, ancak bir takım siyasi oyunlarla zayıflatabilen Rusya, şimdide aynı siyasi oyunları kullanmıyor mu?

Ölürler Ama Asla Boyun Eğmezler

"Çeçenler, bu övgülere layık olduklarını tarihleriyle, kanlarıyla, canlarıyla kanıtladılar ..."

Çeçenlerin milli karakteri üzerine çok şey söylenir. Bütün dağ halklarında olduğu gibi onların yapısında da coğrafi muhitin, sert iklimin tesirinden söz edilir. Çeçenler psikolojik açıdan melankolik sınıfa dahil edilirler. Bu sayılarının az, topraklarının küçük olmasından; asırlar boyunca yabancıların işgaline karşı mücadele etmelerinden, büyük devletler kuramayışlarından kaynaklanır. Melankolik olmalarının ikinci sebebi ise, Çeçen milli karakterinin bir özelliği olan "Ciddiyet"tir. Çeçenler hiçbir zaman yüksek sesle konuşmaz, yerli yersiz gülmezler. Laubali ve bayağı davranışlardan uzaktırlar. Çeçenler çok terbiyeli bir millettir. Konuşurken yabancıların, özellikle başka bir milletten olanın gözünün içine bakmazlar. Cevapları ve soruları kısa ve açıktır. Şartları nasıl olursa olsun muhtaçlara ve düşkünlere yardım elini uzatırlar. Doğru sözlü ve dürüsttürler. Yalan konuşmak onlar için ölümden de beterdir. Verdikleri sözü mutlaka yerine getirirler. Vefa ve sadakat duyguları son derece gelişmiştir. Aynı zamanda temiz kalpli ve saftırlar.



Kolaylıkla yalan ve hile tuzağına düşebilirler. Ancak kandırıldıklarını anlayınca deliye dönerler. Hileyi bağışlamazlar. Her konuda kin tutmazlar ama aynı zamanda öçlerinden korkmak gerekir.

Misafirperverlikleri dillere destandır. Evlerinde misafir olan bir kimsenin bir şeyi beğendiğini hissederlerse değeri ne olursa olsun onu misafire bağışlarlar. Çeçenler'in yiğitliği, mertliği hakkında konuşmak ise yersizdir. Onları mahvetmek mümkündür, ancak itaat altına almak, asla!

Kısacası Çeçenler karakter itibarıyla çok seçkin bir millettir. Korkup çekinmenin, riya ve hilenin ne olduğunu bilmezler. Vatanperverlikleri ise dillere destandır. Dünya buna şahittir.





Alın size kanıt, bunu biz yazmadık. Kendimizi övmek gibi bir amacımızda hiç olmadı.

Bizi hep hemen kandırılabilir bir halk olarak görenler Çeçenlerin en önemli özelliğini es geçiyorlar. "Bir Çeçen kendine yapılan iyilik ve kötülüğü asla unutmaz."



Peki şimdi ben iyi güzel konuşuyorum ama bu zamana kadar pislikler cezasızmı kalacak. Adam bir topluma yapmadık işkence kalmayacak ve ortalıkta saygı görüp sanki bir insanmışcasına yapılanları kendi yapmamışcasına ortalıkta dolanacak varmı öyle dava. Öyle kolaymı insan hayatıyla oynamak. Bir milleti

yok etmek.



Çeçenleri iyi tanıyanlar kan davalarını iyi bilirler. Kan davası mutlaka sonuçlanır.Şu iki savaşta Çeçenlere yapılanları biraz araştırma zahmetinde bulunursanız ne kadar haklı olduğumuzu görürsünüz. Tabi görmek isteyene. Şunu da unutmamak gerekir SUSMAK ORTAK OLMAKTIR........



Ben bir Çeçen olarak eğer kanımda biraz Çeçen kanı varsa bunu ödeyecekler bellidir. Beni öldürecekler ailemi sülalemi öldürebilirler, ama dava devam edecek kan alınacaktır.........



Şimdi bu yazı yayınlanırsa söylediklerimden hoşnut olmayanlar çıkacaktır mutlak. Onlara bu şiiri yolluyorum. İyi okusunlar kafalarına iyi soksunlar Dünya üzerinde tek bir Çeçen kalana kadar devam edecek olan savaşımızı iyi tanısınlar..



Kader tecellisi bileğim bükülse

Zannetme şu baş yere değer ey zalim!

İşkence ile her azam tel tel dökülse

Göz kamçılaşır kalbi döğer ey zalim!

Postallardan dirilten su içmektense

içerim zehri kana kana ey zalim!

Cennetine ayak öpüp girmektense

Girerim nara yana yana ey zalim!

Dilim bir an yalvarmaya kıpırdasa

Koparır çalarım yüzüne ey zalim!

Hücrem son sabah müjdenle tıkırdasa

Sanma kapanırım dizine ey zalim!

İki güzelden biri varsa sonunda

Ahdimden nasıl vazgeçerim ey zalim!

Perva etmem tüm cihan karşımda dursa

Yürür şehadeti içerim ey zalim!

Tüm bu yazdıklarımdan sonra beni bulacakmısınız? Ellerime kelepçemi takacaksınız? Ağzıma kilitmi vuracaksınız? İşkence edip öldürecekmisiniz? Peki Allah'ın bana verdiği ruhudamı alacaksınız? Bu Allah vatan millet aşkınıdamı alacaksınız? Dünyanızı cennete çevirmişken bir mücahitin göze alabildiklerini göze alabilirmisiniz?


Bu mesaj 1 kez ve en son mechullerdeki-gül tarafından 02.04.2005 - 10:29 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 02.04.2005 - 10:24
mechullerdeki-gül üyenin diğer mesajları mechullerdeki-gül`in Profili mechullerdeki-gül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 410 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
osmanli1 (49), TRABZONLU_TS (43), murat__ (41), remzay56 (61), Mikayil Demir (44), sadoðlu (68), yigilcali (48), müzisyennnn (46), hakankara (55), mikail06 (53), seyfullah (36), erguen (53), @hmed (49), emre-70 (34), AY-NUR (41), yagmurumm (33), ihvankudret (35), KeTeNci (38), zahid1 (49), hamdim (37), intifada (53), samsun1983 (41), veysel.hoca (48), mikail34 (54), zincefr (60), batmazhalil (36), MaziDENbiri (52), sero (58), Natuvan (40), tuana~islam (38), xturkkizx (37), seros633 (47), m_zahid (43), karanfil58 (39), halimyusufoglu (49), minam (44), HATÝCE81 (43), s.emine (43), naci edin (78), Yaseminerdem (36), fatih1981 (43), bekir tek (38), seyyidtalha (52)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56373 saniyede açıldı